İKurtuluş Savasında| Deniz Kahramanları Istanbuldan Anadoluy Genç Denizciler Küçük Kayıklarla Dalgalar Ara H eybelindada binbaşı Müfit Tancanın evirdeyim, Vakit akşam üstü... Ay, karşı dağlarım Üze- rinden yükselmiş, gökyüzü yıldızlarla fir odasından denizi seyrediyorken içi biseleri ile Deniz Harp Okulunun su rü giriyor; Binbaşı Müfit Tanen... Soruyorum: Kurtuluş savaşına Istanbuldan İltilalınızı öğrendim. Bana sizi maceranın hasıl olduğunu ağzınızdan yorum!? Müfit Tanca eli şakağında düşünü, kendi kendine amma sormuyor bana... Elindeki kapıyor ve tane tane anlatıyor: “— Yunan işgalinden tam bir ey tareke sonunda İstanbulun malüm vasiyeti üzerine bir de Anadolunun düşman tna (Ogirmesi (Oasabımı (fe na halde bozmuştu, O zaman mektepte mühendistim. (*) Bir gün beş arkadaş gizlice Anadolü- yu kaçmak ve Milli harekâta işti- rak etmek kararını verdik. Bu beş kişi ben, mütekalt Ekrem Cafer, savaşta şehit olan Zekâi Cemal, merhum Seyfettin Naci ve Vehbi Şahinden mürekkepti, Toplu gidi: nazarı dikkati o celbedeceği için muhtelif hüviyetlere bürünüp ayrı ayrı gitmeyi muvafık bulduk, Ben mektepte bekâr bulunuyordum. Karardan bir gün sonra Adada gezmek üzere nöbetçi yüzbaşısı Cevdetten bir filika rica ettim, Ba- na kiki verdi,"Teine üç deniz aske- ri ve bir damacana (su) koydum. Bu askerlerin adları , Ali ve Mehmettir, Sonuna kadar bizi ta- kip ettikleri için bu mert çocukla- rı unutmadım, hiç unutamam, ili vazifeye giderken, bah- riye mektebindeki bütün sj- Yühları da kaçırmak istedim, O za- manda, bunların büyük faydaları dokunacaktı. Lâkin bu silâhlar çok iyi muhafaza olunuyordu. Ya- kalanmak korkusu vardı. Bunu ya- pamadım. Adadan ayrılırken fira- rımız kolay ânlaşılmasın diye ter- tibat aldım. Gedikli Şevketi telefon başında beklettim, Herhangi bir suretle kaçtığımız haber alınıp ta telefon edilirse vaziyeti o idare © decekti. Mesele zaman kazanmaktı. Nihayet hareket ettik. Önce mek- tebin ayazmasma uğrayıp orada geceleyin nöbet beklenen odadaki nöbetçi silâhmı aldım. Fakat bu- nun mermileri yoktu. Oradan sü- Tratle Çamlimanma geldim. Ekrem Cafer beni burada bekliyordu. Eş- yalarile o da kike girdi. Iki subay, Üç er hiç vakit kaybetmeden a- kilden açılmağa başladık. Çala kü- rek gidiyorduk. Yelken de açmış- tık. Fakat iyi bir rizgür olmadığı için bunun faydası dokunmuyor- du, Kınslıda, Burgazda, Büyük- mdada İtilâf kuvvetlerinin takip motörleri vardı ve en büyük kor. | kumuz bunlardı. Aradan saatler Beçti. Dört kürek biribirlmizi de- Biştire değiştire ilerliyorduk. Bir aralık bir Ingiliz muhribine Tast- kıdık. Biraz açığrmızdan büyük bir *üratle geçti gitti; fakat bize çok 'yecan verdi. ibayet akşam üstü (Aşağı | Kocadere) ye vardık. Oradan Yahil boyunca Eozburuna doğru &- Terilemiye © başladık. Katır - Önünden geçiyorduk ki sahilde bir kalabalık gördük. (Dur!) a- Yâzesile beraber bir silâh patladı. ağa bir Rum köyü olduğu için a bir vaziyete (o düştüğümüze Bükmettik Bütün kuvvetimizle sahilden w- yoklaşmıya başladık. Fakat silâh “sleri tevali eğince baştan kara- mecbur olduk, Başka yapılacak Yoktu, Artık ortalık iyiden iyiye ) Deniz yarsubaylarma evvel (mlihendis) derlerdi. le tavsiye eden zat “Müt vazifeye ilk koşan denizcilerdendir., dedi. Bu (beni acaba kim söyledi?) hatıra defterini sında | dolu... Mis eriye beyaz el- bik iç direktö- firar süretile dinlemek i Belki de yor, iyor. sonra İdi. Mü- hikimiyeti al rananmansran / Milli Savaşta Anadoluya 9 kaçan deniz subaylarımız- ; dan Müfit Tanca'nın o za- / 4 man Ankarada alınmış # / bir resmi ç İner kararmıştı. Sahilden bizi abluka ettiler. Dışarı çıktık, Korkumuz da boşa çıktı. Zira burası Kuvayi Milliyenin hâkimiyeti, altnda imiş ve karşımızdakiler de onlarmış. Bir orman memuru ile beş jandarma bizi aldılar, kim olduğumuzu ve ne maksatla buraya geldiğimizi anla- ymda köye misafir ettiler. Bizi, si- Jâh kaçıran Rumlardan zannetmiş- ler ve onun için çevirmişler. Bu - mun üzerine sahilde filikayı emul- yete alarak misafir olduğumuz ev- lere dağıldık. Eilerimiz yara içinde idi. Zira dört, dört buçuk saat kü- rek çekmiş bulunuyorduk. Katırlı- ya çıkışımız bir talih eseri imiş, yoksa Bozburunda karakol yapan bir İngiliz destroyeri tarafından muhakkak yakalanacakmışız, gece istirahat ettik, ertesi günü de Yalovaya gittik. O- rada kaymakamlık vazifesini bir jandarma subayı görüyordu. Bizi 0- rada “Müdafani Hukuk,, cemiyeti- ne misafir etti; ve milli harekâta iltihakımızı Bursada bulunan fır » kaya telgrafla bildirdi. O zaman Yalovada çete reisi hir 1b0 vardı. Bütün maiyeti ile orenm hâkimi idi ve Kuvayi Milliyedendi. İbo, bi- zim silâhımıza bir çok cepane ver- di, İki üç gün orada emre intizar ettik, Nihayet fırkadan telgraf gök di. Filikamızm İstanbula irtibat te- min etmek üzere Yalova Liman Re- isi Bay Avninin emrinde kalması ve bizim de Gemlik üzerinden Bur- saya hareketimiz bildiriliyordu. Git tik; iki üç glin de mişafireten Bur- sada kaldık, O sırada Yunanlıların Almanyada Bir Sahtekârlık Berlin, 24 (A.A.) — Angriff gez#- tesine göre ressam Manet ve Cons - table'in terekesinde çıkan bir kaç tab- lonun sahte imzaları ihtiya ettiği, Frankfort am mein'de meydans Şik* mıştır. Zannedildiğine göre bu tablolar bir kaç sene evvel bir ressam tarafından bir antikacıya satılmıştır. Antikacı ölmüştür. Büyük mikyasta bir dolan- dırıclık karşısında o bulunulduğuna şüphe edilmemektedir. —— Hâlâ Eski Mahut Hudut İhtilâfı Nevyork, 24 (A.A) — Honduras! ve Nicaragun; aralarındaki hudut ih- | €lâfmın hallinde Amerikanın, Vene- zuellanm ve Costarlca'nın hakemliği- ni kabul etmişlerdir. birinci tearrüzu oldu. Bunun üze rine aldı; emirle Ye- nişehir ve Bilecik üzerinden Anka. raya hareket ettik. Yenişehirde e limizdeki tek silâhı kaymakamlığa teslim ettik. Eskitehirden trenimize merhum Bay Ali Şükrü ile