5 — 21.1.9087 üg 7 7 / Ne. 20 YAZAN: ZIYA ŞAKIR Muaviye, Oğlu Yezidi Islâm Saltanatının Başına Geçirmek Için Plânlar Hazırlıyordu Yezidin ânnesi (Mison), (Beni |bâkir hisleri eriyivermişti.. Bilhassa Kelp) kabilesine mensup idi. © Bu | Filistin ve Kıbrısın erimiş yakut gibi kabile halkı, çöl sakinleri arasinda lisanlarının belâgeti ve sühuletle şiir söylemekteki meharetleriyle te. mayüz etmişlerdi. (Mison) da o kabilenin en hassas #airlerindendi.. Çadır hâyatmın saf Ve serüzat kayatına alışmış olan bu çöl kadını, ne şehirlerin usul ve kül. fetlerini, ne de şehirlilerin şekil ve tabiatlerini bir türlü sevememişti. Bundan dolayı daima şikâyet eder - di. MUAVİYEYİ KUŞKULANDIRAN ŞUR Bir gün Muaviye onu bir şiir söy” lerken işitmişti. Mison; bu şiirde, Göl hayatmın zevk ve cazibesini, göl. deki insanların saffet ve sadeliğini, bedevi delikanlılarınm mevzun ve mütenasip, çevik ve cevval vücüt - larını methüsena ettikten sonra; ehir hayatınm sun'i zevk ve âdet « lerini zemmetmiş. şehirlilerin han. tal ve sakil vücutlarına karşı nefret duyduğunu söylemişti. Kahlan nem kapacak kadar has - sas ve bilhassa vesveseli olan Mua- viye, karısının bu şürinden fena halde kuşkulanarak onu çöle, aile - sinin nezdine göndermişti. | (Mison) çöle giderken oğlu (Ye te beraberdi. Anası, bu sürgün- n sebebini oğluna izah etmiş; — İşte, şehirlilerin ruhları ve zihniyetleri.. Onlardan; sen de be. nim gibi nefret et, demişti. İ Yezidin kalbine, herşeyden evvel, babasından nefret hissi girmişti. Artık, çöl hayatının geniş hürriyeti zii > İc asrxermisti. | e MM , © SAGLIK ÖGÜTLERİ Arasından, v tevarüs etmişti, Kabilenin delikan - llarmdan da, av peşinde koşmayı öğrenmişti. Yeziğin hayatı böylece senelerce, söylemek ve ceylân avlamakla geçtikten sonra, nihayet annesi ve- fat etmiş; kendisi de (Şam) aav. eylemişti. ve çöl HAYATI VE YEZİT | Muaviye, karşısma dikilen, — gir | kin yüzlü, fakat çeyik ve cevre de- Yikanlıyı görünce, ondan De miş. hattâ, evlât mü mek bile istememi$ Fakat, göllerde pervami 2 olan Yezit, babasının bU istiskaline i rmiyerek; ehemmiyet bie a bir şiir oku.) — Ya, baba! | va inler erken söpeimeği, ve A ee z 7 bu suretle de onun Ea K İd etmiş Ol viye: > Memnuniyeti amelesi göster- e dönlerim. parlıyan şarapları, Yezide pek leziz gelmişti. Muaviye; şabsan kendisi, çok por- hizkâr bir hayat geçirmekle beraber, oğluna hudutsuz bir serbesti vermiş- ti. Artık Yezidin sarayı; bir fuhuş ve rezalet memba haline gelmişti. Maiyetindekiler, Yezide hergün yeni bir eğlence tertip (etmekteler - di.. Bir gün, başına sarık sarılmış, sırtına cübbe giydirilmiş bir maymun di. Ruhani Kıyafete sokulmuş olan bu maymun, Yezidin son derecede İoşü- na gitmişti. Ve derhal — Bu maymun, benim sarayının imamı ve hocasıdır. Kendisine, be- yaz merkebimi ihsan ettim. Ben ne reye gidersem; bu da, bu kıyafetle Yeni takip edecek, . Emrini vermişti. Ve o günden Iti- baren de, Yezit nereye giderse; (Üle- ma) kıyafetini taşıyan bu maymu - nun da muhteşem eğerli beyaz Suri- ye merkebi üzerinde Yeziğe refakat etmesi, âdet ittihaz edilmişti. Yezidin bu taşkınlıkları hslkm müteâssıp zümresini müteessir ve dilgir etmekteydi, Fakat, Muaviye . muş ve o kadar sindirmişti ki: kalp lerden taşan sikâyet ve itiraz feryat- ları, derhal boğuluvermekteydi. MUAVİYE OĞLU İÇİN ÇALIŞIYORDU Işte.. Yezidin hayatı böylece din! getirmişler; Yezide takdim etmişler-| nin casusları halkı o kadar korkut. | Ive ahlâki telâkkileri hiçe sayan bu taşkın zevkler ve haftalarca süren âv eğleneeleriyle geçiyordu... Babası ise, tesis ettiği (İslâm saltanatı) nr ebedileştirmek.. bu çılgın ve sefih oğ lunu o saltanatın başma geçirmek için mühim plânlar tertip ediyordu. Muaviyenin plânları, muhtelif kı , sımlara ayrılıyordu. Bir taraftan, ordusunu kuyvetlendiriyor.. bu ordu sayesinde, (İslâm Saltanat: İdutlarını, (Maşrıktan, N İdar genişletmeyi düşünüş Di - ğer taraftan da rekabet endişesin İden tamamiyle azâde kalmak istiyor. du. Bunun için de herşeyden evel, (İs, | iâm dininin Resulüekremi, Hazreti Muhammet) in hafidi (Hasan) nor. tadan kaldırmak.. ona verdiği ahit, İ nameyi hükümsüz bırakmak lâzım geliyordu. | (ğledine) nin kenar mahallelerinin birinde, sazlardan yapılmış küçük bir kulübe içinde oturan, (Erisvâne) iş. minde ihtiyar bir kadın vardı. Bu kadın; gençliğinde, Medine delikan - İiiariyle binbir macera hayatı yaşa , mıştı. Ve artık çağı geçtiği için, suyu sıkılmış bir meyva posası gibi ir tarafa atılmıştı. Bir müddet aç kalarak, günlerce midesinin istira » biyle inliyen bu kadm, nihayet birer #avuç hurma mukabilinde, Medine evlerinde seyyar hizmetçiliğe başla. muştı. . | (Arkası var) e — — Kafa tasının içindekileri dün yaz mıştım, Bu kapalı kutulardan bir takımı da boynumuzun içinde bu- lunur, Büyüdüğü vakit boğaz uru denilen hastalığı hâsıl eden tiroit guddesini şüphesiz bilirsiniz. Bu- nun çıkardığı Hormon da bir çok işler görür: Bir kere çocuğun bü- Yümesine, en ziyade kemiklerin ve nesiçla; büyümelerine karışır, sonra Vücudun beslenmesi — İşini tanzim eder, daha sonra kalbin ç& buk veya yavaş vurmasına karışır, en sonra da erkeklik veya kadınlık karakterlerini tamamlar. Bu hor- mon lüzumu kadar çıkmazsa ç0- suk cüce kalır, budala olur. Mik- tarı lüzumundan az olduğu vakit n Ye Cevabını vermiştin o kre zit, büyük bir derek şefkatinden (Şair Cerir) in, ri) ni ın şikâyetler mahrum bir gec ama Ta — işte, çölde en vE mi ben Bim şiir, budur. Bu SÜİ© acin bu Efendim ki; | seneler” yi ettim. Büri okuyarak kendini Demisti.. LAN SARAY YEZET İÇİN YAPTIR eyaviyeyi Oğlunun bu SÖZ ii, Ve o ece öte Sİ a Blnder itibaren de on MEK ayının Melenini değiştirmii. an bahce- © cennet gibi süslenmiz «arif bir Binin en lâtif bir KÖ se Mesirdan. Baray daha inşa ettir”. dan bir Yemenden, trandan, e. Sok Yerlerden genç GArİY aurduktan Betirtip bu saraya reştirmi- me Oğlunu bu saraya V* rey hayatı: Ge i ve sal öğ. ma girdikten saa, pl Be, Sd Tenmisti. Biri içki, diğeri de etin - yinm mermer Kaplar aki! İmda güvercinler UÇUM vey gir) fiskiyeli havuzların bilür Fİ “öşe.| lar karşısında, KUŞ ayi | * sedirlere uzanarak; MÜ 1 endelerin uzun Ö Gİ dinliyen,. sedef beysilii yer. MNG rengine kadar, VArt elek ik cariye ve kölelerin Ye şe e SM irene yea ği gocuk Şiş yüzlü, sinsi ve yaramaz kalir, Bu tiroit gudesina bağlı olarak dört tane paratiroit guddeleri vardır. Her biri ancak bir toplu İğne başı kadar küçük olduğu hal de, bunların çıkardığı hormonun eksikliğine hiç bir insan, hiç bir hayvan dayanamaz: Tetanos has - talığına tutulmuş gibi İspasmos- lar içinde kalır. Çünkü bu hormon vücudümüze pek lüzumlu olan kalsiyom maddesinin müvazene - sini temin eder, Yine boyunda bulunan timüs guddesinin çıkardığı hormon ç9 - cuğun büyümesine hizmet ettik - ten sonra büsbütün kaybolur. Dahili ifraz uzuvlarının en bü- yükleri karnımızın içindedir. Ka - rasiğer bunların en büyüğü ve en önce tanınmış olanıdır. Bildiğiniz pek çok İşlerinin arasında, şeker- li maddelerin muvazenesini ve eri mesini, pankreas ile birlikte tan- zim eder. Bundan başka yine onun çıkardığı fibrin maddesi kanın © saslı maddelerinden biridir. Dalak, haniya sıtma hastalı - ğında büyüyen dalak ta bir kapalı kutu demektir. Çünkü onun çıkar- dığı hormon kandaki kırmızı kü - reciklerin hareketlerini ve kırmızı renklerini tanzim eder. Bundan ” başka kolesterin maddesinin ve celiğin müvazenesini temin lp de Hormon Çıkaran Kapalı Kutalar LOKMAN HEKİM odur. Böbreklerin üzerindeki sürre- nal guddelerinden çıkan hormon da pek mühimdir. Kortim adı ve» rilen bu hormon kanın tansiyonu- nu tanzim eder, damarlara kuvvet werir, heyecanların vücut üzerin- de yaptıkları tesirler bu hormon vasıtasile olur. Vücuda nekadar lüzumlu olduğunu bildiğiniz tuz müvazenesini de o temin eder. Yi- ne bu hormon erkeklik ve kadın - lık karakterlerini tanzim ettiğin - den herkesin vücudünün görünü- şü buna bağlıdır. Erkeklik ve kadınlık hormonla- rını çıkaran kapalı kutuların İş - leri böyle bir yazı sonunda anlati- lamıyacak kadar uzun olduğundan burada onları ancak hatırlataca - ğım. İki gündenberi anlatmıya çalış- tığım bu kapalı kutuların isimleri hatırınızda kalmasa bile, şüphe - siz, dikkat etmiş olduğunuz iki nokta vardır: Biri bunların bir a- rada toplanmış olmuyarak dağınık yerlerde bulunmalarıdır. Bunla - rın plânını bir insan kasti yapmış olsaydı elbette hepsini biribirine yakın yapardı, diye belki düşün - müşsünüzdür. Burası tabiatin he- anlıyamadığımız bir kaidesiz » liğidir. İkinci nokta kapalı kutular rasında ihtisas ayrılmış olmamı sıdır. Hepsinin işi biribirine ben » ziyor gibi görünür. Meselâ çocuk- ların büyümesine, kadınlık ve keklik karakterlerini hâsıl etmek işine hemen hepsi karışır. Bunda- ki sebep meydandadır: Tabiat ih- İ disasta ifratı sevmez. Ayni işi bir- kaç uzva gördürmesi, biri bozul- duğu vakit devamı lüzumlu olan işi başka uzuvlar vasıtasile gör - dürmek içindir. Hormonlarda göze çarpan bu nokta bize içtimai işlerimiz. için bir derstir. Halbuki insanlar me - sel sanayi işlerinde ifrat derece- de ihtisasa giderler. Onun için ik- tisadi buhranlar meydana çıkar. Ordumuzun güvercin!eri arasında.. ep bir a; H — Hutu... Huuüy!, yorlar. Çok muntazam gerilmiş tel kafesler görüyorum. Yerlere baştanbaşa ince kum dösemişler, Ve onlar, bu kumların Üzerinde; bahar ılıklığı neşreden birer yuva sahibi olmanın verdiği gururla banyolarını almıya gelen asri ba- yanlar gibi, kırıta kırıta dolaşiyor- lar, Güvercinlikten Amma, bü gü. vercinliğin sa- kinleri bizim ca mi avlularında, bir avuç darı. nm üstüne ü- şüşen; (oşadır. vanların üs deyuva okura. rak, kış rüzgâr arı başlayınca sapır sapır dö- hatısedıyorum. kiülen (o zavallı mahlüklar de. gil Size Cümhu. riyet © ordusü muhabere ala“ yınm güver- cinlerinden bahsediyorum. Kun. for kelimesinden ne6 anlaşılırsa; burada, güvercinlerin besabma hepsi var: Ilık bir bahar havası... Temiz, bakımlı birer ev, herkesin yanında beğendiği, an- laştığı sevgili bir can yoldaşı,.. Gü- nün muayyen saatlerinde yemek, muayyen saatlerinde uyku, mu- ayyen saatlerinde spor ve gezinti. Bir güvercin için, bundan âlâ kon- for olur mu” Ordunun muhabere teşkilâtmdr yer alan bu canlı makinelerden, harpte nekadar mühim istifadeler temin edildiğini tarihler uzun uzun Zızdan konuşuyorlardı. Ve bu arada, göğüslerini şişirerek, mercan ron gindeki minimini ayakları üstünde, yükselmiye ça- aşıyor, bir yandan da içi en tatlı renklerle dolu yu- varlak gözlerini, gözlerimize dikerek bizi KIŞLA DUVARLARI ARASINDA BÜYÜK KÖFORTAJ seyredi. trpkr »lâidn Ordunun sulkte ve harpfe haberciliğini | yapan makineler: Güvercinler sanlı Yazan SALAHATTIN GÜNGÖR enim aklımda şöyle bir fik- B ra kalmiş: Vektile o Misir Kölemenlerinden birinin canı ki- raz ister, Mısırda kiraz yetişme- diği için bu arzusunu yerine geti- remez. Bu aralık, nedimlerden bi- ri; hükümdarı memnun etmek için ondan habersiz, bir güvercin uçu- Tüp Şama gönderir. Şamda, gü- vercinin kanadı altındaki yaziyı 0- kutlar ve hükümdar imrendiği kirazdan iki üç taneyi ayni güver- cinin ağma b geriye gönderirler. Mısırdan Şama, Üç ayda gidildi. ği bir devirde, Kölemenin bir ar - zusunu, aradan yirmi dört saat geçmeden yerine getiren güverci ». daha kim bilir, ne menkibe leri dır! Bugün bile dünyanm en asri or. duları, muhabere ihde güver cine yer veriyorlar. İşte bir mah- lük ki, asırlarca sonra dahi, vazi fesi, (asılaya uğramadan devam edip gidiyor! şı Tevfik Özsü, içinde Üç ın güvercin barman alay reinliğinin her tarafını bana bucak gezdirdi, İtiraf edeyim: Ömrümde bu ka dar erk ve bu kadar çesitli güvere cini ada görmemiştim. elerinde © kadar güzelleri I var ki, bunları uçurmva bile insan “kıyamaz. Tepesinden kuyruğuna kadar, üç, hattâ beş renk, derere derece açıklı ve kö» yulu naritler secilebilen güven cinler var. Erkekleri ile disileri, daha ik bakıştarda ayırt ediliyor. Krdm okuyucularım bâna gücen- mesirler amma: güvercinlerin de, bisek mahlâler gihi erkeğini di- gisinden gösterişli huldum. Boyun- Tarı daha kslm eööisleri daha kas barık, ve vörüvisleri, nasıl anlat mer. deha erkekçe! Cüvercinlerin yevsa nasil hazır. Tandem, muhahare hizmeti & » vettekteildirlerini, bundan yazımda, anlatmıya çalişa- SOKA (Baştaraf? Altmesds) TA ragmen bütün bu büyük «- damların hepsiyle dövüşecek küv- veti buluyordu » Birdenbire kalabalığı bir kadın yardı.. Bu kısa boylu ve zayıf bir şeydi. Bunun için, yedi aylık bir çocuk taşıyan kam; harikulâde Ürkenç görünüyordu. Saçları dar- ma dağınıktı.. Başörtüsü lekeliy- di. Üstünde yıkana yıkana rengi solmuş bir basmadan Yırtık, pir tık bir elbise vardı: — Ne o.. Ne o... dedi. Sokakta bir külbastı mı bulunmuş?. — Evet. — Kim bulmuş, o külbastıyı... — Bu çocuklar bulmuşlar kül - bastığı... — Aman Yarabbi çok şükür... Çok şükür Allahım... Bir aydır Pir- zola kokusu burnumda ( tütüyor- du. Bir aydır bir pirzolaya âş eri- yordum. Sokakta bizim evin Ö- nünde bir pirzola düşmüş. Allah benim duamı kabul etti, Verin o e- Gi bana... , Şaziyenin üstüne doğru atılâr: — Aman verin, çocuğum düşe- cek ayol... Yediverem çocuğun anası — Düşse ne mutlu, dedi, sana bana çocuk ne lâzım... Gebe kadın bir şey dinlemiyor. du. Dudaklarınm etrafında hafif köpükler vardı: — Verin banp ktlbastıyı.. KIA KÜL Diye tekrar boğuk bir sesle em- Tretti;, , imsede itiraz edecek kuvvet kalmamıştı. Gebe kadın vahşi bir hayvana benziyordu. Ye- şli tenli, yaralı ayaklı genç yere tükürdü. Saraylı Nuruser Hanım bir kere daha öksürmek bahanesile yutkundu. Yediveremli çocuğun gözleri şu et parçasında takılı idi. Ve Kürt Halime: — Hımm... Diye homurdandı Ve küçük Şaziye aç kurninn bütün dehasiyle bir anda ve bir parça sıkmtı çekmederi bir yalan uydurdu: — Teyze bırak o eti. O eti çöp. güler köpekleri zehirlemek için at- tilar. Bunun için Aliye vermek is- temiyordum. Bunün için Karabaşı kovdum.. Zehirli et bu.. Gebe kadınm gözlerinde bir in. kisarı hayal belirdi ve büyük bir hiddetle... . — Yemin et bakayım, dedi. — Vallahi.. billâhi. İki gözüm önüme aksın ki zehirli, gözümle gördüm çöpçüler atarken, — Yalan... — Doğru teyze, bana ne, ister. sen pişir yedenl. Gebe kadının rengi sarardı. Kül bastıya baktı.. — Yalan, dedi. Şaziye en büyük oyununu oynu. vordu., BASI| — Bana ne al işte. dedi, korke' muyorsan ? Ve killbastıyı ona doğru uzattı. Gebe kam gehirli eti almaz zan » vediyordu amma... Kadın külbastı, yı çocuğun elinden âdeta koparır gibi aldı. Ve büyük hiddetle: Eğer köpek ölmezse ben se ni gebertirim piç, diye bağırarak, onu köpeğin önüne attı. Ve Karabaş bir hamlede eti havada yakaladı ve âdeta yuttu. Bu anda sokukta toplananlar & rasında bir kargaşalık oldu. Yedi, veremlilerle, yeşil tenli delikank köpeğe saldırdılar. Saraylı Nuru ser Hanim bile gebe kadına: — Ah günah külbastıcağıza E. minem belki de zehirli değildi. O» nu bir fakira ihsan buyursaydı « nız, daha sevaba girmez miydi » niz efem. Diyordu. Şaziye ise gebe kadı. nm tehdidinden ürkmemişti. Elin dan giden külbastısının acısiyle bir aslan kesilip kadınm Üstüne atılmıştı. Onu yumrukliyor, kar, nını, becaklarını, ellerini, kolların isıryordu. Fakat bütün bu keyecan, gü. rültü ve patırdı hiçbir işe yarama» dı. Ve bu fakir sokakta oturan » lardan hiçbirine bugün de bir kül bastı yemek nasip olmadı.. Bütün hücumlara rağmen, Ka. rabaş o canım külbastıyı Afiyetle yemiş yutmuştu. A AŞ Ap,