Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
gee $ TAN MEMLEKET MANZARALARINDAN : Çarşamba MEMLEKETTE AM Sıvas havalisindeki maden damarları Bunlardan bir kısmı evvelce ış|eh|mışhr Diğerleri muattaldır Sıvasıntu mü Sıvas, (Hususl muhabirimiz yazı- yor) — Son zamanlarda yapılan (bir- çok tetkikler, Sıvas ve havalisinde birçok zengin maden damarlarıibu- lunduğunu bir kere daha teyit eti- mistir. Bu mımtakada en fazla görü- len madenler bakır ve Linyittir. Bum lardan başka, demir, simli kurşum, gümüş, altın, amiyant denleri we mi manzarası ve ziraat âletleri imalinde kullanıldı- ğı söylenmektedir. Kaylıhisar, ilçesi civarında da işlenmemiş simli' kur- şun madeni bulunmaktadır. Bunlardan başka, Mudason köyü ile Gölcük yaylâsında bakır, Kân kö- yü civarında da simli kurşun vardır. Bu üç mıntakadan yalnız Kân kö- yündekiler f harpten önce işle- ' mermer ocakları vardır. Bu maderm- lerin bulundukları mmtakaları şöyle sıralamak mümkündür: Simli kurşun damarları, Suşehrı; fiçesinin Kösedağı eteklerinde ve Geminlieli vadisi içlerindedir. U-; mumi harpten ö)ace, Karahisarlı ba zı müteşebbisler bu madeni altı yıll kadar işletmişlerdir. Gene Suşeh.tıj ilçesinin beş kilometre uzağında Göl-ü lüköy civarında Linyit madeni mev- cuttur. Buradan henüz istifade edi- lememektedir. Umtaniye nahiyesinin 15 kilomet- re uzağında da demir madeni var- dır. -Bu madenin vaktiyle işletildiği y tilmiş, hattâ ihracat bile yapılmış- tır. Gümüş madeninin bulunduğu yer, Zara ilçesinin Umraniye nahiyesine /|bağlı Aden köyüdür. Maden sahası, köyün beş kilometro kadar şimaline raslamaktadır. Burası, 1300 tarihin- den önceleri işletilmiş, sonradan mu- attal. hale gelmiştir. . İlçenin Dere- tam köyünde Tüylüdere civarında al 'tın ve gümüş madenleri vardır. Diğer taraftan, — İpsile, Direkli, Belcik, Gemerek ve Kavak nahiyele- ri civarında birçok Zzengin maden ;îramırla.n bulunduğu tesbit edilmiş- ir. — N. N. İzmitteki gureşlker zevksız oldu Wewm İzmit, (Tan) i—rrr e AOT ; birligörünüş — Izmit Halkevinin Çozuk Esirgeme Kurumu menfaa- tine tertip ettiği alaturka güreşler kalzihhalık bir seyirci kafilesi önünde yapılmıştır. Güreşler, zevksiz olmuş, yalnız Süleyman isminde bir genç bilhassa nazarı dikkati celbetmiştir. Slüleyman, orta güreşlerde bütün hasımlarını birer birer yenmiş, hattâ Hâşpehlivanlarla da boy ölçüşmek istemiştir. Tekirdağlı Hüseyin ile Moll:, iArif arasmdaki güreşi hükmen Tekirdağlı Hüseyin kuanmu;tır Gönenli Hamdı ile Afyonlu Süleyman da berabere kalmışlardır. Atatürk büstü Bartında Cümhuriyet bul varına bir büst dik:lecek Bartın, (Hususi muhabirimiz yazı- yor) — Cümhuriyet bulvarma, Ata- türkün bir büstü dikilecektir. Halkm teberruunu toplamak Üüzere bir ko - misyon teşkil edilmiş ve belediye büt- çesinden ayırdığı bin lirayı komisyo- nün emrine vermiştir. Büstün boyu iki buçuk metroya yakım olacaktır. Üç bin liraya çıkacağı tahmin edil - mektedir. İlk kısımda yapılan teber- rular 250 lirayı bulmuştur. Bu para yakında temin edilecek, projeler ya- pıdarak münakasaya konacaktır. Mandalar ürkmüş Boynuzları ile kadının karnını deştiler Bartın, (Hususl muhabinmiz yazı- yor) — Artönü köylmden Topal Du- du namında bir kadin tarlasına gireti mandaları kovalarken hayvanlardan birinin tecavüzüne uğramıştır. Ürken manda, boynuzları ile kadının karnını parçalamış ve barsaklarını dışarıya fırlatmıştır. On iki saat sonra mem- leket hastanesine kaldırılan kadm, yapılan ameliyata rağmen ölmüştür. Poliste Karpuz iskelesine motör yanaşırken Kavga çıktı, iki kişi denize yuvarlandı Sebze halinde karpuz sergisi iskele sine Akçaşehir motörü yanaştığı sı- rada, motörcüler arasında bir: kav - ga olmuştur. Motörün iskeleye yanaş masına mâni olmak istiyen Siirtli Salâhattin, Halil, Osmanla motör sa- hibi Ali, kardeşi Rasim ve İbrahim kavgaya tutuştukları sırada Osman- la Ali denize düşmüşlerdir. İbrahim- le Rasim de muhtelif yerlerinden ya- ralanmışlardır. Denize düşenler kur- tarılmış, yaralılar hastaneye kaldırı! mıştır. Konserveden zehirlendiler Galatada Karınca çıkmazında otu- ran Mari, Sani, Margörit, Marto is - minde dört kişi Galatada Beyazıt so- kağındaki bakkal Fotiden bir kutu yaprak konservesi alarak yemişler - dir. Bir müddet sonra zehirlenme a- lâimi gösterdiklerinden — hastaneye kaldırılmışlardır. Hâdise etrafında tahkikat yapılmaktadır. Tramvaydan atlamak istemiş Kuruçeşmede vapur iskelesinde se- petçi çıraklığı yapan Salim, Kuru - çeşmede tramvaydan atlamak ister- ken muvaffak olamıyarak yuvarlan- mış ve sol ayağı tramvay arabası - bin altında kaldığı için diz kapar zilmiştir. Yaralı, baygın bir halde hastaneye kaldırılmıştır. Sovyet Rusyaya gidecek maarif heyeti Sovyet hükümetinin daveti üzeri- ne Rusyaya gidecek olan Maarif he- yeti yakımda hareket edecektir. Kafile ile beraber gidecekler ara - smda Maarif Vekâleti Mesleki Tedri- sat müdürü Rüştü, Orta Tedrisat U- mum müdür muavini Hayri, ' Erzu- rum Lisesi müdürü Arif, Adana lise- si müdürü Halit, Kız muallim mekte- binden Hüviyet. Bekir tardır, , » Küçük Haberler * Bolu, (Hususi muhabirimizden) Bölu Halkevi spor şuvesinin Abant gölü kıyılarında kurulmasına yar - dım ettişi kamp sona ermiş, kampçı lar Boluya dönmüşlerdir. Denızlıde ılkmektebı bıtırenler Denizli, (Tan) — Bu hafta içerisinde bütün ilkmekteplerde diploma tev- zij merasimi yapılmıştır. Bu sene Denizli lisesi de ilk mezunlarını vermiş- tir. Yukarıki resim, Gazi okulunun yeni mezunlarımı bir arada gösteriyor. larmı sahnede gösteriyor. Antep Halkevinde bir müsamere Antep, (Hususf muhabirimizden) — Bir futbol maçı yapmak üzere bu- raya gelen Malatya Halkevi sporcuları şerefine Halkevinde hir müsamere verilmiştir. Halkevi gösteriş kolu Kanun Adamı piyesini muvaffakıyet- le temsil etmişlerdir. Yukarıki resim, Evin temsil kolu gençlerinden bazı- “Senet,, ağzından çıkınca kendini daha adi buldu. Niçin söylediğine pış mandı, Bu konağım bir senedenberi süren büyük masrafını da o halde ha tırlamalıydı. Süheylâ: — Salimin annesine noter senedi vereceksin, öyle mi Adnan? İkisinin de gözleri doldu; sessiz ağ- ltyarak öpüştüler. Adnan şimdi rahattı. Bu müşterek göz yaşı yazıhanenin, kâtibin aylık- larımı yıkamış, güzelleştirmişti. Bu acayip paralar, şimdi Adnan vermiş gibi tabii idiler. Fakat bugün bu oda- da sanki üçüncü bir insan vardı: Bu üçüncü insan Adnanın kulağma san- ki birşey daha fısıldadı; bu fısıldanan şeyi sanki görmüş gibi karısının göz- leri de Adnandan birdenbire kaçmak istediler. Adnan ayni yemini verdi, karısma bir şey daha soracaktı. Süheylâ: — Artık yeminle söyleteceğin baş- ka hiç bir sırrım yok Adnan. Boşuna ısrar etme...,, Adnan: — Prenses Bahirenin.... Süheylâ sarardı. İkisi de uzun u- zun sustular; Adnan ne duyacağını bekliyerek susuyordu; Süheylâ ne söyliyeceğini düşünerek... Nihayet, Süheylâ, Adnanım yüzüne bakmıya - rak: — Evet! Dedi., Yani prensesin Adnana ver- diği 1.500 lira da, Süheylânın para- sıydı; evet!.. Yani mahkemei teftişi evkafta ilâmı çıkmış dava için pren- sesin araba parası diye Adnana ver- diği ince zarf! Süheylâ, şimdi, hasta kocasmın mahut mektubu hatırlıyacağından korkuyordu; Maliye nazırının sağlı - ğında kendisile Adnan merhameten evlenmeğe kalkışmca ona yazdığı mektubu!... “ O “mektüptalki * mhrîan' “Siz beni acıyarak a]mak istiyorsu- nüz Adnan Bey! Fakat ben bu mer- hametten nefret ediyorum. Siz acı- nacak hale geldiğiniz gün ben size varacağım.” Fakat Adnanın gözlerinde, sesinde, yüzünde bu mektup yoktu. Evlendik leri gündenberi Süheylânın korktu - ğu bu mektuba Adnan, yirmi beş se- ne evvel 5 dakika kızmıştı: Çünkü mektubun okunması 5 dakika sür - müştü. Çünkü o zamanki Süheylâ Adnan için o kadar hiçti. Konakta bir gürültü koptu. Her- kes koşuşuyordu. - Halayık ufak te- neffüslerle odaya girdi: — Beyefendi, misafir geldi. Dedi. Adnanin telâş etmediğini görünce; halayık izah etti: — Kalpaklı bir misafir! Süheylâ ile evlendiği gündenberi Adnana ilk defa biri geliyordu. Sü- heylâ b,ir gün: “Hiç te mi dostun yok Ad - nan?” diye sormuş, kocası: “— An- laşılan yok!” demişti. Fakat bunu söylerken o kadar acı acı gülmüştü ki Süheylâ hasta kocasma bunu bir daha sormamıştı. Koca İstanbulda Adnan kimsenin tanımadığını bu sessiz konakta Süheylâ unutmuş gi- biydi. Fakat şimdi bu kalpaklı misa- firin gelişi bütün “gelmyenler” i ha- tırlatıyordu. Adnan bu konakta yer- leştiği gündenberi bir tek defa ara- nıyordu. Adnan bozuldu Fakat zihni he- men misafirin kalpağıma — kaydı: '“Ona Ankaradan vekâlet teklifile mi geliyorlardı acaba?” Karısina: — Ankaraya yolculuk görünüyor bize galiba! Diyecekti, Kendini tuttu. Karısma karşı misafire ehemmiyet vermemek istedi; mırıldandı; “Eve ne diye ge- liyorlar sanki? Görüşecekleri varsa işte yazıhane!” -Halayığa: “Kahve götürün!,, dedi; döndü; Süheylâ ile yine Prenses Ba- || hireyi konuğacaktı. Süheylâ: — Adamı bekletme Adnan! Dedi. Karısının saflığına, Adnan, içinden acıdı: — Kocası misafirin yanına o kadar geç inmeliydi ki bu evde bir adamın aylardanberi maarif vekilliğini bek - lediği Aanlaşılmamalıydı. Az kaldı, Yazan: MİTHAT CEMAL Misafir Adnanı görünce sarardı; onu bu kadar hasta beklemiyordu karısına: “Komite İşlerine senin &F lm ermez Süheylâ!,, diyecekti. Karısile o kadar lâfı uzattı ki, h& layık yine geldi: “Kahve getiren V şağa misafir demiş ki, beyefi hastaysa, uyuyorsa rahatsız etmiy? yim; başka vakit gelirim.” A düşündü: En büyük vak'aları en Kü çük tesadüfler yapardı. Meşrutiyett? hep öyle olmadı mıydı? Büyük yalı sı, murassa sofra takımı, salonul” da primitiflerin tabloları var diy? bir adamı kabineye sokmamışlaâ/” mıydı? Çocukluğundanberi Boterd? giyindiği için bir başka adam şehl"' mini olmamış mıydı? Bir tulumbali Makrıköy treninde bacağı sakat paşaya rastladı diye Harbi Umumld' milyoner olmuyor muydu? Bazaf birile yarım saat konuşmak yu'!’. asırlık refahtır. Kalpaklı mi kaçırmaktan korktu. Misafirin yanf na koşacaktı. Birdenbire hatırladi: çabuk rubasını değiştirdi. Üstünde * kile misafirin yanına inerse rolünü fena oynıyacak sanıyordu. Aynadi durdu: Traşı gelmiş gibi iki avurdü gölge içindeydi. İki yanağımda di” ran bu iki karanlığı misafirle konu * şurken dağıtacaktı. Fakat oday$ girince bozuldu: Misafir tanıdıktf Adnan odada meçhul bir adam bul * mak istemişti: Bu ziyaret o zamaf bir vekâlet teklifi içindi. Fakat ynt ümidini kesmedi. Kalpaklı misafir Habibullah Efen” dinin yeğeniydi: ... vekili M. Eri Bey. Adnan, onunla. meşrutiyette Hab*' bullahın evinde tanışmıştı; mısafl!f Ankaradan iki gün evvel İstanbull gelince Adnanı: hasta duymuş, ıd““ mıştı: Çocukken, Adnanın edebiya! sevdiği için, şimdi ziyaretine güî liyordu. Msafir, Adnanı görünce sarardli. onu bu kadar hasta beklemiyordü" O saatte ateşi 37, buçuk olan Adn da, misafirle konuştukca büsbüt! kırmızı oldu; içinden öfkelendi; bu misafir, Ankarada onu bekledikleri” ni bir türlü söylemiyordu! Bilâki& Adnana Adayı, Bebeği tavsiye edi * yordu. Adnan, nereye hava tebdilin€ gideceğini öğrenmek için mi bu mi" safirin geldiğine — karısından gi3 * | li — sevinmişti? Misafir zeki muh&” | verelerin inceliğile Adnanı edebiyati sürükledi. Uuzun “bir saat,, edebiyâf konuştular. Maarif sandalyesine h"' türlü sıra gelmedi. Nihayet Adul'S bu kalpaklı misafirin fesli bir mis#” firden farkı olmadığını anladı; ;'J nihayet “Ankara” ya kızdı. Artık 0* radakileri onların ağabeyleri çehresİ” le tenkit ediyordu: Bitaraf kelime"î ğ le. t Kalpaklı misafir karşısmdaki Ö& lüm hastasına kızamıyordu. Fakât onun kızmadığına Adnan öfkelendi! öksürüklü, aksırıklı sesle haykırdi" | — Bu millet sizden, bir gün, bt sap soracaktır beyefendi! y Misafir şaşırdı; — Ne hesabı efendim? Adnan: — Şu hesabı ki memlekete yıı'*hın etmek istiyen arkadaşları Ankar! sokmadınız; ne Enveri çagırdmm Cemali, Misafir bir şakanın, bir tebessi * mün gizgilerini Adnanm yüzünde 87 yor, bulamıyordu. Somurtan iki K& lm dudakla Adnan Ebülhevildi. Misafir — Pek anlıyamadım b€ " yefendi. Memleket bizden mi hes3P soracak? Adnan — Tabii ki sizden, Yani # tı âlinizden ve arkadaşlarınızdan. Misafir — Dediğiniz adamları &#” ğırmadık diye bu memleket bi hesap soracak öyle mi? Adnan, haykırdı: — Tabii ki öyle. BV N Misafir anladı: Adnan kendisini” Ankaraya çağırılmadığıma baş: ; rının isimlerile, başkalarınm rile kızıyordu. Adnan yine haykırdı: # — Evet efendim, bu heaıp !0'“ lacaktır, ergeç mutlaka sorulaca (Arkası V*’"