5 Temmuz 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN İtalyanlar vaziyete hâkim değil Adisababada gece gündüz kurşun sesleri işitilmektedir Garpteki bütün Habeş kabileleri Gore'deki yeni ve resmi Habeş hükümetini, tanımışlardır. Adisababadaki Daily Herald'dan: İtalyanın Habeşistandaki istilâsı- nın tam olduğunu zannetmek tama- miyle yanlış bir şey olur. Garbi Ha- beşistanda kuvvetli bir Habeş hükü- meti Italyanlara karşı koymak üze- re büyük bir sür'atle yeni kuvvetler toplamaktadır. İtalyanlar, fethettikleri arazi üze- rinde hâkim olduklarını ve hertürlü İnzıbatı temin ettiklerini ciddi addet- melerine rağmen bir yandan, dağlar- da çeteler serbestçe gezmekte ve hiç durmadan İtalyan istilâ kuvvetlerini iz'ac etmektedirler. Adisababada gece gündüz kurşün sesleri işitilmektedir. Bu vaziyet o kadar ciddiyet kesbetmiş ve İtalyan- lar aleyhine o kadar dönmüştür ki “İmparator vekili” Graziani bu ka- nunsuzluk durmadığı taktirde bütün Ttalyan — Habeş halkını ifna edece- ğini ilân etmiştir. Habeşistandan Mısır ve Fransız Somalisine kaçan Avrupalılar; bu gibi hikâyelerle doludurlar. Anlata anlata bitiremiyorlar. Habeş ordusunda, hizmet etmiş 0- lan ve İtalyanlar Adisababayı alma- dan kaçmış olan bir Avrupalı, zabit, Kahirede bana şunları anlattı: — Goredeki muvakkat Habeş hü- kümeti; Cecasmaç Hapte Maryamın riyaseti altmdadır. Hapte Maryam, İtalyan istilâsına karşı koymak için, icap eden tedbiri almış bulunuyor. Şimdiye kadar, garpteki Habeş kabileleri —İmparatoru tutmayor- lardı, fakat şimdi gümüş, altın ve Bair madenlerden zengin olan top- raklarının düşman tarafından istilâ edildiğini görünce, İtalyanlara mu- kavemet için cengâver Galolar da hazırlanıyorlar. Garpteki bütün Habeşliler Garode ki muvakkat hükümeti tanıyorlar. Kapte Maryama yardım için ellerin- den gelen yardımı esirgemiyorlar. Şimalde büyük bir orduya kuman- danlık etmiş olan; Ras İmru ile ce- nupta diğer bir ordunun başında bu- lunan Ras Desta küvvetleri ile birlik te yavaş yavaş garbe doğru çekil- mektedirler. Orduları bozgun vaziyetinde ol- mayıp disiplin hâkimdir. Büyük ve şiddetli yağmurlar başla mış olup Habeşler, İtalyan bombar- dıman uçaklarının tesirlerini kaybe- deceklerine sevinmektedirler. . İtalyanlar halihazırda garbe doğ- ru ilerlemeye cesâret edememekte- dirler. İlerliyecek oldukları taktirde, Ras İmru ve Ras Desta çete harbi yapmağa karar vermişlerdir. Cibutiye gelen bazı Avrupalılar ise İtalyan istilâsınm ancak birkaç Ha- beş şehrine inhisar etiğini iddia et- mektedirler. Bunlar durumu şöyle izah ediyorlar: — Bu şehirler arasındaki vâsi top- raklar sade istilâ edilmemiş değil, ayni zamanda buralarda meskün halk İtalyanlara karşı olan husume- $ini açxkça. ilân etmiştu- Y . N Pi Habeşistanda bir İtalyanlar, bunu anladıkları için ne cenuba ne de garbe doğru nüfuza teşebbüs etmemişlerdir. İtalyanların ele geçirdikleri si - lâhlı Habeşleri idam etmelerine rağ- men yerlilerin ta şehirler içine ka- dar baskınlar tertip etmeleri nihaye- te ermiş değildir. Adisababanın nüfusu bu gün ân- cak eski nüfusunun onda bi - rine baliğ olmaktadır. Onda doküzu çetelere iştirak etmek üzere dağlara çekilmişlerdir. Civardaki köylerin ceza makamm- da yakılmasma, şüphe altında olan- larımn idam edilmesine rağmen Adis- ababa — Dessie yolu el'an daha e- Italyan nöbetçisi min değildir. Bir gün Habeş çetele- ri tarafından birçok kamyonun bas- kma uğradığı, içindeki eşyanın yağ- ma edildiği ve motörlerin tahrip e- dildiği görülmektedir. Bunun içindir ki General Graziani Habeş rüesasımı etrafiına toplıyarak onları tehdit et- mek ve ihtarlarda bulunmak mecbu- riyetini hissetmiştir. General Graziani demiştir ki: — İtalyan hükümetinin bir elinde sulh ve diğer elinde kılıç bulundur- duğunu size hatırlatmak isterim... Memleket dahilindeki bu asayiş - sizlik derhal nihayete ermezse I- talyan hükümeti hepinizi ifna etmek mecburiyetinde kalacaktır. Aydın hapisanesinde okuma kurslarını bitiren mahkümlar Okutulan mah kümlar bir arada Aydın, (Tan) — Aydın Halkevi kurslar şubesi tarafından Aydın ha- pishanesinde açılan okuma kursunun birinci devresi bitirilmiştir. Kursa de- vam eden mahkümların sınavları ya- pılmış ve 35 mahküma törenle belge- leri' dağıtılmıştır. miştir. Törene Halkevi bandosunun çaldı- ğı İstiklâl marşı ile başlanmış, halke- vi başkanı Neşet Akkor bir söylev verdikten sonra belgeler dağıtılmış; bundan sonra bando bir konser ver- SAĞLIK ammmama — ÖĞÜTLERİ . * Mars tipi Mars bizim eski dilimizde * Mirrih dediğimiz yıldızdır,hem de eski efsa nelerde harplere, cenklere — hükme- den Tanrımın adıdır. Bundan da an- laşılır ki bu tip daha ziyade erkekle- re yaraşiır, daha ilk bakışta faaliyet, enerji ifade eder. Fakat bundan do- layı, bu tipin yalnız erkeklerde ola- bileceğini hiç sanmamalıdır. Bilâkis, söylediklerine göre, her kadında bu tipten azçok karışık bulunur. Seven her kadının azçok bir kaplan kesil - mesini, her çocuklu kadının da âz gçok bir arslan oluşu, kadınların hep- sinde Mars tipinden azçok bulunuşu- na hamlederler. Bu tipteki insanların boyları orta- dan uzun, kemikleri kalım, mafsalla- rı kuvvetli, omuzları geniş ve etli o- lur. İri iri adımlarla, başları dik, hız lr hızlı yürürler. Bütün hareketleri birdenbire sert olur. Dünyayı yık - mak istermiş gihi giderler. Bazısı çok yemeği sever, fakat en çoğu çok içer. Baş pek büyük değilidr. Alm ge - niş ve açık olur, beynin çok inkişaf ettiğini gösterir. Yüz yuvarlaktır ve çok defa derı- nin üzerinde lekeler görünür, ya- naklar kemikli, elmacık kemikleri çı kık. Yüzün derisi kalm ve esmer kırmızı bir renkte. Şakaklardaki damarlar şişkin, en küçük bir heyecan üzerine, hele en u lr vurmaya başlarlar. Boyun kısa, kuvvetli ve adaleli o- lur. Gözler büyük, ateş saçarlar, göz bebekleri kimisinde kırmızı, kimisin- de esmer veya kül renginde. Bakış sert ve kuvvetli. Söz söylerken gözle rini hiç kırpmazlar. Kaşlar kalın, gözlerinin üzerine ya kın ve çabuk çatılırlar. Saçlar altın renginde, yahut koyu sarı, her halde gür ve uçları kıvırcık. Burun çok defa tümsekli, büyük, bazan çeneye doğru düşüyor gibi. Burun delikleri açık ve geniş. Ağız büyük... Dudaklar ince, küçük, sıkı, alt dudak daha kalımca. İkisi biribiri uzermde sımsıkı kapaJı Kulaklar fak öfke üzerine birdenbire hızlı hiz- | HERGUN BiR. ROPORTAUJ Anadoluhisarı ile Kanlıca arasında mehtap gezmesi Ay, Gökte ış_xktan örülmüş- bir kadın saçına benziyor. Denize tel tel öyle dökülüşü var ki... Güzel Sandalımız, Anadoluhisarı ile Kan lica arasındaki körfeze, sanki bir câ- zibeye tutulmuş gibi, | kendiliğinden sürüklenerek giriyor, Arkadaşlar - dan biri, sahilde bir yıkıntıyı göste- rerek anlattı: — Bizde vaktile dünyanın en zevk ehli insanları, hocalar içinde yetişir- miş. Bu hocalardan biri de, Şehislâm lik makamına kadar yükselen, Bahai Efendi imiş. Mehtaplı gecelerde, ne kadar sesi güzel adam varsa, yalısı- nın önüne toplar, onlar çalıp söyle - dikçe, Efendi hazretleri de pencere önünde keyfedermiş!” O bunları anlatırken, ben de kar- gımda, uzanıp giden boşalmış sahile bakıyorum. Ay, gökte, şu dakika, *i gıktan örülmüş bir kadın saçına ben ziyor. Denize, tel tel öyle bir dökülü- şü var ki, elimi uzatıp bu sırma renk li telleri, topliyacağım geliyor, Tepe- de bir kuş var. Arada hir: — İshak... Ishak... Diye bağırıyor Loş dağlar, bu sesi, duvfra çarpmış bir lâstik top gibi, geri getiriyor. İ- çimizden biri: — Belli ki, eşini arıyor zavallı kuş! Dedi. Ben sordum: — Acaba, eşini arayan kuş, hangi cinsten?.. Erkek mi, dişi mi? Arkadaşlardan biri gülümseye - rek: Murtlak Üü detimir Doi | kügük, baştam ayrılır; fakat kilde, renkleri koyu... Dişler genıs: kısa, sivri, sarımtrak renkte, çok de fa uçları testere gibi... Çene ileriye doğru çıkık. Sesi sert, birdenbire parlar, kuv - vetli, fakat ağır, çok akisler uyandı- rır ve daima başkalarının sesine hük metmeğe çalışır. Ahlâk bakımından, daima herkese hâkim olmaya çalışırlar ve çok defa muvaffak olurlar. İşlerinde muvaf - fak olmuş büyük adamların en çoğu bu tipten olmasalar bile, kendilerin- de bu tipten karışık bulunur. Hastalıkları, en ziyade sinir hasta lıklarıdır. Beyin ve murdar ilik has- talıkları en çok onlarda görülür. Kanları çabuk kirlenir. Çünkü kara ciğerleri çok defa iyi işlemez. Çok çi ban çıkarırlar, kangrana çabuk tutu lurlar. Hangi hastlığa tutulsalar has talıkları acele yürür, Lokman HEKİM Üniversitede yabancı profesörlerin vaziyeti Dünkü sabah gazetelerinden birin- de Edebiyat fakültesi profesörlerin- den Spitzerin tedrisatından memnun kalımmadığıı, bu yüzden kontratın yenilenmediğini yazmıştp' Yaptığı - mız tahkikata göre, bu haber doğru değildir. Üniversite için getirtilen ecnebi profesörlerle beşer sene müddetle kontrat yapılmıştır. ve profesörler, üçüncü sene sonunda istedikleri tak- dirde istifa etmek- hakkmı haiz- dirler. Profesör Spitzer de üç sene- lik tedris müddetini doldurmuştur. Kültür hareketlerimize bağlılığını bir çok vesilelerle göstermiş bülunan profesör, Mişigan üniversitesine ver- diği sözü tutmak için kontratımım devamma rağmen ve kendi isteğile memleketimizden ayrılmaktadır. Bi- naenaleyh, kontratın yenilenmediği hakkındaki haberler tamamen asıl - sızdır. Diğer taraftan, Üniversiteye yeni: den ecnebi profesör ve doçentler ge- tirtilmesi yolunda bazı teklifler ya- pıldığı ileri sürülmektedir.Bu şayia nış esası, profesör Rayenbahın ken- di ubesinde yeniden iki kürsünün ih- dasını istemesi ve bu teklifin kabul edilmesidir. Yoksa, ecnebi doçent ge- tirtilmesi yolunda hiçbir teklif ya- pılmış değildir. — Nereden bildin? Diye sorduk Cevap verdi: — Hiç bir dişi mâhlükün hafizası, erkeğinki kadar kuvvetli değildir de ondan!.. — İyi ama, dişi kuştur, yuvayı ya- pan derler. — Doğrudur, dişi kuş, hem yuva- yı yapar, hem de erkeğin yuvasını yapar!.. Denizin üstünde, sanki küçük mik yasta bir gete şenliği var. Ateş bö- cekleri, sandalım etrafmı almış, şura ya buraya uçuşuyorlar. Arkadaşım, bu fosforlu böcekleri göstererek, sor du: — Ne ateşli mahlüklar, değil mi? — Evet, dedim, ateşli... Fakat ne yazık ki her ateşli mahlük gibi parlayıp sönmeleri bir oluyor... O, yine sordu: — Acaba, kanatları altındaki bu fosfor ışığını, hangi kuvvetten alı - yorlar?.. — Dur, ben de sana sorayım de- dim: Güneş, ışığını hangi kuvvetten alıyor? Bülbüle, hangi bestekâr, böy le tatlı tatlı ötmeği öğretiyor? Arıla ar hendese ilmini, kunduzlara mi - marlığı, tilkiye kurnazlığı, aslana cesareti, karıncalara yazın ortaya ÇI kıp kışm saklanmayı,Ağustosböceği ne sırtmı çatlatıncaya kadar haykır- mağı hangi kuvvet telkin ediyor? Z aaöelterda: | Boğaza bir başka bakış Ağır ağır Kanlıcaya doğru ilerli - yoruz. Deniz, o kadar durgun ki, bir göl üzerinde dolaşır gibiyiz, Kayıkçı, ellerindeki küreği bıraktı. Sular, bizi döne dolaştıra, Kanlıcadaki Sait pa- şa korusu önüne getirdi. Buradan, mehtaplı bir gecede, orta boğazın manzarasmı, eğer bir defa olsun gör medinizse kendinizi Istanbulda yaşa mış sanmayın... Her çıkıntının,karşıda,bir girinti i- na yakın yeri, bence bu korudur. Güzelin bile vahşisinden hoşlanam gönlüm, beni ötedenberi, Boğazın A- nadolu yakasma çeker. Anadolu ya- kası içinde de. en hoşuma giden iki köy var: Vaniköy ile Kanlıca! Dağ ,ve deniz, birinin bittiği yer- de, öteki başlıyarak bu iki köyü; ön- den ve arkadan öyle çepeçevre sar- mışlar ki, denizle dağa bir üçüncü manzarayı eklemeğe imkân olmadığı gibi, lüzum da yoktur... Kendi kendi- me: — Acaba, diyorum, belediyenin muhafaza altına alacağı korular ara sında bu Sait paşa korusunun da a- dı geçti mi? Harap, bakımsız bir ko- ru ama, ne de olsa, tarihi bir kıyme- ti var. Buradan tekrar sandala bindik. A kıntılarm önünden, arkasmdan, sü- rüklenerek, Çubukluya doğru dümen kırdık. Mehtâp, artık, yavaş yavaş bakır rengi almağa başladı.Rüzgâr, karşıda Yeniköyün gürültüsünü bize kadar getiriyor. Kanlıcayı, Hisarı, Kandilliyi, geçe rek Vanıköyüne geldik. Denizde, pul pul işlenmiş siyah bir kadife gibi du- ran bu ilerlemiş gecenin mehtaplı yü zünü uzaktan bir daha, doya doya seyrttikten sonra, yerli yerimize çe- kildik. Salâhaddin GÜNGÖR Denizlide ilkmektepleri bitirenler Denizli, (Tan), — Bu sene ilk okullardan merkezde 182 talebe mezun olmuştur.. Yukarıki resim, Gezi M. Kemal mektebinden bu sene diploma alan talebeyi gösteriyor.

Bu sayıdan diğer sayfalar: