10 Nisan 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

10 Nisan 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EKONOMİ Yaş meyv Yaş meyva yerlerde sa Avusturya piyasasına ilk gelen Yunan üzümleri çok defa sipariş tize- rine cif Triyeste olarak sevkedilir. Piyasada rakipler arttıkça Bulgar Yunan Yugoslav ve İtalyan üzümleri gümrük resmi ve muamele vergisi ve rilmiş bir halde Franko - Viyana o- larak satılır. Bütün ithalâtçı memle - ketlerin Viyanada satiş vekilleri var- dır. Bunlar, sattıkları üzüm esma - nmdan yüzde 6 komisyon hakkı alır- lar, Toptancılar, kendi hesaplarma doğrudan doğruya getirtmekte ol- dukları veya komisyonculardan aldık ları üzümleri meyve hallerinde pera- kendecilere satarlar. Bazı toptancılar dan ayrıca kendi nam ve hesapları- na kurulmuş perakende satış hâl ve mağazaları vardır. Bu suretle pera - 'kende satış fiatlarına nazımlık yapt- Ur. Yunan üzümleri günde bir ve ni - hayet vagon gelir. Bulgarların günde üç dört vagon sevkettikleri vakidir. Piyasaya (azla mal geldiği gün fiatlar düşer. Bununla beraber komisyoncular malı bekletmeden sat- mağa gayret ederler. Toptancılar faz la mallarmı kendi veya belediyenin soğuk hava mahzenlerinde lüzumuna göre iki haftaya kadar muhafaza €- derler. Danimarkada: Meyve (ithalâtı (Kopenhag) da temerküz etmiştir. Danimarkaya ithal edilmekte olan meyvenin 9450-60 miktarı konsinyas- | dür yon suretile olup (Kopenhag) da müzayede ile satılmakta ve orada toptanerlar malı, yalnız Danimarka için değil, Norveç, İsveç, Finlangiya., gihi diğer memleketler için de Satı- nalmaktadırlar. Almanyada: Yas üzüm gelir gel- mez vagonlar büyük pazar hâline gevkedilir ve orada demiryolu ve pa- zar nizama göre (bu şehirde bir iki| saat kadar farklıdır) ayni günde sim sar tarafından satılır. Şayet o gün #züm yetiştiren muhtelif o memleket- lerden bol miktarda üzüm gelmişse, ihracatçı büyük zararlara uğrar ve bazan nakliye masrafını bile çıkara- maz. Onun için üzüm ihraçatçıları kazanç ve zarar hesaplarmı muhtelif sevkiyatlarımdan sonra yaparlar. Me- selâ ilk sevkiyat zararlı ise orta ve son sevkiyat kazançlıdır, Veyahut da aksine... | Her pazar halinde büyük toptaner yemişçiler de vardır ki, bunlarin dahi | anlaşmak mümkündür. Bu yemisei- lerin ayrıca soğuk hava depoları oldu ğu için Kolay bozulan yemislerin mu- hafazası işi kolay temin edilir. Polonyada: Alıcılar, fiat teklifleri. ni cif Polonya limanları veya Fran- ko Varsova veya diğer Polonya şehri tarzında almaktadırlar. Çekoslovakyada: Tüccar, yaş mey- veleri ya Triyeste veya Hamburg li- manlarmdan oralardaki vekilleri ve komisyoncuları vasıtasiyle almakta vevahut Bulgaristan, Yuroslavva ve Ytalya gibi memleketlerin Çekoslovak ya dahilinde bulunan tüccar ve mü- No, 98 Yıldız Yağmuru Faruk Nafiz ÇAMLIBEL. gizli olduğuna inanıyordu. Şakakla- rını iki yandan sıkarak, yeni bir Ka- radeniz vapurunu beklemeğe başla- dı. Gözleri o kadar denize dalmıştı ki başucunda epey zamandanberi di- kilen bir gölgeden haberi olmadı. Ancak oturmaktan yorulup ayağa kalkmak istediği vakit bunun farkı- na vardı. Bu gölge Ahmetti: — Gece gelmediğine, merak ettim. fik vapurla sizi aramağa çıktım, bu- rada bulacağımı biliyordum... Ziya, gözlerini ona dikmiş, arla- madan dinliyordu: — Gene hasta olacaksınız. He- nüz birisinden kurtuldunuz, şimdi ikincisine yakalanacaksmız.. .Bu ha- vada bu beklenir mi? Siz eve gidi- niz, ben bekliyeyim... Geldiği zaman görüşür, haber veririm... Böyle da- ba iyi, fakat siz bilirsiniz! — Uşüyorum... — Üşümezseniz şaşarım, Dünkü yağmur, bugünkü soğuk. Bunlar, Üstinmiyecek şeyler mi? Siz vapura gidiniz, diyorum, Burada durmaniz gok fena... Gelir de sizi böyle görür TAN a ficarefi ihraç eden tış usulleri essesatm delâletiyle mübayaa ve İt - hal etmektedirler. Malm nakliye masrafı kararlaştırı- lan şartlara göre satıcı veya alıcı ta rafından verilmektedir. Yaş meyva ithalinde beğenilip alın mamış olan mal için tediye 1-2 ay sonra yapılmaktadır. Miktarı eksik ve evsafı bozuk mallar için fiatın ten zili hususunda bir anlaşma mümkün olmadığı veya malm tesellümünden imtina edildiği ahvalde çürümesine İkıymetini tamamen (kaybetmesine İ meydan vermemek maksadile mal İlemtia borsasının husus bir komisyo- nu tarafmdan müzayede ile satılır. İsviçrede; Tsviçreye gidecek mallar ve bilhassa yaş üzüm Franko İsviçre hududu veya cif Triyeste teklif edil- melidir, Belçikada: Şeftali komisvonla sa- tıkır. Komisyon da iki türlüğür, 1, — Consignation yani mal Belçi- kava gelir, satıldıktan (nakliye. güm rük, resim ve sair masraflar komis- voncu tarafından ödendikten sonra) kalan nara hesabile beraber satıcıya gönderilir. 2. — Commislon contre avance yani mal Belçikava gelince yahut ye- rinde vagona yüklenince bankaya müracaat edilerek malm en çok © 75 bedeli avans olarak alınır, kalanı mal satıldıktan sonra masraf indiri- İerek gönderilir. Komisvon malın a7 veya çokluğuna göre 95 veya 9c10 Şeftali için başlıca pazar Brüksel- dir. Fransada: Ispanva tacirleri kavun larmı emaneten ithslât tacirlerine göndermekte ve bunlarda Havr ve Marsilya limanlarmda emre hazır bu- lunan kayunlardan toptancı ye yarı toptancıları haberdar etmek süretiy- le satişi temin etmektedirler. Memleketimiz Okavunlarnn da Fransada tanmmasmı ve sürümünü temin için ihracatın bu şekilde yapıl- ması yani kavunlarm emaneten gön- derilmesi icap etmektedir. Bu takdir- de rizikolarda müstahsile veyahut ih- racatçıya ait olacaktır. Yaş meyve satışlarında, tediye İş- lerinde kliring anlaşmaları hüküm- lerine de riayet etmek şarttır. Türkiye - Fenlândiya ticaret anlaşması Türkiye - Fenlândiya arasmdaki ti- caret anlaşması feshedilmişti. Öğren- diğimize göre, iki memleket arasında» ki ticaret müvazenesi, fenlândiyanın lehine olarak cereyan etmektedir. Türkiyeden mal alıyordu. Fenlândi - yanın memleketimize olan ithalât eş- yasmm başmda kâğrt bulunmakta » dır, Müahede feshedildiği için, Nümu- ne kâğıdı piyasasında bir sıkıntı baş göstermiştir. Alâkadar bu vaziyet hakkında İktisat Vekâleti nezdinde teşebbilsata girişmişlerdir. se darılır... On dakika sonra bir va- pur var, bari onayetişiniz! O hâlâ taş kesilmiş, duruyordu. Ahmet, ameli zekâsı ile, bir çare bul- du: — Eve gitmeniz daha doğru ola- cak... Kimbilir, belki o gelmiştir de İsiz görmemişsinizdir... O zaman ne yapacak? Sizi arıyacak değil mi? A- daya gider de sizi bulamazsa nasıl olur? Ben burada bekliyeyim, siz 0- rada... O gelmese bile ben size mutla- ka ondan bir haber getiririm... Ziya şimdi bir parça anlamıştı: — Doğru, Adaya gidince beni bu- lamaz... Bu havada adaya giden bir kadm, aradığımı bulmazsa olur mu? Ne dedin Ahmet? Ben eve mi gide- yim?.. — Bence öyle... Bir işi çıktı da bir hafta gelmedi diyelim, siz bir hafta böyle bekliyebilir misiniz? Bu soğu- ğun arkası kardır. Korkarım, böyle bir iki gün daha beklerseniz, o gelin- ce sizi bulamıyacak... Ren daha ra- hat beklerim... Ahmedin yanmda Ziya, Jalasmn «özünü dinliyen bir çocuk gibi, uslu uslu yürüyor, yalnız arasıra gözleri- ni çevirerek, gelen, giden bir gemi var mı diye merak ediyordu. Tütüncüler birliği Birliğin esas vazifesi nedir ? Tütüncüler birliği yapmak için tü- tün tacirlerinden mürekkep bir ko - misyonun Ticaret odasmda toplantı - lar yaptığından bahsetmiştik, Veri - len malümata göre, birlik nizamna- mesi bir komisyon tarafından tetkik » Nizamnamenin esbabı mu- eibesi yapıldıktan sonra Ankaraya gönderilecektir. Tütüncüler birliği teşebbüsü ile a- lâkadar bir zat, birlik hakkında şu malümatı vermiştir: — Tütüncüler birliği her şeyden evvel tütün tacirleri arasında tesani- dü temin edecektir Tütün ticaretin- de, bazr tütün tacirlerinin yekdiğeri 2 leyhine yaptıkları hareketleri gözö- nüne getirirsek, böyle bir tesanüde cok ihtiyaç olduğu kolayca anlaşılır. Bir gazete birlikten bahsederken, bir liğin tütün tacirleri arasmdaki reka- bete mâni olacağını vazmıstı. Ticare- tin her sahasmda olduğu gibi, tütün- cillik sahasmda da rekabet olacağı pek tabildir. Bu itibarla birliğin tica- retin bir esasını teşkil eden meşru rekabete mâni olacağı hatıra gelme- melidir. Tütüncüler birliğini, ecnebi kumpanyalarma karşı cephe alan bir teşekkill diye tarif etmekde hatalı bir görüş olur. Türk tacirlerinin. Türkiyede iş yapan ecnebi sermaye sine karşı bir cephe almasma sebep yoktur. Çünkü ecnebi kumpanyaları- pın yerli tüccarı ve müstahsili taz - yik şeklinde bir hareketleri olduğu görülmüyor. Birliğin temin edeceği en büyük faydalardan biri de, hükü- met nezdinde teşebbüsler yapmak- tır. Tütün işi, İnhisarlar umum mü- dürlüğü münasebetiyle devletle çok alâkası olan bir istir, Bu itibarla tü- tün tacirlerinin sık sık hükümetle temas etmeleri ve yeni dileklerde bu- funmaları bir zaruret heline girmiş- tir. Bu zaruretler karşısında tücca- rm ferdi olarak hükümet nezdinde teşebbilslere girişmesinden bir netice beklenemezdi. Bu itibarla tütün tica- retine ait müşterek işlerde, birliğin büyük rolü olabilir. BORSA - PİYASA 9 NISAN PERŞEMBE Para Borsası Alış Sterlin 618.— 1 Dolar pri 20 Fransıs frangı 164 20 Belçika frangı 80— 20 Drahmi 20 20 İsviçre fr. BI3— 20 Çek uron | 89— La İd 20 Dinar ..— LUret 150. Florin 82— Avusturya gilin 22— Mark 28— Ziori 72 Pengo 7— Leva 2 Yen 32. s1— S18.— 218— Satış 622.— 126.— 161 s2— 24— s13.— 92— 16 s2— A5 Im s4 4— 32 24 2. ri ie 133.— 919— 239 İngiliz üzerine Dolar Liret Boğa Cenevre Leva Florin Çekoslovak Avusturya Mark İsveç kuronu İspanya pezeta Esham İş Bankasi Mü, N » m Hamiline Anadolu 75 60 . 24100 Şirketihayriye Tramvay Bomonti Nektar Terkon Reji Aslan Çimento Merkez Bankası Osmanlı Bankası Şark Merkez Eczanesi İstikrazlar Türk Boren 1 2220 2230 mey UL İstikrazi dahili, 3159 Ergani ABC 05.50 Svas Erzurum I Kupon kesik 95— a 05 Kereste ihracatında durgunluk var Kereste ihracatımızda bir durgun- Tuk vardır. Alâkadarların verdiği ma- Tümata göre, Türkiye kerestelerinin | maliyet fiati, diğer memleketlerin, ke restelerinden pahalıdır. Bu vaziyet karşımda, dünya piyasalarında, Ro- manya ve Sovyet kerestelerine reka - bet etmek imkânsız bir hale gelmiş. tir. Romanya kerestelelerinin metro mik'abı 16-17 Hradır. Halbuki Türki- ye keresteleri 26-27 liraya satılıyor Aradaki fark pek büyüktür. Dışarı - ya kereste satme” için maliyet fiati- dar indirmekten başka çare yoktur. için Türkiye keresteleri pahalıdır? İktisa tVekâletinde maliyet fiatini indirmek için tetkikat yapan mütehas sıslarm bu meseleyi de tetkik ettikle- ağır kendine getirdi. Ziya, Burgaza kadar süren rahat yolcul, ze bir ümitle içinin genişlediğini duy- du, ve çekingen kederlerde de, tadı- lan sevinçlörde de tabiatm ve muhi- tin büyük tesiri olduğuna karar ver- di. Çamurlu bir rrhtimda beklemek- le sicak bir salonda beklemenin far- kını henüz öğrenmişti. Akşama kadar Ziyayı arıyan, s0- ran olmadı. Artık bütün haber, son vapurla dönecek olan Ahmetteydi. Zivanm bu tahmini de doğru cıktı: Ahmet, geç vakit gelmişti, ve yüzün. de pek çok havadisi olan bir adamm muarmalı eizeileri beliriverdi. — Sara hanım gelmis... ni'Romanya keresteleri seviyesine ka- | rine şüphe yoktur. Acaba Türkiyede | kurulan kereste sahayii, rasyonal ça- İ lişamıyor mu? Amele ücretleri diğer ! Mısır Tahvilleri 1806 1 —— 1903 11 90. A9l HI KuKesik 83.50 Tahvilât gı 8450 Rahim Anadolu T ve 11 Kupon kesik 430 Anadolu Mümessil 450 —— ———— memleketlere nisbetle pahalı mıdır? Vergilerin ne dereceye kadar tesiri vardır. Meselâ orman rüsumu mali - yet flati Üzerinde bir rol oyniyor mu? Bütün bu meseleler hakkında bir hü- külm vermek için, bu sahada, etraflı tetkikat yapmağa ihtiyaç vardır. Ma liyet fiatini teşkil eden unsurlar Üze- rinde tetkikat yapmak, ve maliyet fatini indirmek lâzımdır. Kereste fi- atlerinin ucuzlamasma yalnız, ihra - cat bakımından alâkadar olmak kâfi değildir. Iç piyasa için de ucuz keresteye ih- tiyaç vardır. Bilhassa her tarafmda bi rimar faaliyeti olan o Türkiye bir memlekette, keresteyi ucuzlatmak en mühim bir meseledir. İlk akla gele Üsküdardan Nihal: imzasile: “Evlendiğimiz zaman on yedi ya- şındaydım. O benden yedi yaş bü- yüktü. Hali vakti yerinde olduğu, belki de gözüm daha pek açılmadı Ğİ için ük seneler onun birçok ku- surlarını, görmedim. Bir çocuğumuz dünyaya geldi. Şimdi aradan dokuz sene geçmiştir. Pakat artık sabre - demiyecek bir haldeyim. Ne çocu ğuna, ne evine baktığı var. Bütün hayatı başka bir etde geçiyor ve bumu benimle beraber herkes te bi- iyor. Hayatımdan o kadar bezdim ki, yaptıklarını yüzüne karşı söyle meğe bile lüzum görmüyorum. Şim- di bütün ümidim ayrılmaktadır. Fa, kat bir mahkemeye gidebilecek teo- rübem yok, tanıdığım yok. Ne yapa- bilirim?” Birkaç defa yazdığımız gibi, ay- rılmak, hele kadmlar için o kadar vahim ve o kadar ağır neticeler do- Zurabilecek bir çaredir ki, biz bunu kimseye tavsiye edemeyiz. Böyle bir karar vermeden evvel, kocanızı yaşadığı muhitten ayırmak, ona evi- ni sevdirmek Üzere bir hamle yap- saniz... Hele bir de çocuğunuz var. Bir erkeğe çocuğunu sevdirmek, evi- İni, ailesini sevdirmekten nekadar kolaydır!.. Siz daha evvel, evlendi- giniz zaman kocanıza evini cazibeli gösterememişsiniz. Çünkü tecrübe- sizdiniz. Halbuki seneler size birçok sey öğretmiş olmak İcap eder. Bu derslerden istifadeye gururunuz ve devam eden tatsızlık yüzünden im- kân bulamıyorsunuz, Fakut bir müd- det, kendi istikbaliniz, çocuğunuzun saadeti için müsamahakâr olunuz, güleryüzlü, şen görlinünüz. Her şeyi unutarak ona yeni bir ev, büsbütün başka bir yuva hazırladığınızı gös- teriniz. Evine ısman bir adam baş- ka bir ev aramak külfetine girmez. Hele içinde bir karısı, bir de çocü- du varsa... * Pek ilerde bir arkadaşlık Çarşıkapıdan E. Erol imzasile: “Ayni dairede, ikimiz de memu- ruz ve üç buçuk senedenberi tanışıp konuşuyoruz. O da bir defa evlen- miş, ayrılmış; ben de. Bu kadınla ük üç sene uzaktan ve pek samimi arkadaşlık ettik; sonra birkaç ay- danberi çok sık görüşüyoruz, Fakat aramızda, dostluktan fazla hiçbir şey yoktur. Çok defalar onun bana karşı fedakârlığın bile gördüm. Hasta bulunduğum günler geç va- Milere kadar çalşarak benim işimi gördüğü gibi birkaç defa da bana maddeten yardım etmeğe hazir ol- duğunu söyledi. OBütün bunlara rağmen bana hürmet telkin o eden bu kadına karşı başka türlü hareke» te muktedir Olamıyorum. Halbuki onun beni sevdiğine yazdığım feda- kârlikları bir delil değil midir?” Bir kadınla bir erkek arasında aşktan başka yakmlık temin ede- cek hissiyat olamıyacağına kailse- niz dediğiniz doğrudur. Fakat haki- kat böyle değildir. Yaşları biribirine uygun bir kadmla bir erkeğin gö- rüşmeğe, biribirinden hoşlanmağa | (Bu sütunlar için gönderilecek mektupların “Evlenmeler sütünü kaydile gönderilmesi ve mümkün olduğu kadar kısa olması rica olunü n: Ayrılmak başlaymea akıllarma hemen #5 gelmesi pek genç olanlar içini İkiniz de evlenmiş, sevmiş, mişsiniz. Bugün o kadar ileri dostluğunuza rağmen $iz nasil * başka türlü sevgiden bahsetmiy sanız o da muhakkak ki sizden! nu beklemiyor ve size yardımı, İ samimi bir kadın arkadaşma dımından farklı görmüyor. * Karşıki komşu Ankaradan M. Sü. imzasile: “İki sönedenberi karşıda bir e penceresinde gördüğüm kadın iki günde bir bana selâm verir işaret der ;güler.Fakat sokağa çıktığı zan yakut başka bir gün tamamile yal cı ve soğuk bir çehre ile beni kal lar, genç bir kocası olan bu kadi bir seneden fazla süren bu harcki ne ne mana vermeli? Maksadı M bir alaydan ibaret ise bu kadar! vam eder mi? İşaretlerin benden İ kasına ait olması ihtimali yok. Çi kü her tarafı araştırdım. Evin Ül ka başka pencerelerinden kendisi gözetledim. Muvafık bulduğu gül ler beni hangi pencerede bulursü tarafa dönüyor, gülüyor, selâm vi yor. Bir iki defa kocası benim gö? lediğimi sezdi; aramızda az kaldı sız bir hddise çıkacaktı. Bir müdt ona ehemmiyet vermemeği göze | dım. Bu sefer onun beni tahrik i pencereden sarkacak kadar kendi ni göstermeğe çalıştığını gördü Ne yapayım?” Bazı kadmlar için yabancı erkt leri kendisile alâkadar etmek ya | zevk, yahut kocasma karşı bir t8 rik mahiyetindedir. Fakat kocası da bir iki defa nazari dikkatini © bettiğinize göre sir komsunuzun K casına karşı kıymetini arttırmak bi metini görüyorsunuz. Ondan fi tir “şey beklemeyiniz. Bu hizmet devam ederek. gülünç olacağınızı bİ| bir hayrı olmıyan bu karşıki kons| le göz aşinalığını da kesiniz. * Nazik bir müdür... Bakırköyden Beyazel imzasile: “Bir mücssesede çalışıyorum. as bir maaşla girdim. Bugün şım mülessesenin en ileri geleni | kadar oldu. Buna sebep, müci | sahibinin bana karşı teveccühü İ 0g ay içinde bu adamın ne bir cavüzünü,mede bir fena sös! duymadığım halde hareketlerind bana karşı zâfı olduğunu anlıyo Halbuki o evlidir. Çocukları © Kendi kendime onun bu tevcccil nin sonunu düşünüyorum, Beni Şi yemeğe veya bir sinemaya dar ederse kabul etmeli miyim? Mevki mi göze alıp reddetmeli miyim?” Üç aydanberi sizi #azikâne etmeğe çalışan bir adamın her © lifini nazikâne Ve mazeretler gü rerek reddederseniz ondan hak bir hareket sadir olmaz. Bunuf beraber bugünkü mevkiinizden © nız bile sonu böyle bir sukutu tacak fena adımlardan kaçının düşünce dolaşıyordu: Sara, İdndan, mendili dişlerinin arasına sıkıştırdı, | yadan ikisini birden esirgiyordu. Ziyadan kaçmıştı. Ona görünmemek için vapur İstanbula gelmeden kara- ya inmsti... Saranm, giderken de, ge- bir ucundan çekince beyaz bez parça- sı boydan boya yırtıldı. Etrafı biraz aydınlandığı, gözleri xm Hastalığının en buhranlı zamsf lirken de dilştindülğü şey, Ziyayı gör-| eşyayı farketmeğe kuvvet bulduğu | rmda Ziya böyle bir gece geçirm memekti. Niçin bu hileler, bu oyunlar, bu ka- çışlar niçin? Bunlara ihtiyaç ne? Zi- yanm kaçılacak, korkulacak nesi kal- dı ki? Ona gönderdiği iki satırlık mektuplardan birinde: “Seninle görü s#emiyeceğim... Allaha ısmarladık?. diyemez miydi? Bunu söylememekle Ziyanm elinden kurtulamıyacağmı sa nıyorsa, başka bir yol, gittiği verde bir zaman yerleşmek, yahut evinde kabul etmemek gihi, baska bir çare Ziyanm vüzü, sevinçten, açıldı. — Ne zaman? Fakat Ahmette Ziyânm sevinci yoktu. — Dün gelmiş... Dün gelen vapur- lardan biriyle! — Ben nasıl görmedim? — Göremezdiniz, çünkü daha va- vur Boğazdayken motörle Büyükde- reve çikmis, oradan... Alt tarafını dinlemek İüzumsuzdu. Ziyanm korktuğu basma (gelmisti. Bir Tâhzada ısıktan karanhfa girdi bulamaz mıydı? Bunlarm hicbirini olduğu icin insana en çok azap ve - ren seklini, karmavrı. sörünmemeyi seçmesi ne act idi! Ziya: — Ben ona yükselmek istiyordum. © bana alçaldı... Görünüşte ikimizi a- *rran mesafe enk ama ruh diiskünlü #ünde İkimiz de hirlestik... O, benim eski vsullerimi kullanıyor! zaman, Ahmede baktı. Ahmedin yaş- la dolu gözleri ona kendi halini an- lattı, hizmetçisinin ağlıyan yüzünde kendisini bir aynada seyreder gibi gördü: — Bu kadar ağlanacak halde mi- yim? Erdenbire Ahmede bağırmak aklı- na geldi, sert bir haykırışla haysiye- tini yerine getirmiş olacak göründü- İgü kadar zavallı olmadığı anlata- j caktı. Fakat neye yarar Dört duva- rm arasmdaki sefalet gibi kahraman İ vanmıyarak hakaretin en terbiyelisi |'ıktan dn kimin haberi olacaktı? — Ne olurdu, hastalık beni alıp gö türseydi? Haykırmadı, inledi, Sonra dert or- tağına sordu: ğ — Şimdi ben ne yapacağım?.. Kendisini uzun ve sivah bir cölde seransız ufuklara vol alan. tek bası na bir adam görüvordu. Dx bir cö' Duyulmıyan bi rıstırap, ıstırap dö di. Hastalığı belki etrafındakileri müştü, fakat çektiklerinden kendi) beri olmamıştı. Bu gece, duymuş, başkaları duymamıştı. 5 bahı yatağında, elbisesiyle i Sarayı nerede arasa orada bü du. Onunla konuşmak için telef eline almak; onu görmek için Ist bula inmek yeterdi. Ziya mektü reddedilmiş, kapıdan kovulmuş bii dam olsaydı, gene bu görüşmek relerine başvururdu. Onu en ine€ rinden yaralıyan, kendisinde hâlâ seref tortusu kaldığını göstere dise, rahatsız eden bir dilenel baştan savulmak istenmesiydi. karetlerin ber çeşidi münakaşa ederdi, fakat bu şekli. asla. Onun bir hiç verine o konmasf sötürmez bir hakikatti, Ziya, bufl Dedi. Ahmetten utanıyordu. Benli. | ki ne asılacak bir hurma dslr ne «- | avvelki hadiselere. Saranm her © #inin bütün sefaletini ona gösterdiğ' icih kendi kendine kızrvordu. Mendi- İtilacak hir uerum, ne boğularak bir kuvu... Bu çölde hayat gibi ölüm de ve baktığını görmez oldu. Yalnız ba- | ini gözlerine götürürken, Ahmedir | vok. Vapurun sıcak salonu Ziyayı ağırİşmm içinde duran damarda tek bir İ #ntinde ağlamak, ona ağır geldi, ve Deva da, dert de Sarada idi, O. Zi- sikâyetlerine, müsamahalarma miyet vermiyor. ancak bu vakaYi! ne alıyordu. Buru nicin yaptığı"i| (Arkası

Bu sayıdan diğer sayfalar: