5 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No, 187 Raşel, yatakta tuhaf bir hisle birinin namusunu beğenmek ihtiyacındaydı. Yarım saattan beri avuçlarında e- riyen, kollarından sarkan, göğsünde kıvrılıp bükülen rüyaya Adnan inan- mıyordu. Korkuyordu: Mutlaka u- yanacaktı. Uyandıktan sonra da bu Saadet tekerrür etmiyecekti; bir rü- ya iki kere görülemezdi. Yataktaki iki vücudun her saniye- değişen şekillerini drvarda duran fildişinden Bouddhanın yüzündeki sayjsız buruşuklar kıskanıyordu. Zivardan Moizin iki güzel ve zeki gözü, çelikten iki göz, birdenbire Ad nanın yastıktaki alnına saplandı. Ad nan irkildi. Fakat bu gözlerin biraz aşağısında büyük Frederic'in imza - sma benziyen Moizin asabi imzası ve onun üstünde Raşele kendisinin ya - rısı olduğunu söyliyen yazı vardı. Adnâan, Moizin resminden ürktüğü- ne gülmek istedi; yatağa daha emni- yetle sokuldu. Raşelin babası bâlâ rütbesinin sır- masma sakalıma kadar batmış, Hi- dayet'in mezadından alman icone Ççerçevesinden bakıyordu. — Raşelin babası müteahhitti. Abdülhamidin hazırlarından biriyle beraber zengin olmuşlardı. Adnan, resmin ruhani sakalına baktı, Moizin de fotoğraf olduğunu bir kere daha hatırladı, ve kolların - daki rüyayı rahat rahat sıktı. Adnanın, mosmor kollarla sıktığı saadet, bu damar demetlerinin için- den, yılanın iskeletsiz vücudile dal- galanarak sıyrıldı; saksunya tabağı- nım kapağının aralığından çektiği kestane gekerini yaldızır kâğıdından soyarak yarısımnı kendi dişlerinin a- rasında kırdı; yarısnı Adnanın vak - tinde açılmıyan toy — dudaklarına zorla soktu; tabaği kaloriferin radi- yatöründeki sent Bövün pazartesi- le Musahabelerinin 13 bir damla mendili de küçük masada- ki Fransa meclisi meb'usan zabıtla- rının 13 üncü cildinin üstüne koydu. Adnan bu eve 13 üncü defa geli- yordu. Bu iki kitabın ikisi de 13 tü. Bu 3 tane 13 şeametti. Adnan kendi kendine “bu rüyayi bir daha gö- remiyeceğim” dedi. Zengin olduğu günden beri, —Ad- nan, 13 ten -tıpkı Hidayet gibi- kor- küyordu: Büyük refahlarım yapma istiraplara ihtiyacı vardır. Şimdi yastıkta iki kan torbası gibi İki kırmızı baş vardı: Adnanm kafası Moizin picamasm- da...Raşelin başı tekrar giydiği lâci- vert penyuvarında... * göz tavana bakarak 2 ses konü- Fuyordu. Raşel içine düştüğü vak'anm üs- tünde görünmek istiyor, içinde bir saat çırpındığı yatağın şümulünden kurtulmak için sesine eser arayan san'atkâr gibi lâkırdısına mevzu arı- yordu. Muharebeyi ve Hindenburgu Fransızca anlatmağa başladı: — 911 de seciyesinin istiklâli yü - zünden tekaüt edilen Hindenburg, bence, 914 te Tanenberg muharebe - sinde iki yüz bin Rusu Mazür batak- Iıklarına gömen Hindenburgtan bü- yüktür. Hatırlarsın Ad- nan; Hindenburg 9il Mma- nevralarında Almanya imparatoru- nu yendi. Manevra bitince erkânı- harbiye heyeti tenkit yapacaktı. Kayser bunu beklemedi; atıldı; Hin- denburg'a sordu: “— Farkında mı- sınız? Partiyi - kaybettiniz!” Hin - denburg cevap verdi: “— Fakat haşmetmaap, six çoktanberi batak- lıkta gömülüp kaldınmız!” İmparator, bu cevabı hazmedemedi; onu tekaüt etti; bu günahını örtmek için göğ- süne bir “Siyah Kartal” takarak!.. Raşel bu yatağın içinde tuhaf bir hisle birinin namusunu beğenmek ihtiyacındaydı; biteviye Hindenbur- gun faziletini takdir ediyordu: — Hindenburg - tekaüt' olduğuna müteessir miydi? Asla! Hattâ Hin- denburg nasıl tekaüt olduğunu oğ - luna anlatırken “Bir gün sen de ay- ni vaziyette kalırsan baban gibi ce- 'ap vermelisin!” dedi. Bu cevabın heyecanile Adnan ve Aaşel öpüştüler. Hindenburgün seci- yesindeki yüksekliğe, vücudu Adna- nın kollarımna sığmıyacak kadar he- yecanla Raşelin gözleri doldu. Fazi- leti sevmek lüzumile büsbütün coş- muştu. Kayseri fransızca beğendi: — Fakat Almanya imparatoru da ne büyük insan ki üç sene evvel se- ciyesindeki istiklâle tahammül ede- mediği Hindenburgu Harbi Umumi- de Şarki Prusya Kumandanlığına getirdi, Dedi. Raşel artık anlatıyordu: “Eğer Şarki Prusya ordusu Pri ttvitz'in kumandasında kalsaydı Al- manlar o hede çoktan yenilmi lerdi. Çünkü Refen Kampf ve Sam- sonov ordularına karşı Prittvitz fe- |na vaziyetteydi. Bu adamın yerine | Hindenburg-gelince Renon- Kampf ordusunun önünde bir perde bırak- mış, Samsonov ordusuna yüklen- mişti; ve bu orduyu Tannenberg'te mahvettikten sonra Renen Kampf ordusuna yüklenmiş ve Mazures ba- taklıklarmdaki büyük — muharebe başlamıştı. Ve Niemen Rus ordusu, üç sene evvel Hindenburgun kendi imparatorunu ordüsile boğduğu ba- taklıklarda tamamen mahvolmuştu.” Adnan, Raşeli dudaklarından öpü- yor, susturamıyor, Hindenburgun methinden bir türlü kurtulamıyor - du. Nihayet: — Fakat muharebeyi nekadar iyi biliyorsun Raşel! Dedi. Raşel, yataktaki vaka'nın dışarısına çıkabilmişti; Adnanın lâ- fında bunu görerek fransızca cevap verdi: — Muharebe benim için harita- dır! Harbin-bütün vak'alarını çizgi çizgi haritada takip ederim. Koca- mın bile, harita üzerinde yanlışları- nı düzelttiğim olur. Adnan, sebebini anlamıyarak bu cevaba karşı bozuldu. Raşel muha- rebe dedikodularma geçti: Balkanzuk'la o hafta Istanbula ge- len Budapeşte orkestrası Tepebaşın- da klâsik eserler çalarken çalgıcılar- dan Çardaş istiyen sultanla eğlendi. — Bir de bu Osmanlı hanedanı için müzisiyen derler; tuhaf şey! (Arkası var) Poliste Kaçakçılık yüzünden bir kişi ağırca yaralandı Kolcu tarafından atılan silâh, bir kabzımala rastladı, kaçakçı güçlükle tutulabildi. Kolcular nezaret altında Dün sabah saat beş buçukta seb- ze halinin önünde bir yaralanma vak'ası olmuştur. Hâdisenin tafsilâ- tı şudur: Kaçak köylü siğarası satan Hay- dar adında biri uzun müddettenberi aranmaktadır. Haydarın izi üzerin- de yürüyen sivil kolcular, nihayet o0- nu sebze halinde görmüşler, cürmü meşhut yapmak için kendisini hemen kısa bir takipten sonra yakalamış - lardır. Haydarın bir köşeye gizlene- rek kaçak sigara sattığı görülmüş - tür. Meydana çıkan kolcular kendi- sini götürmek istemişler, fakat gel- mek istemeyince kollarına yapışarak halden çıkarmağa teşebbüs etmişler- dir, Haydar, bu sırada - kurtularak kaçmıştır. Memurlardan biri bu. va- ziyet üzerine tabancasma sarılmış, Haydarın arkasından bir el ateş &t- miştir. Sabahiın saat beş buçuğu... Halin en kalabalık zamanıdır. Namludan çıkan kurşun Haydara isabet etme-. miş, o sırada halin kapısındân giren sebze kabzımalı Eyüplü Dimitrinin göğsüne saplanmıştır. Göğsünden tehlikeli surette yaralanan - Dimitri, bir taksi otomobiline konularak has- taneye kaldırılmıştır. Haydar, tek - rar kaçmasına vakit kalmadan tu - tulmuş, kolcular da nezaret altma a- lmmıştır. Hâdise etrafında tahkikat devam etmektedir. : Sağ bacağından ağır bir surette yaralandı Taksim civarında oturan Vartan, Karaköyden geçerken Misağın ida - Bugünkü Program İstanbul 12,30: Muhtelif plâk neşriyatı ve halk musikisi; 18: Taksim bahçesinden nakil: Muhtelif varyete numaraları; 20: Sololar (plâk); 20,30: Stüdyo orkestraları; 21,30: Son haberler. < Saat 22 den sonra Anadolu Ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir. Budapeşte 20,50: Piyano - tarogato musikisi; 21,10 Radyo piyesi; 23: Haberler; 23,20: Ope- ra orkestrası; 24,45: Haberler (fransızca), Bükreş 18: Orkestra; 19,20: Küçük örkestra; 20,20: Konserin devamı; 21: Skeç) 22: Jo- hann Strauss'tan Lehar'a kadar adı veri- len operet popurisi, Moskova 18,30: Muhtelif şehirlerden nakiller; 22: Yabancı dillerle neşriyat. Varşova 19,30: Radyo piyesi; 21,40: Muhtelif; 22:; Eğlenceli neşriyat; 22,30: Sesli kuartet konseri; 23,20: Çocuk piyesi; 24: Dans müsikisi. Prag 20,05: Askeri bando:v 20,55: Skeç; 21,10: Jon Skrup'un (Rastelbinder) operası, stüd yodan; 23,5: Dans plâkları. Sinemalar, Tiyatrolar * HALK OPERETİ : Bu akşam saat 17,30 da ve 21,45 de Taksim bahçesin de (Halime) opereti. Pek yakında (Rahmet Ef,) opereti, * TÜRK : (Trivoli Cambazhanesi) ve y (Voronzofların Esrarı). TAN : (Tangolita) ve (Renkli Peçe) MELEK: (Fakir Bir Delikanlınımn Hi kâyesi) ve (Kaçak Sevdalılar). * İPEK : (Kiralık Gönül) ve (Macar Romansı), * SÜMER : (Hücum Filosu) ve (Do kunma Kalbime), YILDIZ : (Hayat Kurbanları) ve (Mi kinin Şen Saati). ŞIK : (Gündüz Benim Gece Senin) ve (Sevdalılar Kervanı), . * SARAY : (Altı Karılı Kral) ve (Met ropoliten), * ALEMDAR: (Petersburg Geceleri) ve (Morg Sokağı Cinayeti). US!(UDAR HALE : (Mumyalar Mü zesi, setane telefortarı Cerrahpaşa hastanesi 21693 Gureba hastanesi Yenibahce 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kuduz hastanesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane hastanesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nümune hastanesi 60107 Etfal hastanesi Sişli 42426 Bakırkoy Akıl hastanesi 16.60 Şark Demiryolları Sirkeci 23079 Devlert Demirvolları Haydarpaşsa 42145 İtfaiye Telefonları İstanbul İtfaiyesi 24222 Kadikoöy ittatyesi 60020 Yeşilkoy. Bakırköy Büyükdere Üsküdar itfaıvesi 50625 lBeyoleu itfaivesi 44640 Büyükada. Heybeli Burgaz, Kımalı mm takaları icin telefon santralındaki memura vangın demek kâfidir. Müracaat yerleri çe N B 6i ee lâ, Erenköyünde bir köşk satınalıp ta oraya çekildiği vakit, yanındaki köşkün de Ali Nail tarafından işgal edildiğini görünce sevindi. Ali Nailin- karısı da çoktan öl müştü. Birdenbire, ikisi de biribirlerini taniıyamamışlardı. —Saçlarına —ak düşmüş, yüzlerinde buruşuklar be- lirmişti. Kolay değil, kırk senedir biribirlerini görmemişlerdi. Şimdi, akşamları, yemekten sonra buluşuyorlar ve,sonsuz görüşmeler yapıyorlardı. İkisi de ayni semtte doğmuşlar, ayni mektepte okumuş - lar ve yirmi yaşlarına kadar ayni semtte oturmuşlardı. — Aralarında bir şey olmamıştı. Sadece iki arka- daş kalmışlardı. Kırk sene sonra buluşunca, ikisi de bunu hatırlamışlar, fakat eski - den olduğu gibi senlibenli konuşa - mıyorlardı. — Ne tuhaf? diyordu Ali Nail, bu kadar sene sonra yine buluştuk. Vakıâ sik sık sizi düşünürdüm. — Ben de sizi unutmamıştım. Ali Nail düşünüyordu. Neclâ, ne- şeli, sarı saçlı bir genç kızdı. Kar- şısındaki yaşlı kadından, bu genç kı- zi hatırlatan, sadece gözleri, neş'esi ve iyi tabiati idi. Ali Nail, onu gö- rünce, eski gençlik ihtiraslarını, fa- aliyetini hatırlıyordu. Ve o akşam, derin bir sessizlik içinde onu seyre- derken, Neclâyı nekadar çılgıncası- na sevdiğini, fakat aşkını bir türlü itiraf edemediğini ve onun bundan haberi bile olmadığını hatırlıyordu. Ali Nailin evinde, küçük salonda, karşı karşıya ötüruyorlardı. Neclâ, bir örgü ile meşguldü. Ali Nail de eline bir kitap almış, dalgın, sahi- felerini çeviriyordu. Askere gidip te döndüğü zaman, Neclânin başka birisile evlendiğini öğrenince ne büyük bir inkisara düşmüştü. Senelerce onun hayali ile muztarip olmuştu. Büyük — bir ıstırap içinde yaşamış, nihayet, bel- ki unuturum ümidile ve ailesinin zorile evlenmişti. Şimdi düşünüyrce- du: — Kırk sene sonra, işte şu kar- şımda duran, saadetime mâni olan kadın ile tekrar buluştum. Yarabbi, ona nekadar beddualar etmiştim! Kitabım sahifelerini, lâkayt bir el- le çevirirken, Ali Nail, iki sahife arasında bir zarf gördü. Bu, açıl- mamiş bir zarftı. Bu zarfın üzerin- de, gençliğinde oturmuş olduğu evin adresi ve kendi ismi vardı. Mürek- kep solmuş, yarı silinmişti. Bir an durdu. Bu yazıyı tanıyordu, Evet. tanımıştı. Ve tanıyınca az kalsın hayretinden haykıracaktı. Fakat kendini zor tuttu. Neclâ, örgüsüne dalmış, hiçbir şe- yin farkında değildi. Fakat Nail, belki görür ümidile, kalktı, elinde kitap ve kitabın içinde zarf olduğu halde odadan çıktı ve hemen zarfı açarak, kalbi helecan içinde mektu- Bu söyliyeceklerim, belki bir genç Deniz yolları acentesi Telefon 42362 ( Akay (Kadıköy iskelesi) 43732 bu okudu:; Çabık sıhhi yardım teşkilâtı “Aziz Nail; Bu nutnaradan imdat otomo bili istenir 4409098 kıza quışmaz sözlerdir .Fakat öyle resindeki otomobilin ma- ruz kâlmıştır. Vartan sağ bacağın - dan tehlikeli surette yaralandığın - dan hastaneye kaldırılmıştır. Dut ağacından düştü Kireçburnunda oturan 14 yaşların daki Orhan, bahçelerindeki dut ağa- cından düşmüş ve tehlikeli surette yaralanmıştır. Orhan, hastaneye kal dırılmıştır. Foazla şarap içmiş Samatya iskelesinden sandala bi - nip açılan Seyfi, Salim ve İbrahim a- dımdaki üç arkadaş şarap içmeğe baş lamışlardır. Içtiği şarabın tesirile bunlardan İbrahim denize düşmüşse de civardan görülerek yetişilmiş ve kurtarılmıştır. Hasköyde çok feci bir cinayet işlendi Evvelki gece Hasköyde sarhoşluk yüzünden feci bir cinayet işlenmiş- Ür: ! Hasköy sahillerinde demirli bulu- nan 10 No. İr motörün gemicisi Has- köylü Ahmet,birkaç kadeh rakı içtik ten sonra adamakıllı sarhoş olmuş ve bununla iktifa etmiyerek bir mik- tar da esrar içmiştir. Geç vakit mo- töre dönen Ahmet, orada tayfalar - dan Mehmetle, Eteme rastlamıştır. Mehmetle Etem, arkadaşlarının bu vaziyetini görünce söylenmeğe baş- lamışlardır.Çektiği esrar ve içtiği ra kının tesirile körkütük olan Ahmet, bu sözlere mukabil Eteme bir tekme vurmuştur. Ummadığı bir zamanda| tekme yiyen Etem, muvazenesini kaybederek denize yuvarlanmış ve motörün bulunduğu yer, bataklık ol- duğu için çamurlara saplanarak bo- ğulmuştur. Ahmet, bunün Üüzerine kamasmı çekerek Mehmedin üzerine hücum etmiş, onu da omuzundan teh likeli surette yaralamıştır. Mehme - din feryadı üzerine civar motördeki- ler vak'a yerine koşuşmuşlardır. Mehmet, ifade veremiyecek dere- cede ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştır. Elinde kamasile yakalanan sarhoş Ahmet, etrafını saranlara; “— Denize atladı. Başka bir şey bilmiyorum,, demiştir. Denizde yapı- lan araştırmalar boşa çıkmışBtemin cesedi bulunamamıştır. Hâdiseye ad- liye ve zabıta elkoymuştur. Yangın çıktı Evvelki gece Beyoğlunda Halâs - kâr Gazi caddesinde fotoğrafçı Ar- şivilin dükkânmdan yangın çıkmış- tır. Yangım, mangalın devrilmesi yü- zünden başlamıştır. Dükkân, üzerin- deki evle beraber iki bin liraya si- göortalıdır. Yangında,dükkânm arka taraf kaplamalarile ön birinci kat merdivenleri yanmıştır, İtfaiye yeti şerek yangını söndürmüştür. yorum ki, —beni seviyorsun ve bunu söylemeğe cesaret edemi - yorsun. Işte ben sana, bu mektu - bumla bu cesareti vermek istiyo - rum, Şayet, bu hissirvde aldandisem bana cevap vermez ve bu mektuptan hiç bahsetmezsin. Bu takdirde mek- tubu yırtarsın ve artık bundan bah- setmezsin. Mektubu doğrudan doğ- ruya vermeğe cesaret edemedim, TAN - .— FAYDALI nn r";;“;,WI BIR YALAN V PFU İK B"-G"-ER Kocasının ölümünden sonra Nec- | bana, okumak için — verdiğin bu kla tabın arasına koyuyorum. 10 Niscan 1896 Neclâ Ali Nail bir an şaşkın durdu. Son- ra: — Kabil değil.. kabil değil! Diye mırıldandı. Fakat hakikat buydu. Hayir, rüya ' görmüyordu. Demek, Neclâ, onun hislerini anla « miş ve onü teşci etmek istemişti. Ve demek bir saniyelik dikkatsizlik, bütün bir hayatın saadetini mahve- debilirmiş, Haberi olmasan saadet ona gelmiş, fakat bir kitabın içinde- ki bir zarfta, kırk sene mahpus kal- mıştı. Ali Nailin başı döndü. Fakat ya- zıhanesine gidip masasına oturdu ve sararmış kâğidın altına şu satırları yazdı, Neclâ; -Bugün 12 Haziran 1936. Bana yazdığın mektup bugün elime geçti. Fakat seni sevdiğimi şimdi de söy- Tiyebilirim. Ve şayet çok geç kalma- mişsam, seninle evlenmek isterim. Ve titriyerek içeri girdi, o girince başını kaldıran Neclânın dizlerine mektubu bıraktı. N :lâ, mektubu okuyup bitirince, ikisi de ağlıyarak kucaklaştılar. İlk kendine gelen Neclâ oldu ve bu sefer ona “Sen” diye hitap ederek dedi ki: — Pek iyi hatırlryorum. Kitabı sana iade ettikten sonra, bazı kısım- ların pek hoşuma gittiğini, oraları tekrar senin de okumanı söylemiş- tim, Birkaç gün sonra, “Okudun mu?” diye sordum. Sen de kitabi baştan aşağı tekrar okuduğunu söy- ledin ve derhal başka şeylerden bah- setmeğe başladın, Ben de beni sev- mediğini anlıyarak fevkalâde muz - tarip oldum ve derhal evlendim. Ali Nail: — Ah, dedi, bilir. miydim ben. Sana ,kitabr okudum diye yalan söylemiştim: Bir okuduğum şeyi tekrar okumak âdetim olmadığı için okumamıştım. Diğer taraftan seni de kırmak istemediğim için bu ma- sum yalanı söyledim. Görüyorsun kâ bu yalanın nekadar cezasını çektim. Peki şimdi? Cevabıma ne dersin? Neclâ düşündü, sonra: — Nasıl istersen, dedi, fakat ne- ye yarar? Beş lirasını çalmış Hasan isminde birinin cebinden 5 lira çalrp kaçmaktan suçlu Vehbi, Sultanahmet ikinci sulh ceza mah- kemesine verilmiştir. Vehbi, dün ya- pılan duruşmasında, suçunu inkâr etmiş, hâkim Salâhaddin Demirelli Vehbinin gayri mevkuf muhakeme edilmek üzere serbest bırakılmasına karar vermiştir. Hıfzıssıhha komisyonu Istanbul hıfzıssıhha komisyonu, dün vali muavini Hüdai Kâratabanın başkanlığında toplanmıştır. Geçen yı la ve bu seneye ait raporlar okun - muş, mükayeseler yapılmıştır. Bu se ne, geçen seneye nisbetle hastalıkla- rın az olduğu ve umumi sıhhat vazi- yetinin iyi olduğu görülmüştür. Uşak muhteliti galip Uşak, (Tan) — Uşak muhtelit ta- kımile Kütahya muhteliti arasında yapılan maçı Uşaklılar 3 - 1 kazan- mışlardır. Balıkesir, (Tan) — İlçemiz - orta okulunün bu seneki mezunları muh- telif şehirlerdeki lise ve muallim mekteplerine gireceklerdir. Tahsile devyam edemiyecek olan mezunlar- dan bir kısmı şimdiden İş hayatma atılmışlardır. Yukarıki resim mek- tebin talim heyetile mezünları bir arada göstermektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: