SETER RER ERLER. VA Aİ di 5 ; m m " —— DD. Yazan: MITHAT CEMAL Belkis kendi güzelliğine hayret etmiyen bu dağ parçasına ezildikçe ezilmek istiyordu Halbuki Adnan yanıliyordu. Hus- Tev'in Belkis'i sevmediği yalan de- gildi, Belkis'in, #slona girerken ta- şan neş'esi, kulağında, süsler gibi kocası içindi. Husrev'i gördüğü için gülüyordu. O, mirala- ya, eline geçmiyen şeye çıldıran ka- dın gibi tapıyordu. Belkis'in gözün- de, miralayın kabalığı bile heykelin | cizgilerine oyulmak, derinleşmek İm- kânı veren bi rmermer sertliği idi. Belkis, kendi güzelliğine hayret et- miyen bu dağ parçasına ezildikçe ezilmek istiyordu. Belkis'e bakarken gaşırmıyan Husrev, Belkis'in sevebi- leceği tek erkekti. Fakat Husrev'in dünyada sevece- ği tek kadın yoktu. O, insan yüzün. deki güzellikten anlamazdı: Av, oyun... Başka heyecanı yoktu. Hat- tâ kumarsız para bile hiçti; oyunda | bulduğu heyecanı paranm başka no- ticelerinde bulmuyordu. Güzel giyin- diği için güzel giyiniyordu. Babası- nm ve kayınbabasının saray gibi konaklarında oturduğu için saray- larda oturuyordu. Klübe, ava git- mek şartile Adnan'm evinde, Adna- »ın caketile oturabilirdi. Adnan bo- #una dikkat ediyordu ; Husrev'le Belkis'in bedbaht bir karı koca ol duklarını bu salonda göremezdi. On- lar, bu yalmın bir tek odasında bed- bahttılar: Yatak odalarında... Bel- kis, kucaklıyamadığı putun yanında yatarken ölü gibi krmıldamıyordu. Bahriye miralayı, dünyanın en güzel kadınm koynunda iç sıkıntısından patlıyordu. Karısından klübe, ava kaçıyordu. Belkis, gündüzleri, ya- tak odasından çıkınca ne bedbaht ol» duğunu anlıyacak kadar yalniz kala- mıyordu: Zengin konakların daha kapıdan şen yüzle giren misafirleri... Büyük servetlerin hergünü ayrı bir gün yapan büyüleri... Yeni çıktığı için kitapçıların mut- aka gönderecekleri fransızca, al manca, ingilizce kitaplar... Paris'e, Londra'ya ısmarlanan elbiseler, is- karpinler gelince duyulan kısa heye- canlar... Belkis bunlarm arasında yalnız sayılmazdı. Ve bedbaht oldu- #unu görecek kadar gündüzleri ken- di kendine değildi. O, gece Yarısı izdi. azn derse başlıyacaktı. Baktı, Bâlkis kocasina bir şey işaret ediyor- du. Tekirdağlı Cemile'nin kızını Ad- nan'a teklif etmeği Husrev her haf- ta unutuyordu, Belkis gözlerini büs- bütün güzelleştiren igaretle kocası- na bunu hatırlatıyordu. Bahriye miralayı — mukaddeme yapmak külfetti — birdenbire, ©8- k sordu: BİYE anmak fikrinde misin Ad- Adnan öyle bir fikirde olmadığı- nr anlatıp bitirdiği zaman, bahriye miralayı, koltukta çoktan uyumuş- tu. Adnan ve Belkis tarih dersine baş- Indılar, Muhasara başlamış, Maca- ristan fetholunüyordu. Belkis beyaz parmağını dudağma götürdü: — Adnan Bey, biraz yavaş! dedi. Sonra, uyuyan Husrev'i göstererek izah etti: | — Gece kulüpten geç geldi de... Tarih hocası, Süleyman'n Maca- Histan'ı aldığını kısık sesle anlatma- En başladı: Kabahatini söyliyenle- rin sesile! z Ve Macaristan fethi uyandırmadı. Husrev'i Süheylânın çocuk olmadığı anlaşılıyor Süheylâ'nm Adnan'a çıldırdığını Maliye nazırının konağında kimse anlamıyordu. Bu aşkı ancak Sühey- lâ'nm yüzlü baber verecekti. Fakat bu çehreyi de sezen #ade Hacı Kâh- ya oldu. .Bumz okur, güç yazar adam birçok gözile di Maliye nazirt ve Ha- ci Kâhya da daima her meseleyi be- raber düşünürlerdi; Süheyiâ'nın Ad- man'la evlenmesine de başbaşa razı oldular, Fakat 8 aça, riardı. e Cemelifer, çocuğu” evlendirmemekte sırtındaki | ümmiler gibi her seyi | pa! heylâ'nm anasına | İiki senedir inat ediyordu: “Acelele- ri yok” tu; “maliye nazırnn kızını vakti gelince herkes kapışır!” Paşa nihayet kolaymı buldu yaşına basan Süheylâ'nın bebek ok | madığın! Cemalifer'e Tekirdağlı Ce- mile Hanım ispat edecekti, Sonra da Adnan'ı Hacı Kâhya Cemalifer'e| |söy iyecek, paşa da bu intihabı çok | beğenecekti. Fakat bu Cemile Hanımm dira- yetli olduğu nekadar doğruymu, O, maliye nazırı gibi Süh yirmi ikisine bastığını söyliyerek| Cemalifer'i kırk sekizine çıkarıp sö ze başlamıyordu; Sül m “hâlâ bebek olduğunu o da biliyor” du, fa- kat “A hantmefendic am, diyordu, Fatma Sultanı da emil 22 hirli İbrahim Paşaya İ4 yaşında Fenerbahçe - Vefa, Süleymaniye - Eyüp bu Fener stadı: Süleymaniye - E; saat: 14.30 hake aim Turgut Fenerbahçe - Vefa (B) takımları saat 16.15 hakem: Feridun Kiliç Şeref stadı: Beykoz - İstanbulspor (B) takım - ları sast 14.30 hakem: Samim Talu Beşiktaş - Hilâl (B) takımları sâ- at 16.15 hakem: Şazi Tezcan Taksim stadı: Galatasaray - Anadolu (B) takım- ları saat 14.30 hakem: Rıfkı Güneş - Topkapı (B) takımları sa- at 16.15 hakem: Halit Özbayrak 124-1936 Pazar günü yapılacak maçlar: | Fener stadı: Alan gözcüsü: Sait Salâhaddin Altmordu - Kasımpaşa (A) takım- ları saat: 12 hakem: Saim Turgut Süleymaniye - Eyüp (A) takımları 13.45 hakem: Ahmet Adem Yan hakemleri: Şeref Esat Fenerbahçe - Vefa (A) takımları saat 15.30 hakem: Sadi Karsan yan hakemleri Feridun Kılıç, Tarık Şeref stadı: Alan gözcüsü: Halit Galip İ Beylerbeyi - Doğanspor (A) ta- kımları saat: 12 hakem: Halit Galip İstanbulspor - Beykoz (A) takım- ları sant: 13.45 hakem Cafer Yan hakemleri: Samim Talu, hattin Uluöz Beşiktaş - Hâl (A) takımları saat 1530 hakem: Suphi Butur Yan ha - kemleri: Sait, Nevzat, Taksim stadı: Alan gözcüsü: Şazi Tezcin Sümer. Fener yılmaz (A) takım - ları saat: 11.30 hakem İ. Muhittin A- İpak ip (B) takımları Ba- Galatasaray - Anadolu (A) takım- ları sant: 13.00 hakem Şazi Tezcan! yan hakemleri: Halit Özbaykal, Tah- sin. Güneş - Topkapı (A) takımları sa: at: 14.45 hakem Sabih yan hakemleri Hayri, Mehmet Ali vermediler miydi?” » Abdülüzizle Abdülhamit ten büşka padişah bilmiyen C fer bu Fatma Sultanı onlardan biri. nin kızı sanıyor, Damat Nevşehirli İbrahim'in o Kuruçeşme'de Di Saray'da mi oturduğu! soruy Cemile, bu yanlışı ihtiyatla düzel yor, nihayet Cemalifer kendi kızının Fatma Sultan gibi çocukken evlen- mesine razı oluyordu. Maliye nazırı sevindi: Kızıma bir aranmasına, karısi #08 çikar-| mıyacaktı. Ancak karısı, bütün su-| ratıpı uzun bir burun haline koyan yekpare bir çizgi İçinde somurtu- ye Fakat bu konağa yakışacak bir koca! diyordu. , z (Arkası var) Güneş - Topkapı, hafta karşılaşıyorlar Ömer Besimin cezası tebliğ edildi Idâman cemiyetleri ittifakı umum merkezince koşucu Ömer Besim hak- kında verilen müebbet boykot cezası kesbi kat'iyyet etmiş, Istanbul mmta- kası tarafından kendisine tebliğ edil- miştir, Bu vaziyet karşısında, İsta mmtakası atletizm heyeti başkanlığı: | na yeniden seçim yapılacaktır. Teşkilât nizamnamesi mucibince, Istanbul mıntakası merkez heyeti ilk İtoplantısırida yeni bir reis seçerek u- mumi merkeze bildirecektir. Atletizm heyeti relaliğine Hilâl spor İktübünden eski Dekatlon şampiyonu | san. Ekrem Güçlüerin seçilmesi ihtimali | e kuvvetlidir. Maarif Üniversitede mecburi lisan dersleri Universite talebesinden büyük bir | grup, Üniversiteden mecburi Jisan | derslerinin kaldırılması için Kültür Bakanlığına müracaata karar vermiş lerdir. Bu hususta tahriri bir müra- caat yapılacaktır. * Sivas Muallim Mektebi Müdürlü- ğüne Gazi Osman Paşa mektebi mu- alimlerinden Abdtrrahman Şefik, Gaziantep lisesi müdürlüğüne Kaba- taş lisesi riyaziye munllimlerinden Haydar Niyazi tayin edilmişlerdir. * Yarm saat on beş buçukta İs- tanbul Muallimler Birliği, azalarma İ Garden salonlarında danslı birçay verecektir. Macar Elçisi Macar elçisi Z. De Manyassix dün sabah Budapeşteden gelmiştir. akşam Ankaraya gidecektir. Bu | LL İL FAYDALI BİLGİLER emi emine Bugünkü Program istanbul : 18: Muhtelif piâklar, 19: Haberler. 19,15 Orkestra musikisi ve sololar | (plâk). 20: Halk musikisi (Osman pehlivan tarafm- dan). 20:30: Stüdyo orkestraları 2130: Son haberler. Sant 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile cektir. Bükreş 1845: Dini plikları (Hemde, 1930: Sözler. 21,45: Kilise korosu. 22,30; Haber- ler, Budapeste 18.50: Salon musikisi. 20,45: Şarkılı or- kestra. (Paskalya olduğu için neşriyat ta üüldir.) Moskova 20: “Camargo,, operetinin radyo monta- ji 21: Konser. 22: Yabancı dillerle meşri- yat Berlin 19: Hafif musiki, 20,20: Org kenseri, (Bah). 20.40: Spor. 21,10: Parsival opera- smdan parçalar. 22,15: Musikili piyes. 23: Haberler. 23,30: Akşam musikisi, Seçme program Badapeşte, 18.50: Salon müsikisi. 2045 “Çamargo,, operetinin rad yo adaptasyonu Berlin, 20.20: Org konseri (Bach). 