7 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

7 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

«———— 71-10.936 İMAHKEWEL-RDE || —ermem mene “ Sakat Bir Kadı- nım Utanıyorum, Altmış'ık Bir Kadın Hırs zlık Suç usu Sakat bir kadmim, reiz bey!... Hem yaşlıyım, hem sakatım.. Fakat nasıl anlatayım, #ize... Söylemeğe u- tanıyorum . Utanma söyle". . Bunları söyliyen tepeden tırnağı tiyahlar giyinmiş, altmışlık bir ka- dındı. Vaktiyle İŞİ günler görmüş Ol- duğunu, bakışlarından, hareketlerin- den sezmek kabildi. Mahkeme huzu- runa hırsızlık suçundan dolayı gel - mişti, i Bir apartmanın merdiven ayağın. da duran bir parça bezi alıp Vücudu. Ba sardığı iddin ediliyordu. Bu bezi ne yapmak için aldığını, mahkeme huzurunda anlatmağa çalı- gırken büyük sıkımtı çektiği görülü - Ihtiyar kadın arada bir dinlenerek kendini şöyle müdafaa etti ; — Sokakta birdenbire başım döş- dü. Bazan böyle olurum. Amma © günkü pek fazla idi, Sabahtanberi ağzıma bir lokma ekmek koymamış- tım. Duvarlara tutunarak, Pangaltı- da bir apartrmanm kapısını çaldım. Genç bir kız çikti: m3 — Aman yavrum... dedim, ihtiyar- lığrma merhamet et. Açlıktan başım dönüyor, Bana bir tabak yemek £e- tirebilir misin ? 1 ş Kız içeri girdi, biraz sonra elinde para ile geldi : — Yemeğimiz yok. Şu beş kuruşu al da karnını doyur- » Dua edip ayrddım. Karşıda . firm vardı, Oraya girdim. Beş kuruşa bir boğaça alıp ayakts yedim. Fakat karnım doymamıştı. Bu sefer, yeni- den başım döndü. Demin, bana beş kuruş veren kıza bir daha gidip yal varayım ,belki bes Kuruş daha verir. dedim , Ve ağır ağır yürüyerek apar- tımanın önüne geldim . Baktım ki kapı açık... Tam bu s1 - rada... Ah reiz bey, size söylemeğe u- rum. Ben sakat $ir kadınım! —— Sakatlık ayıp mi, niçin söyle » eğe utanıyorsun? — Nami anlatayım, bilmem ki. Bu sakatlık yüzünden sık sik altımı Wi #ırım. Oracıkta yine ılatmışım. Merdiven ayağında temizce birbez görünce, hemen, belime sardım, Yü - Tüdüm. Arkamdan — Kadın! Kadın! Dur, diye bir ses işittim. Dönüp baktım, beni çağır - yorlardı . za — Hadi, karakola gideceğiz. dedi- ber. — Ne var ki? diye sordum » — Kapmm içinden ayak Silinen bezi çaldım! Bezi çıkarıp gösterdim is j sim 1k a alıp Karako- la,'oradan da buraya getirdiler » Ben fakirim amma, reiz bey, > i ASIN Tes is « taraeniz, sorun beni., Düşmez Kalk - maz bir Allah... Suçlu Kalyopinin yine galiba başı Gönmüş olacaktı. Iskemleye tutundu. Ve sallanan başını elleri arasında Küçlükle zaptederek sendeleye sende leye dışarı çıktı. y Üçüncü ceza mahkemesi, Kalyopi- Bin iddiası doğru olup olmadığını an- lamak için şahitleri dinliyecek, hük* Münü ondan sonra verecekti . Üç lira dolandırmış! Sarı sakalma yer yer Kir düşmüş bir adamdı: Adı Osman oğlu Meh- Met. Ziba sokuğnda oturduğunu. Peçberlik yaptığını söylüyordu. Üçüncü ceza hâkimi sordu * — Ziba sokağında mı reçberlik Yapıyorsun ?, Suçlu Mehmet buna cevap Verme: | ge Mİ ve yalnız başını önüne (eğmekie İktifa etti . — Bak, senin için, dolandırıcılık Yaptı, diyorlar, Birinin üç Jira par” Amı dolandırmışsın? . — Hayır efendim... Dolandırma - dım, ödünç aldım. saç, Ödün aldığın gat tanıyor 1 ; — Tanımam,. . — Tanımadığın ağam, sana nasıl Borç para verdi ? Mehmet, bu suali cevapsız bırak - 1, Fâkat, ilk ifadesinde su itiraf. ! Makedonya Eski Komite Bu ga- rista da Gizi Faaliyete Geçm ş Belgrat, 6 (Tan) — Vreme gazete- sine bildirildiğine göre, zabıta. Bul - da Cumaibalâ kasabasında sabık Mekedonya ihtilâl komitesine mensup bir gizli teşkilât meydana çı karmıştır. Teşkilâtm başında bulu - anlardan Mirço Dimitrof, Jarko Za holof ve Kiro Alexandrof tevkif edil. mişlerdir. Zehirlenerek mi ölmüş! Polis ve müddelumumilik. dün,| Müstafa Reşit isminde bir mütekai- din ölümiyle neticelenen bir zehirlen- me hâdisesinin tahkikile meşgul ol- muştur. Beyoğlunda Bekâr sokağında bir odada oturan Mustafa Reşit, üç gün evvel eve gelmiş ve ev #ahibine: “.— Bugün lokantada midye yemiş- tim. Karnım ağrıyor... demiş ve on- 'dan sonra da hastalığı devam etmiş" | v. tir. Nihayet evvelisi gün kapısmın açılmadığını gören ev sahibi polise müracaat etmiş. Kapı kırılarak İçe- tiye girildiği zaman Mustafa Reşit, karyolasınm içinde ölü olarak bulun- muştur. Bundan sonra müddeiumumi lik tahkikata el koymuş ve tabib âdil Anver cesedi muayene ederek morga kaldırılmasına lüzum (göstermistir. Ceset, yarı çıplak bir halde ve oda nm içi gayri muntazam bulunmuş"r. | Mustafa Ri in ötedenberi şiir yaz-| dığı anlaşılmaktadır. Odasının bir| köşesinde, yeni bastırdığı ve Süs | satışa çıkarmadığı bir şiir kitabı da yardır. Morgun vereceği rapora gö- re tahkikata devam edilecektir. Po- 1is odaşmı mühürlemiştir. m — —©— larda bulunuyordu : — O gün, yine işsizdim, Sabahtan akşama kadar, bana birlokma ek- mek parası kazandıracak iş aradım. Açlık bir yandan dermanımı kesiyor- du, Edirnekapısı dışmda bir kahveye kendimi attım. Alışkın olmadığım için dilenmeğe utanıyordum, O sırada aklıma bir hile geldi, Kahve içen ara- bacılardan birinin yanma sokul” — Benim bildiğim bir yerde kal - dırlacak moloz taşı var. İstersen »- rabanı getir taşı... Ben, molozlarm sahibi ile anlaştım. 30 lira verecek! dedim , Arabaer sevindi : — Nerede o taşlar? diye sordu. — Fatihte... İstersen gidip göre- lim! dedim. Beraberce yola çıktık. Fatihe giderken, kendisine sacıldım: — Karım Cerrahpaşt besin tıyor. Doktordan rapor alaca - ln lira yol parası lâztm.. Ver üç lira, sonra öderim... dedim.. Çıkardı, üç Birayı verdi. Ben de parayı alıp, yanımdan uzaklaştı - Halbuki mahkemede bu moloz ta- gıtma işinden hiç bahsetmiyor: — Açtım... Hastaydım!. diyordu. İnfaz edilmiş beş mahkümiyeti ol- duğu çelen cevaptan anlaşılıyordu. Müddeiumum! ceza kesilmesini İs- Akim, suçluya: en söz senin... Bir diyeceğin var mı? diye sordu. Osman Oğlu İ4T, urun hâkimlere bak MİŞ kendini müdafaa için tek keli- yn le görüldüğü için Üç a on beş gün ceza kestiler . “Ceketi okutmuş, sıra oltaya gelmiş!,, Hamal Boğosla issiz takımından A- gop arasında geçmiş bir vaka... Dıva- cı Boğos, yana yakıla anlattı: ma — O gün, Direklerarasmda, Hilâl sinmmasma gitmiştim. Kırk yılda bir de keyfedelim, dedik, Burnumuz- dan geldi. Bizim gibi adam, sinema- gın neresinde oturur. Tabii doğruca (yaradi) ye girdik. Film de bir can| film ki, daha yarısmda uykum ei Zati; yorgunum da bir yan- dan,. Ceketimi başımın altına koyup azacık kestirmişim. Karanlıkta, gözümü açtım ki, bi - zim ceket uçmuş... — Ceketi aşranm bu adam olduğu — Gördüm beyim. Ceketi alınca, tüydü ama, elimden kurtulamadı. Ba- lıkpazarında, yetiştim. Şu elindeki oltayı görüyorsunuz, onu satmaya Ça- balıyordu. Benim öeketin cebindey- di olta!,. Ceketi okutmuş, #ra gel: miş oltaya... Şu dünyada ne açık göz y v0 adamlar var, ireiz bey! . a , A AZ A9.3.2 . e Koz Kör. (8) oynar ve bütün leve- leri yapar. * Bu meselenin halli 8 Teşrin Fer. şembe sayımızda çıkacaktır. 'eşrinievvel Pazdr sayımızda çıkan meselenin halli . 32 2 DV.9.6.54 448 . ” * ADYV.1096 1*55 v"2 RET * ARDI0763 is R2 A — Müzayede nasil olmalıdır, (S) İne yapmay taahhüt etmelidir? (Kon- trakt Brie) B — Bu el nasıl oynanmalıdır? C — (E) ve (W) tarafmdan (S) nin alacağı taahhüdü yaptırmamak mümkün müdür? Nasıl? Müzayede esnasında (B) pik nevi vurduğu için (W) oyuna pik (5) Ji. si ile başlar. * Bu mesele bir mükâfatı bakada oynanmıştır. A — Müzayede: (8) körden küçük Şlem taahhüt etmelidir. Müzayede- ye 1 körilek 'amasıvebu suretle ortağınm cevap vermesine - 2 karo - imkân bırakması lâzımdır. Bu'arada CE) de2pikister. (S) 4 kozsuz, (N) 5 trefl ve nihayet O(S) 8 kür. (6 kozsuz da mümkündür.) B — (W) nin pik (5) lisini oyna- masından anlaşıldığna göre —zira 2 ve 3 yerdedir— elinde «anenk bir. pik (4) lüsü daha bulunabilir. De- mek ki pik (R) "inden sonra eldeki üçüncü piki yerden kesmek mümkün değil. Binaenaleyh ilk on Leve şöyle oynanır: 19) — (E) pik (A) smı alır. 29) — (E) ortağına kestirmek ü- midile pik oynar, (S) (R) yi alır, O ğer E başka bir renk oynarsa (8) alıp yine pik (R) sini yapar, 39) — Karo (A) ss, 49) Trefi (R) si, 5,8,7, 8, 9 ve 10) — (5) altı defa koz oynar. Bu noktada şöyle bir vâ“ siyet hasıl olur: N SD 4 A4 müsa- R . * * * a 11) — (S) son kozunu oynar (W) karo (D) sini sağlamamak için bir trefi atmak mecburiyetindedir. Keza (E) de pik (8) lisini sağla” mamak için bir trefl atmak mecbü- riyetindedir. Bu suretle (5) iki Lave daha —iki terfi — yapar. C — (E) kuvvetli bir oyuncu İs© (8) nin taahhüdünü yapmasma mani olabilir. Ortağını pik (5) lisini ©” namasından derhal anlaması lâgm gelir ki (S) pikten (R. 8. 7) vardır. Keza bilmesi icap eden diğer bir nok- ta da, en sonunda hasmı sıkıştırıp bir kâğıt attırmak için ona evvelden bir leve yaptırmak lâzrmdır. (Bu tabiyeyi biz de “Viyana açmazı, bahsinde izah etmiştik) Binaenaleyh (E) ilk piki almayıp (8) nin (R) yi yapmasına müsaade ederse elinde pik (8) ve (7) lisi ile kalan (S) iki tarafı sıkıştırmıya muvaffak olamaz; zira dokuzuncu Levede (5) nin elinde 2pik 1 irefl 1 koz kalır, ve küçük Şlem taah- hüdünl yapamaz. | Hafriyat ne safhada? AN Tarihin Yeni Meş'alesi Amerikalı Bir Profesör Alacahöyük Halriyatı İçin Böyle Söylüyor | Albert T. Olmstead Ankara, 6 (Hususi mubabirimiz. den) — Eski çağlar tarihinin tanm- mış âlimlerinden ve Şikago tiniversi. tesi Şark #vstitüsü profesörli Mr. Albert, T. Olmstead; Alacahöyük kazısının almıya başladığı büyük ç- hemmiyeti, yakından görmek için memleketimize gelmiş; Alacahöyü. ğe gitmiş, tetkikler yapmış ve Anka. raya dönmüştür “Ogüst mabedini bulamadım..,, Profesör diyor ki ; «— Yirmi sekiz sene evvel Corvell üniversitesinin tertip etmiş olduğu bir tetkik heyeti ile birlikte Türkiye. ye ve Ankaraya gelmiştim, Bilhassa Ankara ve civarmda Eti eserleri a- ramış, kıymetli neticeler almış ve neğretmiştik. Ankaradaki Ogüst ma- bedinde Ogüstün hayatını bildiren Lâtince ve Yunanca yazılarm kop- yelerini çıkarmıştık. O zaman geli - şimde Ankarada iki hafta kadar kal saaten. Halbuki bu sefer gelişimde Ankarayı kat'iyen. tanıyamadım. Ogüst mabedinin yolunu aradım, onu da bulamadım .Ankaranm ge girdiği istihale şayanı hayrettir. An- kara tıpki, Amerikanm garp şehirle. Ti gibi bir gece içinde yerden biten tabirini kullanabileceğim tamamiyle modern bir şehir olmuş... Alaca Höyüğün değeri: 1 Alacahöylükte geçirdiğim iki” gün,| hayatımın en kıymetli saydığım sa - atleridir. Alacahöyük hafriyatı kü- | cük bir kazadır. Buna rağmen Yakm Şarkta şimdiye kadar yapılmış olan #azıların en mühimmi olduğunda süphe yoktur. Hafriyatta takip edi - len metodlar fevkalâde güzeldir, A - merikalılar ve Avrupalılar tarafından İ yapılan bir çok kazılarda bu metod güzelliğinin temin edilebileceğinde j süphem vardır Simdiden söyliyebileceğim bir şey| varsa, oda bu eserlerin eski çağlar tarihinin bir kısmının yeniden yazıl masmı icap ettirecek kıymete oldu. Zudur. Türk Tarih Cemiyetini gös - terdiği canlı faaliyetinden dolay! teb- rik eder ve bu güzel eserlerin bir an evvel halka sunulmasını dilerim. Alâkadarlardan aldığımız malü -| mata göre; Alacahöyükte çıkarılan ve hepsi teker teker harikulide bi - ver san'at eseri Olan eserlerin bize verdiği netice şudur: Alacahöyükte yaşıyan insanların Pişmiş seramik, hayvan yetiştirme, ekincilik, tuvalet, giyiniş ve diğer kültür faaliyetleri zamanlarma nis - betle fevkalâde inkişaf etmiştir. Bu da gösterir ki, dünyanm diğer yer - lerinde ve bilhassa Ege ötesinde ku- Tülan medeniyetin anası ve hocaları, çok daha evvel inkişaf ettiği bu eser- lerle isbat edilen Eti Türkleridir. Havaların müsait gitmesi dolayı- siyle Höyükteki canlı faaliyet de - vam etmektedir. Bakır devri mezar » larmın açılmasına ve bilhassa taş çağma ulaşmak için Sfenkeli kayıdan 7 MA Yazan: Stephan ZWEIG Elbise Giydikleri Barhay kral ve kraliçenin ortasına oturdu. Velishdi kucağma aldı. Kar- şıya Madam Elizabet ve mürebbiye olurdular, Ortalarma Pieton yerleş U. Küçük prensesi mürebbiyesi ku- ağına aldi. Bu suretle biraz altı kişiye dar gelen arabada şimdi sekiz kişi gidiyordu. Krallık ve haik mümessilleri dizdize küçücük pip arabaya tıkılmış oturuyorlardı. Tiç. bir zaman kral ailesile meclis azala. rt biribirlerine bu kadar yakm o'ma- mışlardır. Arabada geçen hüdiseler, hem pek tebii, hem de beklenmiyen şeylerdi. Evvelâ her iki taraf biribirine soğuk ve düşman muamelesi etti. Her iri. $i'de âonuna kadar vakar ve ciddiye. ti muhafaza etmiye szmetmişlerdi. Hele Mari Antuanet yüzlerine bile bakmıyor ve bir kelime bile #öylemi. yordu, Onlara karşı ricacı vaziyette gö- rünmek istemiyordu. Murahhaslar da nezaket ile tabasbusun ayrı ayrı şeyler olduğunu göstermek İstiyor. lardı. Müfrit ihtilâlci Pieton arasıra iğ- neli sözler söylüyor ve pek azametli bulduğu kraliçeye bir ders vermek istiyordu. Bir aralık kral ve ailesi- min saraydan kaçmak için adi bir sokak arabasına bindiklerini ve bu arabanm da İsmini unuttuğu bir Is- veçli tarafından kullanıldığını söyle- di. Hattâ bu İsveçlinin ismini ha- tırlaması © için kraliçenin kendisine Yardım etmesini istedi, Mari Antua- neti yaralamak icin daha zehirli bir silâh bulunamazdı, Sevdiği adamı ima ettikleri pek belliydi. Fakat kraliçe, her zamanki gibi kuvvetli seciyesivle kendisini müdafaa edebildi. Sert bir sesle şu cevabı verdi: — Sokak - arabacılarının ismini bilmek âdetim değildir. Bu atışma ortalıkta “bir soğukluk husule getirdi. Fakat biraz sonra ve- Uahdin bir hareketi etraftaki ger- ginliği giderdi. Arabaya binen bu iki yabancı ço- cuğun merakını tahrik etmişti. An- nesinin kucağından inerek küçücük parmaklarile bu adamların elbisele- rindeki düğmeleri tuttu ve bu diğ. melerdeki yazıyı heceliyerek okudu: (Serbest yaşamak veya ölmek) Ihtilâlin düsturlarından biri böy- lece ifade edilmişti. Thtillciler gül-| miye başladılar. Müstakbel Frensa| kralının bu düsturlsrı okuması pek tuhaflarma gitmişti, Bunun üzerine konuşmıya başladılar. Eler İki taraf ta biribirlerini ümit ettiklerinden da. ha fazla sevimli buldular. oIhtilâlei Pieton ile genç avukat Barnav (za- lim) ismini verdikleri bu insarları zannettikleri gibi bulmamışlardı. Hu- susi hayatlarında kral ve kraliçe de | adeta insanlar gibiydiler, Halbukı onları gururdan yanlarına yaklaşı) - maz, şımarık, manasız ve budala sannediyorlardı, Krallığın bütün in- sani duygularını mahvetmiş olduğu- | na kani idiler. Fakat hayretle görü- | yorlardı ki, bunlar da adeta bir aile gibi biribirine merbut ve adeta in- sanlar gibi (o terbi ve sakindiler, Çocukları'da tıpkı kendi çoc gibi oynuyor ve annelerini seviy du. Ihtilâlciler yavaş yavaş kraldan daha temiz ve daha süslü elbiseleri olduğuna utanmıya başladılar. Orta- daki gergin hava düzeldi. Biribirle- rine karşı nezaket ve ikram ediyor » Vardı, Kral kendi bardağile Pieton' şarap veriyordu. Biraz sonra veli - aht babasina yaklaşarak bir şey 8Ö: ledi. Fransa kralı çocuğu bir gümüş oturak üzerine oturtarak işini gö dürdü. Bu hal ihtilâleileri büsbütün hayrete diişürdü. Demek bu adam alelâde bir insan gibi bir babaydı. Diğer taraftan kraliçe de fikrini de. giştiriyordu. Bu (canavar) larm her insan gibi terbiyeli ve nazik olduk.| larmı görüyordu. o Bunlar söyledik. leri gibi kana susamış terbiyesiz «. damlar değildi. Hattâ bazı asrizade lerden daba İvi, konusmasını bilen | itibaren beş metrelik bir yarma haf- riyatı yapılacaktır . akilli, dirayetli. iyi arkadaşlardı, Be- | evvel | RI ANTUVANET:.. RO MmönLl Çevvren. Kezsun 4. 6. YALMAN İhtilâlciler, Kraldan Daha Temiz ne Ütanıyorlardı olmamıştı ki, düşman olan ve biri- birine sert müamele etmiye niyet et- miş olan iki taraf biribirile kaynaş- mış ve anlaşmıştı. Hattâ tatlı tatı konuşmıya bile başlamışlardı. Krali- çe lâkırdıyı siyaset vadisine geti - mişti. İstiyordu ki halkın şannettiği ve gazetelerin yazdığı gibi akılsız ve cahil olmadıklarmı ihtilâlcdi reisler | anlasın. Murahhaslar da meclisin maksatlarile Marat gibi müfrit in- sanların fikirlerini biribirine karış * tırmamalarını anlatmak istiyorlardı. Eski bir tecrübe tekerrür ediyor, 88“ Fay havasınm her insana nasil tesir ettiği bir kere daha anlaşılıyordü. Uç gün üç gece bunaltıcı bir #i- cakla seyahat etmek, türlü heyecan ve ıstırap çekmek hiç şüphesiz ki, çocukları ve kadınları yormuştu. Uy- kuya dalan kralın kız kardeşi Ma- dam Elizabet istemiyerek Pieton'a dayanmıştı. Bu budala serseri, bi- nu kendisine bilhassa yapılmış bir hareket, bir yanaşma hareketi zan netmişti. Yazdığı şu satırlarla ssif- larca kendisini herkese gülünç et- miştir, — Madam Elizabet bana tatlı bir bakışla bakıyordu. Felâketten müte- vellit bir halsizliği vardı. Gece ok muş, ay IşIğI etrafı aydınlatıyordu. Madam Elizabet yeğeni küçük pren- sesi kucağıma aldı. Çocuk yarı onun dizinde, yarı benim dizimde oturu - yordu. Prenses biraz sonra uyudu. Ben kolumu uzattım, Madam Eliza- bet te kolunu benimkinin üzerine dayadı. Elimin birisi onun koltuğu- nun altındaydı. Kanının şiddetle de- veran ettiğini, vücudunun harareti- ni duyuyordum. Gözleri daha mu- nisleşmiş, ve nemlenmişti. Bütün ha- Mnde bir rahavet vardı. Hüzünle şehvet , biribirine - karışmıştı. Belki de yanılıyorum. Fakat öyle bir ka- naatim var ki eğer yalnız kalmışol saydık, etrafımızda kimse olmasay - “ kollarımm arasına sokulacık ve bundan mahzuz olacaktı, TArkası var TI BORSA benmi 6 TEŞRİNİEVVEL, SALI Paralar amc SE Sterlin i Dolar > Yenmez tr. sviçre İr, Alim © © ndra üzerine Cenevre Brüksel Florin Stokbolm Madrid ham Iş Bankası N i Hamitine Anadolu 7: 60 e Sirketi Hayriye Tramvay Bomonti Nektar Terkos Aslan Çimento Merkez Bankas Osmanlı Bankası Şark Merkez Eczanesi İstikrazl Türk Borcu I ” u » yi Ergani A B.C, Istikrazı Dahili Sivas — Erzurum I Tahvilâr —a.. Bantı Anadolu 1 ve TI kupon kesik ” “ir Misir tahvilleri gr teri 1903 Ir” 1911 4,50 10: 9 105.50 " ea (9) Diğer paralar üzeri raber seyahat edeli henüz (e saat “eimaytır nde muamele gi-

Bu sayıdan diğer sayfalar: