——2 3-5-6 TAN Gündelik gazete Başmuharriri Ahmet Emin Yalman Tan'ın hedefi: Haberde, fikirde, herşeyde temiz, dürüst, samimi; olmak, kariin gazetesi olmaya çalışmaktır. 21! Günün meseleleri | Kaçakçılara karşı Kaçakçılık cihan harbinden sonra beynelmilel sari bir hastalık — halini aldı. z İ Her memleket kendi ihtiyacını ken- | di sanayii ile temin etmek kaygusuna | düştüğü gündenberi kaçakçılık ta her tarafta hız aldı. Avrupaya ufak boy seyahat her hükümetin kaçakcılığa karsı aldığı şiddetli tedbirler yüzün - den yolculuğun ve hayatın ne taham- mül edilmez bir hal aldığını anlama- ya kâfidir. - d Sanayileşme, ve yeni doğan sanayii haricin rekabetinden koruma ihtiyacı kaçakçılığı bizde de bir devlet mese- lesi haline mizi Talk Kaçakçılığın iki safhası vardır. Bi- | Fi iktisadi, diğeri ahlâki, Iktisadi sahada kaçakcılık bir nevi hırsızlık telâkki edilebilir. Çünkü ka- çakçı memlekete gizli mal sokarken, para kaçırırken, vergisini gizlerken hükümetin, yani cemiyetin parasını çalıyor demektir. Bir taraftan da ka- çakçılığı haber verenlere müküfat vermek suretile vatandaşlar arasında Jurnalerliğ, teşvik etmiş oluyoruz. Hangi bakımdan baksak kaçakçılık meselesinin bir ahlâk ve memleket meselesi olduğunu görüyoruz. Bu s0- beple hükümetin kaçakçılığı men için tedbir almak üzere tetkikat İle meş &ul olmasını memnuniyetle karşılıyo- ruz. Kaçakçılık gayri tabli bir vazivetin doğurduğu bir havisıktır, Kacakcı- tp men'i ancak bu gayritabil vazi- yetin kaldırılmasiyle o mümkündür. Memlekette yalnız makul bir himaye ile yaşıyabilecek sanayli kurmak, ver gilerde makulâttan ayrılmamak, da. hilde sanayiin halkı İstismar etmesine meydan vermemek kaçakçılığın hayli | önüne geçebilir, * Faşizm-Komünizm kavgası Faşizm ile komlinizmin arasındaki kavga yeni bir şekli alıyor. Şimdiye; kadar faşizm ve komünizm kendi hu- dutları içinde kalmışlardı. Her millet istediği rejimi kabulde serbest olduğu için buna kimse karışmıyordu. Fakat İspanya isyanı ortaya yeni bir mesele çıkardı. Burada Faşizm ile komünizm boğaz boğaza dövüşüyor. | Iki taraftan birinin galibiyeti bütün Avrupada tesirini gösterecek mühim neticeler doğurabilir. Iki taraf ta ha- riçteki taraftarlarından yardımı bekli- yorlar, Fransa sosyalistlerin, Italya ve Almanya faşistlerin kazanmasını İster, Fakat bu iş yalnız arzuda kal madı,italyanlar âsilere tayyare gönde derdiler. Almanya faşistlere para ve mühimmat gönderiyor. Fransa hükü- meti, başkaları asilere yardım ettiği | takdirde kendisinin de hükümete yar- | dım edeceğini bildirdiğine yöre o da #osyalistlere tayyare ve saire gönde- Tecek demektir. Ba vaziyet tahakkuk ederse o vakit İspanyadaki isyan dahili ve mahalli bir mesele olmaktan çıkarak faşizm e sosyalizmin beynelmilel rüsellâ bir mücadelesi halini alacaktır. | Eski dünya gtinden güne daha ves-| kin hatlarla iki grupa ayrılıyor. Bir tarafta sosyalizme karşı bir akış ve bu akıntıya tutulan milletler, öte ta- Tafta bu akıntıya karşı durmak İsti- Yen faşizm hareketi, Şimdi için için yan ve çarpışan bu iki ceryan İspanya isyanı münasebetile daha şü- mulli ve dahın açık bir şekilde harp #aflarma girmeye hazırlanıyorlar. Bir Romen tayyaresi | düştü ve parçalandı Bükreş, 2 (Tan) — Romen tayyı- Yüzbaşısı Altânu'nun idaresinde ünan bir tayyare, Banatsa tayya- meydana inmeğe başladığı sıra- ansızm motörünün bozulmsı yü- dünden 50 metre irtifadan yere düşe- Tek Parçalanmıştır. Tayyareci yüz - başı Altinu ölmüş ve iki teknik tay- Yareci de ağır surette yaralanmış - ir, re bul, KAPTAN RAN TEE Ankara Ziraat Zirantimiz yürüyor,. yü ektir. | n ur refahı bu yürü- yüşü âmirdir. Unutulmamalıdır ki memleketin mühim bir halk kütlesi » herhalde yüzde 75 ilâ yüzde 80 nis- beti, son sayım bu nisbeti kat'i ola- rak gösterecektir - zirmatle, verimi ile yaşıyor... Böyle geniş bir halk nisbetinin geçindiği iktisadi fa- aliyetlerin memlezetin belkemiğini teşkil ettiği âşikârdır. Bu kitle top- raktan daha fazla verim aldıkça, da ha fazla kazanç çıkardıkça, satmal » mâ kuvveti o nisbette yükselecek, zi- raatle iştigal etmiyen balk da bil-| vasıta kazancı, refahı artacaktır. Ruzvelt, geniş bir ölçüde yaptığı iktısadi tecrübe ile, çiftçi zümreleri- nin istihlâk ve iştira kabiliyetlerini arttırmağı çalışmıştır. Çünkü ziraat teki müstahsil fakir düşerse, bütün memlket bünyesinde umumi bir ikt; sudi felç başgösterdiği sabit olmuş. tur. Buğdayın kentali 150 - 160 frank iken 1930 senesinden beri devam ede. gelen buhranı his bile etmiyen Fran- sız iktısad bünyesi, buğdayın kentali 70 - S0 franka düştükten sonra, ya. ni 1985 senesinden itibaren bütün ik tisadi faaliyet sahalarında, şedit sar sintılar geçiriyor. Zirai kalkınma Istitraden gösterdiğim bu bir iki misalle tesbit elmek istediğim haki- kat şudur : İktisadi hayatımızın umumi kalkmması herşeyden evvel siraatin kalkmmasile kabildir. Refa- ba kavuşan bir çiftçi, daha fazla şe. ker, pamuklu, yünlü, hattâ ipekli iş. ühlük eder. Ölmüş hayvanlarının de- rileri le ayağına çarık yapacağma, | mamül ayakkabıyı tercihan kullanır. | Köylerimizin en zavallı taraflarından | biri, mesken denilen yerlerin pejmlir- de, dermeçatma, maksada gayri ve gayri sıhhi olmasıdır. Emin olalım ki zi sandıkça köylünün ilk gayelerinden biri insanca ev yapmak olacaktır.| Kireç, çimento, kereste, çivi, kiremit aanayii bu kalkınmadan birinci dere- cede müstefit olacak sanayidendir. Demek &i ziraati kârir bir iş hali. — Yugoslav Klübünde ziyafet Şehrimizde bulunan, Yugoslav m m #emisi kumandanı, Maruşiç $er' ia © dün akşam Tepebaşındaki Yuzos v kullibünde bir ziyafet verilmistir. ek e ne koymak, bütün işleri kamçılamak, hepsine yeni kan ve zindegi zerket - mek demektir. Ziraati kârlı bir iş ha- Nine koymak ta bol ve ucuz istihsal toprak |! | betin mllhim bir hasmını bazı aytar-| k vasice arazi sahipleri Yanında çalışan ziraat amelesi teşkil eder, ve Baytar enstitülerinin iktisadi kalkınmada ana gaye: Alış ve istihlâk kudretini yükseltmek | dai Köyde tarla sürülürken NA Emin olalım ki, ziraatimiz para kazandıkça köylüni ilk gayelerinden biri, insan- <a ev yapmak olacaktır. Ki. reç ,çimento, kereste sana- yii, bu kalkınmadan birinci derecede istifade edecektir. rn J Yalnız şernitini temin ile kabildir. bol değil, bol ve ucuz... Bir mahsul çok bol, lâkin ayni za. manda kârsız olabilir, az, lâkin mem leket bakımdan değil, fert bakımın dan kârlı olabilir. Hem memlekete, hem ferde müfit ziraat ise hem bol hem ucuz istihsali mümkün kılan zi- raattir. Ziraatte amele unsuru Müterakki bir ziraatte amele unsu runun ne kadar milhim, hattâ ba» yati bir rol oynadığını, bazı zirsat şubelerinde istihsal masrafının yüzde ellisini amele Ycreti teşkil etmesi isbat eder. Bu elhetle ucuz bir isti- sal imkânım: düşündüğümüz zaman, herşeyden evvel amele çalışma ve Ücret şeraitini tetkik etmek ve inti- zama koymak kaygusundan mülhem olmalıyız Bir an dahi zannedilmesin ki ame- leyi ucuz çalıştırmak, ve böylece İş ve toprak sahiplerine daha fazla Xa- 3anç temin etmek doğru bir amaçtır. Böyle bir telâkki tarzı insani sebep- lerden başka, iktısadi sebepler dola yısiyle de kabili mlldafaa değildir. Halkın Yüzde yetmiş beş veya sek- seni çiftçidir dendiği zaman bu nis- da kendi küçük ziraatlerinde, bazı ay larda da ücret mukabilinde daha Amelenin menfaatı Hattâ hiç topraksız. yahut toprağı olsa ân bu toprağı İsletmek vesaitin den mahrum, ziraat ameleliğini mes- lek ittihaz etmiş insanlarda mü- him bir yekün tutar, Bu şerait dahi-| linde mühim yeklin tutan bu insan-| ların menfaatini de büytik dikkatle gözönünde tutmak, onları ezdirme- umumi görünüşü / dır: Satış le» fiyat arasında &âr havddı, ziraatle ndi uğruşan töprak sahibini de, üzerinde elleri ile çalışan ameleyi de tatmin edecek dereceda olmalıdır, Kür marjları az veya gayri mevcut ise bu sıkıntılı vaziyetin icap ettirdi- ği fedakârlığa toprak sahibini de, a- meleyi de bilyasıta iştirak ettirmek lâzımdır. hesabina Derin muvazenesizlik Bu hususta mukayeseli iki üç ra- kam çok beliğdir. (Adana şeraiti) 1978 - 1929 senesinde buğday fi- yatı (kilo) 12 kuruş, arpa fiyatı (ki 10) 8 kuruş, pamuk fiyatı (kilo) 80 Kuruş, amele yevmiyesi vasat! 90 su | Tuş, 1935 - 1936 senesinde buğday fiya tt (kilo) 4 kurus, arpa fiyatı (kilo) 2.50 kuruş, pamuk fiyatı (kilo) 45 Kuruş, amele yevmiyesi / vasati 100 kuruş, Bu rakamlar gösteriyor ki ortada derin bir müvazenesizlik, bir nisbet- sizlik vardır. 1 — Ya 10928 . 1929 senelerinde zi- raat azim kârlar temin etmiştir ki biliyat “bu tefsirin doğru olmadığını Bösteriyor. Çtnkü #yni sene memle- ket ziraatinin en borçlu olduğu bir se nedir.(Masmafih kabul etmek lâzım | Ârr ki bu borçlanma keyfiyetinde baş ka birçok âmiller de geniş ölçüde &- mil olmuştur). 2 — Yahut ta 1036 senesi ziraati| İçin - fiyatlar halihazır nisbetlerini muhafaza ederse - çok ağır zararlı bir senedir. İşte maliyeti tayin eden muhtelif unsurları birer birer ele almak, tet- kik ve tahlil «tmek, bir âhenk ve mü vazene halinde tutmak en mühim he def olmalıdır, Mühim nisbette tabis- İİD tezahliratına, müsait veya gayri Müsait şersitine tâbi olmak dolayısi- le ziran'te zaten bir kumar mahiyeti mevcutlur, Akıl ve mantık dairesin- de alınacak tedbirlerle hiç olmazsa İnsan iradesi dahilinde olan unsurla- Ta hâkim olmak, onları tanzim etmek gerektir. İşte amele. meselesi de bu unsurların en mühimmini teşkil edi- yor, IZirant amelesi meselesi hakkında ki bu tetkikin ikinci ve üçüncü kı sımları vardır.) mek en mühim gayelerden biridir. Istihdaf edilen O eaye su olmalı”! Ziraat Mühendisi toprak /” Otobus | İki senedenberi Pariste bulunan | bir zat Istanbula gelmiş. Dün matba- amıza uğradı ve bani görerek” deği! ki: âyetim var. Muhakkak gazete Bir yer gösterdim. Oturdu. Çok heyecanlı idi. Daha söze başlamadan ün -sinirliliğini göstererek müte- madiyen: - Olur şey değil!; İnsanm hayatı bu kadar tehlikeye maruz bırakıl mı diye söyleniyordu. Sordum: — Ne var. Bir kaza mı atlattı nuz.. — Kaza da söz mü, felâket!.. Su - reti mahsusada bunu yazdırmak için size geldim. — Tuhaf... Söyleyin bakalım. E- bet yazarız. İ — Durun önce size şahitlerimi ve- reyim... Muhatabım derhal cebinden bir sü- rü kâğit çıkardı. Ve aldığı adreslerin notların: bana okumaya başladı. Ben yine bir şey anlamamıştım. — Kuzum, dedim. Ne oldu. — Efendim, dün akşam Bakırkö- yünden otobüsle Sirkeciye geldim.. — Eeee? — Iste o kadar... Dün akşam Bakır köyünden otobüsle Sirkesiye geldim. | Aman Allahım ne gelişti o! Bir kaza filân mt ol — Hi , Fakat her an kaza ihti- malleri karşısında idik. Araba mi bozuktu? — Öyleyse Araba bozuk değildi ama, mü temadiyen sallanıyorduk. Arabanm her an dağılması ihtimal dahilinde idi Işte © zaman ziyaretçimin İki se- nedenberi Pariste oturduğunu an - Iadım — Bu dedim. Olagan işlerdir. Siz oturmusşsunuz da ondan bi-| büsleri bilmezsiniz. Bunda korkulacak bir şey yok! — Nasıl yok efendim. Ben Brendi den Atina yn , Bi kadar ko madım yareye demek çabuk alıştı -— Ne demek bine" binmez bes da- kika sonra alıştım. Tayyarede bile 0- tobüsteki kadar tehlike yok... yle ise buna da alısırsmız. Fa. kat biraz geç olur ama ziyanı yok Hele biraz vakit geçsin!. Muhatabım hâlâ otobüsün numa- vermek ve bunu yazdırarak şi küyet etmek istiyordu. Anladını ki, Paristen yeni gelen bir zata dert anlatmanın imkân! yok! Numarayı aldım. Yazarım dedi Fkat yazmıyorum işte. . Bu zat aç kere daha n otobüs. le seyahat etsin bakalım. Elbette a- sir. Polis hafiyesi mes'elesi Size bugün bir polis hafiyesi me. selesi vereceğim. Bakalım halledebi- lecek misiniz, Beş genç kız tiyatroya gidiyorlar ve 12345 numaralı koltukları iş - gal ediyorlar. Isimleri şudur: Suzan, Pakize, Mahmure, Jale, Rüya. Mes kleri şudur ; Piyanist, satıcı, kolacı, giçekçi, şapkact, Bunlar tiyatı oda hangi koltuklara oturmuşlardır? Ve her birisinin mes- leği nedir? Elimizde yalnız şu malü- mat vardır: 1 — Şapkacı 1 mumaralı koltukta Bir okuyucunun dileği “Adana Ticaret Mektebinin Dör - düncü sınıfına terfi etmişken evime bakmak mecburiyeti yüzünden bir memuriyet İstedim. Mektep orta de- tecede olmadığı için beni kabul etme- diler. Halbuki yine Adanada bulunan iki 8i i Ma mektebi de orta der muadildir. Bizim dört sene- lik emeğimiz boşa giderken iki sene- ik tahsili olanlarm bizden üstün tu- tulmaları doğru mudur?,, Adana Nacaran 72 No, Mehmet Kubilây Erdekten bir şikâyet Erdek nüfus dairesinde Hüseyin oğlu Behtiyar Temel imzasile aldığı- mız bir mektupta, Erdek postahane sinde telefon abonelerine ait tellerin söküldüğü ve mubaberatın yüzüstü bırakıldığı bildirilmektedir. Mektup gönderen okuyucumuz, şikâyetini va- Osman METO ML pek zıh olarak bildirmediği için. mevzu- NDEN Bilginizi yoklayınız Sorular 8 — Zuhal, hacim itibarile kürel arıdan kaç kere büyük, siklet itiba- rile kaç kere hafiftir? 8 — Avrupada belediyeler tarafın- dan fakir ahaliye haftada bir gün ücretsiz tiyatrolar oynatılması usulü ne zaman ihdas olunmuştur” 5 — Gazetelere İlân derci, evvelâ, hangi gazetede ve he maksatla yapıl» mistar? 8 — Birinci tanbura kimin tarafın “dan icat olunmuş ve Avrupaya nasıl intikal etmiştir? Dünkü soruların cevapları S — Eski Çinliler mahawr kalan | şehirler arasında was muhabere © derlerdi. Çinlilerin bu nevi muhabere erde kullandıkları şey nedir? C — Eski Çinliler, buzün çocuk 6- yuncağı olarak kullanılan uçurtmayı bir muhabere vasıtası yapmışlardır. U manm Avrupada ciddi istimali 2 de olmuş, Franklen yıldırım ve elektrik tetkikatında kullanmıştır. 8 — Sokakları tenvir etmek usulü kaçıncı asıtda ve nerede başladı. Be- lediyeler kurulduktan sonra »mumi tenvirni cn evvel petrole nerede ya- pıldı? C — Sokakları tenvir etmek usulü on altıncı asırd. Fransada başlamış- tır. Hükümet, zenginleri ev kapıları- na bir fener talikine mechur etmiş ve en evvel umumi tenvirat ta petrol Ile 1805 te Londrada başlamıştır . - Piymo kimin tarafmdan ve aman icat olunmustur? C — Piyano 1750 de Saksonyada Zilberman namında bir Alman tara - fmdan icat olunmuştur. 8 — Sokakların sulanması weulü en evvel nerede ve ne şekilde ihdas olundu? € — Sokakların sulanması usulü 16 mc asırda Fransada eğlense mey- /danlarmın, parkların ve ev önierinin sulandırılmesile başlamıştır. EE a Mahmure 3 numaralı koltuktadır, 2 — Suzan musikiyi sevmez. 3 — Pakize, ile çiçekçi arasında j satıcı koz vardır. Pakize Suzanın ku- lari iğilerek bir şeyler anlatmakta” ler. 4 — Kolaer, Jale İle konusamıyor. Çünkü konusan diğer iç tanesin ide rahatsız eder, | 5 — Satıcı kiz 4 numaralı koltuk. ta değildir. Bu meselenin halledilmiş seklini. yarın bu sütunda bulacaksınız. -| Güzel sözler — Servete, yemeğe, sevmeye şid- detle haris olmak mutlaka sıhhati ih Mil eder, Itidal, sıhhat ve rahat yo Tudur, » — Hayat bir kosu müsabakası gi- bidir. Adalât ile yürlnür, Ciğerle ko Fr, Mide İle muknw— Dimağ ile varılır. Adalâtı, elğer- leri, midesi sağlar. fikri satim olm “anlar İlerliyemezler, * — Genelik öyle bi” fırsat ve ser - vettir ki, elden gitmeyince kıymeti i ilinmez, — Veresiye mal sattim müsteriyi nihayet bir kısım alacağınla beraber Kavbotmeve mahkirsun » 0 bahis mesele etrafında Posta, Tel- graf Umum Direktörlüğünün lâzım. gelen tahkikatı yaptırmasını o muva. fık görüyoruz. Pastanelerin kontrolü N, Ilgın imzasile aldığımız bir mek tupta deniliyor ki: 4 "Bir pastanede oturuyordum. Ya- nımdaki masada hasta olduğu belli bir zat ta akşam kahvaltısı ediyor - du.Ona, beş altı pasta getirdiler. Ok- süre, aksıra pastalardan ancak İki- sini yiyebildi. Geri kalanını, garso - nun götürüp camekâna, diğer temiz arkadaşlarının yanına koyduğunu gözlerimle gördüm, Şehrin temizliği ve halkın sıhhati ile yakmdan alâkadar olan belediye- mizin bu hali duyunca derhal bir ça- re bulacağına eminiz. Bana kalırsa, müşteri önüne getirilen pastalara ya şeffaf mika kâğıdı sarmalı ve yahut müşteriye sorarak yiyebileceği mik- tarda pasta getirip bu halin önüne gecilmeli.” i