Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— * nünlülkr Şaklan' N' — 8- 10906 TAN Gündelik gazete Başmuharriri 'Ahmet Emin Yalman 'Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. Günün meseleleri —— — & Bizim yaramazlar —D Tarihi Dedikodu. —— BEN,KENDİMDEN KÜÇÜKLERE .NE YAPAEJ LARSA YAPSINLAR İşsizlik buhranı İşçi buhranı / Bu iki kelime yanyana gelinc? İn- sana tuhaf görünüyor. / İşçi buhranı olan yerde /SSizlik buhranı olur mu hiç? / Oluyor işte. Dün gazetelerde okum! unuzdur. Polis, yangım yerlerinde tan l:erse— den çocukları topfamıs. Bunla- rilik eden ço€ 3 u / u]m[yol'ılıfı yı.pmıkll meî:ç; gul,mühendhleâ'“";üy“ ediyorlar. Kammbiada bin İşciye İ YAT Tatn ancak 500 İsci bwm;“'; lâ- Pi e yüzden bir sehe işini vaktinde bitire- örerek üzülüyorlar. di yor ki işle işçi bıta tesisine ihtiyaç md’nb::;_n iş sahibini, fabrika vardır.w elidir. İş kanununun işçiyi bu e yanmasını beklemeğe lü- tatbikma barizdir, uzvu ti Bai yn:îdem ki ihtiyaç lüzum göstermek- düşünceleri çıktı. okuduktan sonra İs- 5, ütelimesti bul hakkmdaki beyanatı . Belediyenin imar İşleri - paşmda ilmi görüşü olan bir mü- bulunsaydı. şehir Şimdiye ye- nin kısmen olsun imar r kazanmış olurdu. "ı:ugâ:h:n şehirciliğin ilim işi ol- duğunu bir mütehassısa ihtiyaç bu - tunduğunu anlamış olmaklığımız ben- ce atılacak adımların en büyüğüdür, artık İşŞ yoluna girmiş demektir. Bun- dan Sonra şehri hüsnü niyet değil, Jlim imar edecektir. Müsterih olabi- Hiriz. Ç Köylüyü kurtarma hareketi " Hükümet köyü ve köylüyü düştn- meğe başladı. Memlekette iktısadi bir. kalkmma teşebbüsü yapılmca bu teşebbüsün muvaffakıyetle başarılması için köy- Tünün istihlâk , yani re- fahmm arttırılması lüzüumu — ortaya çıktı. Bunün üzerine hükümet köyü ve köylüyü refaha erdirmek için l- zım gelen tedbirlere basvurdu. Şimdi taraf taraf bir köy kalkmma faali- e şahit oluyoruz. ”;Tııınn en iyi örneğini Trakyada görebiliriz. Burada köylerde yardım sandıkları kurulmuştur. Her köy ve köylü bu sandığa her yıl muayyen bir mecburiyetindedir. Bu köylünün her türlü ihtiyaçları- :ı:_,,.ıîm bir ihtiyat sermayedir. Bulgarlar Trakyanm bu faaliyetini Bu şekilde tatbik ediyorlar. Her köy- ü köy sandığma, kazancına göre mu- ayyen bir para yatırır. B Te kabil hastalığını, ihtiyarlığmı ve ölü- münü sigorta etmiş olur. Köylü has- taldnırsa sandık ona yardım eder, ih- tiyarlarsa tekaüt maası verir. Bulgarların ve Trakyanın bu tec- Hakkı Paşa kabinesine da- hil olan bir nazırın henüz basılmamış h (art arasın- da rastladığımız bu dikkate değer yazıyı aynen neşredi- yoruz. (1) E rtesi günü yeni sad- razam alayı mutat merasim ile Sirkeciden Babıâli caddesini takiben geliyor, halk caddenin iki tarafını tutmuş, matem a- layından başka bir renk vermiyen bu yıllanmış hareketi kayıtsız bir his ve nazarla görüyordu; vü- kelâ birer birer Babiâli - nin salonlarında; muhtelif ee uY U rı da vükelâ. arasında yer- lerini alarak yeni sadraza- mı istikbale hazırlanmış- lardı. Sadrazam Sait Paşa, bu son sadaret hayatına, için- de yaşıyacağı kısa zama- nını, daha ilk gününden etrafına ihsas eden düşük, ve uzun hastalıktan he- nüz kalkrhış bir hal ve ta- vır ile, adeta sendeliyecek derecede mütereddit a - dımlarla Babıâlinin dış kısa merdivenlerini koltu- ğuna girenlerin yardımile atlıyarak kavuşuyordu. eni sadrazam, salona girer- ken yeni yürümiye alışan bir çocuk yürüyüşile bilmem kaç dakikada mevkiini alabildi, hür - metle başa konan — Hattı Huma- yun Saray Başkâtibi Halit Ziya Bey tarafından cehren okundu, vatan tehlikesi kaygusile herkesin düştüğü ıstırap kâbusu yüzlerin - den belliydi. Bununla beraber ye- ni sadrazamın muvaffakıyeti için mutat dualara “amin' 'denildi; tebrikler yapıldı; ve herkes Sait Paşanım bu sekizinci sadaretinde dolgun tecrübe ve bilgisinden dev- *let ve memleketçe bir istifade zu- hüruna inanmış, adeta çıkmıyan candan hayat ümidine bel bağla- mış gibiydi. Dışarda halkm galeyanı hami- yetine nihayet yoktu; matbuatı - Mız, kendilerinden beklenen him- met ve gayretle efkârı umumiye- yi o kadar şiddetle tahrik etmiş- lerdi ki, eli silâh tutan her va- tandaşm sö ğ et ateşile rübesini tedricen bütün leketi yayabiliriz. O vakit köylü muraba- - SEŞE $ lıktan ve ih - harp cephelerine koşacak derece- 'e (1) Bu hatıranm ilk ktsmı, 28 Ağustos tiyarlıktan korunmuş olur. tarihli nüshamızda çıkmıştır. Garp Trablusunda Harp İIlânı Sırasında Dolmabahçede Toplanan Vükelâ Meclisinde Neler Oldu? de ızhar ettikleri celâdet âsarı, cidden kayde şayan bir dereceyi bulmuştu; bütün bu hamiyet ha- yası içinde saraya giderek padişa- ha arzı teşekkür Ve tazimden son- ra yeni makamına oturan Sadra- zam Sait Paşa, ilk iş olarak müs- tafa Hakkı Paşa kabinesine dahil olan vükelâya, yeni heyeti vüke- lânın intihabına kadar vekâleten vazifelerine devam etmelerini ve o günün akşamı _Babxilide teşek- kül ececek meclisi vükelâda bu - lunmalarını yazdı. — 4 Duçmı.n Trablusgarp Şuündı şehrin teslimi teklifile teh- didini filiyat sahasma çıkarmak üzere olduğu bu, en vahim ve teh- likeli günün, akşamına nasıl da- hil olduğumu bilmiyorum. Muay- yen saatin hulülile beraber, Babhı- âliye giderek meclisi vükelâdaki yerimi aldım. Diğer zevat ta birer birer geldi, yeni sadrazam, bu mü- him vazifeyi en müşkül bit zamanda deruhde etmek mecburi- yetinde kaldığından bahsile rüfe- ka tarafından kendisine müzahe- ret gösterilmesini kısa bir nutuk mahiyetinde söyledi ve eski kabi- nede bulunan nazırların kendisile birlikte teşriki mesai edeceklerine emin olduğunu da ilâve etti. Fa- kat bu tebligat nazırlar arasında muhtelif ve biribirinden farklı te- lâkkileri mucip oldu. Bir kısmı, Hakkı Paşaya karşı bu hâdisei sİ- yasiye sebebile yapılan pek mü- him hücum ve tarizden birtakım nazırların vazife itibarile tefrik ve istisnası kabil olamıyacağını — ve binaenaleyh muvaffakıyetli adım- larla yürüyebilmek için Millet meclisi muvacehesine büsbütün yeni bir kabine ile çıkması lüzü* munu sadrazama tavsiye ettiler. Fakat Mahmut. Şevket Paşâ merhum âyan azalığına da henüz intihap edilmemiş olduğu için şah- sı aleyhindeki muhacemata cevap vermek ve ayni zamanda içinde bulunduğu nezaretin o sırada pek ziyade ehemmiyet kespeden vazi- fesi başından ayrılmamak maksa- dile bü fikre iştirak etmiş görün- müyordu. Ben, kendi nezaretine ait muamelâttan münferiden — ve fakat devletin siyaseti umumiyesi netayicinden müştereken mes'ul olmaları lâzımgelen vükelâyı sa- bıkanın tamamen çekilmeleri lü - zumunu ileri sürerek fikrimde 18- rar etmiş, ve arkadaşlardan bazi- larımm da ayni fikre .iştimklerlni Bir Sayfası temine muVAffak olmuştum. ahmut Muhtar Paşa müs- tesna olmak Üzere Hakkı Paşa kabinesinde bulunan zevat- tan hiçbirini terketmemek fikrini şiddetle müdafaadan vazgeçmiyen yeni sadrazam, bu bahsi daha zi- yade uzatmıyarak fevkalâde içti- mam sebebi olan hâdise Üzerine müzakereyi açtı. Ve dakika fev - tetmiyecek kadar müstacel bir A meykide bulunduğumuzu. söyledi. Müzakerenin mevzuu: Trablusgarp önünde düşmanm zapt ve istilâ tehdidine karşı ora- daki bir avuç kuvvei askeriyemi - zin başmda bulunan Miralay Ne- şet Beye hükümeti merkeziyeden verilecek emir ve talimatın mahi- yeti. Mahmut Şevket Paşa merhum kendisine has olan samimiyetle askeri vaziyeti izah etti ve düş - man'hücumuna karşı mevcut ve- sajitle mukabele edileceğini söyle- di. Bu fikre bütün nazırlar iştirak ettiler ve düşman hücumu karşı - sında adet ve vesait itibarile im- kânsızlık halinde şehrin gerisinde gene ahzi mevki edilerek dahilde yapılacak teşkilât ile mukavemete devam edilmesi karargir oldu. Bu esas dairesinde sadrazamın yaz - dırdığı karar meclisi vükelâda bu- lunan sadaret müsteşarınım neza- reti altmdaki zabıt kâtipleri tara- fından zaptedildi. Ve müzakere - nin devamı müddetince hali heye- canı göze çarpan Mahmut Şevket Paşa merhum dışarı çıkımca der- hal bu kararı havi telgraf emrini kumandan Neşet Beye çektikten sonra yine meclisi vükelâya dahil oldu. Fıkat. sadrazam paşa, YAzı- lan kararın bir suretini ya- nında mevkii bulunan nazırlardan bir zate yazdırdıktan sönra zirini imzalamasmı söyledi. Bu teklife ilk muhatap olan adliye nazırı bi- raz tereddütten sonra yazdığı kâ- ğ!dı ıaiiiıziiiıîıif“"uıup_u veçhile imzalıyarak kendisine verdi. Fa- kat sadrazam, “Lütuf buyrunuz, dahiliye nazırı beyefendiye de ve- riniz, kendileri de imza buyursun- lar.” dedi. Dahiliye nazırı, ayni tereddüt ve hayreti gösterdi. Bu imza, ta- lebinin sebebini anlamadığını ya- vaş sesle söylemesine rağmen sad- razam işitmiş olacak ki, ona da eğilerek: “Efendim, kararımızım suretidir. Imza büyrunuz ve di- ğer refikleriniz de imza etsinler.” mukabelesinde bulundu. Bu suret- le artık nazırlarda tereddüt kal- madı. Herkes verilen kararın su- retinden başka bir şey olmıyan bu kâğıdı imzaladı. Nihayet, kâğıt dolaşarak şeyhislâm efendiye ka- dar geldi. O da imza ederek sad- razama takdim etti. Bu dakikada bütün nazarlar sadrazama tevec- cüh etmiş bulunuyordu. Herkes onun bu sırada ne yapacağını gör- mek ve böyle bir imzalı kâğıttan maksadı ne olduğunu anlamak is- tiyordu. Sadrazam Sait Paşa, bü- tün vükelânm imzasmı havi olan ——— “ Dilimin Belâ- sını Yalnız Ben Çekiyorum , Fakat!... » ne ler çok oldu. vücut eyledi. e 3 Tebrikçiler, Mifinif Efendinin ol — nr doldurmuşlarlalı. O zaman M. Nezareti, Mahn ut Nedim Paşa besi ittisalindeki Bunada idi. » Efendinin büyük bir 6uagı vardı sası tam kapmın karşısınla idi, Menas Efendi kapıdan ghe — © mez Münif Paşa ayağa kalktı, Kİ adım yürüyerek kalem arkadaşmı elinden tutup yanma oturttu ve ha- zaruna dönerek: “— Antuan Menas Efendi benim kalem arkadaşımdır, Hariciye Ter- ecüme odasmda beraber bulunduk, Menas Efendi -ulâ sanisinde kaldı. Ben vezir oldum, çektiği dilinin be « lâsıdır.,, dedi. Menas Efendi, derhal cevap verdi; “— Evet, doğrudur. Dilimin belâ. sını yalnız ben çekiyorum, Fakat efendilerimizin sükünetinin belâsını otuz altı milyon halk çekiyor.,, Abdurrahman Âdil EREN bu kâğıda kendi imzasını koymı- yarak katlayıp bir zarfa yerleştir. di ve sabah akşam kendisile bir« likte gidip gelen çantasının içine koydu. erhum bu hareketle neyi is. tihdaf ediyordu? İlerde ya- zacağı hatıratına bir vesika mi Düşmana karşı fiili mukabeleden çıkabilecek bir mesu_'liyçt karşı « sında asıl kararda imzası olmadı- ğını ispata yarıyacak bir delil mi? Fikrimce merhumun yüksek tecrübe ve irfanı karşısında her ikisi de varit değildir. Bunu, pek, uzun senelerin biraz tesir ve iti- yadından hâsıl gayrişuuri bir ha- reket olarak telâkki ettim. Tünelden çıktık. Bir gazete satın almıştı. Gazetesini okuyor ve gaze - tenin kenarındaki zımbalı parçayı da yırtıyordu. Biz tramvay bekleme yerine gelin ceye kadar; bu kâğıtlar tamamiyle yırtıldı. O bu kâğıt parçalarını avu- cunda buruşturmaya başladı. Ben ufaltıp yere atacak zannedi- yordum. Fakat öyle yapmadı.. Bir müddet gazetesini okuyarak onu avucunda tuttu. Sonra bir şey aranır gibi etrafıma bakındı. Aradığımnı herhalde bulmuş olacak .. . Çöp Sepeti tı ki, birden yanımdan ayrıldı, Tü - nele doğru yürümeye başladı. Gaze- tesini okumakta da devam ediyordu. Nereye gidiyor? diye ben de me - rak edip baktım ve gördüm. Orada Tünelin yanında bir direğe çöp sepeti asılmıştı. Elindeki kâğıt - ları sokağa atmak istemiyen arka - daşım bu sepete doğru gidiyordu. Ve büyük bir ciddiyetle çöp sepe- tinin yanma gitti. Hep gazetesini o- kuyarak elindeki kâğıt parçalarını sepete attı ve döndü. em aa S RELk AR A AA GÖRDÜGÜM ŞEYLER Fakat o tam arkasmı döner dön « mez bir kahkaha işittik. Yaşlı bir adamcağız direğin ya « nımda gülüp duruyordu. .Arkıda.şım da hiddetle arkasmı döndü ve kendisile eğlenen adamı &- zarlamak istedi. ( _Fnlnt arkasını dönünce o da İih- tiyarın kahkahalarma iştirak etti. Çünkü elindeki kâğıdı büyük bir ehemmiyetle içine attığı çöp sepeti- nin altı yoktu. Ve buruşmuş kâğıt- lar kaldırımın üstünde duruyordu. Süuat DERVİŞ N