23,30 İ Akşam #masikisi, Prag, 21,05: Dvorakm eserlerinden org retakatiyle sopran şarkıları, Varşova, 21,20: Senfonik plâklar. 22; Or- kasta. Sinemalar, Tiyatrolar m » ŞEHİR TİYATROSU : Saat 20 de (Tosun). * HALK OPERRTİ : (Florya). * TAN : (Son Vals) ve (Sevimli Pren- 'es). #ŞIK : (Per Günt). # TÜRK : (ilâhlar Eğleniyor). * SARAY : (Mişel Strogol) * SÜMER : (Mişel Strogof). * ALEMDAR : (Golem) ve (Vahşilere Hücum). # İPEK : (Usutma Beni) ve (Gizli Ya- va). Saat 2045 te riyor). 5 (Oğlumun Metresi) ve eler ye . : (Maskeli Kadın) ve (Esraren- hane). * ŞARK : (lik gece) ve (Hayatı İsa). ALKAZAR : (Ölüm Kasırgası) ve (Dantenin Cehenmemi). MİLLİ : (Tarzan Yamyamlar Arasm. da) ve (Avlanan Gönül). FERAH: (Brodvay Melodi) ve (Fe- dniler Alayı). KADIKÖY HALE: (Kadmlar Gölü) KADIKÖY SÜREYYA : (Barkarol). * ÜSKÜDAR HALE : (Şen Dul). Davetler, Toplantıl GÜLHANE MÜSAMERELERİ Gülhanenin mutad olan tıbbi müsamere lerinin onbirincisi aym onuncu cuma günü saat 16,30 dan 18,30 a kadar devam ede- tektir. Arsu eden meslekdaşların teşi ri tica olunur, KONGRE TEHİRİ Adalar Güzelleştirme Cemiyetinden Kongremizin, mizamen genel reisimiz başkanlığı altında toplanması lâzım geldi- önden ve Genel Reisimiz Üstündağ henüz Ankaradan dönmemiş olduğundan kongre- miz birrarure 19 Nisan 1936 tarihine mü- #adif pazar günü saat 15,30 a talik olun- müşter, KONFERANSLAR Mili Türk Talebe Birliğinin tertip eti konferanslar Eminönü Halkevinde aşağıda. tarihlerde saat 18,30 da verilecektir: İsmail Habib : Gençlik ve edebiyat 13 Nisan pazartesi. Yusuf Ziya: Milli oyun- lar ve halk havaları 16 nisan Pr. Hirseh : Köy hifemsbhası i Gençlik ve ti san pazartesi, Enver Ziya : beni nasıl görüyor? 29 nisan M. Esad Bozkurt : Gençlik k 1 Mayıs Cum çarşam- ve milli. , Askerli k İşleri Kadıköy Askerlik Şubesinden İ — Şimdiye kadar askere gi vemiş ©- lanlardan aşağıda doğum ve smifi.rı gös- terilenler 936 Nisanda çağrılacaklar ve askere gönderileceklerdir. 2 — Şubede toplanma günü ayrı büldiri- lecektir, 3 — Bu doğuluların şimdiden şubeye lracantla kayıtlarını yöptarmaları İksa» ar, Piyadelerden 316 dan 328 doğumlu dahil. Müzika 316 dan 329 doğumlu dahil, Jandarma 316 dan 330 doğumlu dahil, Itfaiye Telefonları İstanbul İtfaiyesi Kadıköy itfaiyesi Yeşilköy, Bakırköy, Büyükdere, İsküdar itfaiyesi 60625 Beyoğlu itfaiyesi dana Büyükada, Heybeli, Burgâz, Kınalı mn. takaları için telefen santralındaki memura yangın demek kâfidir. Hastane Telefonları Cerrahpaşa hastanesi Gureba hastanesi Yenibahçe | 23017 Haseki kadınlar hastanesi 24553 Zeynep Kâmil hastanesi Üsküdar 60179 Kudur hâstmesi Çapa 22142 Beyoğlu Zükür hastanesi 43341 Gülhane nesi Gülhane 20510 Haydarpaşa Nürsune hastanesi — 69107 1222 60020 21695 Eral hastanesi Şişli 42426 Bakırköy Akıl hastanesi 16.60 | Jules Feuillantin divanm Üzerine uzandı. Yorgun değildi, fakat canı si kılıyordu. Insan, bazı gün kendisini İyi hissetmez, cesaretsiz, nepesiz bu- urdu: Jules birçok kitaplar karıştırmış, fakat hiçbirisini okuyamamıştı. Sonra arkadaşları ile tenis oyna» msk üzere eline raketini almıştı. Fa- kat bu sefer de bedeni cesareti ki- rilmıştı. Yayan olarak yirmi dakika yolyürümesi lâzımdır. Adaleleri irade- si kadar gevşemişti. Uzaktan pek hoş bulduğu dostları, simdi ona nefret veriyordu, onları, arkadaşlığına lâyık görmüyordu. Jules bu kararsızlığı ilkbahara at- fetti. Yatağına uzanmadan evvel penesreyi açtı, Niyeti, uzanıp uyu- maktı. Belki biraz uyuduktan sonra kendine gelebilirdi. Fakat tam uyu- yacağı sırada kapı çalmdr. Jules, traşçı da olsa, uykuya, herhangi bir ziyaretçiyi tercih ederek gidip kapıyı açtı. Gelen Denise Haguensav idi: — Of, dedi, bittim. — Asansör mü bozuk? — Hayır, b Gidip div: karıp bir köşeye fırlattı: — Buraya geldiğim için affedersi- niz zannederim, o kadar canım srkılı- yordu ki: gibiyim, asını Çi İdinizse aldanıyorsunuz, ben de ber- badım. — Ne o, Asık msm? — O bile değil, Gene kız güldü ve: — Zavallı, Dedi, sonra ilâve etti: — Ben Aşıkım. Esmer, yirmi bir yasmda, göz! insana birçok şeylef düşündüren ve Ürpermeler veren, şık bir kızdı. Jules Sorbonne Üniversitesinde raslamıstı. orada tanışmışlardı. Genç kız felsefe tahsilini yapıyordu. Aralarında bir- çok noktalarda anlaşmalar olmuştu. arkadaş olmuşlardı fakat bu arkadaş lık temiz kalmış, hudutları aşmamış- tı. Jules'üin bir metresi vardı, çünkü ir otomobili yardı. Otomobile, bu - mukavemet edecek hafif kadı bulunmazdı. Jules'ün otomobili olu - şuna da sebep, bir metrese ihtiyaer olduğu içindi. O gün, metresi, annesi- nin yanına gittiği için Jules evde kal muş, bir yere çıkmamıştı. Denise tekrar etti: — Anlıyor musun, âşıkım... — Ha.. Evet.. Kime? kadar ıstırap çekeceksin! —eEvet Biliyorum. Fakat buna rağmen gayet ciddi olarak âşık oldu- ğumu da tekrar ediyorum... Epeydir oluyor.. Söylemek İstemedim. siz yapabileceğimi düşündüm.. Fa görüyorsun ki olmadı. — Demek on beş gündür hastayım diye derse gelmeyişinin sebebi bu idi, — Evet, — O halde? | — O halde... hiç. Ne dyeyim. Pek Labil benimle evlen demiyorum. — Peki. O halde? ğim. Yalnız bırak, beş dakikacık ba- ştmı omuzuna dayıyayım.. Öylece ki layım.. Beş dakikalık bir hayal ku- rayım.. — Neye yarar Denise? Hakikati düşününce istırabın o nispette fazla olur, — Hayır, hayır. Hayatta hayalde olsa, birkaç güzel dakikayı kaçırma” İ mak lâzımdır. Burada, senin yanm- da olmak benim için tatlı ve güzel- dir. — Peki ama beni sun! — Seni mi? — Evet, heyeeanlanabilirim. İ — Madem ki beni sevmiyorsun.... düşünmüyor- — Eğereğlenmek için.buraya gel — Sana... gene “hiç!,, diyemiyece-| b | YAGMUR — Muhakkak aşk lâzım değil ki. | Denise biraz geri çekildi, kollarını kavuşturarak: — Ah, dedi, keşki dım, | — Aptallık etme, Zenginlik saadet İdeğildir ama, nede olsa birçok si- kıntıları defeder. — işte bunun için İstiyorum ya. Fakir olsaydım, birçok dertlerim o- İlurdu ve seni o düşünemezdim. Aşk, bilhassa, yalnız onunla meşi bilenleri fazla azap çektirir. Jules güldü. Denise devam etti: m5 Yemin ederim ki bu derkeye düştüğüme müteessirim. Birçok ba» Wi düşüncelere, ahlâk kaidelerine | meydan okuyan asri bir genç kızm bu hale gelişine ne dersin? Evde kal- miş olsaydım, ettin ol sinirlerirden İ ağlardım. Hem böyle, oldukça gü - lünç oluyorum değil mi?.. Düsün bir kere, felsefe tahsilini yapan bir genç kız. fakir olsay- | Jules ayağa kalkmış, genç kıza ba- kıyordu: | — Denis | birak. bunlar ciddi akayı Bütün Denise alay etmek istedi: — Ciddi olsaydı'bu kadar gülünç olmazdı! — Peki — Tamam rbiye ve tahsil görmüş kimseleriz. Felâke- timin sebebi bu.. Seninki fazla na - muslu oluşun!.. Bütün bunlar yüksek içtimal mevktimizin yüklediği sikm- tılar, sen, daktilonun âşıkr olmağa tereddüt etmedin, çünkü bunda bü- yük bir mes'ulivet yoktu. O'da senin met an çekinmedi. Bu 0- na pek tabif gel 1, Halbuki sen ile ben, aramızda bu hususta hiçbir münasebet olamaz değil mi? Jules, yazıhanesine kâğıtlarını yere leştirir gibi yaparak tekrar etti: | — Hiçbir münasebet!., — Görüyorum. İ Denise kalktı, şapkasını aldı, bir İ aynanın karşısına geçerek başına ge- girdi: esin olm — Ne fena zami ayız! Bizi 0- kumağa mecbur ettiler, bütün genç kızlık saflığımızı ortadan kaldırdılar, | itikatlarımızı, imanlarımızı yok etti - ler, buna mukabil ask denilen hissi bıraktılar fakat onu tatmin etmemi- ze müsaade etmediler. Madem ki ge- ne ağlıvabilmek için gizlenmek mec buriyetinde kalan zavallılarız, bütün bunlar neye yarar? Denise kapıya doğru ilerledi, Jules ilerledi: — Denise, Belki... — Belki ne? — Ne bileyim.. Her şey düzelir... Denise acı acı güldü: — -. Ve belki beni seversin değil mi? Dışarda fırtına kopmuştu. Ya sağanak halinde damları döğ Jules, Denise'i birakmak di ve: — Niçin olmasın? Dedi, ilâve etti: — Bu havada gidemezsin. Biraz bekle, ben seni götürürüm. Denise karşısmda dimdik duruyor. onun gözlerinin içine bakıyordu. . İ — Emin ol belki bugün saadetin yanından geçiyorsun. Hiçbir kudın benim seni sevdiğim kadar senı seve» mez... İ Jules mmıldandı — Bunun sahi olmasını isterdim. Yağmur gittikçe artıyordu. Jules gidip pencereyi kapadı, ve sanki bir fedakârlık yapıyormuş gibi: — Demek, dedi, bu kadar betbaht- sın yavrum? Denise, bütün gururunu unutarak, bir kurban gibi hıçkırarak kendini ona bıraktı. cılgmlığa lüzum yok. nekadar