No. 32 TUR İZLANDAYA Ku AKINI — Yazan : Kadircan Kafh — “Ben de saklanmalıyım, kaptan.. Fakat, umarım ki, rastlamayız .. Daha açığa vurur, hatta — Bir balıkçı gemisile Pikyavik'e Bidiyordum. Patronum yollamıştı. O- tadan Reykjames'teki amcama da uğ iyacaktım. Fakat talihsizlik bu se- Ter de karşıma çıkti ve bir burunu döndüğümüz sırâdâ Türk korsan ge- Wisiyle burun buruna geldik. Eğer hizi: bir manevra yapmasaydık bize Sarpacak ve batıracaktı. (Batmadık âmma, benimle tayfalardan ikisini e- 8ir aldılar. Diğer iki tayfayı ihtiyar ©ldukları için bıraktılar. Bu pek meraklı ve heyecanlı bir Macera idi. Kaptan Voney tayfalara baktı. On arım ikisi genç idiler. Diğerleri ise Kendisinden daha genç değillerdi. Baklanmt, » Anskar sözünü kesti, Kaptanm kor Kusunu o da anlamış ve o ân korkma- Ya başlamıştı. O güve gemiden kaçtıktan b dosdoğru şehre gitmemişti. Estrid, diğer kızlar, çocuklar ve er- keklerje birlikte daha igerilere gitmiş ©labilirdi. Fakat kasabada ve valinin Yanmda kalmış olması da kabildi. Va ee emrile her zaman kaçmak > N İacağından şimdiden kaçması de lüzumsuzdu. Anskar bu yüzden re kasabasının gimal tars- doğru yürümlş, uzaklaşmış ve or İalığın yatışmasnı beklemişti. Türk- İse gittikten sonra Estrid'i yeniden Ne geçirmenin çarelerini arıyacaktı, Hattâ onu ele geçirmek için şimdiden Vestman adasma gitmek te pek Uy- Bun görlinliyordu. Zira genç kızın çok Reçmeden adaya döneceğine şüphe Miğa vur, hattâ bana kalırsa ge Nİ dönmeliyiz. — Geri dönemeyiz, rüzgâr altma ıriz. Görmüyor musun? Bunları çıkışır gibi söylemiş ve İüve etmişti: » Türkler bu taraflara gelecekler i? — Bilmiyorum... — Limandan bugün çıkarlar mi in? gemilerindeğir . Ihtiyarlara Weriyorlar bile. > Ingiliz korsanları da öyle ya Yüksek burunda önce Türk ge Kinin sivri mahmuzu, sonra baş direkleri görünmüştü. Kaptan Voneyin elleri gevsedi ve bıraktı. yeniden kayrıyarak telâşla çevirdi, gemisi rüzgür altında olma” Çi milerine aldırmıyor. bakmıyorlar bile... ? “ İ gidiyordu. Sakın ha! Orada #ini denize atacak ve yüze yüze kr| yıya çıkmıya çalışacaktı. Türk gemisi balıkçı gemisine kırk elli adım kalınca küreklerini kaldı- rarak durdu. Direkle küpeşte ara- smdaki ip merdivene çıkan bir 8- dam ingilizce olarak bağıra bağıra | sordu: — Nerelisin kaptan, hangi millet- tensin?... — İngiliz... Türklerin kayığa yaklaşmıyacak- ları anlaşılıyordu. Kaptan Voney de, bu hali yattığı yerden gözetliyen Anskar da biraz ferahladılar. Türk gemisinden bağıran adam Sarı Ömerdi, — Ben de İngilizim. Nereden ge- Uyorsun? — Buğir açıklarmdan.. — Oralarda neler var?. Kaptan Voney. elierini yana açlı. Bir iki saniye durakladı ve ondan sonra cevap verdi: — Çok balık var... Recep reis ne sormak istediğini Barı Ömere söylüyor, o da Ingilizden | aldığı cevabı türkçeye çeviriyordu. | Bunun için konuşmalar biraz yavaş Sarı Ömer kaptanın son sözlerini reise söylemiye lüzum görmeden çi- kıştı: — Aptallık etme, Balıklar senin olsun. Gemi var mı? Zengin köyler, kasabalar var mı? 'Türk denizcileri hemen memleket- lerine dönmüş olsalar bile epeyce kârlı olacaklardı. Fakat İzlandanın garp kıyılarmda kolaylıkla ele geçi- recekleri mal ve esirlerden d€ vüz- geçmek istemiyorlardı. Kaptan ne söyliyeceğini bilmiyor. du. Izlandanm garp kıyılarında işlek Timanlar vardı ve orada gemilerin de bulunacağı hemen hemen şüphe- sizdi. Fakat gözüyle görmemisti. Buna rağmen bir an önce kurtul! mak istiyordu: — Vardı, gemiler vardı. Bolu Çocuk esirgeme kurumunda | geri döneriz, ği Türk korsanları var!, Anskar bu adamlarm bir an önce buralardan © çekilip gitmelerini isli- yordu. Birdenbire aklına bir kurnaz- lık geldi: — Ralf, İngiliz harp gemileri ol duğunu söyle... Belki giderler de hem biz kurtuluruz, hem başkaları. Bu düşünceyi kaptan da uygun buldu. Sarı Ömer: — Ne gemileri? çük mü, yüklü mü? Diye sorunca hemen cevap verdi: — İngiliz harp gemileri vardı; dolaşıyorlardı. Recep rela bu haberi Sarı Ömer- den alinca durakladı. Sarı Ömere; — Kaç tane olduğunu sor: Dedi, Kaptan Voney cevap verdi: — Ben üç tane gördüm. Belki başkaları da vardı, bilmiyorum. Recep reisle arkadaşlarınm biri- birlerine danıştıkları görülüyordu, Türk levent reisi, bir gin önce gemisi karaya oturunca bunu bir uğursuzluk saymış, canı sıkılmıştı. Hattâ bu yüzden Tosunun becerikli davranması ve havanın yardım et- mesi sayesinde kurtulan gemisine dö- ner dönmez Bessastadir önünden ayrılmıştı, Burada şu bir yığın hal- kı birkaç gülle ile darmadağm et mek işten bile değildi. Lâkin bun- dan kendisi bir fayda görmedikten sonra boş yere yorulmanın manası var mıydı? Zira halkın büyük bir kısmı çoktan İçerilere kaçmışlar, değerli mallarını da götürmüşlerdi. Silâhlı olup henüz şehirden ayrılmı- yanların İse ilk ateşte kaçacakları- na şüphe yoktu. Onlar o gece kıyıya çıkan leventleri öldürmek Üzere hü- cum etmişlerdi ama, Türk kadirga- #ınm karaya oturmuş Olmasmdan cesaret almışlardı. Halbuki şimdi Türk kadirgası hiçbir zarara uğra - maksızın kurtulmuş bulunuyordu. (Arkası var) Büyük mü, kü- Sünnet edilen çocuklar Kurumun sofrasında yemek yiyorlar ve Halkevi salonlarmda sünnet hab Bolu, (Tan) — Bolu çocuk esirgeme ai çok rağbet görmüştür. Baloya iştirak ödenler yetim yavruların Kimecsiztiğini unuttsrmaşlar, > oniyrla gez vakite kadar seye Tir gece hatırlamasa belki kendi-| geçirmislerdir. yetim çocuğu giydir- münasebetle verilen Almıya bile cür'et ediyorum K. 0. imsasile: Talebeyim. Daha mektepte iken te mis bir allenin kızı ile seviştim. Bu sevişmemiz üç sene devam etti. Şim- di tahsilimi bitirmek üzere Istanbula geldim. Ve kendisinden tabii ayrıl - dım. Mutaassıp bir aileye mensup olduğu için Mektuplaşamıyorus da, Kendisi Ankarada bulunuyor. Benim dö memuriyetle bir tarafa tayinim içim iki ayım var. Eğer Ankaraya ta yin edilebilirsem meseleyi halledece. ğim. Fakat edilmediğin takdirde vaziyet başkalaşacak. Kendisini çı dırasıya seviyorum. Aimağa bile cü- ret ediyorum, Ikimizin de yaşı on 86 kizdir. Bu hususta ne tedbir almaklı- Jim TAsımsa bana gazstenizle bir vap yazmama dilerim. Mektubunuza bir hayli güldük. “Almağt bile cür'et ediyorum., di - 00- yorsunuz. Bir kizi atmak cüret mi sayılır?. Eğer sizce se hiç ev- lenmeyiniz. Lâtife bertaraf, sadada gelelim, Bu Işin ballini ailenize birakınız ve siz karışmaymız. Dâba yaşmız pek ufak. Hem, ayni yaşta bir kadınla evlenmek doğru değildir. İlim ve fen nin söylediğine göre, bir erkeğin yâ: $ı, alacağı kadının yaşının yarısının 1 fazlası olmalıdır. Yanı eğer 80 ya- Işmda bir erkek evlenmek isterse, ala cağı kadm yaşı, otuzun yarısı O « lân on beşe yedi ilâvesi, yani yirmi iki olmalıdır. Kadın ve erkak yaş nis beti böylece tesbit edilmiştir. - Üniversiteye girmek için Solmaz imsasile: Ben bu sene liseyi bitirdim. Ev ka dınlığına çok merakım olduğundan san'at mektebine de gidiyorum ve an cak bu kadar emekle Haa tahsili yap- aktan sonra bir de meslek sahibi ol mak istiyorum. Arzum orta mektep lere almanca muallimi olmaktır. Bu muallimlik haftada mahdut ve mu - ayyen saatlerde yapılacağı için ev ka İdınlığına ayıracak vaktim de kalı yor.Beni hergün: meşgul “edecek meslek istemiyorum. Alman meka - binde iki sene okumuştum. Biraz al mancam var, Bunu ilerletmek niye - #öndeyim. de Mean © şubesi sizden gum sormak isterim : Diğer şubelo- re talebe olmadan yalnız isen şube. sine kabul edilebilir wiyim?. Ve kaş senedir? Şeraiti, günleri nedir? EMİ yotname imtihanları için sasi hazır lanmaldır? Hususi ders mi Ne şekilde çalışayım? Ehliycinam£ imtihana girmek için me derecede bilmek lâzımdır? Mümkün mertebe sür'atle neticeye varmak istiyorum. Bana yol gösterir misiniz?.. Üniversite, oraya girmek isteyen- lere her türlü izahatı veren bir kitap neşretmiştir. Kitapçılarda vardir, al dırınız, aradığınızı orada bulursu - DUZ. Üniversitede bir varmış, alayım? Biçki ve dikiş sergisi Sergiden bir köşn rasimle açılmıştır. Büyük bir emek işlerdir. (> ez Çöviren: Reztan A4, B. YALMAN Bu harikulâde hâdise dolandırıcılar hesab gm Mari Antünnetin hiçbir söz söyle- mediği ve söylemiyeceği muhakkak- t. Bu budala adama, şüpheye düş- mesine mâni olmak için Kraliçe ile konuştuğunu zannettirmek te sanki o kadar güç bir gey mi idi? Gece Oka- ranlığından istifade ederek Versay bahçelerinin kuytu bir köşesinde Kra- Hçeye benziyen birisine bir kaç Söz ezberleterek söyletmek yapılmaz bir iş değildi. Gece karanlığında kadınlar biribirine benzer. Şimdiye kadar her e kanan Rohan, bu hileye de ina- nırdı. Fakat Kraliçe rolünü oynya- cak kadmı nereden bulmalı? Zaman Mari Antuanete benzer bir kadın Du- lunsım, Böyle bir kadmı ancak Pa- İ lais Royal bahçelerinde ticaret mak- İ satlarile dolaşan sarışın, esmer, top- lu, zayıf, güzel çirkin çeşit çeşit kadınlar arasından seçmek mümkün olabilirdi. Jan'm-zevci Kont de La Moltş bu vazifeyi üzerine aldı. Kraliçe, ben - ziyen birisini bulmakta çok mügküi- lit çekmedi. Bulduğu kadm Nikol isminde biriydi, Güya kadm terzilik ediyordu. Fakat asıl müşterileri kâ- dmdan ziyade erkeklerdi. Kadına rolünü İht çekmediler, Çünkü Janın mahke- mesi esnasında verdiği ifadeye göre bu kadın çok zeki değildi, bilâkis adamskılii budalaydı. ii Ağustosta Nokilu Versay sarayına getirdiler ve tıpkı kraliçenin giydiği elbiselerden birisinin eşini arkasına (çiydirdiler. Başına, yüzünü kapıyan büyük bir ranlık basmca Versay s#araymm bahçesine çıkardılar. Bu -sahtekâr kadm on dakika için Fransa krali- çesinin rolünü oynıyacaktı. 'Tarihin kaydettiği en büyük sah- tekâirliklardan birisi de işte bu va - kadır. Kontes de Ta Motte yanmda sah- tekâr Nikol olduğu halde bahçeye çıkıyorlar. Çamlarm gölgesinde in - sanların şekli pek geçilemiyor. Ves ziyet bu oyunu oynamaya pek mü- esit... Yalnız sahtekâr kadın kor - kuğan titremeye başlıyor. Elinden gelse kaçıp gidecek, Fakat .Motte 'hirakmıyor. Elindeki mektupla gülü, yanma gelecek olan erkeğe uzatma- ismi ve ezberleğiği sözleri şaşırma - İdan söylediğini tenbih ediyor. Niha- İyet uzaktan ayak sesleri duyulu- İyor, bir erkek gölgesi görülüyor. İGelen adam, arada haber getirip götüren Rohanm hususi kâtibi Re itaux dur. Motte Nikolu şiddetle öne doğru itiyor, kendisi ağaçlarm ara- sına saklanıyor. Zavallı kızcağız he- yecandan titriyor, kendisine doğru uzun boylu bir adamm yaklaştığı ve yerlere kadar iğilerek etek öptüğü- nü görüyor. Tam o sırada mektupla gülü yere düştirüyor. Ezberlediği şu cümleyi boğuk bir sesle söylüyor: “Mazinin Kadıköyünde Altıyol ağzımda Ba“ | anutulmuş olduğuna emin olarak yanlar Biçki ve dikiş evi sergisi, M6-| müsterih olunuz!,, Bu sözler uzun boylu adama pek ve İnce bir zevkle hazırlanmış Olan! ziyade tesir ediyor, Tekrar tekrar $ sergi 5 Eylül cumartesi aksamına ğilerek etek öpüyor. Teşekkür ma- kadar umuma açık bulund twwiacak -İkammda bir şeyler söylüyor, fakat tur. Serginin muhtelif şubelerinde heyecandan ne söylediği pek anlaşıl- teşhir edilen eserleri bilhassa çama -| mıyor. Genç Nikol bir komedi oyna» şır, tuvalet ve elbiseler, ayrı güzel-İ|dığını farkediyor, fakat İşin mahiye likleri bir araya toplayan kiymetli| tinden haberdar olmadığı için bir şey anlamıyor. Birdenbire birisi onlara Baş Rahip Rohan Evaliçeden 4 simdiki sinema devri değil ki hemen; atmak İçin cok müşkü -| şapka koydular. Akşam olunca, ka-| ına muvaffakıyetle geçmişti gelen mektupları sevinçle ourdu yaklaşarak: “Çabuk geliniz, d'Artois comte geliyor!” diyor. Bu &özleri işiten Rohan hemen oradan uzükla- şıyor, Madam de La Motte ta Niko- (lu oradan götürüyor. Saraym ka - ranlık pencerelerinin önünde bü ko- medi oynanırken içerde Mari Antu- anet gaflet içine dalmış, uyuyordu. Bu barikulâde hâdise dolandırıcı lar hesabına muvaffakıyetle cera « yan etmiştir. Budala başrahip o zamana kâdar kreliçenin mektupları İle iktifa et - mişken şimdi artık kendisiyle ko - nuştuğuna kanidi. Kendisini affetti- ğini ve maziyi unuttuğunu ağzından işitmişti! Fransada ondan mesut bir insan yoktu. Başvekil olacağına şüphesi kalmamıştı. Birkaç gün sonra Madam de La Motte rahibe başka bir oyun oyna- dı. Kraliçenin yoksul bir aileye yardım etmek İstediğini ve onlara elli bin frank göndermek istediğini söyledi. Arkadan da krâliçenin pa- rası olmadığını ve rahipten bunu borç olarak istediğini ilâve etti. B4- tün Paris halkı kraliçenin isrsfmı ve her dakika parasız olduğunu bi- diği için bu haber Rohana gayrita- vii gelmemişti. Derhal elli bin fran- gı tedarik ederek madamde La Motte vasıtasile güya kraliçeye gönderdi. Halbuki elli bin frank do- landirıcı kadının elinde kaldı. Artık ikide birde: “Eralişe para istiyor. diyerek Rohanı dolandır - makta devam ediyordu. Başrahip O hale geldi ki, eşyalarmı ve gümüş- lerini rehine koyarak kraliçe için para tedarikine uğraşıyor ve krali- çeye veriyorum zannederek “Motte” a Yediriyordu. Kont ve kontes dela Motte için bolluk devirleri başlamıştı. Kari « Balden istedikleri kadar para çeki « yörlar, arasa kralişenin ağzndan bir mektup uyduruyorlardı. Bu su- retle bal gibi geçinmenin yolunu bu. muşlardı. Yarını düşünmeye ne lü. zum vardı? Köyde büyük bahçeli bir ev almışlardı. Altın tabaklar İ- çinde yemek yiyorlar. Bütün vakit- leri zevk ve eğlence içinde geçiyor - du. En kibar insanlar bile kontes de La Motte'un evine kabul edilmek için can atıyorlardı. Artık bu kadar parlak bir av bulk duktan sonra işe devam etmemek yazık olurdu. Madam Motto en bü - yük kozunu da oynamak Üzere İşe başladı. Tam bu sırada yağlı bir av tuzağma düştü: Meşhur kuyumcu Böhmer madam du Barry İçin gü - zel pırlanta bir gerdanlık hazırla - mıştı. Fakat on beşinci Luinin çiçek, hastalığından ani surette ölmesi gerdanlığı satmalmasına mâni ol - muştu. Bundan sonra kuyumcular bu meşhur gerdanlığı kraliçe Mari Antuanet'e göstermişlerdi .Her gör- düğü ve beğendiği elması almıya &- lışkm olan kraliçe bu defa alama - mıştı. Çünkü kral on altıncı Lui bu kadar para vermeyi göze almamıştı. Fakat kraliçe bu gerdanlığı çok beğenmişti. Bunu kendisine aldır « mak hiç te fena bir iş değildi. Ku- yumcular şevke geldi. Mari Antu- anetle çok dost olduğu söylenen Madam de lâ Motte acaba kraliçeyi ikna edemez miydi? (Arkası var)