S— 1.04038 TAN ELLİ SENELİK TÜRK RESİM SERGİSİNDE Büyük gayretle meydana gelen bu sergi müze esaslarının atılmasına vesile olabilir Güzel San'atler Akademisinin elli &nelik Türk resmini göstermek mak #adile tertip ettiği sergi Akademinin #enç ve faal direktörü Burhan Top- Yeğm bir nutkile açıldı. Memleketimizde ilk defa açılan bu *tgiye gösterilen alâka, Akademi rektörü tarafından sarfedilen gay- İvi ve emeklere haklı bir mukabele 9ldu, Yalnız Direktör Burhan Top - Yağın, açılış nutkunda da söylediği Bibi, sergi noksansız değildi. Iki nok- Win vardı: Birisi ölmüş birçok reğ- tamlarm eserleri o bulunamamıştı. Bulmağa öz imkân yoktu. İkincisi, Wrgiye tahsis edilen yer, dardı. De-| ba genişini de bulmağa imkân yok - $u. Çünkü, Istanbulda, birçok defa- söylenmiş ve yazılmış olmasına Mğmen, sergi yapılabilecek bir bina Yoktu. Bu cihetler bir tarafa bıra - lscak olursa, sergi, heyeti umumi- Yesile bir muvaffakıyettir. Müzesi, #ülerisi olmıyan bir san'at yarım a- Wrlik tezahürünü yapıyordu. ik ressamlar Türk resmi, doğduğu tarihten iti- beren bugüne gelene kadar nasil bir kâmül geçirmiştir? Şimdilik bura- Üa yalnız ilk ressamlardan bahset - Mek isterim, Müzenin eski müdürü lil Btemin bir eserinde okuduğu - göre, memleketteki ilk ressamlar Masında Ferik Torahim Paşayı gö - Miyoruz, Bu zat 1835 senesinde tah- Mİ için Viyanaya gönderilmiş, dö - Düşte Abdiilmecide resim dersi ver- Mistir. Ayni tarihte Ferik Tevfik| şa da Parise gitmiştir. 1849 da Hüsnü Yusuf Bey, resim tahsili| Yapmak Üzere Parise gitmiş, oradan İçika, Viyana, Berlin ve Italyaya Btçmiştir. Daha sonra 1864 senesinde Abdü- zir, Ahmet Emin Bey İle Ahmet Paşayı Parise göndermiştir. Ah- Met Ali Paşa Şeker Ahmet Paşadır. iv Pariste Bondanger ve Gerome gi- #essamların Lülebesi olmuştur ve talebesi olduğu Paristeki Mek- Osmanide, ressam Seyit Beyle daşlık yapmıştır. Bu ilk ressamların sonuncusu d an Hamdi Beydir. Türkiyede ilk sergiler W Memleketimizde ilk sergi 1874 te ker Ahmet Paşa tarafından eski X if nezareti binasında açılmıştı. İhci sergi ise, 1881 de, yani Sana - M Nefise Mektebinin açılmasından Y, #y evvel Tepebaşında açılmıştı. $nİ ilk sergi bundan 63 sene evvel mayt. Bu itibarla bu sefer açı sergi, elli senelik türk resmin- ia ziyade Türk resmine, bir “geri kyn sergisi demek daha münasip Sürdü, Mübeşşirler yi beş salona ayrılmıştı. Birin- salonda mübeşşirlerin, ilk Türk ylamlarının eserleri vardı. Bunla- Ya başında, Ankara Etnoğrafya Mü len getirilmiş olan Bektaşi re- Minlerini anmak»lâzımgelir. Oh do - cu asrın başlangıcında yapıl - İN söylenilen bu resimler için ilk resmi demek bilmem doğru Mur? Bu noktanın ballini mite teki Ra hassıslara bırakarak, bu resimlerin ve bilhassa “Kaygusuz Aptal,,ım fev- kalâde olduğunu söyliyelim, ve on- lw Türk resminin primitifleri oli rak kabul edelim. Bu salonda Ham- idi Beyin klâsik resimleri, Galip Be- yin natürmortları — ki buna eskiler “tabiati sakine” diyorlardı — Tuğra kesen Ismail Hakkı Beyin kırk sene evvel yapmış olduğu büyük han içi tablosu, Zekâi Paşanm impressionist bir peyizajı ve sıhhi müzeyi tesis e- den Doktor Hikmetin çok dikkate değer bir tablosu var. Bu son tab- lonun dikkate değer bulunması, üze- rinde sıhhi tavsiyeler yazılmış olu - şundandır. ; Güzel San'atler Birliği 1908 senesinde kurulmuş dilan ve Akademi direktörünün resmin “ede- biyatr cedidesi” diye tavsif ettiği bu İ birliğin salonunda bulunan en güzel resimler Bursalı Şefiğin dört tablo- 8u ile Melek Celâlin bir Arap por - tresi ile bir natlirmortudur. Namık İsmaile siyah kurdelelerle ayrılmış olan köşede, onun eserlerinden oen iyilerini de göremedik. Bunlardan başka, Çallı İbrahimin “Griçenko” devrinde yaptığı birkaç tuali, Fahi- manm pastel bir kadın portresi, Av- ni Lifijin bir peyizajı, öteki tablola- rın fakirliğini zorla örtebiliyorlardı. Müstakiller Hocaları olan güzel san'atler bir - İliğindeki ressamlardan yirmi sene sonra, birtakım gençler müstakiller ismi altında toplandılar. Şimdi bu İteşekkülün salonundayız. İçeri girer girmez, derhal Ali Avninin tablola- rmın sihrine kapılıyorsunuz. Bilhas- sa bir natürmortu fevkalâde, Bu B3- Jonda Hadinin, goya tarzmda bir Floransası, Hale Asafım bir portre - si, İhaminin Lüna parkı, Zekinin bir peyizajı ile bir natürmortu, Arif Be- diinin iki peyizajı, Edibin biri Rem- brandt, biri Pacine tarzmda iki tab- iosu var. Daha sonra merhum ve z4- vallı ressam ve heykeltraş Muhittin Sebatinin bir peyizajı ile iki natür - mortu, Bu ölen arkadaşm tabloları- nm bir tek pano Üzerine Namik İs- mailin köşesine olduğu gibi resimle- rinin konulmamış olması, arkadaş - larmın olgun hatırasma karsı güs - terdikleri lâkaydiyi tebariz ettirmek #tibarile hazindir. D Grapa © D Grupunun içinde yeni bir res - sam görüyoruz. Onun için evvelâ ondan bahsedeceğim. Eşref Fehim ismini taşıyan bu ressamm küçük ve birçok resimleri çok güzel. Hepsin den ayrı ayrı bahse imkân olmıyan bu eserlerin heyeti mecmuasındaki muvaffak unsurları hakiki eb'adile bir tabloda görmek, muhakak ki bi- ze çok kuvvetli bir ressam kazandır. mış olacaktir. Nurullah Cemalin kömürle yapıl - muş portreleri ile bir natürmortü © nun, senelerdenberi araşlırmakta ol duğu bir şahsiyeti elde etmeğe baş- ladığını gösteriyor. Tayyareciler tab- losu da güzel. Yalnız Nurullah Cema lin hep gü'ler içinde ahenkler ars- ması, insanda bir hüzün ve yekne - ki“: mil ei Ge değk iğsi 23 bşk izi page Bh iğiğd öenriy2”. ede yle saklık intibaları uyandırıyor. Abidin Dinonun bir tek portresi var. Peinturele henüz çalışmamış ya çalışmak istememiş olan Abidinia neler verebileceği hakkında henüz muayyen bir fikrimiz yok - Cemal Tullunun eski Ankarası ve bir portresi güzel. Ne yapacağını, ne yapmak istediğini bilen bu ressa- mın İstediklerini tahakkuk ettirme- ğe imkân bulamadığı anlaşılıyor. E- serleri, onun kabiliyetlerini haber vermekle kalıyor. Turgut Zaim, bir folklor ressa - mıdır, mizahı, görüşleri çok bususl On dokuzuncu asrm ük kısmında dini resim, Kırşehirde Bektaşi der - gühindan Etnoğrafya müzesine geti- rilmiştir. “Kaygusuz Aptat” ve kuvvetlidir. Hemen her resminde muvaffak olan Turgut bilhassa il - lustratlon'larında çok iyidir. D gru - punun olduğu kadar bütün ressam - larımız içinde bü vadide tek olan Turgut Zalime geniş imkânisr temin edilirse muhakkak ki çok orijinal ve dikkate değer bir artist kazanacağız. Bedri Rahmi, Türk ressamlarının en velüt, renklerin sırrını en kavra- mış olanıdır. Büyük dünya ressam- larının zaman zaman tesirleri altın- da kalmakla beraber, bu tesirleri hazmederek tamamen orijinal ve şahsi araştırmalar haline getiren Bedri Rahmi, cömert ve şair bir res- samdır. Bedri Rahmi, dünyayı mu- ezzam bir resim sofrası olarak telâk- ki eder ve büyük bir iştaha ile ilk elinin altına geleni alır, Bedrinin bu etüt iştahasmı temin edip artık ekme bir şahsiyet olmasın Birliklere girmiyen ressamlar Nigin hiçbir birliğe girmemişler? Teferrüt iddiasında mıdırlar? Bilmi yorum, fakat herhalde Fikret Muallâ öyle. “ Ben, benim!” diyor. Anladık. Fakat müsaadesile bir de biz resim- lerine bakalım. Hakikaten güzel. In- san, onun tecrübelerini görünce el- li senelik Türk resmindeki inkişafı derhal anlıyor. Fakat Fikret Muallâ, mütemadiyen ve çok kuvvetle vade- diyor, şöyle derlitoplu bir tablo ile, . İvaitlerini tuttuğunu göremiyoruz. Merhum Namık İsmai Tin en s0n eseri Belki böyle hep vadedip duruşu dâ- ha iyi, Ben, kendi hesabıma, bir ki- tap okurken, çok güzel bir parçaya rastladım mu, belki alt tarafı bu ka- dar güzel değildir diye hemen kita- bı orada kaparım, artık okumam, Bunun aksini ispat edene kadar, Fik ret Muallayı bugünkü vaitlerile ka - bul edeceğim. Bu salonda Malik Akselin folklor resimleri iyi, Halil, Bedri Rahmi tar Gece, geniş bir terasta iki genç 'kadın konuşuyorlardı. Yüzlerini ay ışığı parça, parça aydmlatıyor. İçeri İsalondan gelen erkek seslerine al - dırdıkları yok. Kumral, uzun boylu- su, Leylâ, küçük kahkahalar starak anlatıyor. Topuklarını öpen, eflâ - tun dallı bir emprime giyinmiş, açık kumral saçlarını duru, beyaz ensesi- şısmda, terasın parmaklığına daya- Inarak onu dinliyen genç kadın! İZerrinin iri renkli gözleri hafif hayretle açılmış, hiç gülmüyor. Yü- zünde ciddi, endişeli bir mana var. Vücudunu ince kıvrımlarla saran beyaz uzun elbisesinin kızl kuşağ ile asabf oynayışından bu konuşma- İnm onu'sıktığı belli, Leylâ arkada- Ş kında değil. (Rimelli) uzun kirpikle- rinin arssından 1slakmış gibi parir yan elâ gözlerini müstehzi, kendine emin bir mana ile kırparak konuşma sına devam ediyor: — Niçin şaşırıyorsun cicim? Vel lahi şaka söylemiyorum. Inan sözle- rime. Onlarm- hepsi benim kuklala- rım, hepsi bir parmağımı oynatma- ma bakıyorlar. Etrafımda nasıl per- İvane gibi döndüklerinin farkmda de İğil misin? Zerrin tanıdığı birçok erkekleri ve içerde poker oynıyanlarım arasıda kendi kocasını da düşünerek Ürpe- niyor. Arkadaşı ayni küstah tavırla de - vam etmekte: — Evi bir kadının ağzma yakış- mıyacak şeyler söylüyorum diye, sakın beni suçlü görme. Beni de baş tan çıkaran gene onlar değil mi? Sin si de insanı Ooheyecana düşlürecek sözler bulmakta o kadar ustadırlar ki. Elimde olmıyarak dinliyorum... Fakat beni rahat bırakmak İsteme- dikleri, şeytan gibi Kop yoluma di - İztidikleri için onlardan aldığım inti- kam da güzel oluyor. zmda resimler teşhir etmiş ve sonra! İnce elibisesinin altında biçimli Bayan Zahidenin güzel bir yalıları| göğ titreten Kahkahalarla güle MEn arkadakma doğru iğiliyor: Netice Elli senelik Türk resmi, eksik ve- ya tamam, Akademi direktörünün hakikaten takdire değer ve eğer mev cut şartlar nazarı itibara alınırsa, takdirden de daha yüksek bir şekil. de almması lâzmgelen gayretile meydana çıktı. Şimdi ne olacak? Sergi bitince ne olacak? Hiç mi? Çok yazık olur. Bence , yapılacak şey, bu resimler hazır toplanmışken bir Tütk resim müzesi, veyahut 2- kademisi (o temellerinin atılmasıdır. Bu kültür işini, Kültür Bakanlığın - dan İstemek te, zannetmem ki, yan- hş bir kapıya müracaat olsun. Fikret Adil Poliste Kuduz bir köpek 5 kişiyi ısırdı Yaralılar, kuduz teda- vihanesine nakledildi Evvelki gün Beyoğlunda, kuduz bir köpek beş kişiyi ısırmıştır. Saba- hat adında bir kadına ait olan bu kö- pek, Tanaş, Ismail, Azep, Fatma ve Selefkin adlarındaki beş kişiyi 1811 - dıktan sonra belediye memurları ta- rafından görülerek öldürülmüştür. Yaralılar kuduz tedaviha 1esine kal dırılmışlardır. Bir sürü eşya çalmış Şehremininde Sait Ömer mahalle- sinde oturan Münevver, polis müdiri yetine müracaat ederek hizmetçisi Jkbalin evinde yirmi lirası ile, elli ira kıymetindeki altın saatiain ça - Umdığını ve kızın meydanda olmadı- ğmı söylemiştir. Bunun üzerine İkbal aranmağa başlanmıştır. Döğülerek mi öldürülmüş? 'Unkapanında oturan Rızanm karı- sı ansızın ölmüş, fakat belediye dok- toru tarafından yapılan muayenede ölüm şüpheli görüldüğünden ceset morga kaldırılmıştır. Kadmın, koca- sı tarafından dövülerek öldürüldüğü tahkikat derinleştirilmektedir, — Onlara pay edecek bin kalbim yok ya.. Ne yapıyorum, biliyor mu- sun? Evvelâ hepsini ayrı ayrı ümit veren bakışlarla çağırıyorum ve tam avuçlarma düştüğümü sandık- larr dakikada başımı çevirince uğ - radıkları şaşkınlık ne müthiş olu - yor bilsen. Zerrin şimdi arkadasmı daha de- rin bir merakla süzüyor. Bu kız ue garip şeyler düşünüyor. Eskiden hiç te böyle değildi. Şimdi içini tutuş - turan zehir nedir? Biraz da bunlara sebep onu böyle yalnız birakıp, u - zun seyahatlerde sürten kocası de - ğil mi acaba? Salonun kapısı açılarak, neşe ile konuşan birkaç erkek terasa çıkm- ca ikisi de birdenbire 6 tarafa doğru dönüyorlar. Önde Zerrinin kocası, inoe uzun bir adam. Yaklaşmea gü lümsiterek Leylâya hitap ediyor: — Pokere dalarak sizi yülnız bi- raktık hanımefendi. Fakat, işte he- tamızı tamir etmeye geliyoruz. Ve erkeklerin hepsi bir anda Ley- lânın etrafını çeviriyorlar. Genç ka- âm yüzüne vuran ay ışığı içide bir kat daha güzelleşerek, biçimli vi - cudunu sarsan İnce kahkahalarla gülüyor, gülüyor... Vakit geceyarısını geçerken misa- ( ii KUKLALAR ı ne itinalı büklümlerle toplamış. Kar| şın için için sinirlendiğinin hiç far si sinsi yanıma yaklaşıyorlar. Hep-| 7 Fm firler gitmek için kalktılar. Zerrin « le kocası onları geçirmek için dişarı çıkıyorlar ve Zerrin bu akşam birden bire içini yemiye başlıyan meraka daha ziyade tahammül edemiyerek, erkeklerin geride kaldığı bir da Leylânm kulağme iğiliyor. Yüzü u- İtangaç bir mana almış, sesi titriye- rek soruyor: — Doğru söyle, & kuklalarm arâ- smda kocam da var mı Leylâ? Leylâ, göğsünde kavuşturduğu İ- pek eşarptan birdenbire ellerini çe- kerek hayretle gerileyip arkadaşmı uzun uzun süzüyor. Sonra gözle «- İrinde keskin bir pırıltı yanarak ce - vap veriyor: — Hayr » Gece Zerrin kocasının boynuna öyle bir heyecanla sarılıyor ki, genç adam şaşırarak, kartsınm iri kahverengi gözlerinde yanan min- nettar ateşe mans veremiyor. O, hep Leylânın gece, bir aralık yak nız kalınca kendisine bir kedi gibi sokularak: “Baksanıza parmağım 4- cıyor, bir şey mi battı acaba?, diye uzattığı ince uzun elinin avuçların- da büyük bir teslimiyetle kalışını ve genç kadının: “Yarın yalnızım.,, des dikten sonra “gelir misin?, gibi- lerden rimelli kirpiklerini sıkarak yüzüne manalı manalı bakışını düşü nerek bu enfes kadınla aryaplığn sevincini daha şimdiden duyuyor, ve beş senelik evlilikten sonra karı- sının böyle yeni bir sevgili gibi boy- nuna sıçrayışmı çocukça bulacak kadar müstehzi bir hal alıyor. Zer- İrin onun göğsüne başmı gömdüğü için, kocasmın kendisine bakarak, | dudaklarında kıvrılan alaycı tebes- sümün farkında değil, Biraz sonra yatıyorlar. Zerrinin kocası ertesi gün Leylâ ile geçirece- ği dakikaların heyecanımı düşüne « rek bir türlü uyuyamıyor. Fakat genç kadın arkadaşımın sözüne duy- duğu emniyetle hemen dalıyor. O hi- lekâr kuklacmın attığı yalanlara inahmış ve o ince parmakların idare ettiği kuklaların «arasma yarın-bir kişinin daha karışacağını, bunun da kocası. olduğunu aklimdan geçirmi « yerek, derin bir gönül rahatlığı ile uyuyor. Peride Celâ) Hafriyat heyeti Alpulluya hareket etti Alpullu civarmda hafriyat yapa « cak olan Müzeler Umum Müdür Mu- avini Arif Müfidin riyasetlaleki he- yet, dün hafriyat mmlakasına bare ket etmiştir. Heyete müfettişlik mis marı Mazhar Altan da Edirneden ge lerek iltihak edecektir. Şehir sergileri için bina Mimar Sinan tarafından inşa edil- miş olan tarihi Ayasofya hamammın ziya tertibatı çok müsait olduğu için sehre ait sergilerin bundan sonra bu binada açılmasına karar verilmiştir. Bir hamal yaralandı Şişliden Osmanbeğe doğru giden vatman Hayrettinin idaresi ıdeki Tü- nel » Şişli arabası Sadık İsminde bir hamala çarpmıştır. Hamal vücu - dünün muhtelif yerlerinden yaralı ol duğundan hastahaneye kaldırılmış - tar. ——— Niksar - Ünye maçı berabere bitti Niksar, (Tan) — iddia edilmektedir. Hâdise, etrafında | lilerin çıkardıkları birçok müşkülâta rağmen berabere bitmiştir. Yukarı- ki resim, her iki takımı maçtan önc Niksar sahasmda yapılan Niksar - Unye maçı Ünye- e gösteriyor.