1 Ocak 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 15

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 1-1-937 YAZAN: ZIYA ŞAKIR Hey Kadir Allah! Bu Kadını İInsanların Kaibini Altüst Etmek Için mi Yarattın ? ; i sımsıkı sarılr olan adam, de- sının yularını çekti, durdurdu. O- radan geçen bir ihtiyara sordu: — Selâm.. yâ, baba!.. (Yetim) ka- bilesinden (Kuttame) nin evi hangi- sidir?. İhtiyar, yorgunluktan bacakları titriyen, ceylân gibi hecin devesine irdi; âsasıma dayanarak ce- Vap verdi: âm, gsenin Üüzerine olsun... rte; hani gu babası, köcası, Kar- deşi, Nehrivan muharebesinde maktul düşen kadın değil mi?.. — Eyet.. — Haaa., Işte.. Şu sokağın nihaye- ftindeki kapıyı çalarsın. Kuttamenin e- Vi, orasıdır... Deven, çok yorgun. Ga- liba uzaktan geliyorsun?. . Devenin üstündeki adam, bu suale Cevap vermedi, Elindeki ince hurma Çubuğunu, şiddetle devenin karnına ıır.dirdiı Narin hecin devesi, ok gibi ileri fırlarken: — Allah, senden razı olsun ,ihtiyar. Diye seslendi, İhtiyar, gülümsedi, — Kefiyesiyle yüzünü sımsıkı ka- Pamış amma, genç bir adam olduğu, sesinden belli.. Nereden geldiğini söy- lemek, işine gelmedi... Eh.. zaten, Kut tamenin evini arıyanların hangisi, ne- reden geldiğini söyler?.. Mutlâka, bu da onlardan biridir. Belki de, çöl ka- bilelerinden birinin genç reisi... Dedi; yoluna devam etti. Ağzından köpük saçılan hecin de- vesi, bir kapmın önünde durdu. Deve- nin üstündeki adam elindeki cçubukla kaprya vurdu. Kapıyı 1hluyar-bir adam açtı. Ev- velâ, yüzü kapalı adama; sonra, yor- Bün deveye baktı, — Selâm!,, — Selâm, senin üzerine olsun. — Kuttamenin evini arıyorum, — Burası, — Tanrı misafiriyim. — Hoş geldin.. Sefa geldin... Bu- yur; Yüzü kapalı adam, deveyi Thtırmı- ya lüzum görmeden, büyük bir çevik- likle yere atladı. İhtiyar adam, deve- nin yularımı aldı. — Arkamdan gel. Diye mırıldandı. Kapıdan girdiler. Büyük bir avlu- nun nihayetine doğru ilerlediler... İh- | tiyar adam, devenin yularmı, genç bir kıza verdi. Misafir odasının kapı- Ssını açarak: — Buüyürun',. Dedi, e Misafir, içeri girdi. Yüzünü sımsıkı kapıyan Kefiyenin ucunu iİndirdi. Th- tiyar adamın kulağına eğilerek: — İşim, acele... Bİr ân evvel, Kut- tameyi görmek isterim. Dedi... Iİhtiyar; bu adamm yüzüne göz gezdirdi. Bu sert gehre, ona ya. baneı gelmedi: - — Subhanallâh.. Ben seni tanıyaca. ğim. Fakat zihnim o kadar dağınık ki; bir türlü hatırlıyamıyorum, Ne ise., Mademki Kuttameyi görmek is- tiyorsun. Gidip kendisine söyliyeyim, Diye cevap verdi. o Birkaç dakika sonra, Kuttame ge). di, Misafir, bu kadını görür görmez, hayretini zaptedemedi: — Hey, kadir Allah!.. Neler yarat. mıya muktedirsin. Bu kadmı; insan- larm kalbini altüst etmek için mi hal. kettin?., Kuttame, buna benzer sözleri pek çok işitmişti. Onun için hiç düuymamış gibi hareket etmiş; misafirine selâm vermekle iktifa eylemişti. — BSelâm, yâ misafir.. Hoş geldin. Sefa geldin... Beni görmek istemişsin. Buyur. Otur. — Selâm, senin üzerine olsun, yâ Küttame... Evet, Seni görmiye geldim. — Yaaa.. Demek ki, Mekkeden ge- liyorsun. — Evet. Mekkeden geliyorum, — Uzun yol. Görüyorum ki, çok yorgunsun.. Istirahat et. Dinlen. Son- ra konuşuruz. 3 — Hayır, Kuttame.,. Istirahatim, ancak konuşmamıza bağlı. Eğer gö- rüşeceğimiz şeyde mutabık kalxrğakı burada kalacağım. Yoksa, kendime başka bir yer arıyacağım. bi — Allah, Allah... Demek ki, bu mü- him bir iş için geldin. ş — Evet, Kuttame... Hem mühim ve hem mahrem bir iş için geldim. — Şu halde, buyurun. Konuşalım. — Fakat.. Konuştuklarımızı, hiç kimsenin işitmemesi lâzım. — Bundan emin olabilirsin. Kuttame, kapınm önüne gitti. — Yâ, Hadi!.. Diye seslendi... O ihtiyar adam gel- di. Kuttame, bu ihtiyar köleye bazı emirler verdi. Sonra, misafirinin ya- nına gelip, karşısına oturarak: — Şimdi, istediğiniz gibi konuşa- biliriz, Dedi. Misafir, söze girişti: — Evvelâ, beni tanıman lâzım; Kuttame... Ben; Mülcem Muradi'nin oğlu Abdürrahmanım. — Fakat sen.. Mekkeli değilsin. Ga liba, Mısırlısın. Konuşmandan belli. — Evet, Mısırlıyım. Fakat, hayli senedenberi, Mekkede otururum. — Demek ki; kocamın yeğeni olan Amiri oradan tanırsın? — Evet... Yalnız onu değil; Nehri- van muharebesinde maktul düşen ba- banı, köcanı ve kardeşini de- tanı- rım, Kuttame, derin derin içini çekti. Gözlerini önüne indirerek: — Cenabıhak, cümlesine Tahmet etsin. Dedi, Abdürrahman, bir saniye süküttan sonra, sözüne devam etti: — Şimdi.. Böyle, âcilen Tek Kollu buraya S CEMAL Piyango Gişesi Sahibi Cemal GÜVEN ve EŞİ sayın müşterilerinin yeni yılını candan kutlularlar. —- mMrE-JODU Öksürük, Nezle, Boğaz ve Gö - ğüs hastalıklarıyle sesi kısılan - lara şifat tesirleri çoktur. 30 K. Sana, Bekir Saidin oğlu Amirden se-| Haş, 14 getirdim. gelmekten maksadım.. (Halife, Ali) ölüme mahküm edilmiştir. — Kuttame titredi. Başını birden- bire kaldırarak, içinde kıvılcımlar pa- rıldıyan koyu elâ gözlerini Abdürrah- manm gözlerine dikti. — Ne dedin?.. Ali, ölüme mi mah- küm edildi? — Evet. — Kimin tarafından?.. : — Bizim tarafımızdan, — Fakat.. Onu.. Kim öldürecek?.. Buna, kim cesaret edebilecek?.. Kuttame, bir daha titredi. Başmı Abdürrahmana doğru biraz daha eğ- di. Uzun kirpikler arasında parıldı- yan iri gözlerini, onun simsiyah göz- lerine dikti... Abdürrahmanın gözle- ri, bir çelik bıçak gibi sert ve keskin- di, Kuttame, birdenbire bir şey söyli- yemedi. Işittiği o bir tek kelime, ona çok derinden, ve hattâ inanılmıyacak bir söz gibi gelmişti. — Nasıl?... Sen mi?.., Aliyi... Sen mi öldüreceksin?.. Abdürrahman, en şüpheli kalplere bile bir anda itimat veren bir kat'iyet- le cevap verdi: — Evet.. Ben... Kuttame, şaşırdı. Gözleri, birkaç saniye dalgın dalgın etrafında dolaş- ti ve sonra tekrar, Abdürrahmanın o derin ve siyah gözlerine bakarak mı- rıldandı: — Yâ, İbnimelcem!.. Anlat bana.. Bu işe kimler karar verdi. Bu karar nasıl tatbik edilecek?.. ' , (Arkası var) Otomobil Sergiler'nde en çok alâka ile karşılanan Otomobil Evvelâ Paris,.. sonra Londra ve Nevyork sergilerinde herkesin gözü 1937 model Doç'ta toplanmıştır. Yeni modeller fevkalâde şık ve gösterişlidir. Doçun sağlamlığı bütün dünyada münakaşa kabul etmiyen bir hakikattir. Fiatlarınm ucuzluğu dolayısile satış hususunda birinci mevki sırayı teşkil eden üç markadan sonra, dünyada en çok satılan ötomobil Doçtur. 1937 nin en mükemmel otomobili olan Doçu görmeden kararımızı ver- meyiniz, Yeni Doçlar K. Sani iptidasında İstanbulda bulunacaktır. Türkiye Acentesi: Kemal Halil, Mehmet Rifat ve Şsi. Tatko Şirketi Taksim bahçesi karşısında Taksim: 1037 Modası değişmiyen Packard, zarafet ve kibarlık ifade eden hatlarile modeli senelerin tesirine tâbi olmıyan yegâne oto- mobildir. Dünyanın her tarafında Packard ”yüksek sınıfın otomobili,, olarak tanınmıştır. Packardın 1937 modellerine herkesin kesesine uygun serileri vardır. 100 beygirlik 6 silindirli Pa: 120 beygirlik sekiz silindirli Packard ve bunlara ilâveten daha büyük sekiz ve 12 silin- dirli her tipte lüks modeller... Otomobil almağa karar vermeden Packardın yeni modellerini tetkik ediniz. Türkiye acentesi: Otomobil Packard Kemal Halil, Mehmet Rifat ve $si. Tatko Şirketi. Taksim Bahçesi karşısında Taksim

Bu sayıdan diğer sayfalar: