31 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 81 Bu hengâmeler arasında küçük bir hadise ortalığı Damat Ferit Paşanm bu hareket- leri, kabinedeki arkadaşlarını bile şid. detle müteessir etmekte idi. Bu — şe- kilde bir sulh muahedesini imzaya şiddetle aleyhtar olan —ve Pariste bulunan— Dahiliye Nazırı Reşit Bey, (Şürayı saltanat) rezaletini işitir işit- mez; hem sulh murahhaslığından ve hem de Dahiliye Nazırlığından isti- fa etmişti... Ayni zamanda —hiç bir işine, hiç bir suretle itirazı kabul et- miyen— Damat Ferit Paşa, gerek muahedenin imza lesini, ve ge- rek İstanbuldaki tethiş — siyasetini tenkide cür'et ettikleriden dolayı, Nafia Nazırı Cemil Paşa ile Maarif - Nazırı Fahrettin Beyi istifaya ceb- Tretmişti. Bu hengâmeler arasında vukua ge- len bir hâdise; sarayı, Babıâliyi, bil- hassa İngiliz ve Yunan mehafilini dehşetli bir korku ve telâşa sevket- miş; İstanbulda büyük bir heyecan husule getirmişti. Bir Temmuz günü sabahı, Boğazın sahilleri, derin bir sükün içinde idi Birdenbire Beykoz üzerlerinden ve Paşaköy istikametinden dehşetli si- lâh sesleri işitilmiye başlamış; ara- dan beş oön dakika geçer geçmez bu yaylım ateşleri, korkunç bir hal al- mıştı. Bu gürültü ile uyananlar yatakla- rından fırlamışlar; ne yapacaklarmı şaşırmışlardı. Beykoz hükümet dai- resinde bulünan jandarmalarla — İn- giliz ve Yunan askerleri silâha sarıl- mışlardı. Fakat meselenin mahiyeti- ni anlıyamadıkları için oldukları yer- de kalmışlardı. Silâh sesleri, gittikçe sahile yaklaş- mış; açıkta demirli olan İngiliz tor- pidolarının üzerine yağmur gibi kur- gun yağmıya başlamıştı. Birdenbire Beykozun içinde: — Geliyorlar. “- Diye bir ses dölüşmüşti. 'Ve'bu ses, . bir anda dehşetli:bir mahiyet almış- tı. Beykozda bulunan bir kaç Rum ve ecnebi ailesi, kendilerini kayıklara ve sandallara atmışlar; feryat ederek denize açılmışlardı. İngilizlerin Hintli piyadeleri, der- hal kasaba kenarındaki kuru dereleri ve hendekleri tutmuşlar; müdafaa vaziyetini almışlardı. Kurşun — yağ- muru altında kalan torpidolar, top- larile Beykoz etrafıma ateş açmışlard Fakat, karadan gelen o şiddetli yay- »lım ateşlerini durduramamışlardı. Beykoz civarmdaki Rum köylerin- den dehşetli bir panik başlamıştı. A- lâkadar olan hükümet ve zabıta me- Yazan : Ziya Şakir telâşa vermişti lerin halkından güya, bu baskında a- lâkadar oldukları sabit olan on sekiz kişi tevkif edilmiş; hiçbir suçları ve günahları olmıyan 'bu zavallılar, Bey- koz çayırında merhametsizce kurşu- na dizilmişti. Ve sonra.. Yunan aske- ri mümessili General Katahakisin em- rile İstanbulda bulunan Yunan kuv- vetleri Beykozda içtima etmiş; 0 ma- sumların henüz kurumamış olan kan- ları üzerinde bir resmi geçit yaptırı- larak —Hangi şeref mânasını tazam- mun ettiği anlaşılamıyan— bir (sut- veti askeriye) gösterilmişti.... Sonra da, Akbaba, Dereski ve Ömerli küy- lerine doğru bir yürüyüş yapıla 'ak, —daha büyük bir baskım korkusun- dan kurtulmak için— o civarda bu- lunan köprüler, kâmilen tahrip edil- mişti. Bu vak'a, İngilizleri daha bast”et- kârane harekete sevkeylemişti... - İz- miti işgal eden İngiliz ve Yunan kuv- vetlerinin orayı mühim bir karargâh haline getirmelerine rağmen, Kocae- li Yarımadasında pervasızca dolaşan milli müfrezeler İngilizlere ciddi bir endişe vermişti. Onun için büyük bir baskın karşı- sında, derhal ricat edebilmek tedbir- lerine tevessül etmişlerdi. Evvelâ, De- rincedeki silâh ve cephane deposunu ateşelmişler; sonra da, büyük Gebze köprüsünün ayaklarımnma paketlerle di- namitler yerleştirmişlerdi. İcap ettiği zaman 'bir anda bu köprüyü berhava edeceklerdi. Ayni zamanda, Bostancı sahillerinden itibaren şimale doğru kuvvetli emniyet tertibatı tesis — et- mişler; Çamlıcaya kat kat iel örgüler çevirerek buranın (memnu mıntaka) olduğunu ilân eylemişlerdi. Saray ile Damat Ferit Paşa da ay- ni'endişe ve korku içindelerdi. İcabı halinde müşterek müdafaada bulun- mak için —yine derme çatma kuvvet- lerden mürekkep olmak üzere— bir mürettep fırka teşkil etmişler; — bu- nun kumandanlığını da, (Merkez ku- mandanı, miralay Emin Bey) e ver- mişlerdi. Ve bu batıl kuvvetlerle, A- nadolunun dava ettiği (büyük hak) kımn önüne geçeceklerini zannetmiş- lerdi. Fakat.. Bu kadar tedbir ve gay- retlere rağmen, nihayet; mukadder olan tarihi akıbet karşısında, boyun- larmı eğmek mecburiyetini hisseyle- mişlerdi. (Arkası var) (1) Binbaşr (Hanri Armnstrung). (Türkiye nasıl doğdu?) ismindeki kitabmda bunu sarahaten eder. murları, ne yapacaklarını ş Ş lardı... Nihayet İngiliz kumandanı, oradaki Hintli piyade taburuna, ileri hareket emri vermişti. Fakat, tahbu- run hareket edeceği sırada, ateş ke- silmişti. Hintlilerin ileri hareketine, Yunan müfrezesi de iştirak etmişti. Paşa köy ve Ömerli istikametine doğru av- cı halinde ağır ağır yürüyüşe geçil- mişti. Fakat, geçilen yerlerde, fişek kapçıklarından başka, hiç bir —şeye ve hiç bir ferde tesadüf edilmemişti ÖLÜM Samsun liva kumandanı merhum General Ahmet Fehmi Refikası Sa- nayi Umum Müdürü Reşat Benerle Ziraat Bankası memurlarından Fa - zıl Bener'in valideleri mülkiye baş müfettişlerinden mütekait Ali Vefa Seyhanm kayın valdesi Neyyire Be- ner dün vefat etmiştir. Cenazesi Maç kadaki hanesinden kaldırılarak Ka - racaahmetteki — aile — kabristanma defnedilmiştir. itiraf ÜYÜK f î ağlı -IT N ğ BAA Acı Hakikatler | |***'Gzatreri || HAYAT iÇİNDE | Telâffuzda bozukluk Söz hastalıkları arasında en çok görülen ve en eski zamanlardanberi bilinenler, şüphesiz telâffuıdn bozuk- luktur. Zaten bu arızadan dünyada h |Daldan dala | Celefonla dedikodu — Allo, allo.. Sezı Sezı yıvrum Sana telef hiç kimse kurtulamaz. Bir insan ken- eden bir hatip olsa da başka bir dil söylemek isteyince telâffuzda güçlük çeker, Avrupalılardan çoğunun Türk- çe öğrendikleri vakit bizim r harfini söyliyemediklerini biliriz. Biz de Fran sızca söylediğimiz vakit ayni r harfi- ni Parisliler gibi telâffuz etmeye ne- kadar çalışsak muvaffak olamayız. Telâffuz bozukluğunun bu türlüsüne milli demek doğru olur. Fakat ayni millet içinde, ayni dili konuşanlar arasında bazı harfleri her kes gibi telâffuz edemiyenler de çok işitilir. Her dilde en güç telâffuz edi- len harf r olduğu için en ziyade bo- zukluğa sebep olan da bu harftir. Bir çokları, ağabaya bindik, gığ diye git- tik; diyen diğdığiler gibi r yerine ğ telâffuz ederler, bazıları da onun ye- rine v derler, yahut 'T harfini hiç te- lâffuz etmeden geçerler: Maşrapa ye- rine maşapa. Ş harfi de telâffuz e- dilmesi güç harflerden biri olduğun- dan kendi dillerinde bunun yerine s telâffuz edenler haylice bulun- duğu gibi bizim Rum hemşerilerimiz arasında adeta umumi bir telâffuz bozukluğu olmuştur. Türkçe konuş- tukları vakit: Hos geldiniz Pasam demiyenlere pek az tesadüf — edersi- niz. Musa peygamber ile eski Yunanis- tan hatibi Demosten'in tarihte meş- hur telâffuz bozuklukları da bu türlü olsa gerektir. Birincisindeki telâffuz bozukluğunu Yahova bile düzelteme- miş olacak ki, en sonda kardeşi Ha- run'u ona söz yardımcısı diye verme- ye mechur olmuştur. Yunanlı hatibin telâffuz bozukluğunu dilinin altında çakıl taşları tutarak geçirdiğini riva- yet ederlerse de.... Harf değiştirenlerden sonra ilk ha- tıra gelecek olanlar hımhımlardır. Bu- nun da iki türlüsü Olur.” söz söylerken burun, boğaz tarafın- dan iyice kapanamaz. Halbuki söz sı- rasında burunun kolayca açılıp ka- panması lâzımdır. Onun için gesli harfler hımhım olarak çıkarlar. Ki- misinde boğazda büyümüş bademcik- lerden veya başka bir sebepten dola- yı burun lüzum olduğu vakit arka tarafından açılamaz. Ses yine hrmhım olarak çıkar. Fakat dikkat ederseniz açık burunlu hımhımla kapalı burun- lu olanı kolay ayırdedersiniz. İkincisi ağzı doluymuş gibi söyler. Halbuki birincisi sadece hrmhımdır. Dil üzerinde bir hastalık olduğu vakit telâffuz yine bozulur ve güçle- şir. Fakat dil ne kadar küçük kalsa söz az çok anlaşılır. Orta çağlarda, Avrupada dil kesmek cezası olduğu vakit, dilleri kesilmiş olanlardan bir- söylemeye başladıkları, sözlerinin de anlaşıldığı rivayet edilir . Dişlerden biri veya birkaçı eksildi- ği vakit telâffuzun ne kadar bozuldu- Jandarma kumandanı Kemal Paşa, polis müdürü Tahsin Bey, 25 inci ko- lordu kumandanı (Kiraz) Hamdi Pa- şa, ve Padişah Vahidettinin mütead- dit yaverleri, en sür'atli vasıtalarla Beykozâa gelmişler; ve tahkikata gi- rişmişlerdi... O zaman anlaşılmıştı ki; bu baskın; Kuvayı Milliye müfrezele- ri tarafmdan gerek İstanbul hüküme tine ve gerek işgal kuvvetlerine veri- len küçük, —fakat, Türk cür'et ve . pervasızlığını gösteren— bir dersti. Bu pervasızlığa cür'et edenlerden bir kaçınm olsun ele geçirilememesi; - (Saray) ile müttefiklerini fena halde , öfkelendirmişti. Karadaki İngiliz ve “(Yunan kuvvetlerini meflüç bırakan.. ve sonra da, haşmetlü İngiliz donan masmm Üzerine kurşun yağdıran.. ve — hattâ; attıkları mermileri, karşı sa- hilde İngiliz fevkalâde komiseri — ile “ maiyetinin ikamet ettiği Avusturya sefareti yazlık binasının. duvarlarıma bile isabet ettirmeye muvaffak olan . (1) mütecasirleri ele geçirmek, ve bunlara ibrete şayan bir şekilde ce- za vermek elzemdi. Fakat, buna mu- . vaffak olmak fırsatı ele geçirileme- mişti. O zaman, derhal sudan bir tahkika- ta gınıilmıı Beykoz civarmdaki köy-|- B ETSLAI ©Ç AYA SA ö <Dij sek & Si lll Muzadı taaffün ve deriyi takviye hassalarına mali- kiyeti Krem Pertev'in bu- günkü şöhret ve şümulü - nün bariz delilidir. ri eksikmiş gibi geliyor. cuklukta söz söylerken dikkatsizlik- TAN | ABOÖNE VE IİLAN ŞARTLARI Türkiye Dışan için için Bir aylık. » & , 1540 —- : ııııo.’;B lıl_ İvdik 2 . . M e daremizce alımabilir. Küçük ilânlarm $ satırlığı bir defalık 30 kurustur. $ satırdan far lası için satır başına $ kuruş almir Bir defadan fazla için yekündan 9, 10 kuruş indirilir. riııe dikkat etmektir. LOKMAN HEKİM di dilinde en güzel, en doğru telâffuz çoğunun bir müddet sonra yine söz ğunu bilirsiniz.Radyonun mikrofonu, onun önünde söz söyliyenlerin hepsi- ni ön dişleri eksikmiş gibi yaptığın- dan dünyanın her tarafından dinledi- ğimiz ispikerlerin de hepsi bize dişle- Telâffuz bozukluklarmın çoğu, ço- ten ileri gelir. Uzvi bir eksiklik, çar- pıklık olmayınca telâffuz bozukluğu bir müddet talimle pek âlâ düzeltilir. Onun için mekteplerde hocaların bir-| işi de çocuklarım fena telâffuz etmeye ları için dürüst söylemele- Hâlâ gördüğüm şeylerin tesıri altın- uayım, dün gecedenberi uyku uyuya madım. — Evet ben de öyle.. Adeta rüya da gibiyim.. — Değil mi? Ne nefis şeylerdi. — En fazla ne hoşuna gitti se - nin ? — O bol kollu mavi kazak.. Aman ne güzeldi kazağın eteği diz kapak - larma kadar geliyordu değil mi? — Yook canım Şükrancığım yan- liş görmüşsün mavi kazağın eteği diz kapakların epey üstünde kalryor du. Senin söylediğin o nefti tunik. Nefti yünlü hani.. Canım geniş do- kunmuş bir yünlü idi ya! İçinde dü- ğüm, düğüm iplikler de vardı. — Evet.. Evet hakkın var.. Ben en fazla o mavi tuniğin yakasında ve kollarındaki gri astraganlara hay- ran oldum. Şimdi onu alayım mı, al- mıyayım mı diye pek düşündüm. Son bahar için harikülâde bir kılık ola - cak, — Senin terzi hakikaten mükem - mel bir koleksiyon hazırlamış... Hem biliyor musun verev parçalarla inen o geniş kloş etekli lâcivert kok tel elbisesi bir Türk ressamının mo- deli imiş. — Allahaşkma?!.. — Yemin ederim. — Aman kardeşim onun kollarının tam dirseğin üstünden başlayıp bi- leklere doğru düşen bolluğu... . Ne ince bir zevkin işareti... idi. Hakika- ten anlamıyorum. Niçin bizde daha fazla moda ressamları yetişmiyor... Avrupada tahsil etmiş bir sürü kıy- metli terzilerimiz var. San'at mek - tepleri hemen, hemen bütün Türk kadınlarının zevkini terbiye etti. Es- kiden sokaklarda fena giyinen ka - dınların sayısı yüzde seksen nisbetin de idi. Halbuki şimdi fena giyinen adın.hemen,. hemen hiç, görülmi - yor. En fakir işçi kızı hila givdiği basmayı zevkle giyiyor. Herkes aşa- ği yukarı giyinmekten anlıyor. Her- kes kendini güzel göstermeye uğra- şıyor... Yani bizim memleketimizde kendimize göre moda icat etmek te- şebbüsüne girsek hiç te fena olmaz.. Avrupaya giden ressamlarımız pek- âlâ böyle bir ihtisas edinebilirler. — Ressam dedin de aklıma geldi. Güzel San'atler Akademisinin elli senelik sergisini gezdin mi?.. — Evet gezdim. Yani resmi küşa- dma davet edilmiştim gittim. — Enteresan ne gördün. D — Çok elegant bayanlar gelmişti. Hem hepsi de biribirinden güzeldi. Bir beyaz manto vardı. Lâcivert bir elbisenin üstüne giyilmiş, kırmızı kemerli, beyaz garnitürlü bir başka lâcivert elbise daha vardı. Ve-.. — Canım alay etme'sana bayan- lartin eleganisinden bahsetmiyorum. Esvapların biçimini — sormuyorum Sergi nasıldı diyorum, resimler... — Ne bileyim ben... Biraz evvel modadan bahsediyorduk. Aklim el - bisede kalmış. Evet hakikaten sen resimleri soruyorsun resimlerin he- men, hemen hepsi çok güzel ve bil- hassa Türk resmindeki elli senelik bir inkılâbı gösterdiği için bu sergi pek ziyade alâkaya değer bir şey.. Türk resminin en güzel eserleri bir araya toplanılmışı bunun için de iyi emekler sarfedilmiş şayanı tebrik doğrusu!.. Yalnız — Yalnız?.. Ne 0? Bir tenkidin — Evet resimler fevkalâde fena ekspoze edilmiş. Hele Güzel San'at - ler birliği salonunun duvarları tıpkı bütün mücevherlerini üstüne takan Göz Heikmi Dr. Şükrü Ertan Cağaloğlu Nuruosmaniye cad. No, 30 (Cağaloğlu eczanesi bitişiği). Tel, 22566 bir yeni zengin karısına benziyordu. Güzel eserler biribirlerile rekabet e- diyorlar. Gözler ondan ona kaydığı için bir yerde durup dinlenemiyordu. Öteki salonlardan nisbeten daha az eserler var. Ve seyri o kadar yorucu değildi. Hele müstakil ressamlar sa lonunda Akademinin tezyiniye pro - Günü gecmis nüshalar $ bturuştur Askeri müze Direktörlüğünden Askeri Müze Cumartesi öğleden sonra ve pazar gün - leri sabahtan akşama kadar açıktır. Cetlerimizin silâhlarını ve 13 asırdanberi muharebe etti- ğimiz milletlerden alınan silâhlar ve eşyaları bir harp ya- digârı olarak burada göreceksiniz. (238) (717) aei 1 siktkk lli Kİ SAA e aei B B l eli 10 kuruşa girilir. .— Zi a HLi n ll İ Beyoğlu Halkevinde Namık 1smail günü Beyoğlu Halkevinden: Büyük Türk sanatkârı ressam Na mık İsmail Yegenoğlunun ölüm yıl- dönümü dolayısile evimizde bir anma günü hazırlanmıştır. Merasimden sonra Namık İsmai - lin eserlerinden toplanan bir se: açılacak ve bir hafta açık kalac Bu merasime bütün yurttaşları ğırırız. Merasim 31 Ağustos 1936 pazartesi saat 17,30 da evimiz salon- larında yıpılacıktır. Eytamı eramilin maaş işleri Umum mütekııdim askeriye cemi yeti dan: Asker mütekaitlerile eytami era- milinin maaş tahsisi ve sair işlerini bir ücret ve bedel mukabili olmaksı- zın takip ettirilmek üzere cemiyet merkezinde mütehassıs zevattan mü rekkep bir büro vücuda getirilmiş - tir. Arkadaş ve ailelerinden bu gibi işleri olanların her gün öğleye kadar müracaatları. Faydalı adresler ve telefon numaraları İtfaiye telefonları İstanbul İttaiyesi 24222 Kadıköy İtfaiyesi 60020 Yeşilköy, Bakırköy. Büyükdere. Üsküdar İtfaiyesi 506 Beyoğlu itfaiyesi 44644 Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kmalı mm takaları için telefon santralımdaki memura vangın demek kâfidir. Hastane telefonları Cerarhpaşa hastanesi 21693 Gureba hastanesi Yenibahçe 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24558 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Etfal hastanesi Şişli 42426 *Bakırköy Akıl hastanesi 16,60 Çabuk sıhhi yardım teşkilâtı Bu numaradan İmdat otomo bili istenir 44993 Mürafaat ParlarI Deniz yolları acentesi Telefon 42362 Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 $ark Demiryolları Sirkeci 23079 Devle wmmuırı Haydarpaşa 42145 * HALK OPERETI: Kadıköy Sü- reyya bahçesinde bu akşam 21,â5 te (Sevda oteli) büyük o- peret 3 perde fesörü Edip Hakkmm eserlerinin teşhir edildiği duvar pek güzel pek tenha yani resim teşhir etmek kal- delerine tamamile uygundu. Tezyini San'atler hocası daha pek güzel eser leri olduğu halde teşhir etmemiş bi- ze en büyük eser olarak bir sergi duvarmın nasıl tezyin edileceğini ve gözü rahatsız etmeden eserleri nasıl seyrettireceğini gösteriyordu. Pek beğendim © duvarı. Bir de D grupu- nun salonu baştan aşağı san'atin ye ni kıymetlerile dolu idi. Fakat eser- ler hakkında ayrı, ayrı söz söyliye - bilmek için bir kere daha gitmek lâ- zıra. Resmi küşadın umumi tesiri şu cümle ile ifade edilebilirdi! Mükem - mel... Ve... — Şekerim affedersin sözünü ke - siyorum. Beni çağırıyorlar. Misafir gelmiş... — Misafir mi?., Kim — Ne bileyim ben? Münasebetsi - zin biri.. İnsanım misafir kabülüne mahsus günleri olduktan sonra bu - nun haricinde gelip beklenilmedik bir saatte rahatsız etmek ne büyük iptidaflik... Ah yarabbi ne zaman me deni olacağız da şu sabah kahveleri öğle ziyaretleri ve ne bileyim ben akşam misafirliklerinden vaz geçece ğiz. Ve gece yatılarında dünyada en büyük saygısızlık bence davetli olma dığı yere gitmek değil midir? — Ama İstanbuldan bu âdeti kal- dırmanın imkânı olmıyacaktır ga - liba.. Fakat git yavrucuğum sen de ziyaretçileri bekletiyorsun. — Bekletmek dedin de aklıma geldi Allahısmarladık demeden sa - na şunu söyliyeyim. Sonbaharlık bir şey ısmarlamadan evvel bekle bir de öteki terzinin sergisini seyredelim. Haftaya o da açılıyormuş. Allahıs - marladık yavrum. — Güle güle.. Çocuğum “Telefon kapanır,, zzi ai sükealt ST0 i gesi bulunan, japonyanın eski Devamlı sulhü temin için.. Kollektif emniyeti mu- hafazaya matuf tedbirler alınması teklif ediliyor Yosemite, (Kalifornia) 30 A.A.— Havas bildiriyor: Pasifik konferan” sının kapanış celsesinde japon dele” Çin .| elçisi Kenkişi Yoşizaya, dokuz dev" let muahedesi yerine konulması m! huz yeni muahedeye zecrı tedbirleri! ithali teklifine itiraz etmişlerdir: Milletler Cemiyetinin zecrı tedbirleri esasına istinat etmemelidir. Milletlef Cemiyetinin zecri tedbirlerden dola* yı maruz kaldığı güçlüklere nazaf! dikkatinizi celbederim. japonyanil bu zecri tedbirler meselesini az çok endişe ile kargşılayacağı zannında * yüm.,, demiştir. Britanya amiralliği | sabık birinci lordu Alexandr kollektif emniyeti mü hafaza etmeğe matuf münasip ted * birler kabul edilmedikçe devamlı hün mümkün olamıyacağını söyle * eniştir. Sovyet delegesi Molitov demiştif ki ğ . — Sovyet Sosyalist ittihadı ye * rlnde, bugün hâlâ emperyalist bif Rusya bulunsaydı dünyanın vazlyed ne olurdu? Sovyet Rusyanın sosya * list sisteminin, her türlü yayılma V? tecavüz arzularını bertaraf etmek Si retile dünyada bir sulh âmili vazifesİ gördüğü âşikâr değil midir?.. Fransız delegesi Sarraut'da şu söf leri söylemiştir: “— Yosemite adam öldürmek y" saktır. Milletlerin hayatında böylü bir yasak konulabileydi, bu, ne bir şey olurdu.,, Sarraut, aŞrkla Garp arasında bif anlaşma vükuunu hiç bir zaman im” kânsız görmediğini ilâve etmiştir. Filistinde müzakereler Kudüs, 30 A.A. — Arap şeflerl Yahüdi meselesinin , halline matuf olı.n müzakerelerin iyıden iyiye iler* TASAŞSERE LAŞ YA RE YO | naye Amiral Hortı Miklas'la gsı-ğci Viyana, 30 (A.A.) — ti, Karintida kâin Veldene gitmiş V" *Miklasın yazlık ikametgâhma gide” rek mumaileyhle üç çeyrek saat gö” rüşmüştür. Viyanâ, 30 (A.A.) — Amiral BHor” ti bu sabah Poertschaehtan Graf? hareket etmiştir. Oradan, bğıede’ sonra tekrar Budapeşteye dönecek * tir. e Zührevi ve cilt hastalıkları mütehassıs"| Dr.HayriÖner Öğleden sonra Beyoğlu Ağacami karşısında 133 No. Tel. 43586 31 - 8 - 936 ğî A GÜZEL Bir.. VERNTALON ve ÇORAP |ASKISI İ Juvantin Kanzuk Saç Boyaları Kumral ve siyah olarak sabit ve tabil renk verir. Ter ve yıkâf” makla çıkmaz. !egsm.uır!' | votınmmıııhh!ııç INGILIZ KANZUR ECZANE*' ||

Bu sayıdan diğer sayfalar: