22 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

22 Mart 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

vT ÜZŞE rai S” — T t * ir — T7 MEMLEKETrEn;gm | BURSADA : Su Tevzii Işi GİRESUNDA: Ağız bütün mikroplara daima açık bir kapıdır. 22-3-938 , Fındıkçılık Tah- Ve Unutmayınız ki: * mur ve birkaç işci gönderilmiştir. Kati Şekilde Hallediliyor Bursa, (TAN) — Bursa, en çok su- yu olan şehirlerimizden birisidir. Fa- kat, tevzi sisteminin şimdiye kadar iyi tanzim edilemeyişi, çok defa, ba- harla beraber mahallere su tevziini mühim bir mesele haline koymuş, bu iş nöbete bindirilmiştir. Belediye bu- nu kökünden hal etmek kararındadır, Fabrika' ve büyük müesseselerin su fiyatını tayin etmek — üzere getirilen 300 saatin de iyi bir netice vermediği anlaşılmıştır. Belediye encümeninin, yeni yıl bütçesinde Bursanın su ihtiyacına büyük, ehmiyet verileceği anlaşılı- 'yor. Önümüzdeki yaz su sıkıntısı- nın tamamen kalkacağı ümidi var- dır. Tepederbent Çamlığı İçin Bursa, (TAN) — Bursa, Yalova, yolu üzerinde Tepederbende yakın bir yerde küçük bir çam ormanı var- dır. Bursa orman ve ziraat idareleri İicindi. Topl Y bitiren Sa azalar, son içtimadan son- Vilâyet ra Samsun valisi ile bir arada İzmir Valisi Ankarada Ankara, 21 (Tan muhabirinden) — Birkaç gündenberi burada bulunan bu çamlığın muhafazası için lâzımgı len tetbirleri almağa başlamışlardır. İlk olarak, çamlardaki böcek ve ke- lebekleri temizlemek üere, bir me- Bütün ağaçlar birer birer gözden geçirilmekte hastalık ve tırtıl görü - len dallar kesilerek yakılmaktadır. Bu tedbirler, çam ağaçlarının korun- mnsı bakımından çok faydalı olacak- S dır. Projeksiyonlu Konferans Bursa, (TAN) — İlk bahara girer- ken ipekcilerin en büyük endişesi böceklerine iyi dut yaprağı temin edebilmektir. Dut ağaçlarına dada- nan ve Diyaspis denilen böcekle iyi- den iyiye mücadeleye girişilmiş, bir İzmir valisi B. Fazlı Güleç ve İzmir Belediye reisi Doktor Behçet Uz, te- maslarına devam ediyorlar. İzmir va- lisi, İzmirdeki çalışmalar hakkında bana şu beyantta bulundu: — İzmir civarının turistik yolları işi, ehemmiyeti dolayısile, hususi bir kanunla halledilmek icap ediyordu. Bu kanun halen M Nafıa listedir. B. Fazlı Güleç, Izmirde Başarılan Işleri Anlattı kuyan çocukların 54 bin olduğunu ve bütçemizin yüzde kırkının sadece ma arif işlerine tahsis edildiğini söyle- mek kâfidir. Nüfus artımı fazla İzmir vilâyeti, iktısadi vaziyeti i- tibarile iyi bir haldedir. Nüfusu da dünyada en çok artan milletlerinkine muadil bir artma nisbetile günder. güne yükseliyor. Bu gidişle kısa bir Vekâleti, bu işler üzerinde yeniden tetkikat yapılarak daha ameli ve uy- gun bir şekilde halli için direktifler vermiştir. Vilâyetin tasdike arzettiği bütçe projesinde de bu yollar için te- şebbüslere yer verilmiştir. Bütçemiz aynen kabul olunduğu takdirde önü- b amlğan z el tenarinina halom T Mıştır. v fatta, İplik ensitüsü müdürü, alâkadarlara projeksiyonlu bir konferans vermiştir. — SAMSUNDA: Vilâyet Umumi Meclisi Toplantılarını Bitirdi Samsun, (TAN) — Vilâyet meclisi isi mutat toplantı bitirerek dağılmıştır. Vilâyetin 1938 mali yılı bütçesi 861 bin lira olarak kabul o- lunmuştur. Kültür, nafıa, sıhhat ve ziraat işlerine ehemmiyetli miktarda tahsisat ayrılmıştır. Yeni daimi en- cümen azalıklarına da Nafiz Korfal, müzdeki mali sene içinde bu yollara | ,, &L Smpimlerinden haslanakaktır. BİÇİ, şüphesiz devletçe alınacak yüksek tedbirler bunu takviye edecektir. İlk tahsil faaliyeti İlk tahsil işlerine büyük bir ehem- miyet verdiğimizi iftiharla söyliye- bilirim. Selefim General Kâzım Di- rik zamanında alınmış tedbirlerle ilk tahsil işi sekiz sene içinde iki katlı semere vermiye başladı. Bu iyi yol- dan, bütçenin inkişafı nisbetinde yü- rünecektir. İzmirin ilk tahsil ihtiya- cının yüzde sekseni bugün karşılan- mış bulunuyor. Bu miktar üzerinde daha fazla katıldıkça bittabi kısa bir zamanda yüzde yüze doğru gidecek ve bu vilâyet kendisini kurtarmış o- da İzmir nüf! yüksek ve mühim bir rakam arzedeceğini müba- lâğaya kapılmadan ıddıa edeh;îın—ız Çok tahmin ederim ki, umu- mi tahrirde 200 bindgf fazla bir nü- fusu yalnız İn:l:Ğhı—ine toplanmış göreceğiz. Bu dan, Buca, Bor- nuva gibi y un kasabalarda oturup, İzmirle iş y apanlnr hariçtir. Şuphesiz bi Mm ıı.- -.lumı clıluı beti göstermiyen hıçbır Yel'imil yok- tur. Sağlık ve ziraat Vilâyetimiz sağlık bakımından da çok iyi vaziyettedir. Devlet elile her tarafta sıtma mücadelesine büyük bir ehemmiyet verilerek çalışıldığı gibi Nafıa Vekâletimiz de Büyük Mende- res, Gediz, Bakırçay ve tevabii yer- lerde korunma ve sulama tedbirleri almış ve bunları tanzime girişmiş: | » tir. Bu itibarla çok kısa bir zamanda sıtma hastalığı görülmiyeceğine ve bunun tamamen unutulacağına kani bulunuyorum. Başka beledi hastalık lar da İzmirde yok gibidir. sili Için Talebe Gönderilecek Giresun, (TAN) — Umumi Mec- lisin içtimaları bitmiştir. Geçen se- neki bütçe 333 bin lira iken bu se- neki 57 bin lira fazlasile 590 bin li- Ta olarak kabul edilmiştır Vilâyet hesab fındık ü olmak üzere Italyaya bir talebe, ayrıca An kara Ziraat Enstitüsüne de bir tale- be gönderilecektir. Daimi encümen azası ekseriyetle ve şu suretle inti- hap olunmuştur: Osman Fikret Topallı (Giresun), Arif Dülger (Görele), Naci Kara Ib- rahim (Bulancık) Doğan Köymen (Alucra). 11 Yaşında Carih! Giresun, (TAN) — Geazipaşa ilk - okulu talebesinden Hasan oğlu 13 ya şında Zühtü Susam ve Nesli oğulla- rından Harun oğlu 11 yaşında Ah- met Konal, mektepten çıkınca kav- , humması, apandisit, nevresteni, sıt- Bakımsızlıktan çürüyen dişlerin dif- teri, bademcik, kızamık, enfloenza, ve hattâ zatürreeye yol açtıkları, iltihab yapan diş- etlerile köklerine mide ma ve romatizma yaptığı fennen an- laşılmıştır. Temiz ağız ve sağlam diş- ler umumi vücut sağlığının en birin- ci şartı olmuştur. Binaenaleyh dişle- rinizi her gün kabil olduğu kadar faz la (Radyolin) diş macunu ile garanti ga etmişlerdir. Ahmet, âletle Zühtüyü kulağından yarala - mıştır. Küçük carih derhal muhake- me edilmiş, yaşı 11 olduğundan dos- yasının hıfzına karar verilmiştir. * Giresun, (TAN) — Tirebolu Halkevi gösterit kolu gençleri Espiye nahiyesine giderek “Devrim yolcu- ları” piyesini temsil etmişlerdir. Şüşeün üüi SIVASTA: : Suşehrinde Soya Fasulyesi Ekilecek Suşehri, (TAN) — Belediye, Gire- sundan soya fasulyesi tohumu getir- terek halka dağıtmıştır. Yeni Tayinler Yapıldı Sivas, (TAN) — Şehrimiz müddei umumi muavini Gültekin ile Tokat müddeiumumi muavinlerinden Kâ- mil Tekerek becayış edilmişlerdir. vakıflar müdürü Mıthat Kulluğ ta- edebilirsiniz ve etmelisiniz. Bu suret- | : le mikropları imha ederek dişlerinizi OB korumuş olursunuz. |t İ RADYOLİN DİŞ MACUNU | - Bütün tehlikelere karşı sıhhatinizi korur. ğ gkkte KA ğ HOPADA : EREĞLİDE : Kısa Zamanda Güzel Eserler Meydana Geldi Hopa, (TAN) — Çoruh ve Kars vilâyetlerile Kuvarshan bakır made ninin ve yakında işletilmesi bekle - Yâpıldı ştır. Bunlar t Halkevinde Yeni Seçim akl nilen Türkiyenin en büyük bakır ha- d zinesi Murgul'un iskelesi olan kasa- bamiz, üç senedenberi imar edilme- ğe başlanılmıştır. Kaymakam Sabri Demirin gayret ve yardımlarile belediye güzel eser- ler meydana getirmeğe çalışmakta- | şit, M Adt Huhâl aliyete bnşhyan şubelen.n idare he' | kani Tevfik Atay, aza Ahmet, Kenını | Tevfik, Hakkı. Neşriyat şubesi: Baş- |4 kan Abdurrahim, aza Ziya Altan, Râ- |x, dır. Asri bir mezbaha yapılmış, sa- hile rıhtım inşa edilmiştir. Elektrik tesisatı, C. H. Partisi binası gibi eser %g&%.senâlerdeki ealısmaların di. Halit. ğı goru!urî:en Başkan Sadi, azaFettah, Vahap/Hamilll | Ka W yin edilmiştir. * Sıvas, (TAN) — Hafiğin Teke köyünden Hüseyin, diğer Hüseyinin Yeni Hopa İskelesi Hopa, (TAN) — Hopa olduğu anlaşılmıştır. Bu parânın min ettirilmesi cihetine gidilmiştir. Fdin DA İ için mü- kızını kaçırmışsa da yakalanmıştır. * Kangal (TAN) — Kış bütün şid- detile hüküm sürüyor. Bu yüzden, tekerlekli vesaitle nakliyat durmuş- tur. tulmaktadır. Bağcılık, zeytincilik ve kçuluk bu aradadır. Meselâ bağ cılık inkişafını yüzde yüz ikmal et- miştir. Devlet, bu işlerin her birine ayrı ehemmiyet vermiş ve bunların kemmel bir iskele yapılmıştır. Be- tonarme karşılıklı 36 ayak üstüne gömülmüş, 5,5 metre genişliğinde, 54 metre uzunluğunda ve 5,80 met- re yüksekliğindeki köprüye kayıklar da kolayca yanaşabiliyorlar. Bu köp rü için yalnız 9 bin lira malzeme be- deli verilmiş, bütün işi bizzat Hopa- lılar fahriyen yapmışlar, denizle bo- ğuşa boğuşa iskeleyi meydana ge - İZM.İ'I'I'E: ziyafet verilmiştir. meclisi toplantılarını bitirerek dağ mıştır. Halk partisi tarafından aza şerefine belediye lokantasında Mustafa Cabi, Celâl Baykal ve Ramiz | lacaktır. Parlar seçilmişlerdir. Bir şimşek gibi ardı ardına kafamda çakan bucüm —— ——— leleri söyliyemeden gönlüme sanki bir ilham indi, e- limde bitmek üzere olan bir sigara vardı; Fikreti ya- şatmak, bu sigaranın ateşini devam ettirmekle kabil olacaktı; ona söyliyeceğim sozlerden önce şimdi yeni bir sigara bulmak; ateşi söndü k lâzım... Telâşla etrafıma bakındım; ne aradığımı sordu: — Aman, dedim, bir sigara... O, ayakta gülümsüyordu; bir ruh gibi sessiz, bir hayal gibi belirsiz, bakıyor ve gülümsüyordu.. Ben tıkana tıkana, ağlıyan, kesilen nefesimle: — Çabuk, dedim, ne olur, bir sigara, bir sigara bü- lun!.. Sigara yoktu; Fikret telâş etmiyordu; karyolanın demirine dayanmış, sakin, sakin gözlerimin içine ba- kıyordu. Ve ben sigaranın ne için lâzım olduğu- nu söyliyemiyordum. Kısılan sesimle son defa: — Bir sigaral!.. Diye inledim. Elimdeki sigara söndü.. Fıl,:ret gü- kümsiyerek, bir duman, bir hayal gibi gözlerimden silindi!. Fikret, geniş omuzları, açık, mağrur alnı, gülüm- :ıiyen ateşli gözlerile bir anda odanın içinden yok ol- Fikret yeniden öldü!.. — Fikret!. Diye haykırdım; kendi sesim ve hıçkırıklarım be- ni uyandırmıştı... Haftalarla sitren bir (Konfüziyan mantâl egü - hâd teşevvüşü akli) den uyanıyordum; haftalardan beri kırk dereceye yükselen ateşler içinde kendimi tanı- mıyordum; hayatı, kimseyi tanımıyordum, üç beş de- fa ölümle yüzyüze geldikten sonra tekrar gözlerimi dünyaya açarken, Büyük Adam, Büyük Fikret, bir- çok zaman daha yürüyeceğim bu taşlık, dikenlik yo- kuşta sanki bana yol göstermek ister gibi, bana kuv- vet, cesaret vermek ister gibi, uykumda, rüyamda karşıma çıkıyor ve beni kendi eliyle hayata bırakı- Bir fikir verebilmiş olmak için o- Te y NLN di ee ,Ziraat vaziyeti de İzmirin iktısadi himayesi ve hastalıklarının tedavisi için mıntakamızda enstitüler açmış bulunmaktadır. Vilâyet te kendi büt çesinin kabiliyeti derecesinde yük - sek siyasete ayak uydurmaktadır..,, şılıyorlar. ŞÜK YAZAN İsekriteak hiritünina & Bir zaman rüya ile lâ beynimde zonklamalar bitmemişti; saatlerle kendi me gelemedim; “Fikret öldü!” diye durup durup ağ- lıyordum. beyazlar giyinmiş bir doktor, başucumda . beni teskine uğraşıyor; küçük bir kadehle kokulu bir şeyler içiriyor ve yalvarıyor: — Hastalık nüksedebilir; sakin olunuz... Daha teh likeyi büsbütün atlatmış değiliz... Yine bir hastahane odasındaydım; yazihaneden döndüğüm gece nöbetler içinde kendimi kaybet - miştim; ertesi gün beni buraya getirmışlerdı. İki saat; “Fikret öldü!” diye ağladıktan sonra hâ- lâ kendime gel iştim; hâlâ dudakl arasın dan inler gibi mırıldanıyorum: — Babam da öldü, Fahir Ağabey de öldü, Fikret te öldü!.. Niçin tekrar yaşamıya başlıyorum; ölebi- lirdim, değil mi, doktor? Neden ölmedim? Odam, çiçekler içinde, bembeyaz bır oennete ben- ziyor... Yanımda yengi var. hastalığımı haber vermişler ki tmnbulı gelmiş. Ve tâ kap yanında ttekilere yaklaşamıyan, cen net kapısından içeriye giremiyen günahkâr bir gölge glbi, Hasan... Fakat yüzü, onu ilk tanıdığım günla kadar solgun, temiz günahsız.., Bir köşede Ayşe kadın, avucunu ağzına kapayarak ağlıyor, Hepsine Fikretin rüyasını anlatıyorum işlerinin başmda bir ehemmiyetle tu- YAL.NIZ -DONUYORUM mırm B “Hayırdır inşallah; ölü, diri getirir!,, diyorlar. An- nemin, yengemin gözlerinde sonsuz bir sevinç parıl- tısı var... Hepsi başucuma gelip tuhaf tuhaf gülüyor- lar... Sanki benim hastalığıma hiç üzülmemişler gi- bi... İyileştikçe seviniyorlarsa atlattığım tehlike için de biraz üzüntülü görünmeleri lâzım, gibi... Bana birşeyler söylemek ister vaziyetler takınıyor lar; doktor hepsini odadan çıkariyor.. * .. Tabiatin dehası, milyonl i yeryü- zünde bu kadar yüksek bir dram daha yaratamamış- tır. Hiçbir peygamberin mucizesi kullarına bu kadar derin bir imanla baş eğdirmemiştir!.. Dünya yaratılalıdanberi hiçbir güneşin ışığı o gün kadar parlamamış; kâinatı kaplıyan hava, hiçbir gün © kadar yüksek bir ahenkle terennüm etmemiştir... Karatoprağın dağları, taşları hiçbir zaman o gurıkü kadar güzel renklere bürünmemiştir... Ve hiç bir saadet, bu kadar ulu olmamıştır!.. Dan- teden sonra, korkunç cehennemleri ayaklarının altın- da bırakarak cennete yükselen ilk insanım... Orada Dantenin Beatris'i; burada benim Fahir Ağabeyim Var... Fahir Ağabey geldi!.. Fahir ağabey geldi!.. Bütün hayatımda büyüklüğünü kafamda taşıdığım; on üç yıl danberi ölümünün matemini kalbimde duyduğum, zaman, İ lardan iğrendikçe bir (kemali SE0R tirmişlerdir. Bu sayede bir seneden beri yolcular rahat ediyor ve eski hali bilenler, Hopalıları takdirle kar . adeti bağışlandığı bu günü âdeta haber vermişti!.. Yilâyet daimi encümen azalık na tekrar Rifat Yüce, Enver Balkafs || Yusuf Özkaya, Salih Kalemci seçi | mişlerdir. Vilâyet bütçesi, bu 949,373 liradır. mutlak) olan onun yokluğuyla başımı duvardan du- " vara çarptığım Fahir Ağabey, karşımda.. yaşıyor.e Fahir Ağabey yaşıyor; Fahir ağabey ölmemiş!.. 7 Ellerimle sımsıkı, kollarından tutuyorum; 'omuzla |, rında, başında, dizlerinde ellerimi dolaştırarak yok- || luyorum; gördüğüm bir gölge, bir hayal, bir rüya o masın, diye... Gözlerimi iyice açarak etrafıma bakı- yorum. Birkaç saat evvel rüyamda gördüğüm F&k.reî | gibi, onun da od çinden birdenbire sili den korkuyonmı n Sonra birdenbire in, yengemin, rüyamı tar birleri aklıma geliyor: i “Hayırdır inşallah! Ölü diri getirir, derler...” Evet: |) doğru, ne doğru... Fikret kaybolmuş, lâkin bana Fa- hir Ağabeyi getirmişti!.. 1 Demek yengem, annem bunun için o kadar sevin$ || li idiler... ş İnanıyordum. Benim onu sevdiğim kadar, Fikret t€ beni seviyordu. Biribirini hayatta tanımıyan bu i ruhu, muhakkak biribirini anlıyor, biribirini seviyordu... İşte, Fikret, bana dünyanın en büyük 58 Fahir Ağabey kırk yaşının bütün güzelliğiyle, kif laşmış saçları, tunçlaşmış yüzü, çelikleşmiş adalele” rile ve şakağında derin bir kürşün oyuğuyla karşıli” da... p Güzel, mert, kahraman, kayalar gibi dimdik, V& kur Fahir Ağabey... | Baharın bütün çiçekleri benimle beraber gulqu(' ı bütün kuşlar benimle beraber ayni kelimeyi cıvıldF yor; “Fahir Ağabey! Fahir Ağabey!” Fahir Ağabeyle biribirimize sarılıyoruz; bir gü' j zellik, iyilik, temizlik. ve zekâ dünyasında BÜ tün zerrelerim eriyor, bütün varlığım ona kıaırışı!îoÜ bir an içinde vücudümün her zerresini bir dikenit de bıraktığım uçurumlu, taşlık yolu unutuyorum. Fahir Ağabey., hiç bir zaman unutamadığım o İ! dırıcı, şifa verici sesiyle başımın üstünde yine &' mı söylüyor: — Yıldız!.. âh v— ) 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: