Kayseride Gezintiler Kayseri 20 Eylül K &yserili dostum: — Şimdi nereye gide lim, dedi, (o Sana halı tezgühle- rmda işliyen kızları gösterecek tim. Fakat yolumuzu değiştirdik.. İitersen belediye dairesine 'gide * lim, — Yok dedim. Belediye reisi ile görüşmektense belediye ile görüş- Meği, şehirle bir mülâkat yapma- y: tercih ederim, — Sen beni evvelâ şu tezgâh- lara götür. sonra düşünürüz... Hava o kadar sıcak ki parmak- larımın Ucundan — bile ter damlı. yor. Alnımı mütemadiyen siliyo - rum, fskat mütemdiyen terliyo- rum.. Bir #raba bulsak... İşte bİr. araba geçiyor, atliya- ım... ayseri yanımızda kaldı. Biz, kır yolundan (ilerliyoruz. Bir çiftçi döğen döğüyor. Bağlar golumuzda uzanıyor. Dört köşe beyaz badanalı, kışla gibi bir yer gördüm. Dışarı bir penceresi bile yok. Kapısında bir de bekçi duruyor. — Burası neresi?.. Kayserili dostum çapkın Gap kın güldü; — işte örasr... Kızların yeri. — Kapısında bekçi mi durur? — Dürmasa bu haşarı Kizlar zaptolünur mu? o Hergün bâdise çıkar, gürültü çıkar... Bu esnada kapının önünde allı yeşilli, morlu bir sürü kiz peyda olmuştu. Biz kendilerine o birez daha yaklaşıyorduk. Kayserili dostum: — İstersen sen git, bir kapısm- dan bak... Ben burada dururum. Malüm ya, sonra dedikodu olur. Gençlikte burada az hovardalık mr etmiştik? Fakat şimdi unumu- Zu eledik, eleğimizi ipe astik. Es- ki günler de”Kalmtd” O zaman burada taki iyiürdi, KYz'oynat - irdi. - Şimdi takı'işmek Yasak. — Peki, şimdi kız da oynatıl- mıyor mu?.. — Oynatmasan bu âlemin keyfi olur mu?. Fakat rakıyı dışarda içmek şartile... — Peki, kızları eskiden nasil oynatırdınız? Şu eski hovardalık- ları bir anlatsana bakalım? — O da garip bir âlemdi. Hep arkadaşlar bir olur, bir eğlence- ye giderdik. Biz rakı sofrasını ku- rar, kızları oynatmıya başlardık. Fakat eğer içimizde birisi o kızm dostu ise, kiza bakmak ayıptı. Kız oynar, biz önümüze bakardık. Ona bakmak hakkına yalnız döstu sa- hipti... — Şimdi?. — Şimdi doğrusunu istersen vallahi bilmiyorum. Dedim ya ben burada durayım, arabada Seni beklerim, sen git bir kapıdan bak.. — Yok, vazgeç. Yalnız sen an- lat... Şimdi ben gidersem, hiçbir şey görmeden dönerim... — Canım, işte burası büyük bir binadır. Içinde odalar vardır. Her kızın haline vaktine göre bir oda- 8i bulunur. — Hali vakti olmıyanlar?. — Onlarm da ikisi üçü bir oda tutarlar... — ve — Aralarında perdeler (vardır canım... Hem bunlar pişkin kızlar- dır. — Kayserili midirler?.. — Yok, ithalât mal. Memleke- tin her tarafından gelirler. Altmış yetmiş tane kadar vardır Her cinsi bulunur. Sarısı, esmeri, küm- rak... Bunlar eskiden şehre yalnız çi- kamazlardı. Eğer bir alış veriş yapmak, bir şey satınalmak icap ederse bekçi ile beraber arabaya binerler, şehre giderler ve sonra bekçi ile beraber dönerlerdi. — Şimdi?.. — Şimdi serbestçe şehre gider- Jer. Fakat buradan çıktıkları kay- dolunur” Akşam muhakkak avdet —— e VK SITESİ Onbeş Kuruş İçin: Sabahtan Akşama Kadar Halı Doku- © yan Minimini Kızlar Memleketten Röportajlar m Mümtaz Faik etmek mecburiyetindeğirler. Bu sı .We hususi surette evle- re gitmenin ve kontrolsuz yaşa manın önü alınmıştır. Ki kızların kocaman kiş- Taşınır urkada” bırakmış “ ve şehrin içine datiriiştik, 47 Kâh. araba. 'merkeplere; “kik merkepler arabaya yol veriyor, bu suretle dar sokaklarda dura dura ilerliyoruz. Halı tezgâhlarını arı - yoruz. Bir evin önünde dürduk. Kapıyı çaldık, — Kim 0?. — Aşa Başı örtülü bir kadın başörtüsi- le ağzımı, burnunu ve bir tek gö- zünü kapamıya uğraşarak kapıyı açi. — Burada halı dokunuyor mu » — Evet... — Haliları görmek istiyoruz da... Korkma, bey miişteridir. Ha- ” lılarmıza bakacak!.. * çeri girdik. Büyük bir evdi I burası. Buradan geniş bir kapı 'açılıyor, büyük sofaya dahil olunuyordu. o Kayserililer buraya Tokana derlermiş. Tokana, salon gibi bir yermiş. Misafirler bura- ya kabul olunur, burada çalışilir ve burada oturulurmuş. Uç küçük kız bir halı tezgâhi- nın başına geçmiş, halı doküyor- lar, minimini ellerini bir makine çevikliği ile gergin iplerin arasin- dan mütemadiyen geçirip dürü » yorlardı. Tezgâh duvara dayanmıştı. Uç küçük çocuk © yerde bağdaş kur- muşlardı. Hepsinin bir elinde ip - lik, diğer ellerinde bir küçük ça- kı vardı. Her iplik üzerinde sağ elleri bir mekik gibi işliyor. Sol ellerindeki çakı İle ilmiklerin uç- larmı kesiyorlardı. Kadma sordum: — Kaç paraya çalışır bu çocuk- lar? — Belli değil. Nekadar çalışır. larsa,.. — Ne hesapla para alırlar? — Sıra başma... Kadın, minimini kızlarm (kiç para aldıklarını söylemek İstemi - yordu. Fakat ben de söyletmiye niyet etmiştim. — Peki, buradan bir sıra yap- tilar. Kaç para ellerine geçer?- — Otuz para... — Bir sırada kaç ilmik yardır?. — 400... Demek bir kız 400 kere ilmik yapacak ve ancak bundan $#onra 30 para alacaktı. Kadının snlat- tığıma göre, bu suretle iyi ve Ga lışkan bir kızm günde 15 kuruş kadar kazanması mümkündü. — Kaç saat çalışırlar? — Belli değil, Sabahleyin baş- larlar, gün kararana kadar ya - parlar, — Yani yazm çok, kışm daha iz çalışırlar, öyle mite — Belli olmaz. Bazan on ikton üç saat çalıştıkları da olur. ine bu kadınm anlattığına göre Kayseride halı doku- mak vaziyeti şu şekildedir: Boyalı iplikleri ve tezgâhı bir dükkân sahibi temin eder. Bunu bir kadına ihale eder. Bu kadın işçi kızları bulur ve çalıştırır. Ken- disi götürü bir hesapla para alır... Iplikler yerli yünden yapılır. Bo- yası Uşak boyasıdır. Kayseri ha- kları hem sağlam olur, hem de renklerini atmaz. Fakat son za- manlarda tezgühların adedi azal miştir. Bunun da sebebi, Avrupa- nın çok halı çekmemesidir. Kayse- ri halılarının ne Kayseride, ne de memleket dahilinde geniş bir is- tihlâk pazarı yoktur. Onun için tezgâh adedi bemen Yarı yarıya İnmiştir. Kayserili kadına sordum: — Peki, halı işi çok mu kârl da bununla uğraşıyorsun? Meselâ fabrikada neye çalışmıyorsun?.. — A oğul, dedi. Hem ehlim mü- saade etmez, gideyim çalışayım, hem de ben istemem... — Niçin? — Çünkü, burada bir taraftan halı dokuturken öbür taraftan da ev İşimle uğraşırım. Ben ilâve ettim: — Hem senin çalıştığın yok de- gil mi? Bu kızlar çalışıyor, sen bunlara iş buluyorsun. Açıktan para alıyorsun. Sermaye başkası- nın, çalışma başkasının... — Ama ben de nezaret ediyo - rum. Nasıl çalışıyorlar, bâkiyo- rum... — Orası öyle. Küçük kızlar bizim bu muhave- temizi dinlemeyi bırakıp tekrar ön- lerindeki işlere koyuldular. Mini - mini elleri, on saat, on iki Sâzt çalışmadan sonra 15 kuruş alabil- mek için bir mekik sür'atile, iplik- ler ve ilmikler arasında kaybol- mıya başladı. rar | Yapılan Tiyatro Antalya, (Hususi muhabirimizden) | — Antalya civarı tarihi harabe dolu bulunuyor. Buralarda öyl zel eserler varki, bakılıp saklensa, hazineler elde edilmiş olacağı iddia Olunabilir, çoğu, bu havalinin en eski sak olan Solim Türklerinden kalmadır. aVktile Orta Asyadan çıkıp gelerek “Antalya,, civarına yerleşen Solim Türklerinin muazzam eserlerinden ka lan harabelerden biri de, bugünkü Antalya gehrinin kırk kilometr3 şi - mali garbisindeki Termesos harabele- ridir. Solim Türklerinin bu merkezi idarelerinde ta o zamanlardan kalma paralar bulunmaktadır. Buralarda hafriyat icra edilse, eski Türk mede- niyetine sit birçok eserler bulunaca» ği kuvvetle tahmin edilebilir. Antalya vilâyeti dahilinde, eski 1 simleri tesbit edilmiş birçok harabe harsbede bimizzdim bir” tyatre ve #stadyom yıkıntısı, geniş sokaklar gö- ze çarpıyor. Hattâ harap evlerden bazılarının kapılarında, binlerce se- ne evvelki sahiplerinin isimleri yazı- h olan levhalar görülmektedir. Seba Melikesinin Heykeli Antalyanın yetmiş kilometre görki şimalinde, “Köprü çayı, nın kena- rında da bir harabe vardır ki Belkıs harabesi diye anılıyor. Kable'ınilât 2500 sene evveline ait olan bu hara- bedeki tiyatro maballi emsalsiz bir sanat €seridir ve nisbeten 22 tah»ibe uğramış bir haldedir. Elli bin kiş alabilecek vaziyette, kâmilen mer - merden, ömsalsiz nakışlar ve tezyi - natla Yapılmış kademevari oturma mahalleri, en üstünde yüzlerce mer- mer levha, âdeta oya İşler gibi mer- merdeh mamul başlıklar ve çerçeve- ler bugün bile muhteşem bir mansara #r3€diYor, 4430 sene evvel yaşamış olan Mİmerina karş rinsanda hayret ve takdir uyandırıyor. Tiyatronun methalinde nakıslarla süslenmiş bir kız heykeli vardır. Bu heykel, meşhur “Siba,, melikesi Bel- e Biabet edildiği içindir ki, hara- Antalyayı çevreleyen harabelerin iJistilâ ederken halk kıymettar eşyası nun Harabeleri beye da Belkıs ismi verilmiştir. Bu- ralarda, henüz halledilemiyon Lisya lisaniyle yazılmış birçok kitabeler de| vardır. Toprağın altındaki hazine Vaktile Iskenderikebir. buraların nı toprağa gömmüş olduğundan: ye- rin altında kıymetli hazineler saklı olduğu zannedilmektedir. Nitekim ci- varda yeni pirinç kanalları açılırken birçok oski eserler, lâhtlar, göz yaşi şişeleri, paralar bulunmustur, 71 eserler ve heykeller “Antalya, mü- zesine ka niştır. | . Bu &sarı âtikanm oldukları yerde İher gün biraz daha harap olup gitme- sine meydan verilmesini gönül srzu etmiyor. İmkân olsa da hafriyat icra edilse birçok eski eserlerin meydana çıkarılacağı da muhakkaktır. | Divanbekir İlantamdi .slamamen Yandı Diyarbekir, (Hususi muhabirimiz- den) — Diyarbekir amele hastanesi geçen pazar günü akşamı çıkan bir yangın neticesinde kül olmuştur. Hastanede yatan 102 hasta tamamen kurtarılarak askeri hastaneye nakle dilmişlerdir. Nüfusça, zayiat yoktur. Zarar ve ziyan iki yüz bin lira tah - min olunmaktadır. Maamafih hasta» ve sigortalı bulunuyordu. Yanginın nasil çıktığı tahkik olur maktadır. Sıvasta mahsul iyi Sıvas, (Hususi muhabirimizden) — Bu yıl Sıvas ile çevresinin arpa ve buğday mahsulü köytümlizün - yüzü. nü güldürecek şekilde çok iyi yetiş- miştir. Sıvasta kahvehaneler azaldı Sivas, (Hususi muhabirimizden) — Sivas kahvehanelerinin ıslahı için belediyece verilen karar Üzerine, gây ri sıhhi ve gayri muvafık vaziyette bulunan kahvehanelerden çoğu ka- panmış, şehrin sağma soluna ser'- pilmiş olan 120 - 130 kadar kahve - hecenin ancak 6-7 tanesi kalmıştır. “Yozgat Muallimlerinin Toplantısı Yozgat, (Hususi muhabirimizden) — Yozgat öğretmenleri eylül içinde, kültür direktörü Ziya Eoyacoğlunun başkanlığında, 986 - 837 öğretim yılı için birçok ertiksel toplantı yap- mıştır. Bu toplantılarda İl çevresinin kültürel alanda birlik ve beraberliği- miş ve bunların brogör halinde bas- tırılması kararlaştırılmıştır. Yukardaki resiri bu toplantıya ka- tılan öğretmenleri kültür direktörü ile birarada gösteriyor. Harabelerde görülen ufak tefek ba»| | Cenup vilâyetlerimizin kıymetli şehirlerinden * Antalyanın umumi ei o Antalyada HimmetBek'k liyen Harabeler Var Seba Melikesinin Heykeli - 4435 Sene Evvel Kıymetli Bir Eti Eti Eseri Bulundu Gaziantep, (Hususi Muhabirimii- den) — Kekliktepede yapılan araş- tırma sonunda çök kiymetli bir Et eseri meydana çıkmıştır. Kırılmış büyük bir taştan ibaret olan bu ese- rin bir tarafında öküze binmiş.“ bir mabut, diğer tarafında da yazı var- dır. Eserin tarihi değerinin çok fazin olduğu söyleniyor. Eser An- karaya söndarilmistir. Kekliktepede bulunan Et öberinin bir yüzü Uşakta Ekmek ve Elektrik Uşak, (Hususi muhabirimizden) — Belediyenin yardımile, kasabamızın elektriz tenviratı ıslah edilmiş ve İ- Yİ bir hale getirilmiştir. Ancak kilo vatı yirmi beş.kuruştan verildiği ıçin halka pahalı geliyor. Evvelce. mü kemmel surette yapılmış olan asfalt çin, hergün biraz daha harap olnak tadır, Bir iye yaramaz hale gelme - den evvel bu yolların tamiri çok ye rinde bir hareket :olacaktır, Uşak ve havalisinde bu sene büğ- day mahsulü bereketliğir ve iyi ye » tişmiştir. Piyasa biraz düşüktür. Son zamanlarda ekmeklerin çeşnisi bo « zulmuştur. Belediyehin bununla 2lâ- kadar olması lâzımdır. Uşak, daha ziyade şahsi teşebbüs” lerle her gün biraz deha güzelleşi « yor. Halk Partisi binasının etrafına güzel bir park yapılmıştır. re gidiyorlar Balikesir, (Hususi muhabirimiz » den) — Bu #yiü 90 unda, “Çanakka le,, sporcularından 35 kişi şehritiize gelecek Balıkesir futbolcüleri ve v0- leyboleüleri İle karşılaşacaktır. Ay - ma, cirit, disk müsabakaları, 45100 bayrak koşusu da yapılacaktır. Arabasından düşüp öldü Balikesir, (Tan) — Halkapınar yollar, hiç tamir yüzü görmediği-i- * Çanakkaleli sporcular Balikesir nca 100, 200, 400, 800, 1500, 3000 » metro Koşular, uzun ve yüksek gtla- köyünden Ömer, ormana gidi; odun © ni temin için birçok kararlar veril- kesmek Üzere arabasma binmiş, fa“ kat yolda uyuklamış, #müvazenesini kaybedip başaşağı yuvarlanmış, & * rabanin tekerlekleri zavallının boy nunu ve kafasmı ağır surette yara- lâmıştır. Ömer bir müddet sonra Öl 5 müştür.