—— 11.3.0939 Musiki Ile Tedavi Yolunda Veremli Hastalar Bayan Safiyenin Bir Konserini Dinlediler ir kaç gün evvel bize gön- derilen şu mektubu, derin bir teessürle okuduk: “— Gazelenizin, verem müca- delesine ehemmiyet verilmesini is- tiyen devamlı neşriyatını, alâka ve Minnetle takip etmekteyiz. Göster- diğiniz bu samimi hissiyata güve merek, sizden bir istirhamda bu- İummaya cüret ediyoruz: Biz, Haydarpaşa hastanesinde Yatan veremlileriz. Hastanemizin Tadyosundan dinlediğimiz şarkılar, Yıkık ruhlarımıza şifalı bir tesel- li veriyor. Fakat son haftalarda, Zevkle dinlediğimiz sanatkâr Sa- İiyenin radyoyu bırakışı, bizi onun Sicak ve yumuşak sesinin okşayıcı tesirinden mahrum bıraktı. Kendisindeh, bize bir konser Yermesini rica etmeye karar ver- dik. Fakat adresini bilmediğimiz İçin bu ricamızın kendisine duyu- Tulmasını sizden istirham ediyo- Duz. Eğer siz, bu küçük zahmetten unmazsanız, ve iyi yürekli sa- Patkârımız da, mütevazı bir has- tane köşesinde konser vermeyi bir tenezzül saymazsa; bu lütfuru- Zi, bize mütemadiyen diş bileyeh «bus suratlı talihimizin bir tebes- Sümü addedeceğiz! Ve bu sayede, epeydir mahrum ldığımız tatlı bir sesi; sevimli Sahibesini de karşımızda görerek dinlemek mazhariyetine kavuşaca- özi” amimi bir kalemden çıkan bu satırların altında, Hay» darpaşa hastanesinin veremliler Pavyonunda yatan dört vatanda- Şin imzası vardı. Bu mektubu okur okumaz, ilk İşimiz,” telefona sarılmak, ve Bs- yen Safiyeyi bulmak oldu. Sevimli sanatkârımız, bu mek- tupta yapılan daveti umduğumuz- dan daha derin bir teessür ve te- halükle kabul etti, Hastanenin de- Öerli sertabibi Galip Ata ise, has- İaları tarafından yapılınış bir da- Vete, Bayan Safiyenin muvafaka- tini büyük bir mmenuniyetle kar- Hıladı. Bu suretle verilen karar üzeri- Me, dün öğleden sonra hastaneye giden Bayan Safiyeye, değerli sanat kârlarımızdan kemani Necati Tok- Yay, klârnet Şükrü, ve banço Şev- ket te fahriyen refakat ediyor lardı. Nazik hastane sertabibi, hepi- izl sokak kapısında karşılıyacak dar mütevazı dayrandı. Kısa süren istirahat esnasında, Bay Galip Ata, hastanesi hakkın- malümat veriyordu: — Burası, daha ziyade, Kızıl, Kızamık gibi sar! hastalıklara Müptelâ olan vatandaşlara mah- Sustur, I nce görüşlü doktor, sanat- küârların benizlerinde hasıl Olan vehim sarılığını gidermek ar- Rüsile gülümsedi: > Fakat sakın korkmayın.. Çün- kü bu hastalıklar, büyüklere geç- Mez. Oyle olmasaydı, yer yüzünde doktor kalmazdı". “Kısa bir süküttan bir haber verdi: — Maalesef, “TAN” a yazılan Mektüpta imzası bulunan hasta irdan birisi evvelki gün İzmire Biti, o kadar özlediği halde, bu ,#seri dinliyemedi. Fakat diğer Stalarımızı görmeyin... Üç gün- vir. neşe içindedirler.. Neşe, en iş- hsızları bile adeta oburlaştırdı. Güldüm; sonra, kara Onu eskiden, sade sag» gıdası sanırdık. Meğer o, ind ruhun gıdası değil, bir çok #stalıkların da iâcıymışt,. Yrupa sanatoryomlarında, ve- Yemlilere tedavi gayesile konser- Maruf muganniyemiz Bayan Safiye çare , |, Yazan: T. Ş.! Umman j ler verildiğini duydukça gülerdik. Halbuki, radyonun alınışından sonra, şifanın arttığını görüyoruz. Hele bu konser müjdesinin, bas- talarımızın haleti ruhiyeleri üze- rinde yarattığı müspet tesirleri yakından gördükten sonra hiç şüp- hemiz kalmadı ki, musiki, basil dö Kohu bile yere serebilecek bir kud» rettir. D oktorlarımızdan birisi s0 ruyor: — Neler okuyacaksınız Bayan Safiye? — Tespit etmedik. Niyetimiz bunu hastaların arzularına bırak- mak... Sertabip, evlâtlarını düşünen bir baba şefkatile: — Sakın ha... diyor. Nerede ne- geli şarkı varsa onu okuyun... Siz onları bizden iyi bilirsiniz.. Onla- ra bırakırsak, acıklı şarkılar isti- yebilirler, ve bu kendi zararlarına olur... Bir doktor gülüyor: — Evet... O zaman tedavi müs- pet netice vermezi. Az sonra, hazırlanan sahnenin bulunduğu yere gidiyoruz. Pro- fesyonel saz müesseselerini kıskan , dıracak bir mükemmeliyette ha- zırlanmış olan sahnenin karşısında Pijamalı, gecelikli, sabahlıklı, se- diyeli, ve karyolalı hastalar var. Sevinç, süzük benizlerine tatlı bir pembelik vermiş. Etrafı çiçek saksılarile çevrilen sahnede yer a- lan” sanatkârları, derin bir minnet ve neşe içinde alkışlıyorlar. Müşfik bir hastabakıcı, ağırca hastaları fazla alkışlarmaktan, ya- ni fazla kuvvet harcamaktan, yo- rulmaktan mene çabalıyor. Onlar- dan birisi: — Karışma... diyor. Belki bu benim son konser dinleyişim ola- cak... Bunu da istediğim gibi dim- liyemiyecek miyim? Ibtiyar bir hasta: — Yaşa kırım... diyor. Sen bi- 2e, İçine karışamadığımız “hayat” ı getirdin... (“y ksürmeye, aksırmaya haklı oldukları halde nefes bile almıyan dinleyiciler karşısında sa- patkârlar âdeta kendilerinden geç- mişler Safiyenin boğazında, nağmeler büsbütün hıçkırıklaşmış. Gözleti yaş dolu. Fakat omuzlarına al ğı vazifeyi yanlış yapmamak için gülmeye çalışıyor: Gözleri ve sesi ağlıyor, ve yal- nız dudakları gülüyor. Nihayet, hastaların, kendisini, sıhatta insanları bile yorabilecek derecede alkışladıklarını sezen has sas sanatkâr, susmak istiyor: — Ben... diyor. Yutkunuyor... Hıçkırmamak için, belki yüz şarkı söylemekten fazla zahmet harca- dığı, kekeleyişinden belli. Takat toplayınca tekrar sözüne başlıyor: — Ben... diyor... sabaha kadar, Sesim kısılınmaya kadar... söyle- mek... söylemek istiyorum. Fakat sizi rahatsız etmeklen korküyo- rum. Hastalardan birisi, ayni heye - canla: — Biz de, diyor, sabaha kadar dinlemek isterdik. Fakat seni da- ha fazla rahatsız etmeye kıyamı- yoruz. Yaşaran gözlerini, hastaların e- line verdikleri çiçek buketinin ar- kasına gizliyen sanatkârın sesi, top rağı dirilten bir bahar yağmuru gi- bi, hasta ruhlarda bir tazelik bi- rakarak diniyor. Ve oradan ayrılırken biz, arka- mızda kalan havanın sıcaklığını, içimizde, acısı dinmiş bir yanık ateşi gibi duyuyoruz. A / XSİNEMA ÂLEMİNDE ? Lilyan Harvey yeni bir'film daha çevirmektedir. Güzel yıldızı yeni fil minde bu kıyafetle göreceğiz. BAŞMAKALEDEN MABAT Anadoluda Seyahat Kolaylıkları g (Başı 1 incide) suna galebe etmek lâzımdır. Fazla para verseniz de çarşafları değiştirt- mek imkânın: her vakit bulamazsı- nız. Ya fazla çarşaf yoktur, yahut o- telci; üzerinde ancak beş, on kişinin yattığı bir çarşafı pis bulmanızı bir der. Arasıra muntazam, de bulursunuz. Fakat burada da mutlaka bir plânsızlık, bir noksan vardır. Ya abdesane pistir veya- hut o taraftaki bir tek musluktan başka yıkanma imkânı yoktur. Anadolunun küçük şehirlerine ör- nek olacak oteli ancak Salihlide bul- dum. Burada merak sahibi bir adam, otel, palas gibi iddialara kalkışmı- yarak doğrudan doğruya eski tarzda bir han yapmış. Pazar günleri etraf- tan şehire gelen kalabalık için basit odalar, araba ve hayvan koyacak yerler var. Fakat hanın birkaç oda- 8, temizlik istiyen müşterilere ayrıl- mış. Hancı, $ık sık işlemiyen bu ki- #ımdan az kâr ediyor, bununla be-| raber titiz bir müşteriyi memnun et- meyi bir defa programına koymuş, bunu hanının bir şeref meselesi $a- yayor. Salihlideki meraklı hancı, her tarafta örnek tutulsa Anadoluda 86- yahat kolaylaşacak ve artacak... i dostumla uzun bir koyuş dan sonra şu kanaate vardım ki Anadoludaki dahili turizm hare- ketinin ilk safhasında en mühim rol, devlet demiryollarından gelebilir. Devlet demiryolları, ucuz seyahat imkânlarını hazırlamakla memleket- te çok hayırlı hareketler uyandır. mıştır. Demiryolları idaresi, pek çok kül- fete girmeden iki faydalı iş yapa- bilir. Birincisi memleketin ilk seyahat rehberini vücude getirmektir. Bu rehberde trenlerin hareket zamanla- rından ve ücretlerinden başka hat üzerindeki “istasyonlardan ve sahil şehirlerinden muhtelif istikametlere giden otobüslerin seyahat o müddeti ve ücreti gibi noktalar hakkında mümkün olduğu kadar etraflı malü- mat bulunmalıdır. Bundan başka Dahiliye Vekâletinin yardımile otel- ler hakkında malümet toplanma ve yazılmalıdır. Anadoluda seyahat e- decek bir adam, asgari temizlik ve istirahat ölçülerine uygun otelleri nerelerde bulacağını, yatak ve ye mek ücretlerinin ne kadar olduğu- nu iptidadan bilmelidir. evlet Demiryolları den beklenecek ikinci bir va- zife, Anadolunun temiz bir otelden mahrum bellibaşlı merkezlerinde az yataklı olsun, oteller vücude getir- mektir. Hemen her memlekette da- hili turizm, ilk hızını demiryollarının açtığı otellerden almıştır. Hâlâ bu- gün Fransada, Belçikada ve diğer bir çok memleketlerde Terminus oteli| adı altında demiryolları idarelerinin ve Yataklı Vagon idaresinin açtığı oteller vardır. Bir taraftan da hususi idareler ye belediyeler, temiz bir otel sahibi ol- mağı bir vazife ve şehir ve kasabala- rı için bir şeref meselesi diye kabul edecek olurlarsa Anadoluda seyahat kolaylaşır ve dahili turizmin ilk a- dımları atılmış olur. Anadolunun güzel, wcuz yerleri çoktur. Buraya nasıl, ne kadar mas- rafla varılacağı, otel adı altında ne bulunacağı, bir tatil seyahatinin ka- ça mal olacağı iptidadan bilinse, iki nevi seyyahın yaratacağı iktisadi ha- reket, bir çok güzel yerlerimiz için bellibaşlı bir can damarı haline ge- lebilir. Bunlardan bir kısmı, seyahat denince şimdi yeni şartlar altında mutlaka harice koşmağı anlıyanlar- dır. Diğeri de muhit değiştirmek ih- tiyacını şiddetle duyduğu halde ha- rice seyahat imkânına malik olmı- yanlardır. Anadoluda seyahat kolaylıkları bir defa kurulursa turizm hareketi ken- di kendine yürüyecektir. O zaman muhtelif şehir ve kasabalar turiz- min kendileri için ne gibi bir nimet olacağını anlıyacaklardır. Dünyanın her memleketinde gördüğümüz gibi, seyyahları celp için memleketin şe- birleri arasında hayırlı bir rekabet kopacaktır. izzetinefis meselesi yapar, aksilik e- || temiz oteller || idaresin- || Ahmet Emin YALMAN Y Şeyh Şamil ve iki oğlu Şeyh Şamil akında size takdim edeceğimiz bu yazı, sade bir tarih değildir. Ancak tarihe ve hâdisata tamamiyle sadık kalarak en açık ve heyecanlı li- sanla yazılmış olan bir tefrikadır. Bu tefrika size yalnız bir kahramanlık menkıbe- sini hikâye etmekle kalmıyacak, çocukluk günle- rinizdenberi hayalinizde yer eden (Kafdağı) nın bütün cazip esrarını da ifşa edecektir. Bu tefrikada, hayalinizden geçmiyen ve ancak sinemalarda görülebilen bambaşka bir âlemi ta- nıyacaksınız. Eski Türk ırkının bütün âdet ve an- anelerine tevarüs etmiş olan bir muhit içinde yaşı- yacaksınız. ir zelzele, (Deli Petro) ya neler ilham etmiş- tir? Korkunç bir katliâmın içyüzü nedir? Altın tabaklar içinde takdim edilen tuz ve ek- mek... Bir İm ratorun vurduğu kazma ile açılan pencere... ve İmparatoriçe Katarin'in emsalsiz bir kurna:... 11, Vatanına hiyanet eden serseri bir Alman, nasıl meşhur bir kumandan oluvermişti. (Sema sizler) mucizesi... Şeyh Mansur, bir İtalyan serserisi midir?.. Yoksa, aslen ve neslen (Avar) ırkına mensup bir mücahit midir?.. G arip ve gülünç bir efsane... Bir milletin ruhu- na'ateş serpen (Mukaddes Adam) 'kimdir?.. Deniz dalgalarını andıran hücumlar... Ve benze- ri pek az görülmüş olan kanlı bir saray macerası. (Şamil) ismindeki çocuğun, akıllara hayret ve- ren bir kahramanlık macerası. (Şamil), herşeyden ve herkesten evvel ruhunu nasıl tasfiye etti?. Biribirine altmışar sopa vurarak mazideki gü- nahlarına tövbe eden iki arkadaş ve üç (İmam) ın Şamil'in, insan hayalinden geçmiyen ma- B ütün bunlar, bu zengin mevzulu tefrikanın ancak bir kısmını teşkil etmektedir. Büyük tarihi tefrikalarını, size en derin zevk, lezzet ve heyecanla okutan ZİYA ŞAKİR bil- hassa gazetemiz için hazırladığı bu tefrikalar şahe- serini de o sade, fakat heyecanlı lisaniyle size nak- ledecektir. (Başı 1 incide) rin lideri M. Blum memur edilmiştir. Buna sebep, Şotan kabinesinin 808- yalistler ve komünistler tarafından düşürülmüş olmasıdır. B. Şotan bugün Mebusan Meclisi- Bin karşısına çıkarak bir veda nutku söyledi, hazine vaziyetinin fena ol- madığını, hazinenin Fransa Banka- sından boş milyar frank daha borç 4- lacak vaziyette olduğunu anlattı ve| dedi ki: “ — Fakat Fransa bankasından mü temadiyen para çekmenin hasıl ede- ceği pisikolojik tesirlerden çekindim ve milli müdafaa sandığı için yapı- lacak istikraz hasılatından bir mik- tar para alarak bu avansları kapa- mak ve bu suretle memleketin kal- kınma azmini göstermek istedim. Binaenaleyh ortada felâketi mucip hiç bir şey yoktu ve bu işi başarmak için de hükümetin başında kalabile- ceğimi düşünüyordum. Bu yolda ba- Zi taleplerde bulundum. Işte bu ta- leplerim haksız bir heyecan uyandır- dı. İstediğim salâhiyetleri ancak mem leketin menfaati uğrunda kullanacak tım. Fakat Torezden Reynoya kadar giden bir hükümetten, veya halk cep hesi yahut ta'bir milli selâmet hü - . Fransadaki Kabine Buhranı kümeti teşkilinden © bahsedilmeye başlandı. Bütün bunlar benia ölü - müm demekti. Bu gibi şayiRları or taya atmak, hükümeti küçültmek de- mektir. Binsenaleyh hükümeti mec- liste zuhur edebilecek herhangi bir hâdiseden masun bulundurmayı dü- şündüm.,, B. Şotan, bu mutkunu söyler ken yalnız merkez tarafindan alkış - landığını görmüş ve nutkunu bitir - dikten sonra reye müracaat etmeğe lüzum görmeden iktidardan kati su- rette çekilmiştir. Yeni kabineyi teşkile memur edi - len B. Blum istişarelerine başlamış - tır. Bugün sosyalistler, komünistler, radikaller ve merkez mensuplarile görüşmüştür. Komünistler halk cep - besinin ihyasına karar vermişlerdir. Eğer Blum kabine teşkiline muvaffak olursa Şotan gibi fevkalâde sa- lâhiyetler istiyecektir. Paris, 10 (A.A) — Paris mebusu Tetenje'nin reisliğindeki sağcı gru - pün bir içtimaından sonra, bu grup mensuplarile yakın diğer bir salon- da içtima etmiş olan Fransız sosyal partisi azaları arasında bir çarpışma olmuş ve bir kaç kişi hafif surette yaralanmıştır.