İZ li La EKETTE Aydın Milli hep İçin Yeni Kararlar Hisse Senetlerinin İzmirdeki Üzüm Kurumuna Verilmesi Muhtemel Aydın (TAN) — Akşehir banka-|dın çarşısında Osmanın, Vehbinin, şe- sından sonra yerli sermaye İle kurul-| kerci Hasanın dükkânlarını ve daha muş ikinci bankayı teşkil eden Aydın | evvel de kendi ustası lokantacı Ete- milli bankası heyeti umumiyesi top-|min evini soymuş olan bir hırsız ni- lanmıştır. Yeni teşekküller ve zaru-| hayet yakalanmıştır. Tafsilât şudur: MÜRSELDE : Ulaçlıda 1 Kişi Öldü, 3 Kişi de Ağır Yaralı Karamürsel, (TAN) — Ulaçlı kö- yünde, ölümle ve birçoklarının da ya- ralanmasile neticelenen bir kavga ol muştur. Tafsilât şudur: İstanbulun maruf balıkçılarından Arif reis ile tayfasından ve Kara- mürsel balıkçılarından mürekkep o- tuz kişilik bir kafile, Karamürsel is- kelesinde biraz dolaştıktan sonra U- laçlı köyüne gitmişlerdir. Bunlardan biri köy kahvesinde bulunanların hep sine çay, kahve ısmarlamış bu esnada kazaen veya kasten bir cam kırılmış. tır. Kahveci “Yapmayın arkadaşlar,, deyince balıkçılardan sarhoş olan ü- çü ayağa kalkmışlar, cam kırmıya de vam etmişlerdir. Bunun üzerine kah ve karışmış, mütekait Ömer, kahve- haneden köy odasına götürülmüş, ba bıkçılar ve köylüler tabanca, biçak ve sopalarla biribirlerine girmişler- dir. Neticede İstanbullu balıkçı Arif reis kurşunla ağır surette vurulmuş, gönderildiği İzmit hastanesinde öl- retler dolayısile banka, alacağı şekli bilmediği için işlerini daralttığı hal- de, bir senede 12 bin liradan fazla safi kâr temin edildiği anlaşılmıştır. İ Hissedarlara yüzde beş faiz ve bir buçuk temettü dağıtılmasına ve ev- bin küsur liranın gelecek yıla dev rolunmasına karar verilmiştir. meclisi reisliğinde mebus Nazmi Topçu bırakılmış, azalığa Ha- lim ve Raif Aydoğdu seçilmişlerdir. Banka senetlerinin yüzde doksan beşi itibar kooperatiflerinin elinde bulunduğu ve bu teşekküller bir ka- nunla kredi kooperatiflerile birleştiği müştür. Ulaçlı muhtarı da pek ağır surette yaralanmıştır. Maksut, madrabaz Sa dullah, Bekir reis, Mustafa fle isim- leri anlaşılamıyan iki kişi daha ya- rallar arasızidadır. Karamürsel dok- toru mezun oldüğundan sıhhat me- Gürsuda Hükümet Konağı Açıldı Bursa, (Tan muhabirinden) — su nahiyesinde yeni yapılan hükü -| met konağı bugün vali Bay Şefik So-! yer tarafından açıldı. Nahiye bayrak Jarla donanmıştı. Köylüler meydanda toplanmıştı. İstiklâl marşı çalındı. Na| hiye namına Derviş Akbaş ve Gürsu! ilkmektep talebesinden Zahide Yıl - maz, Şükriye Dönmez birer güzel nu- tuk söylediler. Vali cevap verdi. Gür su, Bursa ovasının ortasında Üç bin nüfuslu güzel bir köydür. Eski adı Susığırlıktır. Beş sınıflı bir ilkmek - tebi ve 80 yataklı bir pansiyonu, üç için bankanın tasfiyesi lâzim gel mektedir. Hisse senetlerinin halkça satın alınarak bankanın muhafazası, yahut İş veya İzmir Ahali bankala- rina satılması fikirleri tahakkuk et- Şimdi, hisse senetlerinin, koopera- tiflerin bağlı bulunduğu İzmir Üzüm Bir Hırsız Tutuldu Ard; (TAN) — Bir ay içinde Ay- > Bekçi Mustafa Bulut, Gazi bulva- rında elbiseci Mehmedin mağazasına arkasından girmiye çalışan birini ge- celeyin görmüş, yanına yaklaşmış, fa kat herif, bekçinin kafasına bir tuğla | arlatıp kaçmıştır. Kovalanmışsa da velki yıl kâr bakiyesile birlikte 10| | hırsızı takibe başlamışlar ve Tirede ele geçmemiştir. İki polis memuru, yakalıyarak Aydina getirmişlerdir. Dokuz yıldır burada lokantada çalı- şan Balıkesirli Nazmi Çelik isminde- ki bu hırsızın çalmış olduğu eşya sat- tığı yerlerden kısmen geri alınmış İtar, bir kısmı da alınmak üzeredir. İşme Suyu Tesisatına Başlanıldı Aydın, (TAN) — Buraya sıhhi iç- me suyu getirmek için lâzım gelen | tesisata filen başlanılmıştır.Temel at İma merasimi bugünlerde yapılacak- tır. * Aydın, (TAN) — Yeni defterdar Naci Siperel gelmiştir. Vakıflar mü- dürü Ahmet Yüce, Adana vakıflar müdürlüğüne tayin olunmuştur. 4 Aydın, (To) — Halkevinde, güreş dersleri verilmekte, bu ders- ler çok rağbet görmektedir. KONYA SANAT OKULU: muallimi vardır. Nahiye müdürü Ha-! lil İbrahim çalışkan bir idare memu- rudur. Yeni nahiye binası 13 odalıdır. Sekiz bin liraya mal olmuştur. 19 bin lira sarfile bir de müsamere salonu yaptırılmıştır. Yakında bir belediye| sergi için hazırlıklarını bitirmek üzere şimdiden. binası ve bir mektep yaptırılacaktır. Talebe mevcudu 312 yi bulan Konya sanat okulu, Ankarada açılacak meydana getirilmiştir. muhtelif o eserler KAYSERİDE i Müzedeki Bütün Eserler Tasnif Ediliyor Kayseri, (TAN) — Türkiyenin bi-| rinci sınıf müzeleri arasında bulunan | Kayseri müzesindeki eserleri, ilmi| bir surette tasnif etmek vazifesi An-| kara Tarih ve Coğrafya fakültesi pro | fesörlerinden Von der Ostene veril. | miştir. Profesör, Maarif Vekâleti mü- | ze memurlarından A. Sezsi Altar ile beraber gelmiş, işe başlamıştır. Mev- | cut eserlerin kataloğları tesbit edil mek Üzere, fotoğrafçı Şuler tarafın- | dan da fotoğrafları alınmıya başları! | mıştır. Müzemiz, iki binada bulunmakta - | dir. Hunahatun medresesi Hitit ve di ğer Türk eserlerine, Sahbiye medrese si de Selçukilere ait eserlere tahsis edilmiştir. Ankara Etnografya o müzesinde, kıymetli kapılardan mürekkep bir koleksiyon vardır. Bunu tamamla mak Üzere, Kayseri müzesindeki Da- nişment oğullarına ait iki kanatlı ka- pının ve çok yüksek bir değeri bu-| lunan deri üzerine yazılmış ineilin Ankaraya gönderimesi emrolunmuş- tur. SÖĞÜTTE: Hayvan Ölümüne Karşı Tedbirler Alındı Söğüt, (TAN) — Kazamızda bil- bassa kara sığır hayvanlarından bir baylisinin ölüp gittiği görülmektedir. Halbuki Trokar denilen hususi bir â- letle bu gibi hayvanların karnı deli- nerek gazların çıkarılması ve ölüm- lerin önüne geçilmesi mümkündür. Bunu nazarı dikkate alan ziraat mu- alimi, parası köylümüz tarafından ö- denerek, her köye birer Trokar geti- rilmesini temin etmiştir. Bunların na Gil kullanılacağı dü köylüye öğreti miştir. Böylece, hazım teşevvüşün- den hayvan ölümünün önüne geçl- miş bulunuyor. Çare, / , KÜÇÜK HABERLER İarrrrnererresi X Bozüyük, (TAN) — Ziraat muallimi Sadık Kkinay Bileciğe gönderilmiş, ora fi- danlığından getirdiği 16 bin dut, 20 bin bağ fidanı halka parasız dağıtılmıştır. # Bartın, (TAN) — Köylerde uyuz has- talığı müztevli bir şekli almıştır. # Babkesir, (TAN) — Baro seçiminde releliğe Vedat, azalıklara Sami, Niyazi se- ? çilmişlerdir. İ # Borüyük (TAN) — Pazarcik nahiye- sine bağlı Ahmetler köyünde Hasan oğlu bakkal Mehmet Erin dükkânı soyulmuştur. İ Mustafa oğlu Abdullah Kaya ve İbrahim oğlu Mehmet Kurt yakalanmışlardır. 15-3-038 —İ EİN Kendinize acımıyor musunuz ? Bir tek kaşe NEVROZIN Alacak yerde bu ıstıraba katlan - mak ne demek? Baş ağrısı Diş ağrısı Kırıklık Nezle, Adale Ağrıları Bütün bunları en seri ve en kat'i ŞEKİLDE Kaşelerile geçer. lcabında günde Mahdut Mesuliyetli Umum Saraç San'atkâran Ortaklığı Kooperatitinden: Kooperatifimizin yılık toplantısı 21. 4. 938 tarihine rastlıyan perşem- be günü saat 14 te Fatih Refahiye so- kuğındâ 61 sayılı merkez binasında yapılacağından hissesini tamam alan ortakların hazır bulunmaları ilân olunur. İdare meclisi başkanı Ruzname : 1 — İdare meclisi ve murakıp ra- poru okunması, 2 — Senelik bilânçonun tasdiki, 3 — idare meslisi ve murahıpların seçimi, 4 — Serbest söz. İLAN Şifa, Moda, Kalamış ve Sundiyeye kadar olan kısımda üç veya dört o- dalı deniz kıyısında satılık bir ev a- ramyor, Satmak istiyenlerin Anka- rada Yenişehir Posta kutusu 1018 e müracaatları, Istanbul beşinci iera memurluğun dan; Bir alacağın temini için hacze- dilip paraya çevrilmesine karar ve- rilen ev eşyası Beyoğlu Sipaki oca- ia karşısında Ferah apartımanının 7 numaralı dairesinde 17—3—038 per- şembe günü saat 16 da birinci açık artırma neticesinde $ 75 i bulduğu takdirde müşterisine ihale olunacağı 3 kaşe alınabilir. IFİLİMCİLİK Türk Anonim Şirketi (FITAŞ) İdare Meclisinden: Şirketimizin hissedaran heyeti #| mumiyesi sureti adiyede 31 mart 98 tarihine tesadüf eden perşembe gün | saat 16 da İstanbulda Beyoğlunda Y şil sokakta 15 numaralı dairede si tedilecektir. Heyeti umumiyeye İşt rak edecek hissedarların malik oldu ları hisse senetlerini nizamnamesii alamama damlama tekini — keşfi) bir hafta evvel Beyoğlunda Yeşil kakta 15 numaralı datreye tevdi derek mukabilinde makbuz almal ri lâzımdır. Rüuznamei Müzakerat: | 1 — Meclisi idare ve murakıp porlarının okunması ve tasdiki, 2 — 937 senesine alt bilânço, ve zarar hesaplarının okunması “ tasdiki, 3 — Meclisi idare ve murakibin İ rası, aksi takdirde 22—3—938 salı gü ayni saatte mezkür mahalde ikinci çık artırması icra olunacağı ilân ol nur, Bir iyim indi paşa rahatsızlanmış, üç dört ay yataktan çıkmamıştı. Evde Seyhanın yaramazlığı çekilmez bir hale gelmişti. Şikâyetler üzerine babası onu karşısındaki minderden hiç kalkmamıya mah- küm etti, Seyhan o köşeden ancak pek lüzumlu şey- ler için kalkacaktı, Bu uzun mahkümiyetin sonunda bir gün çocuk ayağa kalkar kalkmaz yere yıkılıver- m aş tu... Bir gün de uslansın diye dadısı onu (Cafer Baba) ya götürmüştü; orada çocuğu karanlık bir'dehliz. den geçirerek, karanlık bir hücreye indirmişler; v- zun uzun dualar okuyarak boynundan kocaman bir tesbih geçirmişlerdi; sonra zavallı küçüğü haykırta haykırta yeşil örtülü, kavuklu tabutu öpmiye mec- bur etmişlerdi... Seyhan oradan çıkınca uzun bir sinir nöbeti geçir- miş; günlerce konuşmamış; geceleri yatağında hep o karanlık, korkunç türbedeki yeşil örtülü, kavuklu tabutu sayıklıyarak ağlamış, haykırmıştı. Seyhanı Galatasaray Sultanisine vermişler; çocuk orasını muvaffakıyetle bitirdikten sonra tahsilini ta- mamlamak için Avrupaya gitmiye muvaffak olmuş; iyeti bir daha buraya dönüp gelmek değilmiş amma, bir miras meselesinden dolayı birkaç ay için gel- miş... Seyhanın doğduğu topraklardan neden bu kadar soğuduğunu anladım. Lâkin buna karşı o, Anadol yu seviyor; bozulmamış, yarı şehirlileşerek hilekâr ol- mamış, köylüyü; içinde temiz, sade bir ruh yaşıyan, S noblaşmamış, tabii insanları beğeniyordu. Bir gün: — Bilseniz, Yıldız Hanım, diyordu. Ben herkesin kaba bulduğu köylüleri, hele o üstü başı yırtık as- kerleri ne kadar severim. Memleketin öz evlâtları onlardır, İşte! Seyhan alaturka musikiden de nefret eder, sonra halk sarkılarına bayılırdı... ÖYALNI YAZAN DON ÜUYORUM ŞÜKÜFE 'NİHA “Bir gün radyoda alaturka şarkılar dinliyorduk. Dizlerine kapansam, kana kana ağlasam; O güzel saçlarını ben çözüp ben bağlasam... Başka birşey istemem koynunda sabahlasam!..., Seyhan, birdenbire yerinden fırladı; radyoyu ka- patlı! Şu rezalete bakınız, hanımetendi, dedi. Bu re- Zaletleri çocuklarımıza, genç kızlarımıza dinletiyo- ruz sna, baba, çocuklar sofra başında toplandığımız zaman radyoyu açıyor, akşam 96fası yapıyoruz. Genç lerin ruhuna geceden, dizden, sevgilinin koynundan bahseden bu adi sözlü, adi düşünceli şarkıları bu ba- yağı, zevkleri aşıhyoruz. Durun, bir duha açacağım, emin olunuz ki yine bü- na benzer kepaze birşey çalıyorlardır... Seyhan, koştu, radyoyu yine açtı; radyoda yine sı- cak bir genç kız sesi, tıpkı Seyhanın tahmin ettiği gi- bi bayağı, düşkün zevkli birşey haykırıyordu! “Kıskan beni, göğsünde uyut, yan ateşimdeni..., Yan ateşimden!..,, Seyhan radyoyu yine kapattı: Hay Allah cezanızı versin; yine bunlar birşey de- ğü; hanımefendi, bunların, bu şarkıların daha baya- ğıları var... İşte çocuklarımızı böyle terbiye ediyoruz. Ya sinemaların gençliğe verdiği terbiyel.. Ya şu sokaklara asılmış sinema ilânlarında dudak dudağa gelmiş artist resimleri!.. On iki yaşındaki, on boş ya- şındaki çocuk, onları görür de taklide kalkmaz olur mu?, Bu memleketin terbiyecileri, ruhiyatçıları da mı böyle şeylere ses çıkarmazlar? Bu memleketteki okuyan düşünen kısım yalnız kitap sayfaların mı görür; hayatla, realileyle hiç uğraşmaz mı? Ne der- siniz, hanimelendi, ben burasını çok yakından tanımıyorum; siz ne düşünüyorsunuz? Seyhan, bir gün bana bir mentup okudu; ona tanıdığı bir hanım yolda selâm vermemiş; sonra bir daha karşılaştıkları zaman da Seyhan ona soğuk davranmış, o hanım Sey hanın soğukluğunun sebebini bir türlü anlıyamadığı ni şurada burada söylemiş; Seyhan da bir mektup yazarak hanıma bunun sebebini anlatmış, Seyhan, hiddetinden yerinde duramıyarak: — Nasıl olur efendim diyordu; bu hanımla tanış- *tık bir kaç kere de görüştük; medeni insanlar bir yer- de karşılaşınca biribirlerine selâm verirler; bunu yap mamak terbiyesizliktir. Halbuki bu hanım iyi bir âiledendir; iyi okumuştur! Demek bunlar da bir şey izah etmiyor; şu halde iyi terbiye almamış demek- tir... Böyle bir aile içinde de terbiye almazsa Insan nerede terbiye görür? Seyhan sarararak, kızararak, hiddetle, isyanla gün lerce bu selâm meselesinden bahsetti; sonra o hanı- ma yazdığı mektubu bana okudu; rica ettim, çok en- teressan bulduğum bu mektubu Seyhan bana bırak- tı; hatıralarımın arasında onun da bulunmasını iste- dim de buraya yazıyorum. “Hanimefendi, size şu mektubu yazmaklığıma 86 hep, hemen bir hiçtir. Bu hiçin eğer şahsıma ait bir tarafı var Zzânnediyorsanız, bence yoktur; sirf beni tenvir etmenizi bana bir ders vermenizi diledi” ğimden size bir tek sual soracağım, bana rehber ol manızı sizden rica ediyorum; kabul ediniz. Lâkin ha- rici mahiyette bir hiçten fbaret gibi görünen bu sus- min deruni mahiyetini iyice kavramanız için, hiç sevmediğim bir mevzua gireceğim, size kendimden bahsedeceğim: Çocukluğumu gençlik, güzellik ve muhabbet düş manı bir muhitte geçirdim; her türlü manevi emele rimin önüne geçmek istediler. Lâkin muvatfak olâ" madılar.Ne ruhumun ateşini, na müfekkiremin taşkın lığını, ne emellerimin kuvvetini koca bir memleket muhiti ezemedi. Bilâkis seneden seneye şahsiyetim daha kuvvetli, daha keskin olmüya başlamıştı. Fakat mahreç bulamıyordum. O vakit müthiş (| istıraplar içinde deruni hayatımın engin ölemine daldım; bü âlem başlı başına bir âlemdir; sonra bahsederim. Bana elini uzatıp da neler geçirdiğimi soran yok” tu; isturabımdan anlıyanlar olursa hemen bende uzaklaştırırlardı; bütün etrafım bana düşmandı, çün kü onlardan başka idim; nihayet İsyan ettim ve d#” yandım. Fakat çocuktum. Nihayet bir gün bir vesil# ile Avrupaya gittim ve orada kendime geldim. Artik muhitimi bulmuştum. İhtiyar ve olgun oAvrupanı9 medeniyetini, tarihini, kültürünü yakından tanıdım” Tefekkürü oradan öğrendim; hakiki felsefeyi oradı kavradım; sevmeyi orada öğrendim; sevilmeyi oradâ) tanidim. Lâkin kâfi değildi; bunlar, memleket, v8” tandaş aşkımı tatmin edemiyordu. (Devamı var)