——— 20 » 6 « 936 —— Baldvin kabinesi istifaya çağırıliyor Loid Corç, zecri tedbirlerin ılgası cılçcıklıkhr diyor (Başı 1 incide) içinde söz söylemiştir. Her taraftan yükselen nidalar kâğıt ve gazetele- tin buruşturulmasından — çıkan ses- ler, nazırlarım sözlerinin ikide birde inkıtaa uğratılması Mmebusların na- sıl asabi bir halet içinde olduklarını pek iyi gösteriyordu. Eden, “Hükümet, Habeşistan me- selesinde evvelce takibetmiş olduğu hattı hareketten dolayı hiçbir veç - hile müteessif değildir.,, dediği Za- man muhaliflerle ekseriyet arasın- da ciddi hadiseler çıkmış ve müza- keratın on beş dakika tatil edilme- sine mecburiyet hasıl olmuştur. Hariciye nazırı, nutkunu bitirdiği zaman muhalif amele fırkası namı- na söz söyliyen Arthur Greenvood, gerek Eden'e ve gerek hükümete karşı şiddetli hücumlarda bulunmuş tur. M Greenvood, demiştir ki : — Hükümet, intihabat ynpıldığı Bırada yaptığı vaidleri tutmamış ve Tngiliz tarihinde en büyük siyasi İ- haneti irtikâp etmiştir. Mumaileyhten sonra Lloyd Geor- ge, söz almış ve hükümete karşı da- ha şiddetli hücumlarda bul tur : Milletler Cemiyetinin cephesi he- nüz bozguna uğramamıştır. Eden, Cenevreye bu işi yapmak, bu cephe- yi bozguna uğratmak için gidiyor. Kendisi Cenevreye Milletler Cemi- yetini ezmek, parça parça etmek i- çin gidiyor. Bu işi başka birine bırak masını çok arzu ederim, Lloyd George, Milletler Cemiyeti mukavelenamesinin derpiş etmekte olduğu bütün tedbirlerin tatbiki hu- susunda Fransa'nın İngiltereye mü- zaheret etmeğe hazır olup olmadığı- nı sormuştur. e Eden şu cevabı vermiştir: — Yeni Fransız hükümeti erkânı fle bir çok defalar görüşmek fır- satımı elde ettim. Fransız ricali, zec- ri tedbirlerin kaldırılması esele- “* LEON BLUM lâh tutan herkes silâha sarılacak- tı. Almanlar nutku müsait karşıladılar Berlin, 19: (A.A,) — Eden'in A- vam Kamarasındaki beyanatı, Al- man matbuatıi tarafından müsait bir surette tefsir edilmektedir. Gazete- ler, şu noktaları kaydetmektedirler: 1.— Zecri tedbirlerin muvaffaki- yetsizliğe uğramış — olduğunu itiraf edilmiştir. 2— I.ngılten' filosunun bir kis- mını devamlı surette Akdenizde bu- lundurmağa karar vermiştir. Bu ka- rar, İngiltere'nin Almanyanın sulh- perverane niyetlerine itimadı oldu- ğü suretinde tefsir edilmekte ve Stressa cephesine indirilmiş yeni bir darbe sayılmaktadır. 3.— Milletler Cemiyetinde yakın- da bir takım — reformlar yapılacağı bildirilmiştir. 4.— Rhın mıntakasının yeniden &inde önayak olmağa- hazır olma- dıklarmı soyledıler ve Ingiltere hüs geee et bi ü en zu etmekte olduklarmı bildirdiler. Yalnız Fransa hükümeti, bana gimdiki zecrt tedbirlerin muhafaza- sBını mı yoksa yeni tedbirlerin tat- bikine müzaheret etmesini mi arzu etmekte olduğunu sarih surette bil- dirmedi. Lloyd George, şu mukabelede bu- lunmuştur: D — Zecrf tedbirler tatbik edildiği zaman harp tehlikesi azalmış idi. Büyük Ingiliz harp filosunun İtal- yanlara: karşı koyamıyacağı gibi i- nanılmaz bir söz sarfetmeğe imkân tasavvür olunabilir mi ? Bizim do- nanmmız, halihazırda her ihtimale * karşı mükemmel surette hazırlan- mıştır. İtalya müstesna olmak üzere bü- tün Akdeniz devletleri size müzahe- ret etmeğe hazır idi., Buna rağmen siz kaçtınız. Bundan sonra Lloyd George, gür- leyen bir sesle ve kollarını Eden'e ve kabine erkânıma doğru uzatmış ol- duğu halde şöyle demiştir: — * — Bu gece alçakçasına teılım ol- duk... alçaklarda işte burada!... Muhalefete mensup bir çok me- buslar, Baldvin'den bu suallere he- men cevap vermesini istemişlerdir. Başvekil, şöyle demiştir: — Eğer İngiltere, het hangi bir tehdide maruz kalmış olsaydı eli si- (TAN) m Polis Romanı: 12 Kapı silâhland bir emrivıki ol- duğu tehvin adikmistir i B.— İstikbaide yapılncak sulh- perverane mesaiye iştirake Alman- yada davet edilmiştir. Fransız Kabinesinin Toplantısı Paris, 19.(A.A.) — Kabine, zecri tedbirler hakkında görüşmek üzere bu sabah toplanmıştır. Fransanın bu meselede Milletler Cemiyetince ittihaz edilecek her türlü karara ha reketini tevfik etmesine karar veril- miştir. Önümüzdeki çarşamba günü me- busan ve âyan meclisleri, Delbos'un beyanatından sonra haricf siyasete dair müzakerelerde bulunacaktır. Habeşistanın Londra elçisi bir beyanname neşretti Londra, 19 (Tan) — Habeşistanım Londra elçisi dün akşam bir beyanna me neşrederek: Garbi Habeşistanda, müstakil bir hükümet bul ğ marasındaki beyanatı şimdiye kadar Avam Kamarasında bir İngiliz dış bakanımın yaptığı beyanatların en u- tandırıcılarından biridir. İşçi partisi ıılcıdıloyo başlıyor Londra, 19. (A.A.) — İIşçi partisi hafta tatilinde zecri tedbirlerin kal- dırılması aleyhinde bütün İngiltere- de şiddetli bir mücadeleye hazırlan- maktadır. Maamafih bu sabahki gazetelerin ekserisi mesai günü Avam Kamara- sında yapılacak itimat reyinde hü- kümetin büyük bir ekseriyet temin edeceğine muhakkak nazarile bak- maktadır. Aydın meyvacıları bir cemiyet kurdular Aydın, (TAN) — Aydın meyvacılar ve sebzelecileri bir birlik kurmuşlar, dün-"ilk toplantılarını Halkevi salo - nunda parti ilyönkurul üyesinden Raif Aydoğdunun — başkanlığında yapmışlardır. Bu toplantıda kurumun nizamna- mesi kabul olunmuş ve yönetim ku- rumu.seçimi yapılmıştır. Yönetim kurumuna, Feyzi Hüsnü, İbrahim, Hasan, Vehbi, Nizamettin ve Emin seçilmişlerdir. Poliste Bir çoçuk, bıçakla arkedaşını yaraladı Beyoğlunda Alacamescit sokağın- da oturan Aliyenin beş yaşındaki oğ- lu Yusuf, sokakta çocuklarla oynar- ken İsmail isminde bir çocuk ile ara- larında kavga çıkmıştır. İsmail, eli- ne geçirdiği bir bıçaklâ Yusuf çocu- ğu yaralamıştır. Arabayı devirdi, kendisi altında, kaldı Dün gece Kayışdağından geçen arabacı Garbis, sarhoş olduğundan arabağmı devirmiş, altında kalarak yaralanmıştır. Fasulyeden zehirlenmiş İstanbul Postahanesi müvezzilerin den Orhan, dün Kemeraltında aşçı Eminin dükkânında taze fasulye ye- miş, zehirlenmiştir. Orhanın hayatı tehlikede görüldüğünden hastahane- ye kaldırılmıştır. Davutpaşada ev soyan hırsızlar yakalanıyor Geçen hafta Davutpaşada on evi soyan hırsızlardan İsmail ile Acem Abbas dün yakalanmışlardır. Bunla- rın çaldığı mücevherler, karyola ta « kımları, gramofonlar, sattıkları yer- bu hükümetin askeri ve sivil teşki - lâtları olduğu ve bütün bunların İm- paratora merbut ve sadık oldukları- nı söylemiştir. Utandırıcı bir beyanat Kap, 19 (A.A.) — İngiliz hükümeti nin zecri tedbirlerin kaldırılması hak kında kararı Cenubi Afrikada çok fena karşılanmıştır. En nüfuzlu gaze te olan Kap Times diyor ki: Eden'in dünkü İngiliz Avam Ka - arkasında bir clinayet! konan küçük bir tahta parçasını da yerine koymağı ihmal etmedi, Lâboratuvarda kalmış olan kısım Amiri, anahtarı kilidin Üüzerinde iki defa çevirdi ve cinayet poli- Michel Herbert - Eugene Wyl lerde bul k geri alınmaktadır. Arkadaşları da ele geçmek üzeredir. TAN F — — NOTLAR İnsa nlar- Hayvanlar ği kabiliyet ve temayüllerden insan- lar, hayvanlardan teferrüt ididasile ve gururlarının körleştirdiği zekâlam| rile, kendi paylarına düşenlerini ih - mal etmişler, dumura uğratmışlar, tabiat kanunları aleyhine harekete geçmişlerdir. “Biologie,, âlimleri, bu hareketin yanlışlığını, beşeriyetin beden kabi - liyetinin azaldığımı, tereddi ettiğini görüp, ona iptidai çevikliğini, kuvve - tini, mukavemetini iade, vücut ile ze- kâ arasında bir müvazene temin et - mek için spor, çıplaklık, tabiate dö - nü$ nazariyelerini ileri sürüyorlar. Bu, fasit bir daire içinde döne dö- ne hareket noktasına avdetten başka bir şey değildir . Bütün dünyada, vücutları mütena- sip acaba kaç kişi vardır? Sağlam insan nisbeti nedir? Zannetmem ki, yüzde onu bulsun. Halbuki hayvanla- Ta bakmız, içlerinde - ehlileşerek kıs- men insanlaşmışlardan o0 da az bir kısmı müstesna - hiç çarpuk çurpuk, göbekli olanı var mıdır? Bu manza- ra karşısında hayvanlardan teferrüt iddiamız, zekâ nahvetimiz nekadar gülünç kalıyor, ve hâlâ zeki olmıyan birisini kasdettiğimiz zaman ona “hay van,, diyoruz. Acaba hayvanlarda zekâ yok mu? Geçen gün okuduğum bir tetkik bana bunun aksini gösterdi: Pariste, henüz ominbüsler devrin- de, bir yokuşu çıkmak için, yokuş ba- şında üç tane yedek at bulundurur - larmış. Ominbüs gelince, yedek at - lardan ikisi almır, öne takılır, yokuş çıkılırmış. Fakat yedek alman iki a- tın daima ayni iki at olduğu görül - müş, üçüncüsünün hiç arabaya ko - şulmadığı farkedilince, meraklı biri- si tetkik etmiş. Uç yedek attan birisi, uzaktan omni büsün geldiğini görünce, hemen, his- sedilmeyen bir hareketle, gidip, üçün cü yeri alırmış. Ominbüs gelince, ara- bacı iner, gelişi istikametinde kendi - sine en yakın olan iki atı arabaya ko- şarmış. Böylece üçüncü at angarye - den mütemadiyen kurtulurmuş. Buna zekâ denmez mi? Rusyada da, karga avcısı, karga - ların hesap bildiğini, tetkik neticesin- de, görmüş, kargalar, bu avcıyı tanı- yorlarmış ve uzaktan geldiğini görür görmez derhal kaçarlarmış. “Avcı, kargaların sık sık geldikleri bir tarlaya gidip, orada bir kulübede bekler, oradan vururmuş. Bir gün, on ları şaşırtmak için, yanına bir arka- daş almış, kulübeye beraber girmiş - ler, sonra arkadaşını çıkarıp gönder- miş, kendisi kalmış. Kargalar kulübeye iki adam girip, bir adam çıktığını anlamışlar, dön - memişler, Ertesi gün, avcı iki arkadasile git- miş. Kargalar kulübeye üç kişi girip, iki kişi çıktığını yine farketmişler. Fakat avcı, kulübeye üç arkadaşile gidin onları geri gönderince, karga- lar içeri dört kişinin girip üç kişinin çıktığını anlay şİ: r ve kurşunlarına hedef olmak üzere, onu gitti sanarak, tarlaya dönmüşler. Demek kargalar dörde kadar sa - yıp cem ve tarh ameliyesini biliyor- lar. bu kadar bile hesapşbilmiyen birçok İnsanlar tanırım . Fikret ADİL Kasığından yaralandı İnhisarlar idaresi marangozhane- «sinde çalışan Mehmet, dün öğleden sonra çalışırken makinenin kütüğü fırlamış, kasığından yaralamıştır. İki elini makineye kaptırdı Şişlide bir yağ fabrikasında ame- Leprince cevap verdi: — Bu kapıyı açarak... Kısım âmiri: — I;tz ılrndl buldun! dedi,. Fakat i muhakemeniz kadar sinin işiteceği bir sesle: — Saçma! deli saçması! dedi. Le- prince, yavaş yavaş vestiyoli geçtik- ten sonra diğer yoldan tahkikat he- yetinin yanma geldiği zaman, ol - dukça sıkımtılı bir süküt anı oldu,. Mösyö Faverelle polise istihfaf - kâr bir göz attı ve alay ederek: — Şüphesiz ki, siz bize katilin bu kapalı kapıdan kaçıp gitmiş olduğu- hu ispat etmek istiyorsunuz? dedi. Ve şayanı hayret bir sükünetle, mantıkt? bir neticeye bağlamak için, şunu da ilâve etmelisiniz: — Katilin arkasından ölüm kapı- yı kapamıştır. Tahkikat heyetinin h Faverelle'in alayma gülmekten ka- tıldılar. Leprince de güldü, fakat belki başka sebeplerle gülüyordu! Müddeiumumi Martet'e dönerek, hadisenin kapandığıma işaret eden bir eda ile: epsi, Mösyö le Hasan, iki elini makineye kaptır- — Haydi, dedi, şimdi ciddi olarak konuşalım. Sizin fikriniz nedir? Mösyö Martet cinayeti, tasavvur ettiği şekilde anlattı: Hakikat meydanda, Katil,, hariç- te etrafı kolluyordu. Evin önündeki küçük bahçedeki çitin arkasına sak- lanmıştı. Buradan, odanın içinde o- Janı biteni, açık pencereden görü- yordu. Saat onu yirmi geçe, hasta- nn yanında bulunan en son kimse- nin, yani madam Vignon Marcellet- nin çekildiğini gördü. Biraz daha bekledi. Kapımın madam Marcellet tarafından kilitlendiğini duydu. Ev- vin alt katındaki bütün elektriklerin geçti. lmdddumuml etrafıma bir göz — Burıyı. kadar tamamen muta- bıkız, değil mi? Dedi ve Leprince'e dönerek: , — SBiz de ayni fikirdesiniz zanne - mış, yaralanmıştır. Hastahaneye kal dırılmıştır. Bir araba parçalandı Dün Üsküdarda Kısıklıdan geç - mekte olan İsmailin idaresindeki arabaya vatman Halidin idaresinde- ki beş numaralı tramvay arabası çarpmıştır. Çarpışmada araba par - çalanmıştır. İnsanca bir zayiat olma mıştır. derim, Diye sordu. Leprince tebessüm etmekle iktifa etti. Mösyö Martet devam etti: — Katil odaya girdiği zaman, sa- at tahminen on bire çeyrek rırdı İçeriye, pencereden atlıyarak “gir- mişti. Fakat bu işte kendi bir [ Güneş -Dil I Güneş - Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri VI Eridu ve Ordu yer isimleri: Sümer sitelerinden — herbirisinde bir zigurat bulunduğunu biliyoruz. Bunlarm en eskisi Eridu'da yapılmış olanıdır. Zaten Eridu sumerin en es ki bir şehridir. Bagra körfezi kıyı - sında geniş bir sahada ve dağınık 0- larak yapılmıştı. Suru ve çarşısı yoktu. Çamurdan ve gelişigüzel ya- pılmış hafif evleri biribirinden uzak tı. Halk henüz bir şehir ve mabet zapt ve raptı bilmiyordu; hususi Allahlarının adı enki, ank veya ea (1) idi. Gök ve güneş tanrı adı- na bir de müşterek mabet lâzımdı. Onu yaptılar (yedi bin yıl önce) bu ilk Sümer kulesi, Eridu ziguratı idi. Eridu gerçekte nasıl söyle- niyordu ve ne ifade ediyordu: Alimler, Eridu biçiminin Akatça olduğunu ve asil sümercesinin (uru- dug) olduğunu söylerler. Ephraim'a göre, speiser'in bu kelime hakkında- ki mütaleası şudur: Eridu Sümer dilince site manası- nı lâyikile ifade ettiği şüphesiz olan eri ve lehçe farkı ile uru ve daha doğrusu urudu'dan olmadır (2). Bu eski has ismin bugün Karadeniz sa- hilinde güzel bir sahil şehri olan or- du ile alâkasını araştıralım: Eridu'nun Sümerce urudu ve u- ruduk biçiminde telâffuz edildiği ve site demek olduğunu öğrendik. Bir de lügat manasını arıyalım: Sümercede; H. De Barenton'a gö- re (3): Uri — mesken Uru — temel, kaide Uru — Şehir, mahal, kapı Urugi, urugal — mezat. demektir. Deimele göre sümerce: Uru — temel atmak Urgu — konak, karargâh, depo Urda — harp Uru — barındırmak, sığındırmak, barmacak yer Uru — İmar etmek, bina yapmak Urumu — Mabet, kule Başka eski dillerde de aym mana- larr bülüyoruz: * Lenorment'a göre: Akatçada uru — şehir Protom&d — vuru-n — memleket, yer, toprak Mordivien voş, oş —— memleket, yer, toprak “Mordivienler Şarki Rusyada otu ran Fin cinsinden bir kavimdir.” Ostyak voş — memleket, yer, toprak Vogul voş — memleket, yer, top- rak “Vogullar Ural Altay cinsinden bir kavim olup Rusyanm topolsk ve Pern vilâyetlerinde otururlar.” Macarca var — şato Türkçe yer — Tatarca urun (4) Fars denizi kıyısmdaki bu Eridu veya urudug ile Karadeniz kıyısın - daki bizim Ordu arasında hiçbir ba- kımdan fark foulunmadığını iddia ediyoruz. Kelimenin telâffuzuna ge- lince: bizim Ordu dahi bundan ya- rım asır önce Ardu ve Urdu biçim- lerinde de yazılır ve söylenirdi. Ön- celeri bizde de Ordu'nun ifade etti- ği varlık başka idi. Askeri bir kad- roya olduğu gibi uluslar federasyo- nuna ve onların yurt tuttukları ça- dırlı ordugâhlara da ordu denirdi. O zamanki manayı iyice izah edebil- diği için Webster's dictionery'nin ordu veordi kelimeleri karşısına yazdığı satırları aynen alıyorum: dedi ki: — Katilin hattâ sıçrıyarak içeri girdiğini de kabul edebiliriz. Bir bu- çuük metre atlamak güç — değildir. Hem işi de aceleydi değil mi? Mak- tulün zili çalmasına vakit bırakma- mak icap etmez miydi? yardımcı lâzımdı. Çünkü pencere, yerden bir buçuk metre yüksekte - dir. Tahkikatımın bidayetinde, pen- cereden içeri girdiğim vakit, bana polislerden birisi yı.rdxm etmeıeydl. şah ben bile gi Adli polis müduru. istihfafkâr bir surette sözünü kesti: — Mösyö Martet, dedi, katilin de sizin gibi bir polisin yudmmı mü- racaat ettiğini zannetmem, çevik, biraz bilekleri sağlam olması.. Mösyö Martet kekeliyordu: — Fakat.., Şey... Adli polis müdiri devam etti: di_ » İçeri girebilmesi için kâfiy- Müddei mi tasvip etti: — Doğru. Fakat azizim Mösyö Martet, siz devam ediniz.. Bu efendi- lerle aranızdaki ihtilâf teferrüat ü- zerindedir. Komiser, biraz şaşkm anlattı: lidini arkadan sürdü. Zehiri bardağa koydu ve onu zorla Mösyö Vignon - Marcellet'ye içirdi. Zaten hasta ve meflüç olan betbaht, bir mukavemet Biraz |imkânmı bulamadı ve yıldırımla vurulmuş gibi, zehirin tesiriyle yıkıl- dı, kaldı. Hasta bakıcı, matmazel Blum ile madam Vignon - Marcellet zilin sesine koştular ve kapıyı kapalı buldular, Hasta bakrc#henüz maktul Şube müdürü daha ileri giderek katille boğuşurken yetiştiği için onun “Hı.yır._. Zehir olmas&m, zehir olma- “Ordüu, ordi: kamp, aslan tatarca- dır. Çadırlarda öturan Mogol veya- hut Tatar gruplarından veya sami- yelerinden bir zümre. Teşkilâtı gev- şek bulunan iptidai, çoban bir ce - maat. Bu Asyalı ordular tarihten ön ceki devirlerde Avrupayı silip süpür- müşlerdi. Hord —yurttan gelmedir. Ordu çadırlardan müre':kep bir gru pün karargâhı.” Ordu ve Avrupalı tipi ile Hord ke limesi yakın mazide neyi ifade edi - yorsa Woolley'in tarif ettiği Sümer Eridusu da ayni şeydi. Bizim Al - tımordu da onlardan başkası değil - di. Eğer Karadeniz kıyısındaki Or- du şehri bugün için bir başkalık gösteriyorsa o, zamanım ve bugünkü medeniyetin icap ve tesirlerindendir, Orada da şehirlerin ve köylerin ku- rumu genişlik ve dağınıklık esasına dayanır. *Orada da hâlâ yedi bin yıllık Eridu tanrısı ea'yı anarlar (5). İlk Sümer şehri Eridudan sonra- ki şehirlerde yapılar üst Üüste ve toptan sağlam bir sur içindedir. Halk sıkı bir din ve belediye niza - mına tâbidir. Bu şekil ve nizamda yapılmış ilk Sümer siteleri arasında en çok tanınmış olanı Erektir. Ere- kin de tanınmış bir ziguratı vardır. Anadolunun Karadeniz versasın - da ve Yeşilirmak üzerinde bulunan bugünkü Erek dahi “Tokadın Erba- a kazası” baş ucunda bir sakarat muhafaza etmektedir. H. R.TANKUT (1) Sümerce yazısı (A - A & A) idi, (2) Mezopotamian origins the Pacle porulatlon of the neer east. (3) L'origine des langue, des religiones et des peuples. (4) La langue primitive de la Chaldee et les idioms touraniens. (5) Anadolunun her tarafımda halkm ağzmda yaşamakta olan anu, abo, teha'un, ea, tu gibi interjectionlar birer Sumer ma budu idi. Onlarm her biri bir tabiat kud ret ve unsurunu temsil eder. Netekim (EA) akıl ve ferasetin tanrısıdır. . — İçeri girince, katil, odanım ki- | ruz. Deniz Yolları İŞLETMESİ Acenteleri: Karrzöy — Köprübaşı Tel. 42362 — Sirkeci Mühürdar- AM Sacle Han. Tel. 22740. Trabzon postaları Pazar 12 de Salı, Perşembe 15 de. izmir Sür'at Postası Cumartesi 15 de Mersin postaları Salı, Perşembe 10 da kal- karlar. Dlğer postalar Karabiga — Salı, Cuma 19 da İmroz — Pazar 15 de Ayvalık — Salı 19 da cuma 17 de sın.,, dediğini duyi Mösyö Fıvorelle. betbıht komise- rin sözünü kesti: — Eğer katil pencereden yavaş yavaş girseydi, Mösyö Vignon - Mar cellet, katil teşebbsünden evyel zile basabilir, dışardan koşarlar, Öödaya girebilirler ve katil cinayetini işle « meğe vakit bulamazdı. Mösyö Guillet, Mösyö Martet'ye bakarak: — İşte bu sebepten katilin çevil bir adam olduğu neticesine varıyo- Müddeiumumi: — Zannetmem, zaten bir turlü W yuyamadığı için w uyku ilâcı vermiştim ve bu ilâeı her akşam - on bire doğru alacaktı. Mösyö Brossard ıırır etti: | — İlâcı vaktinden evvel, meselâ kafısı gittiği zaman saat on buçukta almış olabilir? (Arkası var| “e AA SO MA Pai d tüi d