TAN —— 5 —e 31.10:9353 —< Dünya Gazetelerine Göre Hâdisel bi . BALKANLARDA Habeşistan Başfalcısı Ne Diyor ? : Yugoslav kadınları İ t D - b k Ve Seçim hakkı m pa ra or essıeye a u La Bulgarie'den: Gid Habeşist ı erse a eşıs an ı n mitingler yapılmıştır. Belgratta ya- , ga F p pılan mitingde muhtelif mesleklere ' ve sosyal teşekküllere mensup ka- aŞına e a e e ırmış M dınları temsil eden iki binden fazla kadın bulunmuştur. Toplantıyı Anas ilân için toplantı halinde bulunduğu zamana rasgeldiğini ve çünkü bu haklara muhalif olanların ayni za- manda demokrasiye de muhalif ol- duklarını söylemiştir. Kadınlardan kadınlardan Draga Stefanoviç fabri- kalardaki kadınların durumunu ve çiftçi kadınların bugünkü halini an- latmıştır. Diğer hatipler Yugoslav kadınlarının memleketin umumi ha- seçim yasasında kadınlara seçim hak- kı verilmesine dair bir karar sureti kabul edilmiştir. Romanya köylüsü bir nümayiş yapacak İTALYAN - HABEŞ HARBi Habeşliler Harrar'da Mukavemet Etmiyecekler Halk Korku Ve Telâş Içinde“Bizi Kim Himaye Edecek ? ,, Diyorlar Bunun için imparator Des- sei'ye hareketini biraz geciktirdi Daily Telgraf'dan: Habheşistanın başfalcısı, imparator eğer 2 Teşrinisaniden evvel Dessie- 3 ye hareket ederse, memleketin başına büyük bir felâket geleceğini haber vermiş ve şayet Haile Selâsiye tahta cülüs tarihi olan bugünden sonra ha- reket ederse, İtalyaya karşı yapdacak savaşta muvaffak o unacağını da ilâ- ve etmiştir. İmparator bunun netice- sinde merasimi merkezde yaparak bi- lâhare Dessie'ye hareket etmek kara- vını. vermiştir, Bugün Dessie'ye 2.000 katır yükü yiyecek yollanmıştır. Bunlar impara- torun müuhafız kıtaatı olan sekiz bin askerin yiyeceğini - teşkil etmektedir. Şimdiye kadar Habeş askerleri gıda h da ordu teşkilâtından hiçbir 20 Teşrinievvelde Belgratta — ve Yugoslavyanın başlıca şehirlerinde E köviç açmış ve verdiği söylevde Yü- göslav kadınlarının bu toplantıları- Astebi, kadınların haklarını elde et- mek için şimdiye kadar ya 4 ıklar; yatına iştirak hususunda besledikleri azim ve iradeye işaret etmişlerdir. kadınlara seçim hakkı verilmesi için nn ulusal terpsilin sıyasal hakları mücadelelerden bahsetmiştir. İşçi Bundan sonra Yugoslavyanın yeni Adisababa'da İtalya sefaretinin önünde muhafızlar muavenet görmemekte ve yiyecekle- rini uğradıkları yerlerde gelişigüzel kendileri tedarik etmekte idiler. Bu- nun için katır yükü ile yollanan yiye cek orduyu beslemek hususunda bi- rinci teşebbüstür. Sırtlanların paraladığı dört kadın Bugün alman mevsuk bir habere göre koca'arına yiyecek götüren dört Habeş kadını Adis - Ababa yakınında sırtlanlar tarafından parçalanmışlar- dır. Bunların cesetleri bulunmuş — ve elbiseleri merkeze getirilmiştir. Yağmur hâlâ devam ediyor Harrar Kumandanı ve Ogaden Ha- beş Orduları Kumandanı General Na- sibu bugün buraya gelmiş, General Grozieni tarafından yapilacak hücu- ma Habeşlerin son derece iyi hazır- landığını söylemiştir. General, Oga- den'de cüzam vak'ası zuhür ettiğini de ilâve etmiştir. Yağan şiddet'i yağmurlar, harekâ- tı imkânsız bir hale getirmiştir. Ge- neral demiştir ki: “— Yağmurlar daha iki hafta de- vam edebilir. Byndan dolayı İtalyan harekâtı daha epeyce zaman gecike- cek demektir.” “Malümat almak üzere cepheye gönderdiğimiz bir kamyon çamura saplanarak bir hafta muattal bir hal- de kalmış ve nihayet geri dönmeğe mecbur olmuştur. Ecnebi gazetelerin- de,Habeşi da büyük müsademel olduğu hakkındaki şayialar kat'iyyen uydurmadır.” Habeşlerin Cenevreden ümidi kesildi Times'den: İmparator Sir Samuel Hoare'm söylevi hakkında bir şey söylememiş ve diğer resmi kimse'erin beyanatta bulunmasına razı olmamıştır. Vaziyet şudur: Habeşistan bu söz- lerden hayli kırılmıştır. Bunun sebe- bi bu gibi tedbirlerin müessir olamı- yacağından çıkan korkudur . Italyaya silâh satılmaması mesele- sini Habeşler ehemmiyetli bir tedbir olarak kabul etmemektedirler. Çünkü lüzumu olan ham maddeleri hariçten tedarik şartile, İta'yanlar bunları kendi memleketlerinde kolayca imal edebilmektedirler. Buna mukabil Ha- beşistana karşı silâh göndermeğe ka- rar verilmesi de çok gecikmiş bir tedbirdir. Hariçte imal olunan silâhların bu- raya yetişirilinciye kadar Habeş as- kerleri cepheye sevkolunmuş buluna- cak, bu itibarla yine kalkan ve kargı ile harbetmek mecburiyeti hâsıl ola- caktır, İtalyaya karşı ticari' kredilerin kesilmesi ise, aylardanberi kendi ken- dine devam eden bir vaziyetin resmi bir şekilde teyidinden başka bir ma- na ifade etmemektedir. İtalyan ihra- cat mallarının boykotuna gelince, fil- hakika İtalyaya bunun zararı doku» nabilir. Fakat Cemiyeti Akvama da>. hil olmıyan Amerika, Almanya ve Ja- ponyanın vaziyeti nazarı dikkate alı- nırsa bu tedbirin de büyük bir tesiri Yoktur. La Bulgarie'den: Gazeteler Romanyada 14 teşrini- sanide yapılacak olan sıyasal nüma- yişlerden bahsetmektedirler. Parlâ- mentonun açılşından bir gün evvel yapılacak bu nümayişler için — 14 teşrinisani tarihi ulusal çiftçi ve ulu» sal hıristiyan partileri tarafından se- çilmiştir. Bu nümayişlere de Bükreş sokaklarında tezahürat yapılacak ve buna leketin her fından ge- lecek 10 bin kadar murahhas iştirak edecektir. Universul gazetesi bundan bahse- derken endişe göstermekte ve efkâr- da mevcut heyecan dolayısiyle bu nümayişin dahili bir harbe müncer olması muhtemel olduğunu beyan etmektedir. Ulusal çiftçi partisi organı olan Dreptatea gazetesi Bükreşe gidecek köylülerin, payitahtın zenginliği ile köylü sınıfının fakirliği arasında bir , Mmukayese yapabileceklerini ve 14 Bredsaki YRAYiRnlA SELALA,, lünün Zengin Şehirlere doğru yürü- yüşü olacağını, nihayet şehirlerin yeni bir hükümet teşkiline muvafa- kat edeceğini yazmaktadır. Paris-Soir'ın Cibuti aytarı yazı- yor: Sinek ve miskinler şehri olan Har- rar bir kısa ve dar tepenin — eteğin- de ve iki yeşil vadi arasında göründü. Harrar, ötesinde berisinde beyaz du- varlar parlıyan kırmızımtrak toprak yığını ve güneşin ziyası altında kı- vılcımlar saçan çinko damları andırı- yordu. Eteği iniş çıkış gibi baş dön- dürücü idi. Birkaç dakika içinde toz toprak içinde kalmıştım. Bir müslü- man şehrinin surları önüne geldiğimi- zi haber veren bir gübre ve çürük duymağa başladım. Alçak bir kapının önüne gelmiştik. Kapı önünde ayakları çıplak muha- fızlar vardı. Kâğıtlarımı kontrol et- tiler. Bundan sonra geniş bir mey- danda bulundum. Burada İngiliz or- dusunun silâhlı, haki üniformalı — ve yüksek kasketli askerlerile karşılaş- tım. Onların da ayakları çıplaktı. Birdenbire bir uçurumun kenarına gelmiş gibi düşecek oldum. İmperat- rice otelinin yemek salonuna asılan bir asetilen lâmbasının ziyası, açık o- lan kapıdan dışarıya aksediyordu. Bu otelin sahibi Atinalı Karaselos, sim- diye kadar halinden müşteki değildi. Fakat bu akşam bütün masalar boş- tu. Çünkü Harrarda bulunan gazete- ciler, Harrarım etrafında bulurfan manzarası güzel tepeler üzerinde ça- dırlar kurmağı ihtiyata daha muvafık bulmuşlardır. G iler bu sayede şehir bombardıman edilecek olursa, buradan şehirin manzarasını görebi- leceklerinden, bu akşam otelci Kara- selos ile şehirin bombardıman edilip edilmiyeceği etrafında görüştük. O da endişede idi. Fakat otelin Fransız Kat inin yakininde bulünuşu ve cami, katolik papazlarından pek uzak- ta bulunmaması endişelerini biraz a- zaltryordu, Otelci bana dedi ki: — İtalyanlar oteli bombard:man edecek olurlarsa Fransız hastanesi ve Fransız konsoloshanesine, camie — ve katolik papazlarının oturduğu yere de bombha isabet ettirebilirler. Bu sebep- le buna cesaret edemiyeceklerdir. Müslümanları, hıristiyanları, hayır sever insanları gücendirmiş olacak- e. ÇĞ ğği Habeş askerleri siperlere yerleşiyor lardır. Otelcinin en ziyade canmt sıkan nokta, İtalyanların büyük bir muvaf- fakıyet elde etmeleri ve Habeş asker- lerinin gayrimuntazam bir halde kaçr maları ihtimalidir. — Ah... Bizi kim himaye edecek diyordu. Otelci bundan sonra Harrarda asayişi muhafaza eden kuvvetleri say* dı İmparatorun muhafaza kıtaatına mensup 3.500 kişiden mürekkep mun- tazam asker 500 - 600 sivil muhafız, Fransızlar tarafından — yetiştirilmiş 350 po'isi. Otelci dedi ki: — Fakat Habeşliler mağlüp olur- larsa Harrarda mükavemet etmiye- ceklerdir. İmparatoruün muhafız ala- yına mensup üç bin kişiyi de berabef lerine alarak ric'at edeceklerdir. Biz de yağmacılar veya kaçaklara iltihak decek polislere kâlacağız: Ah.. İItal- yanlar gelinciye kadar çok fena da- kikalar geçirmiş o'acağız: Otelciyi endişeleri ile başbaşa bıra” karak odama çıktım. Balkondan, ayın parlak ışığı altında, Habeş kuvvetle- rinin genel kumandanı Dedjaz Nasi- bu'nun karargâh kurduğu dağları sey retmeğe başladım. — Demek siz Steno bilmiyor * dunuz! — Ama bunu iki sene sonra mt anladınız? (Fransa karikatürü) No. 38 HINÇ EDGAR WALLACE Adele şoförün sesini duyunca, derhal tanıdı: — Sir Gregory! — Kim olursa olsun, sus ve mese- le çıkartma! Sesinde ve tavrında öyle bir teh- dit vardı ki, genç kız şaşırdı: — Bu akşam yemeğini bende yi- yeceksiniz. Sizi kaç defa davet et- tim, gelmediniz. Fakat bu sefer iste- seniz de, istemeseniz de mutlaka ge- leceksiniz. Stella da bizi orada bek- liyor. Korkacak bir şey yok. Genç kız kendisini toplamağa ça- lıştı. ş—- Sir Gregory, dedi, beni hemen evime götürünüz, bu sizin yaptığınız ayıptır. — Kızım, niçin bu kadar telâş e- dersin? Sana orada kimsenin bir fe- nalık edeceği yok. Sadece bu akşam beraber yemek yiyeceğiz. Eğer ye- rinizden oynarsanız, arabayı hızla bir ağacın üzerine sürerim, sen de, ben de geberir, gideriz. Gregory sarhoştu. Ya'nız içki de- ğü, o dakika genç kıza olan hakimi- Peti sarhoşluğunu büsbütün arttır- mıştı. En nihayet maksadına nail o- lacaktı. Bunun için de her şeyi göze almıştı. Stella hakikaten orada mıydı? Adele bu söze pek inanmıyordu. Fa- kat belki de orada olabilirdi. Genç kız Stellanın orada oluşunu bir ümit güneşi gibi bekliyordu. Gregory arabayı şatonun — kapısı önünde durdurarak: — İşte geldik! Hemen dışarıya atladı. Genç kızı bütün mukavemetlerine rağmen kol- larının arasına aldı, — Eğer bağırırsanız, sizi öperim, dedi. Kız, bunu duyunca, kurşun yiye- cekmiş gibi hareketsiz kesildi. Kapı kendiliğinden açıldı. Adele kapıyı açan hizmetçiye baktı. Gre- gory birinci kat merd erini çı- karken, acaba bu hizmetçiden bir hayır umulur mu, diye di Üüyor- du. Gregory nihayet k kapı- nın önünde ayakta — kapıyı açtı ve kızı içeriye itti: — Arkadaşmız Stella içerdedir, dedi, Stella sizden rica ederim, şu kızın kafasına biraz aklıselim koyu- nuz. Ben on dakika sonra geleceğim. Bu akşam mükemmel bir düğün sof- rası yapacağız. Kapı kapândı, dışardan kilitlendi. Adele kendine geldiği zaman, raki- | binin solgun çehresile karşılaştı: — Oh, Mis Stella, dedi, Allaha şü- kür, siz, buradasınız ya!.. - 96 öi . KAÇIŞ Stella zahiri sükünetini muhafaza ederek: — Allaha şükretmekte o kadar a- cele etmeyin! dedi. Sen nasıl oldu da, böyle buraya geldin? — Zorla getirdi. Ben tiyor muydum? Adele aklını kaybedecek gibiydi. Fakat hasmı bildiği kadının süküne- tini görünce, o da kendisini topladı. Hatta Stellaya başına gelenleri anla- tabildi. Stellanın kaşları çatıldı: — Her halde sizi benim otomobi- gelmek is- Deseniz ya, onun için trupun başın- dan bir türlü ayrılmıyor. Ben bura- sını hiç düşünmemiştim, Fakat Brix- an değil ya, dünyada kimse bu hay- vanın hakkından gelemez. İstediği zaman lşıçabüir. Yatr Southampton- da bekliyor. Sonra herhangi bir iş- ten ya.kasmı kurtaracak kadar büyük serveti var. Kendini bilen bir kadı- nım mahkemelere düşmek istemiye- ceğini de bilir. Oh, ne ko:tarı vardır herifin elinde, ne kozları.. Yılandır bu adarn..yılan. — Öyleyse ne yapacağız? Stella iki eli göğsünün üstünde, dar odanın içinde bir aşağı, bir yu- karı dolaşıyordu. VA ki bana bir fenalık limle getirdi. Şoförümü de bir yere hapsetti. Allahım, nedir bu başımı- za gelenler? Adele heyecanla sordu: — Acaba bize ne yapacak? Stella iri, güzel gözlerini genç kı- za çevirdi: — Her şey umulur kızım, Ben ömrümde böyle hayvan herif görme- dim, Bag nasıl bir saniye size mer- hamet etmezse, o, ondan daha hiç merhamet etmez. — Ama Brixan bunü haber alır- sa, Gregory'yi gebertir. — Brixan mı? ' Stella birdenbire alâkalandı: — Brixan sizi seviyor — öyleyse.. | -— -7 * N$N AA AAA ÖSK NC Ö DAİA ĞF SÜİ İ SS İ VĞ Ğ Nİ Nİ CAİ Ğ etsin, dedi. Sonra eline bir demir parçası ge- çirdi: — İki saat evvel pencerede bir dilenci gördüm. Genç kız şaşırdı: — Ne dediniz? Bir dilenci mi? — Evet, dilencinin, serserinin bi- ri.. Beni öyle korkuttu ki.. Fakat sonradan gözlerini görünce, Brixan- n gözlerini tanıdım. — Brixan ha! Brixan şimdi bura- da mı? — Her halde bu civarda bir yerde olacak, Sizin için bir kurtuluş ihti- mali varsa, o da budur.. Sonra düşünür gibi oldu: — Fakat, dedi, bir kurtuluş ihti- mali daha var. Bunu söylerken de küçük tabanca- sını genç kıza uzattı: — Hiç tabanca kullandınız mı? — Kullandım amaâa, sahici değil, fi- limde kullandım. ç — Evet, öyle ya.. Şimdi şu taban- cayı alınız, doludur. Burası iyet düğmesi.. Ateş edeceğiniz zaman, bu düğmeyi baş parmağmızla kal- dırırsınız. Bana kalırsa, şu Gregory- yi gebertiniz, hem sizin için iyi olur, hem ohun için.. Genç kız dehşetle geriledi: — Yok, yok, dedi, bunu yapamam, yapamam. — Hiç olmazsa cebinizde saklayı- nız, cebiniz var mı? Mavi kapta bir cep vardı ve Ade- le ne olur ne olmaz, tabancayı cebi- ne koydu. Stella dedi ki: — Size yaptığım fedakârlığın e- hemmiyetini takdir etmiyorsunuz. Bu fedakârlığı da sizi sevdiğim için yaptığımı zannetmeyiniz. Ben sizi bir defa hiç seymiyorum. Yalnız bu hayvan herife karşı müdafaasız kal- manıza da gönlüm bir türlü razı ol« müyor. Stella bit tiyatro jesti ile sanki ab- lasıymış gibi, genç kızı öptü ve göğ- süne bastı. 4 Birden bir adım geriledi: — Geliyor! dedi. Gregory geliyordu. Sırtında kıp* kırmızı pijama, gözlerinde bir ateş« — Haydi geliniz - elini uzattı * yok, siz değil Stella, siz burada kâ" lacaksınız. Biz yeyip içtikten sonrâ matmazeli isterseniz, belki görebilir* Gerileyen kıza doğru ilerledi. — Size kimse fenalık etmiyecek, dedi, sırtınızdaki kapı orada bıraki” nız. i !_ Hayır, üzerimde kalsın, dahâ yı Eli gayriihtiyari tabancaya gittie küçük, korkunç âleti sıktı. ğ — Pekâlâ, kapınızı çıkarmadaf geliniz, benim için mesele değil! Yanyana giderlerken, genç — kızıf şiddetle kolunu sıktı. Hiçbir muka * vemet görmeyişine de memnun oldur hem hayret etti. Hole indiler, Kü * tüphaneye, oradan da bitişik, küçük salona girdiler. ç Gregory kapının iki kanadını dâ açıp genç kıza bol şarap, yiyecek V* meyvelerle süslenmiş sofrayı göstef” di ve arkasından da kızı içeriye itt" Şampanya şişelerinden birini yakalâ” yıp patlatarak, sofraya da-bir hay taşırdıktan sonra, bardaklara taksilf etti: — Şimdi, dedi, hem içeceğiz, het? yiyeceğiz, hem öpüşeceğiz. Arkası var I