TANın Çocuk İlâvesi VJ Çocuklara Masallar: , Bundan belki iki yüz sene önce ;'q Küçük bir köyde Ali adında bir çocukla bir de annesi vardı. O za- h lar şimendifer, uçak falan yok- . Bir şehirden öbür şehire posta İ baları ile gidilirdi. Küçük Alinin en büyük merakı akşamları yolun üstünde durup | geçen arabayı selâmlamaktı. Araba- | <cı ile de pek dosttular. | Bir kış günü .Ali yine o dörtyol ağzma gitmek için annesinden izin Annesi: — Peki yavrum amma, dedi, bak hava pek fena. Karanlık çöküyor. Sa km geç kalma. Bilirsin oralar tehli- ikeli yerlerdir. Önüne bir yol kesen haydut çıkar. Ödün kopar. Ali hemen döneceğine söz verdi. nnesini öpüp sokağa fırladı. Kar ordu. Yollar tenha idi. Köy cı çoktan evlerine çekilmişti. Fa- Ali hiç korkmuyordu. O yıl on jikisine basmıştı. Kendi kendini artık bir köy delikanlısı sayıyordu. Hiç “Türk delikanlısı korkar mı? — BSoğuktan biraz hızlı yürümüş ola- cak ki yola varınca araba sesini duy- . Beklerken üşümemek için el- ni hohlamıya başladı. Sonra aklı- ha bir oyun geldi. Boş duracağına yol | (kenarmdaki çitin arkasma - gizlene- | jecek, orada bir yığın kar topu yapa iktr. İhtiyar arabacı onu meydanda İhükmedecekti. Halbuki, Ali birden- e çitin arkasımdan onu bir kar to- pu bombardımanma tutacaktı. | Tam topları bitirdiği vakit uzak- n atlarım çıngırakları duyuldu. Ali arkasına gizlendi, arabayı gö- emiye başladı. Fakat birden bire sindeki küçük tepeciğin arkasın- yüzü yarrya kadar örtülü bir at- m saklandığını gördü. “Eyvah, de işte bir haydut Postayı soyacak herhalde.,, “Atlı çocuğu görmemişti. Gözü hep lda idi. Araba yaklaştı. Haydut bir nbire atmı tepenin arkasımdan yo- la sürdü ve bağırdı: “Dur, yakarım csa!,, Elindeki kocaman revolveri İhsız arabacınm Üstüne çevirmiş- (Küçük Alinin Kahramanlığı Köy halkı posta arabasını Alinin ka- pısinda görünce şaşırıp dışarıya dö- küldüler, Annesi de şaşkım şaşkım bir oğluna *bir arabacıya, bir yolcu- temez durdu. l—l.ıyclut:"'!îııydiv yolcular; çabuk olun, diye bağırdı, bekliyecek vaktim yok, çabuk paraları, mücevherleri!,, Yolcular taş kesilmişlerdi sanki, Ali çitin arkasından bunları görü- yor, hırsından, kederinden yerinde duramıyordu. Acaba arabacı da niye öyle cansız duruyordu. Bir şey yap- sa, haydudu kaçırsa ne olurdu san- ki... Bunu düşününce aklıma hemen demin yaptığı kar topları geldi. Aca- ba, , korl Hemen yerinden fırladı. En büyük kar rtoplarından birini sıkıp taş gibi katılaştırdı. Haydudun yüzüne attı. Zavallı, iyi nişan alamamıştı. Top haydudun değil atm yüzüne rastladı. Hayvan ürktü, bir sıçradı. Haydut bu beklemediği sıçramadan müvaze- nesini kaybetti. Yere yuvarlandı. O zamana kadar taş gibi cansız duran ihtiyar arabarı birdenbire yerinden fırladı. Haydudun üstüne atıldı. Yere düşen tabancasmı aldı. Bunu gören yolcular da yardıma koştular. Hay- dudün elini kolunu bağladılar. Yüzü- nü açtılar. Çoktandır aranan bir ele- başı olduğunu anladılar, Arabacı: “Kim attı bu kar topu- nu!,, diye merakla aranıyordu. Ali ortaya çıktı: “Ben, dedi, Mehmet da- yı, ben attım amma ata değil, hay- duda atacaktım.., — Daha iyi oldu oğul. Haydut böy le şeyden tmmazdı yoksa. Sen bir yi- gitsin Ali, bizi kurtardın. Kadın erkek bütün yolcular sevinç içinde idiler. Küçük Aliyi biri brrakıp biri kucaklıyor, yüzünden gözlerin- den öpüyorlardı. Onu arabalarına al- dılar. Arabacı yıllardan beri ilk defa olarak yolunu değiştirdi. Köyün uza- ğından geçip gitmedi. Köye daldı. Arabacı: — Varol, dedi, Ali gibi bir yiğit yetiştirmişsin senin gibi uK neler varolsun. Hepimizi o kurtardı. Sonra bütün meraklılar olup bite- ni kısaca anlattılar. Yolcuların hepsi bu küçük yiğite ve annesine birşey- ler hediye etti. Bir tanesi pek zen- ginmiş. Çıkarıp kadmcağıza bir yı- — Bununla Aliye bir at 'alm, Gele- cek sefer büradan geçerken onu at üstünde göreyim, dedi. Biri de büyük bir şehirde yüksek bir adammış. Aliyi yanına alıp okut- mişa söz verdi. Alinin babası yoktu. Dul anneciği bunlardan hiçbirini ya- pamıyacaktı. O kadar sevindi ki za- vallı kendini bir rüyada sandı.. Bir hafta sonra köyün ileri gelenle rinden Durmuş Baba Aliye istediği atı seçti. Bir ay sonra da küçük Ali Şehre, (okul) a yazılmıya gidiyor- du. aa RRLIN 'RESİMLİ HİKÂYE : Kocafil 1 — Köprü filin ağırlığına dayana- mayıp kırıldı. sarar ne, termek için getirmiştim. Onlar ze- Tolin ile Paolin hemen ağlıyarak an nelerinin kucağıma atılmışlar: — An 'TANın Çoöcuk Ilâvesi Bundan 2100 yıl önce Çinliler ül- kelerini —Tatarlarla öteki düşman- Jarından korumak için— çepçevre »bir duvar içine almışlardı Bu kalın du Napolyon Bonapartın ee Ce ge ea Küçüklüğü Meşhur Fransız İmparatoru Napol yon Bonapart küçük iken çok uyur- muş. Sofrada önüne konulan yemeği Bonuna kadar yer ve hiç bir zaman şu yemeği istemem öteki-yemeği iste rim filân diye şikâyet etmezmiş. Na- polyonun bu oburluğunu bilen ev halkı da, kilerdeki dolapta bir yemiş veya tatlı eksildiği zaman kabahati hep ona yüklerlermiş. Hele evin hiz- metçisi sanki gözüyle görmüş gibi hep Napı yemiştir der i£ TE BUNU, BILMIYOR DUM. varın adma “Çin Seddi,, derler. Bu seddin uzunluğu 2500 mildir. Her mil de resimde gördüğünüz gibi bir kule- si var, Ayda Yaşıyan İnsanlar Var mı? On beşinde aya dikkatle bakmız. Sanki gökte yusyuvarlak bir yüz si- ze bakıp gülümsüyor gibidir, değil mi? Halbuki: Bilginler ayda hiç bir insan olmadığını söylüyorlar, Çünkü: ayın etrafı, bizim dünyamız gibi ha- va ile kaplı değildir. Hava olmıyan yerde de insan yaşıyamaz, O, yuvarlak bir insan yüzünü an- dıran çizgilere Teleskop'la bakarsa- nız, burun, ağız, göz sandığınız şey- lerin dağ, yanar dağ, uçurum vesai- fakat bir gün bütün bu if re kurtulmak - için iyi bir fırsat düş- muş. Bir bayram günü Napolyonun amcası bir sepet turfanda incir - ile misafir gelmiş. Akşam yemeği olun- ca herkes sofraya oturmuş fakat ki- lerde incirleri aramıya giden hizmet- çi tabağı boş getirmiş: Bunun üzeri- ne Napolyonun annesi oğluna: — Bu akşam ceza olarak yemek yemiyeceksin yalnız su ile ekmek ve- receğim. Napolyon her zamanki gi- bi: Vallahi ben yemedim anne diye ağlamıya başlayınca amcası — Oğ- lum o incirleri yediğin birşey değil. Fakat ben onları buraya yalnız gös- hirli ve yenmez incirlerdir. Bu sözleri işiten kır Ka- ne incirleri biz yedik. Bizi affet. De- mek artık öleceğiz... Cezamızı çeke- ceğiz? Bunun üzerine Napolyonun amcası kahkaha ile gülerek : . Hiç Eskiden Anadolunun bir yerinde tuza “hiç,, derlermiş, Bir gün bir köylü kadm küçük oğlunu Pazara göndererek tuz aldırmak istemiş. Fa kat unutmaması -için hep ağzıyla Hiç — Hiç diye tekrarlamasmı söy- lemiş, Çocuk hiç hiç diye söylene söylene giderken deniz kenarındaki balık tutan bir balıkçıya rast gelmiş. Balıkçı hiç hiç diye çocuğun dua et tiğini sanmış ve bağırarak: Neden hiç tutmamamı istiyorsun. Yumur- cak Allah artırsm desene, Çocuk korktuğu için tuzu unutmuş ve Allah artırsm diye söylene söylene yürü- miye başlamış. Bu sırada bir cenaze geçiyormuş. Bu sözleri işiten biri oğ lum cenaze geçerken Allah rahmet eylesin derler deyince Çocuk bu sefer Allah rahmet eylesin diye diye yolu- na devam etmiş: Fakat bu sırada bir adam iki ineği ipinden çekip gi- diyormuş. Onun böyle dediğini - işi- tince kızmış bir iki tokat indirerek: — Daha bunu şimdi satın aldım sen bana böyle dua ediyorsun, Uğur- Kahkaha Köşesi Büyükbaba Şefkati Büyük baba ile torun tiyatroculuk oynuyorlar: ö Büyükbaba (Uşak rolünde) —Yük sek sesle efendim, misafirler geldi. (Yavaşça) baban da eve döndü, Şu perdeyi üstünden atsan pek iyi eder- sin. İ üeüi Yerinde Cevap Anne çocuklarma ayakla işliyen bir otomobil almıştı. Çocuklardan bi- ri oyuncağa hep kendi biniyor. Karde şini bırakmıyordu. Anne sordu: — Birakıyorum anneciğim. Ben 0- tomobille yoykuşu iniyorum. O da yukarı çıkarıyor. Meşhedi, Gibi ? Yerdeki çocuk (Ağacın tepesinde« kine) — Şimdi sen tâ oraya kadar jyalnız başına mı çıktım diyorsun. Ağaçtaki Çocuk — Ne canırm.. Ben daha bu ağaç küçücük bir fidanken üstüne oturmuştum. Bü yüdü, büyüdü bu hale geldi. Ben hâ- lâ üstündeyim. lu kademli olsun. Çoluk ğ ge Fa- kat belki mide fesadma uğrarsınız. O incirler zehirli değildi. Ben hırsı- zı meydana çıkarmak için öyle söyle- dim, Napolyon: — İncirleri onların yediğini ben de biliyordum diyerek yarasm, diye dua et.. de- miş. Bu seferde zavallı çocuk böyle söyliye söyliye giderken bir adam görmüş elinde bir kedi ölüsü ile gidi- yormuş. Bunu işitince o kadar kız- yaşarmış: — Ben bu yavrucuğun bu kadar asil ruhlu olduğunu bilmiyor- dum. Napolyon muhakkak büyük bir adam olacak demiş. Hakikaten Napolyon İmparator o- lunca ihtiyar hizmetçiye bunu gör- mek nasip olmuş. iyi kalp! i meydana vurmuş. mış kediyi üstüne fırlatmış. Neden Bu oda böyle i diye dinliyen hizmetçi kadının gözleri| Çocuk bunu bir çiftçinin öğrettiği- ni söylemiş ve ne diyeyim ya amca deyince hiç bir şey söylemeden dos- doğru işine git deyinre çocuğun aklına “hiç,, alacağı gelmiş ve he men elindeki para ile tuzu alarak e- mışlardı. ti. Zavallı arabacı ne yapsın, İster is- İ derede se su basacaktı. ,2 — Gide gide nihayet onları iki| 3 — Erkek çocuk hemen suya in- | bin de koşup -babamla ö bııldulu' deş babalarmın atlarını aramıya çık- | Dere sellerle taşmıştı. Etrafı nerdey- | deşinin yanma döndü. l z di.. Atlardan birinin üstüne binip (4 — Haydi, dedi, sen de arkı kar | ber götürelim. Yoksa haberleri olma dan onların oldukları yeri de su ba- | nala sürdüler. 6 — Daha fazla gecik. | Baba bütün etrafımdakileri toplayıp aya |sacak. Çabuk bu felâketten onları | memek için bir tepenin başından baba ha- |kurtaralım, — Iki cesur kardeş atlarını dört | T — tepeye kaçtığı zaman eski yerlerini vine dönmüş. Tam vaktinde yetişmişlerdi. RENKLİ TABLO Bu kuşu tanıyanmız yoktur: Pa pagan. Tüyleri parlak ve çok renkli bir kuş. Papaganın ne renklerde ol- duğunu iyice sorup bu resmi o renk-, lere boyaymız. Bize (on beş gün içinde) yollayınız. En güzel boyryan-, lardan üç kişiye birer hediyemiz var.| Fotoğrafları da mecmuamızda bası-, lacaktır. Matbaaya on beş günden sonra gelen cevaplar müsabakaya gi remiyecektir. Bunun için biraz acele e F g ilizdinn zi A