7 Ocak 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

7 Ocak 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T ik 3” X * $ ei di rilter Uzak Şarkta Japonlarm or- k için Avrupada rahat olabilme- () | bozmaları ihtimali olan devletleri inin etmek ve onlarla anlaşmak MA 7 1 sss TAN Gündelik Gazete Hn 'TAN;ın hedefi: Haberde, fikirde, ber şeyde temiz. dürüst, samimi olmak, karlin gazetesi olmuya çalışmaktır, —— —ABONE BEDEL — Ecnebi 2890 Er, 1500 » 80 » 10 » 1 Ay 300 » Milletlerarası posta ittihadına dahil ol Biyas memleketler için 30, 16, 9, 35 Bra Ür: Abone bedeli peşindir, Adres değiş Vrmek 25 kuruştur, Cevap İçin mektup ara 10 kuruşluk pul ilâvesi lazımdır, | sonüN MESELELERİ | Zel ille İngilterenin Sulh Siyaseti , İYazan: M.Zekeriya) Ajanslar Ingilterenin Avrupa siya- #etinde değişiklik vuku bulacağını, vekilin bütün harici işleri bizzat edeceğini bildirdiler. Bu tah- Minlere sebep olmak üzere de Harici- Ye Müsteşarlığına Sir Robert Vans- "in getirilmiş olmasını göster- r. e Veriler haberlere göre Sir Robert 'ânstrat yakmda Romaya, Beriine Ve Parise giderek siyasi tetkik ve te- Müslar yapacaktır. Bu seyahatten wat yeni bir Avrupa konferamsı- Mn toplanması imkânları etrafında ikat yapmaktır. Bu haberler, Ingiliz kabinesinin ha- Mei siyasette takip ettiği yolun haki- Şehresini meydana çıkarmıştır. nberlain kabinesi muhafazakâr. n elindedir. Bunlar ötedenberi Al. Manya ve Italya ile anlaşmak taraf- dırlar, Başvekil bu fikre mütema- Yü olanların başındadır. Bu bakım:| Eden ile Başvekil arasında biraz Börüş farkı vardır. Bu sebepledir İ Chamberlalı Hariciye Nezaretine adamlurından birini getirtmek rasetini bu kanaldan yürütmek Ütiyacını duymuştur. Başvekil Hak aile bir iki defa amiaşma teşebbüs- İns girişmiş, fakat bu münferit te r müspet netice vermemiştir. Son zamanlarda Hitlerle yapılan te- Mastan sonra Fransa ile birlikte müs | erek bir sulh siyaseti takibine karar Vermişlerdir. endi Ve aj Ya çıkardığı tehlike ile meşgul ola- İr. Akdenizde donanma bulundur- meeburiyetinden dolayı Uzak ta balıri bir nümayiş yapmıya İle esaret edememistir. Avrupa me- elesin halli için de, Avrupa sulhü- yeti vardır. Bu maksatla: İ— Dört büyük Avrupa devletinin edeceği bir Avrupa konfe- "an akdetmek; İ— Versay ve diğer sulh muahe-| in haksızlıklar doğuran bazı Maddelerin tödüş etmek — Almanyanm müstemleke iğ- tetkik etmek üzere bir müs- ietileke konferansı toplamak için te- sata girişmiye kurar vermiştir. İŞ olarak ta yeni Hariciye Müste- Üç devlet payitahtnda tetkiki birak zere yola çıkarmayı düşlüm- ir, iy l İnkiltere bu yeni sulı projesin- â, , Misa İle birlikte hareket etmeyi a 6 olarak kabul etmiştir. Fran- Mt bü fikre şimdiki halde tama tay, ahali görünmüyor. Yalnız or- Ey, Alli lâzım gelen bir Fransız — Yet İttifayı vardır. Almanya ve va Ötedenberibu ittifakın borul- te, lüzumunu iddi etmişlerdir, di- bay, artar halledilse bile bu ittifak İn, #madıkça dörtler paktmın akdi- R, » Yoktur, bing >eple Ingilterenin sulh teşeb- ee Sovyet Rusyanm Avrupa İ$- Yün, © üzaklaştırılması fikri de bükün tutulan siyaset bu tik ve #liir e Yürtmektedir. Ergeç m Bağ, za lara ba ittifakı boz- | Yay, nu kabul ettireceklerdir. May FEN — Sovyet paktınm bozuk İtiş emek, Franz — Çekoslovak , e - bozulması demektir. Ma İrta Avrupa kendi mu ürcağ tma, yahmt faşistlere terke insan, Kamere Çıkabilecek mi? Y eni Meksika çölünün e- teklerindeki şehirlerden yirmi kilometre mesafede tek başma duran uzun bir kule vardır. Bu kuleden alevler sa- çan roketler gökyüzüne uçmak. tadır. Arkasmda dumandan bir kuyruk bırakan roketler yüksele yüksele gözden kay- boluyor ve daha sonra bir pa- raşüt açarak yeryüzüne doğru dönüyor, Bu işle meşgul olan at Clark Üniversitesinde fizik profesörü Ro bert Goddard'dır. Bu roketlerin ya kında, hiç bir tayyarenin yetişemi yeceği tarzda Okyanusları aşması bekleniyor, Hattâ bazılarına göre bu roketler, bir gün insanları yer yüzünden alarak kamere ve daha ö telere götürecek ve Hu sayede an cak teleskoplarla gördüğümüz yer leri görmiye imkân hâsıl olacaktır. Doktor Goddard'ın kendisi uya nık kafalı bir ilim adamı olduğu için büyük iddialarda bulunmamak ta ve hedefini en mütevazi lisan ile anlatmaktadır. Ons göre maksat, tayyarelerin ve stratosfer balon- larının varamıyacağı sahalara, yol cuları değil, fakat fenni âletleri gön dererek, havanm en uzak tabaka larmdaki hargret derecesini, tazyi kt ölçmek ve orada elektriki va ziyeti anlamaktır. Çünkü bu saye de havaya, radyo muhaberatına, ve güneş ile kozmik şuslara ait bir çok sırları çözmiye imkân hâsıl o lacaktır. rTofesör Goddard'ın vücude getirdiği kanatsız tekerlek leri havada bir, bir buçuk mil yük selmekte. Ve bu mesafeyi saatte O mil sürat hesabile geçmekte dir, Bu roketler şakuli uçuşlarda da saâtte 700 mil slirstle hareket edebilmişler, Ve bu süratle hare ket ettikleri halde insanları data şıyabileceklerini göstermişlerdir, Yeryüzünde hava en kesif halde dir. Altı mil yükselince bu kesfet ilçe birine iner. Ve bu kesafet in sanların veya kuşların teneffüs et melerine müsait değildir. Bu mm takanın daha ötesine siratosfer mntakası deniliyor. Bu mmtaka deniz sathından yüz milden fazla yilksektedir. Yapılan roketler havaya mühtaç değildir, Bunlarm istinat ettiği ka nun, 250 yıl önce, herkesten evvel Nevton tarafmdan izah olunan ka nunun tıpkısıdır. Doktor Goddard ilkönce barut kullanarak roketler'ni harekete ge girmek istemiş, fakat baruta bir den bire ateş vermiyerek bl baru- tu mitralyöze benziyen bir vasıta ile biribirini takip edecek hareket lerle eşlemeyi daha muvafk görmi Bu sayede briibirini ta kip eden infilâkler sayesinde roket yükselmiye devam edecekti, oddarl çok geçmeden ikin çi bir hattı harekete karar verdi. Ve barut yerine petrol kul lanmıya başladı. Kendisi havaya güvenmediği için potrolu yakmak işin, roketin içine petrol deposu nun uzunluğuna bir mayi oksije ni muhtevi bir depo yerleştirdi, Iki mayi tazyik ile infilâk ediyor. Bu gün profesörün roketleri bu ge- kilde hareket etmekte ve yavaş ya KMUVAEFAK Ş OLMANIN SIRRİ* Hayatımda İnkılâp Yapan Muvaffakıyet Formülü ki yıl evvel, hayatımda bü. İ yük bir inkılip yapan bir muvaffakıyet formülü keşfettim. Bu formül okadar basit, ve okadar açık birşeydi ki, onu tatbik ile elde ettiğim neticelerde onun rolü oldu- ğuna âdeta inanmak istemiyo - rum. Evvelâ şunu itiraf edeyim ki iki sene evvel ben manen tamamen İf- lâs etmiş vaziyette ilim, Şüphesiz bumu yalnız ben biliyordum, bir de benden beklenilenin ancak onda birini yapabildiğime vâkıf olan ba- zı yakınlarım. İyi bir mevkilm var- dı, Hayatım okadar kasvetli değil- di, fakat ben muvaffak olmadığı- ma kanidim. Yaptığım sey, yp- mak stediğimin bir gölgesinden ibaretti, Bu aezimi izah için ken- dimee bir takım nazariyeler bulu- yordum, fakat şurası muhakkak ki çak daha iyi, cok daha mükemmel P irdim. MK Yani idim ve buradan kurtulmak istiyordum, Nihayet kurtulmanın yolunu keşfettiğim gün de taliime inanmak istedim. Çünlü bulduğum O muvaffakıyet formülümün tadbiki İnarılmıyacak kadar mühim #eticeler verdi. Ade- ta hayatımın üzerinden sihirbazm değneği geçmiş gibi idi, Evvelce de etrafımı saran güç- Tükleri yarmıya teşebbiis etmiş, fa- kat her defasında yeni müşküller- le çevrildiğimi görmüştüm. Yeni formülü bulduktan sonra bütün bu fakryetsizliğe sürükliyen âmiller güneş gören kar gibi eriyip gitti. Benim için bu kadar hayret ve- rici neticeler veren bu formülü w- zun müddet arkadaşlarıma söyle- medim, Çünkü bu halin yalnız ba- na mahsus birsey olduğunu zamne- diyordum. Sonra da ayni formülün başkalarmın müşkililerini hallede- ceğini zannetmiyordum. Fakat gün geçtikçe etrafrmdaklleri tetkika koyuldum. Bir çoklarınm daha be- nim gibi vakitlerini boş yere öldür düklerini, enerjilerini israf ettikle- rini gördüm, İnsanların çoğu kon- dillerine lâyık olan hayatı yaşamı. yorlar ve bundan dolayı muztarip- tirler, Düşündüm ki, ben bu müş- küllerden nasıl kurtulmuş ve bu istıraba bir nihayet vermişsem, bü adamlar da imkân bulsalar, bu gir- daptan kurtulabilirler. Hulâsa biz hepimiz, elimizi aya- ğrmızı bağlıyan görünmez bağlar gözüldüğü takdirde, bugün vardı- Zımız hayat seviyesinden daha üs- tün bir seviyeye varabiliriz. Bizi, mukadder olan tam ve normal ha- yata varmaktan meneden mağlüp olma — iradesidir. e Artist, dev- let adamı, tüccar, muharrir, avu- kat, memur veya İşçi. ne olursanız olunuz, hepimiz karanlıkta yaşıyo- Tuz. Bazan muvaffak olmuş bir 4- damın hayatmı okuduğumuz za- man önümüzün aydmnlandığını, ve kendimizde o vakte kadar bizce Ça aaa 4 Bu yazı, New-York Ti- 5 ; mes'in fenni kısmındaki bir tetkik yazısından 4 £ o hulâsa edilmiştir / a - vaş hareket ettikten sonra sürati ni kat kat arttırmaktadır. Dört makinistin bir aylık çalış maları neticesinde bir roket imaji ne imkân hâsti olmaktadır. Roket ler çelik ile alilminyomdan imal olunuyor ve bu iki mayi ile doldu ruluyor. Roket hazırlandıktan son re Dr, Goddard ile adamları rasat mevkilerine çekilmekte ve zak kontro) İle oksijen petrol halitası na ateş vermektedirler. On mil me safoden işitilen bir gürültünlin kopmasını müteakıp roket hareket &diyor ve ilerileyor, Roketin sürati arttıkça gürültüsü de artıyor ve depolar boşalmcaya kadar hareket devem ediyor. En son tecrübede hareket yarım dakika sürmüş, da ha sonra roket 15 saniye daha yük selmiş ve daha sonra cazibe galip gelmiştir. #r aralık Dr. Goddard. roke ti idare hususunda zahme te uğramış, rüzgürlar ile diğer gay rimüsavi âmiller roketi dosdoğru istikametinden çevirmiş, bir uçuşta roket 1000 kadem kadar yükseldik ten sonra yolunu kaybetmişti, Bu âmillere karşı gelmek için yeni ted (Arkası 11 ineide) tini keşfeder gibi oluruz. Işte ben size burada hayatınız bu meçhul ve karanlık mntakala rına ışık tutacağım. Ve sizce meç- hul kabiliyetlerinizi keşfetmenize yardım edeceğim, O vakit buzün- kli hayatmızdan büsbütün başka, | tam ve mesut bir hayata erişme. | “in sırrımı kesfedecek, elinizi ko- lunuzu bağlıyan zincirlerin çözül düğünü göreceksiniz. | ——— —— meçhul bir kabiliyetin mevendiye- Vatandaş! Türkçe... Konuş Demeden Önce Azıcık Realist Olamaz mıyız? (Yazan: Aka Gündüz) e Manisa saylavı sayın ve necip tk küdaşım Bay Sabri Toprak'la orta uzunlukta bir yârenliğe girişmek is- tiyorum. Bu yârenliğe — Türkiyeli olmak şartiyle— herkes girebilir. *. Dava, eski kadılı mahkemelerdeki miras davaları gibi uzun ve eskidir. Aşağı yukarı 25 — 26 yıllık. Bu davayı bizim neslin gençliği or- taya atmıştır. Bunun uğrunda ne lev- halar yıktık, ne camlar kırdık, ne çe- neler dağıttık, ne dişler döktük, Et- tiklerimizin hepsi idealist ve biraz da dersiz topsuz bir gençilğin saf, sami- mi, coşkun tugyanlarıydı. Bu duygu ve ülkü taşkınlıkları suç sayılamaz- dı. Sayılsa bile masum ve mazur sa- yılmalıydı. Nitekim öyle de olmuştu. Fakat yıllar geçtikçe, olgular “Ya- kalar, hâdiseler, biribirinin sırtma yığıldıkça, hayat değiştikçe, hayst yenileştikçe, ve hayat capcanlı, tap- taze, yepyeni bir akışa başlayınca iş- ler değişti, Zihaiyetler ve zihniyeğ- lerin cemiyet yaşayışına tatbik şekil- leri değişti. Bir gün bir adam, ya bilerek ya bil- miyerek, düdük ibikli, dobrin püskül Hü, koyu kırmızı fesimi tahkir etti di- ye kendimi kaybettim, Süleyman Ke- mal kolumun altından Vurmasaydı, o adamın kafasmda bir delik açıla caktı ve açılacak başka bir deliğe de ben tikılacaktım. Niçin? Fesimi tah- kir ettiği için! Bugün, kasketinin güneşliğini en- sesine çevireni polise tutturasım ge- tiyor! Biri tersine realite idi, biri düzüne realite, Mahmut Muhtar Paşanın İzmir Valiliği zamasında İdi, Adanadan ge- ürken uğradım. Birinci kordondan standard kıyafetiyle bir genç zeybek geçiyormuş. Yabancınm biri ilk'gör müş, Ya tuhafına gitmiş ya hoşuna, Gülmüş, Sen misin gülen ? Zeybek be- ündeki kulaklıya #sdnca dizliği uğ- runda herifi boynundan beline doğru sepetleme biçecekmiş. Elinden zor kurtarmışlar. O zaman da kapitülüs- yonlar azmış, kudurmuş bir halde idi, İ Siyasi mesele oldu, Kapatıncıya ka dar nice terler döküldü, O genç zeybeği 26 yıl sonra İzmi. rin tanınmış, yüksek bir salonunda gördüm, Tanıyamadım. O beni tanı dı. Orta yaşlı, ültenşik bir baydı. Şim- di dizliğini atanları ağkışlıyor ve he- nüz atmamışlara atsınlar diye öğüt veriyor, Tramvayda kadınların yerini ayı- Tan kalım perdeyi yanlışlıkla araladı diye adamcağızın yediği kollektif da- yağı Karagözün eşeği yemiş olsaydı hemencecik zıbarrverirdi Bugünkü hıfzıssılıha kanunu kafes leri, pancorları kaldırıyor, Maarif Nazırı rahmetli Emrullah Efendi, ölmezden beş altı ay önce öle i cekti. Dehşeti bir kriz geçirdi. Sebe- bini herkes bilir; Eski harfleri ayrı ayrı yazmak için salâhiyetsiz bir €- mir çıkmıştı. Bugtinkii nesil eski harfleri ne ay- ri ayrı biliyor, ne de toplu. Stenografi taslağı sanıyor. Türkçeyi Türk kozmopolit münev- verleri konuşmazlardı, kaba dil diye. Bunun için öz Türkçeye Lisaar Os- mani, Sarfi Osmani, Nahvi Osmani adları takılırdı. Bugün dilimizin, di- ler anası olduğunu biliyoruz. Türkçe o kadar özleşmiş, güzelleş- miş, yani aslma dönmüştür ki gün gelecek onu kendiliğinden öğrenip kendiliğinden konuşmasını, başkaları btiyecek, Iyi amma, onu bekliye dururken (vatandaş Türkçe konuş) demek hak kımız değil mi? (Vatandaş Türkçe konuş) demiyelim mi? Bu bizim yer- den göğe, gökten yere hakkımızdır. Fakat her hakkın, mahiyetiwe ve icabıma. göre bir alış yolu vardır. Bu yârenliklerde onu İncelemiye çalışa- um. Ba incelemelerde İyi bir sopnca varabilmek için şöyle bir soruyu 'a- va başı olarak ele alalım; Vatandaş! Türkçe... konuş deme den önce, azıcık realist olamaz mı yu? Neden azıcık? Tam realist oluruz. Olalım öyleyse, —YARINA—

Bu sayıdan diğer sayfalar: