Nisanm altmer salı günü Ağvanm Mahkermnelerde Tarlada geçen bir facıanın bilançosu Denizli köyünde geçen ve blânçosu| 20 kuruş için 2 ay hanis Muharrem isminde bir genç, dün köprü tstünde balık tutanları sey -| rederken yanma sokulan bir sdam ce. TAN Bu akşam MELEK Sineması IKILA Sinemanın bugüne kadar yarattığı en güzel filmi tekniğinin en yüksek eseri ve bir harikası olan MN bir ölü ve beş yaralı ile kapanan bir facianm muhasebesine dün ağır co. | binden cüzdanını çalmıştır. Biraz son- za mahkemesinde başlandı. Bu öyle bir muhasebe idi ki, katille beraber, maktulün varislerini de suçlu bulmasında birleştirmişti. Rels Refik, mu- bakemeye müddeiumumiliğin talepnamesini okutarak başladı. Iddinna. menin anlattığına göre, hâdise şudur: Dez (a etmiştir. Ne olur, Bay hâkim, şu işi tatlıya bağlasanız! Dün Sultanahmet üçüncü sulh ceza hâkimi göyle bir kararı tefhim edi- yordu: | “Liman şirketi mavnalarında ça- lışan Mehmedin rezalet çıkaracak de. | recede sarhoş olduğu Hasan, Kozban ve Cemilenin şahadetleri, maznunun müddelumumilikteki açık Ve mahke- medeki müevvel ikrarlariyle sabit olmutşur. Kendisinin bir gün müd- detle hapsine kabil temyiz olmek üze. | re karar verildi." Suçlu kararı dinledikten sonra hâ- kim Thsan, bir daha tekrarladı: — Oğlum karar böyledir. Beğenme dinizse bir hafta içinde temyiz eder- siniz. Bunun masrafı da yoktur. Mehmet güldü ve yalvaran bir ses- le: — Bay hâkim, ne olur, şunu tatlıya bağlasaydmnız. Ben çalışkan bir a. Gamım. Şu hapis cezasını paraya çe- Virseniz'de çoluk çocuğum da bir gisi ekmeksiz kalmasalardı... Mübaş çıkardı. Bektaşi Âyini Yapanlar Dün asliye birinci ceza mahkeme. ir, mehmedi salondan dışarı i köyünden Rıfatla Şükrü komşudurlar. Bunların tarlalarını da viak) denilen çitler ayırmaktadır. Bu çitler tarlanın duvarlığımı ve çenberini teşkil edermiş. Rıfat bir gün tarlaya gitmiş ve Avlağı sökmiye başlamıştır. Kanatine göre, komşusu Şükrü, kendi tarlasma tecavüz Bu sırada Şükrü gelmiş ve buna mâni olmak istemiştir. Bu surada Rı- fatm halazadesi Mustafa da hâdise yerine gelmiş ve hafif tertip başlıyan ağız kavgasma başlamıştır. Bir ara- lik sesler yükselmiş, yumruklar sikti- mış, sinirler gerilmiş. Derken hazır sökülmüş çit kazıklarma el atılmış, Kafa göz, biribirlerine yurmıya baş. lamışlar, Kavga kızıştıktan sonra Şükrünün karısı Hanife, kızı ve geli- ni çifte Emineler de yetişmişler. Ha nife hemen kaptığı bir kazığı Şükrü rün kafasına İndirmiş, Şükrü de bu. na daha ağır bir kazık darbesiyle mu- kabele etmiş, Emineler de vurmuş- lar ve vurulmuşlar. Silâhları kazık cian bu mücadele böyle devam eder- ken, Hanifenin yere oturduğu ve ha, reketsiz kaldığı görülmüş, Bir Emi- nenin tek parmağı kırılmış, Rıfatın kafasından akan kanları gözlerinde pıhtılaşmıya başlamış. Diğer Emine de birçok yerinden yaralanmış, Şük-| rünün yüzü, gözü kan içinde kalmış. Ve bu suretle herkes kendi derdine ve acısma düşti için kavga tavsa- mış ve Şükrü karısı Hanifenin vazi, yetini tehlikeli gördüğü için hemen jandarmaya koşmuş, Agvaya tele -| fon edilerek dispanserlerden doktor çağırılmış, Hanife eve getirilmiş ve fakat biraz sonra kafa tası parçalan. dığı İçin ağzından, burnundan okan boşanarak ölmüştür. Doktor yara- liları sarmış ve raporunu vermiştir. İşte dava budur. Rıfat, Hanifeyi öldürdüğü iddia - siyle, vaktile tevkif edilmiştir. Şim « di kendisi katil olmak zanniyle, Şük - râ cüzdanının çalındığını anlamış ve hemen şüphelendiği adamı yakslıya- rak polise teslim etmiştir. Suçlu Meh- met isminde bir sabrkalı çocuktur. Meşhut suçlara bakan Sultanahmet sulh üçüncü ceza hâkiminin (önüne çıkarılmış, mahkeme suçu sabit gör.! düğü için kendisini 2 ay hapse mah- küm etm —————————ğ—mm m... ÖLÜM Mülga Tophane Müşürlüğü Evrak Kalemi Müdürlüğünden mütekait merhum Bay Cemil zevcesi ve Doy- çe Oryentbank Dresdner Bank Şu. besi Umumi Kâtibi Bay Sadi Ats. man'ın validesi Bayan Halet uzum bir hastalığı müteakıp dün vefat etmiş. tir, Bugün ikindi vakti Beyazıt Ca- miinde namazı eda kılmdıktan sonra Edirnekapı Şehitliğinde aile makbe. resine defnedilerektir. VEFAT Şehrimiz tüccarlarından Bay Jak Levi'nin refikası ve Bay Fdgar Grup) per'in hemşiresi Bayan ADA LEVY kısa ve acıklı bir hastalığı müteakıp) 34 yaşlarında vefat etmiş ır. | Cenaze merasimi bugünkü Perşem be günü saat 12 de Beyoğlunda Bü- yük Hendek'de kân Keneset İsrail Musevi Sinagonunda icra edileceğin- den son teşyi vazifesinda bulunmak istiyen akraba ve dostlarının teşrif- lerini ve taziyet ziyaretlerinde bulu. nulmamaa! ve işbu makamında telâkki olunması rica o- lunur, si de kendilerinin tecavüze uğradık . larını ve müdafaa vaziystinde kal - dıkları için kazık kullanmıya mec - bur olduklarmı söylediler. Rıfat, Hanifeye vurmadığmı İleri sürdü. Bundan sonra birçok şâhit - ler dinlendiler. Bunlarm hiç birisi 20 nci asrın Sodom ve moresi BU FİLM YARİN Matinelerden başlıyarak Bu akşamki GALA müsameresi için biletler MELEK gişelerindesatılmaktadır. Telefon: 46 FİLMİNİ TAKDİM LE MÜFTEHİRDİR: Metro - Goldwyn - Süper filmidir. ve MELEK 't Z iPEK ilânın davetiye“ Hoş... AL Adi günlerde: Hareketli... ve görülmemiş bir müsamere... Bu akşam 5 A E2 ZA YY sinemasında En müessir filmlerin... En müşfik melodilerin yaratıcısı J görülmemiş bir muvaf fakiyet kazanmış olduğu KUCUK ŞARKICI son ve güzel filminde. İlâiveten sahnede: Profesör ZATİ SUNGU Rurahnian MANYATIZMA - İLLÜZYONIZMA - İPNOTIZMA - FAKİRİZMA ya aid en yeni ve görülmemiş numerolart. 1615, » fiyatlarda zammiyat yoktur. « | YILDIZ sinemasında Iİ KLARK GABLE . JEAN İY HARLOV ve MYRNA LÜ gibi üç büyük artiştin tem: KARISI ve DAKTiLOS Fransızca sözlü NEŞE.KOMEDİ ve LUK OLSON ŞEMIK PIYATKOSU pi DRAM KISM | il 20,30 da | İl YABAN ÖRDEK 3 Bu akşam 1817 matinelerile süvarelerde mey SULTUKLAR; 60, şv & TM ŞEHİR TIYA zik atadı i Ni i orerer Vi müzik « filmi yn a 2 CU Halk Opereti SENFONİ Berlin Operası ve Berlin Solıstlerinin 200 kışınık Li - lârmonik “orkestrası (Fransızca) Yarın akşamdan Pangaltı Tan sinemasi bu akşam saat 21 de (7 RI Müş esi 19 TEŞEKKÜR Oğlum Niyazinin ölümü dölü taziyet ve telgraf çekmek #5 teselli veren ve sonsuz acılar” itibaren #inde bektaşilik âyini yaptıkları id- ilenlerin muhakemesine devam » Suçlular yeni avukat tut. | muşlar, muhakeme müdafaa için çar- pamba gününe talik edilmiştir. “Ben yaralıyım galiba, Yusuf!..,, Genç adam dizginleri elinden attı. Hayvan büsbü - tün hızlandı. Yusufun gözlerine ve ağzına karlar do- luyordu: “Ne diyorsun Müazzez!,, diye haykırdı. “Neren - den yaralısın.?.. Kim vurdu seni7,i Genç kadın cevap vermedi, kocasına sarılan kol- ları onu sıkmıya çalıştı. Yusuf tekrar sordu: “Yaran nerede? Bir yerde durup bağlıyalım!,, “Bilmem Yusuf. Nasıl istersen... Yaramm nerede olduğunu bilmiyorum. Yalnız bir yerlerim acıyor. Çok acıyor... Sonra canım çekilir gibi oluyor... Amma durmıyalım... Çabuk gidelim!,, Yusuf şaşkın gibi * “Nereye gidelim ?,, dedi. Muazzez ancak duyuladı. lir bir sesle: “Nereye istersen götür Yusuf... Gidelim!,, diye fr - sıldadı. Yusuf onu kollarıyla büsbütün sardı. Başıboş ka- Jan at ta deli gibi koşuyordu. Gitgide artan kar, Yu. sufun kalpağına, saçlarma hattâ kirpiklerine yapışı- yor ve tatlı bir soğukluk veriyordu , Gece aydınlıktı, Yavaş yavaş zeytin ağaçları a. zalmış ve yolun kenarında tektük çınarlar belirmiye başlamıştı. At birdenbire sağa saptı. Yusuf köpüre - Tek akan bir derenin Üzerinden geçen bir tahta köp. rüye geldiklerini gördü. o Hayvan köprünün gevşek kalaslarmı yerinden fırlatarak karşı tarafa geçti ve orâda birdenbire yavaşladı.. Çabuk çabuk soluyor ve başını silkiyordu. Zeytinliköyünden hareket ettiklerindenberi, hep koşmuş olan at, kanter içindeydi. Köprüyü geçtik - ten sonra önlerine çikan yokuşta da birkaç dakika yürüdükten sonra durdu. Yusuf hayvanın daha ileri gidemiyeceğini anlamış, ti. Elleriyle Muazzezi tutarak yere atladı. Sonra ka- Tısını da aşağı çekti Muazzezin vücudu bir çocuk kadar hafif ve ince idi. Onu tekrar gocuğuna sardı. Kenardaki ağaçların altına doğru yürüdü. Beyaz at dizginlerini yerde sürüyerek arkalarından geliyor. du. Yusuf ağzımı Muazzezin yüzüne yaklaştırdı. Yara emın nerede olduğunu sormak ve hemen bir yerin « den bir bez yırtarak onu sarmak istiyordu. Karısının müntazam nefesi yüzüne çarpınca dur. du. Her tarafı örten karların verdiği bir ışıkta kuca- Rindaki kadm yüzüne baktı. İçi bir saadet hissiyle fârperdi. Kisa ve belirsiz nefesler alarak uyuyan bu cehre, yine eski Muazzezin çehresiydi. rü ile kızı ve gelini ve Rıfatın hala - zadesi Mustafa da yaralamak süçuy - la maznunların bölmesinde ver al - mışlardı. Iddianameden sonra hep - şrı ayrı sorguya çekildiler. Hep - hâdiseyi görmemişlerdir. Zaten şa . hitlerin bir çoklarmı, iki tarafın ak- rabaları teşkil ediyordu. Muhakeme, başka şahitlerin ça - gırılması için talik eğildi. MEMLEKET ROMANI rap.ve yorgun insanla bunun hiç bir alâkası yoktu. Karların yixadığı yanazlar mat bir beyazlıkla parlı. yor, nemli saçlar etrafa bir bahar kokusu negredi - yordu. “Cildi şeffaf denecek bir hal alınıştı. Ve bu - nun altnda sanki bir çocuk ruhunun aydınlığı dı. şarı vuruyordu. Yusuf yavaşça gocuğundan #ıyrıldı o ve karısınm her tarafını sardı ve onu bir âğacın altına yatırdı. Kendisi de sırtını syni ağaca verip oturdu. Gözlerini geldikleri yola dikerek zihnini toplamıya çalıştı. Bulundukları yer iki dağın arasında, oldukça yük» sek bir geçitti. Karşıya bakılınca sarp kayalardan ibaret bir dağ görünüyor, ve arkalarında, geldikleri yolun hizasında, Edremit ovası uzanıyordu. Fukat Yusufun bu tarafta bir şey gördüğü yoktu. Kar ve sis herşeyi beyaz bir vuzuhsuzluğa gömmüş- tü.. Yusuf gözlerini bu tarafa çevirince Üzerine bulut lar çökmüş bir deniz görür gibi oldu. Bu sırada muhayyelesi onu başka bir geceya, şim- di kendisine asırlarca uzak gelen bir zamana götür. dü, Ilık bir yaz gecesinde, çıngıraklarnn sesi A « ğustos böceği feryatlarına karışan bir yaylı ile yap- tıkları yolculuğu hatırladı. Yarabbi, o gece ile bu gece arasmda ne müthiş fark vardı. O zaman geniş ve açık olan tabiat bile şimdi böyle iki kaya arasına si- kışmış ve o zaman nâmütenahi büyük görünen gök- yüzü, şimdi beyaz ve yumuşak bir örtü halinde üzer- lerine çökmüştü. Arada geçen zaman Yusufun ruhunda da birçok değişiklikler yapmışa benziyordu. Muazzezin orada, yanıbaşında ve tamamen kendisine terkedilmiş ola - rak yatması ona istediği kadar saadet vermiyor, hattâ içini korkuya benzer bir nevi Ürpermelerle dolduruyordu. o Hatıraları Muazzeze doğru kaymca aklma başka bir gece, hiç te tatlı olmıyan bir gece geldi. Muazzez o akşam, bilinmez bir hissin tesiri al. tında, kocasmm boynuna sarılarak; “Yusuf ben sen- den korkuyorum!,, demişti. Karısının o sözleri söylerken farkmda olmadan bu akşamı kastetmiş olduğu düşüncesi birdenbire Kuyucaklı Yusuf —67/ — TURK Sinemas'nda Yerlerinizi evvelden aldırmız! Telefon: SABAHATTIN ALİ “Neden ? Neden ?,, diye bağırdı. “Neden benden korkuyorsun? Ne yaptım ben sana *,, Gidip onu kaldıracak ve soracaktı. Fakat önünde uzanan ve siyah tiftikten yapılmış Böcuüğun içinde hiç kımıldamıyan bu vücude dokunmaktan korktu. Bir daha yerine de oluramadı. Sabaha kadar hep o- rada, karısının etrafında dolaştı. Ortalık aydınlanmıya başlayınca derin bir nefes aldı. Yollarına devam etmek ve bİÇ olmazsa oralar- daki bir köye kadar gitmek istiyordu. Bayır tarafın- daki çalılıklara doğru yürüyerek atmı aradı, Hay- Van bir kayanın dibine sığınmış. Yusuf kendi kendine; “Eyvah, çulunu örtmemişim, hastalanmasın sa - km!!,,, dedi, Dizginleri eline aalrek karısın yattığı yere geldi. Munzzez hâlâ uyanmamıştı. Yusuf yavaşça ona sokuldu, eliyle dokunarak: “Kalk, Muazzez, yola çıkalım!!,, dedi, Önündeki vücudun kımıldamadığını görünce go- cuğun kenarını kaldırdı ve hiçbir şey söylemeden, büyümüş gözlerle uzun müddet oraya baktı... Genç kadının yüzl bembeyazd. e Hafifçe aralık duran ağzı ile uyuyor ve gülümsüyor gibiydi. Yalnız gözlerinin bir kısmını meydanda bırakan göz kapak- ları bu sakin uyku manzarasına korkunç bir mahiyet veriyordu. Yusuf eğilerek karısını omuzlarından (yakaladı, kucağında arkaya doğru kayan ve kumral | saçları yerlere kadar uzanan başını yüzüne yaklaştırarak koklamıya ve donmuş yanakları titrek parmaklar. la okşamıya başladı. Kendi yüzü de sapsarı idi, Dudaklarını kanatırcasına isındı ve Muazzezi ya- vaşça yere biraktı. Hayvanm terkisinde duran hey. beye elini soktu, Burada hâlâ bir takım defterler ve makbuz koçanları duruyordu. Hepsini çıkarıp yere fırlattı. Heybenin tâ dibinden bilyükçe bir bıçak aldı ve onunla toprağı kâzmıya başladı. Güneş oldukça yükseldiği için karlar eriyor ve toprağı yumuşatıyordu. Öğleye doğru oldukça derin rak etmek lütfunda bulunan rıma ayrı ayrı cevap vererek kür etmek imkânı olmad zur görmelerini dilerim. Bafralı Rahmi Ç. 40690 beraber kollarına alarak oraya getirdi. Hafif bif gâr Munzzezin suçlarını uçuruyordu. Genç sırada onun sırtında pembe âtlas entarisi olduğu farketi, Arkasına bir biçak yemiş gibi sallanâ eliyle yanıbaşmdaki ağaca tutunmasa düşecekti. azzezi ilk kaçırdığı akşam da sırtında bu vardı. Kazdığı çukurun başına çömelerek kucağ” ölüyü koklamıya başladı. Yüzü korkunç bir hâl © yor, kuru gözleri patlıyacak kadar dışarı fırlıyof çamur içindeki elleri asabi hareketlerle M #uğuk vücuduna sarılıyordu. i Bu sirada gocuk kaydı ve genç kadmm vü meydana çıktı. Sol omuzunda, boğazına yakı? yerde kan pıhtıları birikmiş ve elbisesini, tâ ra kadar, boyamıştı. 4 Yusuf gözlerini bu yaraya dikti ve belki yar! at hiç kımıldamadan baktı. Orada, o kanlı çuf şimdiye kadar geçen bütün hayatmı görüyor Bir müddet sonra derin bir nefes aldı; “tekrar gocuğa sararak incitmekten korkuyormüf, bi ihtimamla çukura yerleştirdi ve yumuşak t9 ları avuçlarile çabuk çabuk onun üzerine atti. Bütün bunları gayet sükünetle, adeta bir hizmet edermiş kadar itina ile yapıyordu.Yala* de sarı ve rütubetli topraktan küçük bir tü pi lirince gözlerini ona dikti, gırtlağı yırtılır gibi kere: “Aht!,, diye bağırdıktan sonra yumrukları! sm üstünü örten topraklara soktu. N Sonra ağır ağır doğruldu. Mezarın yanımda ta durdu ve gözlerini ovaya çevirdi. Güneşin 8 piril pırıl yanan zeytin ağaçlarmm sonunda ©“ minarelerile Edremit görünüyordu. Yusuf bir oraya, bir de önündeki toprak baktı, Dişlerini ve yumruklarını sıktı, düö ısırdı; buna rağmen gözlerinden yanakların8 iri damlalar yuvarlanmıya başladı. Bu yaşla” manzarayı örtüvermişlerdi. Kollarının yeni ile #4 rini sildi. Hayvanma atladı. Bir keredaha © geriye baktıktan ve ömrünün en korkunç seni geçtiği bu kasabaya yumruğunu uzatıp tehdit gibi salladıktan sönra atını ileriye, dağlara sürdü. İçindeki bütün yıkmtılara, bütün kederler? men başmı yere eğmek istemiyordu. Matem ya vurmadan tek başıma yüklenecek ve yeni b” yata doğru yilrüyecekti. 4 ipi