Hitlerin İngiliz Meclisinde) Mörererr Nutkundan sonra| Münakaşa (Başı 1 incide) soran Mils Wilkinsona Gevap vere- rek demiştir ki: “İngiliz hükümetinin Avusturya ve Çekoslovakyaya karşı olan vecibe leri, Milletler Cemiyeti azasından her birinin diğer azaya karşı olan ta- akhütleridir. İngiliz hükümeti oObu- nün haricinde bu iki milletin hiç bi- Başı 7 neide) 1 — İspanyadaki gönüllüler me- selesini halletmek her anlaşmanın esasıdır. Z — Biz Milletler Cemiyetinin sadık azasıyız. Onun için yaptığı.) miz anlaşmayı Milletler Cemiyeti- De tasdik ettireceğiz. Müzakreeler mütekabil emniyet yine hususi hiçbir teminat vermemiş-| havası içinde vuku bulursa muvaf- tir. Her Hitlerin dün söylediği nutuk demokrasilere karşı bir takım hü- cumları ihtiva etmesi itibariyle İngi liz siyasi mahfillerinin ekserisinde fena bir intiba uyandırmıştır. Fransada tesirler Paris, 21 (A.A) — Hitlerin nutku burada soğuk karşılanmıştır. Efkârı umumiye bu nutku ötedenberi ma- Yüm olan bir takım noktai nazarların ifadesi mahiyetinde telâkki etmekte- dir. fakıyetli bir netice alınması beklenir. Yoksa işe şüphe ile başlanırsa bir ne- tice alınmaz. İsteğimiz umumu tat- min ederek sulhü temin etmektir. Sul hü ancak, İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalyanın anlaşması korur.Aksi tak dirde mücadele başlar, Bu vaziyet karşısında yapılacak iş ya anlaşmak, ve sulhü kurtarmak, yahut anlaşma- muk ve mücdeleye girişmektir. Anla- şırsak sulhü bir nesil için kurtarmış oluruz. Son sözüm şudur: İhtilâflarımız bulunabilir. Fakat umumi maksatlar Dün nutkum metni anlaşılınca Baş! üzerinde değil! Bana göre mesele bun wekil Chautemps ile Hariciye Nazırı | Delbos müsteşarlardan Massigli ve Fransanın Londra sefiri Corbin saat 17 den 21 e kadar devam eden bir toplantı yapmışlar ve toplantıya İn- gilterenin Paris sefiri B. Phipps de gağrılmıştır. Roma iyi karşıladı Roma, 21 (A.A) — B. Hitlerin nut- 'ku burada çok iyi karşılanmıştır. Bol şevizme karşı yapılan meydan oku- ma sahasında B. Mussolini tarafın- dan sarfolunan faaliyet ve yapılan ic- raatı hatırlatan fikra pek ziyade memnuniyet tevlit etmiştir. Japoonya memnun Tokyo, 21 (A.A) — Hitlerin nutku Japonyanın her tarafında çok iyi bir tesir vücüde getirmiştir. Hitlerin AL manyanin Uzak Şarktaki siyasetine müteallik olan beyanatı Hankov hü- kümeti için bir ders mahiyetine geç- mesi icap ettiği söylenmektedir. Belçikada heyecan Brüksel, 21 (A.A) — Hitlerin mut- ku ve Eden'in istifası Ren'in işgalin- denberi hiçbir bâdisenin Belçikada uyandıramadığı bir heyecan tevlit et miştir, Matbuatın umumiyetle. mütaledsi-| ne: sn re Tau anan apak AE akar istilası arasında münasebet vardır. Bundan böyle Merkezi Avrupada ye- ni bir Alman hareketi beklenmelidir. Amerika ne diyor? Vaşington, 21 (A.A.) — B. Hitle- rin nutkunun Amerika Reisicümhu- runun silâhlanma programını kolay- Taştıracağı beyan edilmektedir. Bir gezete B. Hitlerin harpcuyane beyanatına Amerikanın vereceği ce- dah ibarettir. İtalya bizimle anlaş- mak istemiştir. Bu talep maksada hizmet edecektir. Muhalefetin şiddetli hücumu Hükümetin taraftarları (o Mister Chamberlain'i şiddetle alkışlamışlar- dır. Daha sonra muhalefet lideri Mis- ter Atlee, söz almış ve şiddetli beya- natta bulunmuştur. Atlee, Mister E- den (e Kranbor lehinde olduğunu, Kranborn'un arkadaşına vefagösterdi ğini ve Edenin sürünün içinden kurda atılmasına karşı geldiğini söylemiş, ve sözlerine şu şekilde devam etmiş- sir; '— Mister Eden, milli hükümete ekseriyet kazandıran siyaseti tatbik ediyordu. Başvekil ise Edeni perde gibi kullanarak Mussolini ile müna- sebetlere girişmek ve onunla anlaş- mak fikrindedir. Halbuki Mussolini. nin bugün vaziyeti çok fenadır. Ha- beş, hâlâ mukavemet ediyor. İspan- yada harp bitmedi. İtalyanın iç işle- ri bozuk ve bu bakımdan Mussolini müslif bir diktatördür. Başvekil, Mus. solininin İspanyadan çekilmek “için söz verdiğini iddia ediyor. Bu sözler, şimdiye kadar birkaç defa verildi, fa kat tutulmadı. Mussolini ile Mağ Eeee v0 AİLE DER iletler Gemiycihi yıkacak bir teşebbüstür. Çünkü te- cavüzü tanımak esasına dayanıyor. Sonra bu karar İngiliz prestijini sar- sacak, Şark memleketlerinde İngilk tereyi gözden düşürecek ve Amerika üzerinde de fena tesir yapacaktır. Hükümet bu hattı hareketle memle- ket barışını ve emniyetini tahrip et- MİŞtİF.,, Mussolini memnun mu? MÜTEFERRİK : “İmralıya 36 Mahküm Daha Görderildi Bundan birkaç gün evvel Denizli- den şehrimize getirilmiş olan 36 mah küm, dün İmralı adasındaki hapisa- neye nakledilmişlerdir. Bunların hep! si çiftçidir. Diğer taraftan adliye sa- Tayının yapılması yakınlaştığı için mahkâmları tevkifhaneye nakledi- lecek olan İstanbul bapisanesinde ha zırlığa başlanmıştır. Halen İstanbul hapisanesinde 520 kadar mahküm vardır. Bunların 50 si İmralıya nak- ledilebilecek evsattadır. Bir kısım mahkümlar da Edrineye ve Zonguldak maden ocaklarına gön gerilecektir. Balkan Demiryolları konferansı Şehrimizde toplanan Balkan demir yolları konferansı, dün de çalışması- na devam etmiştir. Konferans, azala- rı birkaç gün sonra Ankaraya gide- cekler ve dönüşte bir toplantı daha yaptıktan sonra dağılacaklardır. Kıymet takdir edecek komisyon Denizbank müesseselerine kıymet takdir edecek komisyona, Denizbank namına deniz yolları müdürü Sadet- tin tayin edilmiştir. Azaları tamam- landığı için komisyon, dünden itiba- ren çalışmalarına başlamıştır. * Liman işletme idaresinin bir müddet evvel Pireye ısmarladığı 24 tahta mavna, dün, Pireden yola çıka- rılmıştır. Bir iki güne kadar limanı- mıza gelmiş olacaktır. “# Denizbank kılavuzluk ve romör- körcülük şubeleri birleştirilerek mü- dürlüğüne Sait Salâhattin, banka mü; fettişliğine Mili Reasürans Sigorta Şirketi isithbarat müdürü Aziz Naz- mi tayin edilmişlerdir. — —— Sanayi Birliğinin Raporu Sanayi birliği tarafından da ziraat kongresi için raporlar hâzırlanacak- tar. Yeni idare heyetinin kararı üze- rine bu işlerin bitirilmesine umumi Kâtip Halit Güleryüz memur edil miştir. Umumi kâtip, dün, keten ve kenevir sanayiini tetkik etmiştir. De- ri, kösele, pamuk, yün, tiftik mese- leleri ayrı ayrı tetkik olunacaktır. İran amam ye. hürriyeti bulunsa, bk bunlar yan bancı gazeteleri okusalar, bizden ya- na zerre kadar şüphe etmezlerdi. E- denin istifası, kabineyi, tehlikeli bir zamanda müthiş zâfa uğratmıştır... Daha son Chamberlain “taraftarla “İri hükümet lehindesöz söylediler, yalnız iki kişi Edeni methettiler. Bir nümayiş yapıldı Bugün Avam kâmarasında 200 ka» İlmi ve Tarihi Bir Hakikat (Başı 1 incide) fizik bünyesine uygun. olması. Bü- yük Şefin dehası bu kaynağı keşfe- der etmez, şimdi altı ok ile sembolize ettiğimiz parti umdeleri tebellür et- ti. Bu umdelerden milliyet, layisite ve halkçılık bugünkü konuşma mev- zuumuzun esasıdır. Profesör, konferansının hu kısmın- da etnik, sosyal ve politik camiaları bir Wim tarifi olarak izah ettikten sonra demiştir ki: i “Türkiye hudutları içindeki milli birlik lâyisite ile gerçek benliğine kavuşmuş bulunuyor. Cümhuriyet - tenberi vicdani meselelerin umumi ve günlük hayatta bir esas teşkil e- demediğini, hattâ konuşma mevzula- rı olmaktan bile uzaklaştığını şükran ve iftiharla görüyoruz. Halkımızın gösterdiği bu tekâmül, Türk ırkının ve camiasının iyiye ve doğruya kar- şı duyduğu meyil ve mühabbetin yük sek derecesini ölçmeğe kâfidir. Böy- le olunca, yurdun butcenup bölgesin- de ve yurt dışında Hatay bölgesinde yaşıyan Türk Alevilerinin etnoloji, ve etnografisini bir ilim mevzuu ola- rak tetkik edebiliriz.,, Profesör Tankut, burada kendile- rine ilmi bir vukufla “Eti Türkü” adı vermiye başlamış olan Alevileri, 1 — Antropoloji, 2 — Tarih, 3 — Etnografya ve vicdaniyat bakımla - rından tetkik ve izah ve onların her bakımdan Türk olduklarını isbat et miştir. Büyük bir dikkat ve emek mahsulü olduğu ilik bakışta görülen bu etüt büyük âlimlerin fikirlerine eski ve yeni membaların en kuvvet- lilerine istinat ediyordu. Dinleyicilerin son haddini bulan a- | kavuşmuştur. SOMADA: Yeni Eczahane Henüz Işe Başlamadı "Soma, (TAN) — Aylarca eczaha- nesiz kaldıktan sonra üç ay evvel So- ma görünüşte tekrar bir eczahaneye Fakat “ruhsatnamesi gelmediği için eczahane bir türlü işe başlıyamamıştır. Bu yüzden Somalı lar hastalarının ilâçlarını Kırkağaç ve Bergamadan temin etmek zarur&- tinde kalıyorlar. Soma, 23 bin nüfuslu bir kaza ol- duğu için birkaç doktora şiddetle mühtaçtır. Bunu düşünen belediye, hükümet doktorluğundan başka bir belediye doktoru da bulunabilmesi i- çin bütçesine tahsisat koymuştur. Fa- kat her nedense her iki tahsisat bir doktora verilerek Soma, tek doktorla bırakılmıştır. Çocuk Okutma Yurdu Soma, (TAN) — Somalıların Balı- kesirde açmış oldukları çocuk okut- ma yurdu, otuz gencin orada orta ve lise tahsillerine devamlarını temin e- diyor. Yurt, tamamen bir yatı mek- tebi şeklinde idare edilmektedir. Ka- sabamız halkı, önümüzdeki sene ayni teşkilâtı Somada da kurmak kararı- mı vermişlerdir. Bu suretle Soma köy lerindeki zeki ve çalışkan çocukların ilk tahsili bitirmeleri temin edilecek, müstait olanları Balıkesirdeki yurda alınacaktır. Yurt menfaatine bayramın üçün- cü günü bir deve güreşi tertip edil- miş, geceleyin de yurt gençleri tara- fından bir de müsamere verilmiştir. TAN ll —————— » 2.8 —— SIVASTA: Mevcut Elektrik Tesisatıda Bele- diyeye geçiyor Sıvas, (TAN) — 1933 yılında vü- cude getirilen ve Belediye ile hususi idare tarafından müştereken idare 0- lunan elektrik tesisatınm tamamen belediyeye devredileceği anlaşılıyor. Şehir Meclisi, bu yolda karar vermiş- tir. Ancak Vilâyet umumi meelisinin de ayni şekilde karar vermesi lâzım- gelmektedir. Bu takdirde Belediye, idarei hususiyenin elindeki 40 bin liradan ibaret hissesini 15 yılda öde- yecektir. Elektrik devri, belediye va- ridatım arttıracaktır. # Sıvas (TAN) — Çetinkaya - Div- rik demiryolunda 1 Martlan itibaren yolculara yüzde elli tenzilâtlı yeni ta- rife tatbik olunacaktır. Bir Senelik Hayvan Satışı Sivas (TAN) — Tutulan bir istatis- tiğe göre 1937 yılında Sıvas pazarın- da 18018 at, 29 katır, 287 manda, 130 boğa, 4114 inek, 8170 öküz, 370 dana, 37790 koyun, 5349 kuzu, 28735 keçi, ve 9127 oğlak satılmıştır. Sivas, (TAN) — Belediye me murlarına yeni talimatnameyi öğret- mek üzere, daimi encümen azasından Bakinin idaresi altında bir kurs açık mıştır. AKSARAYDA: Acıpınar Köyünde Maden Kömürü mü? Konya Aksarayı (TAN) — Bura- dan 20 kilometre uzaktaki Acıpınar lâka ve heyecanı içinde hatip sözünü şu hulâsa ile bitirdi: “Anlaşılıyor ki, Alevilik bir vicdan duygusu olarak çok &skidir ve Alevi- ler; ister Seyhanda, ister Hatayda ol sun, hem gövde yapısı, hem tarih, hem inanç bakımından aşikâr olarak Türktürler. Kemalist Türkiyede et- nik ve sosyolojik millet tesisinin mef humu Türk tarih ve Türk dil tezleri- le aydınlanmış ve hudutlanmış bulu- MALATYADA: vabın dişten tırnağa kadar silihlan- mak olacağını yazdıktan sonra şun - ları ilâve ediyor: “Hitlerin Japonlar tarafından Çi- nin istilâ edilmesini tasvip etmesi bi zim, uzak şarktaki menfaatlerimiz için aşikâr bir tehdittir. söyledi: Anne ölmüştü... Nadide yatağında ağlıyordu. Ölü- yü, orada çocuğun gözleri önünde yıkadılar; yerin. den kalkamıyarak ağlıyan Nadideyi: — Annen kirlendi de onun için yıkıyoruz, diye sus- turdular... Nadide, ölü annesinin oradan nasıl çıkarıldığım hatırlıyamıyor; belki uyumuş, belki bayılmıştı! Köye yine düşman girmişti; büyük kardeş hasta- Viktan, açlıktan öldü; çocuklar kimsesiz kaldılar. Bir kadın onları, acıyarak yanına aldı. Faize bu acılarla deli gibi olmuş, Ali de üzüntüden hastalanmıştı. Düşman köyü yaktı; barınacak bir dam değil, göl- gelenecek bir ağaç bile kalmadı. Ev, ağaç, insan, hay- van ne versa kül olup rüzgürda savruldu. Kalan köy halkı bir başka köye kaçtılar. Yüksek bir tepede ya- risı yıkılmış, eğilmiş, dereye karışmış bir eve girdi- ler. Evin sağlam kalan tarafını ortadan bir perde ile ayırdılar; bir yanda kadınlar, bir yanda mta ba- Tındı... Yakında harman (oyeri vardı; (çınarlar yi bir çeşme vardı; düşman daha oraya uğramamıştı. Bir bayram gecesiydi; nihâyet oraya da gelen düş- manlar, un çuvalları içine saklanmış saatli bombalar getirmişler, büyük bir ağacın dibine koymuşlardı. Bombalar sabahleyin herkesin yola çıkacağı, bayram. namazına gideceği zaman patlamak üzere kurulmuş- tu... : Köy açlıktan ölüyordu; sabahleyin yollarının üs- tünde un çuvalları gören erkekler: “Bunu bize Allah mı yolladı!” diye sevinerek etrafına toplandılar; han £i çuvalı hangi eve dağıtacaklarını düşünürken bir- denbire bir patlayış oldu, etrafa bir uğultu yayıldı ve bir un yağmuru dağıldı... On yedi köylü parçalandı; kolları, bacakları çınar ağacının dallarına takılı kaldı. Yere dökülen yanık bersakları kediler, köpekler yedi İer, kömür olan kemikler toplanarak gömüldü; Na- .didenin sğabeyisi Ali de bunların arasında idi. — Mussolininin kendi gazeteleri- ne verdiği gizli talimattan biri de E-| hâdiselere karşı hazırlanmış ve mec- deni düşürmek için çalışmaktır. Du-İlis etrafında birçok polis bulundur. çe, muhakkak bugün sevinmiştir ve| muştur. Daha sonra liberal muhalifler na- dar dinleyici bir nümayiş yapmışlar | edilmiştir. mına Sir Archibald Sinclair, şunları| ve “Chamberlain gitsin!,, diye bağır mışlardır. Bunlar zabıta tarafından dağıtılmışlardır. Hükümet bu çeşit nüyor. Vicdani inançlara gelince, on- lar da yeni Türk rejiminin lâyisitesi içinde ışığa ve hakikate dayanan ren- —İlazyukarları södiyetlerin iişesini de doldurduk. Şimdi Türkler için bir tek nizam vardır: Biribirini sevmek ve hepimizin vicdanını dolduran bir tekkutlu söz vardır: Atatürk. lk Be Lâğvedilen Ticaret Ajanlıkları Marsilya, Hayfa, Beyrut, ticaret a- janlıkları lâğvedilmiştir. Paris ve 'Nevyork ofisi teşkilâtı birer ticaret eri muavinliği ilâvesile takviye Marsilya ticaret ajanının işlerini Paris ticaret ateşesi muavini görecektir, Ataşe muavinleri, bulun- dukları memleketin ticaret merkez- lerini daima gezeceklerdir. Muavin mıştır, maştır, Malatya, (TAN) — olmıyan yerlerde bu işi ticaret ataşe-| tekrar kar yağmıya başlamıştır. Sivas | cek, hem de hâlk yerli ekmeğe alış" yolu yine kapanmıştır. leri göreceklerdir. MEZ — DONUYORUM b ZAYN) UFE 'NIHAL ii yeldiğizdn bazları ö kabul birdetire bizübayaz ole muşta! Hasanla nişanlandık... Bu nişanlanma, vatanın mesut günlerine rastgel- mişti; memleketle, milletle beraber ikimiz de çılgın- ca bir sevinç ve neşe On dokuz mayısta bir sabah Samsun ufuklarında beliren yıldız, şimdi Türk toprakları üstünde parıl panl yanan bir gü- neştil Birinci, ikinei İnönü, Sakarya savaşları Türk kanı- Mın ve göz yaşının biribirile karışıp çağladığı birer mucize alanları idi; (Dumlupınar) bir siyaset meyda- ni haline geldi. Orada, mukaddes haklarımıza el uza- tan caniler hüküm giydiler. Bir gece Afyon tepele- rinde gürliyen düşmanı rüyasından uyan- dırdı, Türk milletinin yetiştirdiği büyük kumandan- ar, (30) Ağustos mucizesini" yarattı. Artık karanlık, korkunç bir devir kapanarak ebedi güneşler içinde yaşıyacak bir devir başladı. * En büyük kumandanın: “İlk hedef, Akdeniz!..” diye verdiği emir üzerine Türk bayrağı İzmirde (Kadife Kale) ye çekildi; kanı- mizi dökenlerin kanı Akdenizin dalgalarile akıp git- ti. Sevr müahedesi yırtıldı, Lozan muahedesi imza- landı... İzmir kurtuldu: İstanbul hem dıs, hem iç düş- manlardan temizlendi... Türkün ebedi kahramanı, büyük yaratıcısı Mustafa Kemal, kurtardığı milletin başına geçti. Bir yandan geçen günlere, kaybolan kıymetlere ağlarken, bir yandan da gelecek umut do- lu güpler için sevinip gülüyorduk; başımız göklere kalkmıştı; bu baş artık bir daha eğilmiyecekti!.. Zaferden, zaferlerden sonra İstanbulun kapısı öz yurda açılır açılmaz, beni Anadoluya, Ankuraya gö- türsün, diye Hasana israr ettim. Gittik, Hasan Anka- rada çok kalamadı, yollar kapalı olduğu için uzun zamandır amcasının işleri yarım kalmıştı. Beni An- karada tanıdığımız bir aileye bıraktı, o amcasının ya- nına gitti... Ankarada bütün hayatımın en yüksek duygulu, en temiz ve en sonsuz heyecanlı, âdeta efsanevi gün- lerini yaşadım. Türk milletinin aydınlık bahtını yaratan o toprak- lar, 6 eski, viran şehir en mukaddes bir yerdi... (Çankaya) da oturuyordum. Ankara ufukları se ber vaktinde gümüş, öğleyin altın, akşamları buzlu yakut renklerle parlıyordu. Bahardı, Çankayadan şehre inen yollar, kırlar yemyeşil bir ipek örtüye bürünmüştü... Bu ışıldayan yüzle Ankara bağları, yeni doğmuş bir çocuğa benziyordu; gülüyor, masum, temiz bir gülüşle gülüyordu; büyüyünce, gürbüzleşince, göz- Böylece iki yüz lira toplanmıştır. Vilâyet U. Meclisi Toplanmıya Başladı Malatya, (TAN) — Vilâyet umumi meslisi, vali Etem Akıncının reisliği altında açılmıştır. Okunan izahname- den, üç senedenberi olduğu gibi, yeni sene; hiç bot devredilmediği ve ya sne Mi ka erime m) ral Coğrafya Talebesi Malatyada Malatya, (TAN) — ya fakültesi talebesinden 21 i, pro fesör Herbertin refakatile buraya gelmişler, eski Malatya ve civarında| Kızılcahamam, (TAN) — Ziraatle tetkiklerde bulunmuşlardır. yin C. H. Partisinde misafirler şere- bulunan kazamızda ikide bir ekmek fine bir ziyafet verilmiş, burada pro- köyünde maden kömürü bulunmuş- tur. Tafsilât şudur: Köylüler, Akka- ya denilen dağın dibinde bir su kuyu $u kazarlarken, suyun içinden büyük mikyasta maden kömürü çıkmış, fa- kat alelâde ve siyah taş zannedilerek kuyunun kenarına yıkılmıştır. Kuyu başında çamaşır yıkayan köy kadın- ları bu siyah taşlardan ocak yapıp a- teş yakmışlardır. Biraz sonra taşların yandığını görerek ihtiyar beyetine ha ber vermişlerdir. 4 Konya Aksarayı (TAN) — İlçe bayımız Cenap Aksu, Kesir ve olunmustur. KIZILCAHAMAMDA; Ekmek Buhranı Neden İleri Geliyor ? Ankara Coğrat- Gecele-| uğraşan 170 küsur köyün göbeğinde buhranı başgöstermekte, bazı günler fesör, tetkiklerinin neticelerini anlat- | Ankaradan birinci nevi has un getir- - Sıvas Yolu Kapalı |dir. Halbuki bazılarına göre, yerli un fırınlar kapanmaktadır. Fırıncılar, tip ekmek yapmayı itiyat edinmişler lar elden geçirilip ekmek yapılsa Fasılahı şekilde | hem ekmek buhranının önüne geçile- tarılmış olacaktır. leri kamaştıracak bir varlık olacağını vast eder gibi. Aşağıda, Kuledibinde Kurunu Vustadan kalma bir Ankara vardı... Dam dama çarpışan evler; tahta- 'dan iskeletleri ortada, kerpiç duvarlar; yerden göğe doğru serpilen bir yağmur gibi çamurlu dere kena- rından fışkıran bir sivrisinek akım... Siteplerden savrulan rüzgârın ağza, göze tıkadığı kirli, mikrop. Ju tozlar... Aa Birçoklarını tiksindiren, birçoklarına Ankarayı hor gösteren bu iptidailikler bile benim Gözümde, iz İs tiklâl için çarpışmış bir orduyu ve ona Başbuğ ol- muş büyük kahramanı bağrında yaşatmış bir topra- ğa ait şeyler olduğu için güzel ve mukaddesti.. Mus- tafa Kemal, orada basit bir külotla gezmiş; bir tahta sedir üzerinde uzanıp yatmıştı! Ben onun efsanevi, destani hayatını tüylerim ürpere ürpere, gözlerim Yaşara yaşara, göğsüm kabara kabara dinlemiştim. Her akşam, bağların rengi kararınca ağır ağır Çankaya tepelerine çıkardım; Mustafa Kemalin köşe küne gidilebilecek son yakınlığa kadar yürürdüm; koyu, büyük ağaç dalları arasından kuleye benziyen çatılarile sivrilen bu köşk akşamın loş gölgeleri ara- sında büyük, mukaddes bir sır saklıyan bir mabede (| benziyordu... Orası aslanlar gibi çarpışan milletine büyük kumandalar verirken, karlı bir dağ başında bir karataşı yastık yaparak, paltosuna bürünüp uyu- yan efsanevi Türk kahramanının yuvasıydı.. Ben onun karşısında dakikalarca durur; büyük kurtancı nin büyük varlığına karşı duyduğum sevgi ve say» gıyı rüzgârlara anlatırdım; gökte, yalnız Ankers göklerine mahsus ateş rengi ve mor karışık bulutlar arasından, yurdun yanmış, parçalunmış bağrıne bep- ziyan kan renkli bir ay doğardı; yeşil yollardan. ken di kendime ağır ağır yürüyerek minnet ve saadet | içinde dönerdim. Bu, her gece tekrar edilen mukad- des bir ziyaretti..