Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
- Türk Dünyasının Nasıl doğdu ? - Nasıl yaşadı?- Nasıl battı? Heyecan İçinde Bulunan Fırka Âzası Toplanmak İstedi b di viB (Genç Türk) sahibi; fırka müca- delelerinden nefret ettiği için, hu teklifi kabul etmek istememişti... Fakat hararetli demokrat gençler, ©o günlerin hâdisat ve vakayiini, o- nun gözleri önünde öyle canlandır- mışlardı ki; nihayet onların ısrarı- na mukavemet edememiş, muvak- kat bir zaman için gazetesini de- mokratlara terketmişti. Genç Türk gazetesi, birkaç nüs- — ha, demokrat muharrirler tarafın- dan çıkarılmıştı. Fakat bu müddet Zzarfında, gazetenin sahibi, birçok tehdit mektupları almış.. biri, İs- tanbulda, Bahçekapr karakolu ö- nünde; ikisi de, Kadıköyde olmak Üzere üç ağır tecavüz karşısında kalmıştı. B u hâdiselerden müteessir o- lan ğazetenin sahibi, 326 se 'nesi Kânunuevvelinin 19 uncu gü- nü sabahı matbaaya geldiği Za- man; — Arkadaşlar!.. Bugünden iti- baren, gazetemi fırkacılıktan ayırı yorum. Ve artık kendim yazmak istiyorum. Yazılarımın mesuliyeti- ne, kimseyi iştirak ettirmek fikrin- de değilim. Onun için sizlere, uğur- lar olsun. Beni, kendi başıma terke diniz. " Demişti... Çünkü, (Genç Türk) sahibi, çok cüretkârane bir karar vermişti. Bu kararıtatbik ettiği zaman, gazetesi bir firka etiketi taşıyacak olursa, hiç şüphesiz ki o, Demo_kml edebiyatı hâdimle- rinden Be_zmı' Nusret etmişler; Talât Beyin istifası hak kında izahat istemişlerdi. Talât Bey sorulan suallere şu cevabı vermiş: — Bir buçuk senedenberi, bir . çok galleler içinde çalıştım, yorgun düştüm... Böyle olduğu halde, efkâ ri Umumiyeyi ve matbuatı hoşnut edemedim. Böyle bir sırada, vazife ye devamda mazurum. Demişti... Bazı mebuslar, Talât Beye istifasını geri aldırmak iste - mişlerdi. Fakat Talât Beyi kararın dan geri çevirememişlerdi. Sadrâza mı telefonla Meclise çağırarak o- nun vasıtâsile Talât Beyin inadını kırmak istemişlerdi. Fakat Talât ey: — Mümkün değil.. Efkârı umu- miye, ve matbuatı hoşnut edeme- dim. Çalışamam, Diye ısrar göstermişti. (2) u hâdisenin üzerinden, beş B on gün geçtikten sonra; Doktor Tempo, Ittıihat ve Terak- ki Cemiyetinin merkezi umumisine davet edilmişti. Küçük bir odaya a- lınmıştı. Bu odada, merkezi umumi azalarından Ahmet Nesimi, Ziya Gök Alp, Kara Kemal Beyler var- dı,. Bu zatlar; âdeta bir mücrime hüküm tebliğ edecek bir heyeti hâ kime vaziyeti almışlardı. Galiba, Kara Kemal; Dr. Temoya. şu kararı tebliğ etmişti: — Doktor!. Size, heyeti merke- ziyenin bir emrini bildiriyorum. He yet, (Demokrat fırkası) nı lüszum guz görüyor. Ve bunun feshedilme sini istiyor. Dr. Temo,.şaşırmıştı. Ve şöyle bir sual sormıya mecbur kalmıştı: — Cemiyet, ne salâhiyetle bu em ri verebiliyor?. Ben, bu fırkayı ce miyetin emriyle yapmadım ki... Şimdi de, Kara Kemal şaşalamış tı: — Canım.. Emir, demekten mak sadım.. Yani, arkadaşlar arasında verilen dostça bir karar. — Niçin?. . — Çünkü, cemiyet te ayni şeyle meşgul olacak ta onun için... (Arkası var) bi (2) Bu hâdisenin tafsilâtı; (21 Kânunu- evvel 1326) tarihinden, (29 Kânunuevvel 1326) tarihine kadar intişar eden Istan- bul - Selânik - İzmir gündelik gazetelerin de bilhassa, cemiyetin — (Silâh) ismindeki meşhur gazetesinde... İirkanın muakdderatı üzerine, hü- kümet çok ağır bir darbe indire- tek.. belki de fırka; cebren feshe- dilecekti. (Genç Türk) sahibi, o günden iti- baren gazetesinin başına geçmişti. Demokrat muharrirler, çekilmişler- di. Yalnız, demokrasinin içtimai düsturlarına temiz bir iman ile mer- but olan (Tıbbiye mektebi dördün cü sınıf talebesinden Ferruh Niya- zi Bey) (1) ile, Kâzım Şakir Bey; gazete sahibini terketmemişlerdi. " (Genç Türk) sahibi, (1326 sene- Bi Kânunuevvel aymın 21 inci Salı günü) Dahiliye Nazırı Talât Beye hitaben tam on sütunluk bir açık Mmektup neşretmişti. Ve bu açık Mektupta da, (10 Temmuz 324) i'tarihindenberi yapılan idari ve si- “yasi hataları, birer birer göster- * Fakat bu yazıları yazarken en a- ©ı tesirlere kapılan genç ve tecrü- besiz muharrir, itidal ve iradesine -hâkim olamamış; Talât Beyin şah- &ma karşı çok ağır ve çok şiddetli |bir lisan istimal etmişti. " © tarihe kadar, Türk matbuatm da görülmemiş olan bu yazı, gaze- tenin intişarı dakikalarından itiba- Ten, İstanbulu altüst etmişti.. Mu- ler, çılgınca bir sevinç ile tit- Temişlerdi. Talât Beyle, Talât Be- Ye taraftar olanlar ise, — pek haklı ©larak — muharrir aleyhinde, pek Bedit bir infial hissetmişlerdi. (Genç Türk) gaze! w'nin sahibi, Ve 6 açık mektubun muharriri; (Ahmet Samim) in âkıbetine uğra- Mamak ve bu yüzden, velveleli bir Vakaya sebep olmamak için; arka daşları tarafından Istanbulu terke *bar edilmişti. Pakat, Tstanbulun SiYaset mahaf'linde bir bomba gibi Patliyan bu acık mektumn, kati tesi- Tini göstermisti. O gün. Mebusan *elisinin koridorları, ve fırkanm €Ncümen ve içtima odaları, cok ha- Taretli münakasalar geçirmişti.. Ve 2lât Beyin istifaya karar verdiği tilmişti, H eyecan icinde bulunan fırka azaları, derhal içtima talep eîı) İki nüsha evvel bu zattan bahse- €n ismini sehven Dr. Niyazi Bey di- Ye.yazmıştık. Halbuki bu zat, o tarihte he talebe idi... Karaköy şehircilik Ariad sı değildir. ama, bir kenarında doğmuş olduğu İstanbulunun gü- zelliğine daima alâka gösterir. Yaz tatillerinde fırsat bulunca İsviçre. ye gider ve her defa dönüşünde; — Aman birader, diye gelir, ne memleket! Orada tabiatin güzel- füği insan oğlunun sanatile birleş. miş. Benim sık sık İsviçreye - git- mem orada İstanbulun da ne kadar güzel olabileceğini hayalimde ta- savvur etmek içindir. Orada tabia- tin yarattığı güzel yarlerdekl sanat eserlerini birer birer tetkik eder, onları zihnimde Istanbula, Boğaz- içi kenarma getiririm ve böylece hayatımda en büyük keyfimi du- yarım.... Geçen gün, Yenicaminin etrafın- daki binaların kaldırılmasına te- ş ğumu gazetelerde gö- rünce arkadaşım yine hayale dal- mış. O kadar ki Yemicaminin yakm istikbalde göstereceği manzara Tü- yasına bile girmiş, yine: — Aman birader, diye gelüi._ Yenicaminin tasavvur ettiğim 0 gü- zel manzarasmı bu gece l'üym_'d?_' gördüm. Fakat Karaköy köprüsü yerinde yoktu. Yenicaminin önünde güzel bir rıhtım, tabil etrafı büsbü- tün açılmış, karşısında, Galatada yine güzel bir rıhtım. Bütün Hali- cin kemarlarını ayni güzel rıhtım çe- viriyor. Güzel güzel vapurlar o rıh tım üzerindeki zarif iskelelerime ya naşıyorlar. Aman birader, sen de benim rüyamı görmüş olsaydın köp- rüsüz Istanbulun o güzelliğine ba yılırdın.. . Ben, arkadaşımın rüyasını görme den, köprüsüz Istanbulu tasavvur ettim ve, doğrusunu istersemiz, köp rüsüz Istanbul benim de hoşuma gitti... Vâkıa Karaköy köprüsünün tarihte Istanbulun sağlığına büyük hizmeti olmuştur. Köprü yapılmce ittah SD .. .. .. Köprüsü ya kadar İstanbul veba hastalığı sal ginlarından hiç kurtulamazmış. Çün kü o zamanlarda burada Mısırdan veba getiren gemiler Halicin içeri- sine girerler ve farelerini etrafa sal dırırlarmış. Köprü yapılmca o gemi ler artık içeriye girememişler, - 1s tanbulda veba hastalığı da birden bire sönmüş. Bu, sadece bir nazari ye değildir. İstanbulda veha salgım lafınım kesilmesi köprünün yapıl- dığı zamana tesadüf eder, Fakat köprünün tarihteki hizme tile beraber, şimdi bizim sağlığımı za daima zararı vardır. Zaten köp rünün © hizmeti sırf bir tesadüf © seridir, O zamanda vebanın nasıl bu laştığı bile bilinemezdi. Şimdi o has talıktan korunmak için başka vası- talarımız var. Halbuki köprünün şimdi bize za rarını İstanbullularım hepsi bilir. Ya yakar, kışın yağmurda, karda, fır tınada bize türlü türlü hastalıklar getirir. Boğaziçinden gelip Beyoğlu na gidecek adam niçin İstanbul ta rafımda Yemicamiin yanında, Kadı köyünden gelip te Istanbul tarafına gidecek olan niçin Karaköyün yaâ mında çıksın? Karaköy köprüsü İs tanbullulara hem vakitlerini kay bettiriyor, hem de sıhhatlerine do- kumuyor... Bu mütaleaları arkada- şımla konuşurken birden bire hatırı ma geldi: — Ya, tramvayları, otomobilleri, bir taraftan bir tarafa geçecek hal kı nasıl geçireceksin? diye sordum. Hiç düşünmeden: — Denizaltından ayrı ayrı tünel lerle... O vakit sarı çivilere de lü zum kalmıyacak. Dedi. Denizaltın- dan ayrı ayrı tüneller yapmak! Ne kadar uzum iş! Onun için, sizin dü şündüğünüz gibi ben de: — Allah hayırlar versin.. Diyerek sözü kestim. Yetiştirdiği .. .. . Büyük Alimler AN yazdı: Amerikada Prinsten Üniversitesi- nin kilisesine iyi bir hıristiya- nın hürmet etmesi İâzım ge- len büyük adamlardan biri sı- fatile müslüman tıp âlimlerin- den Razi'nin renkli cam üze- rine bir sanat eseri şeklinde işlenmiş bir resmi asılmıştır. Kilise papazı da bu münase- betle söylediği bir nutukta: . — Razi müslüman tıp âlim- lerinin en büyüğü ve iyi gö- rüşlüsüdür. Çiçek ve kızamık hastalıkları arasındaki farkı fenni klinik usullerile ayıran ve diğer birçok yenilikler ya- pan adamdır. İnsanlığa — fay- dalı olmak için zekâsını muvaf- fakıyetle — kulla- nan adam, başka bir dinden bile olsa kendisine saygın gös termek bir hıristiyan için va- zifedir, demiştir. Prinsten papazı kilisenin hürmet yerine yüksek bir Şarklının, bilgin bir müslümanın değil, dâhi bir Tür kün resmini asmıştır. Ölümünden bin otuz altı sene sonra kilise taas- subunu yıkan, koyu hıristiyanlığa perhizini bozduran Reyli Ebubekir Muhammet bin Zekeriya, İbni Si- na gibi su katılmamış bir Türktür. Rey'in nisbet şekli olan Razi'yi dil leri dönmiyen Avrupalılar Razes şekline sokmuşlardır Onun Garvte ki şöhreti böyledir. üksek bir feylosof, iyi bir man tıkçı, kıymetli bir tabiatçi ve dâhi bir hakim olan Muhammet bin Zekeriya yalnız devrinin bir öğ- reticisi olarak kalmamıştır, O Cali- nostan sonra tıbbim ikinci bir kuru- cusu olmuştur. Ibni Sina yetişinciye kadar onun eserleri Şark ve Garp Darülfünunlarmda okunmuştur. Ib- ni Sina Razi mektebhinin yüksek bir şakirdi ve müceddididir. Calinos Anazarbalı Divoskoridis olmasaydı tıp olmazdı. diyordu. Ben de Razi nlmnâavdı bustünkit tıp olmazdı di- yeceğim. Ebubekir Muhammet Rey'de bir ilim mıknatısı halinde ana Türk yurdunun, Hindin, Uzak Şarkm tıbba ait bilgileri gibi Gar- hin tıbbi buluşlarını kendisine çek- miş, bunları tahlil ve mükayese et miş. Daha sonra hamur haline ge- tirdiği bu eski tıp kaidelerini kendi tecrübe kalıplarına dökerek yeni bir tıp yaratmıştı. Onun buluşları, bil- gileri ve nazariyeleri bugün bile tazeliklerini muhafaza etmektedir. B en Tan'ın verdiği haberden sonra Razi'yi tetkik etmiye başladım. Şarkın yazma ve basma birçok kitaplarını okudum. Garbin iyi tanıyamadığı bu büyük Türxü Şark eserleri de maalesef iyi tetkik edememiştir. Onun hayatı ve eser- leri ipham bulutları içinde kalmış- tır. Kitaplar onun doğduğu, yaşadı Bi ve öldüğü tarihlerde bile ihtilâ- fa düşmüşlerdir. Ibni Sinadan daha yüksek gören ve ondan daha çok e- - ser bırakan bu eşsiz Türkün şahsı ve eserleri geniş kadrolu bir ilim heyetini yıllarca işgal edecek bir mevzudur. Razi bir cevherdir. Th- malin; etrafına ördüğü kabukları kırmak lâzimdır. Ben birkaç yazım la yeni ve eski müelliflerin Razinin hal tercümesi ve eserleri hakkında ki yanlışlarını, tezatlarını düzeltmi ye calışacağım. Ebubekir Muhammet bin Zekeri- ya üçüncü hicret asrının ikinci ya- rısında Rey'de döğmüş ve dördün- cü kicret asrının birinci yarısında yine orada ölmüştür. ıfti (Kitabı Ahhar - il - üle- Biahbar - il. hükema) sında (TARİHTEN $ Ebubekir Râzi Neler Yaptı? Yazan: İBRAHİM HAKKI ğ : Konyalı ç iş pi 4 (Misır tab'ı sayfa 178) büyük bilgi nin; kadı Said'e 320 yıllarında ve Ibni Şıraza göre 364 yılında öldüğü nü kaydeder, Yakutu Hamevi ise Müucem - ül - Büldan'ında (Cilt 4. Sayfa 360) yine Ibni Şiraza atfede- rek Bağdattan döndükten sonra 310 F yrlında Rey'de öldüğünü söy ler Şemsettin Sami Kamusü'lâ- mında Razinin 240 yınmda Rey'de doğduğu ve 310 veyahut 320 tarih- lerinde yine orada öldüğü hakkın- daki rivayetleri almıştır. Ibni Usey - bia da Uyun - Ül - Enbâ fi taba- kat - il - Etibba adlı eserinde (Nu- ruosmaniye kütüphanesi 355 nu- mara ve yaprak 117 B! Raziyi E- tihbayi Acem arasında sayarken der ki. “O ekseriya Acem Bilâdında otu- rur ve yaşardı. Çünkü anayurdu o- rasıdır. Ailesi, kardeşi hep orada otururlardı. O birçok Acem büyük- lerine ve Meliklerine - resmi ve hu- susi doktorluklarında bulunmak su retile - hizmet etti. Burada tıbbi birçok eser yazdı. El - Mansüri adlı bin Ismail bin Hakan için E' - Mü- lükisini de Taberistan valisi Ali adı- na yazmıştı. Onun Melidi ve menşei Rey'dir. 35 yaşlarına doğru Bağda- da gitti. Ulümu akliyeyi daha ev- velce öğrenmişti. Tıbbı büyüdükten sonra tahsil etti. Hocası Taberistan l1 Ali bin Rezin idi.,, uradaki Acem tabirleri Ara- bım başkası demek olduğu için İranlı . Fars anlamına almma- malıdır. Ibni Usaybia ona yanlış 0- larak verilen (Calinos - ül - Arab) vasfını da tashih etmektedir. Esa- sen Avrupalılar; devrinin modası- na uyarak eserlerini arapça yazan her müellife insiyaki bir şekilde he men Araplık damgasını basıyorlar- dı. Uyün - ül - Enba mücılifi Razi- nin ölümü hakkındaki rivayetlerden 295, 300 ve 310 H yıllarını kaydet- miştir. Yine bu müellife göre Bü- veyh oğullarından Azid - ud - devle Bağdada köprü başında bir hasta- hane yaptıracağı zaman yerini Ra- ziye tayin ettirmiş ve hastahane bitiken sonra da kendisini buraya (Sagurı-Başhekim) yapmıştır. Ra- zinin El - Havi adlı muazzam ese- rvinin müsveddeleri de öldükten son ra Reyde hemşiresinden satın alm- mıştır. ürci Zeydan Râzinin Mülüki sini de Azıd - üd - Devle adına yazdığını ve bu kitabında es ki zamanlardan kendi zamanı olan AVYFALAR Dördüncü asır hicri ortasına kadar olan hastalıkları ve müdavat şe!-il- lerini topladığını ve bu kitabın İb- ni Sinanım kanunu çıkıncaya kadar halka merci teşkil ettiğini yazar. Azid - üd - Devle 338 - 372 H, tari- hine kadar hükümdarlık etmiş ve 368 yılında da Bağdattaki hastaha nesini yaptırmıştır. Razi ilk zaman larında ut çalarmış, bir aralık sar- raflıkla da meşgul olmuştur. Bağ- dat ve Rey hastahanelerinde uzun seneler*doktorluk ve başhekimlik yapmıştır. Devrinin irfan merkezle rini dolaşmıştır. Buhara, Semer- kand, Şam ve Endülüse gitmiştir. Bakla fasilesini sevdiği için ihtiyar lığında gözüne su inmiş ve kör ol- muştu. Gözündeki suyu almak için tavsi ye edilen doktoru evvelâ imtihana çekti. Ona gözün tabakularını sore dü. Iyi cevap alamaymca: — Gözün tertibini bilmiyen bir doktor nasıl ameliyat yapabilir. Dünyayı görmekten usandım. Artık görmek istemem, dedi ve böylece öl dü. R azi ne vakit ölmüştü? Eski ve yeni bütün kitapları şa- şırtan bu muammayı çözmiye çalı- şalım; Topkapı sarayında ÜUçüncü Ah- met kütüphanesinde 2032 numara- da bulduğum (Kitabı Kâmil - is « Sanaat) adlı bir tıp eseri bu muam mayı açan bir anahtar olmuştur. Ali bin Abbas EBl - Mecüsi isminde bir doktor tarafından Azıd - üd « Devle için yazılan bu kitapta Ra- zinin Azıd - üd - Devleden evvel öl. düğü tasrih edilmektedir. Bu mü- ellif daha evvel vefat eden Razinin eserlerinden iktibaslar yapmakta ve bunları tahlil etmektedir. Şu halde Razi Azıd - üd - Devlenin Marestanında değil, Bağdadın daha evvelki hastahanelerinde doktorluk yapmıştır. Razi için en doğru ölüm yılı 320 dir. 80 yaşlarında ölmüş- tü. İ azinin İbn - ün - Nedim'in El. Fihrist adlı kitabmda tam 161 eserini saydım. Bunlardan 136 sı kitap, 29 u da Tisaledir. Razi (Kitab - ül - Cedri vel Hasba) adir eserinde kızamık ve cicek hastalık larmı hakiki karakterlerile tespit eden ilk âlimdir. Bu eseri ingilizce- ye tercüme edilmiştir. Daha evvel- ce de El - Kennaş ve Bl . Kavi'de lâtinceye tercümeve edilmişti. Bü- yük Türk bilgini (Kitabı Heyet - il « Alem) inde arzın yuvarlaklığım ve arzın güneşten küçük ve aydan bü yük oldüğunu bir eserinde söyle- miştir. Ulu üstat karın teşekkülü suretini ve mıknatıs taşının çekme hassalarını bugünkü bilgilere göre izah etmiş ve hakiki şarabmı vücu- dü beşere verdiği faydayı başka bir şarabin temin edemiyeceğini kay- detmiştir. Razi bir kitabında yıldız larda hayat bulunduğunu da isbata çalışmıştır. Razi kitaplarını kimin için yazmıştı. hangi Türk hüküm- darlarının ve emirlerinin hizmetin- de çalışmıştı ve o, evliyalığı niçin * reddederdi?. Bunları da buşka bir yazıma mevzu yapacağım, 4 4 $N