6 Ekim 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

6 Ekim 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 6.10. 936 TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. e m Günün meseleleri | Bm e İskenderun ve Antakya meselesi Hariciye Vekilimiz. Dilletler Geni Hariciye Nazırı Mösyö N atı münasebetiyle; sİYLEdİĞİ 8 az milletinin ga derin hissiya- dana tercümun olmuğtur. Günlerden - beri Türk basımıyin bü mesele et- rafında gösterdiği pek haklı alâka ve gazetelerimizde/Çikn Yazılar, Dok - tor Arasm ağanda resmi bir ifade bulmus oldu. Daha mili misak hudutları cizllir- ken de dimyaya ilân edildiği vechile yeni pfekiyenin hiçbir memleket hakkytda emperyalist bir düşüncesi yokdur. Hiçbir devletin iç ve dış zâ - ndan istifade “ederek sınırlarımızı daha ziyade genişletmek fikrinde de- Aras'ın yonunda iz e Her milletin ancak hür ve müsta - kil olarak inkişaf edebileceği ve Tür- kiyenin de ulusal sınırları İçinde yük- selmek Inanı ve emeli Gree tebariiz eden ana V z Şu hale göre, biz rimel ve İs- kenderimu memlekete ilhak etmek suretiyle yeni bir yer kazanmaktan ziyade mütarekedenberi yabaneı el lerde kalan ve Türklerle meskün olan bir vatan parçasınm hiç olmazsa kendi kendine yabancı bir tesir ol- maksrzm refah ve huzur İçinde mili ülküsüne doğru yürümesini temin et- mek istiyoruz. Türkiye, en mühim parçaları daha düşman işgali altmda bulunduğu s- rada, memleket bitün a va ğini ve bunun üzerinde nekadar has- &as bulunduğunu Ankara itilâfname- $i yapılırken göstermişti. Meselenin böyle bir tarihi olduğunu bilenler, bu meselenin, bizim için, nekadar ha- yati olduğunu hiç şüphe yok ki pek İyi takdir ederler. Hal böyle iken, telgraf havadisle - rine göre Fransız görüşlerinin işi baş- ka noktadan incelediği anlaşılmakta - dır. Türkiye hükümeti, bütün Suriye hudutları içinde Milletler Cemiyeti mama mandater devlet olan Fran - sız hükümetiyle yaptığı anlaşmada dünkü şekli kabul etmisti Artık Fransız vesayetinden sıyrılan Suri - yede yeni ve esaslı bir tebeddül olur- ken aynı anlaşmanın e devredilip edilmiyeceği m e kikaten üstünde : durulacak hukuki bir noktadır m ATARSIN Bizim yaramazlar BEN SANA DEMEDİM Mi? KAYIĞA YALNIZ e BİNERSEN j NE YAPMALI ? api 5 TAN GEL SIR SIKLAM Ta ; Çeri şimvi | SENİ m a KURU TALIM Çümkti hizli kanaatimize göre An- takya ve İskenderın muhtariyeti Su- Fiyeyi idare eden Fransız hükümeti tarafdan bu yerler ahalisine veril - miş sade bir İmtiyaz değildir. Bir başka devlet İle, yani Türkiye ile ya- Prlmış bir akdin mahsulüdür. Şu hale göre, bu hukuk bütün ve- cibeleriyle Süriyeye © devredilirken Türkiyenin de her halde muvafakati- ni almak icap eder. Devletler huku- kunda buna dair misaller çoktur. Türkiye Cumhuriyeti bir asırlık büytik bir müstemleke devletine ken- di kan kardeşlerinin mükadderatımı teslim ederken okadar büyük bir en- dişe duymıyabilirdi. Fakat heniiz ida- recilik salâhiyetini yeni almağa çalı - şan ve idare etmek m he Suriye gibi bir memle . sneaker A mukadderatını teslim etmemek hususunda ciddi. bir endişe gösterirse buna hak vermek lâzımgelir , Milletlerin karşılıklı barış içinde Yükselmelerini bir ülkü bildiğini yazı- larından ve muti anladığı - muz (Leon Blum) hükümetinin, Süri- Ye işini artık kat'i bir metieeye bağ - İarken istikhalde daimi bir nizâ kay- Bağı teşkil edecek olan bu işte bizim Sayet hukukt ve mantıki olan iddi - mızı her halde gözönünde buhındu - Yacağmı ve hakkımızm yerine getiri | mesine çalısacağını ummakta el ediyoruz . (Ulus) tan O Necibali KÜÇÜKA Me MA Ankaradan Do- nen Harbiye İs- tanbula Girerken B ugün İstanbulun kur- tulduğu büyük gün. Kafamda güzel İstanbu- lun ilk kurtuluş yıllarma ait zengin bir hatıra can - lanıyor: Harbiyenin Milli Mücadele sonunda kurta- rılan İstanbula gelişine ait on üç yıllık bir hatıra. İstanbul o gün de satvetli bir hayata ermişti. ço sulhü imzalanalı birkaç ay olmuştu. I- lık ve parlak bir sonbahar gününde Ankaradan dö - nüp Haydarpaşaya inen Harbiyeliler, 'İstiklâl'cad- . desinüen geçerek Dangal” tıdaki mekteplerine gide ceklerdi. Ben o sırada İs- tanbulda bulunuyordum. Harbiyelilerin geçişlerini — Mütareke yıllarında Türk düşmanlığına yatak- lık etmiş ve henüz o sırada daha çök karışık bir kala- balıkla meskün bulunan — Beyoğlu caddesinden sey- re çıkmıştım. u enddeyi seçişimin husus! bir maksadı vârdi: Asır larca Türkün ekmeğini yiyip —as- kerlik, vergi ve ilâh. gibi— mi- kellefiyetlerden muafiyetin verdi- ği refah içinde yaşadıktan sonra, her fırsatta olduğu gibi, büyük harp mütarekesinin devamı müd- detince de Türke düşmanlık eden insanların o günkü ruhi haletleri- ni, en kesif olarak yaşadıkları mm takadan tetkik etmek istiyordum. Bugün Beyoğlunun büyük sinema- larmın bulunduğu caddenin yaya kaldırımda yer aldım ve yaklağ- makta olan Harbiyelileri bekleme- ye başladım. Biraz sonra, karsıda- ki bir binanm ilk kat penceresin- den, eliyle işaret ederek beni ora- ya çağıran bir tanıdık çehre gör- düm. Oraya çıktım ve pencereye, Hatırasını Yazan: | Celâl Dincer © ahbabimın yanına, yerleştim. H arbiyeliler tuç çehreleri ve dinç adımlarile geçiyorlar- dı. Caddeye bakan pencerelerde bayraklar, bayraklar, bayraklar... 'Türk bayrakları! Genç Türk kızları Harbiyelilere çiçekler, konfetiler, serpantinler â- tıyorlar... Pencerelerden sarkan sarışın, esmer, kumral çehrelerda içten gelme sevinçli bir gülüşün aydınlığı var. Birden kafamda bir şimşek ça- iğ bir © İstihkam burgulanıyor: Bu gulümeiyen çel reli başlar hep Türk “kızlarınm mı?.. Uzaktan bir hüküm veremi- yorum ve kendi kendime şöyle dü- şünüyorum: “Caddelerdeki taşkm (neşeliler muhakkak Türk kızlarıdır. Harbi- yelilerin tüfeklerine bu kadar sev- gi ile sarılıp namlı ağızlarına çiçek takmak için ezilmekten bile çekin- mlyen öyle samimi bir atılışlari var ki onlardan şüphe etmekte haksızım.... Fakat pencerelerdeki" ler?... Bu mmtakada oturan Türk- ler binde biri bile bulmaz. Acabs alayı seyir için mi, her nasılsa, bü apartıman pencerelerine (o yerleş© bilmişler?.. Böyle olsa bile içlerin- de herhalde Türk kızlarından bağ” kaları da vardır ve belki de bir ek” seriyettir.,, gisi sarmış?.... diye düşünüyorum. Sonra yine kendi düşünceme ©€ vap arıyorum: “Hayır!.. Bu, gi lümseyen çehreler birer maskedir. Türkün müşfik otoritesi altnda &* sırlarca rahat yaşadıkları halde 'Türke ihanetten çekinmiyen in sanların bugünkü torunlarında hi“ leo mahut sinsi riya o kadar kuv- vetle yaşıyor ki gülüşlerindeki ifa- denin yalancılığnı £sahicisinden u mülâhaza beni bu sefer Milli mücadelenin yarattığı Harbiyenin on üç yıl evvel İsi ip girişinden başka bir görünüş çin farketmek imkânsız görünüyor... Sanki bu düşüncenin doğruluğunu kontrol etmek ister gibi straütaki her yüzün mânasını okumuıya çalı- şiyorum. Gözlerim, kadın ve er- kek, ne kadar yerli çehreye İlişi- yorsa hepsinden aldığım intıba müphem kalıyor. Ve kimbilir, di- yorum, bütün bu insanlar bu ko- mediyi oymyabilmek için ne bü- yük bir enerji sarfediyorlar?... T am bu sırada yakınımızda bir kaynaşma oluyor. Beş, manayı anlamak (5- rarile, belli etmeksizin, onlara ba- kıyor: Lisanlarını anlamıyorum a» ma, çehrelerinin ifadesinde hiç te sevinç mânasi okunmuyor... Mera» kım artiyor, ahbapça soruyorum: — Kimdir bu kadınlar?.. Onun yerine yanındaki bir zat cevap veriyor: — Burada çalışan beyaz Rus ka dınları!.. — Burası nedir? — Bir bar! — Bizim sevinçli olduğumuz bir günde bunların kederli çehreleri bana mafflir görünüyor. Yazık ki Rusça bilmiyorum ve ne konuş- tuklarını anlıyamıyorum.. — Merak ediyorsanız ben ne ko Duştuklarını size söyliyebilirim; biraz Rusçam vardır. Bu zat yanımızdan uzaklaşıyor Ve Harbiyelileri öteki pencereden #eyretmeye gidiyor. Ben, gözlerim caddede, düşünüyorum: “Bü ka. dınlar neden kederli olabilirler?. dilerinin en sefil, en mullaç Bünlerinde onlara kucağını açmış “lan bir memleketin sevinçli gü. ünde onlarm da bayram yapma. ları lâzım gelmez mi?.. Acaba, gü. Zel İstanbulun Türk ordusuna tek. rar kavuştuğu günde başları önle. rine eğilmiş olarak İstanbulu e. bediyyen terkeden İtilâf orduları zabitleri içinde sevgilileri mi var. dı; onları mı batırlıyorlar?.. Yok- sa onların bol böl sarfettikleri (Sterling) lerden mahrum kalış. larmın matemini mi tutuyorlar? O (Sterling) ler ki itilâf devletleri Ördularmın İstanbuldaki © “işgal masrafları, listelerinde kayıtlıdır Ve bu masrafları Türk halkının ö- demesi, t& önceden, şart koşulmuş ve miskin saray idaresine kabul ettirilmiştir. m ie içinde, dal. | pansiyon ve diğer masraflarını derik gın bakışlarımla “caddeyi | te etmek seyrederken bir el omuzumu dör- tilyor; dönüyorum: Demin yanı- mızdan ayrılan zat! — Biliyor musunuz, diyor, ne konuşuyorlar? — Ne konuşuyorlar?.. — Ben yanlarına yaklaştığım | lira irat getirer-* a $ — Tarihi Dedikodu | Dört Köşesinde Birer Meyhane Eksik Osman oğullarının dördüncü Padi. şahı birinci Beyazıttr. Pirinci g. zta tarih (Yıldırım) Mkabını taya. Hakka ki yıldırım gibi Mülkün köşesinden bir köşesine Yetişir, ye, rede.bir düşman türese tebe . ler, nerede bir isyas ketağı Mücadele yıllarında | | Yerde söndürürdü. cihan Ankara talimgâhında yeni - Yak, b a den canlanan Ankara Harbi. | | lik esasını Kapıoğul Bulgurlar” yesi, Türk ordusu İstanbulu | | Rumelinde Biz sikerler kurtardıktan sonra İstanbula || Sızpları tepeledi, SEP |, eni ,şerefle girmiş, Harbiye bina. | | emrine rametti. Onları gibi Kullan. Sına yerleşmişti. İşte o zaman İ e benli sekel is ğ Beyoğlu caddesinde, Anka - y hazineler bi, canin yetiştirdiği | Harbiye >. ami mali, böyle karşılanmıştı. a ARE abay gani ler inek tu. Cihangirlik şanmdan a re bir ulu bina kurmağı 46 göbe - &i payitaht olan Bursanın vu: ğinde Ulu camiin kubbelerin AY93- turdu, tarihin Fakat Yıldırım Beys k kaydettiği ilk ayyaş Osmanlı PAS hudır, Gece, ündüz, dara we içerdi, i Ulu cami bitmek üzereyken © Si. manın en büyük ,en mütemayiz mi olan Mevlâna Buhariyi de ağ” dı. Ucu bucağı olmıyan, gezmekle ö? bitmiyem camisini gezdirdi, Cami $* #llip bittikten sonra Emir Sultas9 sordu : “— Camiimi beğendiniz mi?, Mevlâna Buhari, biraz ilkindi “9 Yıldırım Beyazıdm yüzüne bakaraki “— Pek güzel olmus: tebrik ede" rim. Fakat bir şeyi eksik? “— Eksik olan şey nedir? Söyleyin de tamamlıyalım?,,, Dört köşesinde birer meyha « zaman birisi diğerlerine şöyle di. yordu: “Çar ordularma mukadder ol- ması lâzım gelen bu giriş asabımı bozuyor.. Ne yazık!...., Soruyorum: — Siz bunu işitince ne yaptı- niz?.. — Verilecek cevabı size ( bırak- mak için, konuşulanları anlama- miş göründüm... O zatı da, sürükler gibi, kolun- y dan tutup öteki pencereye doğru | ne. ilerliyorum. Onlar evvelâ farkına | | Yıldırım önüne baktı ve o dakika varmıyorlar ve konuşmalarma de. | sarah» tövbe etti . vam ediyorlar; Yalirmdaki zat ter- Abdurrahman Adil EREN €lime ediyor: | - —— *— İstanbul “elbette Çarliğn: dır.. Bir gün gelecek ki... “— Sus?.. İşitecekler!... K adınlara yaklaşıyoruz; sim- di sapsarı kesilen yilzlerile ve korku dolu gözlerle bize bakı. yorlar. Ben yanımdakine dönüyo- rum: leketin bu misafirperverliğine ker. şı mukabeleniz, şimdi O meydana koyduğunuz, nankörce hissiyat mamalıydı, Rus köylüsü. ve sizin mensup oldu- Zunuz zümreyi başından kaldırıp atmasınm sebebini ben şimdi da- ba iyi anlıyorum. Siz de bu sebebi, onlara karşı dahi asırlarca göster. diğiniz nankörlüte arsmalısmız!, Eğer size daha ağır bir munme- lede bulunmuyorsam, umarım ki, bunun sebebini de, maatteessif, ei olmanızda o bulacaksmız. — Söyliyeceklerimi bu kudmla- ra tercüme ediniz!.. Sonra, hiddetten kızararak yü- zümü onlara çeviriyorum: — Madamlar!.. Çarlık Rusyası artık larihe karışmıştır.. Bunu siz de biliyorsunuz. Bu noktada du. racak değilim. Ancak; #efil ve pe- rişan, sokuklarma iltica ettiğiniz zaman size kucağını açmış, bhepi- nizi ölümün ve kara sefaletin pen- sesinden kurtarmış olan bir mem. Susuyorlar ve... başları önlerin. de birer, ikişer çekilip gidiyorlar... # Gerek bu batra, gerekse tırnak işareti içinde naklettiğim bu ctim- eler hatıra defterimden © aynen nakledilmiştir. bır engine Muaanyalıların Teşekkürleri Hamiyetli zenginlerimizden Mu. danyalı Hayri İparn pederi namma Mudanyada tesis ettiği yüz mevcutlu ve öksliz köy çocuklarına mahsus lamıştır. Ayrıca, valdesi namma yirmi yataklı bir hastane, sahilde bir hasta bahçesi ile bir çocuk bahçesi ve mektep yaptırmağa karar verdiği mektebi gezdim , gibi, Mudanyada Yaptırmış olduğu e. | Talebeler yeknasak”elhiseler giy | tektrik fabrikasından dolayı beledi miş bulunuyorlar. Çok temiz karyola | yeden alacağı olan 47,000 liradan Ge lar ve muntazam yataklarin süslen miş olan yatakhaneleri ve yemekhu- neleri de mükemmel. Bu hayırperver zenginimiz, Mudan ya ilk mektebinde okumakta bulunan kırk muhtaç talebenin elbise ve ye mekleri ile kitaplarını da temin et miştir, Bundan başka, Mudanya ilk mektebinden iyi derecelerle orta mek tebe geçen (23) talebenin Bursad; | ürk ü la parayı, Atatürk ile İsmet İnönü heykellerinin yapılması te iy ye terk ve teberrii Se se Mudanya mütarekenamesinin im- zalandığı bina simdiye kadar çok ih. mal edilmiş bir halde idi. Hayri İpar, bu binanm tamir ve etrafında bulu nan harap binaların istimlâki ile eğ. zel bir alan yapılması için de beledi . veye lâzimgelen teberruda bul ve mezkür bina güzel bi; muştur , Kıymetli zenginimizin bu yardım ve hizmetlerinden dolâyı Mudanya - liler sevinç içindedir. Kendisine son. suz minnet ve Şükranlarımızın iblâğı. NA güzetenizin delâletini rica ederim, po uRMuş suretiyle cem'an yekün hale soku. .163) muhtaç yavrunun rahat rahat okumasın ıtahtı imkâna almıştır. Hayrı İpar, bu şekilde her sene yardımda bulunabilmek ve bu hayırtı işlere sarfedilmek Üzere seneyi 2ö00n

Bu sayıdan diğer sayfalar: