Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
10 N TÇT be İ DİR he KAi : a -— ı ulelide, olgun zekâların hiç te nadir olmadığı bir irfan muhitine girdiğimi çok geçmeden anladım, — Bir sınıf mümessili ile görüş- mek ister misiniz? dediler. — * Karşıma ilk çıkan sınıf mümes- sili, 11 inci sınıf 8 inci kısımdan Buürhan Cahit Kılıç oldu. Kendine soyadı olarak seçtiği (Kılıç) n şerefini hakkile koruya- cağına ciddi bakışları, asil ve mert tavırları, şahitti. Bir mektep talebesine, sorulma. sı, akla gelebilen ilk suali sor « dum: » — Hangi dersler, daha çok hoşu- nuza gidiyor?.. Kısa bir düşünceden sonra, cevabı verdi: — Tabii asker olduğum için, ri- yaziyeyi sevmek mecburiyetinde- yim. Riyaziye dersleri, kafayı işlet. miye yarar. Ancak, riyazi ders- lerle yorulan kafayı dinlendirmek için de, edebiyat lâzım.. Ben, her âkisini de, riyaziye ve edebiyatı bi- ribirinden Aayırdetmeden severim! Sonra, bir şey daha var: Kıt'a hizmetine geçti « ğim zaman, erle- re-onların anlıya- cağı dille hitap etmeliyim. Bu da ancak, askeri edebiyatla meşgul olmıya bağlıdır. ; — Spor yapmaktan hoşlanır mı. - Biniz? — Elbette... İstirahat zamanla- rımın çoğu, spor evinde geçer. Bu- rada en çok kültür fizikle meşgül o lurum. Amma, asıl âlet üstünde ya. pılacak beden hareketlerinin biz gençleri, sarsılmaz bir vücut sahi- — bi yapabileceğine kaniim. Bir yandan beynimi çalıştırır - /— ken, öte yandan da bedeni kabili - ( yetlerimi inkişaf ettirmiye gayret — ediyorum. şu ünkü bir insan için her iki. ti si de, lüzumlüdür. Spor, i- — rade kuvvetini pekleştirir, sağlığı —korur, maddi, manevi mukavemeti ' arttırır. Kültür mesaisi de, diğer " taraftan ruh ve dimağca olan ihti- — yaçlarımı karşılar. Her asker, bir. — enerji kaynağı olarak yetişmeli! A- | — Onun ne kırılmaz bir cesareti, ne /— garsılmaz bir imanı; mâniler önün. |— de eğilmiyen ne çetin bir azmi var. Biz Atatürk çocukları da, Atamız- dan ışık alacak olursak, hiç bir za- — man karanlıkta kalmayız! — Burhan Cahit Kılıç, bu sözleri, — bir kâğıda bakarak söylemiyordu. ddia ederim ki bunları ezberlemiş “te değildi. Fakat nasıl oluyor da, — bu kadar, temiz türkçe ile, duygu- " larımı, bu kadar parlak sürette ifa. de edebiliyordu. ' * Bu sırrı bana kalsa, Bay Kılıcın içinde yaşadığı disiplinli muhitin ndi varlığına sirayet eden; kuv- tli asker terbiyesinde aramalı!.. o n birinci sınıf mümessili - 4 nin; mefruz bir düşman hakkında ne düşündüğünü de öğ- Tenmek istedim, — Göğsü, erkekçe bir hareketle ile. iye doğru fırladı. Gözleri, tabii vaziyetinden ayrılarak sert, haşin bir ifade aldı: — Düşman mı? dedi, bizim için onun büyüğü, küçüğü, çoğu, azı — tatürk, bizim için, ideal örnektir! , Yukarıda Kulelinin tertemiz yatakhanesi, Yarının genç subayları ile neler görüştük? Yazan SALÂHATTİN GÜNGÖR düşmanlara karşı düşmanlığı çok özlüdür. Dostlariyle ölünciye ka- dar dost kalır, düşmanlariyle ölüm lere kadar düşman! — Meselâ, diye sordum; vatan, bir tehlike karşısında kalsa, ne ya- parsın ?.. Vatan sözünü, “Yurt” diye tas- hih ederek cevap verdi: — Değil, yurdun tehlikeye düş. mesine, hattâ kutsal varlığımıza kimsenin yan bakmasına bile ta- hammül edemeyiz. En küçük bir hâdise için bile, kendimizi ateşe a. tabiliriz. ; Kafamızda karakterden, elimiz- de bombadan, gönlümüzde cesaret- altta: idman yapıyor gürbür. bir Tliseli ten silâhımiz var. Bu üÜüç silâha, kim karşı durabilir?..” nuncu sımıf, (8) inci kısım- dan 1069 Vasıf Kenan Ön. le de şöyle konuştum: — Hayatta ne olmak istersiniz? — Kimyager olmak isterim. Bu gayemi yerine getirebildiğim gün bahtiyarım. — Demek kimya derslerine faz- la hevesiniz var?.. — Evet... — Kimyager olunca, mesleğinizi terk mi deceksiniz? — Alah etmesin.. Ölünciye ka- dar ordudan ayrılmıyacağım. — O halde? — Benim gözüm askeri kimya- gerliktedir; Böylece milli müdafaa. mıza daha çok hizmetim dokunaca- ğını sanıyorum. — Sporu sever mMisiniz? — Elbette... Askerler, mutlaka sporcu olmalıdırlar... Ben, bilhas- sa atletizme meraklıyım! , Vasıf Kenan Ön'le konuşmamız burada bitti. Gelecek yazımda, Kurtuluş Sayaşında dünyaya gelen Kuleli talebesinden iki Türk çocu- ğu ile neler konuştuğumu yazaca. ğım, Çü yoktur. Türk iki şey tanır: Dost ve düşman! Dostlara karşı doıdıığq. Şu gördüğünüz kadın Romanyalıdır. Bir batında dört çocuk doğurmuş- tur. Yavrular ana ve babası sapasağlamdır. Bir Batında Dö rt Çocuk *Wve müteaddit defalar şiddetle alkışla- '|$amak için ne lâzınısa orların hepsi d ee dekdi KELİRÜS ae ZY4 e a w FERU AN Universitemiz bir ilim şubesi daha kazandı Alkışlanan Bir açıldı. Davetliler evvelâ — Üniversitenin merasim salonunda toplandılar, Bu- rada rektör kendilerini birer birer karşılayarak ellerini sıktı ve hasbi-, hallerde bulundu. Sonra tam 17 de 'hep beraber hukuk fakültesinin birin- ci sınıfına geçildi. Davetliler arasın- da, sınıftaki koltuklara değil, mektep sıralarına yerleşmek ve kendilerini muvakkat bir zaman için genç talebe mevkiinde görmek hususunda yarış başladı. Bütün Wniversite ve yüksek mek- tep profesör, dakan, düçent ve asis- tanlarile dığer ilim müesseselecir.den gelen zevat ve garcte sahipeille memleketin tanımnmış diğer ilim a- damlarından mürekau; davetller sı- nıfın ön taraflarında ve yeni iktısat fakültesinin ilk sınıfını teşkil edecek gençler de arka taraflarında yer al- dilar. REKTORUN NUTKU Kürsüye evvelâ Rektör Cemil çıktı nan nutkuuda şı1 düşünceleri ortaya koydu: “— Atatürk, 1923 şubatınıla Izmir- de (Millet ve inenleketin iktısadi ka- biliyet ve ihtiyaçlarını tetkik için) toplanan iktısat kongresini açarken: “Fakat arkadaşlar, iktısat demek, ya- demektir. Ziraat demektir, ticaret de- mektir, herşey demektir. Çocukları- ,Mzı o suretle yetirtirmeliyiz ki, tica- rette de, ziraatte d? hayatın bütün faaliyet sahalarında da müsmir ol- sunlar, müessir olsunlar,, demişti. Başvekil Ismet Inönü, Ankarada lk Tıp kongresini açarken: “Cumhuriye- tin, ilim ve fennin riyazi düsturları- na istinat ettiğini,, söylemişti. KURULUŞUN FAKTÖRÜ Türkiye Cümhuriyetinde iktısada, medeniyete ve ilme verilen önemi gös- teren bu sözleri, sözbaşı yapmaktan maksadım, en yüce bilgi evinde, yeni bir fakülte açılırken, bunları yalnız öğünçle anmak değil, yeni kuruluşun asıl faktörünü meydana çıkarmaktır. Cümhuriyet hükümeti, bugün de açıl- ma törenine çağırıldığıız, iktısat fa- kültesini açıyor. YENİ KURULAN MÜFSSESELE- RİN ALTINCISI *t Eskiden kalan yüksek bilgi mües- seselerini yenilemek, ilerletmek ve hattâ yetiştirmek için yapılar büyük himmet hesaba katılmaksızın, on bir, on iki yılda altı yüksek ilim müesse- sesi kurmuş olmak dünyanın her memleketinde öğünçle anılacak — bir başarı sayilır,,. Rektör, müteakıben fakülte kurma kararının yeni olmacığını, bu husus- taki ihtiyacın en evvle Hariciy» Veki- limiz tarafindan işaret edildiğini söy- lemiş, 3 yıl 79 gün evvel açılan Istan- bul Üniversitesinin dört fakülte ile İ- ki mektepten ibaret olan kuruluşuna temas ederek Büyük Reisicümh irun tasvibine de arzedilen iktısat fakül- tesinin açıldığını bildirdikten sonra demiştir ki: “— Yeni fakültenin maksat ve gâ- yesi nedir? Bunun cevabını asıl fa- kültenin dersleri, çalışmaları, araştir- maları ve dekanı verecektir. Şimdilik gu kadarını söyliyeyim ki, asrımız, - sıl iktısat asrıdır. İktısat elbette ©N eski zamanlardanberi insanların V© insanlardan mürekkep kümelerin mü- na*ebetlerine hâkim olmuş idi. Tfl_'i' hi maddiyeciliğe kadar gitmeksizin, dünyayı idare eden hütün büyük Hhâ- diselerde iktısadın da rolünü görmek- teyiz. Yine görmextey'z ):i. milletle- rin yükselişi de, düşünüşü de iktıSa- da bağlıdır.,, TAM ISTİKLAL Milletlerin itilâ ve inhitat sebeple- tini tahlil eden Rektör, Atatürkün: “Tam istiklâl temin edebilmek İSİN yegâne kuvvet ve en kuyvetli temel iktısadiyattır. Türkiyenin uış:ntm yapılacak suikastlere karşı en SÜY - vetli silâh ta, iktısadiyattaki VÜSat selâbet ve muvaffakıyet olac? ktır.,, İktısat Fakültesi, Rektörün Çok Üniversitede yeni tesis edilen İktısat Fakültesi dün saat 17 de çok kalabalık bir davetli kütlesinin önünde büyük merasimle Nutkile Açıldı zaferlerini en güç şartlar içinde &lde etmiş olan en büyük askerin Izmirde- ki nutkuna işaret etmiştir. Bundan sonra Atatürkün Izmirdeki nutkunu tebarüz ettirmiş ve: “Atatürk, yine İzmir nutkunda di- yor ki: “Kılıçla fütuhat yapanlar, sapanla fütuhat yapanlara yenilmiye ve yer- lerini bunlara terketmiye mahküm- durlar, Sapanla kılıç mücadelesinde nihayet muzaffer olan sapandır. Si- yasi ve askeri zaferler nekadar — bü- yük olurlarsa olsunlar, iktısadi zafer- lerle tetevvüç edemezlerse payidar olamazlar..ı MEMLEKETİMİZDE - İKTISAT Rektör Cemil Bilsel, iktısadın hiç- bir devirde günümüzdeki kadar dün- yaya hâkim olmadığını da etraflı şe- kilde izah ettikten sonra sözüne şöyle devam etmiştir: “— Memleketimizde de ileri bir ik- tısat hareketi vardır. Her yıl Başveki- limizin Beklenen değerli sözlerile 11 Birincikânunda başlıyan Iktısat haf- tası, memleketimizin iktısadi seviye- sinin arttığını gösterecek başlı başına bir harekettir. Başvekilimizin söyle- diği gibi: “Milli iktısat zihniyeti, mil- letlerin hayatında büyük inkılâplar yapan başlı başıma bir âmildir ve 'Türk milleti çocuklarımızdan büyük- lerimize kadar, milli iktısadın ehem- miyetini anlamakta ve milli iktısadı artırmak için almacak teşebbüslere alâka göstermekte her yıl bir derece daha dikkatli, bir derece daha ileri,, dir. Türkiye Cumhuriyeti, hepimiz ifti- har ve güvenle görüyoruz, hergün bi- raz daha sanayileşiyor, demiryollaşı- yor, ziraatleşiyor, ticaretleşiyor, ban- kalaşıyor. Memleketin en önemli işle- rı hergün deyletleşiyor..,, EN GENÇ DEKAN Bu nutuktan sonra yeni fakültenin ilk dekanı, Üniversitenin en genç pro- fesör ve dekanı, Ömer Celâl kürsüye çıktı, iktısat fakültesinin ehemmiyeti hakkında iktısadi ve ilmi cepheden bir tahlil yaptı. Kürsüye giderken ve inerken çok alkışlanan Ömer Celâlden gonra Prof. Kesler ilk dersini verdi ve bu dersi asistan Sabri tarafından çok açık ve güzel bir lisanla türkçeye çevrildi. Keslerin ders mevzuu “Sosyal siya- set,, İdi. Profesörün çok alâka uyan- dıran konferansının ana hatlarını ya- rmki Sayımızda bulacaksınız. Ders bittikten sonra davetliler bü- fede İzaz ve ikram edildiler ve mera- sime geç vakit nihayet verildi. Buğday Ve ekmek (Başı 5 incide) Kanaatinde bizim ile birleşiyor ve Yukarda verilen hesapları pren- SİP teklifini değiştirecek ve tatbi- katı imkânsızlaştıracak kadar ha- î:îi" güç bulmuyorlarsa, hesap - ü 1.240.680 Liralık birinci farkı tesis ve a- mörtisman karşılığma, 25,200,000 Liralık ikinci farktan 5,200,000 a| Litayı köy yardımlarma ve buğ- dfy ihraç primlerine ayırarak Türk köyünün yıllık gelirini iç pazar Yardmmile en az, - 20,000.000 Lira dâha artırabilirler. Neşet Halil Atay NOT: Mevzuubahis mesainin her Şeyden önce bir istihsal plânma is- tinat edeceği düşünülerek yazıda tek mahsulü kıymetlendirmenin ile- Ti sürülen mahzurları üzerinde du- —— 5-2- 093? BAŞMAKALEDEN LABAAT — Tabit Hale Dönüş (Başı 1 incideli İtalya ile tazelenen dostluk münâ* sebetlerimizde de Akdenizde sulh V8 istikrar kurulmasından başka bir & mel arıyanlar ve bunun filân ve filâl memleketle olan dostluk münasebet” lerimizin zararına neticeler inkişaf ettireceğini sananlar ancak kendi kendilerini aldatmış olurlar. Türkiye ile İtalya arasındaki dost- luk, iki memleketin Akdenizdeki va- ziyetinin ve muhtelif iktisadi şart Ve menfaatlerin icap ettirdiği tabii hal- dir. Bilâkis bu iki memleket arasmm- da ziddiyet ve emniyetsizlik hüküm mek icap eder. Tarihe bir bakış _ ühyada harbin, düşmanlığın, talânın normal ve tabii bifr hal teşkil ettiği devirlerde Türk top- rakları ile Venedikliler ve Cenevizli- ler arasında asırlarca sulh, dostluk ve ticaret münasebetleri devam et - mişti. Hattâ Papalık makamı bile © devirlerin bütün kara — taassubuna rağmen iki saha arasındaki iktisadi münasebetlerin 17 /metini duymuş ve macera arkasında koşan Maltız şö - valyelerinin taarruzundan Türk de- niz ticaretini korumak için vakit vas kit nüfuzunu kullanmıştı. Trablusgarp harbinden Türk - İtal yan münasebetleri hakkında mâna — ve neticeler çıkarmak, Avrupanın son yarım asırlık siyasi tarihini bil- memek demektir, Emperyalist hesaplar 1 877 de İtalyan Hariciye Nazı- — rı Crispi Berlin ve Londrayı ziyaret etmişti. Bismark, Avusturya- h nın bu Bosnadaki mevkiine mukabil — | derhal kendisine Arnavutluğu ve Os- | manlı Adriyatik sahilinin diğer iste- diği parçalarını peşkeş çekmişti. Yi- ne 1877 de Londraya gittiği zaman Lort Derby, İtalyanın hem Arnavut- luğu, hem de Trablusgarbi almasın- da ve Bosna, Mısır ve Tunus hesap- larının böylece kapanmasında ısrar etmişti. İ Osmanlı İmparatorluğunun toprak — larma sahipsiz mal göZile bakmak ve — bunları milletler arası her ihtilâfta hesap kapama vasıtası diye kullan « mak âdetti. Bu bakımdan Trablus « garp bir İtalyan işi değildi, Emper - yalizm diplomasisinin el birliğile kur duğu bir tuzaktı. Mütareke devrinde bize karşı en centilmence hareket eden memleke- tin İtalya olduğunu unutamayız. İtalya, hariçte görülecek hesapla- ri olduğunu ilân eden bir taarruz küv veti halinde inkişaf edince bizim, A- nadolu kıyılarından gözle görülecek mesafede askeri üsleri bulunan böy- le bir komşuya karşı ihtiyatlı davran mamızdan daha tabil bir şey olamaze dı. İtalyanm hazırlık halindeki taar - - ruz devri esnasında iki taraf arasın- da emniyetsizlik ve istikrarsızlık hüküm sürmüştür. Karşılıklı iktısadi münsebetler de bundan elbette Za- rar görmüştür. Değişik vaziyet u sıralarda iki memleket ara « sındaki dostluk teşebbüsleri boş bir lâf halinde kalmıya mahküm du. Dostluk ancak müsaviler ve kuv vetliler arasında hüküm sürebilir. Halbuki o zaman Italyanın hariçte kullanmağa müheyya bir taarruz kuvveti vardı. Biz ise bir taraftan u- zun harplerin yaralarını sarmakla, müdafaa kuvvetlerimizi hazırlamak- la meşgulduk, bir taraftan da bin tür lü müşkülât karşısında iktisadi inki şafımızm temelini kuruyorduk. Bugün çok değişik bir vaziyet kar şısındayiz. İtalyan taarruz emelleri, bir mücadele meydanı seçmiş ve ora da İtalyan iktisadi faaliyetleri için geniş sahalar hazırlamıştır. Biz de ik tisadi inkişafımıza ait işleri yoluna koymuş bulunuyoruz. Müdafaa hazır lıklarımız da kendi kendimize güven- memizi mümkün kılacak surette in- kişaf etmiştir. Bu vaziyet, Türkiye ile İtalya ara- sinda dostluk ve emniyet hüküm sü- vebilmesi bakımından yeni ufuklar açmıştır. İki memleketin münasebet leri, tabii hale dönmek istidadmı ka - zanmıştır. Bu tabii halin, şarxi Ak - denizde tam sulh ve istikrar hüküm sürmesi haricinde hiçbir hedefi, baş- ka bir milletin menfaatine karşi çev rilmiş hiçbir maksadı yoktur ve ola- 2 Tulmamıştır. Sözünü hatırlatarak tarihin — *SSİZ N HLA maz. Ahmet Emin YALMAN