ÇiTLEMBİK AGACI YÜZÜNDEN .20 SENE- LIK KOMŞULAR, MAHKEMELİK OLDULAR Meşhut Suçlar irmi senedenberi, birib A komşu, Demiryolları memurlarından Mustafa ile mütekait Hasan, bir çitlembik ağacı yüzünden mahke - irile kardeş gibi geçinen iki melik olmuşlardır. Dün, Birinci Asliye Cezada bunun da- yası görüldü. Fakat istidasında, Müstafa, yalnız Hasan- dan davacı olduğunu söylüyor, polise verdiği ifadede ise Hasanın oğullârı Muzafferle du. Reis; davacıya: — Suçlu kimdir, diye sordu, Hasan mı, çocukları mı? İ Mustafa ; — Vallahi, efendim, dedi, babaları emretti, oğulları kestiler! Çocukların neresini dava edeceğim, benim davam babalariyle!, Suçlu Hasan, atıldı: — Efendim, bu işten ne bende - nizin haberim var, ne de mahdum kö- lenizin... Kendisine sorunuz, bakalım, yirmi beş senedenberi, şunun şura - sında komşuluk ederiz, Benden bir kötülük görmüş mü? Reis sordu, Davacı, hafifçe kıza- rarak : — Yok.. neme lâzım... Bir kötülü- ğünü görmedim! dedi , — O halde, neye bir çitlembik ağa- &i için, adamcağız: davaya kalkıştm”? — Müsaade ederseniz arredeyim: O gün pazardı. Biz, pazar günleri de salışırız — Oralarını bırak... — Yani diyeceğim, işe gitmiştim. Dönüşte, oğlum lise talebesinden Mehmet: “Baba... Sen burada vok - ken neler oldu bilsen... dedi — Ne oldu, diye sordum. Anlattı: — Hasan Bey amcamm büyük oğ- Tu Muzaffer bizim bahçedeki çitlem- bik ağacını kesti. Amcam da pence - rede oturmuş, onu seyrediyordu. Son- ra, elbirliğiyle çitlembik ağacını pen- cereden içeri çektiler , Bendeniz çocuktan bu izahat: alm. ca, çitlembik ağacının Bay Hasanm teşvikiyle kesildiğini" anladım Suçlu Hasan, teminat veriyordu: — Bendenizin .. külliyen haberim yok — Nasıl olur. Sen teşvik etmişsin. | oğlun kesmiş... | — Ne kestim, ne de kestirdim! Çitlembik ağacma inen baltann bu yirmi senelik komşular arasmda ne geniş bir uçurum açtığı görülüyor - du. Gelecek celsede, Hasanm oğlu Mu- zafferi de dinleyecekler. Kararı ön - dan sonra verecekler, Sarıyer cinayeti davası bitti Sarıyerde Belkis isminde bir kizm ölümü ile neticelenen cinayet davası dün bitirilmiştir. Belkisi İbrahimin | vurduğu hakkmda delliler bulunma- dığı için mahkeme suçlunun beraeti, Abdullahı suçlu gösteriyor- Kahvede Silâh | Satarken.. | Adı Nuri, soyadı Nacaroğlu... Re fahiyede doğmuş, fırıncilik ediyor. muş. Birinci sulh ceza hâkimi sordu: — Ne o böyle? Bir elinde tabanca, bir elinde kama... Yoksa harbe mi gi diyordun? — Hayır efendim.. İzmire gidiyor dum. Elli tiralık bir ekmek işi vardı. Ona “tamahkâr,, olduk. Tanıdıklar- dan Salim adında biri, bu silâhları bana iki buçuk liraya emanet bırak- mıştı, Paramı istedim, vermedi. — Kardeşim, param yok. Istersen götür sat... dedi. Ben de silâhları sl- dım, kahvede eşe dosta gösterirken, polisler gelip yakaladılar, — Tabanca, bıçak taşrmanın, bun- ları alıp satmanın yasak olduğunu bilmiyor muydun? — Bilmiyordum efendim... — Sana altı lira ceza kestik. Ser- bestsin! Aklını başma topla da bir daha böyle şeyler yapma!... — Teşekkür ederim efendim. Tehdit Etmiş ve Yarlamış Ağır ceza mahkemesi, dün bir ya- ralama ve korkutma davasına başla- mıştır. lddiaya göre, Aziz isminde bir genç, karısı Pikriyeyi yaralamış e ölümle tehdit etmiştir. Suçlu, kadiri dört sene. ğını, fakat Mir tülü Yak: kurta» ramadığmı, kendisine her tdirlü haka- reti yaptığını söylemiş ve kendisini yaraladığını anlatmıştır. Yalnız ölüm- le tehdit etmediğini söylemiştir. Mahkeme, şahitlerin çağrılması i- çin başka güne kalmiştır Bir çocuğun cesedi morga kaldırıldı Arabacı İsmail evvelsi gün beş ya- şındaki kızı Zekiyeyi arabasına al- miş ve bir aralık yavru arabadan te- kerleklerin arasina düşerek yaralan- mıştır. Çocuk dün Cerrahpaşa has- tanesinde ölmüştür. Müddetumumilik bu ölümü şüpheli bulduğu için tahki- kat yaptırmış ve tabibiâdil Envere ce. sedi muayene ettirmiştir. Doktor ce- sedin morga nakline lüzum göster. miştir, Verilecek rapora göre tahki- ne karar vermiştir. Gece No. 74 Genç kadınım, ciddi bir tavırla söy- Jendiğini gören Bilâlle Mevlüt, hemen yerlerinden fırlamışlar, onun yanma koşmuşlardı: — Yooo... Dünyada olmaz... Nere- ye?. Buna, oyunbozanlık, derler. Ev Sahibi sizsiniz.. Nereye gidiyorsunuz? Bundan istiskal çıkar!. İclâl, sinirden boğulmuştu. Yum - ruklarını dizlerine vurarak haykır - dı: — Dinelemiyorsunuz ki.. Herşeyi gakaya, alaya alıyorsunuz! Bilâlla Mevlüt, öbürlerine çıkıştı - lar: — Eğer böyle yaparsanız, İclâl Ha- nım kalkıp gidecek. Biraz susarsa - | Bız, günaha mı girersiniz? Bakalım, ne söyliyecek ? Bir parça da ciddi ko- nuşalım, z Oda, boşalıyormuş gibi birden ses- sizleşmişti İclâl çağır ağır söyledi: — Burada olmaz, deyişimin, sebe- bi var. Sun'ullaha dönerek baktı: — Sun'ullah Beye de söyledim, o da biliyor. Bu apartımandan çıkmak mecburiyetindeyiz. Şimdi anlatabili - | yor muyum? Sun'ullah, başmı salladı : kata devam edilecektir, Y grisi Mahmut YESAKI — EVetenn Ve göğsünü gererek ilâve etti * — Apartımandan çıkmak mecbu - riyetindeyiz. Bilâl, inanmamış ,başını doğrul - uştu — Apartımandan ,yakmda m çi- iğ İclâl, ayağa kalktı hepsine ayrı ayrı baktı : — Yakmı, uzağı yok... Bu apartı mandân çıkacağım... Son günlerde, iğne üstünde gibi oturuyorum. Bilâl, sordu ; — Neden, fclil Hanım? İclâl, dişleri arasından homurdan- İr: — Öbür kiracılar, bizden şikâyet- gi? Movlüt, birden öfkelenmişti: — Burası sizin eviniz. Öbür kira. edara ne oluyor? O, daha söyleyecekti; İclâl, eliyle İşaret ederek sözünü kesti : — Doğru söylüyorsunuz, burası, benim evim... Kimsenin kimseye ka- rışmağa hakkı yoktur. Fakat, insan, evim diye de herşeyi yapabilir mi? Öbür kiracıları, vakitli vakitsiz, taciz Jikalamak için tertibat almış. Yine bu ce tamdı etmeğe hakkımız var mı? Kanununun Tesirleri Yeni meşhut suçlar kanunu bekle- nilen tesiri göstermeye başlamıştır. Dün saat 17 ye kadar müddeiumumi- liğe yalnız altı hâdise aksetmiştir. 16 alâkadarı olan bu hâdiselerden mah- kemelere ancak ikisi verilmiştir. Ban lardan birisi hakaret, diğeri rüşvet vermeye teşebbüstür. Hakaret davası Hakaret iddiasına Sultanahmet ü- çüncü Sulh ceza mahkemesi baktı, Bakırköyünde oturan Mustafa dava- sını göyle izah etti: — Bay hâkim, ben bu kadından w- sandım. Çok söyler. Vırvırından bık- tım, usandım... Malatyaya kaçtım. Altı ay kaldım. Şöyle kafamı dinlen- dirdim. Evvelsi gün o Bakırköyüne döndüm. Edvardın evine indim. Ka- rım bu sabah Kdvardın evine geldi. Bana söylemediğini birakmadı Ben de kendisine söyledim, Mahkeme diğer suçlu Zehrayı da dinledi. O hâdiseyi tamamen inkâr etti. Mahkeme, Mustafayı bes gün hap- se ve 35 lira para cezasına mahküm etti. Polise rüşvet veren çocuk Yaramaz çocuklar, Samatyada tren leri taşlarlarmış. — Polis bunları ya- yaramazlar dün sabah posta treninin camlarını taşlamışlar. Polis Neget,| bunlar taş atarken hemen saklandığı yerden çıkmış ve Karbis adlı 14 ya- şında bir çocuğu yakalamıştır. Cocuk yalvarmaya baslamıe — Amca, ben atmadım, komşu ço- cukları attı. Polis Karbisin ceplerini aramış, su- çunun ortaya çıktığımı görünce, ce - binden çıkardığı 20 kuruşu polise u- satarak; — Amca, bu parayr al da beni bi- rak, ne olur. demiştir. Neşet, bu rilşveti kabul etmemiş ve hemen bir zabıt varakası yapmıştır. Karbis, dün polise rüşvet verme su- çuyla müddelumumiliğe getirildi. Is- tasyon memuru Mehmet Nuri de şa- hit olarak dinlendi. Karbis kendisi. ni şöyle müdafaa etti: “.- Ben polise rüşvet vermedim. © bana para cezası yazdı. Ben de onu verdim.,, Müddeiumumilik, Karbisi asliye dördüncü ceza mahkemesine gönder- di. Bilâl, “Çocuksun!,, der gibi omuz- larmı kaldırdı: — Siz burada kimi taciz ediyorsu. nuz?., İclâlin susturmak istemesini din. lemedi : — Sizinkisi, fazla kuruntu... Say. &! diyorsunuz. Fakat, çok çekin. gen olmağa da gelmez... Genç kadın, söylemek için sabmsız- lanıyordu; fakat Bilâl, apkasmı kes- miyor, birteviye söylüyordu : — Hayır, hayır, lelâl Hanım... Ben, sizi gayet iyi tanıdım. Yüzünüz yu - muşak... Kapıcıya nezaketle münme- le ediyorsunuz., Komşulara nezaket. le muamele ediyorsunuz.. Uşak, hiz- metçi kısmma ,okadar güler Yüz gös. termeğe gelmez. Yüz verince, asta - rmı da isterler. Siz, nezaketinizle. herkesi tepenize çıkartıyorsunuz... Sİ- zi gören, kapıcıya, komşulara karşı eksikli zanneder, Neden ?.. Kirayı pe- şin veriyorsunuz. Bu zamanda, sizin gibi sağlam müşteriyi nereden bula. caklar?.. Sizin gibi tek kiracı, bütün apartımandaki kirdcılara bedeldir. Bırakın Allah aşkma, sizin hesabını. za, benim canım sıkılıyor... Kayıptaki dilşmanları tokatlıyor - muş gibi hakaretle elini salladı: — Kaptetyı, şunu, bunu, adam he. sabma koyuyor da, üzülüyorsunuz.. Vallahi acıyorum, size. Yorularak susmuştu. İclâJ ,gülüm- TAN z.ımn.ma — TASFİYE HALİNDE TÜRKIYE MiLLi SİGORTA ŞİRKETİ HİSSEDARLARINA: 11 Teşrinievvel 1936 tarihli o Tan, Cumhuriyet ve Akşam gazeteleri ile hissedarlar fevkalâde umumi heyet toplantısının 30 Teşrinlevvel 946 ta- rihine rastlıyan Cüma günü icra edi. leceği ilân edilmişti. O gün Cümhuriyet bayramı tatili- ne tesadüf ettiğinden hissedarlar Ti- | caret kanunu ve şirketin dahili nizam namesi hükümlerine tevfikan 11 Teş- rinisani 1936 tarihine rastlıyan çar. #amba günü saat on birde Galatada Voyvoda caddesinde — Türkiye Milli hanında kâin dairede fevkalâde açti. | maa davet olunurlar, MÜZAKERE RUZNAMESİ 1 — Mevcudat defteriyle bilânço- nun tetkik ve tasvibi, 2 — Tasfiye işinin cereyan ve ne- ticelendirilmesi hakkında tasfiye me. murları raporunun tetkiki, 3 — Mürakip intihap ve ücretinin tayini, Igbu fevkalâde içtimaa İştirak ede- çek hissedarların içtima gününden en 4x on gün evvel sahip oldukları hisse senetlerini Galatada Voyvoda cadde- sinde Türkiye MIM hanımda kâin da- ireye tevdi ile mukabilinde makbuz almaları icabeder. Ellerinde makbuz bulunmuyanların içtima iştirak ode- miyecekleri ve bir hisse sahibinin da- hi içtimaa gelmeye hakkı olduğu ilân Olunur. TASFİYE HALİNDE TÜRKIYE MILLi S GORTA ŞİRKETİ TASFİYE HEYETİNDEN BİRİNCİ İLAN Merkezi Istanbulda Galatada Voy- voda caddesinde 16 numaralı Türl ye Milli Hanında kâin Türkiye Milli Sigorta şirketinin fevkalâde olarak toplanan umumi heyetince tasfiyesi- ne karar verilmiş olduğundan: Mezkür şirkette sigortalı veya sair süretlerle alacaklı sıfatile matlüp id- diasmda bulunanların Ticaret kanu- nunun 445 inci maddesi (o hükümleri dairesinde bir sene zarfında tatil gün- leri hariç olmak üzere her gün İs sa- atlerinde Galatada Voyvoda cadde- sinde Türkiye Milli hanmdaki t heyetine müracaatla vesikalarır raz suretile iddialarını kayıt ve isbat ettirmeleri Mizumu ilân olunur. tupla müracaat edebilirler. Bu #üret- le müracaat edeceklerin ellerinde bu- lunan vesikalar tarih ve numaraları- nı müracaat mektuplarında tasrih et- meleri içabeder. Tasfiye Heyeti ŞEHİR TİYATROSU TEPEBAŞI DRAM KISMI Bu akşam saat 20 de BIR KADINI HAYATI FRANSIZ Tiyatrosu OPERET KISMI İstanuf Belediyesi | Şehir Tiyatrosu HU N Yarın saat 1 de Ji Çocuk Tiyatrosu FATMACIK saat 20,30 da DUDAKLARIM. Bilâl, bir koltuğa oturmuştu: ce- binden İncecik, çekirdek tesbihini çı- kardı : — Bitti. Buyurun, siz ;söyleyin.. İclâl, Bilâlin çarpmtı geçirerek ko- nuşurken birdenbire tasasızca oturu - vermesine gülmekten kendini alama- muşta » — Söyliyeyim, Bilâl Beyin söyle - dikleri .pek yanlış değil.. Ben., ken - dimin lüzumundan fazla yumuşak in- san olduğumu biliyorum. Yalnız, in- safı da elden bırakmamalı.. Kapıcı nım lâf: etmek bile Hizumsuz.. Yak nız Ona Kalsa, sesini çıkarmaz. Bilâl, oturduğu yerde homurdandı: — Bahşişini aldıktan sonra... İclâl, tasdik etti : — Evet, bahşişini aldıktan sonra, dünya Yerinden oynasa, aldırış et. mez. Fakat bu apartıman, onun ek- mek kapısıdır. Öbür kiracıların da hatırını saymağa, gözetmeğe mecbur- dur. Öbür kiraetlarla kötü kişi olur. sa, ev sahibi, kapıcıyı tutmaz. Ona hak vermelidir. Mevlüt, İelâli dinlerken düşünü- yordu; gözlerini kaldırarak sordu: — Demek ki kapıcının, size karşı nefsaniyeti çok... İclâl, anlamamıştı: — Nasil nefsaniyet? — Yani, hususi bir kini, şahst bir YILDIZ sineması Yarınki Çarşamba günü matinelerden İtibaren sinema tarihinin. rakipsiz ve emsalsiz şaheseri POMPEİ"nin Son Günleri filmini göstermeğe başlayacağını arzetmekle büyük iftihar duymaktadır. DIKKAT! Yıldız sineması müdiriyeti, memleketimiz sinemacılığı tarihinde yer tutacak cesi ane bir yenilik daha yaparak SENENİN EN BÜYÜK FİLMLERİNİ ilk defa olarak - gayet ucuz fiyatlarla gösterecektir. Umumi Duhuliye 30 Kuruş BİR HAYALET KAÇIYOR Aşk hayaleti??? Korku hayaleti? Bu musmmann anahtarını, bu SARAY sin Perşembe akşamından itibaren EMASINDA Monte Kristo kahramanı ROBERT DONAT tarafından oynanan RENE CLAİR'in SATILIK HAYALET filminde elde edeceksiniz. Yeni... > mamanın Jörlâ dolu Mükemmel... Beklenmiyen vak'a. bir film. . Bir oyun değil ... Bir film de değil... Bu defa .... Kendisi Bizzat kendisi... Şarkı ve müzikhol Kralı G. MiLTON (BOUBOULE) 23 Birinciteşrin Cuma YALNIZ 3 TEPEBAŞI akşamından itibaren GÜN İÇİN GARDEN'i sahnesinde görecek, dinliyecek ve candan alkışlayacaksmız. Cumartesi ve Pazar günleri saat 17 de matine (Louis Feuillad iKi YAV TET, BE SU VE KG iKi YAVR acıklı hikâyelerini büyük bir Sahneler e) in romanı RUCUK UCUGUN” teessürle takip edeceksiniz. u Perşembe akşam' $ Uy 4 E R Sinemasında * MEYERLİNG ,, fil- nin sevimli yıldızı En şen Fransız artisti DANiELLE DARRiEUX ve HENRI GARAT ÇAPKIN GENÇ zevkine, güzelliğine doyulamıyan filmde buluştular, seviştiler ve beraber oynadılar. Yakında MWE ESL.EZK Sinemasında garâzi yok, demek istedim. Genç kadın, kaşlarını çattı, yüzünü | buruşturdu : — Ne münasebet?7.. Yalnız, öbür| kiracıların, her nedense, bana karşı, kinleri, demeyeyim de.. Durdu, kısa bir'düşünceden sonra karar verdi. — Bana karşı takmdıkları garip bir tavır... Mevlüt, tekrar gözlerini kaldırarak sordu: — Ne gibi, garip tavmlar? İclâl, dudakları bükmüştü: — Bilmiyorum... Benim, her hare- ketim, onlarm zıddma gidiyor.. İyi - liklerim bile diken gibi batıyor... Bilâl, çekirdek tespihini elinde sal uyordu : — Bunlara kulak asma, İclâl Ha - nımcığım... Komşu düşmanlıklarını, apartıman dedikodularmı ben bili. rim. Hep çekememezliktendir . İclâl, şaşkım, şaşkın baktı: — Ne gibi çekememezlik? Bilâl, tespihini sağ avucundan s0! âvucuna aktarma ediyordu : — Gençtiniz.. Güzelsiniz... Eh, Al laha şilkür, beş on kuruş paranız var Üstelik karışanmız görüşeniniz yok. zevkinize mecbur yaşıyorsunuz. Genç kadın, şaşkmlığı ziyadeles€ rek gerilemişti : — Ayni sözleri, sahne için de söy- tüyorsunuz?, Bilâl, kuru bir kahkaha ile güldü; — Evlerdeki, apartımanlardaki ko. mediler, vodviller, sahnedekileri bas » tırır İelâl Hanım... Allah selâmet ver- sin, bir hovarda arkadaşımız vardı; bekârken Kurbağalıda bir ev tutacak oldu... Ben de beraberdim. Başımıza gelmiyenler kalmadi. Sun'ullah da gülüyordu — Evet.. Evet.. O, meşhur bir hi. kâyedir . Bilâl, felozofça içini çekerek başı. nı iğdi : — Şimdi anlatması uzun.. Siz, be- ni dinleyin, komişulâarm halleri, ta - vırları hep çekememezliktir; aldırma İelâtin aklı yatmış gibiydi, fakat birden doğruldu: — Bunulda kabul ediyorum, Yal - | nız, komşular, şikâyetlerinde, pek te haksız değillerdir. Gün oldu, sesimiz. den, bütün sokuk, bütün mahalle ta- siz oldu... Geceleri, sabahlara kadar, gürültümlizden, patrdrmızdan, karşı. daki, yandaki apartrmanlarda otu - ratlar bile uyuyamamışlar... Bilâl, ağır ağır başmı kaldırdr, göz- lerini İclâlin gözlerine dikti: — Siz herşeyi gözünüzde büyüktü. yorsunuz, İclâl Hanım!, — Ne gibi Bilâl Bey? — Ne gibisi olacak? Komşular şi- kâyet etmişler; mahalleli taciz olmuş, (Arkası var)