2 Nisan 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

2 Nisan 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

S— 7.4.986 No, Bı kız d Yazan: MITHAT CEMAL üsse, fahişe bile olsa çehresi namuslu. kalacaktı; bu, o kadar temiz bir yüzdü —— Nazır kızı ne demekmiş? Sana varsmlar! Senin gibi temiz adam bulacaklar ? yi vaktile Adnan'a bir kere te- miz demişti; artık Adnan ölünciye kadar temizdi. O, bir adama bir de- fa temiz yahut pis derse, onu bun- 'dan kimse döndüremezdi. Bu kanaa- tini eğer vak'alar sarsmak İsterse, © zaman vak'alara karşı gözünü ka- pardı; meğer ki bu gözleri zorla açacak kadar vak'alar kuvvetli ol. sun. Adnan: — Canım Raif, dedi; bu adam- lar için ahlâk temizliğinin ne mana- sı var? O, bir nazır! Kızını da kendi gibi bir nazırın oğluna Vermek is- ter. Raif: — iş senin bildiğin gibi değil Dağıstanlı Hocadan kaç defa duy- dum. Maliye nazırı kizımlebir nazı- rm oğluna filân değil, bir adam ev- lâdına vermek istiyormuş. Adnan: — O halde sen Dağıstanlı Hocaya bir açsan! Raif: — Açmak kolay. Fakat sen iç güveysi giremezsin, değil mi? Ana- nı nasıl birakırsın? Adnan: — Kız da bizim eve gelmez! di- yordu. Raif bu fikirde değildi: — Neden gelmiyecekmiş? dedi. Adnan kızdı: “Bu Şair Raif bu za- manm adamı değildi. 'Tufandan ev- velki bir hilkatti. Yirmi odalı ko- yaktz oturan kızın bu eve gelmesin- mademki Adnan namusluydu; ye fikrince Adnun'm küçük evinin ma- liye nazırının konağından farkı yok- tu!” Adnan bahsi kapamak istedi. Fa- kat Raif susmuyordu: — Ben, Dağıstanlı Hocayı araya koyar, kizi istetirim. Bana öyle geli- yor ki bu iş olacak! dedi, Adnan, içinden “Bu iş olmıyacak!" diyor. du. Raif gittikten sonra Adnan bir- çok düşündü. Bu İzdivaç o kadar fazla güzeldi ki sevinemedi. Bu de- reo? İstediği şeyi insan eline geçi- remezdi. Sonra Süheylâ'nm halinde de Adnan'ı ümitlendirecek Kiçbir gey yoktu. Sühevlâ sessiz bir ko. nakta bir arkadaşa muhtaçtı; ve Adnan bu arkadaştı. Fakat Süheyiâ, onunla niçin o kadar candan konu- guyor, niçin konağın sırlarını bile söylüyordu? Adnan düşünüyor, bu- nun da #ebebini buluyordu: “Kızı. nin namusuna hizmetçileri bekçilik ettiren bir anadan Adnan'a dert yanmakta Süheyli için bir gurur vardı; kendi faziletini bu kaba güp- helerin üstünde göstermek gururu!.. Süheylâ kendisinin ve babasınm bu kadından muzlarip olduğunu söyler- ken Adnan'm gözünde büylyecekti! 'Bu ince,hurde bir gururdu;ve Adnan" 1 ümide düşürecek bir sey | Hattâ şimdi Adnan emindi: Süheylâ, onun kendisile evlenmek ist, duyunca, bu, onun kibrine dokuna- caktı. Ve isyan eden kibrini ilk derste Adnan'a belli edecekti. Ad- pan bu hâkarete nasıl katlanacaktı? Şimdiden hakaret görmüş gibi utan- dı, Kararmı verdi. Biraz uyuyacak, sonra Raif'i gidip görecek, bu gece wgöylediği şaka” yı ciddiye almama- r ona haber verecekti, Uyandığı zaman Adnan değişmiş. 4: “süheylâ neden ona varmıyacak. | mış? Onu gördüğü zaman Siheylâ o kadar seviniyordu ki Adnan, ko- .nağa, Hacı Kâhyanm hınzır gözlerine sanki basarak, o kadar hürriyetle gi- rip çıkıyordu. Ve bu hürriyet o ka- dar çoktu ki, damat olduktan sonra bile artacak yeri yoktu. Sonra nişan- larından utanan maliye nazırının, el masından, süsünden Sıkılan kızı, bu kadar temiz bir kız, bu. küçük evin odalarmı mı sayacaktı? Süheylânm babası Karadeniz kıyı- smdan bir memlekettendi. Kızın cey- ln gözleri, gür Saçları bam- başka bir güzellikti; mert, na- muslu bir güzellik!... Bu gözlerde, bu #açlarda, çehrenin bu keskin çizgile- l pilacaktır, İ Finde yumşaklığı batırlatan bir ka i Ayrıca haziranda yine Atinada Ak tır. değildi. | dınlık yoktu. Bunlarda faziletin gü- zel inadına benziyen bir şey vardı. Bu kız düşse, fahişe bile olsa çehre- si namuslu kalacaktı; bu o kadar te- miz bir yüzdü. Adnan, birdenbire (Eilâreti) yi hatırladı. Bu insan bo- yu çamuru şimdiye kadar nasıl ku- caklamıştı? Bir, islak ğında Meryem ana kandili yanan ev!.. Bir de, Süheylânm çehresine bir çöl kı- zınm İkinci ismetini çerçeveliyen ma- liye nazırının sessiz konağı!.. Birden- bire Hilayetin konağını düşündü: Elbise adamlar, boya yüzler, öğrenil- miş sesler, ezberlenmiş heyecanlarla dolu salonlar!.. Geçen gece bu konak- tan fransızca muallimi Kadrinin na- #ıl kovulduğunu (hatırladı. Hidayet- Fenerbahçe, Güneş organizatörleri Viyananın birinci snf takımların. dan biri olan Hakoa'yı Istanbula da- vet etmişlerdir. İstanbul halkının ismini sıksık gittiği bu takım mülf bayramımıza tesadüf eden 23 nisan perşembe gü- nü Fenerbahçe ile 26 nisan pazar gü- nü de Güneş takımı ile aynayacaktır. Hakoa takımı son günlerde yakım- dan tanıdığımız First Viyanayı 3-0 Libertası ise 2-1 yenmiştir. 7 inci Balkan oyunları Belgratta mı yapılacak ? “Bulgar Atletizm Federasyonunun Balkan oyunlarmı (hazırlamaktan vazgeçmesi üzerine, Yugoslav Atle- |tizm Federasyonu harekete geçerek bu müsabakaların Belgradda yapıl » ması İçin teşebbüslere girişmiş ve ediğini | ilk iş olarak hükümete müracaat e derek 300 bin dinarlık tahsisat iste. miştir. Hükümet, bu teklifin tetkiki ile meşguldür, Atletizm antrenörü gidiyor 1982 senesindenberi Atletizm Fe. derasyonü emrinde bulunan muallim Prak kontratı bittiğinden memleke- a ayrılârak Almanyaya gide- ir, Romanya basketbolcuları Paskalya tatilinde Istanbulda mü. sabakalar yapmak Üzere Romanya basketbol takımı federasyona müra- caat etmiştir. Federasyon, beynelmilel temaslar için heniz mevsimi gelmediğini ileri sürerek bu arzunun kabul edilemiye- ceğini cevaben bildirmiştir. Balkan tenis maçları Yunan tenis teşkilâtmın kuruluşu» nun 40 ncı yıldönümü münasebetile Atinada paskalya yortularına tesa - idüf eden 11-19 nisan günlerinde Bal. kan tenis maçları yaj /ten büsbütün iğrenmek için Kadriye uzun uzun acıdı; karar verdi; Hida- yetin konağma gitmiyecekti. Fakat İitmiyeceğini ona yazmalıydı, Ad- İman, ona darıldığını haber vermezse, İyavaş yavaş anlaşılan bu dargmlığa Hidayet belki | alışabilirdi. Halbuki Adnan, Hidayetin bu dargınlığa te- lâş etmesini istiyordu. O, daha doğ- rusu Hidayetin konağı ile münasebe- tini kesmek azminde değildi. Kalktı; Hidayete on sayfalık bir mektup yaz- dı. Bunu yazdıkça kendisinin heka- dar ince adam olduğu anlaşılıyordu. Mektubunu bitirince Süheylâyı dü- şündü: “Süheylâ, bu mektubu gör- meliydi! Hakoa takımı geliyor, 23. nisanda Fenerle (b nisanda da Güneş takımiyle oynıyacak deniz tenis turnuvası tertipedilecek ve bu turnuvaya Türkiye de dahil ol- İmak üzere bülün Akdeniz devletleri | iştirak edecektir. Budapeştedeki konser Dün akşam saat 20 de Budapeşte Radyosu genç Türk san'atkârları $6- refine büyük bir konser vermiştir. YENi NEŞRİYAT Perşembe gazetesi — 53 üncü sa- yısile iki yaşma basan PERŞEMBE çok dolgun mündericatla çıktı. Bu sayıda Güzide Sabrinin Hicran ge- cesi ismli edebi romanı, Naci Sadul- lahım Akşam Kız Sanat mektebinde bir raportağı, İbrahim Alaettinin AC Sami Karayelin, Halide Nusretin muazzam tarikm yazıları ile karika- tür, ve Sinema sahifesi ile aktünlite resimler vardır. Tavsiye ederiz. Kültür Hafta — Haftalık ilim ve kültür mecmuasmm 12 ine sayı- sı çıkmıştır. Değerli yazıları srasın- da şunlar vardır: Kültürümüzün ana kumaşı ilmi nücum (Mustafa Şekip Tunç), Musahebe Edebiyatı (Peyami Safa) Mili ekonomi (Münir Serim), Budda (Samih Nafiz), Tiyatro (M. Feridun), Nedim (Ragıp Şevki), Pe- dagojik psikoloji (M. Raşit Öymen), İzmirde musiki hereketleri o (Fikri Çiçekçioğlu), Şiirler Fasıl Hüsnü, A. Rahmi,güir (Muzaffer Sayman), Kon feranalar (Enver Ziya), ve Roman. * istanbul Umumi Hapishanesi — Istanbul Umumi Hapisanesi saşdok- toru İbrahim Zati Öbet tarafından İstanbul Umumi Hapisharesi ve tev- kifhanesi hakkında kıymetli bir eser neşredilmiştir. * Moda Albünuti — Memleketimiz- de ilk defa olarak Türk kadınının bü yük bir ihtiyacmı karşılayan (Moda Albümü) mecmuası Avrupa modelle- İri ayarında çok temiz olarak çikimiş- LL FAYDALI BİLGİLER Bugünkü Program istanbul 17— Üniversiteden nakil. İnkilip dersi | Hikmet Bayar. 18.— Dans musikisi Çplâk) 19 — Haberler. 19,15 Senfonik o masiki (pik). 20.— Sıhhi konferans: Dr. İhsan Rifat tarafndan. 20,30 Stüdyo orkestrala- ri 2130 Son haberi t 22 den sonra İ Anadolu Ağarsmı telere mahmus ha Ea: vadis servisi verilecektir. Bükreş İ 3235:1510: Orkestra ve haberler. 17 İ Çocuklara. 18: Radyo salon orkestrası. 19, | 15: Konserin devamı. 20; Piyasa haberleri 20,15: Yeni plâklar. 21,15: Senfonik konser (Ateneadan nakil) 23,45: Alm, Pr, dilleri- le haberler. Varşova 18,15: Opera havaları, 19: Mozartm #0- nazlarındarı Lembergin son şantörü. adl: neşriyat, 22: Radyo piyesi, 22.35: Leh şarkıları, 23: Kuürtet konseri, 23,45 plâk. Moskova 19,18: Rus musikisi 20,30: Radyo festiva- 1 neşriyatı. 22: Yabancı dilelrle konlera: tar. Prağ 18,45: Masikili çocuk saati, 1,20: Köy. Yüye, 20430: Vaynberger tiyatrosundan Ba- kil, 21,15: Dvorski ve şarkı söyliyen çocuk- | ları 21.40: Konferanslar. 21,55: Solo, koro orkestrr. 23,15: Salar orkestrası, Berlin 18: Plâk, 1830: Hitler çocuklarının eser. leri, 19: Plâk, 20,15: Piyes. 2045: Aktia- te, 21,10: Hafif musiki ve dans, 23: Ha. berler. 2430: Dans. Budapeşte 18,30: Kilise havaları (List). 19.80: Dans plâkları. 20.30: Respighinin “Alev, adlı 0- perâsı. 22,9: Parişten nakil: Macar eserle- du Seçme program Bükreş, 21,15: Atensadan nakil: Senfonik konser. a, 19: Mozartın sonatlarından. 22 şarkıları. kisi Prag, 21,55: Solo, koro, orkestra. Kısa Dalgalar Berlin Çalışma saatleri; Saat 1045 — 14.20 1 Tem veği, 4$ m Sast 1500 — 18. 31.38 m. Saat 19 — 2335: 25. 45 m. ve 9.8 m. Londra... “ex Çaışmın manrleri: 10 — 12,20 1 25.53 m. ve 31, $$ m Sant 13 — 15.45 : 16, 86 m ve 15, 82 m Sas (6 — 18 : Gösterilen İ postalardan ikisi; 19.82 m. 25. 20 m ve 31, 55 m S-at 14,15 — 2350 : Gösterilen 2 veya U posta. 19 66 m. 25, Sm, Sİ, 55 ve 48, 19 m Sinemalar, Tiyatrolar * ŞEHİR TİYATROSU : Sant 20de (Fans). * 'TAN: (Güzel Günler) ve (Aşk ve Kan) * ŞIK : (Per Güne). YILDIZ : (Mayerting) * TÜRK : (Bayanlar). * SARAY : (ihtilâl Çiçeği). * MELEK : (David Koperfild). * SÜMER : (Saadet Gecesi). * ELHAMRA : (Sevmek Yasak Mı ?) ve (Son Hatıra). * İPEK : (Brodvay Melodi) ve (Beyaz Gömlekliler). * ASRİ : (Büyük Katerina) ve (Kor kanç Suvari). * ALKAZAR : (Çin Batakhaneleri) ve (Ölüm ve Zafer). * ŞARK ; (ilk gece) ve (Dağlarm Kızı) * ALEMDAR : (Kadınlar Gölü) ve (Ka- teste Aşk). * AZAK : (Venedik Şarkın) ve (Son suz İztirap). *MİLLİ £ (Madam Dübarry) ve (Kors #anlar Definesi). * HİLAL : (i No. hu Halk Düşmanı) ve (Dertsiz Arkadaşlar), : YERAH : (Sampiyon) ve (Unutma » ÜSKÜDAR 'HALE : (Karyoka), e Çe SÜREYYA ; © (Yarak uş). Davetler, Toplantılar KONFERANS Eminönü Halkevinden £ 3-4-1938 Cuma günü saat 17,30 da Evi- mizin Cağaloğlundaki merkez salonunda- Dr. Celâl Tahsin Boran tarafmdan (Türk | temaşasının son safhaları), konulu bir kon- ferans verilecektir. Bu konlerans bütün İ yurtdaşlara açıktır. ŞUBEYE DAVET a5 ününü Askerlik Şubesi Başkanlığın bemizde kayrtlı olup 936 yılı ikramiye. lerinin tahakkuk ettirilmesi için Şubat 935 sonuna kadar şubeye baş vurarak kaynla. rını yaptırmalarını gazetelerle ilân edilmiğ olup şimdiye kadar gelmeyen mahil subay ye crat İle şehit subay ve erat öksüz ve duk. Jarile yetimlerinin 15 nisan 936 günü akşa- mına kadar ellerinde bulunan resmi senet, maaş cüzdanı, ve nufuz hüviyet cüzdanlar File birlikte şubeye gelmeleri gelmedikleri taktirde sü bakanlığı emekli öksüz ve dal lar şubesi direktörlüğünün 1142 sayılı buy» rukları veçhile kendilerine 935 yılı ikrami- yesi ayirt edilemeyeceği gibi bu husustaki mesuliyetin kendil'erine sit olduğu son defa olarak ilân olunur. | li * için 4-4-936 cumartesi günü saat 14 te İs. tanbul Kız Lisesi konferans salonunda ya- pılacak törene bütün öğretmen arkadaşla. rın iştirakini rica ederiz. Müracaat Yerleri Deniz yolları acentesi Telefon 42362 ova (Komintern), 19,15: Rus msi. | Hikâye Mergtin bir İ ışarıda kar lapa lapa yağı - İ yor. Köyün dar çapraşık sokakların - İda yürüyecek bütün geçitler kapan - İ mış. Sıkı sıkı örtülü küçük pençere - İlerden hafif ışıklar sızıyor. | İ Dursun ağnlarn büyücek kulubesi | soğuğun en az tesir ettiği evvlerden biri. Ağa alev alev yanan odunlarla dolu ocağın karşısmdaki sininin ba » şında, kurulduğu minderden etrafm- dakilere bu kulubeyi yaptırırken rah- metli babasmın vverdiği emekleri tat lı bir masal gibi anlatıyor. Geniş sarı sininin etrafına dizilen karısı, kızları, oğlu bir taraftan tahta kâşıklarmı mısır çorbasına iştiha ile daldırırken ağayı da dinler görünmek mecburiye- tinde olduklarını unutmuyorlar ve büyük bir lezzetle dudaklarını şapır- İ datıp, onu dinler görünüyorlar. | Dursun ağu köyün ileri gelenlerin- İden. Tarlaları, birkaç baş hayvanı var, Karşısında oturan karısı Emine toparlak yüzlü, çok şişman yaşlıca İbir kadın. Köylüler onun rastıklı si- yah kaşlarını ve kara Üzümlere ben- İzettikleri şakaklarına doğru biraz çe- kikçe siyah gözlerini pek beğenirler. İ Emine Dursun ağanın ikinci karısı, j Birincisi onunla iki yıl durmamış, bir yaşındaki kızını da başma bırakıp a-| ğa ile evlenmeden evvel gönül verdiği | genç bir çiftçiye kaçmıştı. Onu boşa- yan Dursun uğa yeniden karısına nis- bet gibi bir yıla kalmadan Emine ile evlenmişti. Emine © zaman on beşini | yeni sürüyordu. Dursun ağa da otuzu çoktan geçmişti. Ağınm Emineden iki kızı bir oğlu oldu. Şimdi sinini başında babalarmı sinsi bir tebessüm le dinler görünerek çanaktaki çorba» yı kardeşlerinden evvel bitirmeye ça- lışan Fatma ile Satı tıpkı analarına benzerler, Falına on dokuz, Satıon beş yaşını sürüyor. Satı çok esmer ol- duğu için Fatmadan epi çirkindi. Ab- lası beyaz toparlak yüzünde daima gülen küçük siyah gözlerile büyücek ağzına rağmen güzelce bir kızdı. Dur- sun ağanm “kıymetlim” diye, çağır- dığı oğlu Osman on iki yaşlarında, a- kı siyahlarından fazla iri gözlü, ko- caman başının etrafında lüzumsuz seyler gibi sallanan büyük kulaklari- le çirkin, sevimsiz bir çocuktu. Dur- sun ağanın her zaman sarki müthiş bir hiddetle ayrık gibi duran patlak patlak gözleri Osmanın üzerinde dols şirken bilinmez bir ışıkla parlar, ko- caman dudaklarmda hemen hafif bir| tebesslim dolaşırdı. Kâsenin içindeki çorba son damla- sma kadar tükenince Dursun ağa pos | bıyıklarını sıvazlayarak (o akrısına| döndü : — Mantı nirede ki? İzun yüzünde rl MAVI YEMENİ ——Peride Calâl birdenbire silkinir gibi bir hareket yaptı. Sonra hemen yerinden seyirtip 8ini başındakilere doğru topallıyarak ilerledi. Obür kızlar yılışık yılışık gü lümseyerek başlarmı kaldırdılar. Osman ince bir elin uzanarak kal - dırdığı bol yoğurtlu mantıya gözleri ni dikmiş, yutkunarik bakıyordu. Dursun ağanm önüne iğdiği yüzü, ye- meğin ortaya geç gelmesinden hiddet le buruşarak, kat kat etleri toplanıp garip bir hal almıştı. Mantı sofraya konduktan sonra Emine homurdana- rak. söylenmeye başladı: — Gayri bu giza bi hal oldu. ne dü- şünür anlamıyomki? Dört bi yanı gör düğü yoh doğuzun. Dursun ağa mantıdan bir kaşık a- larak, dudaklarını yalayıp homurdan İdi: — Onun ahlını başma sonram gö- tü iletirim. Hemen yine adanm köşesine, ka - ranlığa çekilen genç kiz bu sözleri göl gede zor farkedilen garip bir gülüm seme ile dinliyordu. Solgun, ince u - parlayan iri si « yah gözleri gür uzun kirpiklerle çev» riliydi. Biraz büyücek fakat biçimli kırmızı dudaklarında manidar bir te- bessilm dolaşarak Sini dalgın dalgın süzülyordu Halime Dursun ağanm ilk karısın- dan olan kızıydı. Doğduktan bir yıl sonra anası onu yiz Üstü bırakıp kaç mış, küçük epi müddet yabancı, kom- şu ellerinde dolaşarak bakımsız kal- mıştı. Emine eve gelin geldikten son- ra “kötü ganik dölü” diye, Halimeye hiç kucak açmadı. Dursun.ağada ana sma duyduğu kini küçüğe karşıda güderek kızm yüzüne bile bakmıyor- du. Emine kendi çocukları olunca; on lar biraz ağlasalar “sen sebep oluyon gâvur iniği" diye, Halimeyi büsbütün ırpalamaya başladı. Bir gün Halime sedirin üzerinde gülerek ona kollarmı açan Satıyı kucağına almak isteği. Fakat küçücük kollarile birdenbire tutamayarak minderin Üzerine düşü « rünce kız ağlamaya başlamış, Emine koşup yetişerek, Halimenin kekeleye- rek vak'ayı anlatması üzerine kızı © hırsla kaptığı gibi kolundan odanın köşesine döru fırlatsvermişti. Halime düşer düşmez boğulur gibi yüzü mo « rararak ağlamağa başladı. Sol ayağı fena halde burkulmuştu ve bir hafta küçük kız morararak şişen ayağının acısından öyle bağırdı ki, sesinden kurtulmak için babası onu evin biti- şiğindeki samanlığı attı. Bir hafta &onra küçüğün ayağı iyileşmiş, fakat ürüyüşüne göze çarpan bir aksaklık elmişti. Halime analığının dayağı, babasınm yumrukları küfürleri ara * Emine hemen yerinden kımıldaya» | sında başka çocuklar gibi ne eğlence İrak, başını arkasına çevirmişti, Oda- 'ne oyun bilirdi, Zaten minenin vum nin gölgeler içinde kalan karanlık bir ruğu küçüğün başında sanki akıl bi- köşesine doğru gözlerini kırpıştıra kırpıştıra bakarak seslendi: — Ne duruyon gız, sağırmısın duy- | muyonmu yohsam? Ocağın üzerindeki kücük idare lâm basının titreye titreye parlayan alevi ancak sini başına çomelenleri aydın- | latiyordu. gölgeden ötedeki kereve - tin kenarma İlişen incecik bir hayâl ilk bakışta farkedilmiyordu bile.. Emine bağırmca bu incecik vücut —————— Akay (Kadıköy iskelesi baş memurluğu) 43732 dark Demiryolları era cant kalemi Sirkeci i Telefon: 23019 Devlet Demiryolları müra- Cant kalemi Haydar | para Telefon 42148 Ttfniye Telefonları | | Istanbul itaryesi um | Kadıki esi 60020 | Yeşilköy. Bakırköy, yilkaere. iriaiyes 60028 Beyoğlu irlaiyesi 44044 Paşabahçe, Kandil Erenköy, Karta Büyükada, Heybeli Burgaz, Kmalı men takalar: İcin telefon santralmdaki memure rakmamış, her yıl gözlerinin ışığı Bİ raz daha bulaşarak bu ışık budala bir tebessüm halinde dudallarının etra - fında toplanmıştı. Şimdi sarı sininin başında büyük şapırtılarla yemek yiyen babasma, kardeşlerine ayni boş gözlerle bakı * yor, yemeği bitirmelerini bekliyordu. Onlar kalkınca yağlı çanakları topla yıp, yerden ekmek kırıntılarını ala - cak ve dışarıda toprak avlunun köşe- sinde o da titreye titreye bir şeyler yi yecekti ve sonra İçeride o her- kes rahat (oOrahat (o döşeğinde uyurken Obuz (tutmuş sular» İla bulaşık çanakları yıkayacak, mut» bahıda topladıktan sonra ancak dö- şeğine girmek nasip olâcaktı. Satı ile Fatma evin içinde hiçbir işe el sür * meden dolanır, bol bol babalarına, Os mana yün çorap örerler, kendilerine çeyizlik gül oyolar, sırmialr çevreler işlerlerdi. Emine sınm karısıyım” di; Kıp. buşma tepeliğini koyarak kurum la komşu komşu gezer, Halime de $a- bahtan akşama kadar oturmayarak yangm demek kâfidir. Çahuk Sıhhi Yardım Teskilâte Bu sumarada; imdat oto. mobili İstenir. 4998 evin bütün işlerini başarır, zavallı to- pal bacağını sürükleye sürükleye o - radan orsya koşar dururdu. (Arkası yarın)

Bu sayıdan diğer sayfalar: