11 Mart 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

11 Mart 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ke emalizmin iz Ekonomik Doktrini R Türkiyede “Sosyal Ben ,, “Ferdi Ben,,e Galiptir (Baş 1 incide) le tarsin edilmiş ekonomik bir va- ziyete dayanan tam bir nefse gü - venme hissini vermiye muvaffak olduğu, Kemalist Türkiyenin poli- tik havasını aksettirmiştir. Bugün, Türkiye, esaslı surette istikrarını bulmuş, kuvvetini ve im kânlarını müdrik ve yalnız ekono- mik kalkınma programını takip ar zusunda bulunan bir memleket o- larak gözükmektedir. Esasen, Reisicümhur Atatürkün ve Başvekil B. Celâl Bayarın, parlimen- tonun yeni içtima devresine başla - ması münasebetile söyledikleri diğer parlemanter memleketlerde adet o- Janları hacim itibarile, geçen iki nu- ukta, Türkiyenin kendisine olan bu güveninin yeni bir tezahürünü daha teşkil etmektedir. lAtatürkten cümleler Atatürk, bu nutkunda “Ekonomik kalkınma, Türkiyenin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, dalma daha re- fahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. Türkiye bu kalkınmadan iki büyük kuvvet serisine dayanmaktadır.,, di- yor. Ve Biraz ileride sözlerine şöyle devam ediyor: “Büyük davamız, en medeniğ ve en müreffeh millet ola- Fak varlığımızı yükseltmektedir. Bu, yalnız kurumlarında değil, düşünce- Jerinde temelli bir inkılâp yapmış o- Jan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa bir zaman da başarmak için, fikir ve hareketi, beraber yürütmek mecburiyetinde - dir.,, Filhakika, Avrupa ve Asyanın bir leşme noktasında olan bugünkü Tür- kiye, geniş bir inşmat yeri manzarası arzetmekte, ve orada, sükün içinde sağlam ve muhteşem bir bina önüne geçilmez bir hızla yükselmektedir. "Halen, bu geniş'mekanizmanın işçi «başısı olan Başvekil B. Celâl Bayar- dan hususi bir görüşme elde etmiye çalışmıştım. Celâl Bayarın şahsiyeti Büyük bağa gözlüklerile, sakinliği ve itidali ile zariflik ve sevimlilik ve asalet dolu demokratik tevazuu ile, B. Celâl Bayar, bir, Amerikan entel- dektüeli hissini, vermektedir. B, Ce- 1âl Bayar, tam, bir modern Türk tipi- dir. Başvekil, beni, saat elinde kabul et bildirdi. canlanıyor: Bu, B. Celâl Bayar tarafından ka- Türk bankaları içinde şöhreti dünva iki defa da ekonomi vekili olmuştur. muhafaza etmektedir. İşte yeniden, Reisicümhur Atatür. kün yakın bir dostunun, bir ilk gün iğ arkadaşının, soracağım suallere en #alâhiyetle cevaplar verebilecek ada mın, karşısında bulunuyorum. (Ekonomi doktirinimiz calıyan şu suali sordum: nini bana anlatır mısınız? muvaffekiyetin bir müteradifi telâk cevap verdi: $. Nazik fakat ayni zamanda kati bir ifade ile bana bir çeyrek saat tahsis edebileceğinden memnun olduğunu Eski hatıralar, zihnimde yeniden bul edilmekliğim şerefinin ilki de - dildir. Bundan 12 sene evvel, bugün ya yayılmış en büyüğü olan ve yüzde yüz Türk bir müessese teşkil eden İş Bankasını ilk kurduğu günlerde bir| kere daha görmüştüm. Arada geçen