ea 19-9-906 Yaz günleri bitti. Mektebiniz açılıyor. Kumlar üstünde rahat- ça uzanan bu mes'ut yavrular gibi sizin de güzel yaz günesinden sıhhat ve kuvvet aldığınızı uma-rız. Bilirsiniz ki güneş hayatın kaynağıdır. Tıpkı çiçekler, fidanlar gibi serpilip büyümek için HİKAYE Anlatacağım hikâye o Amerikada geçen hakiki bir vak'adır: “Gençliğimde bir zamanlar P çift- Uğinde kovboydum. Bu çiftlik şehir- den takriben 20 mil uzakta idi. Ayda bir iki kere atla şehire iner, yiyecek ve giyecek ne lâzımsa alıp dönerdim. Ata binmeyi çok sevdiğim için bu gi- diş geliş beni çok eğlendirirdi. Fakat bir defasında talim tersine döndü. Şehire iner inmez atim hastalandı. Başka bir at ta bulamaymca çaresiz riftliğe kadar yürüyerek dönmeye mecbur kaldım. Tepelerden aşan pa- tika daha uzun olduğu için tren yolu- nu takip etmeye karar verdim. İlk hiz la hemen on mil kadar yürüdüm. Fa- kat kızgın güneşten bitkin bir hale gölmiştim. Yolun biraz ötesinde çalı- Hiklar vardı. Orada biraz yatıp dinle- neyim de sonra yine yola çıkarım, dedim. Fakat tam ben çalılara doğru yürüyecek iken otların arasından bağ tan başa silâhlı bir çok haydudun fır- ladığını görmiyeyim mi.. Korku ve gaşkınlık içinde kendimi güç halle yandaki hendeğe atabildim. Ve . sak- Yandım. Bu çete o sıralarda her tara- fâ dehşet salmıştı. Trenlere saldırı- yorlar, yolcularm nesi varsa alıyor. Jardı. Relslerinin başını getirene bü- yük bir mükâfat vadedilmişti. Fakat relsin başını getirmek değil, şimdiye kadar onlardan birinin yüzünü bile gören olmamıştı. O kadar meharetle #oygunculuk yapıyorlardı. Yattığım yerden nefes bile almıya cesaret edemeden onları gözetliyor» dum. İçlerinden biri hemen yol kena- rındaki işarete koştu. “Eyvah ohay- dutlar tehlike işaretini çevirerek tre- ni durduracaklar.,, diye bağırmak'an kendimi zor zaptettim. Bu kadar in- #ana karşi ben ne yapabilirdim. Hep- ona muhtaçsırız. Bütün sene mekteplerinizde çalışınız. Küvvet sertedinizsin. Zarar yok. Yine yaz gelir. Güneş size kuvvet getirir. — — Tren haydut'arı Haydutlar hep birden yattıkları yerden fırladılar. Ve vagonlara bi cum ettiler, Yattığım yerde zihaim- den birdenbire şimşek gibi bir düzün- ce geçti. "Ah kendimi onlardan biri - ne benzetebilse! dedim. Ve hemen Çete reisi bağırdı: “Haydi iş başıma” tıpkı onlar gibi boynumdaki » eşarpı çekip yüzümü örttüm. Fazla düşün meye vakit yoktu. Hemen yerimden fırladım. Ve vogonlardan birine dak dım. Zavallı yolcular korkudan titre» şiyorlardı. Ben hemen haydutların a- rasından geğtim, Beni kendilerinden sanarak aldırmıyorlar, yağmaları hö- lüşüyorlardı. Ben en sondaki vagona doğru koştum. Giderken “geliniz, ko- şunuz, servet dolu bir vagon!,, diye bağırıyordum. Çete reisi “haydi!,, di- ye bağırdı. Arkamdan koşarak veti- şen haydutların benim kendilerinden olmadığımı farkederek yakalıyarak- lar diye ödüm kopmuştu. Halbuki on- Tar beni geçerek son vagona koşusu- yorlardı. En arkada kaldım. Reis te dahil olduğu halde hepsi birden © va- gona dolunca büyük demir kapıyı sür'atle kapadım. Ve büyük mardalı indirdim. Bütün çete şimdi define di- ye koştukları vazonda .mahpustular. plânım yolunda gitmişti. Fakat daha İş bitmemişti. Haydutlardan ikisi el- lerinde silâhla makinistle çateşyiyi bekliyorlardı. Nefesim ( kesilircesine lokomotife.doğru koştum. Ve “temiz- ledik, arkadaşlar, haydi dönün! diye bağırdım. Telâş içinde beni hep Fs dilerinden sanıyorlardı. İkisi de elle- rindeki silâhları ateşçi ile makinste doğru tutarak birkaç adım geri geri gittiler; Sonra şaşılacak bir sür'atle birden dönüp kaçtılar. Heyecanla Tokomotife atladım. Ma- kinistle, ateşçiye, “haydi. dedim: ça- buk hareket! O zavallılar. korku içinde “siz kimsiniz, siz de, onlardan değil misiniz? diye -yalvarıyorlardı. Ben sizin arkadaşmızım. Ben haydut değilim. Haydutlar arkadaki boş va- gonda mahpustu. Haydi durmayın,, dedim. Biraz sonra son süratle ilerliyor- duk. Tren, kendini soymak istiyenle- ri, esir etmiş, mağrur mağrur yeni bir istasyona yaklaşıyordu. si boyunlarındaki eşarplarla yüzlerini örterek yolün iki kenarma yatıp sak- landılar. Tam bu sırada ekspresin düdüğü duyuldu. Veses gittikçe ya- kınlaştı. Nihayet tekerlekleri çeviren Manivelâlarm sesi de duyulunca tren birdenbire durdu. Çete reisi korkunç , bir sesle bağırarak şiddetli bir emir | hand “Biaydi iş başıma, T ÇOCUK ( BİLMECEMİZ | Bu iki taraftaki rakamları ayrı ayrı cemederseniz yokünlarının birt- birine müsavi olmadığım görürsünüz. Sağ taraf 34 tür. Sol taraf ise 31. Her iki taraf rakamların arasin. AN Şiddetli bir yağmur otomobilin İ pencerelerini cömert bir sel halinde yıkıyor. Otomobilimiz bozuk bir yoldan zıp lıya zıplıya giderken adeta ufacık göllerin içine dalıyor. Şoförün baktı- ğı cam; çamurlu bir su altında kalı- dan birer adet bulunuz ki biribirle- yi ve yine âçılıyör. Etraftaki ışık- rile aksedildikleri gibi, kendi arala- rında da aksolununca iki yekün vi ribirin& müsavi olsun. , (Geçen haftaki bilmecemizi değ- ru hallederek hediye kazanan ok, dokuzuncu yucularımızm Histesini sayfamızda bulacaksınız.) üzel havalarda hayvanların (inek, ökür, koyun) çayırda yatmalı. rma bakıp ta havanm devamlı olarak iyl olacağına hülkmetmeyiniz. Bilâkis. Onlar yağmurun — yaklaştığını hisset- tikleri için kendilerine otların üzerin. de kuru bir yer saklıyabilmek için ya- tarlar, ... merikada kasaba, sütçüye, ek- mekçiye varıncıya kadar her şeyin parası çekle ödenir. Bu yüzden bazı müesseselerde bir hafta zarfında verilen imzaların sayısı o kadar çok- tar ki, bumün için saatte bin çek im- salıyabilen hususi bir makine kullan: ... maktadırlar. Jondra rabta memurları kış ge celeri geniş paltolarma bürü- nüp mıntakalarmda dolaşırlarken elle rini ceplerine koydukları hiç görülme migtir. Neden mi?. Cepleri yoktur da ondan. Buna, 1881 senesindenberi tat- | bik edilen kanunda, elleri ceplerinde İ bulunan bıta memurunun imda. dma koşacağı adama mümkün olan sü- ratle yardım edemiyeceği. sebep gö - Be EZ İ Kirlarikiç en seri uçan kr ara sındadır. Bir saatte 105 kilo | metre uçar. Buunu hepiniz bilirsiniz. | Fakat bir sülünün bir kargadan daha heslı uçtuğuna ne dersiniz. Sülün bir saatte 62, karga 41 kilometre sür'atle uçar. ... nilterade, milli bankaya yatırı. banknotlar bir daha geri Süneyan: Kalmar. yank Okar le rine yenisi gi en venel; kabileler arasnda bir | beyaz sencinin doğumu mucize sayılır. Beyar send beyaz insan de- İ mek değildir. Saçları beyaz, gözleri kırmızı bir zenci demektir. Bu küçük #enciye ilâh gibi bir kıymet verilir. Bazı kabilelerde ise böyle beyar bir zenci yavrusu kötülüğe alâmettir. Der- hel öldürülür. Biliyor musunuz | lar sönük ve bu yağmurlu akşamın iliçinde insan garip bir vehim duyu- yor. Otomobilde yanında oturan arka- daş! ! — Bakınız şu.yollara, diyor. . Bu| İzmirden Karşıyakaya giden biricik| yol... Bunun yapılmaması bu o ba'de İl burakıtması doğru mü?... İ Bir gün evvel İzmirin değerli bele-| diye reisile yaptığım mülâkatı hatır.! İryorum ve bu sarsmtı içinde yine gazetecilik damarım kabarıyor: İz- mir belediye reisi le İzmir hakicında görüştükten sonra bir İzmir hemse- il risine'de aşağı yukarı ayni sualleri İltekrarlamanm ve ondan cevaplar 8)- manm pek ziyade calibi dikkat olabi- İleceğini düşünüyorum. Ve çok de İ ğerli eski bir zabit ve İzmir şehrinin münevver bir hemşerisi olan Bay İHadi Dura'ya bir dost sıfatile değil bir gazeteci olarak sun! soruyorum. — İzmir şehrinin yollarından şikâ- yetiniz var galiba... — Evet... Yollarımız iyi değildir.! Eğer bu yolları yapmak için bütçe müsait değilse buna sözümüz yok...! Fakat hiç olmazsa belli başlı cadde- ler biraz düzeltilse ve hiç olmazsa İz-| mir sokaklarında yayalar biraz dü- gönülse de onlara bir yaya kaldırımı — Allaha ire ki belediye relsiniz bir tabiptir, diyorum.. O şeh rinizin süsünden daha evvel #ihhati- İni düşünüyor. Yaptığı mesai tarzını! görüyorum. Az bütçesile çok iş ya- pan bu zat evvelâ şehrin sıhhatini düşünüyor. Baksanıza bataklıklar Kurutmuş mezarlıklardan park yap- tırmış. Şehirde bir Avrupa sehrinde olduğu gibi bir sürü çocuk oyuncak yerleri ve on altı asri helâ var... Be- lediye reisinin tarzı mesaisine bak- tıkça görüyorum ki o şehrinizin ev- velâ altını yapacaktır. Yani kanali- zâ$yonunu ve o iş bittikten sonra an cak yol yapacaktır. Benim zannım i İ m ( YAZISIZ HIKAYE İdüşürecek tertibatı almak için şim-| İmâk lâzım geliyor, İZMİRDEN RÖPORTAJLAR İzmir Belediye Reisinden sonra İzmir hemşerisile — görüştüm izmiri izmirliler nasıl görüyorlar? Yazan: SUAT DERVİŞ Karşıyakanın böyle. Hem İzmirin bütlin yolları fe- na değil ki çok güzel caddeleri çok muntazam ve yeni yapılmış yolları var. — Böyle yollar bir kaç tane fakat meselâ İkinci kordondaki gibi arna- vut kaldırımı denilen . yollar,. şehri çirkin göstermekten başka hiç bir İşe yaramaz. Halbuki benoe İzmir evvelâ muntazam ve güzel Yyollarile iftihar etmelidir. — İzmir hemşerisinin başlıca dert- leri nedir? İzmirde meselâ bir su me selesi var mıdır? — Evet vardır. Suyun çok. kireçli oluşudur. Belediye . kireç yisbetini diye kadar su şirketini lâzım olduğu şiddetle herhalde tazyik etmemiş o- lacak ki... Bugüne kadar kireci çok Ku içiyoruz. v — Ya vesniti nakliye. Onlardan bir şikâyetiniz var mı?... — Vesaiti nakliyeden şikâyet €- derken yine yolları nazarı itibara al- Çünkü İzmirtiyi| rahatsız eden şey vesaiti nakliye de- ğü yolların bozukluğudur. İnkâr e- dilemez ki belediyemiz şn veya bu sahada İzmirlilerin şükranla yadede- ceği bir sürü müsbet faaliyet O gös- termiştir. Bunları inkâr etmek nan- körlük olur., Fakat bence bütün bu faaliyet tam bir program dahilinde değildir. Yangın görmüş bir şehrin esas ihtiyaçları göz önüne (almdığı zaman ehemmi mühimme tercih e- den bir plân çizilmetidir. — Şehrin temizliği nasıldır” — Şehri sureti umumiyede temiz tutmıya imkân yoktur. Fakat dün. yadaki diğer bir çok limanlarla mu- kayese edilirse İzmir temizdir ve İn- kâr etmiyelim Şehrin bir çok kısım- ları garktaki şehirlerin bir <oğuna| a nasip olmıyacak kadar temizâir. ya, | di. kat yangın harabeleri tamamile or. tadan kaldırılmadan ne kadar sule- nılsa tozu toprağı ortadan kalkmıya- cak. Kanalizasyonları olmadığından da üzüm ve incir imalâthanelerinin bulunduğu semtlerden geçilirken bü imalâthanelerden sızan kokular insa- ni daima rahatsız edecektir. İncir ve üzüm hanları dahilen çok temizdir. İzmirin hayatımı'teşkil eden bu ( iki mühim maddenin temiz olarak ihra- ci için lâzim olan takyidat almiyor, fakat kokunun önüne geçmeye im- kân bulunamıyor. — İzmir Fuarından memleket ve Izmir şehri için ne gibi istifadeler i vardır? — Bir kere İzmir şehri Fuardan büyük faydalar görmüştür. Memle- ket için sosyal olmak üzere gördüğü “Bob ,,la “Minoş,la eğlenilir mi? faydalar şunlardır. Bir çok vatan- daşlara bulundukları mühitten daha mllterakki bir muhiti ziyaret etmek fırsatını verdi. Ve onlar üzerinde mahsüs veya gayrimahsüs fakst mu hakkak ki yeniliğe doğru bir tema- yül ve.takdir vesilesi teşkil etti. İk- tasadi bakımdansa İzmirde küçük dahi olsa bir alım, satım hayatın. iyandırması bir faydadır. Bundan gece manzarasi başka da şehirli ve köylü vatandaş- larımız bu fuarda istihsal ve ihraç maddelerimizin son vaziyetlerini ve ihraç şeklini öğrendi. Ve milesseseler arasında reklâm rekabeti lüzumunu tebarüz ettirdi. — Kültür Parkın İzmir şehri içim bir faydası olacak mı?.. — Kültür Park İzmire İz. mir belediyesi tarafından hediye e- dilmiş çok güzel bir eser olacaktır. Eğer İzmir ve mülhakatı halkı Kül tür Parkta tesis edilmesi düşünülen güzel ve cazip eserlerden zevk duya bilecek kadar varlığı kavuşabilirse ve bütçesinden orada masraf edecek kadar bir para ayırabilirse, Kültür Park İzmirlilere güzel bir &ntı yeri olabilir. gi pe — İzmir hastaneleri ihtiyacı ota- mamen karşılıyor mu? — Ben bunu şahsen bilmiyorum, Fakat söylenilen sözlere bakılırsa İz- mir hastanelerinden ve doktorlarm- dan İzmir hemşerileri memnun de- gildirler. Hastanelerde ihmal gördük leri rivayet ediliyor. Ve İzmir “dok- torlarnın da doktordan daha fazla tüccar olduklarından şikâyet o edili- yor. Maamafih bu benim şahsi inti- baatım değildir. — İzmirde esnaf temiz midir? — Sureti umumiyede çok dir. Belediye kontrolunu pek iyi yü- par. — İzmirin eğlence yerleri ihtiyaca kâfi midir, İzmirde bir tiyatro ihti yacı var mıdır? — İzmirde eğlence yerleri ihtiya- ca kâfi değildir. Tiyatroya büyük ih- tiyaç vardır ve Şehir” Tiyatrosunun gördüğü rağbet te buna bir misal- temiz- Otöimobilimiz birdenbire durdu. Sallandık, biribirimize çarpıştık: Evet hakikaten bir rüya görmek- teyim galiba. Yağmur ne zaman dinmiş ve bü geçtiğimiz az ışıklı ve mağmum yolları ne zaman arkamız- da bırakmısız. — Neredeyiz? — Burası Karşıyaka... Modern stilde yapılmış yeni bir va pür iskelesi.. Ve ışıkları. Rütubetli > hava çinde ışıkları Pırıl pırıl yanan muazzam gazinolar. — Niçin burada durduk... Kocam: .— Sizin gazetediliğinizden bıktım, usandım, diyor. Azıcık şuraya inelim dö birer kahve içelim... Eğer bu baş ile yolumuza devam edersek bizi git- tiğimiz yerden kovarlar. Epey çalıştık.. Hakikaten iş ara- #mda içmeyi itiyat edindiğim a7 se kerli bir kahveye ihtiyacım var. — Haydi otomobilden inelim diyo- rum. Birer kahve içmek fena bir fi - kir değil. , © Suat DERVİS