Zehirlenen Gemici Rüyadaki Felâket Hakikat Olmuş! Rizenin Pazar kazasının Hemşin nahiyesinin Liçeiulya köyün- den Hasan oğlu 312 doğumlu İbrahim, Aksu vapurunda kömür- cüdür, Fakat vapurda fırıncılık yapar. Aksu vapuru geçenlerde i bir kazada burnundan dört levhası bozulduğu için Ka- sımpaşada (3) numaralr havuzda tamire alınmıştır. ühim Bir Sahtekârlık İddiası Müddetumumilik, dün 21,350 lira- irk bir sahtekârlik tahkikatma el koymuştur. Şikâyetçi Serasker Rıza Paşanın torunu ve merhum Şükrü Paşanm kızı Bayan Iffettir. Iddia şudur: Bayan Iffetin 21,390 Yiras: ve kıymeti hayli yüksek emlâ ki varmış, Sultan odalarında balık iş lerile meşgul olan Nuri kendisini ta. nımış ve Bayan İffet üzerinde iyi bir tesir bırakarak kendisine şöylebir teklif yapmış: — Bu paraları bana ver, Een ölün ciye kadar hem sana bakarım, hem de her ay yüz lira veririm. Ben de bu paradan istifade ederim, Icabmda istediğin kadar da para veririm. Za- ten para her vakit genindir. Bayan Iffet, bu makul teklifi kabul etmiştir. Bir glin kendisini şimdi Jâğ- vedilen Istanbul ikinci Noter dairesi ne götürmüşler ve orada bir kâğıt İmza ettirmişlerdir. Bayan İffet bir ay sonra 100 Tirasını almak için Nu- riye müracaat etmiş, fakat, şu ceva- bı almıştır: — Ne parası? Işte size bakıyorum. Parayı ne yapacaksın? Bunun üzerine Bayan Iffet dolandı rıldığının farkma varmiş ve müddei umumiliğe müracaat etmiştir. Şikâ- yetçi istidasında noterlikte kendisine döş ve pullu bir kâğıt imzalatıldığı - nı söylemektedir. Ikinci noterlik hakkmdaki swlisti- mal iddialarını tetkik eden müddetu- mumi muavini Sabri, dün bu hâdise nin alâkadarlarını dinlemiştir. kağ mi İki Kafadar Mahkâm Oldu Hayri ve Fethi isminde iki genç sözbirliği yaparak bir gece komşula rı Nikonun duvarını delmişler ve eş- yalarını çalmışlardır. Dün asliye bi- ticelendirmiştir. Her ikisine de üçer İ min kömür gazından zehirlenerek öl | aaa İsene hapis cezası vermiştir. Yalnız Tinci ceza mahkemesi, bu davayı ne| Ibrahim, evvelki gece kardeşi Hak kmın oğlu Enverle dışarıya çıkmış, Enverin Sirkecide garsonluk yaptığı lokanta ve otelleri gezmiştir. Saat 225 ta Tbrahim: — Ben artık Aksuya gideceğim, demiş ve ayrılmıştır. Dün sabah vapur müstabdemleri | İbrahimi vapurda aramışlar, bulama mışlardır. Nihayet, kıç tarafındaki kamarotların kamarası kiliti bulun- muş ve kapı kırılmea İbrahimin kar yola üstünde cansız cesedi görülmüş tür, Müddetumumt muavinlerinden Hik met Sonel tahkikata ©l koymuştur. Evvelâ Enver tarafndan Ibranime zenirli bir şey içirildiği ihtimali üze- rinde durulmuş ve isticvap edilmiş - tir. Enver, ağlıyârak: — Bay müddeiumumi, ben din ge- ce rüya gördüm, İbrahimin başına bir felâket geleceğini tahmin ettim. Ben amcamı niçin öldüreyim demiş tir. Tahkiket derinleştirilince Ibrahi- düğü anlaşılmış, cesedinin gömülme sine müsaade edilmiştir. Öldürmek Kastile mi Yaralamış? Dün ağır cdra mühkemesi, bir öl. dürme kastile yaralama davasma baş lamıştır. Davanm mevkuf * suçlusu, AH isminde bir gençtir. Davacısı da Eminönünde kundura mağazasmda tezgühtar Kâmildir. | Geçen yaz İki genç Suadiye plâğn | da içmişler, yolda Mari isminde bir| kadınt kıskandıkları için kavga et - mişlerdir. Ali, tabancasmı çekerek Kâmilin üstüne beş el ateş etmiş, son ra da tabancasmı avukat Raifin bah çesine atmıştır, Suçlu, her şeyi inkâr etmiş, şahit- ler dinlendikten sonra müddeiumum! tetkik için dosyayı istemiştir. Muha- keme, başka bir güne bırakılmıştır. Fethinin yaşı küçük olduğu için ceza» 8 7 aya innirilmiştir. İ sa otelinde Salâhaddinin paltosunu| İki Gecelik Arkadaşın Marifeti Dün Sultanahmet sulh birinci ceza| mahkemesinde otellerde İstanbullu | olmıyanların — elbiselerine, eşyaları- na musallat olan Kirşehirli Ragrbm muhakemesine devam edilmiştir. Ra gp, mevkuf olarak mahkemede bu Tunmuştur, Davacı yerindeki Niğdeli | Hikmet isminde bir genç şikâyetini | göyle anlatmıştır: — Ben burada şoför mektebinde okuyorum. Babam her ay mektep müdürüne elli lira gönderir. Ben ora dan alır, harcanırım. Ön beş gün ev- vel bir Cumartesigünü Camlıköşk- te bu Ragıbı tanıdım, Ben Niğdeli, o Kırşehirli, hemşeri sayılırdık. An- laştık ve beraber gezmiye çıktık. Si nemaya, çağlıyana, Safiyeye gittik. Geceyi Emperyal itelinde geçirdik. Ertesi gin öğle yemeğini Beyoğlun- da bir lokantada yedik. Sonra sine - malarda ve eğlence yerlerinde akşam ladık, Gece saat 3 te Ragrbım israri-| le Sirkecide Ferah oteline döndük! ve bir odada yattık, sarhoştuk. Sa - behleyin Ragıp, saat 7.5 ta kalkmış. Benim paltomu giymiş. Cehimde beş! Hira para ile, bir altın yüzük vardı. Onu da almış. Giderken otel sahibi- ne: — Ben gidiyorum. Arkadaş için iki Tira bırakıyorum, demiş, Saat dokuzda kalktım. Paltom! yoktu. Otel sahibi vaziyeti anlattı ve derhal polise müracaat ettik, Polis, derhal teşhis koydu ve ben İsmini da ha haber vermeden; — Ragıp mı? dedi. Ve sonra da fo toğrafmı gösterdi. Ragıp sabıkalı i- miş. Nazilli faBrikatmda çalışan Fu- verin eşyalarını, Çerkesköyünde Ari- fin elbiselerini, Anadolu ve Osmani- ye otellerinden kilim, battaniye, Bur çalmış, Kendisi eskiden Menemende tahsil şubesi müfettişliği yapmış, hu kuk fakültesini yarıda bırakmış. Bundan sonra hâkim Reşit, suç) yu dinlemiş ve: — Ben bu arkadaşla beraber gez- dim. Onun hesabına tam 27 lira mas raf ettim. Obana paltosunu rehin verdi, Versin pramı, alan paltosunu. Altın yüzük dediği alelâde bir ma - dendi, Ben onu tevkifanede birisine elli kuruşa sattım. Cevabını vermiştir. Hükim bundan sonra Anadoluda | ki davacıların istinabe suretile dinlen meleri için muhakemeyi talik etmiş- tir. Da Asfalt Yol Uzatılıyor Eminönlinden İş Bankasımm önüne kadar yapılan asfalt yolun Ankara caddes'nden belediyeye kadar uzatıl- masma başlanmıştır. Herkes Tolstoy'un en meşhur eserini, Beethiven'in en güzel Bu Akşam Dünyanın birinci artisti, meşhur iPEK EMİL YANINGS Sinemasında tarafından harikulâde bir surette yaratılan Güneş Batarken RAissti ve muazzam film takdim edilecektir. D 2 nci muvaffakiyet haftası başladı « müziğini alkışlamak için koşuyor. KREUTZER SONAT | (Fransızca) LİL DAGOVER - PETER PETERSON - JOHANES HEESTERS Her kadını ve erkeği alâkadar eden bir mevzu. Fin güze) filmin rom anı lisanımıza “Bir izdivaç faciası” “Bir izdivacın romanı” ve “Kreutzer Sonat” isimleri ile çevrilmiş ve neş redilmiştir. İlâveten: EKLER JURNAL TÜRK Sinema Sinema Kapısındaki Hâdise Nasıl Olmuş? Iki gün evvel Alemdar sinemasının kapısında geçen tokatlama hâdisesi ne ait tahkikat bitirilmek üzeredr. Vakada adı geçen Dartilâceze memu- | Tu Nihat, kendisinin tecavüze uğradı ğını ileri sürerek Şevki hakkmda şi- kâyette bulunmuştur, Nihadın iddin-| sma göre, Şevki, seans arasında sine maya girmek istemiş. buna mâni © Tunmuştur. Kapılar açıldığı vakit te | bilet vermeden girmiye kalkmış. Ni- hat, kendisine ihtarda bulunmuştur. Buna kızan Şevki, memurun Üzerine | atılarak yumruk sallamış fakat, et- raftakilerin müdahalesile hâdise ya- tıstırrimıştar, Tarkikat evrakı, şu günlerde adli yeye verilecektir. çaki ğe Kızını Kirleten Bir Babo Kırıkhan (Hatayda) — Bir katil den 15 sene hapse mahküm iken 10 sene yattıktan sonra aften istifade e hapishaneden çıkan Ziya ismin 'de biri evine döndükten sonra, 11 ya Şındaki kızmı zorla kirletmiştir. Hâ İ dise mahkemeye intika) etmiştir. Sürmenede Bir Kaza Sürmene, (TAN) — Aksu köyün den Dilâver oğullarından bir çocuk tabanca İle kazaen arkadaşlarından Malkoç oğullarmdan 14 yaşında bir genci vurmuştur, a ağırdır. “Aydi SEE Basıldı Guziantep (TAN) — Halkevi neğri yat serisine dahil olarak (Aydi Di vanı” basılmıştır. Bu divan Saylav Omer Asım Aksoyun Aydi hakkın- daki tahlilleriyle doludur. Bu yıl da ha bazı eser'er basılacaktır. Bir Arada 3 Ceset Izmir, (TAN) — Asansör mevkii nin arkasındaki tepede, bir araya gö mülmüş üç insana ait kemikler bu Tunmüuştur. Bunların 12—14 sene ev vel öldükleri ilk tetkiklerden anlası) İ mıştır. Uç cesedin nasıl olup ta bir araya gömüldüğü adliyece tahkik e dilmektedir. ——-——— Çocuk Bakımı İçin Gaziantep, (TAN) — Çocuk vefi yatınm önline geçme kiçin köylerde | analar irşat edilmekte, çocuk bakımı hakkmdaki bilgileri kuvvetlenir mektedir. Dr. Saip Ozesin Halkevi | de verdiği konferanslar da hayli al | ka uyandırmıştır. BLACK SEA STATE STEAMSHIP LINE, ODESSA, “INTURİIST,, 9 ikinci kânun pazar günü Galata rıhtımından kalkarak PİRE, HAY- “SVANETİA, Yeni Sovyet postarı vapuru, en son teknik tekemmü'ât dairesinde inşa edilmiş. 5000. tonluk ve saatte 17 mil sürate maliktir. Her türlü es- babı istirahati cami ve birinci nevi yemekleri ve doktoru vardır. Fazla tafsilât için Galatada Hova gimyan Hanmda birinci katta kâln Georges Sehembri vapur acenteliğine müracaat, Telefon: 42853 ve Galata da Vagon-Li ile Galstaşarayında Nat ta seyahat acentalıklarma müracaat Istanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu DRAM GKISMI saat 20.30 da Erkek ve Hayaletleri ani Piyes 4 perde 16 tablo —— KOMED!I KISMI Sant 20.30 da, SATILIK KIRALIK Komedi 3 perde FA'ya hareket edecek olan motörlü | İİ 19 İiincikânun çarşamba ALO O ANA) Yegâne Resitalini verecektir. İs-ransız Tiyatr: sunde 11 Ikincikânun Salr akşamı 21 de SUVARE v e 15 Ikincikânun Cumartesi 17 1/2 da MATINE olarak Paris konservatuarı profesörü Meşhur piyanist LAZARE LEVY'nin 2 BÜYÜK KONSERİ Biletler tiyatro gişelerinde sa- B tılmaktadı « Teşekkür Çok muhterem ve kıymetli bab mız Kadıköy Kız Enstitüsü Direk örü Mustafa Lütfi Saygınm'ani Ö lümü dolayısile taziyette bulunan çok derin teeasürlerimize iştiraki samimi ve çok yüksek nlâkasmı gö teren Istanbul Kültür Direktörü fik Kutla cenaze merasimine işti eden okulların sâaym direktör, öğr men ve talebe yavrularımıza, söz yazı ile taziyette bulunan aile dosi rımiza en derin şükranlarımızı rız. Zevcesi: Rebia, oğlu: Cenap. SRTUGRUL SAP TEK TIYATROS Pazartesi akşam KADIKOY SUREYW SINEMASINDA ITAATILA Deli olacaktım!, Vazife bana bir angarya gelmiye başlamıştı. Bu uzak memlekette boğuluyor, boğulu- yordum... Bu sıralarda ortakkta bazı karışıklıklar vardı. Balkan hükümetlerile bir harp ihtimali başgöstermi ye başlamıştı. Hergün gelen raporlar ve telgraflar arkadaşlarımı endişeye düşürüyor, sık sık toplantı lar ve uzun münakaşalar oluyordu. Yaz geçti. Nalindan bâlâ mektup almamıştım. Yarabbi ne olmuştu Acaba?.. İstanbula birkaç mektup daha yazdım. Nalânm mâktup yazmamasınm sebebini o beybabamdan sor dum. Pek tafsilâtlı olmıyan bir cevabımda yine onun biraz rahatsız olduğunu ve merak etmememi yazı yordu. Bir gün Paşaya, Istanbula gitmem için izin verme sini rica ettim, Düşündü: — Evlâdım, bu kabil değil, dedi. Bir kere yollar uzun olduğu için izin müddetini hep seyahatte geçi recekiin... Lâakal iki ay iznin olmalıdır ki, İstanbul da hiç olmazsa bir hafta kalasm!, Bunu da ben de Eil, kolordu verecek... Halbuki, bu karışıklık sırala rında bu işe imkân göremiyorum... Eylül girdi. Siyasi karışıklık artmış, bir Balkan harbi tahakkuk etmişti, Kimse bundan başka birşey den bahsetmiyor, herkes dişlinceli görünüyordu. Bir akşam kapı çalmdı; postacı bir telgraf getir , Kâğıdı bir çılgın gibi kaparak açtım. Içinde şu satırlar yazılıydı: “(D. R.) süvari alayı besinci tabur sekizinci bölük milâzimi Kenan Ziya Beye: O.üyorum... Çabuk geli, Nalân..” ynimden vurulmuş gibi olduğum yerde kaldım. Telgrafı tekrar tekrar okudum. Gözyaşlarım bir sel gibi akmıya başlamıştı. Bu telgraf bana, doğrudan doğruya Nalânın ölüm haberi gibi geliyordu. Hemen sokağa fırladım, ve Sırrı Paşanın evine kostum. Merhametli ihtiyar, benim bir divane gibi, HIÇKIRIK YAZAN: KE LALA İLİ —a hatta müsaadesmi bile almadan, odüsma girdiğimi görünce doğruldu: — Ne var Kenan?. Ne oldu?. diye sordu. Hiç birşey söylemeden telgrafı uzattım ve en ya km bir iskemlenin üstüne düşerek 'ellerimle yüzümü kapadım. Paşa telgrafı okuduktan sonra ayağa kal karak yanıma gelmişti, Müşfik bir baba gibi saçları mi okşiyarak dedi ki: — Üzülme oğlum!.. Herşeyin çaresi bulunur. Ellerine sarıldım : — Paşam... Merhametinizi benden esirgemeyin... Ne kadar betbaht olduğumu görüyorsunuz. Bana İzin vereceksiniz değil mi?, Cevap vermeden masasının başma gitti. Orada bir geyler vazıp çizdi. Sonra tekrar yanıma gelerek : — Talihin yardım ederse bu izni koparabileceğiz, dedi. Sonra sakin bir sesle ilâve etti: — Kolordu kumandan: çok aziz arkadaşımdır. Hatırım için herhalde bu iki aylık mezuniyeti verir, Ellerini gözyaşlarımla ıslattım. Ayrılırken oda ka pismm önüne kadar geldi, Omuzumu okşiyarak tek rar : — Üzlllme! dedi, Herşeyi bana bırak... Bu işte mu vaffakıyeti yüzde doksan ümit ediyorum... 'Eve geldiğim zaman deli gibiydim. Yatağıma uza rm. Gözlerimde Nalânm hayali vardı. Onu bevaz karyolasının içinde bitkin yatarken görüyor ve öksü rüklerini işitiyordum... Bana öyle geliyordu ki, Na İdin şu dakikada, parçalanmış ciğerlerinden gelen kan lar arasında inliye inliye can veriyor... Sonra gözü mün önünden, üzerine bir şal örtü ve kalabalık bir cemaatin taşıdığı bir tabut geçiyordu. Bu hayal ler arasından sıçrıyarak doğruluyor, bezen haykırı yor, Nalânı çağırıyordum... O gece, daha ve daha ertesi geceler hep böyle geç ti. Evimden çıkamiyordum. Bir hafta içinde âdeta erimiş, küçülmüştüm... Hafta sonunda bir gece, Paşanm emirberi gelip beni çağırdı. Derhal koştum. Paşa beni gülerek kar şılamıştı; — Gözün aydın! dedi. İstediğin oldu... İki ay me zunsun. Sevincimden çılgma dönmüştüm. Bir el'ni bırakı yor. öbür elini öpüyor; dilimin döndüğü kadar min nettar'ığımı anlatmıya çalımvordum. Paşa bunların lüzumsuz olduğunu söyledi ve dedi — Ben hiç birşey yapmadım oğlum. Hattâ bu işi; önceden görmediğim için kabahatliyim bile!., Paşaya, hemen o göce hareket edeceğimi söyledim. Ytiraz etti; sabahı beklememi söyledi. Fakat bana söz anlatamıyacağını görünce haritanm başma geçe rek en kestirme yolu hesaplamıya başladı. (D.R.) dan beygirle yola çıkacaktım, Uğrayacağım. yerleri, hattâ konaklıyacağım hanları bile tesbit et tik. Yirmi dört günde İstanbulda bulunacaktım... Paşaya veda ederek hemen yola çiktim. Hava bo zuktu. Sicim gibi ince bir yağmur yağıyordu. Bu yollar!. Bu bitmek tükenmek bilmiyen yollar!» ri liği bambam ere ben Fi yidindar Galata rıhtımma çıktığım zaman geni bir nefes almıştım. Hava açıktı, Pembe bir akşa? güneşi beyaz minareleri yaldızlıyordu. Uskiidara ayak bastığım zaman heyecandan boğü iacaktım: Nalân: görmek için o derece sabrışızlani yordum, o derece tahammülüm tükenmişti ki, köşkü bulamıyacağım ve oraya ulaşamıyacağım gibi yordu bana, Üzücü bir araba yolculuğundan sonra köşke gek dim; bahçe kapısından âdeta koşarak girdim. Köf kün iç kapısınm önündeydim ki, içeriden haykıra” ya, ağlamıya benzer sesler duydum. Adımlarım sef” İl delemiye başlamıştı. Fena şeyler hissediyordum. Bu sırada kapıdan, komşu Köşkün küçük oğlu g |, ta, Hemen yolunu kestim: — Bana bak oğlum!.. Nalân ablan nasıl? deği Oğlan yüzüme tuhaf tuhaf baktıktan sonra: — Nalân ablam mı?. dedi, Ayol o dün öldü! — Ne??. diye haykırdım. Çocuk ürktü Fakat kolumu bırakmıvorduma, — Söyte. dedim; uyduruyorsun değil mi?. — Ne uydurması be?, Mezara bile göt — Ne zaman”, — Biraz evvel... Kapının mermer basamağı fzerine yığıldım. O # dar bel olan gözyaşlarım bilmem niye akmadan 4“ ruyor, kendi kergitme: TAricası Var)