müddet zarfında kendisi (mar ve is- kân vekili, hariciye vekâleti vekili ve Hemen ibtiyarlamamış olan yüzü, ay ni sakin enerjiyi, belki biraz daha faz Ja olgunluk ve otorite ile, eskisi gibi © İlk olarak, zihnimi en ziyade kur. — Kemalizmin ekonomik doktri- Türkiyede vakarı ve soğukkanlılı- ği bir darbımesel teşkil eden ve ismi ki olunan adam, sualime tereddütsüz — Kemalizmin ekonomik doktrini ni, cümhuriyet Halk Partisinin prog- ramında tarif edilmiş olarak bulacak sınız. Kemalist rejim, şabsi mülkiyet ve şahsi çalışma prensiplerine hür - met esasına dayanmakla beraber, şah si menfaatin milli menfaate takad - düm etmesine müsamaha etmez. “Ferdi ben,, ile lâfta Türkiyede, her zaman “Sosyal ben,, galip gelir. Biz, her şeyden evvel realistiz. Bi- zi, hazariyelerden akidelerden ziya- de realiteler ve başarılar alâkadar e- der. İlhamlarımızın kaynağı Liderimiz, Reisicümhur Atatürk, bu prensipi parlâmentonun açılış cel- sesinde söylediği son nutkunda bir kere daha sağlamlamıştır. Liderin bu sözlerini, size, harfi harfine tekrar et- mekten daha iyi bir cevap veremem: “.— Biz #lhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bi - zim yolumuzu çizen, içinde yaşa- dığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk milleti, ve bir de milletler ta- rihinin binbir facia ve İstırap kay- deden yapraklarından çıkardığı - miz neticelerdir.,, Endüstri plânumız “B. ce Celâl Bayar, 05 sözlerine şöyle de- vam etmiştir: “— Memleketin ehdüstrileştirilme si işine de yine bu pratik düşünceler şekli ile başladık ve devam ediyo - ruz. Biz bu meselenin mevcudiyeti- mizle, « istiklâlimizle (sıkı . bir surette aljkader (o olduğu fik- Tindeyiz. o Ekonomik © bakımdan kendi kendimize kifayet edeceğimizi iddia etmiyoruz. Kendi kendimizi boş lâfla oyalamak emelinde değiliz. Otarşis de değiliz. Fakat, ekonomik bakımdan istihsal veya imali iâzim her şeyi yapmıya azmetmiş bulunuyo ruz. Zira Türk müstahsili kendi istih salinin kiymeti fazlalaşması sayesin- de, memleketin dahili hayati ihtiyaç larını karşılıyabilecek kabiliyettedir. En mühim tediye vasıtamız Başvekâleti resmen deruhte etti- ğim zaman, Parlâmento huzurunda, relize edeceğimiz ikinci beş senelik plânın umumi hatlarını da çizdim. Yine bu münasebetle madencilik plânımızı da anlattım. Bu plârun şim diden ilerlemiş olan tatbikatı netice- leri, Türkiyenin ekonomik inkişafın- da bize en mühim tediye vasıtaların- dan birini temin edeceğini gösteriyor ve gittikçe de daha fazla güsterecek- tir. Fakat bu görüşmenin hedefi, size politikamızı övmek değildir. Şimdi- den elde edilmiş neticelerin bizatihi kâfi derecede beliğ olduğunu zanne- diyorum ve istikbaldeki neticelerin de bunlardan ânha az beliğ olmıyaca barüz ettirmek İstiyeceğim nokta, fa | aliyetimizin muharriki olan zihniye- tin doktrinizmin, sadece realist bir düşünceden başka bir şey olmadığı: dır. Hususi teşebbüsler Bir devletin ekonomik makinesini, hususi teşebbüsü kırmıyacak şekilde işletmek lâzımdır. Yapıcı ve yaptırıcı olan Türk devleti, yapanlara yardım etmekte ve takdire lâyık ferdi mesaiyi tan- zim ve yoluna sokmakta ve mah- reç bulmaktadır. Şiddetle müra- kabe edilen ve gayelerinden biri dairelerinden bazılarını pratik wz- viyetler haline getirmek olan ve masraflarını çoğaltması o memnu bulunan umumi bir idare sayesin- de varidat membalarım kiymetlen dirmiye veya servetleri yaratmıya muktedir gelir kaynaklarını mey- dana çıkarıyoruz. Bu prensipi tatbik mevkiine koya- rak, yalnız raporlar yazmıya alışmış tatbik elmiye de mecbur ettik, Liberalizmin ifratları Otarşinin hatalarından da birçok defa intizamsızlık ve israfın mütera- difi olan ekonomik liberalizmin ifra- tına düşmemeksizin kendimizi sakın mıya çalışıyoruz. * Politik plânda da, dahilde nizam ve vekar ve hariçte işbirliği ve ta- “Sosyal | ahhütlere hürmet üzerine müesses ben,,in karşılaştığı her ihti. |demokratik bir görüş esaslarını tarsi ne gayret ediyoruz.,, Emniyet meselesi dedi ki; dir.,, Son Balkan Konseyi ir olan sualime şu cevabı vermistir: bir halde olarak çıkmaktadır. Yabancı sermayeye karşı metli zamanım daha fazla dim: litikası. Başvekile dedim ki: tın alınması, mali İlunduğu #ptibamı hâsıl etmiştir: Başvekil tebessümle cevap verdi: tır. Bunlar memleketin lerdi. Serseri sermayeler mize uymak şartile, Türkiyede dı ima en derin anlayış zihniyetini ve en samimi dostluğu taşıyan bir ka- bul bulacaklardır.,, Artık ayrılmak zamanının geldiği- bazı memurları bu raporlar bizzatİni anladım. Bu mülâkattan ve dün- yanın bu köşesinde topladığım diğer bütün intibalardan edindiğim Kanaat şudur ki: Türkleri, bu derecelerde modern olan bu eski milleti, her an daha ziyade hesaba katmak lâzımdır ve lâzım gelecektir. Onların dostlu- ğu veya düşmanlığı, ihmali ihtiyat- sızlık olabilecek bir unsurdur. İkinci sual olarak, Başvekile emni- yet meselesi hakkındaki düşünceleri- ni sordum. Çok kısa cevap verdi ve Bizim için emniyet, ev- velâ kendi kendimizin kuvve- tine, sonra ittifaklarımıza da- yanır, Jeografik vaziyetimiz, Avrupada ve Yakın Şarkta müessir bir rol oynamamıza müsaittir. Öyle bir rol ki, her türlü yabancı ideolojik ilham- lardan âzade bir halde, bu ideolojilerin hiçbirine karşı da cephe almak istememekte ve yalnız sulhün hizmetinde bulunmayı arzu eylemekte- Başvekil, Balkan Antantı konseyi» nin son toplantısı neticeleri hakkın- da da birkaç kelime lütfetmesine da- “- Konsey, Balkan o Antantına 6- sas teşkil eden fikir ve menfaat birli.) ğini bir kere daha teyit eylemiştir. Balkan Antantı, bu toplantıdan da her zamankinden daha sağlam ve re- alist politikasında devama azmetmiş| Çeyrek saat geçmek üzeredir. Gö- rüşmeyi uzatmak arzuma rağmen, nezaket kaideleri muhatabı hiy- işgal et mekten beni menetmektedir. Bunan! la beraber, veda etmeden evvel ken- disine son bir sual daha sormak iste- Yabancı sermayeye karşı Türk po- “— Türkiyede müesses bazı yaban & şirketlerin hükümet tarafından sa- mahafilde Türk hükümetinin Türkiyedeki ecnebi ser maye ve mücsseselerine muarız bu- “— Ekonomik politikamızı «ize v- mumi hatlarda izah etmiş olduğumu zannediyorum. 'Telmih etmek istedi- ginizi sandığım şirketler, imtiyazlı şifketlerdir ve imtiyaz omüddetleri- nin bitmesine çok zaman kalmamiş- ekonomik ğına emin bulunuyorum. İsrarla te- | Kalkınması yolunda yapılan gayret- leri takip edebilmeleri için kendi teş- İkilât ve servislerini tensik ve ikmal etmek icap ettiğini görüyorlardı. Hal buki, bu şirketlerden bazılarının te- sisatı modern ihtiyaçlara artık teka- bül edemiyecek derecede eski idi. Ba zan, tadilâtın yeni tesisattan daha pahalıya mal olduğunu bilirsiniz. Bu şartlar içinde mezkür şirketler biz- zat kendi arzulariyle hükümet tara- fından satın alınmayı tercih eylemiş Arzu edilmez telâkki ettiğimiz tek bir nevi sermaye vardır: Bun- lar da serseri sermayelerle münha- sıran politika ve spekülüsyon ga- yeleri güden sermayelerdir. Fakat ciddi sermayeler ve şahıslar, ka- nunlarımıza ve ekonomik siyaseti- Rusyadaki Muhakeme (Başı 1 incide) bul şeyler değildir. Bunlar dijitalin ile birlikte verilmek neticesi olarak hastanm kalp faaliyetini büsbütün sektedar etmiş ve nihayet ölümüne sebebiyet vermiştir. Rapordan sonra mahkeme mütte- him Maksimof ve Dikoviski'yi istie - vap etmiştir. Maksimof beyanatında, kendisinin 1928 senesinde sağcılar teşkilâtına girerek Kuybişefin. kitabetine tayin olunduğunu ve 1932 de Enokitzenin ihtilâl! harekâtında kendisi ile teşri- ki mesai ettiğini söylemiştir. Eno -| kitze 1934 tarihinde sağcılar merke- zinin kararı ile rüesa aleyhinde tet- hiş mücadelesine girişilmesini söyle- miş ve Yagoda da hazır olduğu hal- de Maksimof'un Kuybişef aleyhinde tethiş hareketinde bulunmasını ta | lep etmiştir. Doktorlar nasıl çalışmış? Enokitzenin başlıca talebi Maksi » mof'un katil doktorlar tarafından Kuybişef aleyhinde yapılacak hare- ketlere mani olmaması Ye hunnaki sadır'dan murtarip olan Kuybişef'e buhran geldikçe hariçten doktor ça- ğırmaması merkezindedir. Doktor Levin ve Pletnef tarafından tatbik olunan usuller neticesi olarak Kuy- bişefin sıhhi vaziyeti fenalaşmıştır. Kendisi merkezi Asyada yaptığı bir seyahatten sonra bir komiserler mec- lisi içtimsında şiddetle hastalanmış - tar. Maksimof bunu anlatırken diyor ki: “— Bana evvelce verilmiş olan ta- mat mucibince doktor çağırmadım ve Kuybişef'in yalnız ve yaya ola - çk evine gitmesini temin ettim, Bun İdan sonra telefonla vaziyeti Enokit- zeye haber verdiğim vakit bana de- di ki: “Size ne söyledimse onu yapı- nız, sinirlenmeyiniz.” Az zaman son- ra bir döktor çağırdıkları vakit iş iş- ten geçmişti ve Kuybişef bu buhran İ neticesi olarak öldü... İ Kazakofun isticvabı Moskova, 10 (A.A. Tass) — Mah- keme Kazakof'un isticvabına geçmiş tir. Kazakol 933 senesinde Levin'le Köhüğluk tan sonra Yağuda'dın hem disini çağırdığını ve tahtı tedavisin- de bulunan Menjinski'yi öldürmek üzere tedbir alması talebinde bulun duğunu söylemiştir. Bu ölüm plânı Kazakof'la Levin tarafından tertip edilmiştir. Plâna nazaran Menjinski de hunnaki sadır hem de branş as- mi bulunduğu için bu hastalıklardan birinin tedavisinde diğer hastalıkta kullanılması memnu olan ilâçlar ve- rilmesi kararlaştırılmıştır. Bu suret- İle Kazakof'un hazırladığı kalp has - talığına mahsus ilâçlarla Iysatesler hastanın vücudünü harap etmiş ve bu suretle tatbik olunan iki tedavi müddeti neticesinde Menjinski öl- enup seyahatini yapmak İ- çin müzayededen aldığımız eski otomobil Columbia “Missisipi,, ye 30 mil kala bozuldu. Uzun müd- det karanlıkta, ümitsiz, sükün için- de bekledikten sonra uzaktan bir otomobilin geldiğini ve bizim yola saptığını duyduk. Biraz sonra deli- cesine koşan bir kamyon göründü. Kamyon durdu, içinden, elindeki şişeyi bize doğru sallıyan bir adam indi, Otomobilimizin başına gele- ni anlattık, battığı çukurdan kur - tarmak için yardımlarını istedik, Yerdeki adam başını kamyonun i- çine soktu, şoförle bir şeyler ko- nuştu. Dönüşte bize yardım edebi- leceklerini, şimdilik Columbia'ya gitmezden evvel bir linç vakasını seyre gideceklerini, eğer istersek beraber gelebileceğimizi söyledi. Otomobili de dönüşte çıkarmayı vadettiler. Kamyona girdik. Elindeki şişe- yi evvelâ ağzına götürdü. Sonra şi- şenin ağzını parmaklarile silerek bana uzattı. “Siz de buyurun,, dedi. Misafirporverliği reddedecek za- man değildi. Şişenin içindekinin bir KIRMLAINIZ m akl — 4 AÇAR ge benziyordu, kalanını da arkadaşini Joe'ye uzattı, O da biraz içti ve ök sürmiye başladı. Bizim bu halimi- ze iki adam da gülmeden katıldı- lar. Ben utanarak sordum: — Kimi linç edecekler? — Bir namus hursızı zenciyi. Adı Hyacinth. Natchez'de arazisi olan beyaz dul bir kadına tecavüz et miş. Joe sordu; — Kadın kaç yaşında imiş? — Ölecek kadar ihtiyardır. 40, 50 yaşında var. Hyacinth te on do- kuz. müştür. Kazskof bu caniyane hareketleri sırf Yagoda'nın kendi düşmanlarını sımsıkı bağlıyarak kendisine de mes leğinde terakkiler temin edeceğine emin olarak yaptığını itiraf eylemiş tir. Yagoda'nın aleti mi? Kazakof müddeiumuminin bir su- sline cevap olarak, hükümetin ken- di emrine fen mesaisi İçin en mükek mel enstitülerden birini tahsis etmiş bulunduğunu ve bu iş için mühim meblâğlar verdiğini söylemiştir. Bundan sonraki ifadelerinde Ka - zakof, kendisini o Yagoda'nın elinde kör bir âletmiş gibi göstermeğe çalış mıştır. Fakat müddelumumi, Yago - danın bu caniyane hareketlerini mey dana çıkarmak istemiş olup olmadı. ını ve ilâçlarının hazırlanmasında hiçbir kontrol mevcut olmadığına na zaran Yagoda'nın emirlerini harfi - yen icra etmemesi imkânı bulunup bulunmadığını ve nihayet Menjins- ki'ye karşı öldürücü bir tedavi siste- mi tatbik edilecek yerde fayda ve- recek ve hiç olmazsa zarar vermiye- - İcek bir sistem üzerinde yürümek ih- #imalinin bulunup © bulunmadığını sorduğu vakit Kazakof, bunlara doğ rudan doğruya cevap vermemiştir. Müddeiumumi ayni suali kendisi ne sorduğu vakit müttehim Levin Ka zakof'un. ilâçlarının kimse tarafın dan kontrol edilmesine imkân bu - anmadığını, çünkü bu ilâçların Ka- zakof tarafından en mabrem bir surette saklanılmakta olduğunu be- yan etmiştir. Müddeiumumi ayni suali ehlivu » .kufa da tevcih etmiştir. 06 şaşırdı: : — Nasıl olur? dedi. Kadı- nın tecavüze uğradığını nereden biliyorsunuz? Şoför: — Kadın öyle söylüyor, dedi. Tecavüzden sonra yanındaki arsa- ya koşmuş. Bu adamı asınız, diye bağırmış. Kendisine tecavüz ede- nin Hyacinih olduğunu söylemiş. Kadın, bu zenciyi iyi tanır, bir z- man evvel onun toprağında çalı - — Yanl, ne demek istiyorsun? Hizmetçisi mi idi? Şoför hemen reddeth — Hayır. onun toprağında or- takçı olarak çalışırdı. Kadın mah- sulü satmış, onun hissesini verme- miş. Mahsulü alamadığı için bu kış yiyecek lokması yokmuş. Bu kadın yanındakilere oldukça zalimdir. Joe, nazik bir sesle: -O halde? Dedi. 19 yaşında bir LAB SEAN ANAYA Geceleyin Adalet Amerikan Hikâyesi — Yazan : Marie Geliborn AŞ 11-3-038 >» çocuğun 50 yaşında bir kadına te- cavüz etmesi bana pek yumuşak gelmiyor. Ancak kadın fevkalâde güzel olmalı. Şişeyi, mütemadiyen diken adam nurıldandı: — Güzel mi, aman Allahım, he- le kadını bir gör. Eğer bir tarlaya korkuluk olarak dikerlerse, kar » galar korkularından ölürler, DE bir Jinç 8 seyrine gidiyorlar. dı. Zencilere Karşi öyle bir kirleri vardı ki, bu isimsiz dul kadının 00- musunu kurtarmak için bir zenciyi yakmaktaki haksızlığı göremiyecek kadar kördüler. Joe, kulağıma f- sıldadı: — Ben oğlanın, kadına bir şey yaptığına © inanmıyorum. oBiz karşısına geçip bu adamın asılma sına müsaade etmemeliyiz. Fena halde sinirleniyorum, fakat ne ya pabileceğimizi düşünemiyorum. Sordum: — Kaç kişi gelecek? Büyük bir kalabalık mı? © — Elbette. Bütün köylerden halk akın akın gelecek. Bugün öğ- leden sonra dört bir tarafa tele- fon ettiler. Birçok gençler gidip oğlanı hapisaneden alacaklar. Bu çok kolaydır. Muhtarlar, mahkeme bitmeden Arabın işini bitirmeyi ka — Fakat bu oğlanın kadına ka- © olarak bir şey yaptığını bilmi- yorsunuz. Elinizde hiç bir deliliniz yok, var rm? Şoför tekrarladı: — Kadın, yaptığını söylüyor. Bu bizim için kâfidir. Beyazlar yalan söyler de, zenciler mi doğru söy- lerler? — Fakat kadının, bu geçen mev simde zenciye, mahsulünü vermedi ğini söylüyordun. Belki de oğlan yiyecek için para istedi, hiddetten kolunu salladi ise kadın üstüne saldiriyor, santmıştır. Şişesini avuçları içinde sıkan 4- dam eğildi, yavaş bir sesle: — Bana bak oğlum, buralarda bu Bibi işlere karışılmaz, dedi. İkisi de suratı asmışlardı. Ikisi de sarhoş olmıya, iyi vekit geçirmiye çalışıyorlardı. bizse mütemadiyen suailer soruyor. eğlencelerini ho züyorduk” İkisi de ietiler | ietiler. Artık bize bir daha içki teklif e& mediler. U zaktan hafif ışıklar görünü yordu. Şoför: — İşle geldik, dedi. Şişeli adam da bacağını uzattı, güldü, “Ah yay rum,, dedi. Ben dimdik duran haf (Devamı 10 uncuda)

Bu sayıdan diğer sayfalar: