5 Alman donanması: kuvvetleniyor .——.... ..—....... |... ... Hitlerin önünde yapılan büyük deniz manevraları mi Keşşaf kola Bayrak 18 Haziran 1935 senesinde akdedi- len Alman - Ingiliz deniz mushedesi İlk defa olarak Almânyayı Versay Anlaşmasmın vazetmiş olduğu tah - didattan kurtarıyorda. Bu anlaşma Almanyayı İngiliz donanmasının mecmuu tonajmın e 35 nisbetinde bir donanma temin ediyordu. Tabii Almanlar fırsat kaybetmeden anlaş- manın kendilerine bahşettiği haklar- dan istifadeye kalktılar. Emsali görülmemiş bir faaliyetle yeni gemi ler insasina koyuldular. En kısa müddet zarfmdan azami-tonajı ik - mal etmek istiyorlar, Halihazırda bile Alman donanma- #ı birçok modern, kuvvetli ve tahrip kâr yeni gemileri ihtiva etmektedir. Her biri 10,000 tonluk, “Deutsch - land” “Amiral Schecr” ve “Amiral gemisi nden aldıkları Graf Spce” den sonra simdi. 26,000 tonluk iki yeni gemi inşa edilmekte dir. “Cep harp gemileri” tesmiye edi len 10,000 tonluk üç kruvazörler gibi bu iki 25.000 tonluk yeni gemilerin topları da 11 pusluk olacaktır. Al - manyanın bunlardan maada 5 tâne 6000 tonluk kruvazörü vardır: “Nü- renberg” “Laipzig” “Könisgberg” “Karlsruhe” “Köhn” ve "Emden” ki bu yalnız 5,400 tondur. 8 pusluk topları muhtevi olarak iki 10,000 ton telsizle İluk kruvazör de. hali İnşaadadır Bir tayyare gemisinin de projesi ya pılmıştır. Hali hazırda Almanya her b herbiri 1625 olmak şartile yeni 16 muhrip daha inşa edilecektir. 750 İtonluk iki ve 250 tonluk yirmi tah- biri 800 ton olan 12 muhribe ilâve » | telbahir inşa edilmiştir bile, 500 ton- talimat a hareket | luk 6 tane daha da tersanededir. göre ediyorlar. Bütün memlekette büyük bir se - vinçle karşılanan bu yeni inşaat ve yeni donanmaya büyük ümitler bağ- İanmıştır. Sabık bahriye zabit ve ef- radından müteşekkil olup 60,000 aza sı olan bir Donanma Cemiyeti mem leketin her şehrinde donanmaya kar 31 bir şevk uyandirmağı. çalışamk- tadır. 18 Haziran 1935 senesinde akdolunan Alman - İngiliz anlaşma- | sı münasebetile yazılar neşreden Al man matbuatı Almanyanın İngiltere ile bahri rekabetten vazgeçmiş oldu ğunu işaret etti. Fakat.bu vaz; pa resimler Hitlerin son Al - man donanmasının manevralarma İliştiraki esnasında alınmıştır. Deutschi la nd kruvazöründen bir tayyare Fransız meclisinde Kiap'ın meb'usluk mazbatası feshedildi Paris, 3. (A.A.) — Mebusan mec- İisi, gürültülü bir celseden sonra 193 reye karşı 282 rey İle Klap'm inti- habmı feshetmiştir. Bu celsede söylemiş olduğu bir nu- tukta Kiap halkçılar cephesine ve| bilhassa komünistlere şiddetle hü- cum etmiştir. Mumaileyh, bu nutkunda şöyle de- miştir ; “ Meclisten çıkıp gideceğim, fa- kat gitmeden evvel iki entemasyo- nalin mümessilleri ve onlarin şerik- lerine şu sözleri (söyliyeceğim: Ha- 'karetlerinize, tehdidlerinize rağmen bütün kuvvetimle sizinle o mücadele edeceğim. Çünkü sizleri Fransanın ve Fransızların en büyük düşman- arı addediyorum. Sabık polis müdürünün dostları, mumaileyhi, Lasteyril'in vefatı yü- günden inhilâl eden on altmolar- rondisman mebusluğuna namzet göstermek tasavvurundadırlar. il Mini Yunanistan Almanyadan harp levazımı satınalıyor Atina, 3 (Tan) — General Marko- nun riyasetinde fenni kitaata men - sup yüksek sübaylardan mürekkep bir heyet dün Almanyaya hareket et miştir. Bu heyet Almanyanm ber türlü harp malzemesi ve cephane İ- mal eden fahrikalarmı ziyaret ede - rek tetkikatta bulunacak ve bu tet- kikatmı bir rapor ile hükümete bil - direcektir. Yunanistan müdafaa meclisi de bu raporu esas tutarak ordunun teç- İ bizi için icap eden her türilü malze meyi Almanyadan satım alacaktır. Bu heyete mütehassıs olarak ma- iye müşavirleri de iştirak etmekte - Başbakan Baldvin istifa etmiyeceğini söyledi Londra, 3 (A.A) — Londra Sit si muhafazakârlar cemiyetinin yü güncü yıldönümü münasebetile vel len ziyafete bir nutuk söyliyen Bald yükseliyor. Avusturyada Habsburglar şimdilik günün meselesi değil Viyana, 3 (A.A.) — Federal mat- buat burosu şefi Ludvig, gazetecile- re beyanatta bulunarak Habsburg'la İrm saltanat makamma gelmelerinin günün meselesi olmadığını söylemiş» tir. Mumaileyh demiştir ki : Suşnig, Avusturya siyasetinin İs- tlkameti ne olduğunu bir çok defa- lar söylemiş ve Avrupa hükümetle- rine de bu istikamette hiç bir deği- şiklik yapılmayacağı bildirilmiştir. | : Yunanlstandaki isyan havadisi tekzip ediliyor Atina, 3 (Tan) — Ahali Partisi yısile ordudan çıkarılan sübayların Makedonya ve Trakyada bir isyan çıkarmağa hazırlandıkları hakkmda İ Mavromihalis yaptığı beyanatı So - foklis Venizelosu kat'i olarak tekzip İ etmektedir. Diğer taraftan sübaylar İda bu beyanatı protesto etmişlerdir. vin, yakında istifa edeceğine dair İ şayiaları tekzip etmiştir TAN menin kaidelepinde e dslr lâlet etmediğini de hatarlattı, Bu #a- umumi heyeti içtimamda isyan dols- | SAĞLIK <———— ——— ÖĞÜTLERİ Venüs tipi Oyle olacağını tahmin etmek pek te güç deği Okuyucularımızdan saym bir bayan, geçenlerde burada yazdığım güneş ve ay tiplerinin. va- sıflarını okuduktan Sonra, aynasında kendi halini tetkik etmiş, kendisini o iki tipten hiç birisine benzeteme- İ miş. Gönderdiği bir mektupta -kendi tipini bulabilmek için. insan tipleri- nin ötekilerini de soruyor. Tabildir ki okuyucumuzut hatırını kırmıyacağım. Zaten, eski zaman müneecim hekimlerinin ayırmış ol dukları bu insan tipleri vakıa elifi e- lifine doğru geyler değildir. Fakat her ne de olsa uzun uzun asırlarca müşahede üzerine ayırt edilmişler dir. Yıldızlarla münasebetleri olduğu fikri ispat edilmiş değilse de; her ti- pin dahili guddelerin çıkardıkları maddelerle - münasebetleri (o olduğu yavaş yavaş meydana çıkmaktadır. Sonra da her tipin hangi hastalıkla. ra istidadı olduğu yine müşahede Ü- zerine tesbit edilmiş (olduğundan, herkesin kendi tipini anlaması sade- ce bir eğlence de değildir. Insan hangi hastalıklara istidadı olduğunu anlaymca kendisini o hastalıklardan İdaha iyi korur. Onun için siz de, o- İ kuyucumuzun hatır için, birkaç giln dâha insan tiplerini dinlemeğe ia bamnül ederseniz büsbütün zararlı çıkmazsmız, diye sanıyorum... Venüs tipinde olan insanlar, adın- dan da anlaşılacağı Üzere, sabah yıl. dızı gibi güzel insanlardır. Boyları | ortadan biraz uzunca, etleri inde ve | yumuşak,derileri beyaz ve pembe 0- lur. Omuzları dar ve biraz düşüktür. Göğsü de dar fakat etli olur, Kadm- larda göğsiin Üzerindeki yuvarlaklar saf ve beyaz renktedir, derinin sra- sından mavi mavi kara kan damar- ları görünür. Bel ince, kalçalar yük- sek, ayak bilekleri incedir. Eller ve ayaklar kilçük olur. Kolları heykel yapanların en ziyade beğendikleri kollardır; hele dirseklerinde çukur- lar olması... Gerdan bu tipteki kadınlarda dol- ve yuvarlak olur. C 8 Üzerin- deki yuvarlaklar da birer elma gibi Ordu, imar Karadenizin dalgasız (günlerinde durgun bir gölün köşesini andıran Orduya tam gece yarısında gelebil- dik. Şehrin dört bir tarafından dö külen elektrik ziyaları durgun deni- zân derinliklerine kadar akisler ya- pıyor ve bu sükünet arasmda yalnız etrafımızı saran motör ve sandelci- ların gürültüleri duyulabiliyordu. Sandalcı dedim de hatırıma geldi. Bir yaz günü İstanbuldan kalkıp ta İ şöyle bir Hopaya kadar vapur seya- hati yapmak, deniz havası almsk he- I vesine kapılırsaniz ve bu voleuluğu- nuzda uğradığnız iskeleleri de bir " kere çıkıp görmeği arzu ederseniz, yalnız kayık parası olarak yirmi li- rayı gözden çıkarmak mecbüriyetin- de olduğunuzu. bildirmek İsterim Her iskelede gerçi bir fiat listesi var. Kiminde altmış, kiminde yetmiş beş ve bazısında da kırk kuruştur. Fa- kat bütün bu küsurat, neticede bir raz da fazla yabancılık takınırlarsa yandıkları gündür, - kendilerini Obu felâketten kurtaracak yalnız cebin - olduğundan gerdanla göğüs bir ara- da, güvercin gerdanile göğü üşür yasli Külleri ve çukurlu. Tülmez. Yanaklar küç Alın düz, geniş, ve derisi arasından gök renginde damarlar (o görünecek kadar şeffaf, gözler büyük, şen, 1 lak, bakış sevimli ve aşk arar gibi. Göz bebekleri iri iri... Bir çoklarında bir göz ötekinden biraz büyük olur. Göz kapaklarının da derisinin arasın dan damarlar görünür ve sik sık açı lıp kapanırlar.. Kirpikler birbirlerin- den epeyce ayrılmış, uzun, kalın, her yeri bir ok gibi..Burun zarif, yuvar- İlak, etli, burnun ucu yuvarlak, - bü- run delikleri genişçe. Ağız ufak, du- ! mifoalâğası? olmakla beraber (e iyice belli olur. Alt dudak hafifçe ileriye | doğru çıkık, parlâk kırmızı renkte... | Dişler beyaz düzgün, diş etleri pem- be renkte... Çene etli, yuvarlak ve çukurlu... Kulaklar küçük, bükük, İ kırmızı renkte... Saçlar siyah, uzun, dalgah.. Fakat bazılarında kıllar mlbalâğasıyla çikar, Kulakları bile doldurur... Kaşlar kalınca olur. Ahlâk bakımından, biraz tembel olurlar. Yatmayı ve hayal kurmayı severler. Çok yemekten hoşlanmaz- iar. En büyük düşünceleri kendileri- İ ni sevdirmektir. Onun İçin en o meş- hur artistler, hatipler hep bu tipte 0- Turlar, Hastalıklarma gelince, en büyük dertleri şişmanlamaya istidatlarıdır. Çok hareket etmeği aevmediklerin- den kendilerin! dalma yorgun duyar- lar. Bulaşık hastalıklara çabuk tutu- turlar. Dahili guddeleri çabuk bozu- lur, Hele kadınlarda yumurtalık ve rahim hastalıklar da çoktur. Boğaz, burun hastalıklarile adenit hastalığı da en ziyade bu tipteki insanlarda olur. Lokman HEKİM ' Fransa-İsviçre hududunda müdafaa tertibatı Paris, 3 (A.A) — “Senato ordu komisyonu, hedefi Lyon olacak her hangi bir taarruza karşı koyabil- mek maksadile, Fransa - Isvicre hu dudunda yapılmış veya yapılabilecek Fransız müdafaa mevzileri hakkım- da tahkikat yapılmasına karar ver- miştir, deki cüzdanlarıdır. Meselâ yolculu- 1e ben: | Bumun: bir. köşesinde husuf mu, kü- suf mu birisinin tutulmasına merak mA kemik Ür im nındaki arkadaşile bizim sahillerden birinde tetkik etmek için karaya ç- kıyordu. Bir kaç çanta ve kendilerin den fbaret yükün, vapurun merdi- veninden karşıki yüz metrelik kara- ya ayak basmaları tam yedi firaya hallolmuştu. Adamcağız bu nakliya- ın azameti karşısmde verdiği lirale- rı kendi leylerine odarbetti, taksim etti, fakat bir türlü netice çikara- mıyarak şaşıp kalmışlı, Bu fena hareketleri gezdiğim yer- jerde bazi salâhiyetter kimselere şikâyet ettiğim zaman: » — Ne yapalım, kayıkçılara fazla tazyik yapamıyoruz. Çünkü (vapur haftada bir kaç kere gelir, halbuki İdaklar etlice, ortalarındaki ayrık | bu işten geçinen yüzlerce adam var. Neticede toplanan paralar taksime uğrarsa, adam başmâa günde yirmi kuruş bile düşmüyor.,, Adamcağızm dediği doğru, fakat 0-#€hir yanılıp ta bir gün hepsi bir- İden sandalcılığa heves etse, i başima aynı miktar hisseyi muhafe- İza etmek için bu yüz metrelik mesâ- feyi iki klirek üzerinde geçmek an- cak beş liraya patlıyabilecektir. Bu sebepten herhalde bütün — iskeleler, bu işin heveskârını azaltarak fiatla- rmı düşürmeleri lâzımdır. Hel& ya- aynı şehirlere gelip giden çoğalabil- sin. ... “— Kirk sene kadar evvel beledi- ye reisi olan Felek zade Süleyman E- fendi, bir akşam birbirine girift olan çarşıya bir kibrit verdi ve yaktı, Bundan sonra şehrin plâninı bir Rus mimarı hazırlıyarak şimdiki güzel Orduyu meydana getirdi.,, Arkadaşmım verdiği bu tafsilât- tan sonra şehri gezdim. Kırk o sene evvel yapılan bu plân, Orduyu geniş caddeler ve muntazam sokaklara taksim etmiş, halk bu plândan baş- ka yeni hiç bir şey görmemislerdi. Bir boydan diğer bir boya devam eden düz çarşısından sonra birden- bire kenardaki tepeye biriken evleri, yilksekten deniz kenarına doğru bir- biri üzerine sıralanmışlardı. Bütün çarşı bir plâj kulübeleri şeklinde ö- nünde uzanan kumluğun arkasına saklanmışlar fakat havalar da henüz ssınmadığından bu güzel kumlukta kimseler yoktü. Lokantasında, kahvelerinde masâ- nızım civarına düşen her toplulukta duyacağmız mevzu nihayet bir fm. Hiranm içinde allolur. Çıkanlar “bi-| şahıs | bancilara bu muameleler daha ziya- | de kolaylıkla olmalıdır ki, her zaman | 4-1-986 xe MEMLEKET MEKTUPLARI bakımından çok geri kalmıştır Hiç bir kazaya otomobille gidilemediği gibi, deniz üzerin- den motörle münakaleyi temin etmekte mümkün değildir Ordunun Adayı andıran köşesi dık piyasasına dayanıyor, caddele rinde dolaşırken yolunuzun nihaye- ti, çatırdısı eksik olmıyan bir fındık fabrikasında ikmal ediliyordu. İşte İ hareketler bu iskelenin serveti ve zenginliği idi. Salâhiyettar kimese- lerden aldığım mâlümata (nazaran geçen sene yedi milyon altı yüz sek- sen bin kilo kadar tutan fındık istih- salâtınm, bu sene dokuz milyonu a- Şacâğı tahmin edilmektedir. Bu a- yn nihayetine kadar sam esmezse bu yüksek miktar Orduyu sevindi- recektir, İ Ordunun büyük fındık tüccarları mallarınm hemen ekseriyetini Ham- burg yoluyla Almanyaya yollamak « tadırlar. Kendilerinin çok iyi müşte- rileri olan Polonya, Yugoslavya, Bel- çika, Fransa, Macaristan ve Avus- turyaya klering o müahedelerinden dolayı mal göndermiyorlar. Yeni kombinezonlar temin edildiği takdir. de, Ordunun erkardığı fındık, kapış kapış dünya piyasasına taksim ola- bilecektir, Gezdiğim, gördüğüm vilâyetler a- rasında güzelliği bertaraf, imar nok- ei dahilinde! m hiç birine yol olmadığı için otomobil seferleri yapı- | Jamıyor, hattâ deniz üzerinden mo- tör bile gitmiyor. Şu halde buranm kazaları arada erine haber getirecek hayvan üzerindeki posta tatarından veya arada bir karanlık» ta ışıklarını gösterebilecek vapurdan başka temas vasıtaları yok gibidir. Yanındaki komşu merkez (Giresun İ le güzel havalarda gidip gelme olur- muş, fakat benim bulunduğum gün- lerde köprliler yıkıldığından “ gidile- İmiyordu. Bu şehrin yalnız kısmından değil, telefondan da yüzü gülmemiş- tir. Trabzon, Giresunla her zaman konuşması elzem olan bura tüccar- ları, iglerini ancak telgrafla yapabil- İ mekte ve bu vaziyetten de kendileri- ni fazlaca müşküllere sokmaktadır- lar. Şehirde mevcut bir elektriği, bir de Bay Nazif zamanında gelebildiği için aynı ismi taşıyan Nazif suyu vardır. İşte bu iki varlık kırk sene İ evvel yapılan plânm üzerine konan yeniliklerdir. yol * Şehri gezerken akşam olmuş da- ha etraf fazla kararmamıştı, kuv- vetli bir düdük etrafı çınlattı, acaba bir vapur mu geldi diye sahile göz- lerimi götürmek istedim, fakat mih- mandarım: “«— Vapur değil, elektrikler yanı- yor.,, dedi . Meğer bu şehrin ışığa kavuşması düdükle haber verilirmiş. Saatime baktım tam 18.5, bütün evler ampul- lerini yakmağa başladılar. Sahilin kenarındaki gölgesiz parktan güneş çekilmiş, herkes hava almak üzere sıralara dökülmüştü. Karşıdaki be- lediye' binasının dıvarma asil bulu- nan eski oparlör iskeletinden de dü- dükle beraber müzikle karışık hıri- tılar işitilmeğe başladı. Bizde bu parayit yağmuruna kendimizi kaptı- rarak akşamm &y ışığına kadar parkın geniş sandalyelerinden vücut- larımızı kurtaramamıştık . Sırada oturan genelerden biri da- yanamıyarak seslendi: — Allahaşkma Bay gazeteci, şu şehire hiç olmazsa muzikasını duyu- | rabilecek bir radyonun gelmesi için olsun yaz... Salt ÇELEBİ