ger Az 24 -&- 938 SON HABEFe Türk şekeri Bu yıl fabrikalarımızın istihsal edecekleri şeker : 65 bin tondur Ankara, 23 (Tan) — Bakanlar He) şeker-fabrikalarımızın 65 bin ton Yeti şeker senayiimizi yakından alâ- Kadar eden bir kararname kabul et- miştir. Bu kararname esaslara gö- Te şeker fabrikalarımız 1936, 1937 V& 1938 senelerinde senevi azami 85 bin tonluk şeker isihsaline göre fa- Aliyetlerini ayarlıyacaklardır. Kam- Panya sonunda bundan fazla şeker €ide edildiği takdirde fazlası ertesi #ene İstihsalinden tenkis edilecektir. Memleketimizin senelik şeker istih- Miki bu senelerde 65 bin tonu geçti- Ğİ takdirde, şekerin ucuzlaması İs - #hlâk nisbetini arttırmıştır. Bu faz İalık gümrük varidatından hâsıl olan Vergi zayiatmı karşilamak üzere ha- Fiçten ithal edilecektir. Ayni karar- hameye göre, fabrikalarmuzm 65 bin tonu geçmemek üzere her sene #ide edecekleri şeker miktarına göre İstihlâk resmi hakkında icap eden Kahun lâyihası hazırlanarak Kamu- taya verilecektir. Bu yıl pancar rekoltesinin iyiliği şekeri kolaylıkla istihsal edebilecek- leri kanastini vermektedir. Alpullu aym onunda kampanyasma başla- mıştır. 26 Ağustosta Turhal Ve Es- kişehir 15 eylülde de Uşak fabrika- lart kampanyalarına o başlıyacaklar. dr. 1985 yılı içinde dört mmtekada elde edilen 334,046 tön pancar ehem- ! miytetli hiçbir zarara maruz kalmak: | sizn Alpulla fubrikaşında 89, Eski- şehir fabrikasında 63, Turhal fabri- ti. “İşlenen bu 334.046 ton pancar- dan 33,257.081 kilo kristal ve zere cem'an 53,257,081 kilo şeker el- de edilmişti. Bundan başka 283,308 kilo “kristal şekere tekabül eden 339,814 kilo ham şeker elde edilmiş ve bir yıl evvelden ambarlarda kal - mış olan 664,946 ikilo ham şeker de işlenmek suretile 570,484 kilo kris- tal şeker alıninıştı. Geçen yıl hariç- ten memlekete sokulan şeker ancak 2,178,000 kilodur. Sovyet Rusyada . suikast davası Suikastçiler lehine müracaatta bulunanlar Moskova, 23 (A.A.) — Gazeteler Sos Yalişt Enternasyonal bürosile bevne! Tilel sendikalar federasyonunun Sui- #âktçiler lehine olarak Başbakan Mo- İtofa gönderdikleri bir telgrafı nes- Bediyorlür, “ğiimrcıya ve Pravda gazeteleri, sui Sütçiler Jehinde İkinci Enternasyo- ta Bürosunun ve Beynelmilel Sen- ar federasyonunun o telgrafını ederek Sovyetler Birli « H adliyesine yapılan bu müdahaleyi tenkit etmekte ve gizli Alman polisi- Bin elinde âlet olan mücrimlerin avu- tlığmı yapan bu telgraf mumzileri- Birleşik Amerika Cümhurreisliği Ruzveltin rakibi Lan- don nutuklara başladı Vaşington, 23.LA. A.) — Otlmhuri- yetgilerin reisicümhur namzedi ayan dan M. Landon intihap mücadelesini açmış ve Ruzveltin buhtanla mü- câdele için kullanmakta olduğu usul- leri ve bilhassa zirai istihsalâtm kon- troll usulünü tenkit etmiştir. Hatip, Ruzvelti ecnebi memleketlerden bir- takım usuller ithal etmekle itham et- İ çinde güzel ve sa- kasında 67 gün çalışılarık işlenmiş. 19,880,050 kilosu da kesme olmak ü- | miş ve demokrasiyi müdafaa ederek söyle domiştir:. “— Hürriyetin kıymetli mirasını! feda etmeksizin emniyet ve refahr'el- | de etmek hususundaki özmimize #a - N #ildetle takbih eylemektedir. Bu 'lğrafı imza edenler müdahalelerini Süya haklı göstermek için “adli te - inat, ve “dünya işçileri tesantldtin- den, bahsetmekten sıktimıyorlar, Alman faşistlerinin rolü ç , Moskova, 23 (A A.) — Tethişçile- Bin muhakemesini Bievzuubahs eden ki iya ve Pravda gazöteleri, Troç- Prensipleri perdesi arkasinda Al — Dan faşistlerinin aleti olarak mem- kete hizmet edenlerin vücudunu or. an kaldırmak istiyen milerimler yakamda nefret izhar etmektedir. - o o4E, Pravda gazetesi, tethişçileri hn için memleketin her tarafın- an km akın gelen telgraflarn amı tebarliz ettirdikten sonra bin Kuban kazağından Staline ylişel Tomski intihar etti hp Sekoya, 23 (A.A.) — Sovyetler ye ği komünist partisi merkez ko- ilesi tarafmdan neşredilen bir teb deniyor ki: “Troçki « Zinovie? mukabil ihtilkl ie çileriyle rabrtası olan ve mer komitesi yedek azasından bulı Mişel Tomski Bolşevodaki kö ünde 22 Ağustosta intihar etmiştir. ; Fast Bulca'nn Rusyadaki v dei ta ypskova, 28 (A A.) — Fuat Buk i'deki plânör istasi - m gezmiş “ve plânörcülerin dık kalalın.,, Landon.smziine devamla şöyle de- miştir: “— Zirai istihsalâtı tahdit etmeye | mâtuf olan gayretler kırk sene geri- ye gitmek demekti. İşsizlere daimi Surette yardım edilmesi işsizliği dur- | duramıyacağı gibi istihsalâtm tahdi- di de işsizliği büsbütün arttırır, Landon, .mhisarlarve İmliyaz'- ların ilga edilmesini ve hususi teşeh. büslerin teşvik ve teşciini tavsiye et. miştir. Mumaileyh, Amerikayı teşkil eden devletlere ait: olan salâhiyetle - rin Vaşiğtonda suntralize edilmesi» nin aleyhinde bulunmuş ve Amerika. lılara hürriyetlerini ve hayatlarmı kazanmak imkânmı temin edeceğini vaadetmek suretiyle sözlerine niha - yet vermiştir. Elektrik işlerinin murakabesi Ankara, 23 (Hususi muhabirimiz- den) — Kendi kasabalarında elek » trik tesisetıma ait olmak üzere tan- zim edilip nafta vekâletine gönderi - Jen-projeler üzerinde, bazı belediye - lerin değişiklikler yaptığı görülmüş- tür. Nafıa vekâleti : ihaleden evvel pröjeler üzerinde yapılacak olan her türlü tadil've inşaat ilâvelerinin de vekâletin tasvibinder geçmesi lüzu - munu”hildirmiştir. k Salimlerinde bulunmuştur. Bul. ye, Küskova'daki “Assovinkim kam - ziyaret etmiğtir. Ağustosta Alkenis tarafmdan olunmuş ve ayni gün Lenin'in ziyaret ederek hir © çelenk Eideman bir ziyafet Bulca ile Bideman söyle - klarda Türk ve Sovyet ğ, 7 / Ticarette ahlâk göletlerin da İ biribirine bağlıyan sem - nay asl hislerini tebarüz et- anca 21 Ağustosta Moskovadaki Küp mik milessesesini ve sero- Ziyaret etmiştir, meselesi / TAN İspanya kana boyanırken Herkesi eğlendirmiye mecbur olan bir artistin gizli göz yaşları “ “Gardenbar artistlerinden Julia bir bar masasında İspanyayı, ailesini, annesini düşünüyor Rahat koltukla- ra gömülmüş, ön- lerindeki masala * rin üzerinde serin- Uk veren içkiler, halk, günün yor - gunluğumu alıyor. Karşılarında . bir sahne, sahnenin İ- ran sesile bir ar- tist onlara uzak ve . yabancı bir memleketin daüz - sılaşını çektiriyor, kıvrak ve sürük - leyici , neğmelerle kâlpleri oynatıyor ve birdenbire 80 - ğuk Bir duş gibi, hazin hir besteye geçerek ayni kalp. leri tatlı bir elem ile sikiyor. Fakat bu da- üsslası çekilen memleket, bu gün ateş ve kan. için- dedir, oraya git- mek adeta öllime gitmek demektir ve zaten şarkrlsii önün için İnsana ölüm çılgmlıkları ve tirpermeler ve. rir, Çünkü bu memleket İspanyadır ve bü artist Julla Reyes'tir. Men perdeyi alkışlar birkaç defa kaldırdıktan ve Julia Reyes, büyük bir ieşe içinde yeni ve alaturkanm büyük bir tesiri atmda kalmış bir surkt söylemeye mecbur Oluyor ve sahneden kaçıyor, Halk memnundur. Yavaş yavaş kalkıyor, kendini rahat ve müsterih bir uykunun Kollarma birakmıya gi- Fakat kaç kisi, kendilerine tatlı dakikalar irtmiş olan bü artistin neşe ve gülüşü altımda bü bir 1s- trap sakir olduğunu düşünmüştür? Kaç kişi, rahat yatağına dönerken, Akdenizin öte ucumda bütün bir mil. letin ve milyonlarca insenların bu dakikada kâbuslar içinde kıvrandığı-| ni hatırlamıştır? Şimdi, Tepebişmm bahçe tara dan, bar kısmına geğiyoruz, mubteli milletlere ve ırklara mensup kimse- lör tarafından teşkil edilmiş bir caz- band, milletler cemiyeti! gibi bir kür. süde çalıyor, ve muhtelif milletlere mensup müşteriler, bizler, oynuyo- ruz. Ben, Julia Reyes ile beraberim, ona soruyorum: — Ispanyanm neresindensiniğ? — Grenatadan. Orada doğdum. Fakat... Caz, garip bir tesadüf olarak Adi- 0s. Grenada parçasını çalıyor, Julia Reyes biraz boğuk bir sesle cümle- Sini tamamlıyor: — «.Barselonda da otururuz. Yani bendeğil,. Annem orada oturur. »- Kehdisinden haber alıyor musu- nuz? — Bir ay evvel bir mektup aldım. O zamandanberi hiçbir haber ala- madım, Müthiş bir endişe içindeyim. Acaba ne oldu? Geçen gün: kendisi- ne telgraf çekmek istedim. Fakat postahaneden kabul etmediler. — İsyan hakkında demek anne- nizden bir haber alamadınız? Bir memleketin ticaretinde in- kişi temin etmek o memlekette her şeyden evvel ticaret sihlâka - nı tahzim etmekle kabil ölur, Müşteri alacağı malı bilerek ai- malı ve aldığmın ne olduğunu bilmelidir. Bünun için zabıtai belediye ta- nudur. Hileli mal satmak mem- nudur, Vesaire. vesaire... İspanyol artisti Julia Reyes — İsyandan evvel kendisinden 4). dığım bir mektupta, ortalığm pek karışık olacağmı söylüyor, ve adeta bunu tahmin ediyordu. —Demek isyan olacağı biliniyordu ? Bundan hükümetin haberi yok muy- du? — Hayır, bunu demek İstemiyo- cam... Annem, stk; sık grevler olu - şundan bir felâket arifesinde oldu- Zumuzu hiaşetmişti. Ve netezim bu hissinde yi Amış. Susuyoruz. Aklımdan soracağım sualin şeklini mümkün olduğu kadar yumüşâtmıya “çalışıyorum, bulamı - yorum, ve nihayet doğrudan doğru- ya soruyorum: — Siz hangi taraftansınız? Halk cephesinden mi, âsilerden mi? Julia Reyeş gülüyor ve kaçamak yapmak istiyor. — Ben, diyor, İspanyolum fakat artistim, Pek âlâ bilirsiniz ki, artist lerin siyasetle alâkası yoktur. Ben de gülüyorum, — Haklısmız, biz gazeteciler de öyleyiz. Artistler gibi siyasetle alâ- kamız yoktur, sadece hadiseleri, gördliklerimizi yazarız diyebiliriz. Fakat her halde, artist veya gazeteci olmadan evvel insan ve vatandaş de- Gil miyiz? —— Doğru. Size her: şeyden evvel şunu söyliyeyim ki, ben sağ veya Sol taraftar: değilim. Yalnız biz İs- panyollar, anane perestiz, kiliselerin yakıldıklarını, İsaların kurşuna ât- zildiklerini görünce bunun çok fena bir sey olduğunu görür ve buna is. yan ederiz, — Sizce bu isyanm sebehi nedir. Birçok haberler, isyanda faşizm, ko- münizm temayülleri olduğunu söytü- yor. Ne dersiniz? — Ecnebi gazetelerin birçok yan- hş haberler yazdığını biliyorum. Fa. kat bence vaziyet şudur. İspanyol milleti müfrit ve ferdiyetçi bir mil- lettir. Meselâ cümhuriyet ilân edi. Hince, bltün fakirler artık hep zen gin olecağız, çalışmıyacağız, hep eğ. “elneceğiz zannetmişlerdi. Bunun için! Fresimli rmakal Halbuki bazı ticarethaneler mütemadiyen müşterilere çürük mal sürmekte devam ediyorlar, J ekseriyet cümhuriyeti istemişti. Cümhuriyeti istemiyenler yok muydu? — Vardı, Fakat onlar itiraz etme- diler, vaziyeti sadece kabul elüler, | — Akalliyette kaldılar dı i yorsunuz, değil mi? Netekim intihs-| bat bunu gösterdi. — Burada da yarılıyorsunuz. İn-| tihabat neticesi bunu göstermez. İs- panya intihabatı, Franaz intihabatı| gibi oldu. Yani, halk krallığın bir İsey yapamadığını görünce cümhuri- | yet için rey verdi ve cümhuriyette| de işlerin iyi gitmediğini görünce, sösyalisilere ve sollara reyini verdi. Yoksa halk komünist değildir, İs - panyada komünizm olamaz... İ — O halde ve olabilir? — Diztatörlük! — Şimdi kimin diklatör olması lâzıradır? Zeneral Frankonun. O hiçbir vakit siyaset yapmış değildir. Daima temiz kalmıştır. Kimse onun sey - hinde bulunamaz. Mazisi açıktır. Ve emin olunuz âsiler kazanırsa krallık olacak değildir. Bu arada barın bütün Iâmbaları söndü. yalnız kırmızı elektrikler kal- dı. Masalarda sırayla oturan kadın- larm olmuş birer meyve gibi kalın dudaklarmdaki o kırmızıl kırmızı riya eltmda kayboldu, bi rin boyeları silindi ve etraftaki çeh- relerin hepsi, birer mumya helini aldı. Yalnız gözler canlılıklarını muha- faza ediyorlardı. Julia Reyes: — Size, dedi, bir şey söylemeliyim | ki, biz İspanyollar çok döğüşken bir milletiz. İki ucu ararız, Onun için bizde ihtilâ ki de, kanımızda arap kanı olu; dandır. Zaman zaman bu, kaynar ve cogar. O zaman ihtilâl olun Bizde disiplin yoktur. Meselâ, “giris, lerin bile, hep birden bacak kaldırmaları icap ettiği halde, İ panyol varsa, daha ziyade kali celbedeyim diye, o, öte! fazla bacuğını kaldırır ve sırayı, in- tizamı bozar, maksadı teferrüttür. Halbuki Almanlar, İtalyanlar ve gim di biraz Fransızlâr böyle değil, kep birden hareket ediyorlar. Elektrikler tekrar yanmıştı. Mum- yalar dirilmisti. O, devam ediyordu: — Fakat bütün bunlarm ; hepsi, her akşam sahneye Çıktığım zaman duyduğum azabın yanında sıfırdır. Benimle beraber, burada bir İspan- yol arkadaşım daha ver. İşte şu ma- sada oturuyor. İsmi Marina, O, Va- lans'ta oturur. Orada annesi bir ço- ' cuğu, bir de #sker kardeş! var, O, bir iki mektup aldı, fakat içinde hiçbir havadis yok. O da merak içinde, İç- lerimiz endişe dolu olduğu halde şar- K: söylemek, amin olunuz dünyanm en müşkül şeyi, bu, ölümden de be- ter, | Bu ara, orkestra, Jülia Reyesin İ şarkılarından birisine başlıyor. Ma- galarda oturan halk ellerini çirpa » rak, onu, musikiye istirake dâvet e diyor. Alkış artıyor, Julia Reyes ba- na bakıyor, hırçm, elindeki mendili burusturuyor ve sonra, gö yaş ve dudağında telx yor, şarkısma başlıyor. l Bu ie talimatname İle, ne me 'murla, ne şununla, ne bununla kontrol edilir. Bunun kontrolu vicdandır. Ve buna müracaat e- den her dükkân, her mağaza sn- hibi muhakkak kazanır. FELEK Viyanadan Peşteye! Tuna üstünden: 19 Ağusios Yiyanada geçirdiğim üç gün içinde şehre ait uzunuzadı bir şey göremez- dim, Fakat garip bir tesadüfle Viya- nada pek ender tesadüf edilen bir şey: Bizim muallimlerden birkaç ta- nışı gördüm. Berline gitmişler, ora- dan Viyanaya. gelmişler, Peşteye gis deceklermiş. Günü öldürenlere mah- sus avarelikle, onlar da benim gibi Yiyanada dolaşıyorlardı. Ben Viys- naya boş bir vaktimde gelip Türkle- rin orada neler bıraktıklarını bir iyi mülalen etmek istedim. Lâkin vakit nerede? Dün Viyana civarında 500 metro. luk bir tepeye çıktık ve oradan şehri seyrettik. Bizi gezdiren kılavuz, Türk- lerin şehri oradan sıkıştırdıklarnı an- battıktan sonra: — Viyana kahvesini, oViyanaya Türkler getirmistir. Diye bir de kah- ve tarihi yaptı. Viyanada bir seyyalın gözüne ili- şebilecek seylerden biri de at araba- larıdır, Kağşamıs taksilerin yanında yeni, çift atlı landolar var. Viyanada dükkânlar altıda, bers berler yedide, şekerciler sekizde ka- par, Geldik geleli hava açık. Kadın lar kapalı, erkekler açık saçık... Viyanada döviz meselesi pek keskin olarak halledilmiş değildir. Bir sey- yah memleketten çıkarken 200 A- vusturya silini ve beş Şilinlik ecnebi parası götürebilir, diyorlar. Kimisi doğru diyor, kimisi yanlış! Dün, otelin asansörümde bir tuhaf vak'a oldu. İki Türk biribirile görü- şüyor. — Sabahleyin yediğimiz şey iki ba- — Ya!!, Nereden anladın?! — İste asansörde yazılı. — Yavaş söyle... — Kim anlayacak? Ne korkuyor- sun? İçimde güldüm. İnsan ummadığı yerde nelere rastgeliyor, * , Peşteye gideceğim. Sabah sekiz bu- çukta vapur kalkıyor. Uzun formali- te. Birkaç memur pasaporta bakıyor, birkaçı pasaportu mühürliyor, birkan çı bilete bakıyor, birkaçı valizlere ha» kıyor ve birkaçı dakaç paranız var, diye soruyor? Dünya karakterini kaybetti. Eski den bir adamım cebinde ne var? Ay. dn ne kazanır” Onları sormak ayıp şeydi. Hattâ yediğine bakmak bile e- dep noksanı sayılırdı. Şimdi bu sor. guları sormak bir vazife, onlara ce- vap vermek bir zarurettir. Viyanadan Peşteye büyük akm var, Avusturyahlar buna haset etse- ler yeridir. Çünkü, Peşte, Viyanaya turizm yönünden rekabet etmekte, hattâ daha ileri gitmektedir. Dedik- lerine göre, otellerde yer yokmus. Ba- kalım? » Bindiğimiz gerçi bir bi vapur ama, yolcu adedi çok. Lâkin kimler yok aramızda!? Boyskavtlardan tutun da, Katolik papazlarına kadar her smıf ve sân'- ütten adamlar; Almanlar, Çekler, A- vusturyalılar, Macarlar, Fransızlar, Amerikalılar, İtalyanlar, Bulgarlar, Sırplar, Orta Avrupanın bu geniş da- marından akıp gidiyorlar. Bizimki vapur değil, Nuhun ge misi, İçlerinde de bir tane eli ayağı düzgün adam göremiyorum. Evvelâ yolcuların. yüzde yetmişi kadın. Ama ne kadın! 80 ile 120 kilo arasında. Kadın değil kasap dükkân: Zaten Or« ta Avrupada ince kadm diye bir malilâk mevcut değil oturan kolları ve göğsü cilli, yeşil fis- tanlı kadını görseniz şaşarsınız. Şa- ha kalkmış Macar att gibi. Lâkin ne yiyorllır, ne yiyorlar? Her birinde bir canta, İçi çavdar ekmeği, domuz su- cuğu, kavun, armut, çörek dolu. Yi- yorlar, içiyorlar, gı iyor ve esni- yorlar. Biraz kestirdikten sonra tek- rar yiyorlar. Anlaşılan sığır eti, do- muz eti, gibi gıdalar bun ların vücudüne hazin yoluyla değil, aynen inzimam ediyor. Vapurda emanet dairesine veril. miş 385 valiz saydun. Birçokları da (Lütfen sayfayı çeviriniz?