20 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BB H O R Milli küme, k üpleri memnun etmedi mi? Klüp Murahhasları Müşterek Bir Itiraz Mektubu Hazırladılar Istanbul Mıntaka Reisile Futbol Ajanı arasında klüplerin kümelert taksimi yüzünden çıkan ihtilâfın U- mumi Merkez İkinci Reisi Halit Bay- rak ve Futbol Federasyonu Reisi Hamdi -Emin Çap tarafından ta- vassut edilerek gösterilen yeni pro- je ve Milli küme teşkili suretile hal- ledildiği malümdur. Klüpler yeni esaslar üzerine tertip edilecek olan fikistür kur'alarını çek- mek üzere mıntaka merkezine ajanlık tarafımdan davet edilirken ortaya tekrar yeni bir mesele çıkmıştır. Milli kümenin bu tarzda teşkilin - den gayri memnun olduklarını süy- liyen klüp murahhaslarından bazıla- rile bu hususta görüştük. Topladığı- mız malümatı şu suretle hulâsa ede- biliriz: Ajanlıkla mmtaka arasında çıkan ihtilâfa hal çaresi olarak bulunan milli küme teşkili, klüplerimizin bü- tün inkişaf imkânlarmı elinden almış tır. Yalnız bu seneye mahsus olarak 12 kilibün iştirakile yapılacak bir dev relik lik maçmda baştan sıra İle de- rece alan dört klüp milli kümeye ay. rılacak. Bunlar zaten şimdiden taay- yün etmiş gibidir. Geriye kalan bizler müteakıp seneler bu şeklin mahzur- ları anlaşılmcıya kadar “sözde birin. €i kümede,, senelerce uğraşacağız. Federasyonun gazetelerde neşret- tiği milli küme esaslarına göre her sene milli kümede sqnux;cş olan klüp birinci küme birincisile otomatiltman yer değiştirecekmiş.. Burası güzel, Ffâkat diğer üç Klübün her daim milli kümedeki eski kuvvetini muhafaza ettiği nereden anlaşılacak? Bu imtiyazlı klüplerin Ankara ve İzmir ekiplerile yaptığı karşılaşma- lar bu işte bir miyar olarak kabul e- dilebilir mi? Ankara ve İzmirde klüp adetleri nisbeten mahdut olduğun- dan futbol kuvvetleri de o nisbette zayıf bulunmaktadır. Onlara galip gelmek kuvvet esaslarını tayin ede- cek vaziyette değildir. İstanbulun 222 klübünden teşkil e- dilen liklerinde, her sene baştan sıra ile dördüncülüğü bu klüplerin alava- ğını hangi nizam, hangi kanun ve hangi teknik heyet taahhüt edebilir? Bizim istediğimiz, lik maçlarına her Bene bütün klüplerimiz iştirak etsin ve derece alan baştan dört klüp milli kümeye ayrılsın. Zannedersek bu isteğimiz kabul edilmiyecek bir - şey değildir. Bu iddiamızda haklı ol- duğumuzu federasyonun Ankara ve İzmird> bu şekli aynen tatbik etme. sile sabittir. Ankara ve İzmirde her sene eskisi gibi lik maçları yapılacak ve baştan derece alan iki klüp o sene milli kümeye girmek hakkını kaza- nacaktır. İstanbulu bu şekilde ayrı tutmak- la, sonuncunun yer değiştireceğine göre, üç tanesine imtiyaz vermek ke. limenin tam manasile haksızlıktır. Bu haksızlığı ve diğer hususatı ait oldukları makama bir proje ile bildireceğiz. Haber aldığımıza göre klüp mu- rahhasları aralarında toplanarak ha- zırladıkları itiraznameyi bu akşam toplanacak olan futbol ajanlığına ve receklerdir. Genceliler. * şte bu yepyeni ve taze vesi- kaya göre Mısırım çıkardığı askerin yarısından çok fazlasını, hem de süvari olarak Antakya ve İskenderunun dahil olduğu hinter- landm içindeki Türkmenler temin ediyorlardı. O devirde yalnız 180 bin süvari çıkaran bu Türkmen tayfalarının nüfus kesafetinin tak- dirini okuyucularıma bırakıyo- Klüplerin ıtırazları Milli küme teşkili teşebbü- süne karşı klüplerin itirazları şu noktalarda toplaıımakm-' dur: Milli küme, bizim inkişaf imkânlarımızı baltalıyacaktır. Milli kümeye dört klüp ayrı- lacak, geriye kalan bizler ise senelerce güya birinci küme- de uğraşıp duracağız. Işte klüpler bu esaslar üze- rine alâkadarlara müracaata karar vermişlerdir. Dün bir toplantı ya Futbol başantrenörü pan futbol hakemleri .. .. hakemlerle konuştu Futbol hakemleri dün akşam saat 17,30 da federasyonlar — merkezinin bulunduğu Dördüncü Vakıf kanında toplanmışlardır. İçtimaa Futbol Federasyonu Re- isi Hamdi Emin Çap riyaset etmiş ve İngilteredeni © < getirilerek "şehrimize - başantrenör tayin edilen Mister Buot |— da hazır bulunmuştur » Toplantıda memleketimiz futbolü- nün itikbali namma çok faydalı ko- nuşmalar yapılmış, bilhassa klüpler taralndan mıntaka koridorlarında maçlardan evvel hakem tayininin pa- zarlıkla yapılmasınm önüne gccil;- cek mühim bir de karar verilmiştir. Eskidenberi spor işlerimizde — bü- yük bir yara halinde devam eden ha- kem tayini meselesi verilen bu karar la kökünden halledilmiştir. Bu işte salâhiyet sahibi olduğu muhakkak bulunan hakem komitesi, futbol ajanlığının vereceği fikstüre göre bundan sonra hakemleri kendi. si tayin edecektir. Ayrıca hakemlerin iki sene evvel tatbik edilen ve büyük faydaları gö- rülen münakaşalı toplantılar yapma- sına karar verilmiştir. Yeni antrenö. rün bu tavsiyesi üzerine — badema hakemlerimiz Pazartesi günleri mü- nakaşalı toplantı yapacaklar ve Per- şembe günleri de bir hafta sahada bir hafta salonda kültür fizik ve tatbikat işlerile uğraşacaklardır. Antrenör, ben buraya futbol sevi- yesini yükseltmek için geldim. Benim bu seviyeyi yükseltebilmem ancak sizin elinizle ve sizin iyi idarenizle kabil olacaktır, demiş ve hakemler üzerinde hususi bir dikkat sarfede- ceğini söylemiştir. , Hakemlerimizin çalışmasile antre- nör bizzat alâkadar olacak ve — önü- müzdeki Perşembeden itibaren saha antrönmanlarma tbaşlanacaktır. — - Zenci Boksör Ç Vurduğunu Deviriyor Alman şampiyonu Şimeling'e .her- kesi şaşırtacak bir şekilde ve bazıla. rınım danışıklı döğüş yapıldığı şüphe- sini verecek tarzda bu yazın başlan- gicmda mağlüp olan zenci Coe Luviz evvelki hafta kazandığı galibiyete iki galibiyet daha ilâve etmiştir. Bu galihiyetlerin ayni gecede alınması ayrıca dikkati celbetmiştir. Zenci boksörün ayni gece ve üçer devrede hakladığı boksörlerden biri. nin ismi Willy Davis diğeri de Kayo Brown'dur. llli ai e Balkan Kupası Maçları Balkan kupası maçlarma esas iti. barile iştirak etmeye karar veren fut bol federasyonu tarafından bu sene Sofyada toplanğın kongreye murah- has olarak gönderilen hakem en - cümeni âzasından Ulvi Ziya Yenal dün sabah şehrimize dönmüştür. Ul- vi Ziya bize şunları söyledi: — Bu seferki Balkan futbol kon- gresi Sofyada Posta ve Telgraf Ne- zareti içtima salonunda toplanmış- tır. Sekiz saat fasılasız süren bu kongrede bundan sonra maçlara işti- rakimizi bildirdiğim zaman delegeler çok memnun olmuşlar ve bu arzumu zu büyük bir hassasiyetle karşılamış- lardır. Yugoslavlar Balkan oyunlarmdan kat'i surette çekildiklerini bildirdik- lerinden kupa maçları Romanya, Bul garistan, Yunanistan ve Türkiye ara sında yapılacaktır. Maçlara iştirak etmek için bize ev. velce tarhedilen 3000 dolar mevzuubahsedilmemiş Ve kongreyi en fazla işgal eden, uzun müddet mü nakaşa mevzuunu teşkil eden iş ,önü- müzdeki seneler için tazminatın mik tarı olmuştur. Nihayet bu tazminat ceza 1000 dolara indirilmiştir. Müsabakalar 1937 senesinde — Yu- nanistanda, 1938 de Türkiyede (bu hakkımızdan vazgeçtiğimiz takdirde Romanyada) 1939 da Romanyada, 1940 da Bulgaristanda yapılacak. tır. Son olarak Balkan kupası maçları mukavele ve nizamnameleri gözden geçirilmiş ve bazı tadilât yapılmıştır. Bulgar Federasyonundan her hu- susta azami teshilât gördüğümü de söylemeyi vazife bilirim.,, Yarı Ağır Dünya Şampiyonu Dövüşüyor Dünya yarı ağır sikletinin boks şampiyonu Con Henri Lewis İngiliz boksörlerinden Len Harvey ile Lon- drada dövüşmek üzere İngiltereye gelmiş ve hemen idmanlarma başla- mıştır. Bu maçta zenci dünya şampi- yonluğu ünvanmı ortaya koyacaktır. ei — . Ö a e —— Z20-10-936 Mustafa Reşit Edirne Mebüsü Şeref Aykut -Hatıralarını Anlatıyor “TAN,, zabıta haberini yazarken, göçen bir eski matbuat hizmetkârının acıklı akıbetini bize bildirmeseydi fa- niler arasından sessizce çekilip giden Mustafa Reşidin ölümünü bile duymı- yacaktık. e Kırk yedi yıllık eski arkadaşım Ah. met İhsan Tokgöz, mutlaka gözü ya- şararak bu eski arkadaşı anlatıvor. Ben de birkaç satırla bu aziz hem- şehrimin biraz kendisini, yaşayışını, hizmetlerini bildirmek istedim. İnce ve içli arkadaşımız Fadıl Ah- met, o dokunaklı yazılarından birin- de diyor ki: “Geçmişe nankörlük e- denlerin geleceğinden vefa ummaları- na şaşarım..,, Sanırsam bu dehşetli hükmün şu- mulüne hep beraber giriyoruz. * * & Mustafa Reşit Edirnelidir. Dağde- virenlerden Kadrihane ailesindendir. Abdülhak Hâmit, Edirnede bulundu- ğu genç günlerinde onu . tanımıştı. Macaristana, Türk dostluğunu götü- ren elli yıl evvelki heyetin içinde te- mayüz eden Raif Hüsnü, Edirneye yakışan her yüksek ve temiz eseri ve- ren Cazar oğlu Dilâver, kırk yı! mem- leketin irfanma gazetecilikle, matbu- at müdürlüğüyle hizmet etmiş clan Şevket, merhum Reşidin arkadaşla- rıydı. Mustafa Reşit, o günün seviyesin- den yükselerek, bizde ilk muasır me- deniyetin lüzumuna inanmış, bütün köhneye, geriye, kötüye hiç ko”kma- dan savaş açmış, medeni şecaati, te- miz ve mazbut ahlâkı, hele hiç bir il- tifat veya kahır önünde fikrinden, i- nanından fedakârlık etmiven vüksek ve metin seciyesiyle tanınmıştır. O; ahdinin biricik Garplı zihniyeti- ni yaşatan muharrirdi. Envarı Zekâ- yı neşretmek istediği vakit uğradığı binbir engellerden, Namık Kemale şi- kâyet etmişti. Ogün hukuk mektebin den çıkarak, — çok saydığım hocam Münif paşayı ziyarete gidiyordum. Reşide rastladım. Bana, Namık Ke- malden aldığı mektubu okumuştu. Bunda büyük vatansever, Reşidi da- vet ediyor, çorba ve köşe olduğundan bahsederken mangıra ihtiyaçları ol- mıyacağını da ilâve ediyordu. Reşit güldü; “— Beni de şimdi Magosa yoksa da, galiba Radosa beraber götürmek istiyor.,, demişti. (Envarı Zekâ) o günün gencliği i. çin en ziyade aranılan bir mecmua İ- di. Edebi hayatımızda o mecmuanın (Haver) gibi, (Güneş) gibi, (Nevruz) gibi çok yüksek bir yeri vardır. Reşit bütün hayatında, hususi ve resmi yaşayışında temizliğin, dürüst- lüğün, bir örneği olmuştur. Garp me- deniyetini hazmetmişti. Züppe, mu- kallit değildi. Hakiki kurtuluşun an- cak Garp zihniyetile, Garp irfan ve ilmiyle ve usul dairesinde çalışmad Hergün Bir Hikâye | Esrarengiz Plân Vandya kasabasına giden yolda Marsel Santoj'un otomobili birdenbi- re durdu. Makineye bir arıza olmuş- tu her halde.. Marsel arabasından inerek motörü gözden geçirdi; fa - kat bozukluğun nereden geldiğini bir türlü tayin edemedi. Makinede hiç- bir şey yoktu. Bütün yol boyunca muntazaman çalışmıştı. | Otomobilin durduğu yere yakın bir kır lokantasının bulunduğunu görünce, Marsel oraya doğru yürü- dü. Kimsecikler yoktu. Oturup kar- nını doyurmaya başladı. Masasından etrafa bakınca, biraz uzakta eski ve metruk bir şato gö- züne ilişti. ü Yemeğini bitirmişti. Bin bir güç- lükle motörü işletebildi; fakat daha çok gitmemişti ki araba, tam met- ruk şatonun yanında durdu gene. Marsel, gidip kapıcıdan yardım iste- meyi düşündü. Kapıya geldi, kapıcı kulübesine vurarak sordu: — Ey, bana bak!.. Otomobilim bi- raz bozuldu. Acaba bu civarda iyi bir makinist bulabilir miyim? Kapıcı odasından çıkarak cevap verdi: — Zannetmiyorum Mösyö. Zaten ortalık karardı. Eğer arzu ederseniz bu gece burada misafir kalırsınız... Ben kasabaya erkenden bir adam gönderir, iyi bir makinist bulduru- rüz.; — Bu şato kimin?.. — Burası bir prense aittir. Fakat şatoda çoktanberi oturmuyor; bura- ya ben bakıyorum şimdilik. Dd Marsel, kapıcının gösterdiği odaya girdi. Odanın mobilyaları eskimiş ve tozlanmıştı. Çoktan kullanılmadık - ları belliydi. Bir köşede büyücek bir kütüphane duruyordu. Yorgun olduğu için yatağa uzana- rak çabucak uyudu. Fakat birkaç sa- at sonra, büyücek bir patırtı onu uykusundan uyandırdı. Yatağından kalkarak mumu yaktı. Etrafı dinle- di.. Zemine göz gezdirince gürültü- nün sebebini anladı. Raftan bir lntap duşmüştü Egl - vırdı Bu resimli bır kıtaptı Onu ka- rıştırırken birden zamkla yapıştırıl- mış iki yaprak dikkatini çekti. Biribirine yapışık olan bu iki say- fayı usulla ayırdı. Arayerde sarı bir kâğıt duruyordu. Merakla, kâğıdı a- hp ışığa tuttu. Sarı kâğıdım üstünde bir plân ve birtakım yazılar vardı. Plân, şatonun dehlizinde gömülü büyük bir kasanın yerini göstermek- teydi. Kasayı Marki dö Rüvari har- be giderken gömmüş; ve plânı avde- tinde tekrar çıkarmak için buraya gizlemişti. Anlaşılan marki ölmüş ve kasa dehlizde gömülü kalmıştı. Marsel plânı alıp cüzdanımma yer- leştirdikten sonra tekrar yatağına girerek uyudu. Sabahleyin ilk işi kapıcıyı görmek oldu. Biraz konuştuktan sonra Mar- sel kapıcıya: — Böyle eski ve tenha yerlerde oturmasını nekadar çok severim, dedi. Acaba sahibi, bu şatoyu sat - maz mı? Kapıcı gayet sakin bir halde: — Arzu ederseniz kendisine sora- yım diye cevap verdi. Burayı sevdi- SO olduğuna inanan ilk Türk gençlerin- dendi. O zaman Reşidin giyinişinde bile frenk biçimi görerek onunla eğlenen- ler çok oldu. Yobazlığın hâkinı ol- duğu bir devirde Reşit, Türk edebi- yatına en yeni, en salim cereyanı ver- mek için Envarı Zekâyı neşretmişti. Orada geriye, eskiye ait bir şey yok- tur. Gençleri, götürülmek istenilen yanlış ve eğri yollardan çevirmek için Envarı Zekâ ile en yeni ve açık fikirleri yayardı. Mustafa Reşidin faziletlerinden bi- risi de onu satın almak istiyen bay- kuüş devrine karşı hiç bir yolda ilti- fat etmemesiydi. Ona (Tatlı su fren- gi) diyen haksız lisanlar bile müte- vazı, kanaatkâr varlığının büyüklü- günü içlerinde duyarlardı. Temiz, şık, zarif, ince bir zevkle giyinirdi. Lâkin üstünde, başında ne tekellüf vardı, ne süs — vardı;, ne de zevk inciten fazla bir parıltı! O sadelik içinde zarafeti gösteren bir yakışıklı gençti. O kadar müte- vazı ve kanaatkârdı ki, bütün haya- tında bundan bir dakika ayrılmamış- ğini diyorum. Maamafih bu günlerde paraya -ihtiyacı var. Belki satar... — Kaça verir dersin? — Eh, şöyle böyle yüz bin fran- ga... — Yüz bin frank mr? Yok canım, ancak otuz bin frank eder. tır. Son zamanlarda, artakalabilmiş bir kaç âşinası onun haberi olmıyacak yollar arıyarak biraz yardım etmek- ten bile o ince ruhu inciteceklerinden korka korka yollar ararlardı. Edirneye götürmek istediğim vakit, gözleri doldu. Parmaklarını bıribiri- ne geçirerek, yüzüme manalı manalı baktı. Sustum.. Kalp söylerken lisan susar. Reşıdm. bir iki cümle ile tertemiz mazisinden bahseden eski arkadaşım Ordu Meb'usu Ahmet İhsan Tokgöze ve Tan gazetesine seksen beş yıllık hemşehrimin temiz ruhu namına min net ve şükranlarımı bildirmeyi bir borç sayarım. Edirne meb'usu Şeref AYKUT Nakleden: Faik BERCMEN — Bilmem.. anlaşırsınız elbet. Ben b_l_ıgün gider, kasabaya, onu — görü- rüm, Dd Marsel, şatoda yalnız kalmeca cüz- — danından plânı çıkardı. Elinde bir mum, bodrum katına indi. Yürürken yerler giıcırdıyor. ve korkunç sesler boş koridorlarda aksediyordu. Nihayet plânda gösterilen dehlize girdi. İşte duvardaki iskelet. Birden vücudunu soğuk bir ter kapladı. Fa- kat çabucak kendine gelerek iskele- tin yanıbaşında duran kazmayı aldı. Toprağı biraz kazınca kasanın üstü görünüverdi. Marsel sevinçten — deli — olacaktı. Hemen toprağı kasanın ü- zerine tekrar örterek yukarı çıktı. e Kapıcıyı dört gözle bekliyordu. Karşısına çıkan bu tesadüften neka- dar memnundu. Hele şato sahibi bu- rasını satmaya — razıi Olsa sevincine sınır çizilmiyecekti. Akşama doğru kapıcı geri geldi. Efendisinin şatoyu: 70 bin franga satmaya razı olduğunu haber verdi. d Köhne ve metruk şatoya sahip o- lur 'olmaz Marsel kapıcıya yol ver- di. O gün ilk işi hemen dehlize in- mek oldu. Kasanın yanma gelince büyük bir heyecan her tarafını kaplamıştı. Bu muazzam servet şimdi onun olacak- tı. Bu koca servetin yanında 70 bin frangın sözü bile geçmezdi. Kasayı güçlükle yerinden kaldıra- bildi. Kapağı açmak için de epey zaman uğraştı. Fakat kapak açılır açılmaz Mar « selin gözleri yerinden fırlıyacak gi- bi oldu. Kasanın içi tamtakır, boştu. Etrafındaki herşey sanki dönüyor. du. . Bir müddet sonra, Marsel kendisi- ne oynanan oyunu anladı. Otomobi- linin sebepsiz arızalara uğramasın - daki hikmeti sezdi. Fakat iş işten geçmişt-l- Mazaal alerliş ha ada oldugu ıçm î)aşma gelen bu hâdise- den ölünciye kâdar kimseye bahöet- medi, Bulgar Şampiyona ı Rakip Çıktı - Avrupanın en kuvvetli serbest gü. reşçisi olduğunu müteaddit müsaba- kalarda ispat eden Bulgar pehlivanı Dankof'a nihayet bir rakip çıkmış- tır. Bu rakip İsveç pehlivanı Molm- berg'dir. Bulgar pehlivanının Avrupa şam « piyonluğunu almak üÜzere Fransız pehlivanlarından Deglan'ın şimdiye kadar gösterdiği bütün gayretler bo şa çıkmıştır. Çünkü Bulgar Fransızı bir çok kereler yenerek Avrupa ser- best güreş şampiyonluğu ünvanını kazanmıştır. * İsveçli şampiyonun Bulgarı Avru- pa şampiyonluğu tahtından indirece- ği zannedilmektedir. Bu mühim gü- reş Pariste yapılacaktır. Atıcılık Müsabakası Neticelendi Atina, 19 — Balkan atıcılık müsa- bakaları hitam bulmuştur. Balkan kupası müsabakasını 100 kurşunda 89 unu isabet ettiren Romanya atıcı- lık şampiyonu Stoyiç kazanmıştır. Yunan Kralının kupasını 50 — kur- şunda 44 ünü isabet ettiren Bulgar Kristoviç kazanmıştır. Dün İngiliz amirali Pound hazır ol- duğu halde burada bulunan — İngiliz filosu zabitleri ile Yunan zabitleri a- rasında atıcılık Müsabakaları yapıl. mış ve Yunan Kralı müsabakada bi- rinci gelenlere hediyelerini dağıtmış- tır. Mongol Tehdidi Pekin, 19 (A.A.) — Haber verildi- ğine göre, Nankinden gelen üç fırka, Mongolistanın “tehdid,, ine karşı vi- lâyet kuvvetlerine yardım etmek üze- re Sui Juan vilâyetine varmışlardır. —e eli d AOA AAA AD vaaşmen ağömam | i | İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: