Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
TT T Ka a ÇA TAN Futbol Hastamıza Yüzlerce Doktor Tavsiye veriyor Fakat Hastaya ilâç: Ne AÂntrenör, Ne Saha, Ne de Ecnebi Takımlarile Temaslardır Rusyada Kiyef'te son fut- bol mMaçında futbolcuları- mız dokuz golle mağlüp ol- dular ve hemen futbol me- raklıları, mütehassısları fi- kirlerini yaymaya başladı- lar. Kimi antrenörlerden, kimi sahalardan, kimi de 0- yuün tekniğinden bahsedi. yor. Sorarım; dokuz gollük mağlübiyet olmasaydı. bu münakaşalar Dbaşlar ralYdI? Futbolü kurtarmak maksadi- le federasyonun üç antrenör getirt- mesi epey eskidir. O zaman teknik pakımımdan bu meseleyi münakaşa edebilirdik. —Antrenörler Zgeldikten sonra göz söylemenin faydası nedir? İngiliz antrenörler gazetelerdeki mü- nakaşalar yüzünden aldıkları ve ala- cakları paraları geri verip giderler Mi yoksa?... Daha mı çoktu? Saha ,saha diye tutturmuş, gidiyo- rüz, Sanki futbolumuzun daha kuv- Vetli olduğu devirlerde sahalarımız bugünkünden daha mı çok ve elveriş- liydi?... Bazıları da beynelmilel maç lâzım- dır, fetvasını veriyorlar. Beynelmi- lel maçların müsait mevsimlerde an- cak masrafını koruyabildiği malüm- dur. O zamanlar da beynelmilel mac- larm riskine tahammül , edebilecek klüplerin adedi de memleketilnizde üçü geçmez. Şu halde futbolu yalnız fiç klüp mü yapsın? İmkânsızlıklar İkinci şekli var; beynelmilel maç- ları milli takım, yahut temsili takım gekillerinde federasyon yapabilir. Federasyon mecbur kaldığı temas- ları yapabilmek üzere senede iki kere on yedi kişiyi biraraya getirmek im- kânsızlıklariyle — kıvranıyor. Hem hariçte, hem de dahilde bir senede yedi, sekiz kere maç yaptırmak üze- re amatör çocukları işlerinden nasıl alıkoyabilir? Farzedelim ki, bunu federasyon gö- ıe“sm ve bütün mahzurlarını da hesap etmesin. O zaman mağlüpların hakkına bir nevi tecavüz olmaz mı? Sahaları olan klüpler o vakit ne ya- pabilirler? Bütün oyuncularının boş günlerini federasyona mi hasteder- ler? Velhasıl her ileri sürülen fikrin karşılığı olarak yüzlerce sual sorula- bilir. Ve bu yüzlerce sualin altından rahatça çıkabilecek mütehassısların ededi pek azdır. Esastan hastayız ' Bence bizim hastalık bu gibi tefer- rüatta değildir. İşin esasından biz hastayız. Memleketimizin şartlarını ve amatörlüğümüzü göz önünde bu- lundurarak, vakitlerini yalnız futbo- la ayırabilen yahut sporu zevk - için olsa da bir âdet haline getirmiş olan- larla müsavi şansta çarpışabilmek ü- zere tedbirler düşünmeye mecburuz. Gençliğin bugünkü maişetini ka - zanmak vaziyetile futbolünü, zevkini ve muhitini uyduracak bir âyarlı- cak, hüner göstermek icap ediyor. Böyle bir ihtisası, şimdiye kadar hiç bir memlekette göremiyoruz. Almanların seferberliği Almanlar üç senedir, futbol sefer- berliği yapârak çalışıyorlar. Onların sahaları bizim mütehassısları, tatmin edecek kadar boldur. Antrenörleri de istedikleri kadar getirtebilirler. Almanyanm nüfusu maçların temin ettiği hasrlât, gençliğin spora karşı düşkünlüğü, muayyen çağlarda dai- ma hareket ve bedeni mümarese şe- killerile keyiflenmek terbiyesi hâkim olduğu halde futbollarını istedikleri kıvama getiremediler. Bir kısım meraklılar diyorlar ki: Canım, madem ki, evvelee bizim İfutbol daha yüksekti, şimdi neden olmasın? İhtimal bizim eski futbol, bugün- künden daha yüksekti. Fakat hayat şartları o zaman büsbütün başkay- dı. Liseden çıktıftan çok sonralara ka- dar atletlerimiz, evlerimizden cep harçlığı alırdık. Zevk olarak ta, ba- zan kaçamak bir iki kadeh bira içer- dik. Bugünkü gençlik zevk hususun- da da bizlerden başka duymaktadır. Artık müzmin bir hale gelen şu futbol hastalığının çaresi ve ilâcı o- larak birçok kimseler durup dinlen- meden pek çok çareler tavsiye ediyor- lar. hareket yapılamıyar Fakat korkarım ki, bu kadar dok- toru olan hastalığın asıl tedavisi bu- lunamıyarak esasen müzmin bir hal almış olan dertle bay futbol vefat e- dip, gidecektir. İlâç ve tedbir tavsiye eden müte- E : Diname stadında yapıları Türk-Rus macınd. Moskova ve Leningğrattan sonra Rusyaya giden futbolcularımız Kiyefte de mağlüp oldular. Ve Kiyef mağlübiyeti daha acı oldu. Bu resim, Moskova maçına büş- larken iki takım kaptanlarının müsafaha ettiğini gösteriyor . hassıslara şunu da hatırlatırım;yirmi futbolcuyu Rusyaya gönderdik, ftıt- bolun en mütekâsif olduğu iddia edi- len ıstanbulda bir tek hareket yapı- lamaz oldu. Buna antrenör ne yapsın, saha ne fayda versin, beynelmilel temaslar ne- ye yarasım... Sekiz meçhullü bir mu- amma halinde duran bu muadeleyi u- zun uzun ve mukabil hesapları da dikkate almak şartile bir parça hal- ledehilirsek, na mutlu bizlere!... Avrupaya bakalım Bir de futbolu düzeltmek Üzere kendiliğimizden bir şeyler icadma kalkmak hevesinden vazgeçmeliyiz. Bizim halimize düşmüş, yahut ken- di futbol seviyeleri itibariyle bizim kadar sarsılmış Avrupa memleket- lerinde futbolun yeniden kalkınması için başvurulmuş çarelerin doğru ve- ya yanlış neticeleri vardır. Onlar- dan ibret alarak, kendimize ve vaziye- timize uygun bir şekil bulursak belki asıl hastalığın tedavisine başlamış o- luruz. Bu iş, yalnız sahada, top peşinde koşarken kazanılmış bazı şöhretlerin tesiri veya o şöhretlere pratik şart- larla vasıl olmuş olanların akılların- dan çıkacak tavsiyelerle kurtulamaz. Bir fabrikanın idare bozukluğunu, düzeltecek umumi rapor, o fabrikanın en iyi tornacısından istenmez sanı- rım, Bizde de idareci ve oyuncu olarak denenmemiş insanlar pek azdır. De- nenmişlerle denenmemişlerin müna- kaşalı bir konferansı ve esbabı mu- cibeli raporları ihtimal doğru yolun ışığını gösterecek bir imkân verir. Aksi takdirde kendini her mütehas- sıs farzedenin andi hükümleri ve hu- susi meclislerde muhiti delâletiyle yapacağı şahsi tesirler yüzünden ne bulunan çarelerin tatbiki, ne de doğru bir tedavinin başlaması kabil değil- dir. Son söz olarak: Tek hastanım başına üşüşmüş bin- lerce doktorun tavsiyelerinden Allah kurtarsın! duasını tekrarlamaktan başka şimdilik yapılacak birşey göre- miyorum. Eşref ŞEFİK Mekteplere Geç Müracaat Edenler Ankara, 4 (TAN muhabirinden) Orta tedrisat mekteplerinde kabul müddeti geçtikten sonra da sınıfları- na göre bir yaş küçük veya iki yaş büyük olanlar müracaat edince mek- bir enstant tebe alınacaklardır. den Hakem heye- ti Reisine Cevap: ““Bizim Klübün İsmi Niçin Mevzubahs Edilmiyor ?,, Türkiye hakem komitesi reisi Nüz- het Abbas, bir kaç gün evvel bir gazetede “İstanbul fut- b ajanı olsaydım, ne yapardım ?,, başlıklı bir yazı yaznış- tır. Anadolu klübü reisi Vah- det, bu yazıda, kendi —kanaa- tine göre, bazı aksak ve — yer- siz fikirler bulmuş, “Tan,, da neşre- dilmek üzere de bir cevap göndetmiş- tir. Anadolu klübünün bu cevabının esas kısımlarını, spor işlerinde bita- raf olduğumuz için burada hülâsa e- diyoruz: “B. Nüzhet Abbasın düştüğü hata- lar sade noktai nazara ait olsaydı, “Ne yapalım, kanaati budur,, der ve geçerdik. Fakat mantıki tenakuzlar ve hakikate uymıyan mütalealara karşı susmak kabil olamadı. Sayın muharrir, “sırf bir klübün nizami surette birinci kümeye alin- Mması için bu kümeye dahil klüp ade- dinin çoğaldığını,, söylüyor ve bu mik tarm yeniden sekize indirilmesini tav- siye ediyor. Burada işaret etmek istediğim iki nokta vardır: 1 — B. Nüzhet Abbas, birinci kü- me klüplerin adedinin sırf bir klü - bün birinci kümeye alınması için ar - tırıldığını yazıyor. İsmi yazılmış ol - mamakla beraber, bu hatırı sayılan klübün Güneş olduğunu anlamak i- çin feraset sahibi olmiya lüzum yok- tur. Halbuki yine B. Nüzhet Abbas, yeni kümenin sekiz klübünü tesbit e- derken Güneş klübünün ismini ayır- dıklarmın arasında zikrediyor. Güneş birinci kümeye lâyık bir ta- kımsa, onun birinci kümeye alınması- nı temin eden eski futbol ajanını ten- kit eden bir cümle sarfına ne lüzüm vardr Değilse neden sekiz klübün a- rasında ismi geçiyor?. İçinden çıkıl- maz bir mesele. 2 — Birinci kümenin sekiz klünten müteşekkil olmasındaki isabeti kabul edelim., Bu sekiz klübün hangileri o- lacağmı seçmek, kuvvet bakımından yapılacak bir tasflif esasına dayana- bilir. Nitekim B. Nüzhet Abbas ta bu fikirdedir. Bu ölçünün geçen se- neki resmi müsabakaların verdiği tasnif olması da tabiidir. Anadolu klübü, bu tasnifte, İstan- bulspor klübü ile ayni puvanla beşin- ci dereceyi işgal ediyor. “Daha kuv- vetlidir,, diye küme sekizinci ve do- kuzüuncusunun ismi geçen bir sırala- mada Anadolu klübünün adına neden tesadüf edilmiyor acaba?.. Biğim için yapılacak bir tek şey kalıyor; Saym muharririn futbol ajanlığına gelmemesi için dua etmek.., Anadolu Klübün-/” Polonya hikâyesi ASRI GÜNAHLAR ş —I Yorgun, yatağıma uzanmış, O gü- nün nasıl geçtiğini düşünüyordum. Büyük bir halk kütlesi karşısında a- teşli bir nutuk söylemiştim. Kendi- mi, günün kahramanı olarak görüyar- dum, Çünkü iyi ile güzeli müdafaa etmiştim, Hürriyet ve fikir yükseli- şi için mücadele ediyordum, iki yüz- lülüğün, yalancılığın aleyhinde idim. Fakat nutkun sonlarma doğru bir- denbire duruvermiştim. Dilim ağzım- .da bir kurşun gibi ağırlaşmış, sark- mıştı. Bana ne olmuştu? Sadece göz- lerim bir aynaya, en küçük çizgileri- ne kadar, yüzümü aksettiren bir ay- naya ilişmişti ,orada derhal kendimi ve bilhassa gözlerimi tanımıştım. Ga- rip bir ışıkla parlıyorlardı. Fakat bunlar, sahiden benim gözlerim miy- di? Ben onları başka bir yerde gör- müş gibiydim. Şimdi hatırlıyorum. Bir gün bir haksızlığa uğramıştım, i- tiraz eder ve çırpınırken, bana bu haksızlığı yapanlar gülmüşlerdi ve “Elimizdesin, 'belki yarın biz senin eline geçeriz, iyisi mi şimdi seni a- damakıllı ezelim” diyen bir halleri vardı, benim ise istikbalin bir hava- risi değil amma, istikbaldeki intika- mını lezzetle tadan bir masum halim, bakışlarım vardı. İşte bugün. Aynada ayni bakışla- rımı bulmuştum. Beni dinliyenler ise rahat ve geniş nefes alryorlar, sözle- rimden kalpleri hafifliyordu. Büyük bir fırtmadan sonra koyun sürüleri veyahut uzun müddet karanlık - bir odada kapatılmış ta aydınlığa ka - vuşmuş çocuklar gibi seviniyorlardı. Bununla beraber, sustuğumu görün - ce, yavaş yavaş dağılmışlardı. Bunları düşünürken, açık pence - reden, ay, düşüncelerimi takip ediyor- müuş gibi dikkatle bakıyordu. Mehtap, insanın kendi kendisile başbaşa kal - masma ve derin düşüncelere, hulya- Ru sebepten aya kızıyordum. Fakat uzak olduğu için yüzüne tüküremezdim. Tavana tükürdüm. Fakat o ne? Duvardan iki göz ba- na ısrarla bakıyor. Sonra, uçuk “bir yüz beliriyor, bu esrarengiz yüzün et- rafında beyaz bir sakal, başında siv- ri bir takke var. — Ben kimsin, babalık? Hafifçe mırıldanıyor: — Ben Şebet Mussor'um. Hiç hayret etmiyor ve sıkılmıyo- rum: — Selâmünaleyküm Şebet Mussor! Selâmıma karşılık veriyor ve du- var, birdenbire açılar'ak bu garip ha- yalete yol veriyor, bana doğru va- kur bir yürüyüşle ilerliyor. Soruyo- lama Aalmaama milcaittir darlar Peretz'den: Fikret Adil rum: — Cehennemi tarif eden eserin mü- ellifi siz değil misiniz? — Evet, benim, — Acaba orasmı doğru ve tam o- larak tarif etmiş misiniz? Çünkü Şî—mdı artık her halde hbizzat görmüş- sünüzdür,. — Fâakat ben cehennemi hayatta iken de görmüştüm. — Muhakkak rüyada! Siz şimdi bana doğrusunu söyleyiniz, cehennem sahiden kitabmızda : anlattığınız gibi mi? — Öyle ya. Yalnız biraz daha ge- nişletmişler. Eskiden yedi kattı, şim- di bit sekizinci daire ilâve ettiler. — Ya... Niçin? — Merak mı ettin? Mademki öğren- mek istiyorsun, söyliyeyim. Bu seki- zinci kat, senin ve Senin gibiler için- dir. Yani sizin “modera” dediğiniz yeni günahlar için... — Bu da ne demek? — Eğer dinlersen anlatayım: Mad-< de ile ruh arasında ötedenbeti bir mücadele vardır. Ruh yükseklere cık mak ister. Çünkü o, ebedinin bir parçasıdır. Fakat madde, bu pis vü- cut, bu cerahatli damla, aşağılara müthiş bir iptilâ gösterir. Ezeldenbe- ri, vücut, pislik çukuruna bir cazıbe duyar. Mücadele müthişti. Ruh ga- lip gelirse, güzel. Fakat madde kaza- nırsa cezasını görür. Vücut nasıl ce- zalandırılır? Kaynar yağlarla, ateşle, suyla, yılanlar ve akreplerle, kızgm güneş altında, çöllerde hidematı şak- ka ile ilâh... Bu cezalarm tatbik edil- diği'cehennemin yedi katı, bugüne kadar kâfi idi. Lâkin şimdi dünya değişti. Günahlar da değişti. Sizler, bugünkü acelenizle, Allahı bile Mesi- hi bir an evvel dirilterek dünyanm sonunu, bir an önce getirmiye sevke« diyorsunuz. »Dünyayı, sanki, kendi malrmte imia erihi- idarava kalkıemanı sunuz ve sanki beşeriyet oyıu_ıcağı « nızmış gibi ona her istediğînizî yap- tırmak istiyorsunuz. Senin ve senin gibiler için cehennemin yedi katında- ki cezalar kâfi değildi. — Yeni dairede kaynar yağlar var mı? — Yok. — Ateş, su? — Yok. — Dayak? — Sopa namma bir şey yok. — Orada yemek, içmek, uyumak kabil mi? — Kabil. Hattâ okuyup yazmak, neşriyat yapmak ta kabil. — O halde ne gibi cezalar var? (Sonu yarın) Ankarada Sonbahar At Yarışları Başladı Ankara, 4 (A.A.) — Sonbahar at yarışlarının birincisi bugün İpodrom- da yapılmıştır. Hava güzel olduğu için seyirci çoktu. Abdülhalik Renda, Başbakan İs - met İnönü, Şükrü Saraçoğlu yarışla- ri seyredenler arasında idi. Birinci koşu: Üç yaşmda ve hiç koşu kazanmamış yerli, yarım kan Ingiliz erkek ve dişi taylara mahsus- tu mesafesi 1200 metre idi. Halimin Tacımahali birinci, Yaku - bun Ünlüsü ikinci geldi. İkinci koşu: Üç ve daha yukarı yaşta ve 936 senesinde 500 liradan fazla ikramiye kazanmamış olan ha- lis kan İngiliz at ve kısraklara mah- sustu. Mesafesi 1400 metre idi . Halimin Sunand Airi birinci, Ah - medin Şorompu ikinci geldiler. Üçüncü koşu: Dört ve daha yuka- rı yaşta 936 senesinde hiç koşu ka - zanmamış yerli ve yarım kan Arap ve halis kan Arap at ve kısraklara mahsustu. Mesafesi 2000 metre idi. Alinin Tayyarı birinci, Ramizin Hilâli ikinci geldi . Dördüncü koşu: Üç ve daha yuka- İlk Yarışlar Dün Kalabalık Seyirci Kütlesi Önünde Yapıldı rı yaşta 936 senesinde kazandığı ik - ramiyeler yeküinu 1400 lirayı geçmi- yen halis kan İngiliz at ve kısraklara mahsustu. Mesafesi 1800 metre idi. Halimin Copaini birinci, Ahmedin Crondezza'sı ikinci geldi. Beşinci koşu: Dört ve daha yuka- rı yaşta yerli yarım kan İngiliz at ve kısraklara mahsustu .Mesafesi 1800 metre idi. Şabanm Bozkurdu birinci metre idi. Şabanım Bozkurdu birinci, İskenderin Selteni ikinci gelmiştir . Tarihi Versayda Yangın Çıktı Paris, 4 (Radyo) — 1870 - 1871 Alman zaferinden sonra Fransanm mahkümiyetini emreden Versay mu- ahedesiyle büyük harpten sonra Âl - manyanm mağlübiyetini tasdik eden yeni Versay muahedesinin imzalandı- ğı tarihi Yersay sarayında dün gece bir yangm çıkmış, bazı odalarda bir takım eşya yandıktan sonra söndü- rülmüştür . Selânik Panayı- rında Türk Pavi- yonu Birinci oldu İktısat Vekili Memurlara Teşekkür Telgrafı Çekti Ankara, 4 (TAN muhabirin « den) — İktısat Vekâletinin sergilere iştirak etmemiz için aldığı tedbirler ve bü Mmevzu etrafında kurulan ko- mitenin değerli çalışması, beynelmi- lel Selânik panayirinde ilk hayırlı tesirini göstermiştir: Buraya resmen gelen haberlere göre, birçok büyük Avrupa devletlerinin ve bütün Bal- kan devletlerinin iştirak ettiği bu Milletlerarası panayirde Türk pavi - yonu çok takdir ve alâkanm bir eseri olarak jüri tarafından birinci seçilmiştir. Filhakika Türk paviyonu gerek de- korasyon ve gerek ihtiva ettiği mal- ların çeşitliliği ve nefaseti ile büyük bir takdir kazanmıştır. Paviyonu- muzda Sümer Bank ve Iş Bankası tarafmdan kurulan ve işlemekte o- lan müesseselerin mamulâtı altın madalya almak suretile teferrüt et- miştir. Iktısat Vekili Celâl Bayar, bu mu- vaffakıyetten dolayı bir - telgrafla memurlara teşekkürlerini bildirmiş- tir. u 5-10.98386 —<— '! N | )İ —a gaa