Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
£ :ıcğ (ap Yıldızdan San Remoya YAZAN : S. S. No. 18 — Hain, Sarsak Vahdettin — Birdenbi — Birdenbire 4 M ustafa Sabri Efendi: Ğ — Efendimiz! demişti.. ve — sonra, söyliyeceği sözün ehemmi- yetini anlatmak istiyormuş gibi, “ birkaç saniye Vahdettinin yüzüne baktıktan sonra, büyük bir ciddi- yetlet sözüne devam etmişti. — Şu anda, buradaki vaziyete — nazaran, artık (saltanat) ve (hilâ- fet) meselelerini biribirinden ayır- mak mecburiyeti — karşısındayız... Malümu şahanenizdir ki; (Türkiye Cümhuriyeti), bütün cihan tara - fından tasdik ve kabul edilmiş.. bu suretle Osmanlı saltanatı da tarihin sahifelerine intikal eylemiştir. Bi- — naenaleyh, artık'bu saltanat mese — kesile iştigal etmek, abestir. Sanki, bu acı hakikate ilk defa * temas ediyormuş gibi, Vahdettinin rengi, bembeyaz kesilmişti.. Musta- fa Sabri Efendi, ameliyat masasın da yatan hastasına, fıtık ameliyatı yapan kayıtsız bir doktor gibi, ta bit bir ses ve vaziyetle devam et- mişti: — Hilâfet meselesine gelince... Bilmem, dikkat buyruldu mu?. Şe- B -rif Hüseyin Hazretleri, size karşı — bir defa dahi, halifeliğinizi ima e- decek şekilde hitapta bulunmadı lar. Bundan da istidlâl edilebilir ki husust bir maksat gözetiyorlar.. MÜ saade buyurulursa; dâiniz, bir tav- siyede bulunacağım. Vaziyet, çok mühim ve nâzik. Onuh için, çok dikkat ve basiretle hareket “etmek lâzım.. Malümu seniyenizdir ki; A- râp kavmi, gayet zeki ve hassas'ir. Bâhusus Şerif Hüseyin Hazretleri, — pek diplomat görünüyorlar. Bil- — mem ki bü vaziyet karşısında, na- sıl bir hattı hareket takip edece- ? Vahdettin, birdenbire silkinmiş- ir — Şu halde, bizi niçin buraya da Vet etti. Elimizden 'eti almâk için miT.. Dedikten sonra ,etrafındakilere - gözgezdirmişti. u ocalar, derin bir süküt ile mukabele etmişlerdi. Rıza 'ltevfik Bey, sanki bir baygınlık ge giriyormuş gibi, gözlerini tavana /| dikmişti. Yalnız Mustafa Natık Pa şa; Istanbulda olduğu gibi burada da efendisine şecaat göstermek is- temişti. — Vallahi, efendimiz... Diye, söze girişmişti. Lâkin her | Şeyde son derecede temkin göste- — ren Mustafa Sabri Efendi, derhal söze karışarak: — Paşa.. Paşa!. Efendimiz, ira- de buyurmadıkça, mütalea beyan etmek kimsenin haddi değildir.. He le Efendimiz, istirahat buyursun- <lar, ondan sonra işler düzelir, ) Diye, Mustafa Natık Paşayı sü- — küta davet etmişti. Sabık Şeyhislâmm bu hareketi, y e » sebepsiz değildi. Çünkü, söz öyle bir Mectraya girmişti ki; şayet harice ta_şarsa: bütün ikbal ve saadet ü- mitleri, bir anda idbar ve felâkete inkılâp ediverirdi. Hocaların mak- Yi sadı ise; şu fani dünyada, tatlı ö- |— Mürlerini rahat ve refah içinde, hoşça geçirmekti, M Fakat; Vahdettin birdenbire o ka — dar sarsılmış ve şaşırmıştı ki: A- |— Geta düşüncesini kaybetmişti. Sa- bık Şeyhislâmım, Mustafa Natık Pa — şayıniçin susturmak istemesin - hikmetini bile idrâk .demmlî | Başmı hafifçe sallıya sallıya, başı |— hi pencereden tarafa çevirmiş; a- ğir ağır sözüne devam etmişti. — Ben.. Şerif Hüseyinin gizli — Maksatlarımı anlıyamıyacak kadar — gafil değilim. Onun; beni buraya ne — Mmaksatla davet ettiğini de bilmiyor — değilim... Fakat o, benim için kaz- — diği kuyuya, kendi düşecek... Ben, — hele gu beyannamemi neşredeyim. — Hilâfetimi, herkese kabul ettirebi- leyim. Ondan sonra, onunla görüşü rüm. Derhal İngilizlerle anlaşaca- . ğim. “Beni, Hindistan yolunun bek çisi olmak üzere burada brrakm.” — diye yalvaracağım. Onların müza- heretile burayı hilâfet merkezi ya pacağım, Ondan sonra da, tabii o- larak saltaantı elinden alacağım. eli * e e Silkinmişti !.. ğ ı Hocalar, k, lardı. Bu bakışlarında: — Acaba bu adam çıldırdı mı? Sözlerini ifade eden bir mâna vardı. ; -— Müustafa Natık Paşanın neşeli bir tebessür belirmişti. E- ğer böyle birşey olursa, hiç şüphe siz ki Vahdettin Seraskerliği kendi sine verecekti. 'Tam bu anda, acı bir inilti işitil- mişti. Sedirde diz çöküp oturama- dığı için bir kenara ilişmiş olan Ri- za Tevfik Bey karnmı tutarak yü- zünü ekşitmişti. Yanmdakine: — Aman.. Fena bir veca geldi. E fendimiz sorarsa, öyle söyle. Diyerek, usullacık sıvışıvermiş- ti. Hayret- iraz daha konuştuktan son- ra, serbest kalan bu adam- Jar; Vahdettinin sözlerini kendi zih niyetlerine göre tefsir ederlerken; Rıza Tevfik Bey, bütün hayatında ilk defa olarak akıllıca bir düşün- cesini göstermişti. Bir köşeye çek- tiği Şaban Ağaya: — Yahu!., Bu herifin daha hâlâ burnu sürtmemiş.. Gözleri, daha hâlâ aykırı işlerde. Hem buraya gel.. Zavallı adamın misafiri ol. Onun yüzüne gül.. Hem de, adam- cağızın saltanatmı elinden almıya çalış... Papılır şey mi, bu yahu?... Azizim bu dakikadan itibaren ben den, pas... Eğer Hacı babalar bu a- damın söylediklerini haber alırlar- sa; Alimallah, hepimizi ensemizden keserler... Ben, artık buralarda du ruücu değilim... Sizin de encamınız, hayırlar ölsun, Demişti. Hocalara gelince; onlar da Vah- dettinin bu derecede: cüretkârane düşüncesine hayret etmişlerdi... Vâkıa, Vahdettinin sahte hilâfeti i- le birçok safdillerin gözlerini boya müâya karay vermişlerüi. Fakât bu nu öyle bir şekilde yapmayı düşün müşlerdi ki; bundan Mekke Kralı- nın hiç bir zarar görmesi muhtemel değildi. Hocalar, başhaşa verip bu mese- le etrafında bir hayli görüştükten sonra, Vahdettinin Saltanat hırsını tadile lüzüm görmüşlerdi. Eğer Vahdettin, söylenecek sözleri din- ler de sükün ile hareket ederes,e ne âlâ.. Etmediği takdirde, kendisi ile alâkalarmı kesecekler; yeni efendi leri olan celâletmeap Meliki Hicaz Hazretlerine, sadıkane kulluk ede- ceklerdi. (Arkası var) (BAŞMAKALEDEN MABAAT) Fırka İçtimaındaki Tezahür (Başı 1 incide) bağlı bir devlet adamı sanmaktır. İ- nönü milli davalar için nefsini daima unutan, her türlü şahsi ihtirasların fevkinde kalan bir vatandaş ve bir inkılâpçı olduğunu daima ispat etmiş, Öndere ve rejime hudüutsuz ve şartsız bağlılığı en ağır imtihanlardan geç- miştir. İsmet İnönü, milli cephe birliğinin kuvvetli bir desteğinden başka bir rol ve vaziyette tasavvur etmiye im- kân yoktur. irka toplantısında ki onuşulan F sözler bu tarzda lüzum göre- bileceğimiz ilk ve son münakaşadır. Momdev.::kette dün başlanan bütün işler ediyor. Umumi hayattaki ta- bit inkişaflar dolayısile yeni bir ta- kım faaliyetler ölgüun bir hale gel- miştir, Atatürk, bize bu istikametleri göstermiştir. Celâl Bayarm yarmki program nutku da tatbikat hakkında malümat verecektir. başlanan işlere müspet alâkalarla za- hir olmak ve yeni faaliyet programı- nın tahakkukuna da ayni ruhla çalış- Bütün millete düşen vazife, dün İstanbul - Atina - Tiran Arnavutlukta Maarif İşi Nasıl Yürüyor ? (Başt T ncide)| franklık bütçesinde milli müdafaa ve jandarmadan sonra maarif tah- sisatı geliyordu. İ - — Avrupada oküyan talebeniz var mıdır? Maarif Nazırı hatırma getirdi- ğimden dolayt memnun: glrî Evet, d):di. Başta İtalya olmak üzere Fransa, Avusturya Ve tek- nik ilimler için de Londrada hepsi 450 kadar talebemiz vardır.. 4 50 talebe, Arnavutluk nü- fusuna nazaran aşağı yukarı binde 2 nisbetinde idi. Hesapta DİT yanlışlık olup olmadığını sordum Nazır: — Hayır, dedi. Doğrudur. Amş- vutların tahsile ne kadar ehemmi- yet verdiklerini göstermek için size şunu söyliyeyim ki bu 450 talebe- nin yalnız 75 i hükümet hesabna diğerleri kendi hesaplarına oku- maktadırlar, Arnavutluk hüküme- ti muhtelif ecnebi memleketlerdeki talebenin tahsil birliğini temin için bunları bir memlekette toplamak fikrindedir. Bu memleket te zanne derim İtalya olacaktır. İtalya bİZ© yakmdır, ucuzdur. Talebeyi daima kontrol ederiz. Talebe de isterse her vakit memleketini ziyaret &e- bilir. Paramız olmadığı için her memlekete müfettiş gönderip tale- beyi teftiş edemiyoruz. Halbuki İ- talyada olursa müfettiş birkaç güN içinde gider teftiş eder ve gelir. Bundan başka talebenin memleke- tinde tahsil derecelerini bitirmeden Avrupada tahsil etmesine müsaade edemeyiz. Eğer giderse alacağI mektep şehadetnamesini nazarı dikkate almayız.,, tik Şatkımun Arnavutluk maarifine ait güzel güzel an- lattıklarma o kadar dalmışım — ki zaten loş olan odanım yavaş yavaş karanlığa girmekte olduğunun far- kına varamadım. Dışardan, boşalan nezaret me- murlarının sesleri geliyor, akşama mahsus hareketlerin sadası açık pencereden odaya dölüyordu. Vak- tin geç olmasına rağmen ben Ma- arif Nazırını değil, Maarif Nazırı beni tutuyordu. Fakat ikimiz de memnunduk. O, yapılanları ve yap tıklarımt anlatmakla; ben, umma- dıklarımı merakla ve dikkatle din- lemekle zevk duyüyorduk. S on olarak Maarif Nazırma bundan sonraki — maarif programını ve yapilacak yenilikle- ri sordum. Fağfur bir kâseye do- kunmuş gibi nNazır neşeli, neşeli anlatmıya başladı: — Meclisi Vükelâdan bir karar aldım. Hariç ve dahil memleket- lerde âli tahsil görmüşlerden . bir komisyon teşkil edeceğiz, Bu ko- misyon orta tahsile girecek talebe- yi imtihana tâbi tutacaktır. Şimdi ye kadar ilkmektebi bitiren çocuk- lar Vistedikleri gibi orta tahsili ya- pıyorlardı. Bunların miktarını tah dit etmek ve bü süretle memur sı- nıfı yapmamak istiyoruz. Orta talı- sile giremiyenler için sanayi, ziraat mektepleri açılacak ve oraya alına caklardır. Bu suretle lüzumu kadar memüur ayrıldıktan sonra sanayi ve ziraat adamı yetiştirmiye ehem- miyet verilecektir. Leyli iptidailer- den çıkan talebe ve dağ çocukları- na ziraat ve sanat terbiyesi ver- mek suretiyle istifade edilecektir. Maarif Nazırı son söz olmak üze re gençlik teşkilâtından bahsetti: — Maarif Nazırı ayni zamanda bu teşkilâtın reisidir. Bu teşkilât sizin Halkevleriniz gibidir. Memle- kette 22 şubesi vardır. Burada “gençlik mütalea eder, konferans dinler, spor yapar. Bu teşkilâtın İşkodradaki ismi Besa, Avlonyada- ki, İsmail Kemal, Kuruyadaki Çer- da ve Kuruyay, Görücedeki Riniya Korcare, Ergerideki Drita, Elbesan- daki, Başkımı Elbesan ismilerini al- mişlardır. Bunların hepsi tarihi isimlerdir. Bu Halkevlerinin reisi, heyeti vardır. Ve o Mmemleketin Şençleri tarafından intihap edilir- er.,, maktır. Milli cephedeki ahenk ve berraklık nekadar fazla olursa bu çalışmalar- dan o kadar çok verim almir. Ahmet Emin YALMAN ND W V ) * YA d DA Li TAN Fesatçılar Iş Başında (Başı 1 incide) temas ettikleri kimselerin Türklükle hiç bir alâkası olmıyan yabancı sah- tekârlardan ibaret bulunduğunu ve bu vaziyeti protesto ettiğini söyle- miştir. Antakya jandarma kuman - danlığına tayin edilen Mihran da işe başlamıştır. Suriye muahedesi Şamdan gelen — malümata göre, Fransa — Suriye muahedesi bu ayım 24 ünde Fransız parlâmentosunda tadil suretile tasdik edilecektir. Ce - belidürüz intihabatı da ayın 22 sin- de yapılacaktır. Suriyede son seylâpta felâkete Uğ rıyanların sayısı 1400 ü bülmuştur. Feyezan mmtakalarında müthiş bir ekmek buhranı vardır. Fevkalâde ko miser de Martel felâketzedelere 10 bin frank teberrü etmiştir. OÖ— Komunistliğe Karşı Pakt (Başı 1 incide) sularına karşı cephe almış bulunuyor lar. Bütün medeni memleketlerin sağ lam ve kurucu kuvvetleri onlarla be- faberdir. Paktın gizli hiçbir hedefi yoktuür. Hiçbir kimse aleyhine müte- veccih değildir ve bu üç devlet ile müştereken hareket etmek istiyen bütün devletlere açık bulunmaktadır. Bu pakt faşistliğin her türlü tehli- keye karşı müdafaaya azmetmiş bu- lunduğu sulh ve medeniyetin hizme- tinde realist bir âlettir.., Alman deleg Von Ribi demiştir ki: — “— Bu pakt tarihi ehemmiyeti ha- iz bir vesikadır, Çünkü, harici mü - sellâh müdahaleye önayak olmak Ü- zere muhtelif devletlerin içinde ya- pilan propağanda ile bu devletleri infisaha uğratmıya çalışan üçüncü en ternasyonalin her türlü tedibine Kar- şı kati bir set çekmektedir. Bu pakt hiçbir kimse aleyhine mü- teveccih olmayıp herkese açık bülün- maktadır. Binaenaleyh, her milletin serbest milli inkişafı ve dünya sulhü için bir garanti teşkil etmektedir.,, Japon delegesi Hotta şunları söy- lemiştir: a “— Almanya, İtalya ve - Japonya bu 'üçler paktını imza etmekle dün- ya sulhünü ve nizamını tehdit eden beynelmilel komünistliğe karşı ken- dilerini müdafaa etmek istemişlerdir. Bu pakt her halde çok iyi neticeler verecektir. Buna eminim, Çünkü her üç develt de ananeleri itibarile pek eski olmakla beraber, emelleri itiba- rile çok genç ve milli hayatlarında çok faal bulunuyorlar,,, Asıl hedef kim? *” Paris, 7 (A.LA) — Italyan — Al. man — Japoön misakı münasebetiyle Echo de Paris gazetesinde Pertinax diyor ki: “Bu sistem, ihtimal Sovyet Rusya. dan ziyade Ingiliz Imparatorluğunu istihdaf etmektedir. Bu misaka ituza larmı koymuş olan üç devlet, Mosko. va hükümetine karşı cidale girişemez ler. Buna mukabil bu üç devletin üçü de İngiltereye ve Ingiltereye tâbi memleketlere darbe indirmiye kâadir dirler. Almanya hava filolarını Lon- dra üzerine sevkedebilir. İtalya, Misr rı ve Japonya Hong - Kon ve Singa- uru tehdit edebilir. Ayni şey Fransa hakkında da söy lenebilir. Salâhiyettar bir zatın dün dediği gibi, hakikatte ahval ve vuku.- atın ittifak ve tesadüfünde bir fırsat gibi görünmektedir. Önümüzde ya. zılmış bir Alman — Htalyan muâhede si vardır. Ve hiç olmazsa bu muthe- de hakkında malümatimız mevcut- tur. 1936 senesinde İtalya, bu kadar ağır bir gurette inkiyada mütemayil aeğildi. Fakat nihayet ikna edilmiş- tir.p A Epogüe gazetesinde M. Kerillis di- yO!' ki: #Bizim için medeniyetin bu büyük müdafilerinin samimiyetlerine değil- se de menfaat endişesinden ari ol- duklarına itimat etmek müşküldür. Büyük okyanustan Akdenize kadar vücuüde getirilmekte olan koalisyon, paşka bir gaye takip etmektedir ve- a edecektir. Populaire gazetesinde M. Leroux, trop şöyle yazıyor: “Ttalyan siyaseti, Hitler siyasetine git gide daha ziyade bağlanmakta- dir. Almanya, harpten evvel Avuüs- turyaya yaptığı gibi (parlak ikinci- sini) vücude getirmektedir. Alman siyaseti, hızınt almıştır. ve Mussolini « 937 -__.—:. 8-11 N_ (Spordan Mabaat) Taksim Stadyomundaki Müsabakalar (Başı 6 meıda) taş 1-1 berabere sahayı terkediyor lar. İki taraf takımları şu şekilde sahaya çıkmıştı: Fenerbahçe: Hüsamettin — Se- dat, Lebip — M. Reşat, Angelides, Esat — Niyazi, Naci, Bülent, Fik- ret, Orhan. Beşiktaş takımı: Mehmet Ali — Hüsnü, Hiristo — Rifat, Hakkı, Feyzi — Rıdvan, Bülent, Muzaf- fer, Şeref, Eşref. Nasıl oynadılar? Yazımın bu kısmını, başlangiç- ta bildirdiğim gibi maçtan sonra i- lâve ediyorum. Ounun kanaatim- de bıraktığı tesirleri şöyle birkaç satırla izaha çalışacağım: İki taraf ta idman kıtamı ba- kımından iyi vaziyette idiler. Lig maçlarının başlangıcında olduk- Jarmı belli etmiyecek bir canlılık ve ahenk gösterdiler, Fenerbahçenin usta imi ü Kadıköy ve Şeref . Statlarında Ş (Başı 6 meıda) da Daniş Kale yakmnında aldığı pası iyi kullanarak Süleymaniyenin g0- lünü yaptı. Biraz sonra Eyüplüler buna Zekâinin frikikten yaptğı sa- yı ile mukabele ettiler ve maç bu şekil değişmeden 1 — 1 beraberlik- le nihayetlendi. Beykoz — Vefa: Günün ikinci maçı geçen sene müsavi puvanla İstanbul beşincisi olan Beykoz — Vefa —takımları —arasında — ya- pıldı. Nihadın idaresinde oynanan bu oyun kuvvetlerin müsavi olma- sndan dolayı çok heyecanlı oldu. Ve ilk devreyi Vefa Muhteşemin £fri- kikten yaptığı bir golle 1 — 0 galir bitirdi, Ikinci devreye Beykoz bü- yük bir enerji ile başladı ve Tur- hanın yaptığı nefis bir golle bera- berliğe kavuştu. Maçın bundan sonrası her iki ta-' rafın galibiyeti lehine çevirmek için çalışmasiyle geçti ise de neti- ce değişmedi ve takımlar 1 — 1 Fikretin içte oynaması, sarı lâci- vert tarafın akınlarındaki sürati e- pey eksiltmişti sanırım. Hücumla- rın seyyalliğini kaybettiren sebehin yarısı da dünkü maçta umular mü vaffakıyeti gösteremiyen sol açık Orhandadır zannederim. Orhanın akışları alelâde olunca Fikretin iç teki ilerleyişi vakfeli bir hal al - mıştı. Ihtimal bu aksaklık ikinci mağta düzelir, Yaşarın yerinde. oynıyan Fener müdafii vazifesini başarmakla be- raber Yaşar kadar mühkem mü- dafi tesirini bırakamâadı. Merkez- deki Bülent parlak günlerinden bi- rinde değildi. Fener müavin hat- tı vazifesini jyi başardı. Fakat top- ları ekseriyetle cenah değiştirme- den kullandı. Hüsamettin Şşans- l1 ve isabetli idi, Beşiktaşlılara gelince; hücüm hatları, ikinci devrede Hakkı ileri geçinceye kadar şöyle böyle idi. Yan muavinleri ağır olmakla be- raber fena iş görmediler. Hücu- mün 'it VE acikları EkSETi ükişlarda epey geri kalryordu. Bu yüzden karşı tarafa müdahalelerde hayli ser best bırakıldı. Müdafaada Hüsnü- yü geçen seneki süratinden biraz daha kaybetmiş bulduk. Buna mu- kabil süküneti ve temkini toğab miştı. Eskiden olduğu gibi kızarak başını alıp ortalara fırlamadı. Kar- şısmdakilerle inatlaşıp çalıma ka- pılmadığı için lüzumsuz tehlikelere meydan vermedi. Beşiktaş kalecisi pek müskül kurtarışlar yapmak mecburiyetin- de kaldığından seyirciler indinde 'iyi not almadı. Hakem Nuri Bosut dünkü ka- dar mühim ve sıkı oynanan bir o- yunda bitaraflıktan ayrilmıyarak şikâyete meydan vermiyecek şekil. de vazifesini ifa etti. Galatasaray - Topkapı Fenerbahçe - Beşiktaş. Ooyunun- dan evvel yapılan Galatasaray « Topkapı maçını 2 - 1 Galatasaray- llar kazandılar. ; Topkapılılar canla başla bildikle- ri ve öğrenebildikleri kadar çalış- tıdar. Hücum hatlarının bilhassa ortası namevcutu, Müdafaası da rakiplerinin dağınık ve maksatsız oynayışı yüzünden müessir gözük- tü. Galatarasaylılar dünkü maçta oyunlara yeni başladıklarını, biri« birlerile anlaşma hususunda henüz yadırgadıklarını, süratlerinin ya- rTısina gelemedikleri.ni farkettiler. Akıllarımdan geçeni adaleleri hak- kile ifa edemiyordu. Adalelerin kı- vamında olmayışı bir devre sonra şuur tarafını da bezdirdi. Biribirine bağlı, bir kısmı di- ğer kısmından daha ağır işliyen makinelerdeki tam randıman ver- miyen hali sarı kırmızılılarda gör- dük. bu siyaseti adım adım takip etmek mecburiyetindedir.., Humanit6 gazetesinden: “Dünya, bundan böyle demokratik hürriyet memleketlerine müdahale - de bulunmaktan, harbe tahrik etmek ten, fütuhat maksadını ve faşist ta- hakkümünü tatmin için — taarruzda bulunmaktan ibaret olan müşahhas bir siyaset karşısında bulunmakta - dir.,, beraberlikle sahadan ayrıldılar. Mülâyim-Hintli Intikam güreşi , (Başı 6 meıda) * kalacaktı. Onu da gördük. i Hintli dansettikçe Mülâyim azı- - yordu. Hakemin üç saniyeyi say- . madığını bağırarak — ve hakeme karşi bazı lâflar katarak protesto etmeğe başladı. Hakem Sami Ka- rayelle Mülâyim arasında ring hâ- rici ikinci bir güreşin başlamasına bereket versin meydan verilmedi ve dün geceki mesele de Mülâyi« min yenilmesile böylece kapanmış: oldu. Diğer müsabakalar Mülâyim, Hintli maçımndan evvel yapılan müsabakalar şu neticeleri vermiştir: Birinci güreş: Süleyman, Hür- şitle yirmi dakikada berabere, Ikinci güreş: İsmaille Mehmet te berabere kaldılar. Sındırgilı İbs rahim yine güzel güreşerek rakibi ni on dakikada 'tuşla yendi. — ——— Barutgücü Sahasında Dün Bakırköyünde Barutgücü - sahasında beş bine yakın seyirci ö- nünde Barutgücü ile İstiklâl Id- manyuürdünün genç, B ve A takım- ları karşılaşmışlardır. Genç takım- lar maçı 5 — O Barutgücünün üÜs- tünlüğü ile, B takmları maçi 1 —1 berabere neticelenmiştir. Ahmet Ademin idare ettiği A takımları maçı da 2 — 0 Barutgü- cünün galibiyetiyle bitmiştir. Büu son maç çok heyecanlı ve zevkli olmuştur. z ae a ğürlrsüükde Y3 Göztepe Parti Kongresinde C. H. Partisi Göztepe ocağı dün on dördüncü kongresini, başkan Ziya Günayın reisliğinde yapmiş, idare he- yeti raporu okunmuştur. Rapoörda Göztepenin susuzluktan kurtarılması ve bozuk yolların yapilması hakkıinda başarılan işlerden pbahsedilmiş, sön- ra da yeni idare heyeti geçilmiştir. Reis Denizyolları baş acentesi Ziya, azalar, mühendis Abdurrahman Naci, eczacı Celâl, tüccardan İzzet ve Ha- siptir. Adanadaki Maçlar 'Adana, 7 (TAN) — Burada grup birinciliği maçlarına devam ediliyor. Bugün Diyarbekir — Mersin şampi- yonları oynadı ve Mersin 2—1 galip geldi. Salı günü de Mersinle Adana şampiyonları oynıyacaktır. ASİPİN KENAN Halis ve hakiki tabletleri sıhahtitil soğuktan ve bütün ağrılardan korl” İSMİNE DİKKAT |