No, 3 İZLANDAYA ' “TURK. — Yazan : Kadircan Kafı — Yirmişer kürek seksen kişinin ellerinde denize dalıp çıkıyor ve gemiyi altı yedi mil hızla ileri sürüyordu | Dertli Hasan Sarı Ömerin dedikle- tini duymamıştı bile. “Çıktım denizlere gözlerin deyu... ledim yelleri sözlerin deyu... Baktım sedeflere ellerin deyu, Andırır seni her yanım sarı kız.... Dertli Hasan bir öksüz delikanlı İmiş. Foçada anasmın dayıs: olan bir çiftlik sahibinin sarışın kızımı çıl- EM gibi sevmiş. Fakat ne kiz, ne de babası ona yüz vermişler. Sonra kı- 2 oranım sipahi ağasile evlendirmiş- #r. Hasan işte ondan sonra böyle dertli olmuş. Macerasını o zamana adar hiç kimseye anlatmadığı hal- de hemen İtemen bilmiyen yoktu. Zaten bir hikâye gibi anlatmış olma- ta bile onun söylediği türkü ile çak Öğr suz bunu fazlasile anlatmıyor muydu? Hasanm türküsü bu kadar değil di ve devam edecekti. Fakat tam bu Urada geminin baş direğinin seren bamaylisinde oturup ta ufukları gö- #tliyen genç bir levent ellerini bir borw gibi yaparak aşağıya seslendi: — Hecey!.. Sancak baş omuzlu Bunda bir gemi... Güvertede bütün sesler, bıçakla Kesilmiş gibi, durüvermişti Bu. ha- ber çabucak reise kadar gitmiş ve Recep Reis kıç kasaranm kenarn- dan geminin sancak baş omuzluğu- na doğru bakmıştı. Oralarda bir gemi vardı ve dos- doğru onların üstüne geliyordu. Herkes yerine geçmişti. Biraz sonra vardiya haber verdi: — Bu bir korsan gemisidir. Ingi- liz korsanigemisi... Rotayı değiştirdi. Recdp Rels zaten bunun farkma varmış ve kızmıştı: — Ikimiz de ayni yolun yoleusu- yuz... Böyle iken niçin kaçar? Pay vermek istemiyor!... Türk denizcileri Lundy adasında yerleşeli buralarda dolaşan tektük İngiliz ve Norman korsanlarile he - men çarpıştaşlar, onları her defasm- dürda haklamışlardı. Fakat onlar bu &efer Türklere: — Biz de buralarda avlanalım ve tize pay verelim, Demişlerdi. Bu Türklerin işlerine gelmişti ve| artık böyle yapıyorlardı. —2— Sarı kız | Recep reis kıç kamaradan güverte- | Y6 inen merdivenin başında kürekçi- lerle yelkencilere doğru haykırdı: — Yelkenler fora... Vardiyan, a hızlı. Yelkenlerin ikisi de çekilmişti ve İkindi rüzgâriyle dolmuştu. Ri yanın tokmağı gittikçe daha larla inip kalkıyor, tok bir Bes giiverteye yayılıyordu. Sağlı sollu Yirmüşer kürek seksen kişinin ellerin- de denize dalıp çıkıyor ve gemiyi altı Yedi mil hızla ileri sürüyordu. Iki saate kadar güneş batacak, za- 'en her zaman az Vi çok sisli olan bu denizlerde artık hiçbir şey görün- İriyecekti, Fakat bu gidişle Türk kar dürgası bir saat sonra İngiliz korsan Etmisinin yolunu kesmiş olacaktı. Sa- da- Ömer yine kürekçiler arasındaydı. | biz aralık genç ve sarışın, solgun T adamın önünde durdu. Yorgun ve hasta görünüyor. yanr- başmdaki dinç ve gürbüz arkadaşla- rle bir ayarda çalışamıyordu. d Sarr Ömerin kırbacı onun omuzün- A sakladı. Genç kürekçi dişlerini sıktı sini çekti, İnesf dilenir gibi baktı. ön. Akat insaf yerine ikinci bir kırbaç gi - sırtımda mosmor ve uzun bir gesi Yaptı, Bu çizgi bir saniye içinde Mitledi, ortası kan pıhtısı rengini a- ak kabardı, Anındaki sakallı bir adam deli- Mahya bakmadan £ a J Kanut, kendini sık, hemşerim... ; diya Feyemaryak e Yay, n Yıl deli Murat Reisin anı try, e DA yaptığı bir akında yakalan- ti yep Reisin gerisine verilmiş- kire *t bu sefer dönüşünde onun Tilya, ikten almarak pazara Şi kü yel VE sesilması şüphesizdi. Çün- “buyz*2 olmak için güclü ve gürbüz) Bayt Eerekti, Halbuki o hastalan- Ka M Ve kiyet Arkadaşmın sözünü dinledi Pakat lere daha kuvvetle yapıştı. YI Zamanda Sarı Ömere kin Sarı Ömerin kırbacı onun omuzunda şakladı dolu bakışlar atmaktan kendini ala- madı, Gemi sağa ve sola beyaz köpükler saçarak ilerliyordu, Recep Reis ilerideki korsan gemi: nin rotasını ve hızını dikkatle taki ediyordu. Birdenbire doğruldu ve söylendi : — Ha şunu bileydin... Ne diye.ken- dini zorlarsım... Kara Mahmut cevap verdi: — Onların hepsi böyledirler, oGö- rünca kaçarlar ama, sıkıya gelince de böyle sinerler... İngiliz korsan gemisi rotasmı ye niden değiştirmiş, yine (o provasmı Türk kadirgasma çevirmişti. Çünkü nasıl olsa yakrlanacağını ve © zaman İşin fenaya varacağını anla. mişti, Yaklaştıkça geminin boyu ve biç mi daha iyi görülüyordu. Bu, Türk gemisinin yarısı kadar bir tekne idi. Baş tarafı bir ejder başı şeklinde yu karıya kalkıktı ve bir tek direk üze- rinde dört köşeli bir yelkeni vardı. Güverte üzerinde otuz kadar kürekçi geminin döşemesine. zincirli idiler, Geminin kıç tarafında ise kırk kadar korsan toplanmışlardı. Bunların çoğu bacaklarma deriden pantalonlar giy- mişlerdi ve göğüslerinde zırhlar var dı. Birkaçının vücutları ise baştan a- yağa kadar örme telden birer ceket ve pantalonla örtülmüstü. Başlarmda sivri ve demirden miğferler yordu. Çoğu sarışındı ve hemen he- men otuzdan aşağı yaşta hiç kimse| yoktu. Hepsinin uzun bıyıkları, uzun sakallarının iki tarafmdan sarkıyor. du. Türk gemisine yüz yarda kadat ka. Imca baş tarafındaki bir tek topu en- gine doğru ateşledi. Recep Reisi selâmlayordu. Recep Reis hem gülümsüyor, hem de çatık kaşları bir türlü gevşemiyor. du. bulunu- | — Aborda! Dümene geçmiş olan Kara Mahmut güzel bir manevra ile Ingiliz korsan gemisinin bordası hizesma geldi. Bu sirada İki yelken birden: — Mayna.... Kumandasiyle indirilmiş, kürekler de kadirganm “kanat,, denilen iki ta. raflı çıkmtıları üzerine alınmıştı. Ingiliz gemisinin reisi diğerlerinden daha yaşlı fakat sakalını. traş etmiş olan uzun boylu bir adamdı. eventler arasında sesler duyuldu: ay canıma, bizim Coni imiş... Coni geçen yıl Danimarka ve Nor. veç kıyılarmda Murat Reisin yaptığı akında ulavuz vazifesini görmüş, bu- nun karşdığı olarak tamam bin altını armağan almıştı. Recep Reis te onu hemen tanıdı: — Nereye kaçıyordun? | Coni, Recep Reisi baş eğerek selâm- lamış ve çevap vermişti: - Uzaktan tanıyamadım. Sizi bir Norman gemisi sandım da... Yoksa eski dost düşman olur mu? Bir emri- niz mi var? — Son zamanlarda buraları pek 16 8tz... Elimiz o kadar boş kaldı ki bu gidişle seni avlamaktan başka çare kalmıyacak, — Biz sizin işinize yaramayız ki. Buraları boş ama, daha şimalden her gün birkaç gemi geçiyor. iyorsun? — Yalan söylemeye cesaret edebi-| lir miyim ? Cenup yollarmı siz kesince! Amerikaya Bidip gelen gemiler Heb- rid adalarmın şimalinden dolaşmaya başladılar. , Recep Reisin de, bu sözleri duyan diğer leventlerin de gözleri parladı. Pek akla yakındı. — Demek ki daha şimele gidelim diyorsun, öyle mi? — Evet... — Peki... Böyle yâpalım, Sende ne- ler var? Arkası var Korradina Mola'nın konserleri Korraama Mola piyanosu başında Beyoğlu Halkevinde ve İstanbul sindedir. Birçok Avrupa merkezlerin- radyosunda bundan bir müddet evvel |de kendisine hayran bir muhit bulan iki konser veren Korradina Molla, | santkâr Kızılay cemiyetinin hazırlamakta ol duğu kermeste de bir konser verecek tir. Ayrıca Korradina Molla'nm 7 A-| vereceği konserler için hasıri ğustos perşembe akşamı saat 21 de| tadır. Korradina ken, 5 Şehir tiyatrosunda bir konser terme- | hakiki sevgi ve si mukarrerdir. Bu konser, İstanbul (için çalışmakta olduğunu bildi valisi Muhiddin Üstündağır himaye |tir. tü Istanbulu pek beğendiğini, birçok defalar hilğerinleli ie : iyedir. Bu yüzdendir ki “İde şayanı itimattır. Memlekette git - arasmda mevcut ihtilâfı j üzere Ticaret odasında bir komisyon | İİ a Tİ Esham ve emlâkim var... Mari imzasile: Bellibaşlı bir iş bilmediğimden Dev let Demiryolları, Ünitürk, Arslan çimenio, Bomonti, . ve sair hisse ve tahvildt kâğitları Kuponlarile ge - çinmekteyim. Btlara itimat etmek ne derecede doğrudur. Bir harbi umu mi patlarsa bunlar ne olabilir. Bu poralarımı daha sağlam işlerde kulla nabilir miyim? Üç kat'a eski sistem binalarımın çok düşkün kiralarile halihazırda an | &wk vergi icare, sigorta ve tamir mas raflarını kapatabiliyorum ki yarın öbür gün zannedersem bunu da yapa- bilemiyeceğim ve bu binalar satılma- dığı için bunlar. başıma bir belâ ve dert olacaklardır. Efkârımzı soruyo ritm, Dünyanın ve Avrupanın bu kadar karışık olduğu bir zamanda en sakin memleketlerden biri şüphesiz Türki ugün Türk devletinin itibari dahilde ve hariçte yükselmektedir. Bunun en bariz hali son günlerde Türk eshamının Avru- ps ve Türk borsalarında yüksölme- sidir, Bugün yüzde 10 - 14 arâsında temettü getiren Türk eshamı herhal. Gkçe artan ve artacak olan ingaat dolayısile çimento hisse senetleri bu günkü fiyatlarını muhafaza etmesi ve hattâ bunların artması çok muh- temeldir. Bir zamanlar 5liraya ka-| dar yükselen bu hisse senetlerinin bu günkü fiyatı normaldir, hattâ normal den aşağıdır. Getirdiği temettü de yüzde 12 dir | Emlâk gelirine gelince, kıymetler. | de umumi bir tenezzül vardır, Bu te- nezzilin daha fazla devam edeceği- ni zannetmiyoruz. * İki aşk.. İzmirden N. V. FP. imzasiyle: dayım, 4 sene evvel orta en liseli bir gençle tim, Mektebimi bitirdikten sonra bu seviş- luşmamız biraz seyrekleşti, Fakat bir caddede olduğumuz için o mek- tepten çıkar çıkmaz “ bizim kapın önünden bir çok defalar geçerdi Böytere iki sene devam ettik. Run- dan bir sene evvel bir dedikodu ne- ticesi aramızda bir dargınlık çıktı Nikayet barıştık. Ertesi gün Duduş- tuğumuzda İstanbula mektebe gide - coğini söyledi. Birbirimizden istemi-| yerek uzaklaştık. Fakat her hafta muntazaman mektuplaşıyorı sralarda onun beni sevmediğin ka bir Kızla mekt ier. Bunu bana sö) den bir gençti. Ve bana beni çocuklu” İundanberi / sevdiğini itiraf etti, Hen ise reddettim. Şimdi bu genç be- ni 9 aydır çıldırasıya seviyor. Fakat ben sevmiyorum, yalnız vasiyetine çok dciyoruin. Şimdi ondan kurtul - mak için İzmirden wzaklaştım. Onun kardeşi ile mektuplaşıyorum. Her | halde kardeşinden adresimi öğren- | miş, şimdi mütemadiyen gönderiyor, hattâ bir de telgraf al dir, eğer ben İzmire - gitmezsem ve mektubuna cevap vermezsem intihar edeceğini söylüyor. Ona çok acıyo- rum, Fakat hiç sevmiyorum, Onun- Hi evlenemem, Tahsilsiz bir genç. Şimdi ötekiyle de mektuplaşmıyoruz. Onu seviyorum, Fakat artık ona da Aşk oyunları, bu şekle girince tehlikeli olur, Size bir tek tavsiyemiz var. Her ikisi ile alâkanızı kesiniz. Onlarin değil mektuplaşmak, konuş- mayınız bile. Ve bir müddet, aşktan BaYrİ şeylerle meselâ sporla meşgul Gülnuz, ——-—— —— İpekli kumaşların kalitesi İpekli kumaşların kaliteleri hakkın da Bursa ve İstanbul fabrikatörleri halletmek mektup | (ga | Gözlerinin rengi 9 aaa : Atifet ayağa kalkıyor, Dudakları- nın ucunda ve kara kaşlarının kena- rında ine bir istihzanın izi var. Onun ne zaman kaşları böyle Me- fistoyu kıskandıracak gibi yuka- rıya doğru kalksa ve o ne zaman du- daklarmı şöyle hafifçe büzse ben o- nun bir şeyle alay etmekte olduğunu sezerim? — Yine benimle eğleniyorsun di - yorum, Ucu yukarı doğru hafifçe kalkık burnu esasen ona küstah bir eda ve- rir, O bu mânaya daha kuvvet ve hak veren bir sesle — Ne zannettin ya!.. diyor elbette seninle eğleniyorum, Eğlenmekten değil tam ğu mahalle çocuğu ifadesi- le ai orum alay.. . Neden acaba?. . — Neden olacak.. Sen dünyanm en sersemisin en boş kafalısısın en budalasısın da ondan.. Sende bu hal varken Yalvarırım sana, hangi kız Seni sever. — Rica ederim Atifet diyorum se- in benim anscamın kızı olmaklığın ve benden dört yaş büyük bulunmaldı - Üç buçuk yaş diye mek için sözümü kesiyor: — Haydi üç buçuk olsun diyorum velhâsıl benden daha yaşlı bulun - maklığın'bâna hakart etmen için sa- na bir hak vermez. — Bu hakaret değil nasihat, nasi- hat... Anlamıyor musun bunun masi- hat olduğunu, Sersem olmasan bunu anlarsın... Pervin seni #evmİyormuş diye yanıp yakılıyorsun. Fakat onun karşısına geçince ne yapıyorsun? E- Bini ayağını uzatıp şaşkın, şaşkın yü- züne bakıyorsun. Ama o senin yüzü- ne bir baktı mı güneşte çok kalmış bir armut gibi kızarıyorsun, Konuş- maya başlayınca da kıza kaba, saba seyler söylüyorsun. — Hiç te kaba, saba şeyler söyle- diğim yok.. Hem durduğum yerde söylemiyorum ki. O Avniye öyle yüz verince sinirime dokunuyor. — Kadım kısmı yüze gülen, iyi ko- nuşan erkekten hoşlanır. Uçümüz be raberken dikkat ediyorum. Kadının hoşuna gidecek bir söz söylemiyor - sun. Halbuki Avni. Avniyi gördüm Dün akşan il onun tuveleti- ni saçlarını gözlerini methediyordu. Pervin .şimarık bir kadm, eğer o- nun hoşuna gitmek istiyorsan mu - hakkak ona müdahene etmelisin. — Ben beceremem... Ben onun kar şısına geçip te öyle sözler söyliye - mem, — Ben de sana şunu haber vere « yim ki, Avninin yaptıklarının bir eşi ni de sen yapmıyacak olursan Pervin elden gider. Bunu ben de hissediyorum Pervin | muhakkak elden gidecek. Amca zademe soruyorum. | — Peki ne yapayım... | — Sen Pervinin en fazla neresini beğeniyorsun tashih et- » —Gözlerini...Gözlerinin delişiyim.. Ayol ben onu çılgın gibi seviyorum anlamıyor musun... — O halde oğlum. Bu; kabalığı bi- rak.. Ona güzel tatlı söz söyle. Göz- teşkil edilmiştir. Komisyon, bugün bütün ipek fabrikatörlerinin iştiraki.) le bir toplantı yapacaktır. Bursa ve İstanbul fabrikatörleri arasında ihti- Gl doğuran başlıca noktalar gunlar-| İ Bursa fabrikatörleri, krep birman- larda asgari ağırlığın 60 gram, krep döşinlerde ise 50 gram olmasmı İste- mektedirler, Halbuki İstanbuldaki ba kâr, kermeste ve Sehir tiyatrosunda isnmak- endisine gösterilen alâkaya lâyik olmak rmig - zi milesseseler, bu mikdarı nisbetsiz, bulmaktadır. Aradaki ihtilâf, ehemmi yetsiz olduğu için meselenin bir iki Süne kadar halledileceği ümit edil - mektedir. Karışık ipekli işinde, iki ta lerini methet madem ki, en sevdiğin yeri gözleri bu senin için daha kolay. — Bana mühendislik öğrettiler. Kadınlara tatlı söz söylemesini öğ- retmediler ki... Pervin balkonun kenarında otu - ruyor.. Başmı arkaya eğmiş. Kızıl bir göğe fildişi gibi çizilen profli, Eski Romen meskükâtı üzerindeki başları hatırlatıyor. — Ne güzl bir akşam değil mi? Pervin bu da söz mü gibi omuzla- rını silkiyor raf ta mutabık kalmıştır, — Ya.. Pek güzel bir akşam diyor — Ama sen... Sen bu akşamdan daha güzelsin. -— Sen bana hiç baktın mı ki, be- Dim bu akşamdan güzel olduğumu bi liyorsun. — Sana ne çok.. Nekadar çok bak- tığımı her zaman görmüyor musun? Neden bana bakıyorsun sen.. — Seni çok güzel buluyorum da ondan — Bu akşam çok nazik olmuş yavrum. Durmadan benim çok gü- zel bulduğunu söylüyorsun bir kere de fazla neremi beğendiğini söyl Haydi bakayım bana öyle söyle ki hoşuma gitsin... Ona hosa gidecek ne söyliyeyim. Atifetin ısrarı üzerine zaten böyle konuşmaya başladım. Ve yine Atifetin bana hatırlattığı gis bi ona gözlerini metbetmeye başla» yorum. — En fazla senin gözlerini beğe » niyorum . Senin gözlerinin İnsana öy fe tesir eden bir büyüsü var Se. nin gözlerin bir binbir gece masalı gibi, gözlerin... Yerinden kalkıyor. Yanıma geli « yor: — Neler söylüyorsun bu akşam di ye sözümü kesiyor — Icimden geleni söylüyorum. ; Sen böyle konuşmazdı... — Delimisin diyorum. Ben kör mi yim gözlerini görmiyeyim, dilsiz mi yim gördüğümü süylemiyeyim. Şimdi tâ karşımda oturuyor ve gözlerinin uzun kirpikli kapaklarını birdenbire gözleri üstüne örterek; — Söyle bakayım diyor, bu kadar beğendiğin gözlerim ne renktedir... — Niye susuyorsun ?.. — Cevap versene. Ne cevap vereyim... İki senedir bir çilgm gibi sevdiğim ve taptığım bu bir çift gözün rengini bilmiyorum ki... Şen bir kadm kahkahası bahçenin sessizliği içinde yükseliyor Ve ince parmaklı mini mini elleri omuzlarımı tutuyor, tırnakları göm- leğimden geçerek etlerime batıyor. Ve sesi kulaklarımın dibinde, — Aklının ermediği işlere karışma yavrum sep diyor.. Anladin mr... Sen kim kadı sevmek kim. ay. dır sevdiğini iddia ettiğin evlenmek istediğin kadm gözlerinin rengini i Senin gibi erkek Ve arkasmı dönüyor... Yüzllme hiç bakmadan tarasadan, taş merdiven- lere doğru ilerliyor . Suat DERVİŞ nn İnhisarlar umum müdürü bir tetkik seyahatine çıkacak İnhisurlar Umum Müdürü Mithat Yenel, bir haftaya kadar tütün mm- takalarında bir tetkik seyahatine çı- kacaktır. Mithat Yenel, tütünü eklej lerden alma kanununun tatbikatı et- vafında incelemeler yapacak, ekicile- «in istek ve dileklerini tesbit edecek- tir. Bu seyahatin bir ay kadar sür « wesi muhtemeldir, Dün gelen Alman seyyahlar Alman bandıralı Halvek vapuru 300 seyyahla limanımıza gelmistir. Şeyyahlar iki gün kadar şehrimizde kalacaklar ve salı akşamı Akdenize döneceklerdir, YENİ NEŞRİYAT Dil üzerinde tetkikler Doktor Rafet Gökmaran, “dil a - raştırmaları,, ve “dil gömeyine gi - riş,, isminde iki eser neşretmiştir. Tavsiye ederiz.