Dudağında tebessüm memuriyet haline gelmişti TAN A a AYDALI Gi agasının kızıyım | ayni uzunlukta, ayni genişlikte bir tebessüm.. Her çarsamba akşamı, Senih Efendi ile Macide, çok sevişen, çok keyifli karı kocaydı. Ve bir çarşam- ba Macide Süleymandan Arman Du- val'n Arman Doval olmadığını, bir başka çarşamba da tek gözlüğün fransızcasını öğrenerek döndü. Ka- rar vermişlerdi: Süleyman, ei çarşambaları fransızca öğrete- Dal Fakat 4 çarşamba başlıyama- dılar; günde 3 saat azdı. Nihayet bir çarşamba başladılar; alfabe 25 çarşambada bitti; ve o gün saplı gözlüğün fransızcasını öğrenmişti! Bir de Süleyman o gün (o Macidenin| kendine uğurlu geldiğini söylemişti: | Süleyman gehramanetine aza ölmuğ- tu. Hidayet, son zamanlarda para; istiyen Süleyman: şehreminine tav-! siye etmişti. Fakat tuhaftır, Macide Süleyma- »ı, şehremaneti meclisine aza oldu diye kıskanmıştı. Ona, Süleyman” elinden kaçacak gibi gelmişti. Bir de “tapu müdürü, kelimesinin tr- kırtısı yanımda “aza” nm O kınmdan kılıç gibi sıyrılan “za' sı Macidenin gözünü kamaştırmıştı. Mahzundu: Sevmediği kocasınm sevdiği Süley- mandan Üstün olmasını istiyordu. Bir çarşamba Surpuhi'nin evin- den Macide akşam olmadan döndü; sapsarıydı; o akşam kocasına “gül- gönçel cinam,, m MANASI sordu. Senih Efendi anlattı: — Fakat, dedi, “konçe” “gonce' 'dir; “cinanım,, değil, “ce- danım” dır. Ve Senih Efendi gülgöncei cena- Amı bileğinden yakalayıp müşterek Yataklarına sürükledi, Üç ses — Adnan evlenmiyor? Bunu, bir ay evvel Cön Türk Sü- leyman Macideye gündüz yatakta, Senih Efendiye de gece konakta — Hidayetin konağında — söyle Mişti, Senih Efendi bir aydanberi hamaz kılarken, yemek yerken, uy- kusu gelirken kızı Melâhate koca düşünüyordu. Birini buldular; Sırtımda islâmbo- lin, elinde kamçı, at üstünde maka: mma giden bir muhasebeci vardı, Onun oğlunu... Fakat bu oğlan için fesliler sar'alı, sarıklılar sarhoş de- diler. Senih Efendi bunu istemedi. Bir başkasını buldular: Ölmüş bir rin halâyıktan olma oğlu:| tu... Fakat onun mektepten kovul duğunu, On İkilerin Reisi Arap Av- Bullah Paşa Senih Efendiye söyle di; Senih efendi kızımı buna da Vermedi. Gencin niçin mektepten kovulduğunu Macide: — Neden dolayı? Diye yatak odasında kocasma Borduğu gece Senih Efendi duvarda ki tabancanm altında durdu. Sili hım heybeti gözlerindeki siyah kr vilcımlara damlıyarak cevap verdi: değil. | — Bir kadına söylenmesi caiz ol- Miyan bir vak'adan dolayı! Nihayet, 12 lerin Reisi Arap Av- #ullah Paşa Melâhste birisini bul du. Arap Avnullah, paşa olduktan #onra Senih Efendi onunla dost ol- Muştu, O geldiği zaman Sofularda- ki evde 3 ses biribirine girerdi. Hizmetçinin merdivenden koşan mik sesi Macideye: >> Paşa geldi! Maeldenin kocasma hücum eden sesi: — Çabuk karşıla, paşa geldi! Senih Efendinin hizmetçiye hay- kıran gururlu sesi: — Çabuk, fanuslu lâmbaları yak, geldi! derdi. Arap Avnullah Paşa sağır ol- duğu için bu liç sesi duymazdı. Bu gece Sofulardaki evde bu 3 tes yine biribirine girdi; paşa gel Mişti ve Paşa Senih Efendiye da Mümeyyizi Sait!.. Arap Avnullah Paşa Benih Efendiye: “Amedi hule- Hası Ratip Bey de bu Saidin namus- hi çocuk olduğuna şahitlik edecek. Ratip Bey.. Hani bâlâ olan Ratip Beyi” diyor Senih Efe , a, ndi Ratibi duyunca Sal- tanıdı: Hidayetin konağma #me- | hulefasmdan Ratiple ramazanlar- gelen Sait... Yalnız Senih mak gayesile çalışan Avusturyalılar Efendi bu Saidin babam Tufan Efendiyi tanımıyordu. Evkafta -ci- hat kalemi müdürü olan Tufan Efendi #ir& hafiyelerdendi. Fakat Tufanm kendini ve curnallarını Ab- düllhamit bir aydanberi saraya sok- muyordu. Bu felâket hiçbir hafi- yenin başına gelmemişti: Manasiz curnal sahiplerini bile, bir gün de manalısını yazar diye Abdülhamit istiskal etmezdi. Halbuki Tufan Efendiyi nisabından fazla namuzsuz. bulmuştu, yüz vermiyordu. Fakat bu Tufan Efendi büyük, bir aklı se- lim ile düşünmüştü: Ona “hafiye ol- mıyacaksın!” diyebilirlerdi; o fakat “Hafiye görünmiyeceksin!” diye mezlerdi. O da fesi solmağa başla- yınca hemen bir kırmızısnı alır, haftada bir kere açık faytona o bi- ner, Yıldız Sarayın karşısına gi- der, Hamidiye Camisinin önünden dönerdi, Bu sayede onu bütün İs- tanbul saraya gidiyor, curnal götü- rüyor sanırdı. İşte bu Tufan Efen- dinin oğlu Sait bir ay sonra Sofu- lardaki eve içgüveysi girecek, LArkası var) klübünde müsabakalar Güreş Federasyonu tarafından | Berlin olimpiyatlarına serbest güreş için tefrik edilen güreşçiler arasında yarın saat dörtte Galatasaray kulü- bünde serbest güreş müsabakaları yapılacaktır. Memleketimizde ilk de- fa yapılan bu müsabakalar herkes için açıktır. Avusturya, Londradaki mağlübiyetin acısını çıkardı Evvelki gün Viyanada oynanan Avusturya - İngiltere milli maçını Avusturyalılar teknik bir oyunla ka- zanmışlardır. Oyun başlar başlamaz cehennemi. bir süratle taarruza g€ - çen Avusturyalılar daha 10 dakika olmadan üst Üste Iki gol yaparak ga- lip vaziyete geçmişlerdir. Devrenin mütebaki kısmı karşılıklı akınlarla 2 - 0 İngilizlerin aleyhine kapanmış- tır. İkinci devre kendilerini toplayan İngilizlerin hâkimiyeti altında geçme sine rağmen galibiyetlerini kaçırma» hasımlarma ancak 1 gol yaptırmış - lar ve İngilteredeki mağlübiyetleri - nin acısını çıkararak sahadan 2-1 galip çıkmışlardır. Müsabakayı 80 bin kişi'seyretmiş, bir o kadarıda dışarıya konan hoparlörlerle takip etmiştir. Müessif bir kaza Beykoz kulübü futbolelilerinden Saidin antreneman yaparken bir ka- za neticesi bacağınm kırıldığını t6es- sürle haber aldık. Bahriye hasta- nesinde tedavi altma alman Sait, ev- velce böyle bir kaza daha geçirmiş ve futbola ancak sene bidayetinde başlayabilmişti. Genç sporcuya çifa- lar temenni ederiz. Lik maçları Bu hafta Beşiktaş stadmdaki mü- sabakalar gayri federe kulüplerin bayramı münasebetile tehir edildiğin den lik maçlarma yalnız iki statta devam ödilecektir. Fener stadmda Anadolu - Hilâl, İstanbulspor » Sü- leymaniye, Taksimde Galatasaray - Beykoz, Fenerbahçe - Güneş karşılı şacaklardır. Müsabakaların tebliği şudur: 9-5-938 cumartesi yapılacak. maç- | Serbest güreşçiler yarın Galafasarây” yapacaklar Bacağı kırılan Beykoz kulübü oyuncularından Sait lar: Fener Stadı: Anadolu - Hilâl B. takımları saat 15 Hakem Samim Talu, İstanbul- spor « Süleymaniye B takımları saat 16,30 hakem Rıfkı. Taksim Stadı: Galatasaray « Beykoz B takımları saat 15,00 Hakem: Feridun Kihç, Fenerbahçe - Güneş B takımları saat 16,30 hakem Şasi Tezcan, : 10.5.0936 pazar yapılicak maçlar: Fener Stadı: Alan gözcüsü: Ali Rıdvan. Anadolu - Hilâl A takımları saat 14,45 hakem Suphi Batur. Yan ha- kemleri: Tarik, Rıfkı. İstanbulspor - Süleymaniye A ta- kımları saat 16,30 hakem: Ahmet A- dem, Yan hakemleri: Hayri, Esat. Taksim Stadr: Alan gözcüsü: Muhtar Oygur. Altmordu - Feneryılmaz A takım- ları Saat: 13 hakem : Şazi Tezcan. Galatasaray » Beykoz A takımları sa at 14,45 hakem: Cafer. Yan hakem- leri: Halit Özbaykal, Tahsin. Fenerbahçe - Güneş A takımları saat: 16,30 hakem: Sadi Karsan. Yan hakemleri: Samim Talu, Feri- dun Kiliç. Gençler şampiyonası Fener Stadı: Fenerbahçe - Anadolu saat 10 ha- BİLGİLE A Bugünkü Program Istanbul 18.— Oda mesikisi (plâk). 19.— Haber 19,15. Muhtelif plâklar. 19,30 Zehirli hakkında konferans: Kimya mualli. lakhar tarafından. 20. Halk musiki siz m Pehlivan taraimdan. 20,30 Stdyo orkestralar. 2130 Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu Ajansın gazetelere mahsus havadis servisi verile cektir, BUKRE$ 13 - 1510: Haberler ve plâk tra; 2035: Opsradan nakil; 24 Vet 18: Orkes. inci ve 18 inci asra ait eserlerden konser - Son- ra plâk konseri, VIYANA adlı operası; Muhtelii, Seçme program 1930: Jakobi'nin KIZ PA; 32: Piyano konseri, ist'in eserle- 24: rinden konser. Prag, 2230: Sopran tarafından şarkılar. Varşova, 1820: Flüt konseri; 21: V gova filârmonisi (Richard Strauss), Berlin, 20.20: Grleg'in PERGÜNT'ün.| den plâklar; 21.10: Orkestra; 23.30: H eaasiki, Viyana, 21.10: Şuman'ın GENOVEVA operası; 22.35: Eğlenceli konser. Kısa Dalgalar Berlin Çalışma saatleri; Sant 1045 — 1420 ; 74 ve Sİ, 45 m. Saat 1500 — 1535; 3158 m Sant 19 — 23.35: 25, 49 m ve “Em Londra Çalışma saatleri: 10 — 12.20 : 25.55 m ve 31, $$ m Sant 13 — 1545 : 16 86 m ve 14, 82 m, Saat 16 — 18 ; Gönterilen gostalardan ikisi, 1982 m 25. 29 m. va 31, 85 m 8 st 1415 — 2330 : Gösterilen 2 veya 4 posta 19,6 m 25,53. 31, 55 ve 49 10 m. Sinemalar, Tiyatrolar * TEPEBAŞI ANFİ TİYATROSU ; (Lüküs Hayat). * HALK OPERETİ ; Balikesir, Şehir Sinemasında: Bu akşam: (Florya), Yarm gündüz: (Halime) gece: (Telli Turna). *TAN: (Küçük Anne). * TÜRK : (Alım Toplyan Kaslar), (Uçuruma Doğru). * YILDIZ : (Gönül Acısı) ve (Seven (Karyoka), yarn * SÜMER ; (Esranrengiz Tayyare). * İPEK ; (Hersey Senin İçin) ve (Sa- rişen Karmen). * ELHAMRA ; (Öldürdüğüm Adam) ve (Vakrsız Baba) * SARAY: (Shirley Temple) ve (Gangs. terler). * ŞIK : (Zuyu) ve (Aşk Hüzünleri). * MELEK : (Renkli Peçe) ve (Yaralı Kuş), * MİLLİ : (Meyerding Faciası), (Ka- Nik Gecesi). * * MİLLİ (Meyerling Faclası) ve (Ka tifomis Haydutları) ve (Kukarsca). * KADIKÖY SÜREYYA ; (Unutma Beni). Yarm (Aşk Bandosu). * USKUDAR HALE: (Küçük Albay), Davetler, Toplantılar DAVET Orküdar Askerlik Şubesinden £ sirüdar Askerlik Şubesinde kayrtlı bu- lunan emekli ve Yedek Sübaylarla As keri memurların i Haziran 936 dan itiba- rem yoklamalırma başlanacak ve ay ni hayetine kadar devam edecektir bu bir ay müddet zarimda yoklamasını yaptırmamış olanlardan 1076 nümaralı kanunun madde. yi mahsusuna tevfikan (İli Lira cezayı nakdi alacaktır. Buna mahal, kalmamak üzere ber emekli ve Yedek Sübaylarla As- keri memurların bu bir ay omüddet zar- fmda yoklamalarmı yaptırmalarını mec- buridir. Yoklamaya gelirken müfas hüviyet cürdanı ile Tabib, Reracı ve Baytarlar i- çinde diploma ve ihtisan o vesikalarmı ve Askeri vesikaları var ise sıhhat raporlarını da birlikte getirmeleri Jizmmdır. Mektubla yoklamalarını yaptırmak isteyenler isim ile doğum emil ve rütbelerinin sicil ve kayıt numaralarında ve hali hazır meşği. leleri ile yukarıda yazılı maksada uyacak sekilde | bildirilmeleri endir. Bunları toksan bildirenlerin gönderilecekleri mek- tuplar ke'enlem yekün ad edilrk yoklama. ları yapılamayacağından mağdur olmama» lari için ba sasa uygun olması ilân olunur, | ———— kem Adil Giray. Güneş - Vefa saat 11 hakem Hasan Kâmil * Istanbul Boks Heyetinden: 1 — 24 Mayıs 36 Pazar günü saat 19 da Beyoğlu Parmakkapıda Gala- tasaray kulübü salonunda Boks teş- vik müsabakaları yapılacaktır. 2 — Bu müsabakalarda lisans a - ranmıyacağından bütün boksörler İ girebilecektir. 3 — Her kategorinin birinci ve I- kineisine madalya verilecektir. 4 — Tartılma Galatasaray kulü-| bünde saat 14 den 17 ye kadardır. Avusturyalılar İngilizleri 2-1 yendi Viyana, 7 (A.A.) — 60 bin seyirci karşımda Viyana stadyomunda ya- pılan futbol maçında Avusturya takı mı, İngiliz takımına bire karşı iki sa- Yı ile galip gelmiştir. ”İ| hayretle bakmea hemen kendimi top £| ban,, de II, Birdenbire gözlerimden yaş boşan- di, ağlamaya başladım. O yüzüme ğım çok acıyor da ço * im. Ama sözüm yalandı. O na bu kadar yakın olmak, sıcak çe - lik gibi parmaklarım ayağımda do-| laştığını hissetmek gene de onün ba- na uzak durması yüreğime güçlü bir acı vermişti. Çobanım benim gözle rimden yaşların dinmediğini görün ce birdenbire ayağa fırladı: çok mu acır bacım ? seni hemen köye ileteyim.,, dedi. Hemen kendimi tu «| tup ağlamayı bıraktım, yavaşça doğ rularak ona dedim ki: — Çoban beni Muratirtepeye gö tür. Adağım var, türbeye mum di - keceğim. Babam müftünln oğluna | söz kesmişken yalvarmama dayana- madı da sözünü geri aldı. Haydi ba- na yardım et,Muratirtepeye gidelim. Bann: “Müftünün © oğlunu neden istemedin ?,, diye, sormasını bekliyor dum. Ona verecek cevabım vardı.| Halbuki gözleri garip bir ateşle ya - narak birdenbire yerinden ( sıçradı. Bir anda kendimi kollarında bul- dum. Sürüsünü arkasında unutup. z e dı. Onun kollarında titriyerek üne sokuldum. Fakat içimi kar. a te len yüreğini parçela- mak iştiyen bir hınç bürümüştü. Mu- ratlıtepoye varmeca o beyaz kocaman taşlardan örülmüş küçük türbenin kenarında çoban beni yere birakmak ister gibi bir hareket yaptı. O sırada göz göze geldik. Kendimi tutama- dım, onun gözlerime saplanan bakış» ları sanki içimi ağuladı. Bağırdım: — Sen ne yüreksiz şeysin çoban!, O birdenbire yüzü buruşarak beni taşların Üzerine bırakıverdi. Hayret- | le geriliyerek: “Sen ne dersin be- cim ?,, dedi, Sözlerim hıçkırıklarıma karışarak cevap verdim: — Bacm yerin dibine geçsin, ben senin yavuklun olmak isterdim. Sen bana hâlâ “bacım, bacım,, der du -| rursun, gözlerini yüzüme çevirmek- | ten sakınırsm.. Yüreğini kimlere| verdin çoban, seni bana baktırmıyan kız kimdir, söylesene? O zaman beklemediğim bir şey ol- du. Çobanım birdenbire koşarak be- ni kollarına aldı, yanaklarımdan #1 - zan yaşları ateşli dudaklariyle öpe- rek kuruttu. Ben de çılgın bir sevinç- le onun göğsüne sokularak sitemle: “Beni neden böyle üzüp durdun ço- banım, dedim. Yüreğin neden geç yumşadi?,, O sözlerime cevap ver - miyerek yavaşça ayağa kalktı. Elim- den mumları alıp türbeye dikerken: “Sürüler dağılacak, sen köye geç kalırsan ağamı merak alır, haydi yol lanalım,, dedi, Gene beni kucağma aldı. Sırttan inmeye başladık. Yolda gözlerini gözlerimden ayırmıyor, be- ni göğsünde canına sokmak İster gi- bi sıkıyordu. Örgülerim yemenimden kurtulmuş, onun omuzlarıma dökül - ü. Kollarımı sıkı sıkı boynuna sarmiştım. O hiç konuşmuyordu. A- ma gözleri sanki yaş dökmeden ağ - lar gibiydi. Yüzüme o kadar kederli bakıyordu. İçime “ürküntü şt. Boynunda kollarımın halkasını da- raltarak: “Beni babamdan Ah- met, dedim, Eğer vermezse beni ka- gır, Sensiz edemem gayri... Ö act 8- cı işte o zaman içini döktü — Ağasının kızma göz dikmiş mi desinler istiyorsun Gülilm, dedi. Ba- ban ne etsem seni bana vermez. Hakkı da var, Ben sana ne ederim, seni nasıl kaçırırım. İki gün içinde yoksuzluktan solar gidersin kız.. Ba- ban “ekmeğimi yedi de kızımı elim-| den aldı.. diye lânet eder, Hem sen ağa kızı, ben fakir çoban yüreğimin ateşi seni avutmaya kaç gün yeter. Yoksuzluk her şeyi silip (götürür, ben ne ederim, Ben yalvardım, o “olmaz,, dedi. ladım: iste — Peride CELAL —- Beni kaçırmayı bir türlü kabullen « medi. Artık onun günlerdir yüzüme neden bakmadığını anlamıştım. Ağa kızı olduğuma lânet ediyordum. Keş- ki bir çulum olmasaydı, çobanım be- im olsaydı. Sürü önde, ben hırsım- dan onun kucağından inmiş, yanında topallıya topallıya erek köye yaklaşmıştık. Çobanım gayri göz - lerinin ateşini çekinmeden İçime döküyor, titrek bir sesle yavaş ya » aş mırıldanıyordu: Kız savul önümden yok sana sözüm, Yüreğim yanıktır. yaşlıdır gi Birdenbire yolun ortasında dura - rak onun türküsünü kestim: “Bana bak çoban, dedim. Vebalim boynuna olsun. Eğer beni kaçırmazsan bugün den tezi yok babama haber salıp, müftünün o kara kuru çiçek bozu - ğu oğluna karı ola nim o içi yılan herife varı m: ateşe - ttığımı gör de b rünce azap çek, olur mu?,, Çoban karşımda durmuştu. Yüzü sapsarı olmuş, bana bak Sesi titriyerek yavasça: km etme Gülüm, dedi. Kendine kıy» ma sak. Köyde sana koca olacal yüzü gözü düzgün delikanlı mı yok!,, yapacağına karar vermiş insanları easlimü ile gülerek , ya onun rarımdan sen olacağım çoban. ölürüm, vazgeçmem... O yanıma yaklaşmış, nefesi ataş gibi yüzümde dolaşarak, örgülerimi okşuyor, yalvarıyordu? — Etme Gülüm, etme. Ben fakir çobanım. Sana yüreğimden başka verecek neyim var ki? Müftünün oğ- lu zengin ama İçinin karanlığı dil. lerde geziyor. Ona karı olursan iki aya varmaz erir gidersi . Etme m, gel vazgeç bü inatta Çobar durmadan yalvarıyordu. Ben hiddetle onu yol üstünde bıra- kıp köylin içine doğru yürümeye başladım, Arkamdan koşarak gelip kolumu tuttu: “Gülüm, bunu etmi - yeceğine söz ver,, dedi. İnatla başi- mi #allıyarak cevap verdim: — İki gün beklerim, ya beni ister- kaçırırsın. yahut da yakmda düğü - nüme seni çağırırım çoban.. Onu arkamda yüzü ıstırapla b” - ruşmuş, taş gibi dikili bırakarak yü- rümeye başladım. O geceyi ağlıya ağlıya ettim. Ayrılırken çobanımın yüzünü çevreliven acı gene de onun gözlerinde sezdiğim kararı sileme - mişti. İki gün içinde beklemekten sasa- rıp soldum. Ama o gelmedi. Köyde de kaç gündenberi bir telâştır gidi- yordu. Ben kendi derdime dalmış - tım. Hiçbir şeyin farkında değildim. Bir gece babam yemek sinisinin ba- şmda içini çekerek: “Kizi iyi ki ver. medik, müftünln oğlunu vurmuşlar, ama vuran ortalarda yok!,, deyince, oracığa düşüp bayılmışım. Günlerce yatakta kaldım. Çobanım da sürüyü babama bırakıp çekilip gittiğini, or- talardan kaybolduğunu, o zaman ha- ber aldım. İçime düşen kederle has- talığım arttı, Anam babam ne yapa- caklarını şaşırdılar. Bense ölüm aci- ları çekerek bir kisiyi düşünlüyor - dum. Çobanımı. O benim yüzümden elini kana bulamıştı. O sözünde dur- muş, ağa, kızını, ken dine lâyık görmemiş, kaçırmak istememişti. Fakat benim müftünün oğluna karı olup onun yüzünden yüreğimi yakmamı da içi götürme- mişti. İşte bunun için müftünün oğ- lunuh canma kıymıştı. Yıllarca nerelere gittiğini bilme - diğim ateş gözlü çobanımın arkasın- dan ağladım. Gözümün yaşı biç din « medi, Arka arkaya keder içinde ge » çen yıllar saçlarımı tez vakitte pa - muk gibi aklaştırdı. yüzüm buruş bu ruş oldu ve ben bitmiyen bir matem- le çolanınım yasını tutarak hiç kim- seyle evlenmedim, hayatıma ondan başka hiçbir erkek girmedi . Ka .y