maz 13-10-9837 TAN Gündelik Gazete BAŞMUHARRIRI Ahmet Emin YALMAN TAN'ın hedefi: Haberde, fi” kirde, her şeyde temiz, dü- rüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmıya çalışmaktır. Ö mammmmmammammm v5 1 İ GÜNÜN MESELELERİ Ne Demek - İstiyorlar ? Nuremberg'te toplanan Nazi kon. gresinde söylenen nutukları telgraflar bize kısaca verdiler, Şimdi gazeteler. de tafsilâtımı okuduğumuz bu nutuk- lardan Goebels'in nutkunda bizi alâ- kadar eden bir climleye rastladık. Al manaya Propaganda Nazırı diyor kl: “Davamız Lehistanda, Avusturya. da, Yugoslavyada, Bulgaristan, Yu- nanistan ve Türkiyede muvaffakıyet- le ilerlemektedir... Almanların Orta Avrupa ve Bal. kanlarda kuvvetli bir propaganda teşkilâtıma malik olduklarını ve bu memleketleri gerek İktısaden, gerek siyaseten ele geçirmek için çalıştıkla. rını biliyoruz. Fakat faşizm davasınm Türkiyede muvaffalayetle ilerlediğini söylemek- ten kastedilen mânayı anlamadık. Goebels ne demek istiyor? Yani Tür- kiyede mazizm yayılıyor ve taraftar mı kazanıyor? Türkiye nazizme doğru mu gidiyor? Anlamadık. Biz kimsenin dahili iş. lerile alâkadar olmuyoruz. Almanya istediği rejimi kabul edebilir. Fakat onun da bizim dahili işlerimize karış. masına tahammül edemeyiz ve lâkayt kalamayız. < Nazi davasınm Türki. yede muvaffakıyetle ilerlemesine ça- ışmaları, bizim dahili işlerimize ka- rışmaktan başka bir şey ifade etmez. Almanya Proj Nazırı, lüt fen bu eiimle ile ne demek istedikleri- ni.izah ederler mi? . ” Hitler - Mussolini MET — ÜSSÜ A A tieelerini vermiye başladı, Mussolini Italyaya döner dönmez, Ingiltere ve Fransanın gönüllüleri | Ispanyadan çekmek teklifini reddetti. Bununla da kalmadı. İspanyaya yeniden 25 bin kadar gönüllü gönderdi. Bunlar der- hal Madrit cephesine sevkedildiler. Malya ayrıca Balear adalarında tesis ettiği hava kararghmdan Valânsiya, Barselon ve Madrit üzerine hava hü-| a yapmak üzere hava kuvvet- hazırlamıya, başladı. Pek yakın» da Ispanyol hükümet kuvvetleri ve Madrit üzerine büyük bir taarruz ha- mize başlamasını beklemek lâ Demek ki, Italya, Führer'le mülâ- sonra İspanya meselesini ken- di lehine halletmiye karar vermiş bu- 900 Yıl Önce Anadoludan Bazı Köseler lunuyor. Raya temleke başladı. Bütün Alman gazeteleri bu mesele We meşguldür. Sokaklara, meydanla- ra, İokantalara ilânlar asılmıştır. Mis temlekeler Alman milletine birer cen- ranı bitiremediği için, simdi son çare olmak üzere müstemleke meselesini halle karar vermiş görünüyor. Mus. solini — Hitler mülâkatmdan sonra bu meselenin tekrar canlanması, bu hususta Halyarın da yardımının te- min edildiğini gösteriyor. Faşist devletler bu suretle yeni bir taarruza geçmiş bulunuyorlar, Fransa ve İngiltere artık son ka-| rarlarımı vermiye ve bir an evvel ha. rekete geçmiye mecburdurlar, Bu iki devletin vereceği karar dünya mu. kadderatını tayin edecek kadar mü- himdir. Hüdiseler süratle inkişaf et- mektedir. Mussolininin barış tema- yüllerine inanmanm bir hata olduğu bir defa daha sabit olmuştur. Artık re ve Fransa hâlâ tereddüt siyasetin- de devam ederlerse, dünya, yeni bir harp tehlikesi ile karşılaşabilir. Onun için Ingiltere ve Fransanın bugün vermeleri muhtemel