—— 24-5-936 Olacak şeyler TAN NOTLAR 1940 Harbi Harp tehlikesi Herkes biribirine soruyor: — Harp tehlikesi yar mı, ne der sin? Ben şaşıyorum, Hiç kimse harp i- Yazan: H. G. Welis — Ah, erkek olsaydım, hiçbir er-| Kek kadın için hayatın ne demek ol- duğunu idrak ediyor mu? Kadınlar! | bep küçük, ehemmiyetsiz şeylerle Uğraşmıya mahkümdurlar. Biz hoşa | Bitmeye mecburuz, Hayatta ciddi bir' Burette ciddi şeylerle uğraşmaya| kalkıştığımız takdirde erkekler biz den hoşlanmıyorlar. Erkekler o ka -| dar kendilerinden emindirler ki et -| Yafları göremiyorlar. Burada gö -: tümüz önünde birçok şeyler oldu -İ unu görtiyorum. Adaletsizlik! Mer- * hametsizlik. Fakirler için yapmak is- ( tediğim birçok şeyler var - vaziyeti | düzeltmek için girişebileceğim işler | Yar. Hiç birisini yapamıyorum. Bu-: hun için bütün alâkamın elbise, mü»; ©evherden ibaret olduğuna inanmağa Ye istemiye, kalbim sızlayarak gü - telleştiriyorum. Yapılacak daha o ka dar mühim şeyler var ki... Fakat hepş kendimden bahisle sizi rahatsız edi- Yorum! Biraz kendinizden, geldiğiniz | © vâsi dünyadan bahsedin. Siz de bir, mısınz? Siz de emretmiye Wişların tavrı var, Kendinizden e Minsiniz. Beni korkutuyorsunuz. Beden yapılmışsmız ki? Bizim gibi” *ten kemikten değil misiniz? Siz“ Kelmeden kendimi burada emniyette İssediyordum. Şimdi korkuyorum. | Z gelmeden evvel her şeyin şimdi-: ki gibi devam edeceği hiçbir deği- | Yiklik olmıyacağını zannediyordum. ; di ise her şey değişti. Bize ne! Yapacaksınız? ! Cabal güldü. — Halihazırdaki mesele derebeyi ne yapmak istiyor, suali ile! “vap verdi. Roksana kaşları çatarak; — Münl olmadığım takdirde sizin Na teliketamiz bir şey yapacaktır. «— Ben de zaten öyle düşünüyor. İ — Sizl öldürürse, y Saba omuzlarını silkerek ilâve et- — Gene gelip bu harplere nihayet ba; Fakat »iz öldükten #onra nasıl &elip diyebilirsiniz? yı Ç Ölsekte ölmesek te hep bir. Biz ap Bİ olduğumuz için böyle her tafta hakimiyet elde edebiliyoruz. yy fende,gerek hükümet işlerinde i İnsan lüzumlu olduğu kadar e - Sip iyetmildzir de. Işler gene devam » Yani bir insaniyet inkişaf et- , doğruyu bulmakta gecikmez ©; Anladım. Peki bizim burada uğumuz İdare ne olacak? Cabal tekrar gülümsedi, ve sanki vet bunu iktiza ettiriyormuş gibi tavırla, Maç 9 da tarihe karışacak, dedi. A. » İptidal gorül - insanlar gi- kaksana bu sözler üzerine ayağa Yakayı sir adım ileri atarak pilota 1 ve yine bir alâka ile parla- göle okşar gibi Cabalin yti- Eezdirdi. Yabancı tayyareci e > gimekten kendini alamadı. Ray Siz benim için yeni türlü bir a- dedi. e Hayır bet aa ay yala Gy yol - yalnız düşü- RE başka -, İş at Roksana Cabale yeni türlü mız” diyince çok samimi Yor, en derin hissini ifade e- » Şımarık kadın seri galebe- 5 olduğundan en müşkül- eri, en katı yiireklileri bir te ? kendine müteaddit defalar Miş bulunduğundan bu yaban İssizliğini “bir türlü anlaya- li? Nasıl adamdı bu? Onun 4 gelmiş, ona bütün içini dök- eta yalvarmıştı. Hayatını bileceğini söylemişti. Halbu- Zerre kadar yanaşmamış, . Hapishanede, pata- bir müstebidin pençesi içinde | beraber Cabalin müstakil | mesi Roksananm kadm- | İ alevlendirmiş, bütün gu | Ayaklar alta alarak bu faa iaım gurursuzlukla yen- etmişti. Maksadını açıkça çekinmedi: lbimin derinliklerinde her Ka olduğu erkekten azçok , dedi, Kadmlar arkasm- erkeklerden bütün kadm- EE 1 EE Ni MER AA A İ; ii Roksana ayağa kalktı, pilota yaklaştı, garip bir surette parlıyan gözlerile ona bakarak... Cabal Roksanaya biraz da tiksinerek bakıyotdu lar nefret ederler. ayan Bu Cabale kompliman, derebeyine reel kadının sözlerini ikinci zaviyeden görmeyi tercih etti, bu su retle kadının doğrudan doğruya ken dinden bahsetmesine mani olmak İs tiyordu. — Bu sözlerinizle Strongu kastet wek İstemiyorsunuZ ya! Cevabını verdi. Roksana sözüne devam etti: — Bu gece yine içiyor. Hiç durma dan kendini methediyor. Sonra da bana haberim olmadan ihanet edebi lecek sanıyor. Boş lâflar, boş ümit- ler. Onu düşünmiye lüzum yok! Şa- yet onu el'an seviyorum dedimse bu nu nazarı itibara almayın. Ona karşı Taksimde canlı mankenler en son | moda elbiseleri teşhir ettiler naneli Dün Taksimde canlı mankenlerle teşhir Terziler cemiyeti, bir müddetten- beri hazırlamakta olduğu moda #er- dün saat on beşte Taksim bah çesinde tertip etmiştir, Sergiye şeh- rimizin birçok tanınmış kadın ter- zileri iştirak ettiğinden bahçenin a- lafranga kısmı iki bine yakın davet- lilerle dolmuş ve oturacak yer kal. mamıştı, Sergi, cemiyet reisi Halit Alinin bir nutkile açılmıştır. Halit Ali bu nutkunda ezcümle demiştir ki: “Bir kaç senedenberi yapmakta olduğu - çinde olduğumuzun farkında değil, Çeviren: Nuri Mahmut İ Harbin, silâhların patlaması ve in- İsanlarm patlayan «ilâhlar tesirile ök İmeleri müstesna, bütün ârazı bugün mevcut, Gümrük duvarları, devletler ara- sında, aşılması imkânsız birer mania ve iki devlet arasında hususi bir ma- kavele olmadıkça, biribirlerine, ihti- yaçları olan malları ve maddeleri gönderemiyorlar. Bu harp zamanında da böyle değil imi? İ Seyahate çıkmak & istiyorsunuz. Zenginsiniz, Fakat harice döviz çıka- ramadığmız için gidemiyorsnuz. Harp zamaninda da harice gidebilir i misiniz? | Harpte, cephede ölenler var.Bugün, i Amerikada, İngilterede, Almanyada | açlıktan ölenlerin sayılarmı Ajans İ havadisleri veriyor. İ ! Harpte, bir memleketin müdafaa kuvvetleri tetik #zerinde durur. Sulh | içinde olduğumuz bugünlerde de ay-| İni vaziyet yok mu? | Daha garibi, bugün, hiçbir devlet İbir diğerine ilânı harp etmiyor, buna râğmen o memleketi işgal altına alı-| İyor. Japonyann Çini, İtalyanm Ha- ,besistanı işgali gibi, İ Biz, hâlâ biribirimize soruyoruz: — Harp tehlikesi var mı, ne der- i Ve eğer, eski mânada bir harp İiçinde değil de yeni mânasile bir sulh içinde yaşıyorsak, bunu, itiraf edelim "ki, Uluslar Kurumuna borçluyuz. * O olmasaydı, elli iki devlet Italya aleyhine zecri tedbirlere sürüklene- irek alâkadarlara mânevi bir tatmin vermek imkânı olamazdı, ; İngiltere, İtalyanın kendi menfaatlerine doku- nur teşebbüslerini eskiden aldığımız mânada aleni bir harp İle karşılamak imecburiyetinde kalır ve bütün Av- İrupa bir umumi harbe daha sürüklen- miş olurdu, ve biz, hamdolsun buzün mevcut zu'munda bulunduğum sulkü| #belki arardık. | Bana kalırsa, herkes biribirine söy“ İle sormalı: — Sulh tehlikesi ne zaman bitecek? olen sevgim pla; yaramaz bie çocu. | sö AMM Fikret ADİL ğa karşı olan sevgi gibidir. Onu #e- viyorum, fakat ehemmiyeti yok. Dü- ündüğüm sizsiniz, ve bize getirece- miz yeni âlem. Sizin âleminiz. | Şimdi gözleri yanıyor, dudakları EE Gayri ihtiyari öne doğru Prens Pol'le Benesin Bükreş seyahatleri Berlin, 23 (A.A.) — Korespondans Diplomatik gazetesi diyor ki: Yugoslavya Naibi Prens Paul ile| Çekoslovakya Cumhurreisi Beneş ya- kmda Romanya kralını resmen ziy: ret edeceklerdir. Uç devlet reisinin bu mülâkatı Ha- riciye Bakanlarının son Belgrat top lantılarından sonra Küçük Antantın tesanüdünü parlak bir tarzda teza- bür ettirmek gayesini istihdaf ettiği- ne şüphe yoktur. Fakat bu mülâkatın üç devlet arasındaki bazı anlaşama- mazlıkları kapatmak için olması da çok muhtemeldir. bir adım attı, Cabalin irkildiğini gö- rünce olduğu yerde kaldı. Bu ada - mın konuşan bir heykelden farkı yok tu. Elinin taş olup olmadığını anla- mak için kolunu uzattı, Cabal sert bir sesle bu hareketi de yarıda br - raktı, — Ne istiyorsunuz, anlamadım. Roksana yalvarırcasına: — Sizin gibi adamların kadma ih- tiyacı yok mu? | (Arkası var) Fransada bir pamuk İ fabrikası yandı İ Paris, 23. (AA) — Dün Row İbaix pamuk ipliği yapan fabrikalar. dan birinde çıkan bir yangın netice- sinde fabrikanın bütün binaları, 70.000 kilodan fazla iplik yanmış ve 150 kadar amele açıkta kalmıştır. Zarar 6 milyon frank tahmin edil- mektedir. Beck'in Belgrad ziyareti Belgrad, 23. (A.A.) — Polonya hariciye nazırı Beck'in Belgrad'a yam 27 sinde vasıl olacağı resmen| haber veriliyor. Beck, burada iki gün kalacaktır. ————— Yış vasıtasma kavuştu. Bugün mü - nevver Türk kadınının giyim ve ku- şam zerafeti itibarile garpli hem- cinslerinden hiç te geri kalmadıkla- edilen güzel elbiseler © | yy EöğrÜMÜzU gere gere iddia ede muz ekspozisyonları Cümhuriyet hü | Bundan sonra canlı mankenlerle kümeti sayesinde Türk kadınlığınm | son moda tuvaletlerin teşhirine baş içtimai ve medeni hayatta kazandı- | lanılmıştır. Bu tuvaletler, davetliler ğı yüksek mevkiin en açık bir ifade | tarafmdan büyük bir alâka ile sey- si olarak telâkki edebiliriz. Çünkü | redilmiştir. Türk kadını ancak Cümhuriyet te-| Sergi mütenevvi sürprizler, dens- essüsile çarşaf ve peçe gibi iptidat| lar ve eğlencelerle akşam geç vaki- kavimlere mahsus olan kisvelerden | te kadar devam etmiş ve davetliler kurtulabildi ve ancak bedevi unsur- | için elbise fasonu, şapka, kemer, el- lara lâyik olan kıyafetlerinden ken- | diven gibi tuvalete müteallik muhte dini kurtardıktan sonradır ki, moda ! lif hediyelert ihtiva eden bir piyan - denilen medeni hayat firmasma fir- | ko çekildikten sonra topltntıya ni- ma ve sosyete denilen içtima! yaşa» | hayet verilmiştir. Sayı anlamlı u Şimdi sayı anlamına gelen (agıs) ile aydınlık arlamında (ayas) ve (ahas) sözlerinin etimolojik şekille- rini karşılaştıralım: 0 (2 1 — Ağı gis) U. —A (ay 4 as) UL, — Ahas: (ah $- as) Görülüyor ki bu kelimelerin bütün unsurları biribirinin aynidir. Yakutçada saymak ve okumak an- Ismlarında ortaklığı görülen (ah) sözünden çıkmı: olup (agıs) gibi yi- ne saymak demek can (ahsa - ah- 81) ile arapça (ihsa') (fül şekli: ah- sa) ve başka sayı anlamlarına gelen hisab, hasa, hasis kelimelerinin eti - molojik şekillerini sıralıyalım: 0 ©) (8) 1. Ahsa: (ah as. ağ) IL. Ahsı : (ah 18 - 1 TL. İhsa : (ih ağ IV“ Hisab : ( .h 4 is 4 ab) V. Hasa : (.h- as ağ) VL Hasis : (h.--as ig Gerek birinci, gerek ikinci seride- ki bütün şekillerin biribirinin ayni olduğu işgil bırakmıyacak kadar a- çıktır. Hepsinde de birinci uns ana kökü temsil eden (ağ) dır ki, birinci serideki ikinci şekilde (ğ) ay- ni anlamlarda (akıl — ayla) (1), ağır — ayar (2) sözlerinde olduğu gibi sesçe değişmiştir. Yakutçada ayni anlamda (ahsı - agıs) sözlerin de olduğu gibi diğer şekillerde de (g <<») değişmesi olmuştur. Son üç şekilde ise vokaller düş - müştür. Vokallerin düşmesi oripinal ve ana dil olan türkçemizden daha ziyade ondan varlık slmiş indo - Öropeen ve semitik dillerde görülmektedir. Dilimizdeki birçok (kelimelerin başlarında bugün dahi yaşamakta olan vokaller bu dillerde düşmüş 0- larak görülür. “Güneş - Dil” teorisinin: “Kök- ler, bir vokalle baslar” esası, dil bil- gisini aydınlatan yepyeni bir ışıktır. Farsçada kelimelerin birçoğu ay- ni anlamda hem vokalli, hem vokal- sizdir. Semitik dillerden arapçada voka Idüşmesinin sayılar ıyacak ka- dar çok örneklerinden yalnız bir iki i tanesini gözönüne getirelim: Türk- gede bir aksak — ağsak (yakutçada ahsah| sözü vardır ki bunun arap- çada ve ayni anlamda söyleniş şekli (eksahı), arapların söyleyiş şekli Taksah) tır. Arap gramercileri bu| kelimeyi aksaklık demek olan fke- sah) kökünden çıkmış ekli bir sıfat sünirlar, Ralbuki iş, tamamile ter- sinedir. sandıkları kelime, bu- nun kısaltılmış ve vokali düşmüş şeklidir. Yine bunun gibi eski türkçede (bugün (eyi - eyl) diye konuştuğu- muz) (ezkü) (3) ayni anlamda yine arapçada (ezkâ) olarak söylenir. (Bunun yumuşak (z) — ile ki türk- çesinde de böyledir — (aziy) ve (a- zık) söylenişi de vardır). Bunun kö- kül sanılan (zevk, zekâ) da işte bu, bizim: iyi, güzel, temiz anlamlarına gelen (ezkü) den çıkmıştır. (İhsa) da aynile böyledir. Yakutların (ah- 88) sı arapçaya (aksa) filli şeklin- de girmiş ve bundan sayı anlamm- da (hasa) sözü çıkmıştır. (İhsa) » nın ekli bir mastar olmadığını gös- teren bir natık ta bu kelimenin üç- Tü fül kökünde saymak anlamının bulunmamasıdır. Arapça eksiz ana kök sayilan (faale) üçlü köklerin- den birçoğunun anlamca hiç farkı olmıyan bir de (ef'ale) şekli vardır ki arap dilinin bir çemdeş (mütera- dif) lügati olan (e! muhassıs) m on dördüncü cildinde bunun yüzler- ce misali gösterildiği gibi vaktile bu çeşit kelimeleri toplıyan : (Faale ve af'ale, faaltü ve ef'al- tü). Kitapları diye beş altı da eser ya- zılmıştır. Dil bilginleri ayni kelimenin ba“ şında sonradan eklenmiş sanılan bir voknile de söylendiği halde, anlam- ca hiçbir değişiklik göstermemesi - nin sırrına bir türlü erememişlerdi. İşte büyük teori asırlardır çözülmi - yen bu düğümü açıverdiği gibi han» gi Türk kelimelerile bağlı olduğu ilk bakışta sezilemiyen ve yabanci sa « nılan sözleri de aydmlatacak şaşmaz bir kanun kuruvermiştir. , Hesap anlamma gelen türkçe ve arapça kelimelerin akıl ve onun da aydınlığa dayandığını ogördükten sonra ayni kelimelerin taş ve çakıl gibi arada hiçbir ilgisi yok sanılan kelimelerle de bir bağlılık gösterme- sinin sebebini de araştıralım: 'Türkçemizde olduğu gibi başka Güneş - Dil kelimeler | dillerde de (hesap) anlamına gelen kelimelerin taş ve çakıl da demek oldukları görülmektedir: Türkçede: Say: sayı. Say: kayalık (taşları yanmış, ufalanmış şekilde görünen alık) (4) Çağ: sayı. Saka: dağ eteği, ka- ya (5). Arapçada: Hasa: seyı » taş, çakıl, Hisab: sayı -- ha.ab: çakıl, Fransızcada da (calcul) hem he- sap, hem de taş, çakı. demektir. Es- kiden taş ve çakıl, sayı işlerine ya- radığı gibi düşmanı koğmakta kul » lanılan (6) kâhinlerin gelecek ve o- lacak işleri bilip anlamalarma da yardım eden bir vasıta (7) olduğun- dan ayni kelimelerin birlesik anlam- da kullanılmasma sebep olmustur; bununla beraber çakıl ve taşların biribirine çakılmasile çıkan ateş ve aydınlığın da bununla ayrı bir ilgisi vardır. Çakmak gibi çakıl ve taştan gerek ateş ve aydınlığa gerekse sav- ma ve bilmeğe yardrmcr olması da onun akıl anlamında da ortak olmas , | sının pek acık bir sebebidir. da taş ya anlamlarına i gösterdiğim kelimelerin ya- Türkçede: a: fikir ve mütalea (8). ylağ: üstat (9). Sak: akıllı agâh (10). Sag: zekâ (11). Arapçada Hasat: çakıl — akıl Hasab: çakıl, hasıf, hasiy: aksil. Hacer: taş hicr: akıl, bunun gibi hica: hem akıl, hem sayı; miktar ve İbunun fili olan hacv da: sanmak İanlamlarma gelmektedir. Türkçede (ag, ak, ah, ug. uk, ük, ök) unsurlarile başlıyan kelimeleri « mizden bir takımı hem aydınlık, hem akıl ve bilgi anlamlarına geldiği gis bi yukarda sayı, tasavvur ve mülâ- baza anlamlarma geldiğini yazdığı * mız (çağ) da ayni zamanda: parla» mak, bir şeyi anlatmak, açığa çıkar» | mak ta demektir (12). Çoktu .da: zeki demektir (13). Çakmak - sözünün *hem şimşek çakmak, hem çakmak çakmak, hem de bir şeyi çakmak »- sezmek, anla- mak demek olduğu düşünülürse türk | çe bir kelime olduğunda hiç şüphe İ olmıyan (akıl) ile (çakıl) arasında da bir bağlılık aramak uzak olmaz sanırım. Naim ONAT (Bu yazının son kısmı yarınki sax yımızdadır.J l (1) Radlof » Kırgızca. (2) Radlof - Teleüit. (5) Divanü lügat, (4). (5) Divanü bügat, (6) Taş gibi ok ta en eski sm hrydı. Bunu yapmak ve kullanmak en bü- yük all işi sayılırdı; bunun için akil anla. mma gelen (ok - uk) ile (ok) ar ilgi görünmektedir; ometekim (nebel): taş, (mebel): ok, "nebi aklı İ demek olduğu gibi (sehm): ok ve aslan a- yında kullanılan taş, (sübüm): akdlı, er demli sanat adamları demektir. Fransızca- da da (sagette): ok, (seçe): akil, uslu demektir. (7) Lisanntilarap Ç. 12. 8. 85, (8) Pavet de Courte' (9), (30) Türk Dili, (11) Divanü lügat. (12) Büyük Türk Yügati. (13) Radlof, Altay, Telet, Karakırgım lehçeleri. İstanbul vergi tahsilatı 0 milyonu geçiyor 1935 malt yılı bu hafta bitecektir. Yeni" yla girilmesi dolayısile, maliye teşkilâtından vergilerin bakayaya bi- rakılmıyarak tahsil olunması ve mü- ruru zamana uğratılmaması bildiri- miştir. Aldığımız malümata göre, 1985 ma- Ni yılı içinde Istanbul vilâyetinde ver- gi tahsilâtı iyi geçmiştir. Tahkikata göre tahsilât yerindedir. Istanbul'da vergi tahsilâtmın yirmi milyon lirayı geçtiği tahmin edilmektedir. Çaldaris'in yerine Lider kim olacak ? Atina, 23 (Tan) — Ahali partisi: nin dün gece yaptıkları toplantıda şimdilik liderlik vazifesinin merkez heyeti tarafından yapılmasına karar vermişlerdir. Ahali partisinin Teodokis ve Ral lis gruplarile birleşmesi hakkındaki konuşmalara devam edilmektedir. Bu partilerin mahfellerinde Çaldari sin yerine seçilecek liderin bu ko- nuşmalar neticesine bırakılmakta ol duğu söylenmektedir.