22 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—.. --. AD aA e— 2245 936 Olacak Şşeyler 1940 F larbi Yazan: H. G. Wells — 27 — Çeviren: Nuri Mahmut Herkes bu tarruz karşısında şaşırıp kaldı, yalnız Simon Burtonun sesi yükseldi — Selâma aldırmayın. Ondan son Ta behsederiz. Şimdi işten konuşa - İtm. Gordon, sen. (Makiniste şahadet Parmağı ile işaret etti. Gordon oralı Olmadı.) hava küvvetlerimizin inşa- 8mı idare edeceksin. Mahbus Cabal €emrine âmade kılmacaktır. (Gordon Cabalım ismini işitir işitmez tavrını değiştirdi. Ağzının kenarlarında iki tizgi bir tebessüm oldu.) Mahbus her hereye gitse her ne yapsa sıkı ne Zarte altında bulundurulacaktır. An- — Ne istiyorsun? Diye sordu. — Şimdi benim emirlerimin altm- dasın. Burada âmir benim, — Devlet benim, Petrol ve gaz istiyorum. — Ne petrol, ne gaz yapabilirim ?. — Red mi ediyorsun? — Tamamiyle! — Biliyorsun ki müfrit hareket et mekten mümkün mertebe içtinap et- mek istiyorum. mı? Nezaret hiçbir suretle kal- iyacak. Ne sen ne de o tayya- Tesinin elli metro yanma yaklaşmı- Yacaksınız, Bunu iyi dinle! Unutma. ing sana gelince, bize petrol i- Şinde yardım edecek, ve zehirli gaz kkındaki malümatını emrimize â- Made bulunduracaksın. Harding zehirli gaz kelimesini İ- Bitir işitmez, elini uuğuşturmakatan Vazgeçti, dik dik bakarak: — Zehirli gaz mı dedin? Ben ona &l bile sürmem. Derebeyi öfkelendi. —Alev gibi Parlıyarak : — Zehirli gaz hakkında malümatım - ben onu senden zorla çıkarırım! Devletimiz senin anan baban, yegâ- he müdafiin, bütün — menfaatlerinin Yegâne muhafızıdır.! Devlete gerek harekâtı gerekse sözleri ile yardım- imtina edecek olan bir adama mîîü' ceza kâfi derecede ağır ola - Harding başını mağrurane kaldı- Tarak cevap verdi: » — Saçma, hepsi saçma. Bizim me- iyete karşı vazifemiz var. Sen ve îâ”lalin beşeriyeti barabarlığa sürük Yorsunuz. Herkes bu taarruz karşısında a- illadı kaldı. Yanız Simon Burtonun yükseldi: * Bu ihanet, büyük bir İhanettir. Haydıng hiç istifini bozmayıp Bur- h'"m sözlerinin netidcesini düşünmi- *k devam etti: — İşimden el çektirilip hangedil- ;âğime medeniyet namına itiraz edi- .m:“m. Bütün harplerin Allah belâ- Ve Versin. Harp malzemelerinizin, Silâhlarınızm da! Bütün hayatım ,m;Dler tarafından bozulmuş, yıkıl- Vi oh'nheserlyet için çalışmalarım mah mağı $tur. Artık tahammülüm kal- Simon Burton: — İhanet, ihanet. Diye bağırdı. Muh rebeyi ne yapacağını şaşırmıştı. afızlar bu arada koşmuşlar, ku["dlngin kollarına yapışmışlar, bü- ıiyîorım' Doktor ıstırap içinde in- "d;- Roksana dayanamadı. lrakın, diye haykırdı. ımh!-fıılı.x' derha)l' bıraktılar. Metresinin gözlerinden nasil etmesi icap ettiğini anla - -— ıı'—"eket Tştr, "B: dse[ğjm hizmetinize ihtiyacımız g: KRALIN MÜ Rol Stronga yaklaştı ve ku- lağına bir şeyler fısıldamaya başla- dı. İkisinin de gözleri Gordona çev - rildi. Gordon nazarlarını Roksana - dan ayırmak istemiyor, kadına bir plânı olduğunu ve derebeyi nezdinde bu plânm tahakkuku için tavassut - ta bulunmasını ihsas etmek istemi- yordu. Fakat yalnız ihsas mı? Ken- dilerine fazla itimatları olan İnsan- lara has bir surette bütün iradesini nazarlarında temerküz ettirmiş, ka- dımmın iradesine hâkim olmak istiyor- du. Roksanaya bakmağa devam ede - rek: — Bir şey söyliyebilir miyim e - fendim, diye rica etti. Anladığıma göre, tayyare diye yadettiğiniz bütün o teneke tahta parçalarının uçması- nı, hem de iyi uçmasını istiyor - sunuz! Derebeyi ısrarla; — Ne demek istiyor muşsun. Ta- bit uçacaklar. — Hapiste bulunan Cabalin ve bu- rada Hardingin yardımı ile yakın bir zamanda on iki tayyareyi uçar bulabilirsiniz. Harding bağırırcasına: — Hain, sen de medeniyete ihanet ettin. Ben elimi bile dokundurmam. Gördon doktorun sözlerine aldı- rış etmiyerek devam etti: — Eğer Cabal çalışmak için ser - best bırakır ve Doktor Harding ile de bir dakika hususi surette konuş- mama müsaade ederseniz tayyarele- riniz çok geçmeden Birşehir üzerin- de uçuyor olacaklardır. Derebeyi: — Benimle pazarlık eder gibi ko- nuşüyorsun. Ç Gordon: — Böyle olduğuna çok müteeesi- fim, fakat şartları ihdas edenin ben olmadığımı pek âlâ biliyorsunuz. Hadiseler böyle icap ettiriyor. Hem size fenni ve teknik yardım verecek olanlara icap ettiği şekilde muamele etmezseniz onlarm size yardımdan içtinap etmeleri pek tabildir. Roksana güya” derebeyinin kula- ğma, fakat herkesin işitebileceği yüksek bir sesle: —İşte benim de bidayettenheri söylediğime geldin mi? Ben sana fe- na muamele ediyorsun dememiş miy dim? Avcı da olacaksın. Hangi kö- peğini ıstırapla avlattın. CEVHERLERİ - 29 Derebeyinin maiyyetinin karşısmda bir kadın tarafından paylanmak ho- şuna gitmemişti. İzzetinefsinin kırıl- masma tahammülü yoktu ama, Rok- sana onu tamamiyle pençesine al - mıştı. Çevir kazı yanmasın,, kabi- linden” Gordona: — Tayyareleri muhakkak İsterim, dedi. — Peki! — Ve burada hâkim benim, ben- den başka âmir olmadığını da bili- niz. Roksana yine dayanamadı: — İyi şekerim ama, âmir olmak için mantıki hareket etmek lâzımgel- diğini unutma. * Cabal ve Gordon hiç dürmadan çalışıyorlardı, hem de biribirini mü- kemmelen anlamış iki şerikin ehliye- ti ile. Cabal Gordona anlamadığı şeyleri gösteriyor, ona tayareciliğin en ince noktalarını anatmağa çalışı- yordu. Derebeyinin başlarına diktiği dört muhafız mütemadiyen iki tay- yareciyi nezaret altında bulunduru- yor, her hareketlerini göz hapsine almağa, hiçbir kelimelerini kaçır - mamağa çalışıyorlardı. Fakat ekse- riya teknik kelimelerden bir mana çıkaramadıkları için aptal aptal bi- ribirlerinin yüzlerine bakmakla ik- tifa ediyorlardı. Bu arada Cabal ve Gordon plân kurmaktan geri durmu- yorlardı. Cabal dişleri arasından Gordona seslendi: — Ah, bir kendi tayyareme yakla- şabilsem, içinde bir radyo var. Gordon: — Hiç Ümit yok, cevabmı verdi. Bana bile emniyetleri yok. — Öyleyse buradan bir İş çıkar « mak İcap eder. ; — Tayyarenideki petröl için mu < hafızları gönderebilirim, Sade ona müsaade var... — Peki, Muhafızlar tekrar yaklaşmışlardı. Cabal sesini yükselterek teknik ke- limeler kullanmıya başladı. Muha - fızlar "makinayı izah ediyor,, diye düşündüler ve derebeyinin gözüne girip birkaç ihsan kazanmak icin fırsat vermediklerinden dolayı iki tayyareciye bastılar küfürü, (Arkası var) Karadağ köylerinde kanlı bir vak'a oldu Belgrat, 21 (A.A.) — Danilovgra- daki Karadağ köylerinden birinde bir kuyu meselesi yüzünden kanlı bir vak'a çıkmıştır. Halk ikiye ayrılmış, 8 kişi ölmüş, 8 kişi ağır ve birçok kim seler de hafif surette yaralanmıştır. Iki bomba patlamıştır. Kavgada ka- dmlar da iştirak ettiğinden yaralılar arasında birkaç ta kadın vardır. TÜUL |ATEŞ ETME DONAVAN KAÇAMAZLAR! ı—; VED! HERİFİ YAKALA - DIK KöÖPRÜ FAÇıLıvonL 5 z Günün adamı Günün adamı muhakkak ki, Zati Sungurdur. Muvaffak oyunlarile, her akşam büyük bir tiyatroyu doldura- cak kadar seyirci ve meraklı temin eden bu kıymetli san'atkâr, oyunları- nı sahneden matbuata kadar akset- tirdi, herhangi sahada bir muvaffakı- yeti kendinden çalmmış gibi telâkki eden bazı kimseleri sinirlendirdi. Bu, Zati Sungur'un ikinci muvaffakıye- tidir. Şimdi de, onun hünerlerini nasıl yaptığını yazı ile anlatmağa başlrya- cağını haber alıyoruz. Bu da belki üçüncü muvaffakıyeti olacak. Hem niçin, her gün sütunlarmda hakikat- leri tahrif ede ede hiçe indiren mu- harrirler varken, sahnede içi boş bir şapkadan sürü sürü kazlar çıkara- cak kadar i'caz gösteren bir san'at- kâr yazıda muvaffak olmasm ? Muharrirler hokkabazlığa başla- yınca, elbet hokkabazlar da muhar- rirliğe başlarlar, Fikret ADİL Belediye Caddeleri tozdan kurtarma çareleri Belediyece alınan bütün tedbirlere rağmen sokaklardaki toz ve toprak- larım bir türlü önüne geçilmemesi halkm haklı şikâyetlerine yol açmak tadır. Bu şikâyetler üzerine beledi- ye tarafından yapılan tetkikat ne- ticesinde sokaklardaki toz ve toprak larm arabalarım açıkta naklettikleri toprak, çimento, kum veya emsali maddelerin sokaklara dökülmelerin- den ileri geldiği anlaşılmıştır. Bele- diye zabıta talimatnamesinde bu gi- bi maddelerin ancak çuval içinde ta- şımabileceği hakkında bir kayıt mev- cut olmasına rağmen talimatname- nin bu maddesine riayet edilmediği anlaşılmıştır. Belediye reisliğinden dün şubelere gönderilen bir tamim- de talimatnameye aykırı hareket e- derlerin şiddetle cezalandırılacakla- waı, bu hususta ihmalleri görülen me- Mmurların da âyni şekilde'tecziye edi- lecekleri ehemmiyetle bildirilmiştir. * Muhacir ve mültecilerin mem- lekete geldikleri tarihten itibaren iki sene zarfında olmak şartile hiç bir masraf, harç ve resme tâbi ölma- dan nüfus kütüklerine kaydedilme- leri Ankaradan alâkadarlara tamim olunmuştur. * Posta nakliyat müteahhitlerin - den alman muvakkat ve kat'i temi- natlardan başka bunların nakledecek leri kıymetlere karşılık olarak mahal N idare heyetlerince takdir edilecek bir kefalet akçesi de alınması karar- laştırılmıştır. Vitmor Ankaradan döndü Ayasofya müzesinde meydana Çı- karmış olduğu mozaikler ve yeni ça- lışma programı hakkında izahat ver mek üzere Ankaraya gitmiş olan Prof. Vitmor ve beraberinde bulu - nan John Kron, Walter Roger, Miss Wellwright ve Miss Cabot dün sabah şehrimize dönmüşlerdir. Edgar Wallace'in Re_sîmli KÖPRÜ VED! W_I'ETİŞDİK ÖNÜNE KALDIK KÖPRÜ GEÇELİM — D ÇokR GEÇ YE GELDİK!'.. 'YANYA AÇILIYOR ! NA İKİ OTOMOBİL, GİTTİKCE AÇILAN KÖPRÜDEN SON SUR'ATLE Güne ş - Dil ] Teorisine göre Türk dilindeki Ek - Zamirlerin analizi iz Türk ek - zamirlerinin ku ruluşlarını gösterir şekil Yukardaki şekil Türk dilindeki ek[ zamirler üzerine on gündenberi de- | vam eden analizleri hulâsa etmek- tedir. İç içe dairelerin herbiri bir saha gösterir. Bu dairelerden çıkan tek hatlar basit ek - zamirlerin, bi- ribirini keserek birleşen hatlar da mürekkep ek - zamirlerin teşekkül tarzlarını irae eder. Bu şekilde gö- rünmiyen yalnız iki ek - zamir var- dır: biri (i —- iğ) ek - zamiridir ki (si) ile birdir. Öteki de (ik) ek - za- miridir ki (iz) den değişme olduğu- nu yerinde izah etmiştik. Şekli iyice kavramak üzere şu iza- hatı takip etmelidir: 1. — Ortada bulunan ve (M) ile işaret edilen ilk daire, (ego) daire- sidir. Burada tecelli eden süje ve- ya obje, fikrin ilk tasavvur edebil- diği ana süje veya objeden ibarettir. İlkel insanm. böyle tasavyur. edebil- diği ana süje veya obje, “Güneş” in kendisinde temessül eden ilk to- temden başka bir şey değildir. An- cak “ben” mefhumunun teşekkü- lünden sonra bu mefhum doğrudan doğruya — ötekinin yerine geçerek bu dairede tecessüm etmiştir. Bu ilk dairenin mefhumunu dille ifade eden asıl konson (M) koönso- nudur. Bunun için daireye de bu konson işaret olarak konulmuştur. Ancak (M) konsonu, kendi katego- risinden olan (b, v, p, £) konsonları- na değişebilir ve mana gene aynı kalır. Fazla olarak (v — ğ) formü- lüyle (ğ, y, k, g, h) konsonları da bu dairenin medlülüne işaret ola- rak kullanılabilir. İşte bundan dola- yıdır ki (ben, men, ego, moir, ih, ay,..) kelimeleri, hep sözü söyliye- nin kendisine delâlet etmektedir ve hepsinin menşei birdir. İşte bu daireden doğrudan doğru- ya çıkan ek - zamir, (im) dir ki sö- zü geçen şeyin sözü söyliyenin ken- romanı M disine ait olduğunu, yahut bahsedi. len işin sözü söyliyenin kendisi ta- rafından yapıldığını anlatır. 2. — (M) dairesinin — etrafında resmedilen ve (N) ile işaret olunan ikinci daire, ana süje veya objenin en yakm muhitini gösteren daire- (ego) ya en yakın, âdeta bitişik o« lan süje veya objeye aittir. Deskriptif gramerlerde “muha- tap” denilen ikinci şahıs, söz söyli- yenin karşısında bulunan ve kendi- sine söz söylenilebilen bir şahıstır ki bunu doğrudan — doğruya (ego) nun en yakını olarak alabiliriz. İşte bu daireden de doğrudan doğ- ruya (in) ek - zamiri çıkmaktadır ki bahsedilen şeyin söz söyliyenin karşısındaki şahsa ait olduğunu, yahut bahsedilen işin bu şahıs tara- fından yapıldığını ifade eder. N Bu' (in) ek - zamirinin bir vazife- si de bir şahıs veya bir şeyin başka bir şeye veya şahsa ait olduğunu göstermektedir. Bu da (N) dairesi- nin (M) ile diğer sahalar arasında- ki mutavassıtlık vazifesiyle izah 0- lunur. Yani (N) dairesi ana süje ve ya objeden uzakta bulunan bir süje veya objenin, onun yakınma geldi- gini de ifadeye hizmet eder ki işte bu suretle biribirinden ayrı mefhum lar arasında bir rabıta kurulmuş o- lur. (Evin duvarı) dediğimiz za« man (duvar) mefhumu (ev) in ya- kmina getirilerek ona ait olduğu anlatılır. 3. — (N) dairesini saran (Ş) işa- retli daire (M) dairesine uzak saha- ların birincisini gösterir. Türkçede bu konsonla ek - zami r yapılmıyor- sa da farsçada (siz) demek olan (şüma) ve (onlar) demek olan (İ- şan) ve (onun) demek olan (eş) za- mirlerinde bu konsonun da rol oy- nadığımı görürüz (1). Türkçede (şu) işaret zamirinin de bu daireye ait olduğunu işaret sözleri hakkındaki analizlerde göstermistik. 4. — ($) dairesinden daha geniş olan (S) işaretli daire, (M) dairesi- ne uzak sahaların ikincisini gösterir. Burada bulunan mefhumlar, (ego) dan oldukça uzak süje veya objele- re delâlet eder. (Ego) dan oldukça uzak sahada- ki bu (s) konsonunun doğrudan doğruya yaratttığı (si) ek - zamiri bir şeyin veya şahsın, (ben) mef- humundan uzak - yani deskriptif gramer terimiyle “gaip” bir şahsa veya şeye ait olduğunu ifadeye ya- rar. Meselâ (evin kapısı) dediğimiz zaman (kapı) nın (ev) e ait oldu- ğunu göstermiş oluruz ve bunda (ego) ya bir taallük ifade edilmez. Bu ek - zamirin daha basit şekli (i —- iğ) dir: (evin duvarı) gibi. (8) sahasındaki uzak bir süje ve ya objenin (ego) nun yanma geli- gini ifade için bu konsonu (N) dai- resinin işareti ile birleştirince (sin) ek - zamiri meydana çıkar ki (sen) şahıs zamirinin aynıdır. 5 — (8) dairesinden de daha ge- niş olan (Z) dairesi, (M) dairesine en uzak bir saha gösterir. Bu saha- da bulunan mefhumlar, (ego) ile a- lâkası kalmamış süje veya objelere İşaret eder. Bu kons&onun delâleti, ya mefhumun ana süje veya obje- den çok uzak sahalara kadar geniş- liyerek nüfuzunun artması, yahut (Lütfen sahifeyi çeviriniz|) dir. Bu dairede bulunan mefhumlar, * * BAzÜn ı aai BĞLA SERECAN —— WER

Bu sayıdan diğer sayfalar: