Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TAN Gündelik Gazete T ÂN m hedefi: Haberde, fikirde, *? Şeyde temiz. dürüst, samimi ye » kariin gazetesi olmıya çalışmaktır, —— x ABONE —BEDELİ— ı“rhye Ecnebi ;00 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 45“ » 6 Ay 1500 » ı““ » 3Ay 800 » Mm“ » L Ay 300 » uııy::"”"l Posta ittihadıma dahil ol Üa Aıııeı-ıılelıeıleı' için 30, 16, 9, 3,5 lira n_m'ıekbone bedeli peşindir, Adres değiş â 25 kuruştur, Cevap için mektup 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır, ân MESELELERİ - | | Muallim Nihat | Sünün Meselesi Oldu (Yazan: M. Zekeriya| | d.:ı““""' Nihat günün meselesi ol- ye *Sam gazetelerinden biri bir deli- Onun timarhanedeyken yarım ya- & anlattığı bazı hatıralarını nak Op Slşiyor. Halbuki bunların çoğu h%ht te uygun değildir. Muallim Ni. he bir kadına âşık olmuş, ne Şark ; Wâ&’eüerhe gitmiştir. Kendisi de o e bunları tekzip için bir mek. P göndermiştir. ; ;nâlî& Bgazetecilik demezler, kör tak derler. | Bm%huriyet gazetesi de dün mual. |ç? Nihadı ele alıyor, bu adam meden ğf'iki bu faciadan biz mesul imişiz | Desriyatımızı muahaze ediyor. E ,_:uılıhn Nihat aiçin bu kara sefa- üştür.? Neye mezarlıklarda İYor, diye bir sual soruyor ve | 'âğl halde çalışmıyor? Niye 30 se- | %mnaıum olduğu halde tekaüt | Ğ almıyor? bu suallerin cevaplarını mu. sinı Nihadın hatıratında bulacak. Tz Cümhuriyetin hatası, bu hatı. dıb oOku A hillçik ver inde - | Siz, Tavsiye ederiz, lütfen bu faclayı bu larmmızda takip ediniz, o vakit j w_me" sormıya luzum görmiye - | © | k'*“P Sergisi | .;:î:ğıu Halkevinin açtığı kitap hip le gezdiniz mi? Tavsiye ederiz, )'“İe fa buraya uğrayınız ve memle. Pti "-P;lıan neşriyat hakkında bir iz. ı:.:t':." Bide teşhir edilen kitapların İki ancak beş yüz tanedir, Son k&::l İçinde neşredilen kitapların ye laş © bundan fazladır. Fakat kitapçı. 'ye karşı kâfi derecede alâka eri için, burada bütün bulundurmak mümkün ola- Hü istatistiklere göre Türki. Son senelerde kitap meşriyatı * En çok ehemmiyet verilen içtimalyat ve ekonomiye ait ikinci dereceye düşmüş - İse göze görünmiyecek ka. | Wıı:zuml!hr Fakat neşriyatın asıl n kısmmı çocuk kitapları teşkil Cok Cei Bu da gösteriyor ki, en u"“dh:.î“ smıf yemi nesildir. Bütün 'leeh— de onlarda olduğu için bu M bizi sevindirmiye kâfidir. y:ş*ıı talebesine, kitap sergisini ttmelerini tavsiye ederiz. Ki. üxdlch değilse bile, yeni neâr: la bir fikir edinmek, mülel :':,r'"mtk bakrmından bunun kıy u'üumtyeü vardır, £ TÜ İ Yat îîthomm'n “Vaffakıyeti & ş oyaelerimiz bir müddettenberi ti- € u_y""ıı lâkayttirler. Halbuki Büyüp ç atrosu süratle İlerliyor ve St bu Sterler veriyor. Dram kısmı- ::"kî Tepertuvarı hakikaten Ür y şettk büyük eserlerle dolu- e elddımo şayandır ki, halk en Ny.t Ve klâsik eserlere ehem- Tak v"m"“odir Bu cümleden ola- Kr. u'nml'oıunun bu yıl temsil ötmüstür İT pek büyük bir rağbet *”“hq tür. Tiyatromuz da bu eseri ide ej &i dden büyük muvaffakıyet Kendi köz, mutavazıana Çü- ugün bütün dünyayı dü- şündüren mesele teca- vüze karşı gelmenin yoludur. Bu yüzden en ço k düşünülen mevzu, “tecavüz,,ün bir me- sele olmak bakımından leh ve aleyhindeki fırsatları ölçüp biçmektir. Londrada çıkan Economist gaze tesi bu mevzua tahsis ettiği bir ma kalede diyor ki: “Tecavüze karşı iki kat'i hakikat göze çarpıyor, biri teknik, diğeri e konomik mahiyettedir. Teknik ha kikat bugünkü harp fenninde mü dafaanın hücuma, kati surette faik olduğudur. Tecavüze karşı ekono. mik engel ise, dünyadaki iktısadi kaynaklardan en büyük kısmın te cavüz fikri beslemiyen devletler e linde bulunmasıdır. Fakat bu âmil ler, ilk bakışta göze çarptığı dere cede kati mahiyeti haiz değildir. Çünkü müdafaanım hücuma üstün lüğü, iki tarafm azami derecede müsavatına bağlıdır. Yoksa Habeş müdafaası gibi bir müdafaanmn İtal yan hücumu gibi bir hücuma, karşı gelmesine imkân tasavvur oluna mazdı. 1938 senesinin en büyük teh likesi, demokratik ve gayri müteca viz devletlerin, bilkuvve mütecaviz olanlara bir av gibi görünmeleri dir. Çünkü tecavüz fikrini besliyen ler, diğerlerini henüz hazırlıksız ve maneviyat bakımından sarsık görmektedirler. Fakat tecavüz fikrini besli yenler de, vakalarla karşı züne - bakmıya - cesaret " ediyor. larsa, herhalde kendilerini pek iyi bir vaziyette görmüyorlardır. Çünkü tecavüz fikrinin son altı yıl zarfında tuttuğu yol, kendisini mukadderatın çok ağır istihzalarile karşı karşıya ge. tirmiştir. Fakat tecavüze kurban olanların kendilerini müdafaadan âciz kalmaları, ve miletller cemiye tindeki arkadaşlarmın, taahhütleri ni ifadan çekinmeleri, mütecaviz lere hiç ummadıkları neticeler te min etmiştir. Japonya, Mançuride; İtalya, Habeşistanda, hiç bir enge. le rastgelmeden ileriledi. Fakat mu kadderatm istihzası bu hâdiseleri takip etti. Çünkü fethedilen mem leektler birer nimet ve bereket kaynağı sanılmıştı. Halbuki bunla rin bilâkis geniş sermayeleri yut mıya müheyya birer kuyu olduğu görüldü. Zenginlik ve refah geti ren bir genişl uman iki l ketin herbiri, yeni tecavüze macera larıma atılmıya mecbur kaldı. İtal ya Ispanya işine ve Japonya seddi " talyanım ve Japonyanm bu ' gidişine bakarak, henüz meydana atılmıyanların tereddüde uğraması çok muhtemeldir. Fakat Almanyanın a la Japonez, yahut a la Italyan bir hareketine karşi durmak mümkün müdür? Günün en mühim meselelerinden biri budur. Hitler Almanyasının siyasetini kararlaştırmak yolunda son söz. söyliyecek ricalin bugün yeis içinde olduklarmı iddiaya im kân yoktur. Fakat dahilde kendi e serleri olan iktısadi güçlüklerin, yahut yeise düşen bir müttefiğin tesirile yeise uğramaları çok muh temeldir. Yedi büyük devlet içinde, belki de İtalya, Sinyor Mussolininin ça buklaştırdığı silâh yarışma en az dayannbîleeek olan gibi görünü |;şanveAnkm”dsbirtlyıtrokı. zandıran artistlerimizi tebrik etmek vazifemizdir. ge— Mümkün Olacak mı? yor. Duçenin siyaseti İtalyaya şim diden orta ve cenubu şarki Avrupa da nüfuzunu kaybettirmiş ve İtal ya bu nüfuzu yeniden silâhlanan müttefik Almanyaya devretmiştir. Italya, iktisat bakımından zayıftır ve şimdiden ağır bir yük altında dır. Onun Almanya lehinde Tuna boyunca ve Brenner üzerindeki fe dakârlıklarıma mukabil Fransa ve Ingiltere hesabına Akdenizde ve Af rikada nüfuz ve arazi araması muh temeldir. Fakat nevmidane bir ma ceraya atılmak için Almanyayı da kışkırtmak lâzımgelir. Aeaba İtalya böyle bir teşeb- büse girişirse muvaffak o lur mu? Böyle bir hâdisede Sin yor Mussolininin kullanacağı en mü him koz, Berlin — Roma mihveri Almanyanm Avrupada tekbaşma müttefiksiz. kalmak endişesidir. 1914 Temmuzunda Avusturya — Macaristan diplomatlığınım Alman yaya karşi muvaffakıyetle kullan dığı koz, bundan ibaretti. Alman lar, belki de bir defa daha zayıf bir müttefiğin peşinden gitmek iste mezler, Almanya ne 1914 senesinin temmuzunu, ne de daha sonraki se nede müselles ittifakım üçüncü rük nü olan İtalyanm sabık müttefik lerini arkadan vurmak için bitaraf Irğı bile terkettiğini unutmamıştır. Alman erkânı harbiyesi, imkân bulduğu takdirde, İtalyanım İspan ya ateşine attığı kestaneleri yan maktan kurtarmak istemiyecektir. Almanyanın İtalyan maceraları hakkmdaki endişelerini bu sırada diğer müttefiki olan Japonyaya ait keskin endişeler teşdit ediyor. Al axa yarını mrakKSdur, Japonyayı, mü nasip fırsat hülül ettiği zaman Sov yet Rusyaya karşı kıskacm bir ko lu gibi kullanmaktı. Japonlarsa başka türlü düşündüler. Vilâdivos toktan Tokyo ile Osakayı bombar dıman edebilecek devlete hücum e decekleri yerde Çine yüklendiler. Japon koçu boynuzlarımnı Çinin ça murlarma o kadar soktu ki belki de onları bir daha oradan çıkara maryacaktır. Almanya bakımından vaziyeti büsbütün berbat eden bir nokta, kızışan koçun Çindeki Al man ticaretini de ayaklar altına al masını ve arka ayaklarile de İngil tere imperatorluğuna ve Amerika ya saldırmasıdır, Japcrn diplomasisinin İngiliz ce konuşan mileteri bireş tirmek hususunda kazandığı par lak muvaffakıyet belki de Alman si yasetini yeni bir yola sevkedebilir. TecavüzeKarşıkoymak sı: İ ":"ı':ı'ıı::;:ı YHBST e j7 MNN ğ ı' Vaz DÜDÜ A ZI ğ (BR) ZZAZA nn SİNEEŞ - HİNDİ : Tetal 'i İpite ÇYi 2 KUN ıhhılujı YUTNN Çünkü Japonlarm saptığı çıkmaz, Rusya üzerindeki tazyiki zaiflet- mektedir. Almanyanm Rusyaya karşı bir maceraya girişmek fikrin de olmadığı anlaşılryor. Çünkü ma ceranm Japonya ile birlikte Sovyet Rusyaya yüklenmekle kalmıyarak bütün dünyanm ve ingilizce konu şan bütün milletlerin ona karşı ha reket etmesinden endişe ediyor. Kuvvetlerin bu şekilde tevezzüü yüzünden Almanyanın Şarki Avrupa daki ihtiraslarını, Rusyaya saldıra rak değil, belki onunla anlaşarak tatmin etmesi çok mümkündür. Böyle bir vaziyet bütün devletleri yeniden düşünmiye mechur edecek tir. Fakat herşeyden evvel bugün kü gerginliği hafifletecektir, Hiç olmazsa milletler bir müddet için yanyana yaşamak imkânmı bula caklar ve örs ile çekiç vazifesini yapmaktan korunacaklardır. Alman diplomasisinin 1938 de Alman milletine yapacağı en bü yük hizmet Rusya ile antant yap maktir, Japonyanın Uzak Şarkta genişleme hareketinin muhtelif safha- larini şu haritalarda kolayca görüyoruz. Siyah yerler Japonyanın istilâ ettiği toprak parçalarıdır. Bir Köy Yeniden Kuruluyor Antalya, (TAN) — İki yüz evden ibaret, fakat pek dağmık olan Melli köyü halkı bir araya gelmek arzusu nu göstermişlerdir. Ziraat Vekâleti, kurulacak yeni köy için meccanen kereste verileceğini müjdelemiştir. Valinin başkanlığında ve Nafia, sıhhat müdürlerinden mürekkep bir heyet, yeni köyün kurulacağı sahada tetkiklerde bulunmuş, halka evlerinin yapılacağı yerler gösterilmiştir. Bu evlerin plânları Nafia müdürü tara fmdan çizilip köylüye verilmiştir. Di ger dağınık köyler halkının da bu mu aveneti görerek birleşmek istiyecek leri umuluyor. Yeni Melli köyü, kara iAntalya Lisesi Büyüyor Antalya, (TAN) — 933 yılmda ku rulan lisemizde talebe mevcudu 827 den 1160 a yükselmiştir. Lise olarak kullanılan iki bina, ihtiyaca kâfi gel memektedir. Bu yüzden senebaşında bir hayli talebe kaydolunamamıştır. Ayrıca bir lise binasının daha inşası hakkındaki teşebbüsler neticelenmek üzeredir. Valinin gayretlerile Yenika pı mevkiünde yapılmıya başlanılan lise binası yakmda bitecktir. Gele cek ders yılımda lisemizde kız ve er kek talebenin iki bini bulacağı umu lüyor. * dan gelenlerin Antalya hududunda Hiırçın TÜMmnellkk W ÖŞE Vatandaş Türkçe... Ka Konuş Demeden Önce Azıcık Realist Olamaz mıyız ? EYazan: Aka Gündüz| —— Azizim Bay Toprak, (Vatandaş, Türkçe konuş) u kime söylüyoruz ve bunu kinmclen istiyo- ruz? Rumdan mı, Ermenicen mi? Muse- viden mi? Araptan mı? Arnavuttan mı? Boşnaktam mı? Çerkesten mi? Kürtten mi? Türkten mi? İlkönce bunu tayin etmek pek fay- dalı olacaktır Dizdiğim isimlerin sonundan baş- lyalım: Bir: Biz bunu en başta Türkten is- tiyeceğiz, Türk; Rumca konuşuyor! Arnavutça konuşuyor! Bulgerca ka- nuşuyor! Arapça konuşuyor! Kürtçe k! şuyor! Konuşanları alay alay, evleri dizi dizi sayıp dökmiye lüzum yok. Siz de pek İyi bilirsiniz. Ve yime pek iyi hatırlarsmız ki: — Türk kardeşler! Türkçe konuşu- nuz. Diyen iki Türk genci, Türkçe ko- auşmıyan Türk kardeşleri tarafından acı tecavüizlere uğramışlardı. Gazetelerin yazdığı gibi kanun tek lifinizde konuşmıyanlara cezu veril- mesimi istediğimiz doğru İse, bu kar- deşlerimize verilecek cezaların “esba bı müşedded dolgunca olması icap eder. Evlerinde Türkçe konuşturmıyan, —mürettip hatası de ğil, tekrar ediyorum: —Ko, nuş, tur, mı, yan— aylıkçıları tenır mısınız? Ben tanırım, Bu gaflete, alışkanlıktan ötürü di- yemeyiz. Mübadele on beş yaşımma ginli. Bu- rada doğanlar on beşime, beşte gelen ler yir , onda gelenler yirmi be- şine ve ilâh, bastılar. Baybabaları ile Bayananneleri de on beş yıldamberi öz Türkiyede ve Türklüğün — özünde- dirler. Hâlâ alışkanlıklarından — vaz- geçemiyenler varsa bu derece sakuıt alışkanlığa uğrıyan dilleri hacamat- lamaktan başka tedavi yolu yoktur, Kaldı ki ana vatana, bu gibilerdea çok daha eski gelip yaşıyanlar var. Onlara da hacamat yerine çayu ma- kası isber. ğ Şu küçük toplu iğneciğin ucunu kemdi dilimize birazıcık batırdıktan sonra artık istediğimiz boyda çaval- dız kullanabiliriz. Iki; Çerkesten istiyeceğiz. Bir defa kati bir vatan birdği, din birliği esası var. Onu sö;le bıraka- lım. Çerkes; Türk tarihine, Türk top- rağına Türk politikasma, Türk aile- sine, Türk kanına o kadar kaynarmış tır ki Türkten Türkçeyi uasıl hakla ve şiddetle istiyorsak ondan da o ka- dar hakla ve şiddetle istemeliyiz. Üç: Boşnak ta böyledir. Boşnmak demek bir millet demek değil, Busna. lı demektir. Asırlardan beri dinimi- ze, dilimize, tarihimize, politikamıza ©o derece kay tır ki bugünkü Bos nadaki Boşnağın bugünkü adı Türk- tür. (Turçim) derler. Ve onlar bu şan h adı taşımaktan memmun ve mesut- turlar. Bırakınız başka yerleri, şu da kikada Ankara sokaklarında Türkçe bilmiyen minimini yavrucuklar dolaş- maktadırlar! Türkten istediğimizi Türk olandan da istemeliyiz, Dört: Eki çeşit Arnavut vardır. Bi- ri Arnavut Armavudu; biri Türkün havasma, suyuma, toprağına, tarihi- ne ve mukadderatma kaynamış Tür- kiyeTürkü Arnavut.Birincinin havası 've tebaası başkadır. Ondan bunu isti- yemeyiz. İkincisi bemdendir. Ben. dir, Bunu ondan da isteriz, Beş: Türkiyede bir Arap camliası, bir Arap milleti yoktur, Arapça ko- muşan Türkler vardır, Arap tebaası olanArabın kendi dilini konuşması bir haktır. Biz Arapça konusan Türkiye tebaası Türkten hakkımızı ist'varıız. Altı: Kürt demilen kardes v &n da Arapça konusan Türkün eşilir. Niçin bun'arı ön sırada aldrmn ? Ayrıca bir de din birliğimiz — oldu- ğundan. Din politikacı ve dünyaet değildir. Ne mükemel bir hamle et- tik te ayırdık. Fakat buna karşı din manevici ve gönülcüdür. Bir realite ki izahı uzun sürer. Zaten köşem de pek dar, bal dan görecekleri ilk asri köy olacaktır. —YARINA—