olan ka- yarlar, sabırsızlıkla beklenmektedir. M. Zekeriya ç ağir evvelki Anadolunun ba- 74 şehir, kale ve boğazlarınm iktisadi, askeri ve sınai dürumları- nın.bir panoramasını yapmıya çâ- Yışacağım, Üç yüz senelik bir z4- man, bazi kasabaların çehrelerini tamamen değiştirmiş, cihan saran bazı şöhretleri ve Ünlü sanatleri yok etmiş ve unutturmuştur. Sim. di size geniş smırlı bir imparator Voğa iğne yetiştiren bir şehir gös- tereceğim:; Mudurnu. Üç asır evvel Mudurnu (Dâri Sü- zen) şöhretini yaşatan bir iğne şeh ri idi. Avrupa, Asya ve Afrika ki- talarının !çerlerine kadar sokulan & Tiş sınırlı bir Türkiyenin iğne ihti- yacını Mudurnu kargılıyordu, 1648 tarihlerinde 17 mahalleli ve 3 bin evli Mudurnuda tam 1100 iğne tez- gâh: ve dolabı çalışıyor ve bütün Türkiyenin iğne ihtiyacmı temin ©- diyordu, Adımı; kurucusu Burss Tekfurunun kızı (bfudurnu) dan a- lan bu kasaba halki mütevazi kalesi arkasında - kadınlı erkekli . bir ka rmca/ gibi çalışır ve iğne yapardı. (Kız iğnesi) ve (hayali nakş) de- nilen en küçük iğ- heleri yalnız genç kızlar yaparlardı. Zaman zaman Mu duru kapıların - dan çıkan deve ve katır katarları yurdun dört kö. şesine iğne yükle- ri götürürdü. Mu- ünyanın önek bul iğneleri idi, 058 H. yılarmda Muduru- ya uğrıyan Evliya Çelebi gehrin bu faaliyetini şöyle anlatır: (Mudurnuda çarşı dükkânlarmın ekserisi iğneci dükkünlarıdır. Cemi diyarı Ruma bu şehirden nice bir ik iğne gider, Bu gerin büyük ve işe iğneciler olduğundan esmai beldan İçre ismine (Dâri Sü. zen) demişlerdir. Süzenkârlarının nakli üzere dükkân ve hanelerinde silz adet nine tezgâhı ve do- a imiş. Cümle hatunları dahi ashabı suğl ve maslahat sü. zenkârlardır. Ann için bu şehrin (kiz iğnesi) denilen hurda, hayali nakş iğnesi memduhu âlemdir, am- mâ hakir de ana hayranım. Öyle hurda iğne ile tizgârlık öyle yapar. lar ki iğne deliğinden bes YÜZ yıllık Yol olan aşumanı seyredenin gözü ermez ve mihneti Kârma değmez gayet ucuzdur. Süzenine göre en ednasının yirmisi bir akçeye en min tehasının onu bir akçeyedir.) (Ev. Uiya Çelebi şeyahatnamesi cilt 3. sayfa 253). Mudurnunun yurt dışma kadar ihraç ettiği mallardan birisi de bü. yük çam ağaçlarından YAPtığı iki kulplu bardaklardır. Bu muazzam bardakların ikisi ancak bir mer. kep yükü olurdu, Çam kütükleri. nin içi sanatkârane bir Sürette o. Yulmak suretile hazırlanan bu bar. daklar tâ Hindistana kadar ihraç e. dilirdi, Mudurnunun Buduç ve Si. gek adlarını âlan bu bardakları Hint darbı mesellerinde bile yer al. mıştı. Hintüi bir kari kocasına si. tem ederken: — Ben senin neni gördüm. Yok. sa bana Mudurnunun Senavber bar dağından su mu içindin, derdi. ülek boğazı; şimalden ve ce- G nuptan gelen akımları dü. dar bir geçittir. Yecuç, mk denilen Türk kavimlerinin korkusile yapılan Çinin seddi, Kaf. kasyanın demir kapısı ne ise Ana- dolunun Gülek boğazı odur. Boğa- zin 9 saat cenubunda 1047 H. yılın. da Dördüncü Muradın vezirlerinden Bayram Paşa tarafmdan yapılmış ve önünden akan irmağın adini al. İbrahim Hakkı Ka muş bir Çanta hanı vardı. Savaş 79” manlarindâ Torosun harp tepelerin den top aşirmak için civarmda 8 ma olara manda beslenirdi. Daha evvelce ©” vardaki 7 kasabanm halkı bu man” dalara nezaret ettikleri için her tü” lü devlet tekliflerinden muaf tutuk muşlardı. Mandalarm düncü Murat zamanında 88 yacak kadar artmıştı. Sefer larında yabanileşmiş, sozlaşmığ 015” bu mandalar ancak kementlerle, * zak ve kapanlarla yak azzam bal yemez topiar: getiri” di. Bu civrın kaplanları da pek p> tu. Anlanmıya inen kaptanls”! 99” gır mandalar muhasara eder€ Mudurnu Kasabası Dünyanın Her Köşesine İğne İhraç Ederdi YAZAN: Çanta hani k tam 40 bin adedi Dö bi der alanarak MU « boy İngiliz Karikatürü: — Evde hırsız var! — Yok canım.. onyalı * nuzlar: arasında paramparça eder- erdi. Ön yedinci asrın ilk yarıların da ve daha evvelleri bu dağlardan yabancıların geçmesi çok tehlikeli idi. Murtaza Paşa mebterhame çal- dırarak geçerken (7) azgin man- de alayın üstüne hücum etmiş ve alayı çil yavrusu gibi dağıtmıştır. Askerlerin attıkları mızraklarla bu k — Yedi mahlfikun derileri kirpi diken- leri gibi olduğu halde bile yere düş memişler, sağlam olarak ormanla. İl rm ğine dalmışlardır. Evliya Çele- ki: (Bu dağlarda Osmanlı Padişahın kanun Üzere 40 bin a- | det top çeken camusları vardır. Am ma şimdi hesap ve kitabini Alish bilir. Kendi biter, kendi yiter, dam galı, damgasız her biri (Dabbetül- arz) a benzer camuslardır... Bü ka- dar camusa Osmanlı Padişahından başka melük malik değildir. (Cilt 3. sayfa 41). azete icat edilmeden bile ev- vel yaman bir gazeteci oldu. ğunu meşhur seyahatnamesile bi- ze anlatan şen seyyah Evliya Çele- bi rubu meskün üzerinde bi bir şehir olarak tasvir ettiği ve çök beğendiği Konya şehrini gezerken kalesinin atpazarı kapısmda ağzına gem vurulmuş kuru bir at kafası a- sılı olduğunu görmüştür. Çelebinin ya attan, avratlan canı yanmış ol. duğu, yahut ta at, avrat ve gilâhm başkasına iğreti verilmiyeceğini söyliyen eski bir atalar sözüne işa- ret etmek İçin bu kuru kafatasmın mânasını izah ederken gemsiz ata ve dizginsiz avrata güven olamıya- cağını göyle anlatmaktadır: İ meselesinde, müstahsil kadar, müs - s ——Z Dİ | Mensucat Fiyatları Niçin Yükseliyor ? Bir gazeteden: “Mensucat fiyatle- rında görülen pahalılık alâkadar ma- kamlarm nazarı dikkatini celbetmiş- tir. Son zamanlarda yapağı fiyatla. rmda fazla bir pahalılık olmadığı haf- de elbiselik kumaşlar yüzde 10 ta, 20 arasında yükselmiştir, Ithalât rejimi elbiselik kumaşların hariçten girme- sine müsait ise de gümrük resminin yüksekliği bu kumaşların girmesine mânidir. ,, . O halde mensucat fiyatları neden | yükseliyor? Amele ücretleri mi arttı? | Hayır... Yapağı fiyatları yükselme. | miş... Ecnebi rekabeti yok, Istihsali pahalılaştıran hiçbir âmil olmadığı halde fiyatlar artarsa, buna fiyat n- narşisi, ve ihtikârı denir Bu fiyat yükselmesi yalnız mensu- catta değil, zaruri gıda mağ delerinde, ve meyvelerde de mahsüstür oŞehrin bir tarafinda revaçta olan fiyat diğer tarafında üç mislidir. Hattâ ayni sokakta bir dük- kândan diğerine farkeder. Tüccar müşterisine göre fiyatı yükseltme, ve alçaltmada serbesttir. Bu fiyat sebze tehilk te tüccarm, vasıtaların İnsaf na terkedilmiş bir vaziyettedir. Bugün İktısadi buhran neticesinde büyük anarşiler geçiren Avrupa ce miyetleri, Amerika, müstahsil ve müstehliki bu fiyat ihtikirma karşı korumak üzere tedbirler almışlardır. Muayyen fiyat, alnan tedbirlerden biridir. Bu, dahildeki bozukluğun ö- nüne geçmiş midir? Hayır. Fakat hiç olmazsa müstahsil ve müstehliki bir dereceye kadar koruyan bir âmil ok muştur. İhtikârla mücadele cemiyeti. nin bü anarşik fiyat yükselmesine karşı alacağı tedbirlerden biri de muayyen fiyat sisteminin kabul ve tatbikidir, Sabiha Zekeriya Konyada Hava İstasyonu Yapılacak ' Konya (TAN) — Devlet Havayol ları idaresi burada büyük bir hava iş tasyonu vücude getirecektir. Bunun için lâzrmgelen tetkiklere başlanmış- tır. ——————— muşlardır. Binici olan bu memleket ahalisine hasihat için konmuştur. Yani 2 (Atpazarı kapısı Üzerine zincirler le asılmış bir kuru at kafasına gem vurup ibretnüma olmak için koy- Fahri onbaşılık; amma ml alya Başvekili Sinyor Musso- Tini, Almanya devlet şefi ve hükü- met başkanı Herr Hitlere yüksek saygısını göstermek istiyerek, ona Berlin seyahatinde “Fahri onbaşı- lık, rütbesini verdi. Bu “Fahri onbaşılık,, Herr Htle- re tevcih olunduğu dakikaya ka- dar bir tek kişiye munhasırdı. O da Mussolini idi ve Sinyor Musso- Tini, bu rütbeyi bizzat kendisi için vilende getirmiş ve bununla bütün faşist milislerin başbuğluğunu ü- xerine almıştı. Bu bakıma göre. Mus solininin Hitlere “Fahri onbaşılık,, rütbesini vermesi, hükümdarların biribirlerine fildmareşallik tevcih etmelerine ve biribirlerinin ordu - larında bu yüksek rütbeyi haiz şah- siyet tanımmalarına benzemekte - dir. Arada şu fark var: Herr Hit. ler de faşist olduğu için, ona Ital- yan ordusunun mareşalliği “değil, fakat faşist milislerinin fahri on- başılığı tevcih olunmuştur. Bu saye- de bir sumaralı fahri onbaşı Sin. yor Mussolini, iki numaralı fahri onbaşı da Herr Hitler olmuştur. Yi. ne bu sayede Herr Hitler “fahri on- başı,, üniforması giymek salâhi- yetini kazanmıştır. Bu üniforma yeşile çalar lâcivert bir kostüm, siyah gömlek ve boyunbağı ile fa- şist başlığından müteşekkildir. U- Günün Ansiklopedisi mi eksik etmiyerek başmdan licam ve zimami eksik etmiyesin demek- tir), (Cilt 3. sayfa 19,) niformanm sağ koluna sırmadan ve siyah ipekten yapılma bir mi. selles üzerine oturtulan bir altın kartal takılır, Nasıra kasabası : Filistinin Nasıra kasabsı iki In. giliz polisinin katli yüzünden yeni bir şöhret kazandı. Bu şehir hıristi. yanlık dünyasının tarihinde büyük bir kıymeti haizdir. Çünkü Isann anası Meryem İle Meryemin koğu- sı Yusuf, Mısırdan dönüşlerinde bal kasahaya konmuş ve Isanm çocuk Tuğu bu kasabada geçmişti, Bu ka» saba birkaç kilisesi ile Yusufun dük gerlik ettiği yeryüzünden hıristiyan lar örasmda büyük bir kıymeti har dir, 1100 senesinde haçlılar bu kasa- bayı zabtetmişler, fakat Eyüp oğ- Tu Salâhattin 1187 de burasını ;© Tİ almış, daha sonra ehli salibin “dinsiz,, hükümdarı sayıdan İkinci) Fredrik burasını tekrar zap ti. İlini Fredriğin dinsiz say sma sebep, ehlisalip harbi yaptığı sırada aforoz edilmesi idi, Fakat Nasıranın şahit olduğu barpler bü/ nunla bitmedi, 1261 de Sultan Bey; bars burasını geri almış ve miba- yet 1517 de bu kasaba da Osmanlı hâkimiyetine geçerek bu devletin yıkılmasına kadar Osmanlı hâkimi yetinde kalmıştı.