mı — ir İmparatorluk batıyor ! İtalyanlarla Habeşler 20 senelik bir dostluk muahedesi imzalamışlardı ! Fakat sonra kurtla kuzu hikâyesindeki vaziyet hâsıl oldu! Bütün kabahat Habeşlere yüklendi Italyan Lâfontenin bir hikâyesi vardır: Kurt bir gün bir çayda bir kuzu görür, Hemen Üzerine doğru gider: — Hey! Bana bak der!.. Burası bes nim çayım! Suyumu bulandırıyor- sun ?.. Zaten hep senin yüzünden 8i- kıntı çekiyorum. Geçen sene de suyu bulandıran sen değil miydin?.. Kuzu! — Aman! diye ceyap verir. Ben da- ha şimdi geldim. Ayaklarımı suya sokmadım. Geçen seneye gelince, o zaman daha ben doğmamıştım bile!.. Kurt hemen: ! — Hep kabahat senin, der!.. Eğer göçen sene buraya gelen sen değilsen bile annen baban gelmiştir. Suları on- lar bulandırmıştır. Çare yok seni yi-| yeceğim!... » Habeşistanm da bir hikâyesi var- dır: Bir Italyan bir gün Musanli dağım- da bir Habeş görür. Hemen tzerine doğru gider. — Hey bana bak der!.. Burası be- nim hududum! Hududumu bozuyor- sun. Zaten hep senin yüzünden sıkm- tı çekiyorum. Geçen sene de hududu bozan sen değil miydin?... Habeş: Aman diye cevap verir. Ben da- ha şimdi geldim. Ayaklarımı bir adım ileri atmadım. Geçen seneye gelince Unlual'da kuyuları bulandıran İtal - 1. Italyan hemen: Hep kabahat senin der!.. Eğer n sene buraya gelen sen değilsen bi annen baban gelmiştir. Hududu onlar bulandırmıştır. Yok yok seni yiyeceğim... “ 'Habeşlerle İtalyanlar arasmdaki hudut ihtilâfı işte tıpkı böyle oldu... Adisababaya kadar ilerliyen ve ba- zen zehirli gaz kullanan, bazen tank- larla yalmayak Habeşleri ezen Jtal- yanlar şimdi mecliste meelis başkanı- nın ağzile şöyle diyorlar: — Ne yapalım ? Habeşistana dost- uk eli uzattık. Fakat dinletemedik. Hududu bozdular. Müstemlekeleri; zi tehdit ettiler. Bizde onları tedip etmek mecburiyetinde kaldık. * Halbuki Habeşistanla Italya srasin da 1928 de bir dostluk muahedesi ak- tedilmişti. Bu muahede 20 senclik- ti. Fakat ne yazık ki, devam edemedi. İşte aşağı satırlarda bügün batan imparatorluğun eski haşmetini ve İtal ya ile olan münasebetlerinin bir tarih çesini bulacaksınız! Menelikten sonra Menelik 1913 te öldü. Yerine Lie Yasu geçti. Bu islâmiyeti kabul etti, Içerde kiyamet koptu. 3 sene bir mü- cadeleden sonra Eylül 1915 da Lic Yesuyu tahtından indirdiler. Mene - liğin kızı Zaodituyu imparator ilân ettiler. Ancak bunun yanma Harrar Ubayı Ras Tafariyi naip yaptılar. Zaoditu 1080 da öldü. Ras Tafari Haile Selâssiye adını alıp Habeş tâcı- nı giydi. Bu arada imparatorların tahta o- turma ve huzura kabul törenlerini bildirmek faydalı olacaktır. Eskiden imparator bir perde arka- sına gizlenir ve hazıruna yalniz sağ ayaklarımı gösterirlerdi. Bu, impara - torun şekli yoktur ve olamaz mana. sina idi. Imparator hâkimi mutlaktır. Bütün ülke onun ayakları sitmda bu- Tunür. Imparator sabahları kamçı şakır. tıları içinde uyandırılırdı, Bunlar, ge- celeyin saraym yanma kadar sokulan sırtlan ve çakalları uzaklaştırmayâ, yarardı. Habesistanda seferberlik ilânı da Habeş Imparatorunun Adisababada başka türlüdür. Buna karar verildik- ten sonra kadınlar şöyle bağırırlardı: “— Katırlarmızı nallaymnız, Silâh - larınızı temizleyiniz, yola çıkınız. Or- du ktir. Bunun için... kantofla dikenleri görürseniz söküp atınız ki, ordu serbest geçsin. Orduya e iltihak etmiyenler 7 sene ceza göreceklerdir. İalya ile dostluk muahedesi 2 Ağustos 1928 de Ras Tafari, naip #(fatiyle Italya ile 20 senelik bir dost luk ve hakem anlaşması Imza etmiş. tir. Bu anlaşmanın ikinci maddesiyle, ber iki taraf herhangi bir istiklâle müdahaleden vazgeçecekti. Bununla beraber muazzam bir mukavele daha imzaladılar, Bunda, Eritre hududun- da 200 mil uzaklıkta Dessleden, Frit reden Adisababaya kadar bir otomo- bil yolu yapılacağı ve Habeşistaha A- sirde serbest bir mmtaka ile bir iske lenin tahsisi kabul ediliyordu. Otomo Italyan kumpanyasına verilecekti. Bunun tatbik edilemeyişi bugün her iki tarafım haklı şikâyetlerine yol aç- mıştır, Romada 20 eylül 1984 te neş- -İredilen bir pratokol ile de bu'anlaş- ma her İki tarafça temin olunmuştur. Bütün anlaşmaların sarih hüküm » lerine rağmen İtalyan - Habeş hudut davaları halledilememiş, sürüncemede kalmıştır, Bilhassa Somali hududu çok münazaalara sebep olmuştur. 1908 tarihli anlaşma bu hududu şöy- le tarif etmiştir: “Vebi - Şebeli” nehri mecrasından itibaren hudut, Kuzey - Doğu istika- metinde Italya hükümetinin 1897 de kabul ettiği hattı takip eder. Sahil cihetindeki kabilelere ait topraklar Italyaya, tekmil . Oğnden toprakları ile Ogaden cihetindeki kabilelerle meskün arazi Habeşistana tâbi kala- caktır.,, Bu fıkrada sözü geçen kabileler göçebedir. Her şeyi zamanımda ve yerli yerinde yapmak için General Çiterniğin başkanlığında bir İtalyan heyeti yerine gitti. Birçok güclükler- le karşılaştı, İtalyanlara göre, iş gör- menin imkânı yoktu. Habeş hükümeti 15-1-985 de Ulus- lar Sosyetesine verdiği muhtirada bem 3 Eylül 1897, hem de 1908 an- laşmalarını işaret ederek bu uzlaş- malarla çizilen hududun Hint deni- zi sahilinden 180 mil uzaklıkta mü- vazi bir çizgi takip ederek Bardera- nm kuzeyinde Jubaya mülâki olaca- ğı bildirilmiştir. Ve hudut boyundaki göçebe kabilelerin durmadan İtal yan topraklarına saldırışı, 935 Ha. beş - İtalyan harbine hem vesile olmuş, hem sarih bir sebep teşkil et- miştir, Haziran 1935 de Italyanm uzlaş- ma komisyonuna vermiş olduğu muh bil yolundaki seyrysefer imtiyazı bir| yanan ve yağma edilen sarayı ! Negüsün arması tada işte böyle beş senedenberi| fillen İtalyan istiklâl ve hâkimiyeti altında bulunan bu yerlere karşı Ha- beşlerin süel hazırlıklarda bulunduk larıdır, mu.xabil tedbirler almak m) ruretinde kaldıklarından bahsedilmiş | tir. Davalı topraklar üzerindeki hâki- miyeti, İtalyanlar 1908 anlaşmasm - daki hükümlere istinat ettirmiştir. Ualual, Vardair, Damut kasabaları Miccertein kabilelerine aittir, Bu ka- bileler, anlaşmalarda tasrih edilen sahil kabilelerindendir. Bu itibarla açıktan © ığa İtalyan tebansmdan ol dukları Habeşistanca kabul edilmiş- tir. Lâkin İtalya hükümeti, evvelâ serdet tiği bu fikirleri sonra bir yana bırak- mış, bugün bitirdiği savaşm esbabı mucibesini başka türlü izah etmiş - tir. Italyanm hedefi , ve iddislarınm gayesi, kımdisini sömürge sahibi et- mek, kendi kendini üldilren âciz vir ülkeye medeniyet götürmektir. Necaşi seferberliği ilân zaruretin- de kalmca, Uluslar Kurumu konsey başkanlığına şu telgrafı çekmiştir. TAN İkallüs etmeğe alıştıracak hareket sol İzelliğini arttırır, güzel olmıyan vü - İliğını, hem kendisinin sağlığımı ve SAĞLIK ÖĞÜTLERİ Hareket güzelliğinin | dört kanunu Endam güzelliğini Otemin etmek, bedenin büyümesi tamam olduktan sonra, İnsanın kendi elinde değildir. Vücut güzelliği bir taraftan jimnas- tikle, bir taraftan da az veya çok yemekle bir dereceye kadar temin e- dilebilir, Fakat hareketlerinde güzelliğini temin etmek her kadının elindedir. Zaten güzelliklerin en ziyade makbu- lü sayılan, kadını en ziyade beğendi. ren güzellik de budur. Yan yana oturmuş iki kadının da alımlarının Üzerine bir saç kâkülü dü | şer, ikisi de onu alımlarının üzerin. den çekerler. Fakat ikisinin de, her gün, belki her saatte yaptıkları, bu sade İşi yapmak tarzı başkadır. Bu küçük hareket her kadınm şahsiyeti- ni gösterir, kadın zarafetini aymt ettirir. Kadın hareketine bir şiir ver- diren bu kudretç “adale zekâsı,, der- ler. Bunun kanunlarını şimdilik hiç kimse tayin edememiştir. Buna karşılık, ayakta durmak, yürümek, dansetmek gibi büyük ha- reketlerde hangi vaziyetlerin daha ziyade güzellik, hem de sağlık, te- min ettiği iyice tetkik edilmiş ve tet- kik neticesinden, hareket güzelliği- ni temin edecek birçok kanunlar çi- 'karilmıştır. Bunların hepsini bura - da bildirmeğe imkân olmadığından en mühimleri olan dört tanesini söy- liyeceğim. Birinci kanun — Adalelerin takal- lüs halinde, yani gergin bulunması | kada güzellik verir. Çünkü takal- | lüs genç deriye bile bir gerginlik ve- rir, biraz gevşemiş deriyi gerer. Ka- rm ağalelerinin takallis etmesi ka- rm içindeki uzuvların düşmesine mâni olur. Yağ tutmaya başlamış karmların yağını eritmeğe yarar. Göğüs adalelerinin takallüs etmesi göğsü daha güzel gösterir ve küçük yuvarlakları daha ziyade meydana çikarır. Bütün beden adalelerini ta- dizi yerde halı üzerine dayayıp öteki bacağın syağı ile de yere bastıktan sonra sağ kolu başm arkasından, 804 kolu da belden doğru arkaya götür- imektir, Bu jimnastik hareketi ada- leleri gergin durmaya alıştırır.. Bu vaziyet en ziyade sağlık ve güzellik ifade eden harekettir. İkinci kanun — Bedenin gerilme- si zaten güzel olan bir vücudun gü- cuda da güzellik verir. Bütün bede- | nin gdaleleri gerilerek vücut arkaya | doğr kıvrıldığı vakit, arkan orta- smdaki kırışıklardan başka, derinin hiçbir tarafında kırışık kalmaz. Bu | vaziyeti temin edecek en iyi hare-| ket de çocuğu kucağına alarak, vü-| cudu arkaya doğru kıvırarak ona meme vermektir. Çocuğu emziren annenin vaziyeti hem çocuğun sağ- güzelliğini temin eder. Çocuğun üze- | rine iğilerek İki büklüm (olmamak şartiyle. | Üçüncü kanun — bedenin, yahut herhangi bir kısmının, bükülmesi güzelliğe dokunur. Çünkü vücudun her tarafında kırışıklar peyda olur. Hele vücut semiz olursa kırışıklar daha ziyade artar. İnanmazsanız bir endam aynası karşısında çömelip ©- turumuz, bakınız nekadar çirkin ©- tursunuz. Kendinizi bükülmüş, iğil - miş vaziyetlere alıştırmayniız. Dördüncü kanun — Vücudun dur- duğu yerde bir tarafa dönmesi, dö“ nen kısımlara gerginlik (veriyorsa güzel görünür, bilâkis dönen kısım- lar bükülüyorsa çirkin olur. Meselâ durduğu yerde arkaya bakmak gü- zel bir harekettir, Bu hareketi temin eden adaleleri uyuşuk bırakmamak Adisababa 28 Eylül Dalma ve sıkı surette barışa bağlı olan Habeşistan, bugünkü durumun muslihane bir surette ve unlaşma mucibince kotafılması için konseyle elbirliği etmekte devam edecektir. Bununla beraber bizim barışsal du- rumumuza rağmen mütemadi suret- te asker sevketmek ve daha başka hazırlıklarda bulunmak suretile gün den güne vehamet kesbeden İtalya- nm tecavüzkâr niyetlerine karşi konseyin ciddi bir tarzda dikkat na- zarmı celbederiz. Italyanm bu teca- vüzlnün önüne geçmek Üzere konse iyin her türlü ihtiyat tedbirlerinin ik- malini ısrarla dilemekteyiz. Zira du- İram öyle bir hale gelmiştir ki ülke- i mizin müdafaasını temin için gere - ken genel seferberliği daha ziyade geciktirecek olursak, vazifemizi yap- mamış oluruz. Bu seferberliğimiz or- dumuzun hudutlardan uzak bulun - durulması hakkında evvelce verdiği- için güzellik ve sağlık jimnastiklerin de onu da yapmayı unutmamalıdır. Lokman HEKİM — e — > miz emirleri bir veçhile nakzetmiye- cektir. “Boğaziçinin NK | Beykozda oturan bir arkadaşım, dün elime, üzeri pullu bir küçük kitap tutuşturdu: — Şunu, ibret gözile oku! . Rastgele yapraklarını çevirmeğe başladım: Beylerbeyi, filânca sokak. ta, dört odalı ev... Aylığı: 7 lira... Bü- yükderede, bilmem ne sokağında, tüç odalı ev.. Aylığı, 10 lira... Çengelköyünde bir yalı. Aylığı: 8 lira... Beykozda bir köşk, Aylığı: 12 lira... Acaba yanlış mı görüyorum, diye gözlerimi uğuşturarak bir daha bak- tm: Hayır! Şüpheye düşmek için hiç yanlış olabilirdi, fakat hepsi de, ba; gildi ya... Okudukça, şaşkınlığım ar - tayordu. Demek Istanbuldan evlerinin bir aylık kirası ile Boğazda bütün bir mevsim otürulabilecekti. Sekiz lira - Onliraya bahçeli bir midem elen vara Aa rine döndük te ben mi farkında de - ğilim? Göz gezdirdiğim küçtik pullu kitap, Şirketi Hayriyenin, Boğaziçindeki boş yalı, köşk ve evlerin mevkiini ve kira miktarlarını görtermek için çıkardığı bir broşürdü. Bu broşlire göre, Boğa- zm en pahalı semti, Tarabye... Fin w- cuz yeri de Beylerbeyi... Bizde, pa- zarlık her işe girdiği için, ev sahibi ile uyuşarak kiraları biraz daha in- dirmek te mümkün... Şu hale göre önümüzdeki yaz ay- larında, Boğasiçinin tıklım tıklım do- lacağma şimdiden hükmedebilir mi- yiz?.. Kendi payıma, buna pek inanama- dığım için, broşürü gösteren arkada- şıma: — Ne dersin, diye sordum, bu ki- ra ucuzluğu halkı Boğaza çekmek için kâfi gelecek mi? Umitsiz bir hareketle omuzlarını kaldırdı: — Hiç zannetmiyorum. Biz İstan- bullular, biraz kaplumbağa ruhlu in- sanlarız. — Anlamadım... — Yani kabuğumuza çekilmiş ola- rak yaşamağı severiz. Eğer böyle ol- masaydık, güzel Boğaziçini birkaç se- ne içinde suyu çekilmiş değirmene döndürmezdik. Büyük harbe, hattâ mütarekeye ka dar, Boğaziçi eski şenliğini kısmen muhafaza edebilmişti. Sonraları; bir- denbire şehre doğru umumi bir akm başladı. Bu akım, bir aralık, panik şek Wini bile aldı idi, Sebebi ne olduğunu anlamağa vakit kalmadan, boşalmış bir Boğaziçi ile karşılaştık”. Şimdi, senelerdenberi İstanbulun dört duvarı arasındayız. Boğaziçinin uzak köyleri, bize meçhul iklimler gi- bi geliyor. Handise, su burnumuzun dibindeki Kandilliyi bile unutacağız. Her hal ve kârda Uluslar Sosyete- sile sıkı bir surette elbirliği etmek hususundaki azmimizi bu vesile ile bir kere daha teyit ederiz. Imparator Haile SELASSİYE 1 Bundan sonra vaziyet mslümdür. Avrupa hep ağzında bir sakız çiğnedi: Zecri tedbirler, ekonomik tedbirler... Habeşlere yardım, mazlumu kurtar. malı ve saire ve saire... Fakat Ialyanlar bir taraftan mü- tomadiyen ilerliyorlardı. Musaal da - | rak hatırlıyacağız.Çocuklarımız, Çam | bul deniz ticaret müdür! #ımda başlıyan ilk silâhm sesi bugün | lıcada bir Tomruk suyu olduğunu. | olması, teşkilâtın ve fen Adisababadan aksediyor. Ve koca im- | kum hastalığına tutulduktan sonra, | viyesini icap ottirdiği paratorluk batıyor... Negüsün elindeki Süleymanm ada- | tepesindeki rasathaneye gittikleri za |hhem de memurların let miihürü de beraber suya düşüyor. | man görecekler. Sarıyerin toprağı sa- | yükseltilecektir. Meşhur fıkradır ya: Kandillide 6- turan herifin biri, köyünün admıu- nutmuş. Vapur kişesinin önünde dü- şünür dururmuş. Tam bu sırada, iki külhanbeyi kavgaya tutuşmuşlar, bi- risi, ötekine: — Ulan ölüsü kandilli!.. Derdemez, unutkan yolcu atılmış: — Hay Allah razı olsun! Ver Kan- dilliye bir bilet! Bu gidişle biz de, günlün birinde Ru- meli kavağının yerini haritaya baka- öğrenecekler, Vaniköyünü, İcadiye HERGUN BiR ROPORTAJ $ A e NDE RE KEŞ SEN hul iklimler gibi geliyor" Bu gidişle Rumeli Kavağının yerini taya bakarak hatırlıyacağız. Kardi bile unutmıyacağımızı kim temin E Altınkumdan Bo gaza bir bakış ! tan aşağı tertip hatası ile çıkacak de- | 6-5-936 köyleri mef to rı olup olmadığını, gelip g.. sormağa kalkışacaklar. Yet risindeki Kalende:, nasil Emirgânda bir koru, BS “kaymak donduran, olduğu senin aklına gelmiyecekler Beykozlu arkadaşa bu * — Boğazları gü bir cemiyet kuruluyordu, ne “XX ye sordum . - Cevap olarak elime bir br? tutuşturdu. Ustüne kısaca müuşlardı: Boğaziçi!.. Bu ot9£ kı minimini kitabın içinden © tablo göstererek: — Bu kadar güzellik ye” diye sordu. İ Parmağını koyduğu yer, * mehtaplı bir gecesinde, çeki lo kadar güzel bir fotoğraf devam etti: k — Boğaz, o kadar lüzumu gf la güzeldir ki, onu güzel kalkışmak, Allahın üzene bor rattığı bir kadma, kul si Hazan eni gzzi bize 3 mamürlaştırmağa baksınli yeni cemiyetin adına “Bal dırlık,, cemiyeti desinler. Boşalan Boğaz, tabif ib! bir şey kaybetmedi ki, gö ihtiyser olsun. O, yer bir “cennet,, olarak yasi gık ki, içinde “Adem,, i gide azalan bir cennet Beykozlu dostum, boğaz, tıkanmış gibi, sö; m Belediye Viyanadaki itfai kongresine çağ 11 Haziranda Viyanad8. faiyesinin kuruluşunun #” dönümü münasebetile b bir kongre toplanacaktır “Yangınlara karşı korumâ kongresi” ismini aldığı gibi, re mevzuu da ismile Kongreye bizden de bir he$i rilmesi istenilmiştir, Bel racaatı tetkik etmektedir”. gf * Haziranda başlayacak ei zi tahriri için belediye esas cetvelleri talep e bu cetvelleri yeniden ğını, Levazım ambarmdâ © ki cetvelleri göndereceği ye bildirmiştir. * Şoförler, cemiyetlerin€ Is seyyah taşıma işinin 8 alınarak doğrudan doğrulü g dine verilmesini istemişlerdi tin bu husustaki teşebböl.. ler tarafından reğdeğil” E * Arazi ve bina vergile" gubelerince tahsil i yüzden şubelerin işleri © için belediye şubelere Yefİ larla makineler almays “7 miştir. Deniz ticareti f€: Deniz ticaret müdür, kadrosunun genişletiim rarlaştırılmıştır. Bütün Türkiye timani#” ni bir memur ka are elli