w—— 4-3-938 Siyaset Dünyasında : Çekoslovakya Hiç Korkmadığını Söylüyor | vusturyada vukubulan son tahavvüllerden son ra Çekoslovakyadan sık sık bahsediliyor. Avrupanın tam ortasında, demok- Tasi ile faşizm kuvvetlerinin tam çarpıştığı noktada- Çekoslovakya dir. Çekoslavakyamn nüfusu 15.000.000 kadardır ve bu hüfus Çeklerden, Slovaklardan, Macarlardan ve Lehlilerden müteşekkildir. fakat | €n hâkim unsurlar Çeklerle Slovaklardır. Halkın bü- Yük ekseriyeti işçi ve çiftçidir. Çekler, Avusturya nimet olduğunu, acı dersler paha- Sina öğrenmşiler ve bu yüzden hür müesseselerini idame etmişler, parlâmento sistemini sağlamlıya - rak söz hürriyetine lâyik olduğu değeri vermişlerdir. Avrupanın tam göbeğine düşen bu memleket Berlin ile Roma ara- Sında uzanan siyasi ve askeri yol Üzerindedir. Çekoslovakya hudu- dunun üçte biri, Almanyaya biti- giktir. Hudut komşusu olduğu di- ğer memleketler Avusturya, Maca ristan, Lehistan ve Romanyadır. ekoslovakyann en büyük derdi, Nazist Almanya ta- Tafından taarruza uğramak endi- Şesidir. Buna karşı Çekoslovakya - nın ne düşündüğünü anlamak iş tiyen bir İngiliz muharriri Çekosle vakyanın cümhurreisi doktor Be- meş ile görüşmüş ve Beneş'in beya- Batını Daily Herald gazetesinde Beşretmiştir; Doktor Beneş diyor kiz “— Avrupada bir harbin kop- Masını, sakınılmaz ve önüne geçil- “ele bir hüdüse spy ya Eği Günkü demokratik müesseseleri- MİZ taarruza uğradığı takdirde on ları müdafaa edeceğiz. Küçük bir memleket ve küçük bir milletiz, fa kat hiçbir şeyden korkmuyoruz. Çekoslovakya We Almanya ars- #ındaki münasebetler hakkında s0 Tülan suale cevaben doktor Beneş Şu sözleri söylemiştir: “— Almanya ile anlaşmak iste- diğimizi her delil ile gösterdik. Garbi Avrupa, Milletler Cemiyeti Ve demokrasi ile teşriki mesal siya- #etimize devam ediyoruz. Bu iş bir liğinin samirni olmasin; bütün kom Şularırmzia dost olmayı diliyoruz. Fakat iç işlerimize müdahaleyi ka bul etmiyoruz. Öğrenmek istedi- imiz nokta, başka memleketlerin de bu siyaseti tutup tutmadığıdır. Biz, demokrat bir memleket ola. Tük kalacağız. Çünkü işçiyiz ve çift Şiyiz. Her ne olursa olsun. biz parl Mmanter demokrasimizi terketmi- yeceğiz.,, aha'sonra doktor Beneş'e D Roma - Berlin mihveri, ve Orta Avrupa devletlerinden bazı- larının Almanya ve İtalyaya gös- terdikleri samimiyet hakkındaki fikri sorulmuş, ve Çekoslovakya cümhurreisi şu cevabı vermiştir: “— Garbi Avrupa kuvvetli ol Mahdır ve Avrupanın küçük dev- letlerile alâkadar olmıys devam etmelidir. Bu böyle olursa, işler ya Vâş yavaş düzelir. Yoksa bütün Av Tupanın başına ne geleceğini tah- min etmek kimsenin elinde değil- dir, ' Biz, hiçbir millete düşman deği- liz ve herhangi bir milletin aley- binde ölet olarak okullanılmayı İstemiyoruz. Holanda ve Belçika gibi ve müstakil yaşamak dileğin- deyiz... — O halde büyük devletler arasın da göze çarpan yaklaşma bareke- ti Avrupa sulhü bakımından dü-, Tüst bir hareket midir? Doktor Benes bu suali şu şekil- de karşılamıştır: “— Avrupa sulhü meselesi bö- Yünmemeli, yani büyük devletler arasındaki anlaşma mahalli bir ma hiyet almamalı, belki bütün Avru- kaplamalıdır. Sulh bir istika- imparatorluğu devrinde bir hayli ezildiği için demokratik hürriyetin ne büyük Almanlardan, Orta Avrupa mette tutularak diğer istikamette bırakılamaz. Çünkü bugün hiçbir şeyi mahallileştirmiye imkân yok- tur. ha sonra doktor Benese harp ihtimalleri hakkında ne düşündüğü sorulmuş, o da şöy- le cevap vermiştir: “.- Avrupada bir harbin kop - ması, önüne geçilmez bir hâdise değildir. Sulh kuvvetlerini sağlam lamak. ve beynelmilel mühim me- ekiş alilkymeiilld. dır. Benim görüşüme göre hicbir millet te harp çıkarmak fikrinde değildir. Silâhlanma yarışı da mut- laka bir harp mukaddimesi sayıl- maz. O halde bir müddet için harp ile karşılaşmıyacağız' Fakat her şey. iktidarı ellerinde tutan dev- let adamlarına bağlıdır. Bununla beraber Avrupada harbin tekerrür edeceğine ve maddi kuvvetin tarih üzerinde kati bir hüküm sahibi ol- duğuna dair birtakım nazariyeler dolaşmaktadır. Bu çeşit fikirler karşısında, ancak maddi kuvvet nazariyesine karşı duran sulh kuv vetlerini daha sağlam bir hale ge- Cümharreisi Doktor Benes tirmekle sulhü korumıya imkân hâ sıl olur. Sulh için başka yol yok- tur. Kuvvetli ve sulhü müdafaada samimi iseniz, sulhü korumıya müktedir olabilirsiniz.,, ekoslovakyanın en dikenli G meselesi olan. Almanya e kalliyetleri hakkında ka doktor Be- neş şu sözleri söylemiştir. “— Ana yassmız ekalliyetlere tam müsavat vermiştir. Memleket. te söz ve basın hürriyeti müemmen dir. Haklı ve meşru ıztırapları i- zaleye çalışıyoruz ve çalışmağa devam edeceğiz. Ben de, hükümet te bu yolda taahhüde girdik. Ve bu taahhütler tahakkuk edecektir. enes Çekoslovakyanın Sov- yet birliğine karşi vaziyeti hakkında da şunları ilâve etmek - tedir, “— Rusların silâhlı kuvvetleri- mizi idare ettiklerine veyahut bu kuvvetlerimize karıştıklarına da- ir yapılan şayialar katiyetle yalan dır. Böyle bir şey olmamıştır ve hie hir.vakit olamaz. Nihayet B. Beneş demiştir ki: “.- Biz hepimiz işçiyiz ve çiftçi yiz. Ben de bir çiftçinin oğluyum. Cümhurreisi olduğum halde çift- çilikten ayrılmadım. Sekiz karde şiz. Kardeşlerimin ikisi demiryol- cudurlar, biri Amerikada işçidir. İkisi mektep muallimidir, biri de çiftçidir. Hemşirelerimin ikisi de çiftçi zevceleridir. Ben Cümhur - başkanlığı sarayında İkamet etti- ğim halde kardeşlerim ve hemşire lerim köyde otururlar, Bu, bizim için çok tabii bir şeydir. Kabine- mizin nazırlarından yarısı isci ve çiftçi evlâtlarıdır.,, İNHİSARLARDA: Üç Günde 20 Kaçakçı Yakalandı İstanbulda, kaçak köylü sigarasının son günlerde pek fazla satıldığı dik- kati çekmiştir. Eminönündeki tütün bayileri son bir ay içerisinde satışla- rının mühim miktarda azaldığını in- hisarlar müdürlüğüne bildirmişler - dir. Hakikatte de Eminönü inhisar sa tış deposunun son bir ay İçerisindeki sarfiyatı bir önceki aydan 8000 lira eksiktir. Bunun, çok miktarda köylü cigara si sürülmesinden İleri geldiği anlaşıl mış ve inhisarlar idaresinin takibat müdürlüğü şiddetli tedbirler almış - tır. Son üç gün içerisinde Eminönü mıntakasındaki tekip memurları art tırılmış ve bu işle takibat müdürü Mazhar meşgul olmuştur. Neticede, 20 kadar kaçak sigara $a- tan adam yakalanmıştır. Bunlar hak kında kanuni takibata başlanmıştır. Yeni Bir Şarap Fabrikası landadan talepler gelmiştir. bağlarında da ıslahat yapılacaktır. Hükümet, şarap imalâtım arttır - mak için tetkiklere başlamıştır. Şa - raplarımızın nefaseti Avrupada da a- lüka uyandırmış, Danimarka ve Hol İnhisarlar idaresi İzmirde bayrak hda büyük bir fabrika kurucaktır. Bu fabrika senede iki milyon İitre| şarap yapabilecektir. Ayrıca üzüm |por isTE; İhtiyar Bir Kadın Ateşte Yanarak Öldü yanarak ölmüstür. Emirgânda Saffet sokağında 33 nu müştür. Eroinci Bir Kadın Yakalandı muştur. — ii Yeni İstaryon Binası vermiştir. Burada bir kişe, iki yol yeni tesisat yapılacak ve Ye TAN Dün Emirgânda ihtiyar bir kadın maralı evde oturan 80 yaşlarında E- leni isminde bir kadın, odasında do- laşırken üzerine fenalık gelmiş. man- galın üstüne düşmüştür. Zavallı ka- dın, muhtelif yerlerinden ağır süret- te yanmış, kaldırıldığı hastanede öl Kutmpaşada Cami arkasında oturan ve zabıtanın takibinden kurtulmuş olan zer. zevatçılık eder gibi görünen sabikalı Hak- Kı, evvelki akşam eroln satmak İsterken suç Üstünde tutulmuştur. Galatada Lüleci hendek caddesinde oturan Mustafu Tayyar da, dün Arap camide esrar satarken yaka- lanmıştır, Üstünde 28 gram esrar bulun- Devlet demiryolları Avrupa hattı nasının yeniden yaplırılmasına karar cu salonu ve büfeden ibaret güzel bir istasyon binası kurulacaktır. Bundan başka Yedikule istasyonunda da bazı bu arada bir | yanacak, gece ($u Garip Dünya: Dünyanın En Müsrif Kadını Margöret Ani nammida bir İngiliz avukatının karısı, İngliterenin en müsrif kadını olmuştur. Çünkü. on ay içerisinde kendisine 38 kostüm, 30 şapka, 15 manto. 21 el çantası, vesa- ire almıştır. Bayan Margeret bunları, bir mağazadan kocasının haberi ol- maksızın krediyle almıştır. Kocası, karısının satın aldığı bu eşyaların bedelini ödemediği için mahkemeye verilmiştir. Hâkim, avukata, hayatın- da bu kadar müsrif kadın görmedi- ğini söylemiştir. Dünyanın en büyük silâhı Sofyada çıkan Dnevnik gazetesinin yazdığına göre, Suvyet hükümeti Via divostokts dünyanın en büyük silâhı addedilen ve “Kızıl Lenin” adını ta- şiyan bir topu tamir ettirmiştir. Bu top, 60 kilometre uzaklığına kadar İmermi atıyormuş. Halbuki büyük İ harpte 21 kilometreden uzağa mermi | atamamışlardır. Bu top. ancak bir vagon gibi de- İmiryolu üzerinde naklolunuyormuş. İÇok mekanizmalı olan bu silâhı, Le- ningradlı bir mühendis İnşa etmiştir. Topun, plânları gayet gizli tululuyor muş. * Kuduran balina Geçenlerde San Fransisko Timarı- na giren bir balina bir türlü liman- dan denize açılamıyormuş. Bu bali- nanın uzunluğu 20 metredir. Liman- dan çıkamamasından dolayı balina- nın kudurduğu anlaşılmıştır. Devril- mekten korkan bütün küçük vapurlar kayık ve sandallar seyrüselere çıka- mamışlardır. Balinanın öldürülmesi için Balina avcıları çağırılmıştır. * Tılısımlı Mücevher Fransiz aristokrat silelerinden bi- rine mensup bayan Elena de Merkov ir taşa malik - izi olup Braunş Vayg'ın akrabasıdır. jbu taşı Elenaya hediye etmiştir. Taş tılsımlı imiş. Bu sebeple Elena, kıy» man Konti Kont, metli taşı gözleri gibi koruyormuş. İBir gün, nasılsa bu taş kaybolmuş renince hasta olarak yatağa düşmüş ve sabaha karşı ölmüştür. Sönmiyen Işık müdürlüğü, Yenimahalle istasyon bi| Elektrik lâmbasınm muhterii Bdi- son için dikilebilecek en güzel âbide ne olabilirdi? Amerikalılar bu bü - yük muhteri için sönmez bir ampul şeklinde bir âbide yaptırmışlardır 'Abidenin tepesindeki ampul daima gündüz hiç sönmiye - sad wi »; ve Elena da onun kaybolduğunu öğ-| | İstanbulun İçinden: Bizde Kuyumculuk Niçin Sönüyor ? arar... Yazan: REŞAT FEYZİ B uruşmuş alnını daha ziyade kırıştırdı ve eliyle biraz ö- tedeki dükkânı gösterdi: — Şurası var ya, dedi, evvelce Tokatliyanın şubesi idi. Bütün çar- giiçi esnafı, başta kuyumcular oldu ğu halde. orada yemek yerdik. Şim di, karnımızı doyurmak için piyaz- cı dükkânı arıyoruz. Çarşılçinin kuyumcular sokağın- da akşam oluyordu. Küçücük dük- kânlarında tek başlarına, boyunları bükük, oturan yaşlı kuyumcular, gün görmüş ihtiyar papağanlar gi- bi, sesini. sadasını kaybetmiş, san ki artık, köhne kafeslere hapsedil- eaişti. G özlüklerinin üstünden be- kan kendi tabirile 49 yıllık kuyumcu muhatabım: — Şu geçenleri görüyor musu- nuz. diye içini çekti. Hiç biri dö- nüp camekânlara bakiyor mu?. Şimdi. mücevherat satın alan değil, mücevherata merak eden bile-kal- madı. Eskiden kuyumcu dükkânı önünden her geçen. dakikalarca gözleri camekânda takılır kalırdı. Hiç olmazsa, içeri girer, gördüğü bir malın fiyatını sorardı. Emektar kuyumcunun. derdi ta- zelenmiş gibi, düdaklarını * büktü. Allah sizf İnandırsın, dedi Şimdi gün olur ki kapımızı açan bi le olmaz. İşte şu küçük.dükkânda pinekler, durururz. İnsan bu. can sıkılmaz ma?.. Bazan, öyle konuş- mak. görüşmek ihtiyaciyle kıvranı- rız ki, sormayın... Nihayet uyku ba sar, K apı aralandı. Üstübaşı baba yani bir kadın, çekinerek içeri girdi. Bir bana, bir de kuyum cuya baktı. Sonra, tezgâh başında oturmasından dükkânın asıl sahibi ni tanıyan müşteri, avucunun için- de sımsıkı tuttuğu bir küpe göster di; Kuyumcu gözlüklerini alnından indirerek, uzatılan küpeyi eline al- dı, evirdi., çevirdi: — Buna 30 lira verirsem, sen al danmazsın... — A. nasıl olur?.. Altın para za * manında 10 liraya alınmış. — Öyle. Alırken öyle amma, sa tarken böyle.. Şimdi bunun müşte risi nerede?.. Kime satacağız? A- ıp rafa koyacağım.. Bir meraklısı gelecek te terliye terliye; çekişe çe kişe pazarlıktan sonra öldüm paha- sına vereceğiz. Temizlemesi, uğ- raşması da üstelik caba. adinin cem sıkılmıstı. Bir dakika düşündü. Hiçbir şey söylemeden çıktı. gitti, Tecrübeli kuyumcu pişkin pişkin gülerek, arkasından bakıyordu: — Sen daha çok dükkân gezer sin, dedi... Sonra bana dönerek: — Bilmezsiniz, bey dostum. de- di. Mücevher kıymeti şimdi çok dü şüktür. Alıcı yok... İyi maldan an- hyan yok.. Eskiden kadınlar ta kar, takıştırırlardı. O eski kadın- ların şimdiki kızları, torunları, sandıkta, sepette ne varsa götürüp satıyorlar. Manto, şapka alıyorlar. Camekânda büyükçe bir taş gös terdi: — Şunu görüyor musunuz?.. Bu ;taşı geçen ilkbaharda bir damat, karısına yüzgörümlüğü diye almış tı. Malı satan da şu karşı komşu- muz Karabet. 300 kâğıt liraya... Bundan bir buçuk ay evvel, damat bey çarşıda göründü. Taşı satıyor- du. Dolaştı, durdu. İstediği parayı kimse vermiyordu. Nihayet, ben 140 liraya aldım. Ne yapacak?.. İş te böyle.. Satarken yarı fiyatına gider... Fakat, ben haksız mıyım7. Ha- yır.. Bu taşa sermayemi bağladım. Kimbilir, kaç sene camekânda © nu bekleteceğim?.. stanbulda kuyumculuk git- tikçe ölüyormuş.. Eski sa» natklirlar, ustalar kalmamış. Za- ten kuyumcu dükkânları da gittik çe azalıyormuş.. Bütün İstanbulda topyekün 100 kadar kuyumcu ya varmış, ya yokmuş. Tatlı dilli muhatabim © — Bilirsiniz, dedi, hani eski te- miz mallar da kalmadı. Şimdi daha ziyade gösteriş.. Kadınların göğüs lerine, tuvaletlerinin üstüne tak- “beyan iğnelör var.. Ü. zerinde birçok taşlar... Pırlanta zan netmeyin.. Bü taşlar moda olduğu vakit epeyce iş yaptık. Sonra, tak- itleri çıktı. 90 - 100 kuruşa kadar veriyorlardı. Belki de, daha göste- rişli idi, Kadınlar onlardan almı- ya başladılar. Çünkü, hakikisi 200 300, 400, 500 lira... Bu parayı kim verecek?.. Yarın modası geçersel, P ırlanta, zümrüt. yakut, in- ci... Bunlar artık tarihi ad- lar olmuş... Belki bir gün sadece, müzelerde, asarı atiks meraklıla- rının kolleksiyonları arasında yer bulacak.. Kuyumcular şimdi daha ziyade tamirat işiyle uğraşıyorlar. Yaşlı dükkân sahibiz — Ekmek paramızı böyle çıkarı yoruz, diyor... Taşı düşen yüzüğe taş koyuyoruz. Bir taşı temizliyo- ruz. Bir bileziği bozup yeniden ya- piyoruz. — Yeni taş koyarken sağlamca mı yaparsınız, yoksa, yine düş- sün diye gevşek mi7. Güldü: — İşine göre. dedi... — Koyduğunuz taşların kıyme- ti nasıldır?. — Parasına göre. — Evlenenler, nişanlananlar çok mu, diye sordum. — He... dedi.. Çok.. Son seneler de nişanlananlar sahi arttı. Bu İş- ten de ekmek yiyoruz. Allah be- reket versin.. Çok evvelden böyle yüzük takma âdeti yoktu... Şimdi, herkes kesesine göre birşey takı- yor... Çifti beş liradan tutun da ikiyüz liraya kadar nişan yüzüğü yapıyoruz. — Galiba, bütün nişanlananlar evlenmiyor, dedi... Çünkü, sattığı- miz yüzüklerin çoğunu birkaç ay sonra geri alıyoruz.