Bu koltuk onun kocasından kalmıştı : Eskiden Dondü'nün ihtiyar bir ko- tasi vardı. Zaten kendi de ihtiyardı ya... Adamcağız bundan iki yıl önce) ölmüştü. Son zamanlarda kuvvetten düşmüş, beli bükülmüş, yerinden kalkamaz olmuştu. Vücudunu roma tizma ağrıları kaplamıştı. Artık ocak başındaki minderde rahat rahat bağ- daş kuramıyordu, Ona herhalde ge- niş koltuk lâzımdı. Dondü ilo koc Sinda para nerede? Bereket o sirada yakınlara zengin bir çiftlik sahibi yerleşti. Birçok tar. İaları satın aldır. Güzel mi güzel bir ev kurdu. Bu çiftlik sahibinin mer- bametli bir karısı vardı. Dondü'nün kocasına acıdı. Eski koltuklarından birini yolladı. İhtiyar san günlerini hep evinde geçirdi O ölünce Dondü düşündü, acaba bu koltuğu şimdi geri vermeli mi, vermemeli mi? Öyle zengin kadın 0- nu kendine değil kocasına vermişti. Kocası ölünce koltuk yine yerine dönmeliydi. El malı bu! Göz dikmek olmaz. Ne yapıp yapıp geri vermeliy- a Dondü kadın koltuğu geri verecekti. Fakat... O sabah çiftlikte kimseyi bulama. İı. Uşak ev sahiplerinin gezmek için hiz bir şehre gittiklerini, birkaç ydan önce dönemiyeceklerini haber erdi. Zaten bayan hasta idi, gittiği erde doktorlara göstereceklerdi. Dönecekleri gün şimdiden belli ol İmazdı, İ Dondü bu habere sevindi. Koltuk bir vakit daha yanında kalacaktı. O akşam, işini bitirip lambası yakar yakmaz ilk işi, yakında ayrılacağı © İpiril pırıl şeye doya doya bakmak ol- İdu. Kocası öldüğü saattenberi üstünü. İkurmızı bir örtü ile örtmüştü. Bu ka- darna kanamadı. O gece Amerikan- İn torbasını koltuğun üstüne geçir- i. Hattâ ertesi akşam, toz olmasın minder yüzünü de üstüne örttü. Aradan bir ay geçti. Çiftlik sahip- eri dönmediler. Kadıncağız artık her akşam lâmbasını yakıp kaltuğü sey- yetmeyi 1ş edinmişti. Yıllardır eğlen- ce nedir tatmıyan yüreği ona bakar- ken ferahliyor, şenleniyordu. Günün birinde çiftlikte bir girip! Koltuğu | çıkma, bir kalabalık görüldü. Dondü- nün içi yandı. Herhalde sahipleri dönmüşlerdi. Koltuğu seviyordu am- ma doğru, temiz yürekliydi. Ne ka- dar severse sevsin alıkoyamazdı. He- men o saat çiftliğe koştu. Zengin ka- danı görmek istedi. Uşak: — O, gittiği şehirde öldü. Kocası da dönmiyecek. Çiftliği Kızına bırak: mış. Bugün onunla kocası geldiler. Dedi. (Çiftliğin yeni sahipleri Çiftliğin yeni, genç sahipleri eski eşyayı beğenmemişlerdi. Birer birer |, satılığa çıkardılar, Istanbuldan yeni| eşya getirttiler. Erkek mühendisti Kendine güzel bir iş odası hazırlattı Eskiden kalmış eşyalar arasında yal- imz tek bir koltuk karı kocanın hoşu- na gitmişti. Onu bu yazı odasına koy dular. Yazık ki bu koltuk tekti. Eşi olsa ne kadar iyi olacaktı. Genç ka- danın bir gün akhna geldi: — Bu koltuk tek değildi. Anne. min zamanında çiftti. Kimbilir eski- di diye ya birine verdi, ya sattı her- halde, Halbuki bu türlü eşyanın kıy- meti eskidikçe artar. Bugün ona an: tikacılar ne kadar yüksek fiyat veri- yorlar. Bu salona ondan daha güzeli bulunamaz. Diye hayıflandı. Genç kadının o kadar övdüğü koltuk kırmızı kadife kaplı, cilâsı kaçmış, üstüne oturduk. ça gıcırdayan bir koltuktu. Eşini de. Anladınız elbette. Aradan aylar geçti Dondü artık koltuğu benimsemiş- Hi. Çünkü asıl sahibi de, eğreti sahibi de ölünce 0, kendinden başka kime kalabilirdi. Zaten yeni çiftlik sahip- leri eski eşyadan sinirlendikleri için hepsini satmarışlar mıydı? “Aradan aylar geçti. Derken Dondü nün de yavaş yavaş bütün vücudunu ağrılar kapladı. Artık o da kocası gi- bi ne ocuk başında, ne de minder üs- tünde rahat edemiyordu. Hele bağ daş kurup oturmuya hiç dayanamı- yordu. Bir gün aklına geldi. Kocası koltukta olurunca pek rahatlanıyor- du, Kendisi de öyle yapsa fena mı 0- Tardu? İşte benim size demin söylediğim gün o gündü. Dondü kadın. örtüleri açıp koltuğa oturunca yüzü güldü. (Çünkü: Hem ağrıları dindi, bem de kendini o pırıl pırıl şeyin içinde zen- gin gibi gördü. Amma yazık ki bir dakikadan fazla oturamadı. Güzel koltuk hırpalanır diye üzüldü. İnip yer minderine çöktü. ğ Koltuk birken iki olmuştu : O günlerde çiftlik sahipleri nasılsa Dondüyü bir yerde gördüler. Kimso- siz bir dul olduğu için haline serdi Yar. Hele ağrılı sizle olduğu halde hem eğlence Şurada tiç resim var: Kuş, şemsiye Mi kız, gözlüklü bir adam. Hiçbiri bil. diğiniz resimler gibi çizilmemiş. Baş- ka resimlerde türlü türlü çizgiler, gölgeler bulunur. Halbuki bunlarda yalnız çaprast işaretleri ie uzun v- zun, büyüklü küçüklü yuvarlaklar var. Çünkü bu, yalar bir resim de- Zil bir oyundur da. Bu örneklere ba- karak arkadaşmızla yarışa girişin. Bakalım. Hanginiz bu türlü, yeni bir. resim yapabileceksiniz. Ne resmi ©- lursa olsun. Bunlar gibi güzel birşey yaparsanız hemen (TAN — Çocuk) adresine yollaymız. Mecmuamızâ ko- yalım. Fotoğrafmızı da basalım, Size leri pek yandı. Tutup sattıkları tar) kımlardan kalma bir koltuğu ona yol, Tadılar. Dondü yeni koltuğu eskisinin yanı na koydu. Tıpkı bir çocuk gibi sevi- ne sevine, uzun uzun baktı. Yenisi eskisinden daha parlaktı. Hem de da ha hiçbir yeri aşınmamıştı. Eskisine kıyıp oturamazken buna nasıl otur. sun? Düşündü taşındı. Ağrıları gün gün en artıyordu. Çaresiz artık yer min derinden vaz geçmek lâzmdı. Ma- derki öyle... Bari yeni kaltuk bir yanda rahat etsin de eskiye otursun daha iyi diye düşündü. Ve o gün ilk defa yıllarla koklıya kokliya sakla- le evinden çıkmak istemedi. Köylü aklı bu ka« Dondüyü uzun zaman göremeyin- ce çiftlik sahipleri meraka düştüler, “Uğrayıp bir soralım,, dediler. Onu eski koltuğunda, yani eşini arayıp, durdukları koltuğa kurulmuş oturu- yor buldular. Genç kadın: — Neye benim gönderdiğim kol tukta oturmuyorsun Dondü kadın? diye sordu: oturur muyum, o kadar gü- zel şeye nasıl kıyarım. Genç kadın az kalsın: — Ah akılsız diyecekti, bu. şimdi oturduğun en kıymetli bir antika, Ö- İbürü bunun yanında beş para etmez. Kocası bunu sezdi, hemen söze ka- zat — Dönüdü kadın madem öyle, gu eskiyi bize satıver. Yenisine rahat ra bat otur. Bizde onun bir eşi var da tok kalmasın istiyoruz. İhtiyar köylü bir dakika “düşün- dü. Sonra: — Neyliyeyim, dedi, ben hiç bun. €a iyilik gördüğüm yere eşya satar mıyım. Gönlümle veriyorum, alın bu nu. Öbürünü birukın bana, . Eski koltuk eski yerine dönerken İDondü minderinin bir köşesine bü- zülmüştü... Ve. ağlıyordu. Şükür ki yenisini istememişlerdi. Kendi ken- dine: (Ya onu isteseler ne yapardım) di- yordu. (Öbürüne bu kadar. acıdım, buna nasıl dayanırdım?) 'TANm Çocuk İlâvesi Çizgi * Çaprast Oyunu güzel bir hediye verelim. Resmin bu türlü yani çaprasi ve yuvarlaklırdan yapılması şarttır. #'KARABONCUK,, UN: YARAMAZLIĞI — Bak aşçı uyuyor... — Şuna bir oyun edelim. — Imdat... İmdat, mutfağa kaplan girmiş, imdat. vE saba e KARIKATUR: Zavallı Borazan Bir borazan borusunu öttürerek İ geniş bir caddeden gesiyordu. Bir bo İediye öadde sulayıcısı da unun bir hortumla caddeleri suluyordu. Ve iş te bu yüzden zavallı borazanın başına bu hal geldi, TAN Çocuk İlâvesi ee Sandığı Dünyanın en büyük sandığının ne kadar kocaman olduğunu anlamak is- tiyorsanız yanındaki adama bakınız. Ne kadar ufacık kalmış. Sandık fay- dah bir eşyadır amma bu kadar bö-| yüğünü ne anneler, ne de hamallar) © Garip Bir Çiçek Bu çiçek (Japon zambağı) dır. A- dina (Hoplıyan zambak) derler. Çün- kü dalları oraya buraya hoplar gibi uzanır. Yere gömülür. Ve oradan ye- ni filizler verir, Halbuki bildiğiniz çil geklerden hiçbiri dalının ucundan Kök salmaz değil mi? Kardeş Kardeş Iohdra hayvanlar bahçesinde iki yabani eştk başbaşa ayni kapta ka- ifTE BUNU, BİLMİYORDUM: Büyüklüğünü gözünüzün önüne ge- tirmek için ayni resimdeki adamı a- raştırın. Zannetmem ki bulasmnız. Çünkü: Kayanın yanında karınca kadar ufacık kalmıştır. Tıpkı Bir Deniz Gibi Mez Resmini gördüğünüz. ne bir deniz, hattâ ne de bir göldür. Bu bir havuz, dur. Ve Avrupada bir şehir parkında dar. Bu havuz dünyanın en büyük ha- vuzlarından biridir. İçerisinde kayık lar, sandallar değil, orta büyüklükte! vapurlar dolaşabilir. Nasıl hayret de- Bil mi çocuklar... Üstü Yazılı Elma Londrada büyük bir lokantada kim, ne saman elma yerse yesin önüne ge- tirilen elmaların hepsinde muhakkak (C.E) harflerini görür. Bunlarle- kantanm adın baş harfleridir.. El manın östüne ne kalemle, ne boya ile De de başka birşeyle sonradan yazıl- muş değildir. Meyvanm kendinde var dır. Elmanın her yanı bildiğimiz el malar gibi kırmızı, pembedir. Yalnız harfler ya beyaz, ya açık sarı, yahut ta çok açık yesil yani soluk bir renk- rın doyuruyorlar. tedir, Garip ve meraklı şeyle Kedi İle Kobra Yılanı Meksika köylerinden birinde yak mız başıma yaşıyan ihtiyar bir kadın bir gün mutfakta bir gürültü duyar. Ne olduğunu anlamak için koşup ba- İkar. Ne görse beğenirsiniz? Kendi kedisiyle komşunun kedisi bir kob- ra yılanı ile kavga etmiyorlar mı? Yılan en aşağı bir metre uzunlu. ğunda, Kediler daha pekte büyük değil, Fakat ne dersiniz, iki kedi bir- leşince onu bir güzel alt ederler. Ya ik ki çok geçmez yılanın eşi acaba arkadaşının başına bir şey mi. geldi diye merak eder, çıka gelir. Kavga yerinde yılanı ölü bulunca kedilere saldırır amma büyük ve kanlı bir boğuşmadan sonra o da ötekine kavu ur, ölür. Savaşı kazanan ki küçük kedi yalana yalana evlerine döner. ler. Bir Hayvan Soyu Daha Ortadan Kalkıyor Londra (Hayvanlar bahçesi) ndeki yabani öküz, geçenlerde ölmüştür. Bu ölüme çok ehemmiyet veriliyor. Çünkü yabani öküz soyu ortadan kalkmak üzeredir. Kanda da bunlar- dan sayısı binleri bulan sürüler var amma onlar Amerika yaban öküzle- yidir. Avrupa yaban öküzü onların tapkısı değildir. Boynuzları “ufaktır. Hiçbir zaman Amerikadakiler kadar büyümez. Bunlar hep ormanlarda ya- şarlar. Yaprak, del ve ağaç kabuğu yerler. Ottan hoşlanmadıkları için kırlara, çayırlara gitmezler. İnsanların (Taş devri) ni yaşadık! ları çok eski zamanlarda yaban öküz- leri başka türlü idi. O nesil yavaş ya- vaş ortadan kalktı. Bize yalnız taş devrinde yaşıyan insanların mağara duvarlarina oydukları resimleri kal- di. Bu resimler bugünkü Avrupa ya- bani öküzüne benzemiyorlar. Avrupa yabani öküzü bir vakitler Kafkas dağlarında ve Kara ormanda pek çoktu. Büyük Harpte çoğunu vu- rup yediler. Bugün yalnız Lehistanda beslenen sürüler var. Onlar da he men hemen ehlileşmiş yani yabani- likten çıkmış gibidirler. İşte bunun için Londradaki yabani öküzün ölü- İmüine © kadar acınıyor. Ehli öküzü bilmiyeniniz yoktur.. Elbette içiniz. den kendi kendinize bazan “acaba şu öküzlerin yabanisi yok mu?, diye İsormuşsunuzdur. İşte size o sorgu- Resimli hikâye £ — Şapka değil de, fare ise ne zararı var zavallıların nun cevabı. Vahşi öküz, bildiğimiz öküze çok benzer. Yalnız onun sırtı daha kambur, başı, yüzü, ön ayaklar rı, göğdesinin yarısı tüylerle örtülü. dür. n güzel ok atarım.İkın: — “ BALIĞIN MARİFETİ Bilmece hal kâğıtlarile Beraber bu kuponun herhal- de gönderilmesi lâzımdır. Kaponsuz gönderilen kö #ıtlar gelmemiş addedilir. m—-————-———.