BÜYÜK LMul>aN INKILAB) No. 81 Bu hengâmeler arasında küçük bir hadise ortalığı Damat Ferit Paşanın bu hareket. leri, kabiredeki arkadaşlarını bile gid. detle müteessir etmekte idi. Bu şe kilde bir sulh muahedesini imzaya şiddetle aleyhtar olan —ve Pariste bulunan — Dahiliye Nazırı Reşit Bey, (Şürayı saltanat) rezaletini igitir işit- mez; hem sulh murahhaslığından ve hem de Dahiliye Nazırlığından isti- fa etmişti... Ayni zamanda —hiç bir işine, hiç bir suretle itirazı kabul et- miyen— Damat Ferit Paşa, gerek muahedenin imza meselesini, ve ge- rek İstanbuldaki tethiş (siyasetini! tenkide ciür'et ettikleriden dolayı,| Nafia Nazırı Cemil Pasa ile Maarif Nazırı Fahrettin Beyi istifaya ceb- retmişti. Bu hengâmeler srasında vukua ge- len bir hâdise; sarayı, Babrâliyi, bil- hassa İngiliz ve Yunan mehafilini dehşetli bir korku ve telâşa sevket-| miş; İstanbulda büyük bir heyecan husule getirmişti. Bir Temmuz günü sabahi, Boğazın #ahilleri, derin bir sllkün içinde idi| Birdenbire Beykoz üzerlerinden ve Paşaköy istikametinden dehşetli lâh sesleri işitilmiye başlamış; ara. dan beş on dakika geçer geçmez bu yaylım ateşleri, korkunç bir hal alk muştı. Bu gürültü ile uyananlar yatakle- rından fırlamışlar; ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Beykoz hükümet dal- resinde bulünan jandarmalarla (oİn- giliz ve Yunan askerleri silâha sarı)- mışlardı. Fakat meselenin mahiyeti: ni anlıyamadıkları için oldukları yer- de kalmışlardı. Silâh sesleri, gittikçe sahile yaklaş- mış; açıkta demirli olan İngiliz tor- 'pidolarının üzerine yağmur gibi kur- gun yağmıya başlamıştı. Birdenbire Beykozun içinde: — Geliyorlar. 'Diys bir sos dölüşeüşt. Ve'bu ses, bir anda dehşetli. bir mahiyet almıç- ti. Beykozda bulunan bir kaç Rum ve ecnebi ailesi, kendilerini kayıklara ve sandallara atmışlar; feryat ederek denize açılmışlardı. İngilizlerin Hintli piyadeleri, der- bal kasaba kenarındaki kuru dereleri ve hendekleri tutmuşlar; müdafaa vaziyetini almışlardı. Kurşun (o yağ- muru altında kalan torpidolar, top- Jarile Beykoz etrafma ateş açmışlard Fakat, karadan gelen o şiddetli yay- Im ateşlerini durduramamışlardı. Beykoz civarmdaki Rum köylerin- den dehşetli bir panik başlamıştı. A. lâkadar olan hükümet ve zabıta me- murları, ne yapacaklarını şaşırmış- lardı... Nihayet İngiliz kumandanı, oradaki Hintli piyade taburuna, ileri hareket emri vermişti. Fakat, tabu- Tun hareket edeceği sırada, ateş ke- silmişti. Hintlilerin ileri hareketine, Yunen| müfrezesi de iştirak etmişti. Paşa köy ve Örnerli istikametine doğru av- <ı halinde ağır ağır yürüyüşe geçi! mişti. Fakat, geçilen yerlerde, fişek! kapçıklarından başka, hiç bir geye ve hiç bir ferde tesadüf i, Jandarma kumandanı Kemal Paşa, polis müdürü Tahsin Bey, 25 inci ko- lordu kumandanı (Kiraz) Hamdi Pa- şa, ve Padişah Vahidettinin mütedâ- dit yaverleri, en sür'atli vasıtalara Beykozâ gelmişler; ve tahkikata gi- rişmişlerdi... O zaman anlaşılmıştı ki; bu baskm; Kuvayı Milliye müfrezele- ri tarafından gerek İstanbul hüküme tine ve gerek İşgal kuvvetlerine veri- len küçük, —fakat, Türk cüret ve pervasızlığnı gösteren— bir dersti. Bu pervasızlığa cür'et edenlerden bir kaçınm olsun ele geçirilememesi; (Saray) ile müttefiklerini fena halde öfkelendirmişti. Karadaki İngiliz ve Yunan kuvvetlerini meflüç bırakan. | ve sonra da, haşmetlü İngiliz donan | masmm Üzerine kurşun yağdıran.. ve hattâ; attıkları mermileri, karşı sa- hilde İngiliz fevkalâde komiseri ile “ maiyetinin ikamet ettiği Avusturya sefareti yazlık binasınm duvarlarına bile isabet ettirmeye muvaffak olan (i) mütecasirleri ele geçirmek, ve bunlara ibrete şayan bir şekilde ce- za vermek elzemdi. Fakat, buna mu- vaffak olmak fırsatı ele geçirileme- mişti. O zaman, derhal sudan bir tahkika- ta girişilmiş: Bevkoz civarındaki köy- AcıHakikatler İmişler; Çamlıcaya kat kat tel örgüler Yasan : Ziya Şakir a “ğe telâşa vermişti lerin halkından güya, bu baskında a» lâkadar olduklezı sabit olari on sekiz kişi tevkif edilmiş; hiçbir suçları ve günahları olmiyan bu zavallılar, Bey- koz çayırında merhametsizce kurşu- na dizilmişti. Ve onra.. Yunan asko- Tİ mümessili General Katahakisin em- rile İstanbulda bulunan Yunan kuv- vetleri Beykozda içtima etmiş; o ma- sumların henüz kurumamış olan kan- ları üzerinde bir resmi geçit yaptırı- larak —Hangi şeref mânasını tazam- mun ettiği anlaşılamıyan — bir (ast- veti askeriye) gösterilmişti... Sonrs da, Akbaba, Dereski ve Ömerli köy-| lerine doğru bir yürüyüş yapıla ık. —daha bilyük bir baskın korkusun- dan kurtulmak için— o civarda bü- lunan köprüler, kâmilen tahrip edil- mişti. Bu vak'a, İngilizleri daha basi”et- kârane harekete sevkeylemişti.. İz- miti işgal eden İngiliz ve Yunan kuv. vetlerinin orayı mlhim bir karargâh haline getirmelerine rağmen, Kocae- Ni Yarımadasında pervasızca dolaşan mil müfrezeler İngilizlere ciddi bir| endişe vermişti. Onun için büyük bir baskın karşı» sında, derhal ricat edebilmek tedbir. lerine tevessül etmişlerdi. Evvelâ, De- rincedeki silâh ve cephane deposunu ateşelmişler; sonra da, bliylik Gebze köprüsünün ayaklarma paketlerle di- namitler yerleştirmişlerdi. İcap ettiği zaman biranda bu köprüyü berhava edeceklerdi. Ayni zamanda, Bostancı sahillerinden itibaren şimale doğru kuvvetli emniyet tertibatı tesis et çevirerek buranın (memnu mıntaka) olduğunu ilân eylemişlerdi. Saray ile Damat Ferit Paşa da ay- mi-endişe ve korku İçindelerdi.. İcabı halinde müşterek müdafaada bulun- mak için —yine derme çatma kuvvet. lerden mürekkep olmak üzere— bir mürettep fırka teşkil etmişler; Obu- nun kumandanlığını da, (Merkez ku- mandanı, miralay Emin Bey) e ver- mişlerdi. Ve bu batıl kuvvetlerle, A- nadolunun dava ettiği (büyük hak) km önüne geçeceklerini zannetmiş- lerdi. Fakat.. Bu kadar tedbir ve gay- retlere rağmen, nihayet: mukadder olan tarihi akıbet karşısında, boyun-! larmı eğmek mecburiyetini hisseyle- mişlerdi. (Arkası var) (1) Binbaşı (Hanri Artanstrunğ&) (Türkiye nasıl doğdu?) ismindeki kitabımda bunu sarahaten itiraf eder. . ———— eren ÖLÜM Samsun liva kumandanı merhum General Ahmet Fehmi Refikası Sa- nayi Umum Müdürü Reşat Benerle Ziraat Bankası memurlarından Fs - zıl Bener'in valideleri mülkiye baş müfettişlerinden mütekait Ali Vefa Seyhanm kayın valdesi Neyyire Be- ner dün vefat etmiştir. Cenazesi Mag ' kadaki hanesinden kaldırılarak Ka - racaahmetteki (Osile kabristanma defnedilmiştir. Muzadı taafflin ve deriyi takviye hassalarma omali- kiyeti Krem Pertev'in bü- günkü şöhret ve şümulü - nün bariz delilidir. TAN ABONE VE ILAN ŞARTLARI sdaremizce alınabilir. Küçük iinlerm $ eturlğ bir detalik 30 kuruştur. 5 satırdan far tası içim satır Daşman $ ieuruş alnı Bir defadan farla için ovekündar “5 10 karuş Günü gecmis wöshaler 5 karaştar İlu olanı kolay ayırdedersiniz. İkinelsi Sağlık Öğütleri Telâffuzda bozukluk Söz hastalıkları arasında en çok görülen ve en eski zamanlardanberi bilinenler, şüphesiz telâffuzda bozuk- luktur. Zaten bu arızadan dünyada hemen hiç kimse kurtulamaz. Bir insan ken- di dilinde en güzel, en doğru telâffuz eden bir hatip olsa da başka bir dil söylemek isteyince telâffuzda güçlük çeker, Avrupalılardan çoğunun Türk- çe öğrendikleri vakit bizim r harfini söyliyemediklerini biliriz. Biz de Fran #izca söylediğimiz vakit ayni r harfi-| ni Parisliler gibi telâffuz etmeye ne- kadar çalışsak muvaffak olamayız. Telâffuz bozukluğunun bu türlüsüne milli demek doğru olur. Fakat ayni millet içinde, ayni dili konuşanlar arasında bez: harfleri het kes gibi telâffuz edemiyenler de çok işitilir. Her dilde en güç telâffuz edi- len harf r olduğu için en ziyade bo- zukluğa sebep olan da bu harftir. Bir çokları, ağabaya bindik, gığ diye git- tik; diyen diğdiğiler gibi r yerine ğ telâffuz ederler, bazıları da onun ye- rine v derler, yahut r harfini hiç te-| lâffuz etmeden geçerler: Maşrapa ye- rine maşapa. $ harfi de telâffuz e- dilmesi güç harflerden biri olduğum- dan kendi dillerinde bunun yerine s telâffuz edenler haylice bulun- duğu gibi bizim Rum hemşerilerimiz arasında adeta umumi bir telâffuz bozukluğu olmuştur. Türkçe konus- tukları vakit: oOHos geldiniz Pasam demiyenlere pek az tesadiif | edersi- niz. Musa peygamber ile eski Yunanis- tan hatibi Demosten'in tarihte meş hür telâffuz bozuklukları da bu türü olsa gerektir. Birincisindeki telâffuz bozukluğunu Yahova bile düzelteme. miş olacak ki, en sonda kardeşi Ha- TuN'u ona söz yardımcısı diye verme- ye mecbur olmuştur, Yunanlı hatibin | telâffuz bozukluğunu dilinin altında çakıl taşları tutarak geçirdiğini ri yet ederlerse de... Harf değiştirenlerden sonra ilk ba- HAYAT Baldan dala | Celefonla dedikodu — Allo; allo.. Seza. Seza yavrum.. Sane telefone etmeden duramadım. HAlâ gördüğüm şeylerin tesiri altın- uayım, dün gecedenberi uyku uyuya | madım. | — Evet ben de öyle. Adeta rüya da gibiyim. — Değil mi? Ne nefis şeylerdi. — En fazla ne hoşuna gitti se « nin ? — O bol kollu mavi kazak.. Aman ne güzeldi kazağın eteği diz kapak - larma kadar geliyordu değil mi? — Yook canım Şükrancığım yan- ış görmüşsün mavi kazağın eteği diz kapakların epey Üstünde kalıyor du. Senin söylediğin o nefti tunik. Nefti yünlü hani. Canım geniş do- kunmuş bir yünlü idi ya! İçinde dü- güm, düğüm iplikler de vardı. — Evet.. Evet hakkın var.. Ben en fazla o mavi tuniğin yakasında ve kollafındaki gri astraganlara ha; ran oldum. Şimdi onu alayım mı, al- maryayım m: diye pek düşündüm. Son bahar için harikülâde bir kılık ola -| cak. — Senin terzi hakikaten mükem - mel bir koleksiyon hazırlamış. Hem biliyor musun verev parçalarla inen o geniş kloş etekli lâcivert kok tel elbisesi bir Türk ressamın mo- deli imiş. — Allahaşkma ?!.. — Yemin ederim. — Aman kardeşim onun kollarının tam dirseğin üstünden başlayıp bi- leklere doğru düşen bolluğu... Ne ince bir zevkin işareti... idi. Hakika- ten anlamıyorum. Niçin bizde daha fazla moda ressamları yetişmiyor. Avrupada tahsil etmiş bir sürü kıy- metli terzilerimiz var. San'at mek * tepleri hemen, hemen bütün Türk kadınlarının zevkini terbiye etti. Es- “İkiden sokaklarda fena giyinen ka - dınların sayısı yüzde seksen nisbetin de idi, Halbuki şimdi fena giyinen tura gelecek olanlar hımhamlardır. Bu- | kadın hemen. hemen hiç görülmü - nun da ikitirlüsi “Gur!” KİM! söz söylerken burun, boğaz tarafın. dan iyice kapanamaz. Halbuki söz 8t- rasında burunun kolayca açılıp ku panmaat lâzımdır. Onun için sesli harfler hımhım olarak çıkarlar, Ki- misinde boğazda büyümüş bademcik- lerden veya başka bir sebepten dola- yı burun lüzum olduğu vakit arka tarafmdan açılamaz, Ses yine hrmhım olarak çıkar. Fakat dikkat ederseniz açık burunlu hımhımla kapalı bürun- ağzı doluymuş gibi söyler. Halbuki birincisi sadece hımhımdır. Dil üzerinde bir hastalık olduğu vakit telâffuz yine bozulur ve güçle- şir. Fakat dil ne kadar küçük (kalsa söz az çök anlaşılır. Orta çağlarda, Avrupada dil kesmek cezası olduğu vakit, dilleri kesilmiş olanlardan bir- çoğunun bir miiddet sonra yine söz söylemeye başladıkları, sözlerinin de anlaşıldığı rivayet edilir . Dişlerden biri veya birkaçı eksildi. gi vakit telâffuzun ne kadar bozuldu- ğunu bilirsiniz.Radyonun mikrofonu, onun önünde söz söyliyenlerin hepsi- ni ön dişleri eksikmiş gibi yaptığın dan dünyanın her tarafmdan dinledi. #imiz ispikerlerin de hepsi bize dişle- ri eksikmiş gibi geliyor. Telâffuz bozukluklarının çoğu, ç0- cuklukta söz söylerken dikkatsizlik. ten ileri gelir. Uzvi bir eksiklik, çar- piklik olmaymca telâffuz bozukluğu bir müddet talimle pek âlâ düzeltilir. Onun için mekteplerde hocalarm bir işi de çocukların fena telâffuz etmeye alışmamaları için dürüst söylemele. yor. En fakir işci kızı hila givdiği| basmayı zevkle giyiyor. Herkes aşa ğı yukarı giyinmekten anlıyor. Her- kes kendini güzel göstermeye uğra- şıyor... Yani bizim memleketimizde kendimize göre moda icat etmek te- sebbüstine girsek hiç te fena olmaz. Avrupaya giden ressamlarımız pek- âlâ böyle bir ihtisas edinebilirler. — Ressam dedin de aklıma geldi. Güzel San'atler Akademisinin elli senelik sergisini gezdin mi?.. — Evet gezdim. Yani resmi küşa- dna davet edilmiştim gittim. — Enteresan ne gördün. A — Çok elegant bayanlar gelmişti. Hem hepsi de biribirinden güzeldi. Bir beyaz manto vardı. Lâcivert bir elbisenin üstüne giyilmiş, kırmızı kemerli, beyaz garnitürlü bir başka lâcivert elbise daha vardı. Ve... — Canım alay etme sana bayan- larin eleganisinden bahsetmiyorum. Esvapların biçimini (sormuyorum Sergi nasıldı diyorum, resimler... — Ne bileyim ben... Biraz evvel modadan bahsediyorduk. Aklım el - bisede kalmış. Evet hakikaten sen resimleri soruyorsun resimlerin he- men, hemen hepsi çok güzel ve bil- hassa Türk resmindeki elli. senelik bir inkılâbı gösterdiği için bu sergi pek ziyade mlâkaya değer bir şey. Türk resminin en güzel eserleri bir araya toplanılmışı bunun için de iyi emekler sarfedilmiş şayanı tebrik doğrusu!. Yalnız — Yalnız?.. Ne o? Bir tenkidin mi var?. — Evet resimler fevkalâde fena ekspoze edilmiş. Hele Güzel San'at - rine dikkat etmektir. LOKMAN HEKİM © Göz Heikmi Dr. Şükrü Ertan Cağaloğlu Nuruosmaniye cad. No. 30 (Cağaloğlu eczanesi bitişiği). Tel, 22566 ler birliği salonunun duvarları tıpkı bütün mücevherlerini üstüne takan bir yeni zengin karısına benziyordu. Güzel eserler biribirlerile rekabet €- diyorlar. Gözler ondan ona kaydığı için bir yerde durup dinlenemiyordu. Öteki salonlardan nisbeten daha az eserler var. Ve seyri o kadar yorucu değildi. Hele müstakil ressamlar 88 lonunda Akademinin tezyiniye pro - Askeri müze Direktörlüğünden Askeri Müze Cumartesi öğleden sonra ve pazar gün - leri sabahtan akşama kadar açıktır. 10 kuruşa girilir. | yaştaya o da açılıyormus. Allahıs - Cetlerimizin silâhlarını ve 13 asırdanberi muharebe etti- |marladık yavrum. ğimiz milletlerden alınan silâhlar ve eşyalarıbir harp ya” dizârı olarak burada göreceksiniz. (238) (717) i iÇiNDE Beyoğlu Halkevinde Namık ismail günü Beyoğlu Halkevinden: Büytik Türk sanatkârı ressam Na mık İsmail Yegenoğlunun ölüm yıl dönümü dolayısile evimizde bir anma günü hazırlanmıştır. Merasimden sonra Namık İsmai - lin eserlerinden toplanan bir sergisi açılacak ve bir hafta açık kalacaktır. Bu merasime bütün yurttaşları ça Zırırız. Merasim 31 Ağustos 1996) pazartesi saât 17,30 da evimiz salon. | İarında yapılacaktır. İ Eytamı eramilin maaş işleri Umum müiltekaidini askeriye cemi yeti başkanlığından: Asker mütekaitlerile eytami era- milinin maaş tahsisi ve sair İşlerini bir ücret ve bedel mukabili olmaksı- #m takip ettirilmek üzere cemiyet merkezinde mütehassıs zevattan mü rekkep bir büro vücuda getirilmiş - tir. Arkadaş ve allelerinden bu gibi işleri olanların her gün öğleye kadar müracaatları, Faydalı adresler ve telefon numaraları İtfaiye telefonları Ustanbal İrisiyesi Kadıköy İtfaiyesi Yeşilköy. Bakırköy. Büyükdere. Üsküdar İtiaiyesi 40625 Beyoğlu itfaiyesi 44504 Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kalı mz takaları için telefon santralmdaki memura vangım demek kâfidir. Hastane telefonları Cararbpaşa hastanesi 71093 Gurebe hastanesi Yenibahçe (© 23017 Haseki kadınlar bastanesi 24588 Zeynep Kümül hastanesi Usküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 4341 Gülhane büstanesi Gülhane (| 20810 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Etfal hastanesi Şişli 42428 Bakırköy Akil hastnnesi 1660 Çabuk sıhhi yardım teşkilâtı Bu numaradan imdat otomo bili istenir Mürasaat yerleri Deniz Akay (Kadıköy iskelesi) Şark Demiryolları Sirkeci Devir Temiryolları Haydarpaşa 42145 » * HALK OPERETİ: Kadıköy SU- reyya bahçesinde bu akşam 21,45 te (Sevda oteli) büyük o- peret 3 perde fesörü Edip Hakkının eserlerinin teşhir edildiği duvar pek güzel pek tenha yani resim teşhir etmek kai- delerine tamamile uygundu. Tezyini San'atler hocası daha pek güzel eser leri olduğu halde teşhir etmemiş bi- ze en büyük eser olarak bir sergi duvarmın nasıl tezyin edileceğini ve gözü rahatsız etmeden eserleri nasıl seyrettireceğini o gösteriyordu. Pek beğendim o duvarı, Bir de D grupu- nun salonu baştan aşağı san'atin ye| ni kıymetlerile dolu idi, Fakat eser- ler hakkında ayrı, ayrı söz söyllye - bilmek için bir kere daha gitmek lâ- um, Resmi küşadın umumi tesiri şu cümle ile ifade edilebilirdi! Mtkem - mel... Ve... — Şekerim affedersin sözünü ke - siyorum. Beni çağırıyorlar. Misafir gelmiş... — Misafir mi?.. Kim — Ne bileyim ben? Münasebetsi - zin biri. Insanın misafir kabülüne mahsus günleri olduktan sonra bu - nun haricinde gelip beklenilmedik bir saatte rahatsız etmek ne büyük iptidaflik... Ah yarabbi ne zaman me deni olacağız da şu sabah kahveleri öğle ziyaretleri ve ne bileyim ben akşam misâfirliklerinden vaz geçece ğiz. Ve gece yatılarında dünyada en büylk saygısızlık bence davetli olma dığı yere gitmek değil midir? — Ama Istanbuldan bu âdeti kal dırmanın imkânı olmıyacaktır ga - liba.. Fakat git yavrucuğum sen de ziyaretçileri bekletiyorsun. — Bekletmek dedin de aklıma geldi Allahısmarladık demeden sa - na şunu söyliyeyim. Sonbaharlık bir şey ısmarlamadan evvel bekle bir de öteki terzinin sergisini seyredelim. — Güle güle. Çocuğum “Telefon 31-$-986 << Devamlı sulhü temin için.. Kollektif emniyeti mir hafazaya matuf tedbirler alınması teklif ediliyor Yosemite, (Kalifornia) 30 AA— Havas bildiriyor: Pasifik konfers8” sının kapanış celsesinde japon del& gesi bulunan, japonyann eski Çif elçisi Kenkişi Yoşizaya, dokuz de let muahedesi yerine konulması mel buz yeni muahedeye zecrı tedbirleri ithali teklifine itiraz etmişlerdi” Milletler Cemiyetinin zecrı tedbirler" esasına istinat etmemelidir. Milletler Cemiyetinin zecri tedbirlerden dol8* yı maruz kaldığı güçlüklere nazari dikkatinizi celbederim. japonyanin bu zecri tedbirler meselesini az çok endişe İle karşılayacağı zannmda * yim... demiştir. Britanya amiralliği * sabık birini lordu Alexandr kollektif emniyeti mü hafaza etmeğe matuf münesip ted * birler kabul edilmedikçe devamlı hün mümkün olamıyacağını söyle * miştir, Sovyet delegesi Molitov demişti ki : Sovyet Sosyalist ittihadı ye © rinde, bugün hâlâ emperyalist bif Rusya bulunsaydı dünyanm vaziyeti ne olurdu? Sovyet Rusyanın sosya * list sisteminin, her türlü yayılma v6 tecavüz arzularını bertaraf etmek #U retile dünyada bir sulh Arnili vazifesi gördüğü âşikâr değil midir?.. Fransız delegesi Sarraut'da şu 898 leri söylemiştir: “— Yosemite adam öldürmek y£" saktır. Milletlerin hayatında böy!€ bir yasak konulabileydi, bu, ne bir gey olurdu.,, Sarraut, aŞrkla Garp arasında bif anlaşma vükuumu hiç bir zaman im” kânsiz görmediğini ilâve etmiştir. | Filistinde müzakereler Kudüs, 30 A.A, — Arap peflerk Yahüdi meselesinin halline matuf olan müzakerelerin iyiden iyiye iler” i TM e Bele ÜREK ANE lar. Amiral Horti Miklas'la gö: ti Viyana, 30 (A.A.) — il ti, Karintida kâin Veldene gitmiş “9 "Miklasın yazlık Ikametgâhma gid” rek mumaileyhle tiç çeyrek saat gö rüşmüştür. Viyanl, 30 (A.A) — Amiral Bor ti bu sabah Poertschachtan Grs3* hareket etmiştir. Oradan, sonra tekrar Budapeşteye dönecek tir. m Zührevi ve cilt hastalıkları mütebsssı pr.Hayri Öner kartısında 133 No, Tel 43586 kapanır,