Fenerbahçenin birinci takım kadrolarından biri HÂDİSELER, FİKİRLER: Ansızın Başlıyan Kar Fırtınasından Doğan İhtilâf © (YAZAN: EŞREF ŞEFİK ) Bir şey! kırk kere söylersen haki- kat olur. diye bir söz vardır. Memle- ketimizde, mintakaların mevkilerine ve ihtiyacımıza göre futbol mevsimi- İklim meselesi Milli kümeye dahil olan dört mın- takanın iklimini nazarı itibara ala - Bin başlangıcını bir türlü tesbit ede-İrak vasati bir başlangıç tayin eder medifimizi, galiba otuz dokuz kere yazmıştım. Bununla kırkıncı olsun. Belki hakikat oluverir! Lig maçlarına geç kaldığınızı yaz-! dığım vakit bazı sporcu (arkadaşlar göyle cevap vermişlerdi: — Adam ne çıkar, bir hafta, dört bafta sonra... İşi, rasathanenin insafına sığın. mak suretile devam etmekte idik. Milli kümenin en heyecanlı karşılaş- maları fena havalara çalıyordu. Fa- kat futbolculara çok insaflı davranan kar ve yağmur bulutları meraklıları güneş duasına çıkartmadan dağılı - yordu. O sayede sıkı maçların bazı- larını, o harap stadyomda hastalan- madan seyredebildikti. Fakat Fırtına : Fakat İzmirin Üçoku geleceği gün lerde kar bulutlarının sabrı sona er- mişti. İstanbulun bir gecede baştan- başa beyazla örtüldüğünü sabahleyin gözlerimizi açınca gördük ve ve ken- di kendimize sorduk: — Bu kar fırtınası durmazsa, Ü- gokun maçları ne olacak? İzmirli ar. kadaşlar havanın açılmasını bekliye- cek vaziyette midirler? Fırtına şid- detlenir ve maçın hafta ortasına ve- ya gelecek haftaya tehiri mevzuuba- bis olursa, hâsılat ve milli küme fiks- türü ne vaziyete girecektir? Güneş - Üçok maçı günü hava na- Sılsa bir parçacık müsaade etti Fe- nerbahçenin oynıyacağı pazar sabahı da kar yağmıştı. Fakat kar firtınasın dan evvel Fener - Teşkilât ihtlâfı kopmuştu. Teşkilâta göre : ——— — Rivayete bakılırsa, teşkilâtçılar Fe nerbahçenin kendi sahasında oyna - mak ısrarına verdikleri cevapta, © havada maçın Fener stadında oynan dığı takdirde hasılatın çok düşük o- lacağını söylüyorlarmış... Bugün mevsim meselesi Fenerbah- ge ile teşkilât arasında bir ihtilâf baş langıcı oldu. Yarın, ayni sebeplerle daha başka ihtilâflar doğabilir. Bu müşküllerin halli için başları- mizi yoracağımıza, herhangi bir se beple değişmiyecek bir tarih tesbit edilse fena mı olur? Mademki, teşkilâtın, haklı zanne- derek ileri sürdüğü sebep, nihayet mevsim meselesine dayanıyor, Mev- sime muvafık başlanmış olsaydı, bu vaziyet te hâsıl olmazdı, Milli küme maclarının her bakımdan faydası el- de edilmiş, olurdu. Ayrıca klüpler de, oyuncular da ne yapacaklarını. nasıl hazırlanacaklarını bilirlerdi Bu ara- da boş kalacak haftalar için, harleten ecnebi takımı getirtmek İmkânı bu- Yunurdu. Böylece maçlar devam erler ken, ecnebi temasları dolayısile fiks- türün ikide bir ileri sürülmesi, tez- kereler yazılıp, müsaadeler alınma- sı gibi lüzumsuz A sek, komşularımızın tatil haftalarına bizimkileri denk düşürebiliriz. Yılba- şına girerken biribiri peşine yortular gelir. O sıralarda frenkler hariçte maç ararlar. Memleketimizin iklimi bakımından kânunusani, şubat ayla- rı bizde epey serttir. Balkan komşu- larımızın ekserisi o aylarda maçları- run birinci devresini bitirmişlerdir. Merkezi Avrupa takımları da bilhaş- sa kânunusanide daha kolaylıkla se- yahat yapabilirler, Aylara göre: Meselâ lig maçlarımızı behemeha eylülün birinci pazarında başlasak, her mıntakanın bir devrelik lig maçı teşrinisaninin ikinci haftası tamam- lanmış olur. Teşrinisaninin ikinci haftasından kânunusaninin ilk haftasına kadar milli kümenin birinci devresi bitiri)- mşi olur. Kânunusant, şubat, mart ayları ta- tile ve klüplerin ecnebi temaslarına bırakılır. 1 Martran itibaren milli kümenin ikinci devresine başlanır. Nisanın son haftasına kadar milli küme de neti- celendirilmiş olur. Mayıs, haziran, temmuz, ağustos, ayları tatil ve deniz mevsimi olarak kalır. Arada milli temaslar ve ecnebi maçları da rahat rahat çıkar. Ayni za manda İmtihanlara hazırlanacak o- yunculra çalışma haftaları açık ka- lırdı. Her taraftan akla yakın gelen bu tarihler, birer, ikişer hafta geri, ile- ri alınabilir, herkes rahat etmiş, maç. lar da programlanmış olurdu. Bu rahat işi zannedersem otuz do- kuz kere yazdım. Bu kırkıncı... Allah verede hakikat olsa... Hariçte: İngiltere, 1940 Olimpiyad.na Girmiyecek mi? Son gelen Avrupa gazeteleri, In- giltere sporcularının 1940 Tokyo o- limpiyadına iştirak etmelerinin şüp- Je girdiğine dair ortada şayialar dolaştığından bahsetmektedirler. Bugünlerde bu iş için İngiltere spor birlikleri federasyonu mutat top lantısını yapacak ve Ingiliz sporcu - larının Tokyo olimpiyatlarına iştirak edip etmiyeceğine dair kati kararını vererek alâkadarlara tebliğ edecek - tir, Böyle bir karar verildiği takdirde dominyonların da ayni karara uyma Tart ihtimaline mebni 1940 Tokyo o- de | limpiyatları kati bir şekilde tehlike- e m sü R Fenerbahçe Mi.li Kümeden | Çekilmedi Mili Küme maçlarının oynanaca D saha hakkında umumi merkezle arasında çıkan bir ihtilâf üzerine Fenerbahçenin geçen pazar İzmirin Uçok takımile maç yâpmak üzere Taksim stadına gelmediğini sebeple | rile birlikte yazmıştık. Bir sabah gazetesi dünkü hüsha- | sında, bu klübün Mini Küme maçla- rında iyi netice almadığı için Milli Kümeden çekilmek üzere saha mese lesini bahane yaptığını yazmakta ve Fenerin kümeden çekildiğini de ha- ber vermektedir. Fenerin Milli Kümeden çekilmesi mevzuubahsolmadığını bilmekle be- raber tamamen emin olmak için klü bün salâhiyettar bir rüknü ile dün görüştük. Lüzumu halinde ismini ya zabileceğimiz bu zat bize şunları söy ledi: * — Bir kere her şeyden evvel gi yet kati ve açık olarak yazabilirsi niz ki; biz Milli Kümeden çekilmiş değiliz. Hâdise sadece spor klüple - rinin hak ve menfaatlerini korumak ve aralarında çıkan ihtilâfları hallet- mek maksadile yine bizlerin kur- muş olduğu Türk spor kurumu umu- mi merkezinin son günlerde muhte - lif vesilelerle hakkımızda tatbik et- mek İstediği nizam ve anlaşmalara aykırı kararlarını kabul etmediği « mizi göstermek için yapılmış bir ha- reketten ibarettir. Kısaca anlatayım: Bizim yetiştirdiğimiz oyuncular - | 'dan Yaşar Ankaraya gitmişti. Milli Küme maçları başlayınca bu çöcuğu tekrar takımımıza almak istedik. U- mumi merkez, tesçil talimatnamesin deki sarahat hilâfına olarak “Yaşar Ankarada yerleşmiştir.bir daha Istan bula dönemez.,, diye karar verdi. Bu karar talimatnameye tamamen zıt - tır ve ındidir. Biz buna razı olur - duk. Eğer ayni umumi merkez Is - nbul Maltepe lisesi talebesinden bi rnin Ankara Harbiye takımında Mil li Küme maçlarına iştirakine müsa. ade etmeseydi. Maltepe lisesinde ta- lebe olan bir oyuncunun Istanbulda yerleşmemiş olduğu da iddia edile - mezdi ya! Ikinci haksızlık. geçen sene fut - bol federasyonile Milli Kümeye da- hil klüpler arasında geçen uzun mi zakerelerden sonra Istanbul klüpleri- nin burada yapacakları deplasinan maçlarından pazar müsabakalarını kendi sahalarında oynamaları kabul edilmiş ve böyle bir talimatnamc| yapılarak saha ve lokallerinin büyük masraflarını müşkülât içinde karşı - layan bu klüplere Milli Küme fiks- türü mucibince yapacağı 8 deplas - man maçından yalnız ikisini kendi sa hasında yaparak hasılattan ufak bir hisse alması fırsatı verilmişti. Umu- mi merkez yeni bir talimatname yap madan bu İşin alâkadarlarile görüş Klüpler: meden fazla hasılat yapmak gayesi: le maçların hepsini Taksim stadyo- muna çekmiş ve bizi gerek hasılat - tan, gerek kendi sahamızda oyun yap mak avantajından mahrum etmiştir Buna mukabil Taksim stadyomuna sahip olan klüplere de diğer stadyom sahibi klüpler zararına menfaat bah şetmiştir. Işte bu noktalara bakarak, umumi merkezin klübümüz hakkında garip ve menfi bir niyeti olduğu kanaati- ne vardık. Yapmakta olduğumuz spor ve güttüğümüz spor ahlâkiyatı bize hak ve vazifelerimizi unutma - mayı emretmektedir. O sebeple mü essesemizin hakkını ve haklı iddiası. ni takip için her türlü nizami vesaite müracaat etmekle beraber bu haksız kararı da kabul etmiyerek maçı yap mak için Taksim sahasına gitmedik. Mesele budur.,, İngiltere Kupası Maçları Ingiltere kupası maçlarında iki karşılaşmada galibiyeti bir türlü pay laşamıyan Aston Villa ile Charlton üçüncü kere olarak 60,000 kişi önün- de hafta içinde karşılaşmıştır. Bun - dan ovvelki maçla temditlere rağmen (1—1) ve (2—2) berber kalan iki çetin rakipten Aston Villa rakıbine göre lakımında ve tabiyesinde yap- tığı mühim tadilâtla 4—i1 gibi bir libiyeti e ie Futbol: TAN OKUYUCU Mektupları Ortamektep Muallimliği Birkaç İmza İle şu mektubu aldık “Bu ders senesi başında İzlanbulda ve Anadoluda birçok orta mektep ve İlseler- de hayli ders aylarca boş geçti. Çünkü mu #llim bulunamadı. Nihayet küödrolar (- İ mamlandı. Biz de bir vilâyette orta bir mektebe yardımcı muallim olmak için mü raeani ettik, Bütün şartlam haiz bulumu- yorduk. Tayin olunduk. Faksi emrimiz ve- kâleten geldi. Aradan aylar geçti, Hâlâ İ yardımcı öğretmenliğmiiz asalete çevrilme di. Tabil bu vaziyetle esasen az olan Üç- retin ancak üçte İkisini alabiliyoruz. Ver- giler de kesilince elimizde çok az bir şey kalıyor. Bu cüzi ücrete rağmen vazifemi- 13. Fakat, sonra me olacağımızı h olduğumuza göre, yarın, yerimize bir başkası gelebilir. Bundan baş ku, kanuna göre vekil ancak altı sy hizmet görebilir. Alu ay bitince bizim vazifemiz. kendiliğinden nihayet bulacak. Tam imti- hanlar başlıyacağı zaman mekteplen ayri- İncsk mıyız? Zelen az olan ücreti yazın da alamıyacağız. Vekâlet acaba, hangi dü günce İle aaslelimizi tasdik etmiyor? Ni- hayel verile aynidir. Asil de, yardımcı da, vekil de ayni mühim İş karşısındadır: Ör- la mektep çoruğunu okutmak... Bu işi ye- pamıyorsak vekil olmaktan da bizi çıkar ması bâzim deği midir? Böyle vekil olan- lsrın vazifesi nihayet bulunca önümüzde- ki ders yılı başında yeniden muallim buh- rani ve dah şiddetli olarak başgösterecek. Çünkü, yeni çok mekteple açılacak. Bir sürü de kırı muamele yeniden görüle cek. Vekâlet bu cihetleri bizlerden daha| iyi düşünmekle beraber bir kere nazarı dik | kalini celbetmeyi faydalı bulduk... * Vapurlardaki satıcılar Haydarpaşada otursn okuyucularımız- dan Sabahattin Boran, bize gönderdiği bir mektupta diyor kk, “— Son günlerde Kadıköy ve Haydar- paşa vapurlarında satıcıların miktarı gün- den güne ço mıştır. Vapurun kalkmasına on dakika kali yunılıp te vapura girenler gürültüden son derece rahatsız oluyorlar, Üstelik, satıcıların yolları kapattıkları da görülüyor. Lâf lâ açar, derler, yazmışken yu dileğimi de yazayım, belki Akay mü- dürlüğünün gözüne ilişir, Vapura Haydar. paşa ve Kadıköy için ekseriya sandık, ba- vul ve saire kubilinden yük te alınıyor. Bu yükleri taşıyan hamallar, vapurun methal kısmında sağa sola çarparak yolcuları izaç ediyorlar. Halbuki, hamallar vapurun bu run larahndaki methslinden yüklerile pek âlâ geçebilirler. Esasen İkinci mevki yel- culürı da birinci mweki metallerden geçe ükleri için orası bu İşe pek müsaittir. A- kay idaresinin vapur kamaralarını » gazete müvezzileri müstesna » satıcılardan kurtar masını elen ederiz. , Stadlara Girmek İçin Futbol federasyonu tarafından An kara, Izmir ve Istanbulda Milli Kü- me maçlarına iştira keden oyuncula- ra fotoğraflı serbest duhuliye kart - ları verilmeğe başlanmıştır. Bu kartların verilmesi tamamlari- dıktan sonra oyunculara verilen da- vetiyeler lâğvedilecek ve bu kartla- ri göstermiyen oyuncular stadlara #iremiyeceklerdir. Bu vesile ile bü - yük bir dedikodu mevzu olan dave- tiye işlerinin önüne geçileceği tah - min edilmektedir, SİNEMA ÂLEMİNDE | Tdih z < Fellows Amerikanın heniz yetiştirdiği E- dith Fellovs, yeni yıldızlar arasında en çok beğenilenlerden biridir. Ar- .kadaşları bu güzel kıza “Çiçek güze- li, diyor! yal » on iki yaşında bir kızdı. Ba- bası Hong Kong'daydı. Yaz tatilini anasile beraber deniz ke- narında geçiriyordu. Deniz banyo- sundan maada en büyük eğlence- si Piyero'ları dinlemekti. Bir bariton, bir tenor, iki palya- ço vardı. Hiç birisi işinin erbabı değildi. Bundan dolayı seyirciler hep çoluk çocuktan ibaretti. Cicely nin anası da bir gün seyirciler ara- sında idi. Yanibaşında oturan ka- dına “amma da berbat oynuyorlar ha! kışın ne yaparlar acaba? biç bir varyete tiyatrosu buncağızları ka- bul edemez ki” demişti. Cicely'nin asıl Piyero hoşuna gi- diyordu. Aktörler sahnede biribiri ni sahici adlarile çağırdıkları için, adının Fred olduğunu öğrendi. Fred hem şarkı söyler hem de dan- sederdi. Şarkısı Baritonunki gibi ciddi, somurtkan. disiplinli, ve ağır başlı değildi. Tenorunki gibi de ipin- ce. terelellim. titrek ve mızmız de- Bildi. İşi palyaçolar gibi de soytarı- lığa döktüğü yoktu. Şen şakrak bir şarkı söyler, sonunda zıp zıp hop- lar. bir dansediverirdi. İşte o ka- redin karısı parsayı topla- F mıya gelince Cicely sabah- tan beri bir yana sakladığı bakır Pennysini tiring diye tenekenin i- çine salıverirdi. Ufacık tefecik bir kadıncağızdı. Yıpranmış bir şeyde en sağlam yeri çenesi idi Onu bir kapıp koyuverdi miydi, circir böce gine taş çıkatırdı. Uç çocuğu var- dı. En büyüğü beş. Oratncası üç yaşındaydı. Üçüncüsü ise daha mi- niminicik idi. Memedeydi. Onu bir külüstür el arabasına korlardı. Fa- kat minder üzerine değil, Babası- nın yırtık pırtık bir fanilâsını üzeri be, fanilânın kollarını hiç olmazsa, arabanın içine devşirselerdi bari, Amma ne gezer! Bırakırlardı sark- sın. Kolların uçları da gider gider tekerleğe sıkışırdı. Bu hali gören Cicely'nin yüreği kıyılırdı. Cicely'nin gözünde Fred hem İ- deal insan. hem de daha berbadı i- deal babaydı. Tatil bitince Cicely yaşları ilerlemiş olanlar gibi tatil yerini terketmekle mükedder olup tasalanmazdı. Fred aklında idi. Ha yalindeydi. ondan ayrıldığı yoktu. Onu kü ik başının içinde es! landırmıştı. Onu beraberinde götü recekti. Ertesi sene yine ayni yere dönünce, onu sahneye koyacak, sah nede görecekti. ektepler açıldı. Çocuk me- Suttu. Dersleri, arkadaşları vardı, üstelik bir de hayalinde Fre- di vardı. Edebiyat dersinde eski şö- valyeler mevzuubahsoluyordu. Fred bu okuduğu şövalyelerin cer- çeveleri içine tıpatıp uyuyordu. Şövalyeleri adları ona öyle güzel yakışıp yaraşıyordu ki.. Meselâ Kral Arthur. Al sana bir ad kittam Fred için biçilmiş kaftandır. Başın- da miğfer, tüyler rüzgârda uçuyor, tepeden tırnağa kadar pırıldayan zırhlarla. donanmış, çiceklerle be- zenmiş şövalye Lancelot. İşte bu Fred değilse, siz Allah icin sövle- yin. kim olabilirdi? Peki, Fred böy le olunca Cicely de kraliçe Guine- vere. yahut Enid olmazdı da ne © lurdu? Cicely balkonun kenarına eğilir. kirpikleri tatlı bir titreyişle özlerinin üzerine kayıp kapanırdı. toplar bulutlara konuşuyorlar. Borular, borozanlar ötüşlerile u- “ukları arayıp , Tambur ve Piyero Yazan: Violet Çuirk — Çe y , aa en: C. Kabaağaçlı “ lar gürül gürül şövalyeler. dört nala kalkarak mız raklarile çifler gibi biribirinin üze- rine saldırırlar, Muzaffer şövalye. Kim 0?.. Kim olacak Fredin ta ken di. İşte gelip balkonda süzülen Ci- celynin önünde eğilir. Cicely de das ha yerlere değmemiş karlar gibi beyazlara bürünmüş, yüreği pat pat çarparak. eğildiği yerden kal- kar. dinelir, Şanlı şövalyenin alni- ba çiçek çelengini dolar. ülünç diyeceksiniz değil mi? Öyleyse yaşınız şimdi ne o- olsun, . doğdudoğalı hiç on iki yaşında bir kız olmadınız, ondan tuhafınıza gider. Bir gün, donuk, kasvetli, Insanın başını kurşun kubbe ezici, ü zücü bir gün. Cicely tramvayla eve dönüyordu. Bakışı uçlandı, uçlan- dı, uzaklara daldı, buğulandı. İşte 6 buğulu yerde. Fred kıpkırmızı el biseler giyinmiş, yanında pırıl pi rl parlıyan gümüş kılıcını takin mış, duruyordu. Cicely de yam ba- şında idi. Amma kapkaraya ekiz O» lan koyu lâcivert mektep elbisesi» le değil, Hem on sekiz. on dökuz ya Şindaydı? Açik User dan kavisleniyor. ve öteki ucu, yer de tâ uzaklarda yayılıyordu. Altın gibi çakan saçları, upuzun iki ısık akıntısı olmuş. örgülene örgülene yerlere uzanıyordu. tursa ramvay biletcisi çatlak zure na gibi, tâ kulağının dibin- de “bileti” diye haykırdı. Çocuk yerinde hopladı. Başını kaldırdı. Ö- Dünde kimi görsün istersiniz? Fres di! Pek o kadar temiz olmıyan bi. letçi kıyafetini takınmıştı. Yüzü ar gın. dargın, sıkkın, ve bezgindi. Cicely galiba mektepli elbiselerim- den dolayı beni tanımadı” diye dü» şündü. Fred: “Sağır mısın be! Sana di. yorum! Bilet!" diye bağırdı. Cices İynin karşısında baştan aşağı kir. lere bürünmüş pasaklı ve çapaklı i ki cadaloz oturuyordu. Cicely'ye doğru işaret ederek biri ötekini dürttü. Fred gördü. Çocuğa “sura- tıma öyle ne bakıp duruyorsun. De dik a! Bileti” diye bağırdı. Cice- İy çantasının içinde ufaklığını arı» yordu. Buldu. Eli titredi. Para ye- re düştü. Eğilip aramıya koyuldu. Fred cadalozlara gösteriş olsun di- ye tepiniyor. dik dik “bütün gün keyfini bekliyeceğim mi sanıyor. sun?" diye homurdanıyordu. ki eadalor takırdavan boş bir sandık gibi kof kof gül- düler. Onların bu gevrek gülüşü Fredi çok yerinde bir nükte yerleş- tirmek sevdasına düşürdü. “Orada Saba Melikesi gibi süzülüp büzü- lüyorsun. Bilet parasını toka et bas kalım” diye avaz avaz söylüyordu. Kendisince taşı hep gediğine koyu yordu.Cadalozların ağızlarında tek tük kazma dişleri büsbütün dev. şekleşen yılışık bir gülüşle çatırdadı, Kız parayı bulamamıştı. Ayağa fır. layınca dışarı çıktı. Yolun ötesini yaya olarak yürüdü. Onu annesi gö rTünce: — Ne o? Hasta misin yoksa? de- di. — Evet! — Nen var yavrum? Nesi var, nesi yok pek İyice bilemiyordu. İlk inkisarı hayal tek mesine uğramıştı. Çocukluk? Ar- tık o arkada kalmıştı. Önündeyse