Mahkermnelerde Damat - Kaynana Yok Yere Kavga Etmişler Mahkeme, Kayınvaldeyi Suçlu Gördü, Hapse Mahküm Etti Sultanahmet sulh birinci ceza mah kemesi, dün, çok karışık bir darest, kaynana davısın: tetkik etmiştir. Po Hs, suçlu yerine kısa boylu, çarşaflı bir kadın geçirdi. Yanında, kucağm- da minimini bir yavru bulunan ayni kıyafetli bir genç kadın vardı. Dava. cı yerine de Fatihte Atpazarında otu ran garson Eşref geçti, Evvelâ suçlunun hüviyeti tescil e- dildi ve: — Benim adım Zehradır. 47 ya. şındayım. Evvelce oyuncak satar - dım, Kızım: kocaya verdikten sonra satıcılığı bıraktım, Kızmmm yanında otururum. Buda sözde damadım. Fakat, sarmısağı gelin etmişler de kırk güne varmadan kokusu meyda. na çıkmış,, bizim damat ta daha kırk gün olmadan beni dövdü. Kızı ben do gurdum, Onu ölünciye kadar bir omu zum yorulursa' öbüründe tasıyaca - ğım. Hiç kimseye vermem, diyordu. Hâkim Reşit: — Bayan şimdi sarmısağı, sovanı bırak ta şu davaya gel, bakelrm. Sen damadını dövmtssün, sövmüşsün ni. gin yaptın? Buna cevap ver. dedi. Zehra: — Asıl döğülen, sövülen benim. Asıl davayı ben yapıyorum, diyor ve mevzulâ hiç münasebeti olmıyan bir çok şeyler söylüyordu. — Bayan Zehra, bak damadın şa hitleri var, Senin de var mı? ç — Evet benim de var benim şahi. dim Allah.. Bundan sonra hük'm davacıya sor. du: — Oğlum, hâlâ davanda ısrar edi. yor musun? Damat içini çekti: — Aman Bay'reis, bu kaymvaldem den biktim, Ben onun kızmı nikâhla dim, kendisini değil. Ona-adam akilli koca buldum. Paralı pullu bir koca. Yine gitmedi. Ben ona diyorum ki: “Kayınvalde, ben seni istemiyorüm. Yanımdan git, Fakat mübarek hatun bir sülük gibi bana yapıştı. Ayrılmı. yor. Bu sabah ta bana ağıza alınmaz küfürler etti başıma kiremitleri yağ. dırdı. i Karım toydur. Ben karımdan mem nunum. Şimdi: onu alır evime gide. rim. Fakat, aman Bay hâkim, bu ka. ymvaldeyi benim yanma bırakma. yin. Alemi yıkıyor. Bundan sonra ayni evde oturan Ba yan Muzafferle Atıf şahit olarak din , Jendiler, Onlar da Zeliranın damadına — “Sen de mi Yıldız? Diyen tunç yüzlü, uzun, dik boylu, kırk yaşlı rında güzel bir adam görüyorum. “Sen de mi, Yıldız?!,, küfür ettiğini söylediler, Birisi de şun ları ilâve etti: — Garson, ber hafta onlara izinli gelir, Mutlaka karı koca kavga eder-| ler. Sonra da barışarak sinemaya gi derler, « Bundan sonra hâkim, Zehraya üç gün hapis ve 100 kuruş para cezasi verdi, —— İANE TOPLAMA : Dilsizler Cemiyeti Reisi i Sorguya Çekildi Sultanahmet Birinci Sulh Ceza mahkemesi, dün, “Cem'i iane,, kanu- nuna muhalif hareket eden bir cemi. yetin Istanbul ve Ankara şubeleri re. islerini suçlu olarak sorguya çekmiş- tir. Dilsizler cemiyetinin Ankara Baş kanı Süleymanla Astanbul şubesi rei. si Mehmet Kâzım, müsandesiz 3 bin takvim hastırmışlar ve bunları iane *oplama kanununa muhalif olarak Iz mirde Balrkesir ve caviramda satmış lardır. Dilsizlerden birçok şahitleri de bulunan bu davaya bir dilsiz tercüma nile devam edilmiştir. Süleymah: — Ben cemiyetin Ankara reisiyim Idare heyeti böyle bir takvimin basil masını kararlaştırdı. Fakat, benim satıştan hiç haberim yoktu. Tetanbul şubesi satmış, bunların yüzünden hü. kümet cemiyetin Ankara merkezini de kapattı, demiştir. Bundan #onra söz verilen cemiye. tin Istanbul şube reis! Mehmet Kâzım kendisini müdafaa ederken şunları anlatmıştır. — Bay hökim, doğrusunu istersen, bizim idare heyeti de, benim sube relsliğim de hepsi uydurma.Süleyman | kimi isterse onu âza ve reis yapar. Beni de sözde Tstanbul şubesine Tele yaptı. Takvimi kendisi bastırdı. Birer Yraya'da. sattırdı. Bu işte benim hiç bir kabahatim yoktur. Hâkim, dosyayı tetkik etmek için muhakemeyi başka bir güne birak - TAN KALPAZANLIK : Sahte Ziynet Altını Yapanlar minde iki gençtir, Hâdisenin tafsilâ- tı şudur: Bir gün Şerafettin, tüccardan İs. mana giderek: — Ben Istandart kumpanyasına raya ihtiyacım vardır. Size şu beşibir liği bırakayım da bu parayı bana ve. riniz demiştir, Osman, beşibirliği re. hin alarak istenilen 25 lirayı vermiş. tir. Sonra beşibirlik, yere düşünce se sinden şüphelenen ve kalp olması ih- timalini gözönüne alarak hemen po lise mütacaat etmiştir. Polis, beşibir ettirmiştir. Bunun kalp ve sahte oldu ğu anlaşıldığı için Şerafettin ve onun arkadaşı Kemal yakalanmış ve sahte ziynet altını yapmak suçile ağır ceza ya verilmiştir. Dün mahkemede şa. hitler dinlenmiştir. Bu arada Darp. hane hakkâki Sıtkı şunları söylemiş. tir; — Okunan rapora göre, bu beşi. birliğin sahte olduğu anlaşılmaktadır. Eğer altın suyuna batırılmış mecldi- ye olsaydı, raporumuzu ona göre ya zardık, Mamafih altını görsem hük milmü verebilirim, Mahkeme, beşibirliğin emanet da. iresinden getirterek hakkâk Srtkıya bir güne bırakmıştır. SUÇ UYDURMA : Anahtarı Unutunca pi kilidi kırma muhakemesne başla - mıştır. Kırılan Kilitler, Tetanbul dör müdafaa etti: mıştır. Sinemacılık tarihinin Tek Gözlü Mehib Anıbal'ın idaresinde ki kahraman KAKTACALILAR'I memleket içindeki bozçüncular arkadan vurmasaydı ROMA tarumar olur, tarihin gidişi değişirdi. KARTACA MUHAREBELERİ en MUAZZAM filmi, 109.000 Figüran — 10.000 atlı asker, 300 muharebe FİLİ — 50 yelkenli tarihi harp gemisi Dün Ağır Ceza mahkemesinde bir kalp beşibirlik davasna başlanmış. tır, Suçlular, Şerafettin ve Kemal is | yazıldım, Elbise yaptırmak için 25 li. | 1ği Darphaneye göndermiş ve tetkik! 72-1 85 | gg GR Gidi harp... Hiyleleri... Hiyanetlikleri.. Enirikalaria dolu bir aşk.. Hilen hayatta bulunan ve casuslu ğa karşı en müthiş mücadelelere gi. rişen Fransız kadın ajanmın maceralarmı musavver Casus MART RIŞAR nâmmdaki fevkalâde film, bu Pazartesi akşamı SAKARY AsSinemasında gösterilmiyö başlanacaktır. EE CEREN Senenin en güzel — En nefis — şahane ve muhteşem filmi Bütün harika ve güzelliklerini bu Pazartesi akşamı YE ZAM KALAY 1938daSILAH BAŞINA an ZE ilmini rae ii A p- 1987de DENİZLER PERİSİ 1085deA T EŞ VICTOR FRANCEN'in EDWİGE KEUİLLERE ile beraber oynadığı $ NCU SUPERFİLM GALA SUVARESI olsrak Önümüzdeki Çarşamba akşamı GALA SUVARESİ olarak SUMER Sienesnıla Iki saat durmadan kahksha, katıla katıla gülmek Görülmemiş bir muvaffakıyet.. le MELEK sinemasındade. vam ediyor. Programa ilâve ola rak Çin sularmda batırılan Pa. nay zırhlısı ve Yunan velishdmm izdivaç merasimi Y. 6... Seanslar: Saat 2 — 4. 15 — 6,30 gece 9 da my ERTUĞRUL SADI i tetkik ettirilmesi için davayı başka | rar veya mektup ile taziyette bulun | Noterin Kilidini Kırmış | Pivük oğlu Ahmet Ferit Güngören Meşhut suçlara bakan Sultanahmet | bahleyin kapıları açamıyacaktım. Çi. birinci ceza mahkemesi, dün akşam jingire gittim destere törpl ve saire «ğe, törpü ve hususi aletlerle bir ka. | Aydın. Kilitlar kırdım. Hakikati söyle. İdüncü noter dairesinin kapılarma gü | &u İŞİ subahleyin polise müracaat tir, Suçlusu da noterliğin kapıcısı Si. ederek noter dairesine hırsız girmiş vaslı Hüseyin oğlu Mustafadır, Mus-| dedim, Bu suretle kendimi noterin tafa, ayni zamanda suç uydurmaktan | muahezesinden kurtarmak istedim, da suçludur. Suçlu, kendisini şöyle) Mahkeme, suçlunun kefalete bağla — Ben noterlikte bekçiyim, Kaprla | nin serbest olarak devamma karar rın anahtarları içeride kalmıştı. Sa, | vermiştir. TEK TIYATROSU kw İzBaşkasınirı SINEMASINDA EK I II ICSI MN D A - , ARMAND BERNARD — ANDRE LEFAUR PİZELLA — JANİNE MERRY Bu kadar neşeli, zevkli, eğlenceli film görülmemiştir. BUGUN TURK EMASINDA Matineler saat 1 de başlar, TÜRK İNKILÂP TARİHİ VE BÜYÜK HARPTEN SONRA AVRUPA Kabataş Lisesi tarih öğretmeni SAMIH NAZIF TANSU'nun bu eseri herkesi alâkadar edecektir. Fiyatı 75 Kuruş, Satıs yeri: İKBAL KİTABEVİDİR. İstanbul Telefon Müdülüğünden: Muhammen bedeli 990 lira tutan 1000 kem, 3 M/M kcalmılığında levha kurşunla 250 kem, saf kalay açık eksiltmiye konulmuştur. İhalesi 27, 1. 038 tarihine müsadif perşembe günü saat 15 te müdürlüğümlz merkez bibissinda töplürücak alan, #itim komisyonu huzurunda İcru edilecektir. İlk teminat 69,75 liradır. Şartnameler her gün leyazıam dairemizde görü- lebilir, İsteklilerin mezkür gün ve saatte ilk teaminatlarile müracaatları 141 Teşekkür Babamız Beyoğlu kazanç itiraz tet | kik Komisyonu hesap mütehassıs | Mehmet Esat Güngören'in vefatı üze | rine gerek cenazeye ve gerek ise telg mak suretiyle hissettiğimiz büyük | keder ve teessürlmüze iştirak edeni bütün sayın akraba ve ahbap ve dost larımıza en derin hilrmet ve teşek- kürlerimizi bildiririz. sem, höter beni haşlıyacaktı. Korktu. KOMEDİ KISMI) Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu saat 20,30 da Saat 20,30 da, narak salıverilmesine ve muhakeme. Aynaroz Kudısı PARGÜNT Komedi 6 tablo, Yazan; Dram 5 Perde Celâl Musahip oğlu Yazan: Henrik Ibsan Türkçe Sözlü Bugün SARAY vw iPEK * 'Tarihi Şaheser Bugün saat 1 de talebe matinesi çıtı — Affedersiniz; hanımcığım, «ize haber edeyim, dedim; misafir hanım beni dinlemedi. Önce kapı dan Beyefendiyi sordu; daha gelmedi, diyince bir- denbire yürüdü, odanıza girdi. Nasıl salon başıma çökmüşt!.. Nasıl, dudakla- rımdan boşalmak istiyen hıçkırığı kayıtsız bir kah kaha içinde boğmuştum.. Nasıl kadehi, beni koru- mak istiyen, benim çılgınlıklarıma hayretle bakan tunç yüzlü, çelik yapılı, yüksek bakışlı adama doğ- rü kaldırmış ve bir yudumda boşaltarak, hıçkırığa benziyen bir kahkaha içinde: “Evet, ben de!,, m! Nasıl, çelik boylu, tunç yüzlü, yüksek bakışlı adam, karşımda dona kalmış; başını eğerek sapsa- Tı bir halde salondan çıkmış, Sokak kapısından, ev. den de çıkıf gitmişti!. Başımı arkaya çeviriyorum; ne çok hatıra, ne çok acı ve iztırap... Ne çok baş dönmesi; iniş ve çı- kış!.. Ne kararsız bir ömür; ne oynatıcı bir kader ve sonra bunların arasında ne dayanan, en sert ka- yaları, en eğilmez çelikleri bile gölgede bırakan sağlam bir kalıp. Nihayet etten, kemikten ve si- nirden yapılmış bir insan vücudu. Ben ki, içimde dünyaları devirecek sanılan bir enerjile, herşeyi avuçlarımda istediğim kalıba dö- kerim, diye övünür, dururdum; ben ki boyun eğen- lerden iğrenirdim; nasıl oldu da bir çamur deni- zinde böyle yıllarca bocaladım, durdum!., İşte, yine bir gece hatırlıyorum; dışarda İkinei- kânun borularının uluduğu bir gece... Şişli tepele rinden uğursuz sesler haykırıyor; duvar diplerinde aç, üşüyen köpeklerin ulumaları bu seslere karşi- lık veriyor... Bu gece tabiat çılgın bir isyan halin- .. Kapılara, penetrelere saldırıyor, arasıra bo. taların boğuk homurtusuna karışan bir sarsıntı ve keskin bir cam şakırtısı!.. Utüyor ve ürküyorum... Yine yalnızlık, yine sıkıntı saatleri... Ne zamandanberi geceleri böyle kimsesiz ve yak nızdım... Odamda, ebedi iztıraha bırakılmış ruhla- rin bir daha yanmıyacak bahtına benziyen sari bir? ışık var... Koyu renk, bol bir ropdöşambrı ile köşe- de, iki haftadan beri gömüldüğüm koltukta oturu- yorum. Son günlerde beni epeyce yoran o hain a- pandisit krizinden o gece biraz rahattım; amma çok bitkindim. Bir kere şu operasyon yapılsa; ne olacak sa olsa!.. Ölmek birşey değil, amma, yaşarken böyle faydasız, boş, hareketsiz günler gemi buna hiç tahammlilüm yok.. (Harp öksüzleri derneği) nde yapılacak işlerim var. Son haftalarda toplantılara gidemedim; arkas daşlar ben olmadan birşey yapmak istemiyorlar. Bir kere şu hastalıktan kurtulsam; bir kere doktor kesip biçmiye karar yerse... Didinmiye, çarpışmıya, alışmış insanlar için böyle bir koltuğa bağlı kal mak, ne sikintılı şey). Çamların dışındaki fortnayla içimdeki fırma biribiriyle çarpışıyor... Yoruldum, gözlerimi kapa- dım; başımı arkaya bıraktım.. Bir dakika geçme- mişti; oda kapım vuruldu ve cevap beklemeden hızla ardına kadar açıldı; solgun ışıklar içinde canlı bir parıltı yandı; İsmet Hanmefendi bir topaç gibi yu- yarlanırak kendini odanın ortasında buldu... Selâm vermeyi bile düşünmeden kalmca, sinirli sesile nefes nefese sordu: — Hasan Bey daha gelmedi mi? Bir şaşkınlık dakikasından sonra kendime gel- dim: — Hayır, daha gelmedi. Ayağa kalkmak için kımıldandım; elimle yer gösterdim: — Buyurmaz mısınız, Hanımefendi! İsmet Hanım, telâşlı, şaşkın, bir odayı, bir de bol koyu yünden ropdöşumbrınm içinde yorgun, sarar- mış yüzle oturan beni şöyle yüksekten bir süzdü; rahatsız olduğumu biliyordu; hatırımı, sıhhatimi bile sormadı: Geç kalıyoruz, efendim, dedi; Hasan Beyle sekiz buçukta buluşscaktık; Namık ta hâlâ gelme- di; Hasan Bey gelirse rica ederim, çabuk bize gel- sin.. Bekliyorlar, diyiniz: İsmet Hanrmefendi, girdiği zamanki fırlayışı ile kendini odanın dışında buldu; ben, yuvarlaklığı, şıklığını kaybettiren kadının verdiği buyruğa ve si- yah kadife kapmdan fırlıyan tuvaletinin tutu. şan taşlarına baka kaldım. Kapım açık kalmıştı; elimi zile uzattım, daha basmadan Ayşe kadın odaya girdi: — Zarar vok. Avse kadın, dedim, kapıyı kapa tıvor.... O zaman, Hasanla evleneli iki yıl kadar olmuştu İsmet Hanımla ve kocası Namık Beyle yeni tanışı- yorduk. Bu, önce Namık Beyle Hasan arasında bir iş arkadaşlığı ile başladı; az zaman sonra dost ol- *ular, Hasan ufak tefek ticaret işleri yapıyordu; Namık Beyin hem ticaret hem de daha başka işleri yardı. Onu Hasanın yazıhanesinde ilk” gördüğüm zaman çok beğenmiş, Hasan iyi bir arkadaş buldu, diye sevinmiştim. Hasan yirmi sekiz, otuz yaşına rağmen iş haya- tında kendisini” toplıyamamış; bugün başladığını yarın bırakan, bir işi bitirmeden öbürüne başlıyan bir gençti.. Namık Bey becerikliydi; atılgangı; yık larca Avrupada yaşamıştı; işleri düzgündü; sosyete hayatında görgülü idi.. Karı koca iyi giyinmeleri, monden hayatın yolunu iyi bilmelerile tanınmışlar dır, Herkes onların yanında lâkırdı etmekten çeki- nir;“iyi giyinemediğine üzülür, bir pot kırmaktan korkardı. İkisinin de muhite biraz istihfaflı bir ba- kışları vardı ki, âdeta herşeyi biz biliriz, kimse bir- şey anlamaz der gibiydi... Boğazda oturuyorlardı; bir avdanberi Şişliye, bize yakın bir apartımana taşındılar. Evlerine an- enak bir defa gidebilmiştim; rahatsızlığım yüzünden bir yere çıkamıyordum. Arasıra, geceleri onlar ge- liyorlardı. Ben aralarında biraz oturup çekiliyor- dum. Bazı da odamdan hiç çıkmıyordum. Böylece İsmet Hanımefendiyle pek görüşüp anlaşamadık, A (Arkası va; ; san huk İİ