eski Bahriye dairesi teisi Bay Şevket bindiler. Ankaraya kadar birlikte gittik ve şehre indik, Bizden bir. kaç gün sonra merhum deniz mü- şaviri kaymakam Münir — O zx- man kidemli yilzbaşı idi — ile ma- kine yüzbaşısı Tahir ve İsmail An- karaya geldiler. Bunun üzerine Mili Müdafaa Vekâletinde bahriye dairesinin teşekkülü karargir oldu. İlk olarak Bay Osman Zatinin odâ- sında küçlk bir masa ile üç iskem- leden ibaret altı kişilik “kadro ile bahriye dairesi faaliyete başladı. (Arkası var) Aramızda dolaşan, herşeyden ça buk müteessir olan, çabuk öfkelen- melerini çok defa hoş gördüğümüz ve sinirli diye incitmekten çekin- diğimiz kimselerin birçoğunda bu haller karaciğer bozukluğundan ile Tİ gelir, Karaciğer bozukluğu bazı- larında büyük sinir hastalıklarına bile sebep olabilir, Fakat bunlar, bereket versin ki, az görülür. En çok görülenier ufak tefek si- nir rahatsızbıklarıdır. Bu küçük T& hatsızlıklar karaciğer bozukluğu- Dun hemen hemen en önce meyda” na çikan alâmetleridir. Bu da tabü birşeydir. Karaciğer o kadar çok 58 Yıda olan işlerini iyi göremeyince Vücut beslenemez, iyi temizlenemez, Âdeta zehirlenir, insan iştahm az lıiğna bakmıyarak zorla yese bile yediklerini hazmedemez. Bunlardan ilk müteessir olacak - en hassas UZ Vumuz » sinirlerdir. Onun için, karaciğer bozulunca Kisanın karakteri değişir, Çocuk bile, karaciğeri iyi işleyemediği v8 kit huysuz olur, koşup oynamak neşesini kaybeder, Çocuk olmıyanlara da hürlin gelir. En kü çük Şeylerden mütaessir olur, insan lardan kaçar, Birçokları kendi ken dilerini tutmak udretini kaybeder ler. En ziyade sevdikleri dostlari le nek küçük şeylerden kavga çıka rırlar, sonra da pişman clarak kü- Tuntu kurarlar, Karıciğer bozukluğunun sinirler üzerinde büytik alâmetlerinden biri de yorgunluktur. Herkes yataktan daha dinç kalktığı halde karaciğeri bozuk olan sabahları 70” hı kalkar, Kimisinde yorgunkuk öğ le yemeğinden sonra gelir. Zerdeki bozuktuk çoğaldığı vakit yorgunluk daimi olur... Bu yorgun- Ev Bahçelerinden Nasıl istifade Edebiliriz? üçük veya büyücek arssı olan her evin zarif bir bu, çe ile çevrilerek güzelleştirilmesi bizde de bir Mhtiyaç halini almıştır. Medeni memleketlerde bütün şe - hir ve kasubalarda, hattâ köyler uzanan geniş sahaların he çiçek, ağaç, meyv& ağaci ve se İle doludur. Bahçesiz tek bir kö; evini pe Avrupada, ne de Ameri- kada bulabilir: Burada bah geye yalnız bedii zevk için kiymet verilmez, Hem sıhhat hem de eko- nomi bakımından kıymet ve ehem- miyet verilir, Her aile, geçinme sartlârmı düşünerek © evinin bahçesinden (azami (derecede İstifade etmek isterler. Bu sebeple her ev, kösk, yalı sahipleri bahçe- lerinde çeşit çeşit çiçekler yetişti- rerek, çiçekçilerin sile bütçesine yükledikleri masraftan kurtulur - lar. Muhtelif meyva ağze dikâle - rek bol, temiz ve taze meyva terin edilir, Mevsimin icaplarına göre sebze için bahçenin arka tarafla- rında yer hazırlanarak gün delik sebze ihtiyacı tatmin olunur. Bahçe işlerinin zevkli olmas: ve her zaman tâbiatin bütün inceliklerile başbaşa kalarak toprakla, nebat - la uğraşılması insan ömrünü uza- tır, Bunun içindir ki, Amerikalı- Yer, çocuklarma evvelâ toprak ve bahçe terbiyesi verirler. eni uyanan merak: Bizde de şu son on sene içinde git tikçe genişliyen bir merak uyan- ğer bozukluğu onlara pek acıklı ge Bir. Uykusuzluk ta mühim bir alâmet tir, Akşam yemeğinden sonra uy- ku bastırır, fakat sabalım ikisine, üçüne doğru birdenbire uyanır, si- nirleri gerilir, Iki üç saat çırpındık tan sonra ancak dörtte, beşte veya altıda uyuyabilir, Ondan sonra da rahat bir uykuda dinlenmiye vakit kalmaz. Hele, karaciğeri bozuk o- lup ta akşam yemeğinde biraz faz- laca yiyenler için uykusuzluk pek stkmlili bir hal olur, Böyle rahatsızlıkla geçen gece- nin ertesi günü başağrısı gelmesi tabii bir şeydir. Kimisinde bulantı ile birlikte yarım başağrısı olur, Kimisi bir gözünün üstünde alnı de Biniyormuş gibi sancıdan şikâyet e- der, kimisi de başcım içi dolu, ya- hat büsbütün boş olduğunu anlatır, durur. Yine karaciğer bozukluğunun si- nirler üzerinde meydana çıkardığı bir rahatsızlık ta başdönmesidir. Bazıları bu baş dönmesi korkusun- dan başlarını hareket ettirmekten korkarak dimdik yürümiye mecbur olurlar, Karaciğerleri bozuk olanlarm ba larında da şiddetli sinir ağrıları bulunur. Bunlara karsı türlü tür. Tü ilâçlar yapıldığı halde geçmezler de, nereden geldikleri anlaşılarak karaciğerin bozukluğu perhizile dü geltilince o şiddetli sancılar birde bire kaybolurlar, Yazan: Kl Kenber | amam nk memenin / t alara mıştır. Memleketin her tarafında çiçek yetiştirmek, ağaç dikmek me rakı.. Bu merak saikasile her sene şehir ve kasabalarımızda muhtelif parklar, * bahçeler yapmaktadır. Fakat bu gibi bahçeler yalniz, res- mi dairelere münhasır kalmamali- dır. Belediyelerin, o Halkevlerinin, bazı resmi dairelerin, yaptırdıkları çiçekli ve ağaçlıklı sahalar ancak o yerin bedil ve tabil zevkini tat- min edet halkm da umumi ba- kımdan sihhatine faydalr olur. Hal buki ekonomi bakımından sebze ve meyva yetiştirmek te lâzımdır. Bu- mu resmi müesseseler yapamaz. Bu ise olsa olsa, her kasaba ve hattâ biribirine yakm köylerde birkaç dö nümlük sebzelik tesisi ile başlanabi lir. Anadoluda sebze yoktur. Mese- lâ bugüne kadar karnıbaharı, bem ya ve patlıcanı yemek değil onu görmiyen O binlerce (o vatandaş vardır, Memleketin birçok mınta- kâlarında sakız kabağından gayri kabak cinslerinden, lihana ve kara lâhanadan, sovan ve bayır turpun- dan ve pek az miktarda domates- ten başka sebze bulmak mümkün değildir. Bunun sebebi birçok seb- zelerin buralarda meçhul kalması. dır. Sebzenin ismi bilinse bile ye - tiştirilmesinin bilinememesidir. azanılacak mahsuller: Müs - tahsillerimizin dörtte üçü, yetiştirdikleri buğdaylardan faz - lasile bulgur ve kuru sebzelerden fasulye, nohut, mercimek, börül- ©e, bakla istihlâk etmektedirler. Bu kuru gıdaları tamamlıyacak hiçbir yeşillik bulamazlar. Pek az: dağ - Jardan, ovalardan topladıkları ebe- gümeci, sancar, kazayağı gibi muh telif otları pişirirler. Süt, yoğurt, yumurtalarmı sarfederler, Köylü- lerimizin büyük bir kısmı sebzeye mühtaçtır, Sebze bolluğu, şehir ve dış piyasalarda para eden ve fazla- sı kendi gıdaları için saklanılan bazı mahsulleri piyasalara sürük - liyebilir, Köylü bol sebze bulunca hem bulgur ve kuskustan kurta - rılırı hem de vitamin kazanarak ça- luşma enerjiği artar. Köylerde mey va ağacı yetiştirilmesinin de ayni faydaları vardır, Köylümüzü dağ - larm yamaçlarında kenâi kendine yetişen yabani ağaçların meyvala- rmi yemekten kurtarmak veya mey- vasız yaşamalarının önüne geçmek içim meyva yetiştirilmesine çok kiymet verilmiş olur Her evin birkaç meyva ağacı, yarım dönümlük seb zeliği, 15 - 20 kök bağı bulunursa © evin ekonomi vaziyeti derhal sa- İyi tanzim edilmiş bir köşk bahçesi Jâh bulur, ev halkı da kolaylıkla beslenir ve canlanır. B r dönüm bâhçenin kıymetiz fazla sebze kullanan Avru palılar için bir dönüm bahçe dört nüfuslu bir ailenin senelik meyva ve sebzesini yetiştirmiye kâfi gel» mektedir, Bizde et ve balık, yumur ta, kuru sebzeler fazla sarfokındu. ğu için bir dönüm bahçe beş fuslu bir ailenin bütün sebze ve meyva ihtiyacını karşılar. Böyle biz arsanın bir kısmı da evin çiçeklen dirilmesi için süs bahçesine ayrıls bilir. Meselâön ve giriş tarafı çiçekli tarhlar, sil ağaçlarile tez- yin edilir, Arka tarafma ise kom. şu hudutlar boyunca meyva ağacı dikilir, Meyva ağaçlarının önüne de bağ yapılabilir. Bağm önünde çepeçevre 70-50 santimetre geniş. Hiğinde bir yol bırakıldıktan son. ra ortada kalan kısmı çaprazlama 70 santimetre genişliğinde bir yol İle dört müsavi parçaya ayırma. dır. Bu dört parçaya 1, 2, 3, 4 numara koysak her biri dört mey. simlik sebzeye tahsis olunur. Şu sa retle ki, bir numaralı parçada yö. tiştirilecek yaz sebzeleri ertesi se. ne 2 numarali parçada, daba bir sene sonra 3 numaralı parçada ve nihayet dördüncü sene 4 numaralı parçada yetiştirilmek suretile hem fenni bir değiştirme yapılır, hem de her parça gübrelenmek, #ulan- mak suretile kuvvetlendirilir. May danoz, dereotu, küçük turp, semi- zotu, Mühliye, taze sovan, yeşil sa lata, taze sarmısak, marul, hindiba roka gibi bodur kalan sebzeleri dör de ayrılmış olan her parçanın yo. la gelen kenarlarma dikerek dört parça yalnız boylanan ve çok mik. tarda sarfolunan sebzelere tahsis olunmalıdır. Bir sene ekilecek seb zelerin bırakılacak damızlığndan ertesi sene için tohum temin eği. lince tohum masrafı da kendiliğin. den kalkar, Su ve gübre meselesi; Köy ve ka, saba evleri için gübre kolaylıkla bulunabilir, Şehirlerde gübre te - mini biraz güçtür, fakat hayvan gübrelerini tamamlıyan fenni güb- relerden çok istifade olunur, va a A şi . p<