F e- e— 31-8-936 Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. Günün meseleleri Turist çekmek Büyük savaştan evvel oldukça ip- tidal teşkilât altında işliyen ve iktı- sadi bakımdan kıymeti tam kestirile- miyen turizm hareketi, barıştan sonra, her tarafta teşkilâtlandırıldı. Şimdi, kriz dolayısile bir parça azal- miış olmasına rağmen, onun ehemmi- yeti gene aşikâr durmaktadır. He- men her yerde hükümetlerin vâsi membalarma ve tesirli vasıtalarıma dayanmak suretiyle yükselmiş olan bu yabancı çekme işi, bizde de alâka uyandırmaktan hali kal Geç kalmış olmamıza müteessir olabiliriz, fakat o gecikme belki de bazı fayda- lar temin edecektir; çünkü, başka yerlerde yapılan hatalardan kaçm- mak, mükemmel tedbir ve usulleri tatbik etmek şimdi bizim için daha kolay olacaktır. 'Türkiyeye gelen turistler Yurdumuzda turizmi düşünürken, evvelâ şu meseleleri incelemek akla ÖVER THERE gelebilir: A) Bize kimler, niçin ve nerelere Belir? Hemen her yabancı, İstanbulda ve Anadolunun tanmmış yerlerindeki eski eserleri görmeye, tatlı bir iklim altında tabii manzaralarımızm nefa- Betini seyretmeye, İnkılâbımızım ge- merelerini, yeniliklerini anlamaya koşabilir. İstanbulumuz, dünyada eş- bizde bol bol bulurlar. Avrupada yaptığım muhtelif otomobil ve tron der ea ğ gl TTRA A aK ÇZ TÜrüran #a ü ce merak eden ve yurdumuza gelme- onlardan hiçbiri, aradıkları ve teha- lükle sordukları kolaylıklarm ve tu- rizm teşkilâtmım bizde olmadığmı Öğrenince, arzularına İttiba cesareti- ni gösteremediler. Fazla turist çekmek için tirme şekilde vermek imkânsızdır. Mesele üzerinde çalışmış, incelemeler Yapmış çok bilgi ve tecrübe sahibi bir mütehassıs bile, onun bizdeki hu- Busiyetlerini iyice tetkik etmeden bir program tesbit edemez. Dava, Son derece muğlâk ve o nisbette de Uğraşılmıya, halledilmeye değer cins Mış olduğu ve en mükemmel İşletil. “Mekte bulunduğu memleketin Avus- furya olduğuna kanülm, Orada, bu Bahada yapılmış ve yapılmakta olan Seylere bir dikkatli nazar gezdirince, Bayretin, fedakârlığın ve neticelerin karşısımda hayran kal. üm. Onları burada sıralamak ar- Tusunda değilim; maksadım ancak Prensipleri tebarüz ettirmektir. Turizm işinde Avusturyayı aynen faklide çalışmak akla gelemez; za- ten buna imkân da yoktur. Her Memleketin alacağı tedbirler ayni ol- Maz. Avusturya ile aramızda büyük vardır. Merkezi Avrupanmn Köbeğinde bulunan bu mamur ve Zengin memleket, diğer müreffeh h""'!lılaı'mı gayet yakmdır. Ekseri- Ya birkaç saatlik ucuz yolculuklara 9 diyara girilir. Bize gelmek İse Tzun ve külfetlidir. Yapacağımız tu- teşkilâtı ve göstereceğimiz tu- "İzm faaliyeti, bizim için düşünülüp ı"“'İ'lıllıııış ve bize uygun olmalıdır. İki dünya arasında — Fazla malımın bir kısmını — sana satsam olmaz mı? — İhngiliz karikatürü — , N * eçen hafta dünya haber- leri içinde ismi geçen- ler hayli mühim ve çokçadır. Başta Macaristanı seneler- denberi kuvvetle idare elen Horty gelir. Bu zatin hayatı tezatlarla doludur. Küçük İtilâf sayesin- de iktidar mevkiine gelmiştir, fakat onun daima en kuvvetli düşmanı olmuştur. Macaristanın denizle hiçbir bağlılığı yoktur, fakat Horty bir amiraldir. , Horty kadar hakkında ga. rip rivayetler dolaşan devlet adamı yok gibidir. Onun amiral oluşu da garip ve acıklı bir tesadüf eseridir. Horty- nin kardeşi Avusturya - Macaristan Bahriye Mektebinde okurken bir KÂMENEF HAFTA iÇiNDE çi İ_S_Mİ GEÇEN Büyük adamlar “ZİNOVYEF arkadaşı tarafından öldürülmüştü. Horty o vakit küçüktü. Ailesi ev- lâtlarının teessürünü gidermek için Horty'ye ölen çocuklarınm denizci elbisesini giydirdiler. Bu suretle Horty kendisi için hazırlanmıyan bir elbiseye, ve o elbisenin icap et- tirdiği leğe intisap etti, Cihan teşkilâtlarma derin bir vukufla, ve bunlardan sonra da, plânlı ve metod lu uzun çalışmalarla temin olunabi- lir. Hattâ yabancı bir mütehassısın çalıştırılmasma lüzum olduğuna ka- naatim vardır. İşe, her şeyden evvel turisti tanımakla, onun ne sevdiğini, ne istediğini, neden kaçtığını öğren- mekle başlamalıyız. Halbuki, şimdi- lik kendi içtihadımıza göre çalışmak- la iktifa ediyor ve her şeyin üstünde olarak biraz ilân ve propagandaya ehemmiyet veriyoruz. Turizmin bü- tün icaplarmı yerine getirdikten sonra reklâma gayet mühim bir mev ki vermek lâzımdır. Fakat ona daha çok vakit var. İlkönce, reklâm edile- cek şeyleri hazırlamak gerektir. Memlekete akan servet C) Turizmden çok fayda beklene- bilir mi? Avusturyanın turistler elinden se- nede 100.000.000 Hiralık iktısadi mu- amele temin ettiğini söylemişlerdi. Bu adedin doğru veya mübalâğalı ol- ması mümkündür. Fakat ne de olsa, Bunun tahakkuku için oldukça iyi edilmiş bir programım hazır- landığmı duydum. Fakat şu nokta w&ı uzak - tutulmamalıdır. ki, o MM tatbikmda muvaffakryet, tec..,d""' bir kültüre, iş bilgisine, an, Deye, memleketimizin âdet ve mağ erine, coğrafi, iktısadi, içti- €sİ istenen yabancıların tabiat basit bir görünüşle bile, merkezi Av- rupanm o sevimli ve süslü memleke- tinde gâyet çok yabancı dolaştığı ve durmadan para harcadıkları görü- lür. Biz, bu muazzam servetin yirmi de birini bile memlekete akıtabilsek memnun oluruz. Turizmin de, diğer büyük iktısadi meseleler gibi, hükümetin kuvvetli elinde ileri bir mevki alacağını ümit- » Mali ve idari icap ve imkânlara, Ve te haklıyız. Harbinde Adriyatik denizinde ami- rallik etti ve İngiliz, İtalyan gemi- lerile çarpıştı. Harpten döndüğü zaman karadaki arkadaşları sordu- lar: — Muzaffer misin? — Mademki sağ döndüm, demek ki muzafferim, cevabmı verdi. Horty almanca, fransızca, ingi- lizce, italyanca ve hırvatça bilir. Şimdi Macaristan devletinin ba- şındadır. Macaristanda yalnız onun sözü geçer, devleti o idare eder. Bü- tün gayesi, Cihan Harbinden sonra Macaristana yapılan hâaksızlıkları düzeltmektir. Bu defa Hitlerle gö- rüşerek Orta Avrupada bir Alman, Avusturya, Macaristan ve İtalya bloku vücuda getirmeğe çalışması bu maksada müstenittir. Zinovyet aftanm en mühim hâdisele- rinden birine isimleri ka- rışanlardan diğer ikisi de Zinovyef ile Kamenef'tir. Sovyet liderlerine kwşı seneler- denberi suikast hazırladıkları için geçen hafta ölüme mahküm edilip kurşuna dizilen bu iki eski ihtilâl- ci, öldürmek istedikleri kimselerin de ihtilâl arkadaşlarıydılar. Zinovyef 1883 te Ukraynada Eli- zabetgrad'da doğmuştur. Evvelâ kimya tahsil etmiş, sonra Bern Üni- versitesinde hukuk — okumuştur. Daha 20 yaşma girmeden ihtilâl teşkilâtma girmiştir. 903 te Lenine rastgelmiş ve o tarihten sonra o- nun riyaseti altında bulunan bol- şeviklere iltihak etmiştir. 1906 - 1908 tarihlerinde Rusyada Petersburgta, bolşevik komitesinin azası olarak mühim rol oynamış, Kranstad'da, bahriyelilerin ayak- lanmasma sebep olmuştur. İlk dumayı dağıttıran odur. 1908 de tevkif edildi. Fakat biraz sonra serbest bırakılımca harice kaçtı ve 917 ihtilâline kadar bir daha Rus- yaya 'dönmedi. Bu müddet zarfında daima Le- nin'le birlikte çalışmıştır. Komü- nist kongrelerine iştirak ve neş- riyata yardım etti. Harp içinde bholşeviklerle sosyal demokratlar arasındaki kavga kı- zıştı. Zinovyef Leninle birlikte Ci- han Harbi aleyhinde bir broşür çı- kardılar ve 1915 te Zimmerwold- taki beynelmilel konferansta üçün- cü enternasyonali kurmaya başla- dılar. 1917 de Zinovyef Leninle bir- likte Rusyaya döndü. İhtilâli bera- ber yaptılar. 919 da komünist en- ternasyonaline reis oldu. Lenin öl- dükten sonra Leninizmin en kuv- — vetli müdafii oldu. Bu sayede nü- fuzu arttı. 926 da partinin politik bürosundan kovuldu ve o tarihten itibaren Stalin'e karşı cephe alarak birçok kötü işlere girdi. İki defa muhakeme ve mahküm edildi. Ni- hayet bu defa faşistlerle birleşerek bolşevizm aleyhine çalıştığı sabit olunca kurşuna dizildi. Kamenet cıklı bir maceradır. Bütün hayatmı ihtilâle veren bir adamın sonunda ihtilâle suikast yapmıya kalkması havsalanın al- mıyacağı 'bir küçüklüktür. Fakat Lenin daima Zinovyefle Kamenefin bu zaafı üzerinde dur- muş, bu iki adamın her vakit hıya- net edebileceğini söylemişti. Hattâ ölürken bıraktığı vasiyetnamesin- de bu iki ada-ı hakkında dikkatli olunmasını tavsiye etmişti. N Zinovyefle birlikte kurşuna dizi- len Kamenefin hayatı da arkadaşı- nınkine çok benzer. O da 1883 te doğmuştur. Babası mühendisti, teknik bir terbiye gör- müştür.' 901 de Rus sosyal de- mokrat partisi ikiye ayrıldığı za- | Ankara mektubu Maaşı ücrete tahvil edilecek memurlar Ankara, (Hususi muhabirimiz yazıyor) — Maliye Vekâletinin teşki lât ve vazifeleri hakkındaki kanun, mülhakatta, 31 Ağustos 936 dan iti- baren mer'iyet mevkiine girecektir. Bu münasebetle ve kanunun tatbi « kinde bir yanlışlığa mahal kalma « mak üzere, vekâlet, kanunun lüzumlu gördüğü maddeleri üzerinde vilâyet- lere birer izahname göndermiştir. Teşkilât kanununun muvakkat ü- çüncü maddesinde: “Bu kanunla ma aşları ücrete tahvil edilmiş olan me- murlardan, filen 25 sene ve daha zi- yade hizmet etmiş olanlar tekaüde sevkolunurlar. Hizmet müddeti 20 sene ve daha ziyade olanlara teka- üt müddetini dolduruncaya kadar es ki maaşları verilerek bu müddetin bitmesinde tekaütlükleri icra edilir. Bunlardan 25 seneyi doldurmadan herhangi bir sebeple olursa olsun va zifeden ayrılanlar, hizmet müddetle rine göre tekaüde sevkedilirler. Hizmet müddetleri yirmi seneden az olanların maaşları ücrete çevri- lerek eski memuriyet müddetlerine ait tekaüt hakları mahfuz kalmak üzere istihdamlarma devam olunur. Ancak yeni vazifelerinden istifa su retile ayrılanlarla herhangi bir su«< retle vazifelerine nihayet verilenle « re istedikleri takdirde 1683 numaralı kanunun 26 mcı maddesi mucibince maaşlı hizmet müddetlerine göre is- tihkakları verilerek tekaütlükle alâ- kaları kesilir. 1683 numaralı tekaütt kanununun değiştirilen 58 üncü maddesi hükmü mahfuzdur. Bu madde mucibince ma aşla istihdama devam olunanların muhassasatı ücret tertibinden veri- lir.,, denmektedir. Maliye Vekâletinin valiliklere yolladığrı izahnamede bu madde üÜzerinde fazla durulmuştur. Bu madde mucibince maaşları üc- rete tahvil olunan memurlar şunlar dir: 1) Tahakkuk tebliğ memurları, 2) Tahsil tebliğ memurları, 3) Piya de tahsildarları, 4) Süvari tahsildar« ları, 5) şube tahsildarları. man o da Lenin tarafma geçmişti. Beş sene sonra Rusyadan nefye- dildi. O da Parise yerleşti. 914 te Bolşevik partisi tarafından tek- rar Rusyaya gönderildi. Lenin gi- bi o da harp aleyhinde çalıştığı için Çar hükümeti tarafından Sibirya- ya nefyedildi. 917 ihtilâlinden sonra Petrogra- da döndü ve ilk icra komitesine aza oldu. Fakat daha o vakit mu- halefete geçti ve icra komitesinden çıkarıldı. Bir müddet küçük mevkilerde bulundu. Hattâ 923 te Troçkiye karşı cephe aldı. Fakat sonra Staline karşı onunla birleşti, ve düşe düşe faşizmle el birliği edecek kadar alçaldı. Bu iki adamın hayatı, ihtirasın insanı ne fena neticelere sürükli- yebileceğini gösteren çok iyi bir misal teşkil eder. Sabah ancak yedi... yedi buçuk ol- malı,,. Şehir uyanmak üzere, dükkân kepenkleri açılryor, tramvaylar işleri ne giden insanlarla dolu ve sokaklar pek kalabalık. Ben Eminönünden Ye- nicami avlusuna doğru gidiyorum. Önümden üstü başı yırtık iki ser- seri yürüyor. Besbelli geceyi yataksız ve kimbilir hangi arsada kıvrılmış, geçirmişler. İkisinin yürümekten na- sırlaşmış ayakları çıplak. Birinin pan talonunun bir paçası diğerinin ceke- tinin bir kolu yok. Birisi kırk beş yaşlarımda kadar ol. malı. Siyah sakallı ve bıyıkları balta girmemiş bir orman gibi karmakarı- şık, öteki bir yirmi, yirmi beş yaşında var,. Basındaki sarı saçları camura GÖRDÜGÜM ŞEYLER Herkesin bir keyfi var batmış mısır püskülü gibi iğrenç.. Genç mütemadiyen bir şeyler söylü- yor. Kırk beş yaşlarında görüneni sert bir sesle: — Şimdi dinliyemem diyor. Daha keyfim gelmedi. Sabah keyfini yapa- yım, sonra görüşürüz. — Canım neymiş bu sabah keyfi de. Diyor. Yakışmış bize keyif. — Bırak oğlum gevezeliği. Herke- sin kendisine göre bir keyfi var... Dur bırak beni daha sigaramı içme - dim. Allah aşkma kes sesini. Fakat öteki sesini kesmiyor — yine bir şeyler söyliyerek, ona takılryor. — Bırak Allahaşkma diyor. İçeyim sigaramı, başım yerine gelsin, sonra konuşuruz. Seni dinlerim. Bunu söyliyerek Yenicami merdi« venlerinin bir basamağına oturuyor.« ve oturur oturmaz büyük bir tehalük- le cebinden eski bir kese kâğıdı çıka- rıyor. Kese kâğıdın muhtevasını ta- şın üzerine döküyor. Dikkatle bakıyo- rum. Bu bir izmarit yığını. Öteki ce- binden kalmca bir kâğıt çıkarıyor. Onu kesiyor, izmaritleri açıp, açıp o kâğıdın içine döküyor. Ve bir sigara sarmaya başlıyor. Ve sonra arkada- şına dönerek yüksek sesle: — Hele şundan bir nefes çekeyim diyor. Ondan sonra istediğini konu- nuşalım. Ne yapalım ayıp değil bu... Dünyada herşeyden geçerim amma sigaramdan geçemem, Herkesin — bir keyfi var... Ne yaparsım... Suat DERVİŞ