25 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

25 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— MA 3 üncü Dil kurultayı dün topland AAA AAA A A AAA Dünkü Kurultayda Genel Sekreter Necmi Dilmen Kurumun 934 936 senlelerinin faaliyetine ait bir söy- lev verdi. Tbrahim Necmi Dilmen söze şöyle ladı: “Yeni Türk rejiminin hem kurucu- Su, hem kültür dünyasının en ileri ör- Beklerine hemen yetişmek üzere şa - Sirtıcı bir çabuklukla ileri götürücüsü ;';n Ulu Önderimiz Büyük Atatürk, Temmuz 1932 de Türk Dil Kuru - Munu kurmuştu. Bu kuruş, Atatür - ! kutsal eli değen her iş gibi, çok ğemnli oldu. 26 Eylül 1932 de ilk Dil Urultayı yine bu sarayda toplandı. Un kabul ettiği programa göre iki Yandan çalışmıya girişildi: ir yandan Türk Dilinin ilmi ola- Tak Mmahiyet ve dünya dilleri arasın- daki yeri üzerine akademik araştır - Malar yolu tutuldu. |Bir yandan da ameli olarak yazı ile konuşma dili arasındaki uçuru- Mun elden geldiği kadar doldurulma- & ve halk için yazılan yazıların müm- olduğu kadar çok yurttaş tara - dan anlaşılabilmesi yollarının a- Taştırılmasma çalışıldı.,, » Güneş - Dil Dilmen, Türk dilinin Hinit Avru - S1 ve semitik dillere ara olduğunu Sösteren tarihi dilleri anlattıktan Sonra sözüne devamla demiştir ki: ” “Bu gerekliğin önünde kalan ve ş“'k Milletinin yüce dehasmdan il - âm alan Türk Dil Kurumu, geçen yıl Sonlarma doğru, kendisinin ve mille- in tarihine onur verecek yeni bir bu-ı“şla. akademik dil çalışmaları sa- hğBma atıldı. Bu yeni buluşa “Güneş- Teorisi,, diyoruz. Saym Kurultayım bu yılk? progra- I baştan başa dolduran tezler, bu “Orinin mahiyetini 've dünya dilleri- kuruluşları hakkında yarattığı Yeni ve eşsiz metodu İzah edecektir. Onün için burada teorinin ilmif baz- k"_l ve kanunları üzerinde lurmıya- . Yalnız bu yüksek teoriye bizi xîi“İren araştırmalara ve teorinin Cil *kl'imize vermesi Jlâzımgelen yeni k':ıkamete ait birkaç söz söylemek is- Türk Dü Kurumu, bir yandan gel he) filoloji ve lengüistik bakımından tün dünya dilleri üzerinde yazılmış ,H eserleri ve etimolojik lügatleri, ğî yandan da Türk dilinin er eski, en lehel varlıklarmı bulmak için Türk Çelerini ve bunlardaki dil varlık- R fıraştırmak mecburiyetinde idi. l araştırmalar, zihnimizde bir ta - knn sualler, şüpheler, tereddütler u- dırıyordu. Avrupanın bugünkü MnfSek kültür dillerinin, fransızcanım, gilizcenin, almancanın, bunlara bir Bakımdan kaynaklık etmiş denilen Ski grekçe ve lâtincenin kelime eti- Tolojilerini anlatırken âdeta âciz ve Ayetsizlik göstermesi, etimoloji lü- Eauel'inin, birçok kelimelerim yanma, *timolojisik aranlık, kaynağı meç - U, yollu kayıtlar koyması, hal - :’ğkl İ?u karanlık ve bilinmez denilen dnaeîm Türkçe ile pek kolay izah e- €bilmesi, halli lâzım bir büyük me- 'el? önünde olduğumuzu âacıkça gös- Yordu. y Amerika - Emerik A-!heı-ikadııı Meksika krıtasınım cenu- lnda yaşıyan Mayaların dillerinde €rce Türk kelimesinin bulundu - aat gördükten, Makedonyada Gev- nin garbmda Maya dağını hatır- htüktan' Amerikanm ilk Avrupalı BŞ âsma uğradığı devirlerde Peruda '“gllîneş,_e tapan ve Avrupaldara kar- , OYarak bu uğurda can veren yerli ç Mdarların adı Atahualpa “yani îıı:ı Alp olduğunu yine Avrupalılarm ’fie l_’-lerinde okuduktan, bu kıtaya"'A-| mnnkl., isminin “Amerigo Vespuçi,, K dadlmı. göre verildiği iddiasma kar- yerıâha- bundan önce “Nikaragua,, ki €rinin “Amerika,, adını kullan- “Arını yine Avrupalı coğrafya ve dü Uzmanlarının kitaplarında gör- hei P Yakut lügatinde “Emerik,, “lll'ıîkemni de hâlâ yaşayan bir söz Türk bulduktan sonra, Türklüğün, kültürünün, Türk dilinin bütün e yayılmış izleri önünde, y“”.“_ui ve çok büyük bir hakikat gü- eei n doğduğunu hissetimemek el - Belir mi? mâîe bu noktalardan hareket eden Üz dilciliği, dilin ve dillerin orijini Tübel v buşlîme kadar yapılmış tec- 'Erime]mş ve ileri sürülmüş teorilerin nîrk ;nm de gözönüne alarak, yeni Tn il tezini kurmağa muvaffak ol- Uştur, FEAN Ibrahim Necmi Dilmenin söylevi Yeni Türk dil tezi, yeryüzünde kültür taşıyan bütün dillei'de bu kül- türü dünyaya yaymış olaa, eski de- delerimiz Türklerin dilini bulmakta - dır. Bunun neticesi olarak, yalnız U- ral-Altay dil familyasının içindeki dil- ler değil, İndo-Öropeen ve Hamito - Semitik denilen dil grupları dahi ana Türk dilinin birer lehcesi hükmüne geçiyor. Biz, dil dünyasında bu yeni güne- şin ilk ışıklarile aydmlarnmak bahti- yarlığına ermiş olduğumuz için çok mesuduz, Önümüzdeki yıllarda yapa- cağımız çalışmalarla Bu yüksek “ilim' hakikatini bütün dünyaya, ınkâr ka- bul etmez bir surette, isbat icin hü- tün materiyelleri toplamaktan geri durmıyacağız.,, Tatbikat meseleleri “Güneş-Dil Teorisi”, şimdiye kadar dilimize yabancı sanılan dillerdeki varlıkların Türk kaynağından geldi- ğini isbat etmekle ameli sahadaki dil çalışmalarımıza da büyük bır genişlik ve - kolaylık vermiştir. Hılkm bildiği, mânasını anladığı kelimelerin yabancı dilden geliyor sanrlarak feda edilmesi zarüreti bu teoriyle ortadan kalkmış bulunuyor. j Burada şu noktayı da önemle ileri sürmek isterim: “Güneş-Dil Teorisi,,ni, yalnız Gdili. mize lâzım görünen ve karşılığı bu - lunamıyan birtakım arapça, farsça, fransızca sözlere türkçe diyerek mu- hafaza gayretile ileri sürülmüş zan- nedenler, pek büyük bir gaflet ve yanlışlık içine düşmüşlerdir. Türk dil devriminin ameli -dileği, yazı dilimizle halkm konuşma dili a- rasındaki uçurumu!' ortadan kaldır- mak, böylece Cümhuriyet Türkiyesin- de herkesin kolaylıkla okuma, yazma öğrenmesine, okuduğunu anlaması - na, düşündüğünü yazmasına meydan açmaktır. Dilin temizlenmesi yolun - daki çalışmalar, ancak bu maksada göre ileri götürülmelidir. Atatürk rejiminin kültür sahasm- daki en büyük hedeflerinden biri de, Türkiye içinde okuma, yazma bilmez bir tek yurttaş bırakmamaktır. Bu ereğe varmak için, ilk adım, o- kuma yazma vasıtasını kolaylaştır - maktı. Yeni Türk alfabesinin kabulü, bu kolaylığı vermiştir. Eski arap al- fabesinin çapraşık ve karışık yazılış ve okunuşundan doğan güçlüğü ye - nen Türk dil devrimi, ikinci adımmı da, yazı dilile konuşma dili arasında- ki ayrılığı azaltmak hedefine doğru atmıştır. Bundan da maksat, gerek yetişkin halkı okuturken, gerek oku- ma çağındaki yavrulara ders verir - ken, onların en kolay anlıyacakları bir dil kullanmak ve okuma yazma öğrenenlerin kendilerine lâzım olan her yazıyı kolayca okuyun anlamala- rma imkân vermektir. Maksat böylece tayin edildikten BÜ 2D v di n l KÜ sonra, buna göre tutulması gerekli yol kendiliğinden anlaşılır: Halk icin yazılan, herkesin okuması ve bilmesi istenen yazılarda ve ders kitapların- da konuşma diline elden geldiği ka- dar yakın, herkesin kolay anlıyabile- ceği bir dil kullanmak ve böyle bir dil kullanmak, ve böyle bir dil yarat - mak,.. İşte dil devriminin pratik di- leği budur. Şimdiye kadar yabancı dilden geli- yor zannedilmiş olan ve bugün Türk dil teorisile Türk kökünden - geldiği isbat edilen kelimelerin halk için ya- zılan yazılarda kullanılması, ya bu kelimelerin ötedenberi sü katılmamiş öz Türk malı olarak herkesçe külia- nılagelmekte olmasına, yahut ta bun- ları benimsemek için önüne geçilmez kat'i bir ihtiyaç görülmesine bağlı - dır. Halk için yazı yazan bütün gaze- teci ve muharrir arkadaşlardan bu e- Türk Dili Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Necmi Dilmen söylevini verirken ! saslı noktayı gözönünde tutmallarmı b.urada herkesin önünde açıkça dile- rim. f Türkçeden osmanlıcaya Cep Kıla- vuzunun çıktığı gün kerkese yapılan bildiriğde de söylediğimiz gibi, Cep Kılavuzları herkesin her kelimesine uyması mecburi bir buyrultu değildir. Cep Kılavuzlarında 8752 karşılık var- dır. Bunlardan 4696 sı ötedenberi yurdumuzda söylenegelen türkçe söz- ler, 1735 i de bu sözlerden Türk ekle- rile yapılmış kelimelerdir. Yalnız 415 kelime Türkiye dışmdaki başka Türk lehçelerinden alımmış ve bunlardan Türk eklerile 450 söz yapılmıştır. 583 kelime O zamana kadar yabancı dil- den sanılırken Türk kökünden olarak kabul edilmiş, bunlara da Türk ek- leri getirilerek 873 kelime yapılmış- tır. Bununla beraber, her muharrir, her edip, her şair, her muallim, her hatip, en büyük vazifesinin halk için ve halka karşı olduğunu unutamaz. Türkiyenin 17 milyon yurttaşından yalnız 17 bininin anlıyabileceği bir yazı, binde bir yurttaşa hitap eden kısır bir varlık sayılır. Yüksek ihti- B e Atatitrk Dil Ku rultayından sonra ecnebi - dlimlerle konuşuyorlar sas eserlerinden başkası için bu nis- bveti gittikçe artırmağa çalışmak eli kalem tutanların hem menfaati, hem de vazifesidir, Bu yüksek vazifenin yerine getiril- mesinde bütün Türk âlim, mütefek- kir ve müharrirlerinin elele yürüye- ceklerine güvenerek karışık arama işlerini bu noktada bırakmayı muva- fık görmekteyiz. İbrahim Necmi Dilmen bundan son- ra Lengistik kolu ve Etimöloji kolu ça lışmalarından bahsetmiştir. » Filozofi, lügat ve tarama Dilmen, tercüme edilen ve kaynak mahiyetinde olan eserleri birer birer saydıktan sonra sözüne şöylece de - vam etmiştir: Lügat Kolbaşısı merhum Celâl Sa- hir Erozan, bu iki yıllık çalışmanm daha başında hasta döşeğinde idi. Türk Dil Kurumu ve arkadaşları ar- kasmdan çok göz yaşı döktüler. Fi- loloji Kolbaşısı Bay Ali Canip Yön- tem, lügat kolbaşılığını da vekil ola- rak idare etti. Filoloji ve lügat işleri birlikte ileri götürüldü. Bir büyük Türk lügati hazıriamak için dilimizde kullanılan, kullanılmış olan bütün kelimelerin mânası gös- terilmek, bu kelimelerin anlamında zaman ile ne gibi değişmeler olduğu belli edilmek ve her bir hükmü ör - neklerle pekitmek gerektir. Böyle bir lügat yapabilmek için, bir yandan eldeki bütün lügatleri süzgeçten ge - çirmek, bir yandan da milli kütüpha- nelerimizi doldudan yazma, basma, eski, yeni birçok kitapları taratarak bunlardan kelimeler toplamak lâzım- dı. Lügatlere geçmemiş olup ta Tür- kiyede halk ağzında dolaşan konuş - ma sözleri Derleme Kolunca derlen- mekte olduğundan filoloji ve lügat kolları çalışmalarını kitap laramala- rı üzerinde teksif etmiştir « Derleme işleri Kurumun ilk başladığı iş olan halk ağzından söz derleme işi bu yıl ilk ve- rimini vermeğe başlamıştır. Bildiğiniz gibi bu derleme işi Yüksek Cümhuri- yet hükümetinin bütün hükümet teş- kilâtımı ödevlendiren bir kararname- sile yurdun her yerinde başlamıştı. Başta değerli öğretmenlerimiz olmak üzere bütün hükümet memurları ve istekliler bu işle uğraşmışlardır. Her yerde halk ağzından derlenen sözler fişlere geçirilmiş, önce kaza, sorira da vilâyet merkezlerinde süzülerek mükerrerleri ayrıldıktan sonra Ku - ruma gönderilmiştir. Böylece Kuru - mun elinde bulunan 153,504 fiş, sıra- ya konarak bir “Derleme Dergisi,, çı- karmağa başladık. Bütün Türkiye yerli şive ve lehçelerinin bir lügati demek olan bu eserin büyük bir hiz- Mmeti olacağına güveniyoruz. Terim çalışmaları Terim Kolumuz, 16 terim bölüğü i- le bunların başlarından kurulmuş bir kurumun iki yıllık çalışmaları ve araştırmalarının açık bilâncosu “Terim Merkez Kurulu,, halinde ça- lışmaktadır. Merkezin en geniş teş- kilâtlı kolu budur. Bu geniş teşkilâtı baştanbaşa yoracak kadar da büyük çalışma sahası vardır. Terimler için tutulan yol, her ilmin terimlerini fransızcaları esas olmak, gerekli olanlarda almancası yahut in- gilizcesi veya Greko-Lâtin asılları gös terilmek, şimdiye kadar dilimizde kullanılan karşılığı da yazılmak üzere listeler halinde toplamak, sonra bu listeleri öğretmenlere ve uzmdnlara dağıtarak her birinden Türkçe kar- şılık önergesi istemek, bu önergeleri bölükte inceliyerek, bölükçe kararla- şan karşılikları Terim Merkez Kuru- luna vermek, bu Kurulun karariarmı da Genel Merkez Kurulunda bir daha görerek son hükme varmaktır. İkinci Kurultay, bütün terimleri i- kiye ayırdı: ilk ve orta öğretimi ders kitaplarına geçenleri ön sıraya aldı. Bu iki yıl içinde terim kolumuzda el- den geldiği kadar bu yolda davran - mıştır. Bölüklerden geçmiş, Terim Merkez Kurulunca kararlaşmış ve Genel Merkez Kurulunun sön kararma su- nulmuş olan terimlerin sayısı 6075 tir. Bütün terimlerin Genel Merkez Ku- rulunca son karar altına alınması i- şini biraz daha ileriye bırakmak za- rüretini duyuyoruz. Bunun da sebe- bi, yeni Türk dil tezinin tam verim- lerini almak ve terim işinin güç saf- halarmda bunlardan faydalanmak ih- tiyacıdır. Şimdiden bu noktada başlıca şu i- ki esası düşünmekteyiz: I — İlk ve orta okullar ders prog- ramlarına ait terimlerde hedef, Türk çocuğüunün, derslerini Kolaylıkla an- layıp öğrenmesi olduğu için bu terim- lerden: dünyasında müşterek olan (elextrik, dinamo, metre, gram...) gibi terim - lerin olduğu gibi almması. b) Bunların dışımda kalan terim - lerin elden geldiği kadar okuyacak çocuğun kendi bildiği ve konutşuğu türkçenin sözlerile türkçe olarak ya- ratılması, I — İhtisas ve yüksek tahsil te - rimlerinin, doğrudan doğruya, kökü türkçe olan kültür dünyası terimle - rinden almması, Bu iki esası biribirine bağlamak ü- zere orta öğretimin ikinci safhası o- lan liselerden başlayarak terimlerin hem karşılıklarmı, hem de asıllarmı göstermek ve pratik tahsil görecekler için de, Almanların yaptığı gibi, ko- lay anlaşılır terim karşılıkları hazır- lamak yolunda tedbirler alınabilir . C l T J G < p * t Türk dilinin hakiki ana grameri- ni, Türk lehçelerinin mukayescli gra- merini, Türkçenin preistorik ve isto- rik gramerlerini hazırlamak yolun- daki çalışmalâr, bu ıki yıl içinde de hazırlık işlerinden ileriye geçmemiş- tir. Bu hazırlıklar, bir kısmı yukarda başka vesilelerle de anılan şu noktar larda toplanabilir: 1 — “Tarama Dergisi,n deki keli- melerin bütün ekleri toplanmıstır; 2 — Yakut lehçesinin grameri ter- cüme edilmiş ve ekleri taranarak fiş- lenmiştir. ; 3 — Çuvaş, Altay, Koybal ve 'Ka- rağas lehçelerinin gramerieri dilimi- ze çevrilmiştir; 4 — “Güneş - Dil Teorisine”-göre ilkel basit ekler ve anlamları tesjbit edilmiştir; 5 — Konuşma dilinin cümle kuru- luşunda yarattığı türlü şekiller ve bunlarm nüansları esaslı surette tet - kik edilmek üzere bütün yurt içinde bir konuşma dili sentaks anketi açıl- mıştır. Bu anketten şimdiye kadarr a- lman fişlerin sayısı 4127 dir. Gramer işlerinin ağır yürümesi, ğu işin lügat, terim ve derleme verim idledi .. ha ı — lerine bağlı, çok nazik ve ince bir 6« tüt işi olmasındadır. Yayın ve basın işleri İki yıl içinde Kurumumuzun orta- ya koyabildiği yayım ve basınlar, yüce katmızda yüzümüzü kızartmı- yacak bir derecededir. Osmanlıcadan türkçeye ve türkçe- den osmanlıcaya Cep Kulavuzları iki defada iki ciltlik 157 bın takın Öla- rak basılmış ve yurdun her yerine yayılmıştır. Dışarı teşkilâtının çalışmaları Halkevlerinin çalışma — verimleri bizi büyük sevinçler içinde bırakacak derecede olduğunu da kıvancla söy- lerim. Bu iki yıl içinde Halkevleri dil hakkında 14 kitap ve broşür bas- tırmış, 41 konferans vermiş; 5 yerde Türkçe dersler açmış, 848 köye Türk çe ad vermiş, 2.000 kadar soyadı tcp- lamiş, âyrıca da dil bayramlarını parlak şekilde kutlamıştır. Vilâyet ve kazaların herbirinden gelen derleme fişlerinin sayıları ile derleme işlerinde çalışan bütün de- gerli yurttaşların adları ve - sanları Derleme Dergisinde basılacaktır. Şimdiden, büyük bir kıvanç ile şu- nu söyliyebilirim ki derlen:e ve sen- taks anketi işlerinde çaitşan değerli arkadaşların şimdiye kadar bildiri « lenlerinin sayısı 4246 ya varmıştır. Halkevleri arasında en çok verim yaratan birkaçınım adlarını şimdiden burada da sevgi ve kıvanç ile anmayı bir borç bilirim: Balıkesir Halkevi, “Çepniler ara- sında ve Çepni âdetleri” “Balıkesir ve köylerinde özel görenekler”, “Öz Türkçe soy adları” dıye üç broğür çıkarmış, “Kaynak” mecmuasında dil üzerinde birçok neşriyat yapmış, 543 köye Türkçe aâad vermiş, folklor derlemesinde çok muvatfakıyet güs- termiştir. Gaziantep Halkevi- “Gaziantep dili- nim tetkiki”, “Gaziantep dilinde sen- taks araştırmaları” notalariyle bir- likte “Gaziantep halk türküleri” e - serlerini ortaya koymuş, Türkce ders ler açmıştır. Bursa Halkevi 1.000 den fazla fol- klor listesini basılı otarak hazırlamış ve mükemmel bir şekilde göndermiş, ayrıca, birçok terim ve tavama işle- rinde de büyük faaliyet göstermiştir. Bu birkaç ismi anmakila öteki de- ğerli Halkevlerinin hızmetlerini az göstermek istemiyorum. Yalnız en i- leri gidenlerin anılması ötekiler için de bir teşvik vesilesi olacağını umu- yorum, Bütün Halkevlerine ve onları bu geniş çalışma yolunda yönetip ileri götüren C. H. P. sine de candan te- gekkürlerimi sunarım. Minnet borçları Göğsümüzü sevinç ve kıvanç ile kabartan bu muvaffakıyetleri kimle- re borçlu o!duğumıq.ı bir an bile u- mutmuyoruz. Kültür Bakanlığı, başta Kurumun da Başkanı olan değerli Bakan Saf- fet Arıkan olduğu halde bütün varlı- ğıyle kurumumuzun işlerine ve çalış- malarına candan ilgi güstermiş, her adımda bize arka olmuştur. Genel Kurmay Başkanlığı, Asker- lik terimleri işinin ağır yükünü omuz larına almış, bize her vesiyle ile elin- den gelen yardımı esirgememiştir. Cumhuriyet Hükümeti ve onun pek sayın, pek değerli Başbakanı İs- met İnönü, Kurumumuzla her za - man ilgilenmekte, çalışmalarımızı ko laylaştıracak' maddi, marevi hiç bir yardımı eksik bırakmamaktadır. Kamutay, Türk Dil Kurumu işin istenilen her yardımı candan, yürek- ten bir sevgi ile yerine getirmekte- dir. Bunlarm hepsinin üstünde, Türk milletinin şanlı kurtarıcı ve ilerleti- cisi olan Yüce Önder Atatürk, Türk Dil Kurumunu hem kuran, hem ko- ruyan, hem yürüten en hüyük Baş- kan olarak her dakika başımızın ü- zerindedir. Ne yapabildikse onun il- hamı, onun direktifi, onun karanlık- ları yaran, ufukların ta ötelerini gö- ren yüksek dehasiyle olmustur. Bu büyük günde de aramızda bu - lunan, varlığıyle yüreklerimizi sevinç lere garkeden Büyük Önderin Yüce katına en derin saygı ve şükranları- mı, Kurumun en derin saygı ve şük- ranlarını, hepimizin, bütün Kurulta- yın, bütün“Türklüğün en derin saygı ve şükranlarını, bir daha, bir Gaha, bir daha sunarım,

Bu sayıdan diğer sayfalar: